Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 7 NİSAN 1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Toplumsal Muhalefet ve Önderlik
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ CHP tstanbul Milletvekili
S
usurtuk kazasmdan bu yana
ülkede bir demokrasi cephesi
oluşmuştur. "Sürekli Aydın-
lık Için 1 Dakika Karanlık"
eylemi. işçi sendikalan ile Es-
naf ve Sanatkârlar Konfede-
rasyonu'nun birlikte yaptığı mitingkr. ka-
mucyu açıklamalan, sivil toplum örgütle-
ri. nesiek cdalan ve barolann yaptıklan
tophntılar, yürüyüşler. kadınlanmızın An-
karz'yı ayağa kaldıran görkemli yürüyüşü,
CHP'nın yapmakta olduğu "Aydınlık Tür-
kiye'' mitingleri. ülkede büyük bir demok-
rasi ailesinin oluşmasına. demokrasi cep-
hesnınkurulmasına büyük katkı sağlamış-
ttr. Peki bu cephe neye ve kime karşı kurul-
muştur. olujturulmuştur?
Bigün Türkiye dendiği zaman akla *ka-
ra paracenneti" geliyor. Lyuşturucu trafi-
ğınn vönetildiği ve kontrol edildiği bir
mer<ez geliyor. Insan haklan ihlallerinin
alabildiğine yoğun olduğu bir cehennem
gelivor. Faili meçhullerin. gözaltında kay-
bolnalann bulunduğu bir coğrafya, terör
bataklığına batmış bir toprak parçası ve ni-
hayet paraya ve şiddete teslim olmuş bir
devlet geliyor.
Peki akla bunlar gelirken, siyasette ne-
ler oluyor. Siyaset kirleniyor ve kirlenen
siyaset içinde ise bazı siyasetçiler de işa-
retleniyor. Siyasette mafya, toplum ve dev-
let düzenimizde derinleşiyor. Siyasetçi-po-
lis-aşiret'in iç içe olduğu görülüyor. Iç içe
olan yalnız polis. aşıret, sıyasetçi mi? Yok
hayır. Şeriat, tarikat ile siyaset de iç içelik
yaşıyor. Bir yandan faşizm tırmamyor. öbür
yandan şeriat kadrolaşıyor, devlette de ku-
rumlaşıyor.
Pislik. çürûmüşlük, kokuşmuşluk. takıy-
yecilik. ıkiyüzlülük, sahtecilik ülkenin dört
yanını sardı. Toplumda ve devlette büyûk
bir kaos yaşanıyor. Tıcaret kaosta, siyaset
bunalımda. Yalnız demokrasimiz çökmü-
yor. aynı zamanda cumhuriyetimiz de ba-
tıyor. 74 yılda, oluşmuş cumhuriyetimizin
rotası Batı'dan alınıp Doğu'ya (Doğu gi-
zemcilığine) çevnlıyor. Rota tran'a dön-
dürûlmüş, kıble Tahran'a çevrilmiş. Ne
yapmak gerek?
Toplum ve devlet düzeninde kurumlaş-
mış çeteleri ortadan kaldırmak. bu çeteler-
le organık ilişkiler içinde olan siyasetçiler-
den siyaseti anndırmak. siyaseti saygın du-
ruma getirmek, temiz siyasete giden yolla-
n açmak gerekir. Çevrilen rotayı Doğu'dan
alıp yine Batı'ya, kıbleyi Tahran'dan alıp
Anıtkabir'e, Mustafa KemaJ Atatürk'e.
çağdaş uygarlık düzeyine çevırmek gerek.
lştekurulan cephebunun için kuruldu. Olu-
şan büyük demokrasi ailesi, bunun için
oluştu. Şimdi kurulan bu cepheye, oluşan
bu büyük aileye bir siyasal önder gerekli.
Bu ailenin önderi kim olacak? Hangi örgüt,
hangi siyasal yapı bunun önderi olacak.
Bunun için üç öğe (unsur) gerekli:
Özgörev (misyon) gerekli, kimlik gerek-
li, ideoloji gerekli. Bu üç öğe Türkiye'de
hangi siyasal partide var? Hangi sivil top-
lum örgütü bu üç öğenin içeriğiyle dona-
tilmış? CHP dışındakı bir siyasal örgütte ya
da sivil toplum örgütünde bunlan bulmak
olası mı?
CHP'nin özgörevi var. Kuvay-i MiHi-
ye'den geliyor. Redd-i İlhak. Müdafaai Hu-
kuklardan geliyor. Yalnız ulusumuzun de-
ğil, bütün mazlum uluslann kurtuluş yolu-
nu çizmiş, özgürlük meşalesini yakrruş.
CHP'nin kimliği var: Tarihin en büyük
siyasal ve kültüre! devrimi olan cumhuri-
yeti o kurmuş. Demokrasiyi o getırmiş.
Cumhuriyeti de demokrasiyi de koruyup
kollamak öncelikle onun sorumluluğunda-
dır. CHP'nin tarihe karşı böylesine bir so-
rumluluğu var.
CHP'nin ideolojisi var. Adı "sosyal de-
mokrasi''. Cağın, çağdaş dünyanın yükse-
len ideolojisi... Yalnız ulusal değil. evren-
sel barışı sosyal demokratlar savunuyor
dünyada. "Türidye'nin Avrupa Bhiiği'ne
gjrmesi konusunda Avrupa Hıristiyan De-
mokrat Parti Bderlerinin tavnna bakınız,
bir de Avrupa Sosyal Demokrat Parti lider-
lerinin tavrtna-. Sosyal demokratlarT ürki-
ye'den yana. Avrupa'nın bir parçası oldu-
ğunu söylüyorlar. Hıristiyan demokratlar
ise kümırlerimiz farkh olduğu savı ile kar-
şıdıriar Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde
yer almasuıa."
Soyguna sömürüye karşı itirazlan. baş-
kaldınlan sosyal demokratlar yapıyor dün-
yada. Demokratikleşmeyi, temiz toplumu,
emegin ve alınterinin en yüce değer oldu-
ğunu sosyal demokratlar savunuyor.
Öyleyse siyasal önderlik yapacak tek ör-
güt CHP'dir. Ülkedeki bütün partiler 12 Ey-
lül sonrası kuruldu. 12 Eylül'ûn dayatma-
sı partiler hâlâ duruyor. Cumhuriyetimizle
birlikte gelen, hatta cumhuriyetten önce dü-
şünce düzeyinde var. Örgüt olarak var. Dev-
letten önce var. Odudan önce var. CHP sı-
radan bir parti değil. Sıradanbir organizas-
yon hiç değil. Belediye ve il genel meclisi
üyeliklerini ele geçirmek için kurubnuş de-
ğil. Milletvekılliğikazanmaaracı değil. tk-
tıdardan pay kapmak için kurulmamış.
Dünyada eşi önderi yok. Uzakdoğu'da Vi-
etkong, Cezayir'de Cezayir Kurtuluş Cep-
hesi.
Ömekleri çok az. Soyağacı olan tek par-
ti. Kurucusu "insanlık idealinin âşık ve
mümtaz simgesi" Mustafa Kemal Atatürk.
Kadroları, Kuvay-i Mılliyeciler. "HattH
müdafaa yok, sath-ı müdafaa var. O satıh
bütün vatandır.'" "Manda ve himaye kabul
edjkmez. Ya istiklal ya ölüm!" diyenlerdir.
Ülkenin her evinde, her sokağında, her
mahallesinde, her köyünde. her meydanın-
da izi var, anısı var. kültürü var. insanı var.
Büyük demokrasi ailesine o önderlik ede-
bilir.
Düzene itirazı olanlar, mafyaya, kokuş-
muşluğa, çürümüşlüğe kanş çıkanlar. iki
yüzlü siyasete. takıyyeye ve şeriata başkal-
dıran herkes, temiz siyaseti isteyen her ki-
şi, her kurum, her örgüt bu tarihsel şemsi-
ye, CHP şemsiyesi altmda toplanmalı. Ya
da onunla organik ilişkiler içinde olmalı.
Bu da olmuyorsa. eylem çızgisinde birleş-
melidir. Hiçbir itiraz bu tarihsel saptama-
run önüne geçmenin gerekçesi olamaz. ol-
mamalıdu". Çıkış budur, kunuluş budur.
ARADABIR
HALİT ÇELENK
Laikliği Savunma Suçu!
Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir habere gö-
re geçen haftalarda yapılan şeriata karşı kadın yü-
rüyüşü hakkında Akit gazetesinin şikâyeti üzerine
Türk Ceza Yasası'nın 312. maddesine dayanılarak
soruşturma açılmış. Şikâyete göre, anılan yürüyü-
şü düzenleyenler bu eylemleriyle "cemiyetin muh-
telif sınıflannı umumun emniyeti için tehlikeli bir
tarzda kin ve adavete (düşmanlığa) tahrik" etmiş-
ler! Anımsanacağı gtbi geçen 15 şubat gününde
ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği)tarafından, Re-
fah ve DYP koalisyonunun, anayasanın laiklik ilke-
sine aykırı politika ve uygulamalarına karşı demok-
ratik ve laik cumhuriyeti savunmak amacıyla bir
toplantı ve yürüyüş düzenlenmişti. Yaklaşık on bin
kadının katıldığı yürüyüşte bu amacı dile getiren
"Devrimkanunlarıuygulansın", "Kadınızgüçlüyüz
irticaa karşıyız", "Bağımsız, demokratik laik Türki-
ye", "Şeriata geçit yok", "Türkiye laiktir laik kala-
caktır" sloganlan atılmış ve ÇHD Genel Başkanı Şe-
nal Sanhan da iktidarın anti-laik politikalarını ye-
ren bir konuşma yapmıştı.
Refah Partisi yöneticileri ve şeriatçı basın bu yü-
rüyüşten rahatsız olmuş, şeriatçı Akit gazetesi ola-
yı "bir avuç kokonanın düzenlediği ve fahişelerin
tezgâhladığı biryürüyüş "olarak nitelemiş, Milliga-
zete de olayı "feminastlerinprovokasyonu" olarak
göstermeye çalışmıştı.
Olayın hukuksal yönü konusunda kasıt öğesi açı-
sından şu soru sorulmak gerekiyor: Toplantıyı dü-
zenleyenler hangi amaçla (kasıtla) hareket etmış-
lerdir? Toplantıya katılanlar toplantıın amacını na-
sıl açıklamışlardır? Hangi sloganlan atmışlardır?
Yukanya alınan ve toplantıda atılan sloganlar ince-
lendiğı zaman bunların Türkiye'de laik cumhuriye-
ti ortadan kaldırma ve yerine bir şeriat devleti kur-
ma çalışmalarını, girişimlerini protesto niteliği taşı-
dığı, toplantıda yapılan konuşmanın da bu içerik ve
doğrultuda olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Anayasanın ikinci maddesinde yazılı cumhuriye-
tin laiklik ilkesini savunmayı, toplumdaki sınıfları
halkın güvenliği için tehlikeli görme ve "kin ve düş-
manlığa " tahrik olarak niteleme olanağı var mıdır?
Bu soruyu hem soruyor ve hem de bunun abesle
iştigal olduğunu düşünmekten kendimizi alamıyo-
ruz.
Laiklik ilkesinin savunulması ve korunması, top-
lumda aynlıklar yaratma şöyle dursun. birliği, da-
yanışmayı ve barışı sağlayacakönemli bir yöntem-
dir. Ceza hukuku bilgini Prof. Dr. Faruk Erem'e gö-
re: "Laiklik başlıca iki fikri biriikte ifade eden bir ta-
birdir. Bu tabir evvela vicdan ve din hürriyetini sağ-
layacak birserbestiyi ifade eder. Saniyen (ikincisi)
bu tabirie devletin, dini otoritenin tesirieri dışında
kalması zarureti kasdolunur" (Türk Ceza Hukuku,
s. 103). Yıne "Laiklik ile vicdan hürriyeti hiç şüphe-
sız farkh şeylerdir. Fakat birinin olmadığı yerde di-
ğerinin yaşamasına imkân yoktur. Bu sebeple'An-
cak laik memleketlerde hakiki vicdan hürriyeti bu-
lunur' yolundaki düşüncede isabet vardır. Hukuk
devletinde devletin dini olmaz. Çünkü hukuk dev-
leti fikri ile mevcut dinlerden birini tercih fikri ka-
abili telif (banşık) değildir... 'Devlet dini' ayn d/n/e-
re mensup veya dine inanmayan vatandaşlann ka-
nun önünde eşitiiği prensibine aykın düşer. Din ve
devlet birbirinden sarahaten (açıkça) ayn ve farkh
şeylerdir. Eğer birbirine kanşacak olurlarsa heriki-
si de hakiki mahiyetlerini kaybederier. Tarih bunun
misalleriyle doludur... Taassup, dindehürriyetin in-
kândır. Dinin sahtesi, taassup veirticadır... Irtica in-
kılapçılığın düşmanıdır" (Aynı yapıt. s. 201-202).
Bu açıkiamadan da anlaşılacağı gibi laikliğin top-
lum yaşamında aynlıklar yaratmayıp tersine birliği
ve beraberliği sağladığı ortadadır. Anayasanın ikin-
ci maddesi laiklik ilkesini cumhuriyetin temeli ka-
bul etmiş ve 24/son. maddesi de bu ilkeyi güven-
ce altına almıştır. Yürüyüşcü kadınlar, şeriat devle-
ti kurma girişimlerine karşı anayasanın bu temel il-
kelerini, yani demokratik laik cumhuriyeti savunmak
amacıyla yürümüşlerdir. Böyle bir yürüyüşün suç-
lanması, demokratik laik cumhuriyeti savunmanın
suçlanması anlamına gelecektir. Uygulayıcılarımız,
Türkiye'nin yargı sisteminde böyle bir ayıbın yer al-
masına izin vermemelidir.
İZMİR BİRİNCİ ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1997 100 Esas
Davacı Berin Kurun tarafından davalı Ali Rıza Ku-
run aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargı-
laması sırasında:
Davalı Ali Rıza K.unın'un dosyada mevcut adresi-
ne çıkanlan tebligat tebliğ edilememiş ve emniyetçe
yapılan araştırmada da adresi bulunamadığından du-
ruşma günü ve dava dilekçesinin ilanen tebliğine ka-
rar verilmiş olmakla duruşma günü olan 27.5.1997
günü saat 11.15'te davalı Ali Rjza Kurun'unduruşma-
da hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil
ettirmesi. duruşmaya gelmediği veya kendisini bir ve-
kille temsil ettirmediği takdirde yargılamaya yoklu-
ğunda devam olunup karar verileceğı tebligat yerine
kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 28.3.1997
Basın: 13914
Hedef Ulusal Devletler...
İBRAHİM ÎLHAN
S
on yıllarda Batılı başkanlar, bakan-
lar ve diplomatlann demeçlerinde
"Türkiye bLriın için çok önemDdir".
"Türkiye'nin bizim için nayati öne-
mi vardır" gibi söylemlerine sık sık
yer verdiklerini görmekteyiz. Sanı-
nm bu sözlerden pek çok yurttaşımızın koltuk-
lan kabarmaktadır. Peki, neden Türkiye Batı dün-
yası için önemlidir. Bu sözleri bizim gururumu-
zu okşamak için mi söylemektedirler. Yoksa. çı-
karlan mı onlara bu sözleri söyletmektedir.
Türkiye, Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar.
NATO aıacılığıyla hep bir uç ülke olarak göste-
rilmiş, bize de böyle kabul ettirilmiştir. Oysa ger-
çek böyle değildir. Ülkemizjeostratejik konumu
itibanylabölgede merkezûlkfidir.Kafkasya. Bal-
kanlar. Doğu Akdeniz, Ortadoğu'yu doğrudan et-
kileyecek duruındadır.
Jeoticari bakımından da durum böyledir. Bıra-
kın normal alışverişleri, ağır cezalara ve ölüm-
cül tehlikelere karşın, narkotik ve kaçak başka
materyal de topraklanmızdan giriş çıkış ve ge-
çiş yapmaktadır.
Bunlann üzerine, Orta Asya kapısından ulaşı-
lacak yeni devletlerin, sınırsız gereksmimlerini
de eklersek, gerçekten ne kadar önemli bir ko-
numda olduğumuz ve beyefendilerin bu sözleri
neden söyledikleri açıkça ortaya çıkmış olmaz
mı?
tşte bu durumumuz. bölgede etkisjni ve dola-
yısıyla pazar payını arttırmak isteyen ülkelerin.
ilgi odağı olmamıza neden oluyor. Süper güçle-
rin akıl almaz bir rekabetini yaşıyoruz üzerimiz-
de.
Clkeniz, Alaska gibi, stratejik biralan ve tica-
ret yollan üzerinde değilse, yakmda bulunan sü-
per bir ülke sizinle ilgilenir ve başka rakibi de ol-
madığından istediği sonucu alır. K.olaylıkla giz-
li ya da açık bir sömürge olursunuz. Ama ülke-
niz Güney Amerika'da, yani ABD'nin arka bah-
çesinde ise durum değişir. Örneğin: Japonya, Pe-
ru'da siyasal ve ekonomik politikalara egemen
olacak ölçüde yatınmlannı arttırmaya başlayın-
ca, neler olduğunu hep birlikte görüp yaşamak-
tayız. Birden ortaya gerillalar çıkıyor. Peru'nun
en önemli kişilerini rehin alıyor. Hepimizin dün-
ya televizyonlanndan izlediğimiz olaylar yaşanı-
yor.
Bize gelince: Bu çok yönlü şiddetli rekabet, il-
ginç bir şekilde yaranmıza sonuçlar doğuruyor.
Söz gelimi Almanya'nm tezgâhını tsrail bozuyor.
Amerika'nın oyununu Rusya. Fransa'nınkini Ja-
ponya. K.ısacaherbiri. öbürünün tezgâhını önle-
mek için bizi uyanyor. Ülkemizin değerini ve bu
devletlerin de bize gereksinimleri olduğunu kav-
rayan yöneticilerimiz olsa bu durumdan olağa-
nüstü yararlanabiliriz. Ne yazık ki, böyle bir kad-
ronun oluşması da emperyalizmin geliştirdiği ye-
ni yöntemlerle büyük ölçüde önlenmiştir.
Atatürk'ün Türk gençliğine seslenişini anım-
sayalım: Bir yerinde "Cebren ve hileyle aziz va-
tanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersane-
lerine girilmiş, bütün ordulan dağıtılmış ve mem-
leketin her köşesi bilfıil işgal edilnûş olabilir" de-
mektedir. Mustafa Kemal, "cebren" bölümünü
diinya tarihinde örneği olmayan bir yöntemle
Meclis kurarak başlattığı Kurtuluş Savaşı'nı ka-
zanarak önlemiştir. Emperyalizm, o günden bu
yana, amacını değiştirmemiştir. ama yöntemini
değiştirmiştir. Birülkeyi işgal edip "cebir"(zor)
kullanmıyorlar. "Hile" ilebu işlerini çözümlüyor-
lar. Kısaca artık bayrak indirmiyorlar.
Peki, günümüzde bu işler nasıl yapıhyor? Kim
ya da kimler yapıyor? Uluslararası kapitalizmin
günümüzde oluşturmak istediği "yeni dünya dü-
zeni" (YDD) için çeşitlı yöntemler kullanılmak-
tadır. Dünyada görülen kaosun asıl nedeni budur.
Çeşitli bölgelerde yaşanan bölgesel, yerel ve iç
savaşlar, bölünen ülkeler hep bu Y'DD'nin oluş-
ması aşamasını yaşamamızdandır. Öne sürülen
küreselleşme, postmodernizm. bireyin özgürleş-
mesi, devletin küçülmesi. başkanhk sistemi, ye-
rel yönetimlerin güçlendirilmesi, mikro milliyet-
çilik bu düzenin kurulması için kullanılan felse-
fik öğelerdir.
Uluslararası kapitalizmin pazar olarak görmek
istediği ülkelerde; sermayenin serbetçe girip çı-
kabümesini önlediği, ulusal ekonomik yapıyı ko-
ruduğu için, önündeki tek engel, 'ulusal dev-
let'lerdir. Yani, kapitalist emperyalizmin ana he-
defı ulusal devlettir. Burada özellikle belirtmek
istiyorum. Tek hedef biz değiliz. Dünyadaki tüm
ulusal devletler hedef durumundadır.
Daha önce sözünü ettiğimiz çok önemli jeost-
ratejik konumundan ötürii, bölgemizde yaratıl-
mak istenen, bizim de bölünmüş olarak içinde ol-
DÜNYANIN
EN ÜNLÜ VE EN YETKİLİ
TEK OTO KATALOĞU
mamız düşünülen, zayıf federatif yapımn oluşu-
munu engellemesinden dolayı da "ulusal devle-
timiz" öncelikli hedeflerden biridir. Hangi alt
kimlikle olursak olalım, sonuçta Balkanlar'daki
gibi birbirine düşüp parçalanarak sömürge ol-
maktan bizi koruyacak tek seçenek; Atatürk'ün
kurdugu çağdaş. laik, demokratik, sosyal hukuk
devleti olan "ulusal devletünizdir". Ancak bu ko-
şullar altında, kardeşçe. ekonomik ve sosyal gü-
venlik içinde gelişmemizi sürdürebilir, çocukla-
nmıza, gelecek nesillere üzerinde yaşamaktan
mutluluk duyacaklan bir ülke bırakabiliriz. Unut-
mayalım, hepimiz aynı gemideyiz.
Dünyamızda. süper güç olan ABD. Avrupa
Birliği adına Almanya. Japonya ve yakın bir sü-
rede süper güç olarak yerini alacak Çin arasında-
ki gizli ya da açık çatışmalar, kaosun bir başka
nedenidir. G-7 bile. pazar payını arttırabilmek
için, G-6 olmanın yollannı aramaktadır. Hele
yanlanna gelecek bir G-8'i asla istemezler.
Biryerde bir hareket varsa. o hareketleri y öne-
ten bir merkezin olması gerekmez mi? Belki bu
soruya yanıt bulabilirsiniz diye sizlere ABD Baş-
kanı Clinton'ın 1995 yılında imzaladığı ABD
Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinden bazı bö-
lümleri değerlendirmeniz için sunuyorum. Bu
belge, ABD'deki tüm sektörlere kendi milli stra-
tejilerini hazırlama esaslarını dagörev olarak ver-
mektedir. Bu arada. bütün ülkelerin kendilerine
göre bir "Milli Güvenlik Stratejileri" olduğunu,
ama süper ülkelerin buna benzer belgeleri oldu-
ğunun gözden uzaktutulmamasmı diliyorum. Bu
belgede dikkat çeken kimi başlıklar şu şekilde-
dir.
• Mürsüvtnlik. topraklann. insanlann \e on-
lann yaşam tarzuım güvenliğini korumakdemek-
tir. Bu. ABD yönetimlerinin en başta gelen ana-
yasal görevidir.
• Dünyaıun ABD IkJerüğine gereksinimi vardır.
ABD, liderlikte raldpsiz kalnuştır. Bu nedenle
dünyanın her bölgesine ilgi duymaktadır. ABD
milli güvenliğe yönelik tehditlere karşı çeşitli po-
litikalar üretmektcdir. Bu politikalar, bölgeler ve
bölgeler içindeki ülke sayisı kadar degişik sayıda-
dır.
• ABD geçen yanyiizyılda, komünizmi en bü-
yük tehdit kabul ederek bununla mücadele etmiş-
tir. Komünizm ortadan kalkınca. bugün yeni tip
tehditlerle mücedek etmekzorundadır. Bu tehdit-
ler, siyasaL ideolojik, ekonomik, etnik, sosyal ve
çevresel tehditlerdir.
• ABD, milli güvenliği ile
küresel güvenlik, kuvvetli bir
ABD askeri gücüne, küresel
bir ekonomiye ve dünyada
demokrasinin yay gınlaşması
esaslanna bağlıdır. Çünkü
ABD demokratik ülkelerin
ABD çıkarlaruu tehdit etme
ihtimalinin çok düşfik oldu-
ğuna ve demokratik ülkele-
rin ABD ile daha fada işbir-
liği yapabileceğine inanmak-
tadır.
• ABD'ye savaş ilan edebi-
lecek ülke yoktur. Ancak eko-
nomik rakiplcr > ardır. Küre-
sel ekonomi uygulaması ile
ABD bunu lehine degiştire-
cektir.
• Komünizmle mücadele,
Rusya'ya ekonomik yardım
yapmaktan daha pahalıdır.
Bu nedenle G-7'lerle birlikte,
Rusya Federasyonu'na yar-
dım edilmelidir
• Küresel olaylarda etkin
olmakgerekir. Etkin kalındı-
ğı sürece tehdit ve tehlikeler
daha iyi değeriendirilebilir.
Bölgeler ve ülkeler bu amaç-
la izlenilmelidir.
• Milli güvenlik çıkarian
tehditcdildiğinde,öncediplo-
masi kullanılır. ABD, müda-
halenin zorunlu olduğu du-
rumlarda. vapılabildiği tak-
dirde başka ülkeleıie, müm-
kün değilse tek başına askeri
kuvvet kullanmayı esas al-
mıştır.
• ABD, dünyadaki toplu
imha silahlannın dağıhnunı,
etnik ve dini anlaşmazhklan,
aşın ve saldırgan millivetçili-
ği ve çevresel sorunlaru doğal
kaynakların tükenmesini.
hızlı nüfus hareketlerini, hem
küresel hem de ABD için mil-
li tehdit olarak görmektedir.
Saygıdeğer küreselleşme-
ciler, numaracı cumhuriyet-
çiler, cemaat demokrasisi pe-
şindekiler, mikro milliyetçi-
ler, neoliberal aslanlar, özel-
leştirmeden. başkanhk siste-
minden. devleti küçültme-
den yana olanlar, buyrun rs-
tediğinızi seçin.
CUMHURtYET^TEN
OKURLARA
ORHAN ERtNÇ
Bay Erez ve Bay Ayaydın
Nasılsmız İyi misiniz?
Medyamıza neler olduğunu anlamak giderek zor-
laştyor. Promosyon uygulamasında, hem yasa herri
de meslek kurallannı tanımamak gibi katmerti bir
vurdumduymazlık döneminden geçiyoruz.
Basınımızın henüz medya olmadığı 1988 yılında
denenen ve milyonluk satış sağlayan karton evler
ve araçlar verme yöntemini, önce dampingle fıyat-
larını düşürüp kendilerine "ucuz fiyath fikir gazete-
si" tanımını uygun gören tekel gazeteleri de uygu-
lamaya koydular. Ancak basınımızın "ikinci karton
dönemi" pek uzun sürmedi. ilk günlerde satışlan
700 bini aşan kartonlu fikir gazetelerimiz, geçeri
hafta 200 binli satış ortalamasına düştüler.
Tekel havuzlarında bozulmanın kabarcıkları yü-
zeye doğru çıkmaya başlamışken, Bilgin Grubu ye-*
ni bir uygulamaya geçti. Sabah gazetesi, fiyatını 4Q
bin liraya indirirken, 10 Temmuz 1996 günlü gaze-:
tede "herkese bedava" verileceğı açıklanan tele-
vizyonlara ulaşmak için ayrıca paralı sertifika alma
koşulunu getirdi. Sertifika fiyatı şimdilik 130 bin li-
ra. Ama söz verdiler! 1.5 doları aşmayacaklar...
Birsüre beklemeden sonraaynı uygulamayı Mil-
liyet ve Hürriyet gazeteleri de başlattı. Dün Milliyet
gazetesinin sertifikasız fiyatı 30 bine, Hürriyet'inki
de 35 bin liraya indirildi. Sertifika fiyatları da Milli-
yet'te 90 bin, Hürriyet'te 85 bin lira oldu. '.
Türkiye isfiyor, Hörriyeî verîy
Dev boyutlu,
CDII, gerçek
müzik seti ~
İLK KUPON BUGÜI
HE
Bugün gazetelerden ayn olarak 85, 90 ve 120 bin li
j
ralık sertifikalar karşılığı pazarlanan pmmosyonların
başlangıcında okura verilen sözlerşöyieydi: Sabah; 10
Temmuz 1996 "Herkese bedava Sansui renkli TV",
Hürriyet; 30 Eylül 1996 "Türkiye istiyor, Hürriyet
veriyor. Herkese bedava!", Milliyet: 18 Eylül 1996 "tlk
kupon bugün, Herkese bedava, Katkı payı yok." •
Oysa promosyonların başladığı gün satış fiyat-
ları 50 bin lira olan bu gazeteler, aradan geçen sü-
re içinde yaptıkları zamların gerekçesinde hep ma-
liyetlerindeki girdi fıyatlannm artışından ve enflas-
yonun durmadan yükselişinden sözetmişlerdi. Zi-
ra yürürtükteki tebliğlere göre promosyon nede-
niyle fiyatların arttıniması yasaktı. 10 Temmtiz t866
güntü Sanayi ve Ticaret Bakanlıği tebliği yürürlük-
te olduğuna göre (Belki de gizlice değişti de bizsaf-
lıkla yürürlükte sanıyoruz) gazetenin ayrı, daha ön-
ce açıklanan bedava verme sözlerine karşın serti-
fıkanın ayn satılması nasıl gerçekleşti?
Bu sorunun iki muhatabı var. Birincisi Sanayi ve
Tıcaret Bakanı Bay Yalım Erez. Kendileri medya
üzerinde sulta kurma hevesi yüzünden promos-
yonların basına yakışır bir düzeye getirilmesi için
hazırlanan veTüketicinin Korunması Hakkında Ya-
sa'da değişiklik yapan yasanın ölü doğmasına ne-
den olmuşlardı. Bakalım 9 Ocak 1996 günlü Res-
mi Gazete'de yayımlanan ve 10 Temmuz 1996 gü-
nü Resmi Gazete'de yayımlanarak ilk tebliği de
kapsamına alan "Yazılı Basın Kunjluşlan Promos-
yon Kampanyalan Hakkında Tebliğ"öek\ imzasının
ve uyulmasının zorunlu olduğunu açıkladığı kural-
ların bir kenara atılmasını nasıl karşılayacak?
İkinci muhatap ise Rekabet Kurulu Başkanı Bay
Aydın Ayaydın. Haksız rekabetin önlenmesi için çı-
kanlan yasanın uygulanması ve yasaya aykınlıkla-
rın önlenmesinde tek yetkili olan REKUR'un baş-
kanlığına getirilmesi Bay Ayaydın'a özellikle basm-
daki haksız rekabeti önleme konusunda büyük so-
rumluluklar yüklüyor. Bay Oğuz Oyan bir yazısın-
da (Dünya, 7.3.1997) Ayaydın'ın iş Bankası Yöne-
tim Kurulu üyeliğinden 1997 yılında alabileceği ay-
da yaklaşık 1 milyar liralık temettüyü bir yana bıra-
karak yaklaşık 125 milyon lira aylıklı REKUR Baş-
kaniığı'na geçişini iğneli bir üslupla irdeliyor.
Irdelemeye basın açısından da yaklaşmak olası.
Çünkü kamu bankalarında genel müdürlük yaptı-
ğı dönemlerde açtığı, gerçek enflasyonun dörtte bi-
ri faizli ve uzun ödemesiz dönemli kredilerle basın-
da tekelleşmeyi hızlandıranlardan biri de Bay Ayay-
dın. Reklam dağıtımında yaptığı ayrıcalıklar da ca-
bası.
Evet. Bay Erez ve Bay Ayaydın. "Bedava" diye
promosyon oltasınatakılan yaklaşık 1.8 milyon ga-
zete okuru ya da müşterisi, umutları kırılmışolsada
sizlerin birşeyleryapacağınızı sanıyor. Izlemediniz-
se Kanal E'de cumartesi günü yayımlanan "Dör-
düncü Kuvvet Medya" programının kasetini edinip
izleyin. Dınleyecekleriniz gazeteci olmadığınjz için
sizleri üzmez, ama okurların sizin yüzünüzden ne
durumlara düştüğünü görüp belki silkinirsiniz.
•
PKK itirafçısı Murat İpek ve Murat Demir'in,
dönemin Van Valisi DYP Milletvekili Mahmut Yıl-
baş'tn emriyle aralannda Gündem gazetesi dağı-
tıcısının da bulunduğu 3 kişiyi öldürdükleri, Uğur
Mumcu'nun katili olduğunu ileri sürdükleri Velit
Hüseyin i. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ile
beraber gördüklerine ilişkin TBMM Uğur Mumcu
Araştırma Komisyonu ifade tutanaklarını, Dürda-
ne Kocaoğlu okurlara aktardı.
•
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tarisu
Çiller'in, "Fas ve Tunus gibi daha küçük öiçekli ül-
kelere dahi Türkiye'den daha fazla kredi verilme-
si ve Avrupa Pariamentosu'nun koşullar getirme-
sini" protesto ederek Avrupa Akdeniz Konferan-
sı'na katılmama kararı aldığını Lale Sarıibrahi-
moğlu haberleştirdi. . .
Bazı siyasiler ile devlet görevlilerinin mafya ve çe-
teleşmeye karıştığı, mafya ile ilişki kuranlann bakan
bile yapıldığı, devletin kullahdığı ülkücülerin daha
sonra kontrol edilemediği saptamalanna yer veri-
len, iktidar milletvekillerince DYP Genel Başkanı
Tansu Çiller ve DYP'lilerin korunmasına özen gös-
terilen TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu ra-
porunu, Ayşe Sayın okurlara duyurdu.
• Arkası 19. Sayfada