Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1997 SAU
8 DIŞ HABERLER
Mikonos davasının ardından Ankara ve Moskova, İran ile ilişkilerini yeniden gözden geçiriyor
Tiirldye ve Rusya açmazdaSERKANDEMİRTAŞ
ANKARA - Almanya'da görülen Mikonos
davasının sonuçlanması ve bırçok Avnıpa Bır-
liği (AB) ülkesinın büyükelçilenni geri çek-
mesınin ardından Türkiye ve Rusya'nın da
lran'la ilişkilerini gözden geçirdikleri kayde-
dildi. NATO'nun doğuya doğru genişleme
planlanna karşı. ABD'nin tecrit politikası uy-
guladığı lran'la ilişkilerini geliştirme kozunu
oynayan Rusya'nın, Mikonos davasının ardın-
dan Tahran yönetımine cephe alan Avrupa
Birliğı'ni (AB) karşısma almamayaçalıştığı
kaydedildi. Konuyla ilgili resmi tavnnı açık-
lamayan Türkıye,u
Bizlran'la komşuyuz. Do-
byısıyta Ud iilke ilişkilerinin parametreteri Av-
nıpa'dan farklı oİabilir" görüşünü ileterek.
"Tahran'la ilişkilere devam" mesajmı verdi.
Diplomatık kaynaklar, Mikonos olayıyla
tran-AB ilişkilerinin gerilmesınin ardından,
Türkiye ve Rusya gibi ülkelerin de Tahran yö-
netimıyle ilişkilerini gözden geçirme gerek-
liliğini ortaya çıkardığıru bildirdıler. Kaynak-
iar, Rusya ve Türkiye'nin tran'la ilişkilerinin
• îran'a karşı cephe alan Avrupa Birliği ile ilişkilerini
bozmamaya özen gösteren Rusya'nın, "Fırsattan yararlanarak
Tahran ile işbirliği olanaklannı daha da arttınyor" izlenimini
vermek istemediği kaydedildi.
• Türkiye ise 'Tahran yönetimiyle ilişkilere devam' mesajını
verdi. Ancak Türkiye, diplomatlar bunalımı ile açılan yaranın
iki ayda kapanmasuıın olanaklı olmadığının altını çizdi.
olası geleceği konusunda şubilgileri verdiler.
Rusya: Rusya. SSCB'nin dağılmasının ar-
dından Hazar petrolleri üzerindeki nûfuzunun
ABD şirketleri aracıhğıyla bağımsızlıklannı
yenı kazanmış ülkelere geçmesini engelle-
meye yönelik olarak Hazarkıyısındaki iranTa
ilişkilerini geliştirdi. NATO'nun Polonya, Çek
Cumhuriyeti ve Macaristan'ı kapsayacak şe-
kilde genişleme planlanna karşı da tran ve Çin
ilışkileri geliştirme kozunu oynamaya başla-
dı. Bu arada tran yönetiminin Rusya'dan, Tür-
kiye'yi vurabilecek uzun menzılli balistik fu-
zeler alacağı haberleri de gündeme geldi.
ABD tarafından tecrit edilen İran da, Rusya
gibi bir ûlkeyle ilişkilerini her alanda geliş-
tirmeye istekli olduğunu açıkladı. Ancak Al-
manya'da görülen Mikonos davasının karan-
nın ardından Rusya yönetimi ikileme düştü.
Rusya, Tahran yönetiminin AB ülkeleriyle
gergınliğınden yararlanıp İran1a işbirliği ola-
naklannı daha da geliştirme nrsatına sahip ol-
masına karşın, ticari ve ekonomik açıdan iliş-
kilerinin gûçlü olduğu AB'yi de karşısına al-
mak istemiyor. Rusya, tran ve AB'yi karşısı-
na almadan, her iki tarafla da ilişkilerini 'es-
Idsi gibi' sürdürme eğiliminde.
Türtdye: Türkiye, Mikonos davası ile ilgi-
li olarak henüz resmi tavnnı açıklamadı. Dı-
şişleri Bakanlığı, öncelikle Mikonos olayı ile
ilgili karann aynntılanyla incelenmesi ge-
rektiğinin altını çizdi. Ancak lran'la ilişkile-
ri, diplomatlar bunalımı ile maslahatgüzar
düzeyine inen Türkiye'nin, AB'nin karanna
olumlubakmaklabirlikte, Ankara-Tahran iliş-
kilerinin parametrelerinin AB-lran ilişkile-
rinden çok farklı olduğunu vurguladı. Böy-
lece Türkiye, 'Tahran yönetimiyle ilişkilere
devam' mesajını verdi. AB ülkelerinin büyü-
kelçilerini çekmelerine karşın, ekonomik ve
ticari ilişkilerde bir değişiklik olacağına iliş-
kin bir açıklama yapmadıklannı belirten An-
kara, Türkiye- İran doğalgaz boru hatn pro-
jesinin sürdürüleceğini kaydettı.
Ankara, iki ülke ilişkilerinin Mikonos'tan
önce bozulduğunun altını çizerek. "tkişer dip-
lomatm karşıhkb geri çekilmesi ve bir İranh
büyflkelçinin sınırdışı edilmesi küçümsene-
cekbir otay değüdir. Şu anda Ud ülkenin de ne-
fes alabilmesi için bir süre geçmesi gerekiyor.
Bu nefes alma süreci iki ayda geçümez. tüşld-
lerdeki bu vara ild ayda kapanmaz" görüşü-
nü bildirdi.
32 milletvekili Simitis'e mektup yazdı
PASOK Türkiye ile
diyaloğa karşı çıktı
• PASOK milletvekilleri, son günlerdeki gelişmelerden
duyduklan hoşnutsuzluğu ve endişelerini dile getirdiler.
MURATtLEM
ATİNA - Yunanistan'da iktidar parti-
si PASOK'a ait 32 milletvekili, Başba-
kan Simitis'e mektup yazarak Türkiye ile
diyalogdan duyduklan rahatsızlığı dile
getirdiler. Söz konusu milletvekilleri,
endişelerinin gerçek olması halinde hü-
kümete verdikleri desteği çekebilecek-
leri yönünde uyanda bulundular. Türki-
ye ile Yunanistan arasında son haftalar-
da giderek iyileşen ilişkiler, Yunanis-
tan'da tepkilere neden olmaya başladı.
Geçen hafta Türkiye konusundaki
olumlu gelişmeler üzerine 110 milletve-
kili, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Yu-
nanistan'a davet edilmesi konusunda bir
öneri metni hazırlamışlardı. Söz konu-
su öneri mektuplannı başta hükümet ol-
Kabila, Mobutu 'nun
koltuğunu istiyor
• Isyancılann lideri, başkenti ele geçireceklerini bildirdi.
Banş girişimleri yeniden çıkmaza girdi.
Dış HaberlerServisi-Zaire'de, 6 aydır sü-
ren iç savaşa son verme çabalan, isyancı li-
der LaurentKabüa'nın, ülkenin başkenti Kin-
şasa'yı ele geçirmek ıçın son hazırlıklan
yaptığını içeren açıklamasıyla çıkmaza gir-
di. Güney Afrika Devlet Başkanı Nekon
Mandeia'nın. ülkedekı iç savaşa son vermek
için Zaire De\ let Başkanı Mobutu Sese Se-
ko ve isyancı lider Kabila'ya yaptığı görüş-
me çağnsına Mobutu dan olumlu yanıt ge-
lirken, Kabila, Mobutu'nun iktidan terk et-
mesini istedı. Güney Afrikalı yetkililer ta-
rafindan yapılan açıklamada. iki tarafın çya-
nn Cape Tovvn'da bir araya gelebilecekleri
söylenmiştı.
Kabila, ısrarla söz konusu göıüşmenın
32 yıldır iktidarda olan Mobutu'nun koltu-
ğunu de\Tedeceği resmi bir buluşma olaca-
ğını vurgularken. isyancılann Dışişleri Ba-
kanı Bizima Karaha, geçen cuma günü yap-
tığı açıklamada, Mobutu dev let başkanlığı-
nı bırakmadan ateşkes yapmayacaklannı
söyledi.
Karaha, Mobutu ile iktidan paylaşmayı
kabul etmeyecekierinîbelirttikten sonra Gü-
ney Afrika'da yapılması planlanan görüşme-
lerde, Mobutu'nun diktatörlüğünün nasıl
sona erdirileceğine dair tartışmalann yapı-
lacağını söyledi. Karaha, Mobutu'nun ikti-
dan kendi nzasıyla terk etmesi durumunda
Kinşasa'da kan dökülmeyeceğini söyledi.
Bu arada. Kabila, 100 bin gerillayı daha
görevlendırdiğini ve Aşağı Zaire'de yeni bir
savaş cephesi açacaklanru söyledi. Petrol ra-
finerilerine sahıp olan bölgenin aynı za-
manda ticaret açısından geçiş kapısı oldu-
ğu belütiliyor. Ülkenin yansını kontrolü al-
tına alan Kabila. birliklerinin en geç üç haf-
ta içinde Kinşasa'da olacağını açıklamıştı.
Mobutu'nun aynı zamanda sözcülüğünü
yapan oğlu Nzanga Mobutu. babasının ik-
tidardan cekilmesi durumunda ülkenin ka-
osa sürükleneceğini iddia etti.
Öte yandan. Zaire'de yardım taşıyan bir
trene yapılan saldın üzerine. BM'nin Ru-
andalılann bulunduğu mülteci kamplanna
yardımı askıya aldığı belirtilirken, Ruanda-
lı mültecilenn Kisangani'nin güneyindeki
bir köye saldırdıklan ve 6 köylüyü öldür-
dükleri bildirildi. Jtaleranm pençesindeki mûtted çocuk,toıdiıriniKJsanganVdeki seyyar hastamptıgDtürecek BM görevülerini bekliyor.
mak üzere siyasi kuruluşlar. üniversite-
lerve yerel makamlara gönderen millet-
vekilleri, Apo'nun davet edihnesi için ini-
siyatif almalannı istemişlerdi. PASOK
hükümeti tarafından acil olarak redde-
dilen söz konusu mektuba, diğer alıcı-
lann da kayıtsız kalması, bu defa diya-
loğa açık tepki politikasmı gündeme ge-
tirdi. Buamaçla iktidar partısi PASOK'a
üye 32 milletvekilinin imzası ile Başba-
kan Kostas Simitis'e bir mektup gönde-
rildi. Aralannda Lefteris Verhakis, Yan-
nis Kapsis, Yannis Haralambidisgibi şa-
hinler olarak anılan aşın milliyetçi mil-
letvekillerinin bulunduğu imzacılar, mu-
halefet partileri gibi kendilerinin de Tür-
kiye ile diyalog konusunda son günler-
deki gelişmelerden duyduklan hoşnut-
suzluğu ve endişelerini dile getirdiler.
Diyalog karşıtı imzacılarendişe-
lennin gerçekleşmesi durumun-
da hükümetten desteklerini çe-
keceklerini vurguladılar.
'Türkiye sorumlu'
Yunanistan Cumhurbaşkanı
Kostis Stefanopulos. Avrupa
Konseyi ParlamenterlerMeclisi
(AKPM) genel kurul oturumun-
da, son günlerde Türk-Yunan iliş-
kilennde yumuşama görüldüğü
yolundaki savlan boşa çıkaran
bir konuşma yaptı. Güneydo-
ğu Akdeniz'deki tehdidin esas
nedeninin Türkiye'nin ulusla-
rarası hukuktan doğan sorumlu-
luklanm kabul etmemek oldu-
ğunu öne süren Stefanopulos,
Türkiye'nin 1983 yılında kabul
edilen denız hukuku sözleşme-
sıni kabul etmemesi yüzünden
gerginlığın arttığını savundu.
Yunan Cumhurbaşbakanı, ada-
lar ve adacıklarla ilgili olarak
Türkiye'nin 1923 Lozan Anlaş-
ması'nı ihlal ettiğini iddia ede-
rek, Türkiye'nin Kıbns adasın-
da da adil ve kalıcı bir çözümü
engellediğini öne sürdü.
Stefanopulos'un AKPM'deki
konuşması ardından, Türk heye-
ti, Yunan Parlamento Heyeti ile
yiyeceği akşam yemeğini iptal
etti. Türk parlamenterler, ye-
mekli toplantının Stefanopu-
los'un konuşması ardından im-
kânsız hale geldiğini belirttiler.
Başta Ruslar ve İngilizler olmak üzere yabancılar, bir halklar mozaiği olan Iran'ın bu özelliğinden zaman zaman yararlanmak istemişlerdir
Etnik gruplar, dış güçlerin hedefi olduIran'ın çeşitli etnik ve dil topluluklann-
dan oluşması doğaldır. Ana dili Farsi olan-
lar, daha çok Tahran eksen olmak koşuluy-
la merkez bölgesinde yaşarlar. Başka yer-
lerde yer yer Azeri Türkleri, Kürtler, Ba-
luçlar, Türkmenler ve Araplar yoğunlukta-
dır. Kürtlerin çoğunluğu, Baluçlar ve Arap-
lar, Sünni; öte yandan Azeriler. Farsiler gi-
bi Şiidirler.
Kimi yazarlara göre İran. bir halklar mo-
zaiğidir. Öte yandan. tran'ın durumu bir-
çok ülkeden çok farklı da dsğildir. Örne-
ğin, Avrupa'da yalnız Portekiz'de azınlık
yoktur ve Polonya azınhklan da sorun ya-
ratmayacak denli ufakürlar. Asya'nın tümün-
de ise karmaşık yapı ağırlıktadır. Gerçek bir
halklar mozaiği olan Hindistan'ın yanı ba-
şında Çin'dc, 54 ayn milliyet bulunmakta-
dır. Yıllardır azınlığı olmayan büyük As-
ya ülkesi diye sunulmuş bulunan Japonya'da
da Burakumin, Okinawa ve Kore azınhk-
lan vardır.
Ama gene de bazı kaynaklara bakılırsa
iran nüfusunun da yüzde 40'ı Farsi değil-
dır. Bu durumda. salt çoğunluğu oluştur-
mamakla birlikte, en kalabalık onlardır. Sa-
yılan kesin olarak bilinmeyen Azerilerin,
bir hayli kalabalık olduğu anlaşılıyor. On-
lann ve öteki gruplann her alandaki durum-
lannı belirleyecek güvenilir rakamlaryok-
sa da kentleşmenin daha çok merkez böl-
gesinde yaşayan Farsilere yansıdığı; eğitim-
de Farsi olmayanlarla kadınlann genelde
olumsuz etkilendikleri, Baluçlarla Kürtle-
rin en az eğitim gören gruplar içinde olduk-
lan, sağlık olanaklanyla türlü kamu hizmet-
lerinin, bu iki etnik gruba daha az ulaştığı
ve yoksulluğun daha çok bu iki topluluk için-
de görüldüğü söylenebilir. Endüstrileşme
baştan bu yana merkez bölgede yoğunlaş-
mış. gelişme bütçesinden daha fazla payı
bu bölge almış. yabancı yatınmlar da ka-
lifıye işgücünün varlığı gibi nedenlerden ötü-
rü gene Farsi nüfusun ağırlıklı olduğu yer-
lerde gerçekleşmiştir.
Ancak. etnik özellikleri ne olursa olsun
tüm bu gruplar, anayurt bellediklen tran'ın
derin kültür birikiminin parçası olmakla
ayn bir kişilik kazanıyorlar. 2500 yılı aş-
kın bir devlet geçmişinın bilincinde olan
lranlı yurttaş, kendi kültürünün köklü bir
uygarlıktan kaynaklandığının farkındadır.
Bu gerçek, bazı yabancılann Iran'daki et-
nik gruplardan zaman zaman yararlanmak
istemelerine engel olmamıştır. Örneğin,
Sovyet rejimi, Mahabad'da geçici olarak
bir Kürt devleti kurmuş, Bakû'deki komü-
nist rejimi de Tebriz .\zerilerinin üstünde
bir Damokles kılıcı gibi sallanıp durmuş-
tur. Güneyde petrole yakın Kuzistan böl-
gesindekı Araplan yalnız SaddamHüsejin
değıl, ondan önce tngilizler de hedef almış-
lar; İran petrolüne el koymayı düşlerken
bu azınlıktan yararlanmayı ummuşlardı.
Şahbaskısı
Halkın üstünde bir değil, iki baskı ve sö-
mürü mekanizması vardı: Biri yabancüar-
dan kaynaklamyorsa öteki şahlann kendi-
leriydi. Toplumsal piramidin en üstüne ya-
bancılann desteğiyle tek başlanna yerleş-
miş olan baba oğul her iki şah da son dere-
ce geniş yetkilerle donanmışlardı. Bunlar-
dan baba Rıza Şah Pehtevi (1925-41), mer-
kezci yönetimi güçlendiren, bazı ileri adım-
lar atan ve bu arada kendi hanedanını da ku-
ran kişiydi. Türkiye'deki Kemalist atılım-
lan örnek alan şah, kapitülasyonlan ortadan
kaldırmış, din mahkemelerinin yetkilerini
kırmak için Isviçre adalet mekanizmasını
benimsemiş, Tahran'da bir üniversite aç-
mış, yabancı okullan kapatmış, kızlar için
izcı örgütlerine önayak olmuş, fesle birlik-
te peçe ve türbanı yasaklamış, kadınlara di-
ledikleri mesleğe girme hakkı tanımış, hat-
ta Farsçaya da uymayan Arap harflerini ter-
ki bile düşünmüştü.
Böylesine ileri atılımlanna karşın şahın,
bir diktatorya kurduğu kuşkusuzdu. Bu te-
peden bakış aşağıdakilerde, özellikle sara-
yın ilk sıradaki hizmetlilerinde iktidar siya-
setinin her kıvnmına derhal uyma eğilimi,
hatta 'mahareti' yaratmıştı. Ancak, yukan-
dan bastıran mutlakiyetçi yönetimi bir öl-
çüde dengeleyen bir açık kapının da sözü
edilebilir. Osmanh toplumunda da örnek-
leri görüldüğü gibi, merdivenin alt basa-
mağmdan gelenlerin bir bölümü yukanla-
ra tırmanabiliyorlardı. Bu sıçrayışta büyük
eticen, kişinin becerisiydi; mutlaka bilgisi ve
ehliyeti değil. Rıza Şah'ın kendi de bir nu-
maralı yönetici konumuna çavuşluktan gel-
mişti. tslam Cumhuriyeti'nin bugünkü yö-
neticilerinin de oldukça alçakgönüllü baş-
langıçlannın olduğu, bu bağlamda anımsa-
nabilir.
Ne var ki bu güçlü şahı, yabancı müda-
halesi iktidardan düşürmüştür. Geleneksel
Ingiliz ve Rus baskısına karşı, Nazi Alman-
yası ile güç dengesi sistemi içinde bir üçün-
cü ağırlık olarak iyi ilişkiler kurmak ıstedi-
ği için, Hifler'in Sovyetler'e saldırmasmdan
hemen sonra Churchfll ile StaHn'in anlaş-
ması sonucu iktidardan alınmış, Güney Af-
rika'da göz hapsine konmuştu.
Otokrasinin gerçek yaraücılan
Yabancılann müdahaleleri. iktidardaki-
ni değiştirmekle de smırlı kalmadı. Iran'da
kalıcı otokratik şah yönetiminin yaratıcısı,
başka bir deyişle, bu ülkede demokrasinin
kapılannı sımsıkı kapayan ve halkı uzun
sürecek acılı ve işkenceli bir baskı rejimi-
ne mahkûm eden, 'demokrasi havarisi' gö-
rünümündeki iki Batı devletidir: Amerika
ve tngiltere.
Tahttan indirilen babasının yerine daha
1941 'de 21 yaşındaki oğlu veliaht Muham-
med Rıza Şah Pehlevi getirilmişti. Amerika
ve tngiltere. Iran'daki jeopolitik ve ticari
çıkarlanna parlamenter demokrasi yoluyla
değil, tran'da 'güçlü'bir yönetici yaratarak
ve yalnız onun kanalıyla hizmet edileceği
kanısındaydı.
"F" "T"alkın üstünde bir
ğ—i değil, iki baskı ve
-M. A- sömürü
mekanizması vardı: Biri
yabancılardan
kaynaklamyorsa öteki
şahlann kendileriydi.
Türkiye'deki Kemalist
atılımlan örnek alan Şah
Rıza Pehlevi, bu yönde
gerçekleştirdiği tüm ileri
atılımlanna karşın ülkede
bir diktatorya kurmaktan
da geri kalmamıştı.
Oysa, tran'm pekâlâ bir meclis geleneği
vardı. Ne var ki 1906'daki deneyimi de,
1941'dekini de, daha sonra 1953'tekini de
yabancılar yok ettiler. Meclisleri, varlıklı
ve güçlü kesimlerin temsilcilerinin doldur-
duğu doğruydu. Ancak Tahran gibi birkaç
büyük kentten meclise giren bazı aydın ki-
şiler, kürsüyü bir tartışma odağı durumuna
yüceltmişlerdi. Sayılan az da olsa halk asıl
onlan dinliyor. şikâyetlerini onlara bildiri-
yor, yer yer özgür sayılabilecek basın da bu
görüşlere daha fazla yer veriyordu.
lşte, bu çoğulcu ortamı, kendine demok-
ratik dünyamn öncüleri sıfatını yakıştırmış
olan Amerika ile Ingiltere bilerek ve iste-
yerek yok etti. Tahran'da o zamanki Ame-
rikan büyükelçileri, Leland Morris, Geor-
ge V. Allen ve John C. W0ey ile tngiliz bü-
yükelçisi John Le Rougetel'in 1940'larda ka-
leme aldıklan gizli raporlar artık açıklan-
mıştır. Bu yazışmalar, her iki Batı devleti-
nin de tran'ı şah ya da Başbakan Kavam yo-
luyla yönetmek istediklerini gösteriyor. An-
cak, 1 946 'da 70 yaşında deneyimli bir dev-
let adamı olan Kavam, Sovyetler'i bir ana-
yasa oyunuyla tran'dan çıkarmış olmasına
karşın, bu iki yabancı dev letçe komünizme
yataklık etmekle suçlanmış, sonuçta 'güç-
İü' kişi olarak genç şahta karar kılınmıştı.
Kavam, Sovyetler'le tngilizlerden daha
uygun bir petrol anlaşması yapmayı başar-
mıştı. Bu anlaşmanın mecliste onaylana-
bilmesi için başkentin askeri işgal altında
olduğu kanısını uyandıracak bir durumun
olmaması gerekiyordu. Sovyet tarafina bu-
nu anlatmış ve ülkeyi 1941'de tngilizlerle
birlikte işgal etmiş olan Rus askerlerini Ku-
zey tran topraklanndan bir çırpıda çıkarmış-
tı. Ardından, meclis anlaşmayı onaylama-
dı. Sovyetler çıktıklanyla kaldılar.
Ancak, yabancı büyükelçiler, 'iranUa-
nn' Amerikalılan istediklerini yazıyorlar-
dı. Genel bir deyimle 'lranluar' dedikleri ise
bir avuç toprak ağasıydı. Seçimlerin erte-
lendiği ve yeni meclisin oluşmadığı bir sı-
rada başbakan, şahın ve Amerika'nın bas-
kısıyla kabıne üyelerini değiştirmeye razı
olunca, kendi gelecegini olduğu kadar Iran'ın
demokrasi kapılannı da kilitledi. Kendi kı-
sa sürede yalnızlığa itilirken şaha geniş yet-
kıler tanındı.
1949'da sıradan bir yurttaş şaha ateş et-
tiğinde, bu kişiyi herhangi bir siyasal örgü-
te bağlayan hiçbir kanıt bulunamadıysa da
şah, hemen sıkıyönetim ilan etmiş, basmı
susturmuş, kurucu meclisten parlamentoyu
dilediğinde kapama yetkisi koparmış, ya-
nsını kendının atadığı bir senato kurmuş, Tu-
deh (Yığın) Partisi'ni yasadışı sayarak ön-
de gelenlerinin tümünü tutuklamış, sendi-
kalan hizaya getinniş, üniversiteyi bir ko-
yun sürüsüne dönüştünnüş, meslek kuru-
luşlannın bile kişiliklerini ortadan kaldır-
mış ve 1941 'de el konmuş baba topraklan-
nın tümünü geri almıştı. Bu durumda, şaha
karşı çıkacak tek bir kurum kalmıyordu.
Şah. bir suikast girişimini saray darbesine
dönüştürmüşrü.
Daha çok Amerika'nın öncülüğüyle
Iran'daki muhalefet yok edilmiştj -bir kesim
dışında: Cami çe\Teleri. Amerika 1979'dan
sonra tran'da yer alan büyük değişiklikler-
den hoşnut değilse önce kendini suçlama-
lıdır. 1979 tran devriminin kökleri, bir iki
yılın yoğun olaylannda değildir. Hatta, Aye-
tullah Humeyni'nin sesini ilk yükselttiği
1963'e götürülüp orada bırakılamaz. Baş-
bakan Muhammed Musaddık'ın Amerikan
haber alma örgütü CIA'mn marifetiyle dev-
rildiği 1953 yılından da eskidir. Kökleri,
iran Şahı'nın tüm muhalefeti ortadan kal-
dınp katıksız bir otokratik yönetimi Ame-
rikan desteğiyle kurduğu 1940'lı yıllara gö-
türülmelidir.
Yarın: Şahın daha güçlü dönüşü