Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1997 SALI
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGCLYÜKSEL
Olobüs nereye gidiyor?.Ankara Sanat Tiyatrosu, Bulgar yazar
Sömslav Söatiev'm 1979'da yazdığı ''Oto-
büs" adlı oyunla dönemi sürdürüyor. Baş-
keıtın tek sürekli özel topluluğu, şimdi-
lerde çoğu özel tiyatrolann yaptığı gibi.
yainız yerleşık sahnesinde değil, gün-
lük'haftalık turaeler yoluyla çeşitli kent-
lerdede sunuyoroyunİannı. Ekonomikzor-
luklann getirdiği. sanatçılar için zor ko-
şullar altında çalışma anlamma gelen bir
uygulama. lyi yanı ıse nice emek harca-
narak kotanlrruş bir yapımın olabildiğin-
ce çok seyirciyle buluşturulması. "Oto-
büs'' AST'ın bu dönem kent kent gezen
oyunlanndan bıri.
Stratiev'in oyunu, suskunluğu yaşam bi-
çımi edinmış bir toplumun insanlanna
"kara atay"ın kara gözlükleriy le bakıyor.
Gündelik yaşarmn sıradan birparçası olan
bir kentiçi otobüsûndesiniz. Kısa ve olay-
sız bir yolculuk sonunda istediğiniz du-
rakta inecek ve sıradan yaşamınızı sürdü-
receksiniz.
Ancak, ya bu beklentiniz gerçekleş-
mez de otobüsün şoforû sizi bilmediğiniz,
istemediğiniz bir yöne götürüverirse?
"Otobüs" oyunu, olağan olaru olağandı-
şı bir konumda dondurarak müthış çarpı-
cı bir dramatik durum oluşturuyor. Ola-
ğan görünen koşullarda tehlikesızce oy-
nadığınız "güvenlibirey" rolünün maske-
ledıği suskunluğunuzu, korkaklığınızı,
bencilliğınizı. aptallığınızı, sinsiliğinizi
bir şamara dönüştürüp suratınıza patlatı-
veriyor.
"Otobüs" ıçinde yaşadıklan politikte-
jimin akannı kokannı sorgulamak yerine,
birey başını derde sokmamak için "duru-
mu idare etme" yolunu secen, sözgelimi
patlayan musluk borusunu yenUemek ye-
rine deliğe sakız tıkamayı yeğleyen tüm
insanlann oyunu. Muslukborulannız yal-
nız sizi ilgilendiriyor olabilir. Ama sıra-
dan bıreyselliğinizi tehlikesizce sürdüre-
bilme adına, içinde yaşadığınız rejımle
uyuşma yolunda verdiğiniz ödünlerin sı-
nırlannı aşmışsanız. "ödün verme'^i bir
yaşam biçimine dönüştürmüşseniz, ka-
ranlık ve yağmurlu bir gecede yaptığınız
kısa ve sıradan bir otobüs yolculuğu, bir
gûn sonsuz bir karabasana dönüştürebi-
lir yaşamınızı.
'Otobüs" oyun kişiierinin "ak*",*aM-
sz", "sonımsuz", "erkek", "kadm" gibi
Ankara Sanat Tîyatrosu'nun sahnetediği. Stanisiav Stratiev'in "Otobüs^ü, "ihaneTin hınarea kotanlnuş bir anlaanu.
soyut nitelemelerle belirlendiği bir "ibret
oyunu". Yazar. içinde yaşadığı kapalı/to-
taliter rejimin eleştirisini yapnğı için, acı
toplumsal gerçekleri açık seçik vurgula-
mak yerine, yüzlerce noktayı imleme yo-
lunu seçiyor. "Otobüs", hangi toplumsal
düzende olursa olsun, baskı uygulama ve
baskıya boyun eğme sonucunda er ya da
geç su yüzüne çıkacak "ibaııer"in hınzır-
ca kotanlmış bir anlatımı. Devletin ya da
devlet gücünü kullananlarmyurttaşa, yur-
ttaşlann birbirlerine ve kendilerine "İha-
net" edişlerinin gülünesi öyküsü.
Stratiev, içindeki yolculan, bireysel çı-
kar kaygılan nedeniyle engellemeye kal-
kışmadıklan, sonucu bilinmez bir yolcu-
luğa sürükleyen "otobüs" buluşuyla ya-
kaladığı müthiş ü'yatral potansryelmden ne
yazık ki tam verim alrnıyor. Oyunun ilk
on beş, yirmi dakikasında oluşan drama-
tLkdurum, gerektiğinden de gevşekbir söy-
leşimler dokusu oluşturularak iki saate
yayılmış. Oyunun sürprizli sonu çok geç
geliyor, bu nedenle de son aşamada oluş-
ması gereken dramatik etki yeterince ko-
tanlamıyor.
Her yazara rastlamayacak çekicilikte
birdramatikdurum yakalamış Stratiev
r
; an-
cak, daha az zeki bir yazann bile kotara-
bilecegi çekicüikte birsöyleşim ağı örme-
ye nedense çalışmarraş. Bu nedenle, oyu-
nun ilk saatini aştıktan sonra. sahnede
olan biteni kanıksamaya başhyorsunuz. Ge-
riye, durmadan sallanan, korkunç keskin
virajlar alınırken amansızca yalpalayan
otobüsteki oyun kişiierinin görsel ve işit-
sel devinimi kalıyor.
"Otobüs" özenli bir yapım. Yaman bir
görsel cekiciliği var. Son yıllann başanlı
sahne tasanmcısı Hakan Dündar'ın sah-
neye yerleştirdiğı koca otobüs gösterinin
en önemli öğesini oluşturuyor. Yönetmen
tskender Alün, aylar boyu süren bir çahş-
ma sonucunda, oyunu, hızı zaman zaman
değışen hareketli bir taban üstünde bi-
çimlendırme yolunda yetkin bir sahne dü-
zeni oluşturarak, alışılmış dışı ve son de-
rece zor bir görevin üstesinden gelmiş.
Oyunun her anının özenle denetlendiği,
duyarlı birçalışma...
Ne ki otobüsün sürekli olarak hareket
etn'ği izlenimini verme yolunda yeterli bir
sahnemekanizması olmayışı. birbaşka de-
yişle teknik yetersizlik, lskender Altın'uı
çalışmasun da, oyunculann yorumlannı
da zora koşuyor. Otobüsü hareket ettirme
işini de oyuncular yüklenmiş durumda.
Böyle bır görevi herhalde AST'ın kahır
çekmeye alışmış oyunculan dışında hıç-
bir sanatçı ekibi üstlenmezdi. Düşünün,
hem sallanan bir otobüste gider gibi ya-
pacaksınız, hem rolünüzü yorumlayacak-
suıız. Biryandan da otobüsü(dekoru) sal-
layacaksınız. Üsteük mideniz de bulan-
mayacak...
AST oyunculan işte bunu başanyorlar.
Dekoru hareketli kjlmak için harcadıkla-
n enerji; kuşkusuz seslerini, soluklannı,
doğal hareket devinimlerini ve yorumla-
nnı etkiliyor. Bu kadar iyi çahşıbnış bir
oyunda, doğal olarak daha ayırtılı (nü-
ansh) vorumlarbekhyorsunuz. Bu gerçek-
leşmiyor. Yine de toplu olarak düzeyi hiç
de azımsanamayacak bir oyunculuk ser-
gileniyor. Köylü'de Erol Demiröz, sanat
yaşamının en sevimli yorumlanndan bi-
rtnısunarken Sanatçı'daNuriGökaşan,ba-
şanlı bir npleme gerçekleştiriyor. AST'ın
son yirmi yılının en çalışkan, en özenli,
en özverili başoyuncusu AMan Erkekfi ise
bu yıl çıktığı üç başrolden biri olan Akıl-
lı'da, iki yıl öncesinin "Pızar Keyfi" oyu-
nundaki yorumunu anımsatmakla birlik-
te, yapıtın dağınık söyleşim düzenini iki
saat boyunca denetleyen rolünün üstesin-
den keyifle geliyor. Dokuz kışilık oyu-
nun cılgm sürücüsünü sahnede göremiyo-
ruz. (Otobüsün sürücü bölmesi birperdey-
lekapanlmış.) Diğeryolculan ise genç AST
ekibinden N'flbuıu Engindeniz, Hakan
Akm, Hakan Güyen. Ebru Erkekli, Mete
Ayhan ve AykutÖzbahaa enerjik'dısip-
linli bir yaklaşımla yorumluyoriar.
Gerçekçi bir yaklaşımla sahnelenen
oyunun simgesel çok anlamlı, kara alayı
etkili kılan "absörd" boyutu, otobüsün
(teknik yetersizlik sonucu) ahşümışın dı-
şı (perspektif dışı) bir biçimde sallanma-
sıyla yoldan geçen başka arabalann far-
lannın da yine -sanınm- teknik yetersiz-
lik nedeniyle perspektif dışı (yanlış yön-
den) yansımasıyla örtüşüyor. Yine de her
iki uygulamayı da baştan sona yadnpyor-
sunuz. Buna karşın ses efektleri son de-
rece başanlı.
"Otobüs" kanımca, artılann eksilere
egemen oldugu bir yapım. Zaman zaman
Stratiev'in metninde DarioFbkıvraklığı-
nı anyorsunuz. "Keşke" diyorsunuz içi-
nizden, "Bu ağırbaşh Bulgar yazarm ka-
letninden, o Akdenizü ustanm kıvılanıb-
n da &rla>T\«rse><n_" Yine de "Otobüs"
olayı, oyunu izledikten günlerce sonra
bile bilincımızdekı yerini koruyor.
Costner'dan Bosnah
çocuklarbelgeseli
Kültür Servisi- "MUyonlarca
çocuk için bu dünya bir cehen-
nem." Kevin Costner'ın bu söz-
lerle başlayıp Bosnalı çocukla-
nn dramını anlattığı 15 dakika-
lık belgeseli Avrupa'da merak-
la bekleniyor. Avrupa'da ilk kez
geçen hafta Amalfi Çizgi Fihn
Festivali'nde gösterilen belge-
selin yakında televizyonlara da
dafıtılacağı söyleniyor.
'Savaşın Gözleri' (The Eyes
of War) adlı belgeselde çocuk-
lann çizdiği uçaklar, ateş eden
adamlar gibi resimlerle sakat
kalmış küçük bedenleri göstere-
rek Bosnalı miniklerin yaşadığı
kâbusu anlatmayı deniyor Kost-
ner. Belgeselin ilk beş dakika-
sında kamera dört yıl süren bom-
bardıman yorgunu okullardan,
evlerden geriye kalanlan yaka-
lıyor. Beyazperdede de iç burkan
görüntüler akarken Costner, fon-
da, dramı acılı bir tonuyla anlat-
maya çabalıyor. Belgesel bu nok-
tadan sonra kardeşlilc, yardım-
laşma gibi doksanlı yıllann fa-
vori Amerikan değerlerinin ön
plana çıktığı bir uzun reklam
spotu halini alıyor. 'Save The
Chikfcn' adlı vakıf yaranna Bos-
na'ya giden Costner, savaş kur-
banı çocuklara dünyanın elini
uzatmasını istiyor ve fılmi Bos-
na vahşetini belgeleyen rakam-
larla bitiriyor: 17 bin ölü ya da
kayıp, 35 bin yaralı, 12 bin sa-
kat...
Konu ne olursa olsun maga-
zinlik bir şeyler çıkartan medya,
Costner'ın Bosna belgeselinden
de beslenmesini bildi ve bu gi-
rişimi hemen politik bir çizgiye
oturtarak Costner'ın Robert Red-
ford ve Marton Brando'dan bay-
rağı alıp azınlıklan koruma yo-
lunda önemli adımlar attığım
yazdı; aktörün fılmografısinin
demokratik ve özgürlük yanlısı
fıhnlerle dolu olduğunu iddia
etti. Bu yazılarda 'Kurtlaria
Dans'taKızılderililerin, 'Robin
Hood'da fakırlenn, 'RapaNıri-de
yok ohnaya yüz tutmuş kabile-
lerin, 'JFK'yle tarihi gerçekle-
ri öğrenmek isteyenlerin yanın-
da yer aldığı iddia edildi Cost-
ner'ın.
Amerikah aktörün gelecek
için projeleri de aznılık haklan-
na saygı ve politik dürüstlük üze-
rine şekillendirihniş durumda.
Time-Warner adına yönettiği,
yapuncılığmı ve başrolünüyük-
İendiği alü saatlik TV dızisi 'The
Kentncky Cycte'da 200 yıllık
geçmişi olan bir aileyi anlata-
cak olan Costner, Kızılderilile-
re yapıbnış soykrnrndan söz ede-
ceğini daha şimdiden açıkladı.
Costner'ın isminin 'Buffalo
Bffl' projesinde de geçtiğini ek-
leyelim.
Bahar sayısında New York'taki sergiye geniş yer veriliyor „ „ •„ S: w
*.
'Bizans'ın Görkemi' P dergisinde
Kültür Servisi - Portakal Sa-
nat ve Kültür Evi'nce üç ayda bir
yayunlanan 'P' Sanat Kültür An-
tika dergisinin Bahar 97 sayısı
çıktı. Dergi, bu sayısında, Bi-
zans, Anadolu Selçuklu ve Os-
manlı sanatlanrun benzersiz ya-
pıtlanndan Batı ve Türk resmi-
nin modern örneklerine uzanan
uzun bir yolculuğa çıkanyor oku-
yuculan.
'P' dergisi, bu sayısında. New
York'taki Metropolitan Sanat
Müzesi'nde açılan 'Bizans'ın
Görkemi' sergisine hayli geniş
yer ayırdı. Aralanndâ Türki-
ye'nin de bulunduğu 24 ülke-
den 350'den fazla yapıtın sunul-
duğu sergi, Bizans tmparatorlu-
ğu'nun 9-13. yüzyıllar arasın-
daki ikinci altın çağında odak-
laruyor ve Bizans uygarlığınm
Hıristiyan ve lslam komşulany-
la sanatsal ve kültürel etkileşim-
lerini de kapsıyor. EmineFetva-
a taranndan hazırlanan. Türki-
ye'den, biri Istanbul Arkeoloji
Müzeleri'nden, üçü Topkapı Sa-
rayı Müzesi ve Kütüphane-
si'nden ohnak üzere dört yapı-
tın katıldıgı sergi kapsamlı ola-
rak ele alınıyor.
Aynca Sadettin Davran ve Is-
tanbul Üniversitesi Bizans Sana-
tı Anabilim Dalı Araştırma Gö-
revlisi Dr. Engin Akyürek'in Bi-
zans mozaikleriyle ilgilı yazıla-
n ve M. Erem Çahkogkı'nun Ka-
riye, Hatay Arkeoloji ve Istan-
bul Mozaik müzelerinde çekti-
ği mozaik fotoğraflanyla bulu-
şarak kapsamlı bir Bizans sana-
tı bölümü oluşturuyor.
Sanat tarihçisi Gönül Öney'in
'Anadolu Selçuklu Saray, Ker-
vansarav ve Kalelerinde Figür
DünyasıveSembofler' başhğı al-
tında Anadolu Selçuklu fîgür
dünyasmı ele aldığı incelemesi
ise 'Bizans'uı Görkemi' sergisi-
nin içerdiği tarih dilimiyle yak-
laşık aynı döneme denk düşen Er-
ken lslam Sanan'mn simge dün-
yasmı Ara Güler'in fotoğrafla-
nyla *P" deTgisinin sayfalanna ta-
şıyor.
'P' dergisinin bu sayısında ay-
nca tezhip sanatçısı ve Marma-
ra Üniversitesi öğretim üyesi
Gülnur Duranın 'AB Üsküda-
ri'nin Çiçek Resimleri' başlıklı
yazısı da yer alıyor. Duran, 18.
yüzyılda yaşamış olan Ali Üs-
küdari'nin Çiçek Resimleri'ne
çağdaş bir yaklaşım getirirken,
Üsküdari'nin Çiçek Resimle-
ri'ni yaptığı ve lstanbul Üniver-
sitesi Kütüphanesi'ndebulunan
şiir defteri, kapsamlı olarak ilk
kez 'P' dergisinin sayfalannda
gün ışığma çıkıyor
Meryem Ana ve Çocuk tsa, Berünghiero, ttarya, 1228-1236.
1978'den bu yana Topkapı Sa-
rayı Müzesi'nde görev yapan sa-
nat tarihçisi Hülya Tezcan'ın,
'Osmanlı Saray Pabuçtan' baş-
lığı altında, aralannda Sultan BL
SeHm'in çizmelerinin de bulun-
duğu Osmanlı saray pabuçlan-
nı, Topkapı Sarayı Koleksiyo-
nu'ndan seçkin örneklerle sun-
duğu incelemesi de dergide yer
alan ilginç konulardan biri.
'Ptten' köşesinde, New York sa-
nat ortamının son dönemdeki
canhlığmı vurgulayan Raffi Por-
takal, ABD'den Türkiye'ye uza-
nan bir eksende sanat piyasası
üzerine düşüncelerine yer veri-
yor. 'P' dergisinin 5. sayısında
aynca, 'Bir Ressam/Bir Şair'
başhğı altında bu kez Röne-
sans'ınbüyükustası Boticeuıile
Batı edebiyatının büyük ozanı
Dante,Samih Rifat' m âlemınde
buluşuyor. Boticelli'nin 'Ilahi
Komedya'yı resimlemesinin öy-
küsünü anlatan Rifat, aynca 'Ko-
medya'dan resimlere eşlik eden
tadımlık çeviriler de yaptı.
'P' dergisinin 'Bir Koleksi-
voncu' köşesinde bu ay, gerçe-
küstücülük akımınm kurucusu
Fransız şair Andre Breton yer
alıyor. Picasso, Braqne, Duc-
hamp,Dafgibi sanatçılarm baş-
yapıtlannı herkesten önce fark
eden Breton'un koleksiyonundan
ilginç bir seçki Enis Batur'un
yorumuyla sunuluyor.
'P' dergisinde bu ay aynca sa-
nat tarihçisi Nazan tpşiroğfu, res-
sam Adnan Çoker'ın yapıtlan-
nı gelenekle bağlan açısından
inceliyor ve sanatçının gelene-
ğe çağdaşhk bilinciyle yaklaşma-
sma açıklamalar getiriyor. Ari
istanbuDuoğtu ise seçkin kolek-
siyonlardan derlenen 'Beykoz
Camlan' sergisinden, bir daha
kolay kolay bir araya getirile-
meyecek bir seçkiyi sunuyor
okuyuculara.
Genç Etkinlik'in bu yılki kavramı 'kaos'
Kültür Servisi - Uluslararası Plastik
Sanatlar Derneği'nin geleneksel olarak
her yıl düzenlediği, "Genç EtkinuVin
üçüncüsü bu yıl 4-13 temmuz tarihleri
arasında lstanbul TÜYAP Fuar
Merkezi'nde gerçekleştirilecek.
Etkinlik; genç üretıci insamn ülkemizdeki
kalıplaşmış düşünce biçimlerini aşarak
kendi sanatsal ve sosyal üretim alanlannın
dışmdaki alanlarla ılişki kurmalanna
olanak sağlamak, genç insamn ve genç
söylemin ifade olanaklannı genişletrrtek.
yeni önerilerin önünü açmak ve bu
doğrultuda alternatifler oluşturmak
amacıyla düzenleniyoT. Plastik sanatlar,
gösteri sanatlan, müzik. sinema, edebiyat
ve sosyal bilimler alanında düzenlenecek
olan etkinliğe. 35 yaşın altındaki tüm
sanatçılar katılabilecek.
Son kaülma tarihi 22 mayıs
Bu yıl proje sorumluluğunu Funda
Pekşenin üstlendiği "Genç Etkinlik 3"ün
kavramı, Danışma Kurulu ve Proje
Yürütme Kurulu üyeleri taranndan 'kaos'
olarak belirlendi. Kurul, kaos kavramının
gençlerin atılımlannı, kışkırtıcılıklannı,
ele almak isteğınden yola çıkılarak kabul
edildiğini behrtti. Danışma Kurulu AB
Akay, Canan Be>kaL Balkan Nad
Isnmyeü, Yusuf taktak, Sdim Aysan,
Şahika Tekand, Handan Tunç ve Yıkfanm
Türker'den oluşurken, Proje Yürütme
Kurulu ise Arzu Başaran. Evrim
Saraçoglu, Arcan RıraL Elif Çetebi, Genco
Gülan ve Vahit Tuna'dan oluşuyor. Son
katılma tarihinin, 22 Mayıs 1997
Perşembe olarak belirlendiği etkinliğe
katılım formlan, Plastik Sanatlar Derneği
(Maçka Demokrasi Parkı lşlikleri 80200
Şişli/ lstanbul) ve tüm fakültelerin öğrenci
işleri bürolanndan temin edilebilecek.
YAZIODASI
SELtM ÎLERİ
Yola Çıkmak Düşüncesi
Usedeydım, Yahya Kemal'in "Mehlika Sultan"
şiirini okumuştuk:
"Bu emel gurbetinin yoktur ucu I Daima yollar
uzar, kalb ûzülür. I Ömrü oldukça yûrûr heryolcu,
I Varmadan menzile, biryerde ölür."
Sevgilı öğretmenimiz Bakiye Ramazanoğlu şi-
iri yonjmlarken, Mehlika Sultan'a giden yolun sim-
geselliğini açıkiıyordu. Bense, ilkokuldayken oku-
duğumuz, her defasında tüylerimi diken diken eden
bir başka şiiri hatırlamtştm, Necmeto'n Halil Onan'ın
"Bir Yolcuya" şiirini:
"Duryolcu! Bilmeden gelip bastığın"...
Yolculuklardan ürkmem bu şiirler yüzünden mi-
dir, bilmiyorum. Uzun uzun deşilmesi gerek.
Yolculuğa çıkmayı hiç seçmem. Ama gezi kitap-
lanna bayılınm. Bu soy kitaplann en güzellerini ede-
biyatımızda vaktiyle Falih Rrfkj Atay yazmıştır.
Onun, Brezilya'yı anlatan Deniz Aş/n'sını, Akde-
niz'i tarayan Bizim Akdeniz'mi, sonra Taymis Kryı-
lan'r», Tuna Kıyılan'ra nihayet Hindr
\ri\ pek severim.
Çocukluk, ilkgençlik döneminde bu eserierte han-
diyse bütün dünyayı dolaşmıştım.
İlk okuduğumda Ahmet Haşim'in Frankfurt Se-
yahatnamesi bana biraz ağır gelmişti. Falih Rıf-
kı'daki gezgincilik ruhu yoktu Haşim'de. Sonralan
ayırt ettim ki, Haşim'in o mızmız gezmenliği bana
çokyakın...
Reşat Nuri'nin Anadolu A/oöan'nı okudunuz mu?
Incecik iki ciltlik bu eser, Anadolu'ya tyimser bakış-
lardır. Anadolu kentleri, kasabalan o günden günü-
müze muhakkak çok değişti; ne var ki Çalıkuşu ro-
manctsının bazı gözlem ve saptayımlan hâlâ varlı-
ğını koruyor olmalı.
Gezi edebryatı dendiğinde Nahit Sım Örik'i de
unutmamak gerekir. Ankara'dan Anadolu'ya, Cum-
huriyet'in ilk dönemlerinde birçok kenti, köyü gez-
miş, izienimlerini kaleme getirmiş Nahit Sım. Çok
kişisel, ama bir o kadar da etkileyici izlenimler.
Nahit Sım'nınkiler galiba üç kitap. Benim bildik-
terim üç kitap. Birer kez basılmış, sonra yitip git-
miş. Bir daha kim basacak?
Falih Rrfkı'nın gezi eserlerini de bir daha kim ba-
sacak? Denecek ki, 1930'lardan 1990'lara, nere-
deyse 2000'lere o gezilerin güncelliği mi kaldı...
Güncelliği kalmamış olabilir; tarihselliği var, sonra
en önemlisi, güzelim Türkçe'leri var, ömekse Hind'de
olağanüstü macera ruhu var...
Geçenlerde gazeteye uğradım. Bana gönderilmiş
mektuplar, dergiler, kitaplar arasında sevgili arka-
daşımız Mustafa Balbay'ın 'gezi yazılan' eseri de
vardı: Ûlkelere Değil Savaşa Düşmanım (Çağdaş
Yayınlan).
Balbay, Brezilya'dan başlıyor, Arjantin, Şili, Fas,
Mısır derken... taa Meksika'ya, Çin'e, Tayland'a...
dünyanın dörtbir yanına uzanıyor. Gezip gördüğü
yerleri, tanıştığı kişileri, pek çok yolculuk öyküsü-
nü her zamanki akıcı anlatımıyla dile getiriyor. Baş-
layıp bitiriyorsunuz Ûlkelere Değil Savaş Düşma-
nım'ı.
Balbay önsözünde şunlan yazmış:
"Gezi kitaplannın artmasını, yeni kuşaklann dün-
yayı görme duygusunuçanlandırması bakımından
çok istiyorum."
Yeni kuşaktan değilim artık, yaşlanıyoruz. Ne var
ki, dedim ya, gençken de yola çıkmak düşüncesi
korkuturdu beni. Hâlâ öyleyim. Daha da korkak ol-
dum. On onbeş günlük kısacık bir yaz gezisine çı-
karken bile evimin kaprsını kilitlerken pimpirikli ih-
tiyariar gibi, belki son çıkışımdır, belki bir daha dö-
nemem, belki bilmem ne diye kaygılanıp duruyo-
rum.
Neden böyle oluyor? Mehlika Sultan'a âşık genç-
ter mi yolculuk konusunda gönlümü kararttı? "Bir
Yolcuya'da yolcunun başına gelenler, o ölümcül top-
raklar mı yoksa?
Gelgelelim bazen gitmek-grtmek-gitmekduygu-
suyla donanınm. Televizyonun karşısındayımdır:
Bir gezi duyurusu çıkar, oteller, deniz, kumsallar, gü-
neş... Gitmek isterim. Hem bir an önce gitmek, yol-
culuk çantasına üç beş gıyeceği tıkıştınp fırlayıp git-
mek... Bu bir nöbettir. Soluk soluğa kalınm, gözle-
rimi yumanm, sonra geçer.
Sonra yine gömüldüğüm koltukta uyuklamaya ko-
yuluyorum.
Belki de beni 'dönüşyolculuklan' ürkütüyor kim-
bilir. Aynı hayatta, tekdüzeliğe, solgun renklere ge-
ri döneceğimi bilmek. Tam o güneşe, denize, kum-
sala ve başıboşluğa aldanmışken... Bir sabah dö-
nüş yolculuğu!
Takvimde Iz Bırakan:
"Istasyon binası oldukça büyük ve önü fevkalâ-
cte kalabalık. Bir lütufkâhık göstererek istikbale ge-
len Maarif Müdürü'yle beraberbir faytona bindik.
Ve iki tarafında tek tük binalar beliren bir ova yo-
lunu takip ederek on dakika geçmeden şehre var-
dık. Fakat ilende ve yüksekte, taze bir mehtabın ışık-
lan içinde kaıiara bürünen Erciyaş o kadar güzel
ve heybetli ki, şehre adamakıllı girmeden gözferi-
mi kendisinden ayıramadım." Nahit Sım Örik,
Anadolu'da, Kanaat Kitapevi, 1939.
Karikatür Festivafi diizenteniyor
• ANKARA (ANKA) - Karikatür Vakfi. 9-13 mayıs
tarihleri arasında '3. Uluslararası Ankara Karikatür
Festivali'ni düzenliyor. 'Sanatta Karikatür' konulu
uluslararası bir sempozyumun yapılacağı festivale
Almanya'dan Valeri Curtu, Nel Cozacu ve Wolfgang
Kleinertt, Italya'dan Assuntatoti Buratti, Romanya'dan
Ion Barbu ve Mihai Barbu, Hırvatistan'dan Srecko
Puntaric ve Çin Halk Curnhuriyeti'nden Zhang
Yaoning'in yanı sıra Türkiye ve Kuzey Kıbns Türk
Curnhuriyeti'nden de karikatürcüler katılacak.
Festival'in ilk günü 40. sanat yılını kutlayan
karikatürcü Tan Oral'ın 'Siyasi Keyfiyet' başlıklı
karikatür sergisi ve Academia Catavencu (Romanya)
sergisi Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel
Müdürlüğü Sergi Salonu'nda açılacak. Festival
sttasmda aynca 55 yıldır karikatür sanatına yaptığı
katkılardan dolayı Karikatür Vakfi taranndan 'Yılın
Karikatürcüsü' seçilen Eflatun Nuri Erkoç ile
'Karikatür Vakfi Onur Armağanı' ile ödüllendirilen
Semih Balcıoğlu'na ödülleri verilecek.
BUGÜN
• TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZl'nde saat
16.00 ve 19.00"da 'Cazcı Kardeşler' adlı film
izlenebilir.
• İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESt saat
19.30'da Carmen'i sahneliyor.
• SAHAF CAFE KÜLTUREVİ'nde saat 19.00'da
Şerif Gören'in yönettiği ve Yılmaz Güney'in rol
aldığı' Yol' adlı fihn izlenebilir.
• IRISH PUB'da saat 21.00-22.00 arasında
Finnigans Wake eşliğinde danş ediliyor.
• EYLÜL MÜZİK KLTLÜBÜ'nde Saskiya
Jonker'dan Latın Jazz dinlenebilir.