29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAN 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA İstanbul'un kömüpü İngilizlerden • ANKARA (ANKA) - Istanbtıl'un gereksinimi olan kömürün ithalinde, bir Ingiliz firma da devreye giriyor. Ingiliz Cogrin lnternatıonal Limited, kömür ithal etmek amacıyla tstanbul'da şirket kurdu. "'Cognn Kömür ve Kömür Mamulleri Ticaret AŞ" adı verilen şirketin sermayesi 12 milyar lira. Ayfer Yılmaz ASO'da • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz, Ankara Sanayi Odası'nın (ASO) aylık Oda Meclisi Toplantısf na konuk olarak sanayicilerin sorunlannı dinledi. Yılmaz, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan, gerek vergi gerekse sosyal güvenlik kuruluşlanna olan borçlarda. aslını geçen ceza uygulamalanna ilışkın bir düzenleme üzerinde çalışıldığını söyledi. Yılmaz. 19%yılı ithalatının da 42-43 milyar dolar ci\annda bulunduğunu bildirdi. Özelleştirme yasası • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Özelleştirme Yasası'nda değişiklik yapılmasını öngören tasan. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi. Komısyon'da, geçen hafta görüşülmeye başlanan tasan ile ilgili olarak oluşturulan alt komisyonun raporu ele alındı. Tasan ile Bakanlar Kurulu'nun birden fazla siyasi partiden oluşması halinde, koalisyonun Meclis'te en çok üyesi bulunan diğer partisine mensup Başbakan Yardımcısfnın Özelleştirme Yüksek Kurulu üyesi olmasına imkân sağlanıyor. Değer Hçşpit komisyonlannın .eJi*sUöijhisirni ile görev ve yetkitenni belirleyen tasan, aynca bu komisyonlann Özelleştirme Idaresi Başkam'nın teklifı ve Başbakan'ın onayı ile göreve başlamasını hükme bağlıyor. En uzun bono vadesi 720 gün • ANKARA (AA) - Banka ve banka garantili bonolarla. finansman bonolannın vadeleri en fazla 720 gün olacak. SPK'nın banka bonolan ve banka garantili bonolann kurul kaydına alınmasına ılişkin teblığinde değişiklik yapılmasını öngören tebliğine göre, daha önce en az 90 \e en çok 360 gün olan banka bonolannın vadesi en az 60, en fazla 720 gün olarak değiştirildi. Kurumlar Vepgisi ödeniyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kurumlann 1996 yılı gelirlerine aıt beyanname verme ve ilk taksit ödeme dönemi bugün başlıyor. 203 bin Kurumlar Vergisı mükellefınin tahakkuk eden vergılerinin üçte birlik bölümünü 30 nisana kadar ödemesi gerekiyor. Ikinci taksit temmuz, üçüncü taksit ise ekimde ödenecek. EtektPikli ve yakıtlı otomobil • Ekonomi Servisi - Ford, hem elektnk hem de yakıtla çahşan yeni bir otomobil üretiyor. Ford motor firmasından yapılan açıklamaya göre. "Ford Hybrid" serisi olarak, piyasaya sürülecek melez otomobıller, bu yıl sonunda bir düzine halinde imal edilecek. daha sonra seri halde üretilecek. Metaş'ta değişiklik • ANKARA (ANKA) - Uzan ailesınden üç kişi, Metaş"ınyönetim kurulundaki görevlerinden aynldı. Kemal, Yavuz ve Cem Cengiz Uzan, sahibi olduklan Metaş'ın yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettıler. Yönetim kurulu üveliklerine Tacettin Pak, Ahmet Tatar ve Cemal Tüfekçı getirildi. EKONOMİ I M F H E Y E T İ B U G Ü N C E L I Y O R Hükümet anlaşma peşindeESRA YENER ANKARA - Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye Masası Şefi Martin Hardy baş- kanlığındaki heyet, ekonomiyi incelemek ve not vermek üzere bugün Ankara'ya ge- liyor. Hükümet, lMF'ye 3 yıl vadeli bir program sunarak, yeni anlaşmanın yollan- nı arayacak. IMF'nin Türkiye ile bir anlaş- ma yapmayı düşünmediğini açıkladığını belirten yetkililer. "IMF uluslararası pi- yasalardan kredi alamayan Türkrye'yi or- tada bırakmamak için not gibi yeni ve kendisi açısından yükümlûlük getirme- yen bir güven mesajı verecek" dediler. LMF heyeti, 15 gün boyunca, ekonomik dengelerdeki gelişmeler ve tahminler üze- rinde çahşacak. Merkez Bankası, Hazine, Devlet Planlama Teşkilatı ve Özelleştirme ldaresi Başkanlığı yetkılileriyle görüşecek olan heyet, özellikle bütçe gerçekleşmele- ri, dış ticaret ve cari işlemlerdeki gelişme- ler, özelleştirme programı. sosyal güvenlik sisteminin iyileştirilmesine ilişkin çalış- malar ile ulusal gelirdeki gelişmelerin üze- rinde duracak. IMF heyetinin bürokrasi dı- şında işçi ve işveren temsilcileriyle de gö- rüşebileceği bildirildi. IMF'nin aynca ekonomi için bir değer- lendirme notu açıklayacağını bildiren yet- kililer, heyetin 15 günlük incelemelerin ar- dından gerekirse Başbakan Necmettin Er- bakan ve DYP Genel Başkanı ve Başba- kan Yardımcısı Tansu Çiller'le görüşebi- leceğini kaydettıler. Hükümetin de heyete 3 yıllık dönemi içe- ren orta vadeli bir program sunacağını bil- diren yetkililer, şu görüşü dile getırdiler: "Hükümet, IMF'yle yeni bir anlaşma- nın yollarını arayacak. Ancak fondan kesin olarak anlaşma istenmediği yö- nünde bildirim var. Bu not konusu, an- laşma yapılmayacağı için uluslararası piyasalardan kredi alamayan Türkiye'yi ortada bırakmamak için gündeme geti- rildi. ABD hükümetinin de istemi nede- niyle Türkiye için IMF'yi yükümlûlük al- tına sokmayacak bir güvence verilecek." Sendikalardan IMF 'ye üçfarkh yaklaşım FtLÎZ GÜMİJŞ Uluslararası Para Fonu (IMF) Konsül- tasyon Heyeti'nin, bugün Ankara'da resmi temaslanna başlaması beklenirken, heye- tin gelişıne işçi ve işveren kesimleri farklı tepkiler veriyor. Devrimci İşçi Sendikala- n Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Rıdvan Budak ise IMF heyetinden görüş- me talebı gelse dahi görüşmevi kabul etme- yeceklenni söylerken Türk-Iş Genel Sek- reteri Şemsi Denizer, görüşmeye açık ol- duklannı belirtti. Türkiye İşveren Sendıka- lan Konfederasyonu (TlSK) Genel Başka- nı Refik Baydur ise "Heyet bize gelirse hükümetin özel sektördeki vergi yükü- nün arttırılmasına ilişkin politikasına katılmadığımızı dile getireceğiz" dedi. IMF'nin Türkiye Masası Şefi Martin Hardy başkanlığmdakı heyetin, Türkiye'de kalacağı 15 gün içerisinde işçi ve işveren kesimleriyle de görüşmesi olasılığı üzerin- de duruluyor. TİSK Genel Başkanı Refik Baydur. he- yetin kendileriyle görüşme talebinde bulun- ması halinde. Devlet Planlama Teşkiları'nca (DPT) heyete sunulmak üzere hazırlanan or- DİSK Başkanı Budak: IMF'ye mahkûm değiliz. Türk-İş Genel Sekreteri Denizer: Görüşürüz. TİSK Başkanı Baydur: Isterlerse görüşürüz. ta vadeli istikrar programında öngörülen özel selctör vergılerinin yüzde 2 - 2.5 ora- nında arttınlmasına katılmadıklannı söyle- yeceklerinı ifade etti. Bu konuyu Ekonomik ve Sosyal Kon- sey'de de işçi kanadı ile birlikte dile ge- tirdiklerini kaydeden Baydur, "DPT'nin bu görüşü yanlıştır. Böylece vergi kaçak- larını bir miktar daha arttıracaktır. Ka- çak çalışmayı bir miktar daha arttıracak- tır. Planlama bunun yerine mali po/isyon- da hizmeti ayağa götürürse daha rasyo- nel sonuçlar alabilir" dedi. DtSK Genel Başkanı Rıdvan Budak, IMF ile görüşmelerini gerektiren herhangi birneden olmadığını belirterek siyasılerin ülkeyi IMF'ye mahkûm hale getirdiklerini savundu. Ülkenin ekonomik sorunlanrun, kayıt dı- şı ekonominin kayıt altına ahnarak adil ola- rak alınan verginin iktıdann siyasi yandaş- lanna değil, halkın ihtiyaçlanna kullanıla- rak çözüleceğini belirten Budak. "Rant ve faiz ekonomisi değil, sanavivi öne çıka- ran üretime dayalı bir ekonomi yaratıl- malı" dedi. DPT'nin. IMF heyetine sunacağı orta va- deli istikrar programında sosyal güvenlik kurumlannın açıklannın "diğer daraltıcı önlemler nedeniyle" dönem boyunca ay- nı seviyede tutulması plamyla ilgili olarak da şöyle konuştu: "Sosyal güvenlik siste- mine siyasi iktidarlann hiçbirisi bugü- ne kadar bir katkıda bulunmamıştır. Sos- yal güvenlik kuruluşları siyasi iktidarlar aracılığıyla iflas ettirilmeye çalışılmak- tadır. O nedenle de sosyal güvenlik sis- teminin hizmet gücünü azaltacak yakla- şımlara karşı sert tavır koyacağız." Türk-tş Genel Sekreteri Şemsi Denizer ise "Siyasal partilerden, hükümetler- den farklı düşünebiliriz. IMF'ye bakış açı- mız da farklı olabilir. Ama yaptığımız görüşmelerde düşüncelerimizin farklı- lığını dile gctiririz" dedi. Ulusal Kalite Kongresi Ekonomide kalite konuşulacak Ekonomi Servisi - Türk Sanayicileri ve işadamlan Derneği ile Kalite Derne- ği'nın işbirliğiyledüzenlenen Ulusal Ka- lite Kongresi"nde, bu yıl beşincı ödül ve- rilecek. Bu yıl 6'ncısı düzenlenecek TÜ- SİAD - KalDer Kalite Kongresi'nin ana teması. "ekonomi yönetiminde kalite" olarak belirlendi. f ÜSl AD - KalDer ka- lite ödülünün tanıtılması amacıyla dü- zenlenen basın toplantısında konuşan. Teknoloji ve Kalite lşleri Komisyonu Başkanı Lütfi Yenel, Türkiye ekonomi- sinin yapısal dönüşüm içinde olduğunu belirterek, dışa açılma, dünya pazarla- nyla bütünleşme ile serbest piyasa eko- nomisine geçiş sürecinin koîay olmadı- ğını ve sıkıntılar yaşandığını ifade etti. 1996 yılında yüzde 7.9 oranında büyüme gerçekleşti Ekonomide yapay büyüme • Geçen yıl üretimde artış hızı kamu sektöründe >r üzde 13.9, özel sektörde de yüzde 7.4 düzeyinde gerçekleşti. 1995 yılında 2 bin 938 dolar olan kişi başına düşen ulusal gelir geçen yıl 2 bin 928 dolara yükseldi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ekonomi 1996 yılında yüzde 7.9 oranında büyüdü. Gayri safi ulusal gelir (GSMH) içinde. 1996 yılında sanayideki büyüme yüzde 7.1 oranında kalırken, ithalat vergisindekı çıkış yüzde 22.9, ticaretteki artış da yüzde 8.7 oramna ulaştı. Geçen yıl üretimde artış- hızı kamu sektöründe yüzde 13.9, özel sektörde de yüzde 7.4 düzeyinde gerçekleşti. 1995 yılında 2 bin 938 dolar olan kişi başına düşen ulusal gelir geçen yıl 2 bin 928 dolara yükselirken, 1993 yılındaki 3004 dolar düzeyine çıkamadı. Devlet lstatistik Enstitüsü (DlE) 1996 yılı GSMH artış hızını açıkladı. Verilere göre GSMH geçen yılın son 3 aylık döneminde, 1995'in aynı dönemine göre yüzde 8.8 oranında arttı. 1996 tümü için ekonomi bir önceki yıla göre yüzde 7.9 düzeyinde büyüdü. GSMH'de sektörler itibanyla büyüme tanm sektöründe yüzde 5.2, sanayide yüzde 7.1, inşaatta yüzde 4.8 düzeyinde gerçekleşirken. ithalat vergilerinde yüzde 22.9, ticari faaliyetlerde de yüzde 8.7 düzeyinde bir artış meydana geldi. Gayn safi yurtiçi gelir de geçen yıl yüzde 7.2 oranında arttı. Verilere göre, GSMH'deki artış çerçevesinde 1995'te 2 bin 759 dolar olan kişi başına düşen ulusal gelir, geçen yıl 2 bin 928 dolara yükseldi. Kişi başına düşen ulusal gelir. halen 1993 yılındaki 3004 dolar düzeyine kadar çıkamadı. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU / LONDRA Internette Ölünı I rrternetle çalışan 39 bilgisayar uzma- nının "ruhlarını taşıyan bedenlehnin kabuğundan" kurtularak "ınsan üs- tü bir düzeye yükselmek üzere" geç- mekte olan bir UFO'ya atlamak için top- luca intihar etmiş olmalan yaşadığımız dö- nemi çokgüzel anlatıyor. Birtaraftan kü- reselleşme, teknolojik devrim ve simge- si Internet ve postmodernizm (moder- nizm sonrası). Diğertaraftan insan aklın- dan ve gelecekten umudunu keserek grt- tikçe modernite öncesine, "ortaçağa" ait dünya görüşlerine yönelen insanlar... Toplu intihariar ~ Geçen hafta Kaliforniya'da, 10.000 do- lar aylık kiralı bir malikânede yaşanan ve 39 kişinin ölümüyle sonuçlanan trajedi tek örnek değil. 1978, Guyana, Halk Mabe- di üyesi 912 kişi, 1983, Teksas, David Koreş Grubu üyesi 80 kişi, 1994 Isviçre ve Kanada, Güneş Düzeni Mabedi (GDB) üyesi 48 kişi ve 5 kişi, 1995, Fransa, GDB üyesi 16 kişi, 1997 Fransa, GDB üyesi 5 kişi. Internette yarım saatlik bir dolaşma ise başka toplu intiharlara yol açabilecek düşünce sistemlerine bağlı yüzlerce gru- bun variığını ortaya koyuyor. Birkaç delı ile karşı karşıya değiliz! Yaygınlaşan bir toplumsal durum var karşımızda. Üste- lik bu grupların yazını, toplu intiharlann 2000 yılı yaklaştıkça artacağına işaret ediyor. Dini kozmoloji ve hayal kırıklığı Kaliforniya'da toplu intiharı gerçekleş- tiren grup, gezegenimizin "hayyan kral- lığı" ile "insan üstü bir başka dünyanın" arasında bir geçiş platformu olarak ya- ratıldığına inanıyordu. Bu üstün dünya- dan gelmiş Do isimli lıderlerinin görüş- lerini kavrayabildikleri için kendilerinin de bu üstün dünyaya ait olduklarını dü- şünüyorlar ve geriye dönmeye hazırlanı- yorlardı. Çünkü "şeytan yaniılan (Lucife- rians) tarafından yönetilen bu dünyada kimse söylediklerine inanmıyor, mesajı almıyordu...", "kötü otlar tüm bahçeyi sarmıştı ve yapacak birşeyyoktu." Dün- ya da zaten yakında "yeniden kullanıma konmak üzere temizlenecekti." Bunu UFO'larla gelen "me/eWergerçeWeşfire- cek... insanlann temiz kalmış olanlannın yeniden ve ebediyete kadarmutlu birşe- kilde yaşamasının koşullannı sağlayacak- lardı" (bu meleklerin temsili resimleri bi- le vardı). Ancak bu üst dünyaya gitmek için "insan memeli hayvan özelliklerini terk etmeli" (içki, sigara, uyuşturucu ve seks yok) ve "ruhlan taşıyan kabuğu ar- kada bırakmalıydı." Böylece uzakta, za- man ve mekân dışında, ebedi olarak var olan bir "gerçek cennete" gidilebilecek- ti. Grubun liderleri Do ve daha önce "çağ- nlarak" giden eşi Di (kadın kanserden öl- müş) buradan gelmişti. "Gerçek cennet diyoruz, çünkü tarihte medeniyetler bo- yunca başka uzaylılarda kendileriniinsan- lara tann olarak sunmuş ve sahte cennet- ler vaat etmişlerdi." Bu uzaylılar (Lucife- rians- şeytan yaniılan) aslında melek de- ğildi, insan üstü evrene geçemezlerdi, bunlar sadece "biraz daha evrimleşmiş insanlardı..." Grubun inancına göre 2000 yıl önce gelen bir geminin "kaptanı" ve "yer timi", tam insanlara bu "insan üstü" yere gitmenin yollannı anlatmaya başla- 1980'lerde yayımlanmış iki makalesinde nükteli bir şekilde "yeni bir ortaçağ" ça- ğın başlamakta olduğuna değiniyordu. Bugün de dünyada, Roma Imparator- luğu'nun "barbarlann" saldmları altında çökmesiyle Avrupa'da ortaya çıkan be- lirsizliği ve istikrarsızlığı anımsatan bir hava var. Bugün Batı toplumlarında, bü- yük göçmen nüfuslarının etkisiyle kültü- rel özelliklerini kaybetmeye başladıkları- nı düşünenlerin sayısı artıyor-ırkçılık! Or- ugün dünyada, Roma Imparatorluğu'nun "barbarlann" saldınlan altında çökmesiyle A\Tupa'da ortaya çıkan belirsizliği ve istikrarsızlığı anımsatan bir hava var. Bugün Batı toplumlannda, büyük göçmen nüftıslannın etkisiyle kültürel özelliklerini kaybetmeye başladıklannı düşünenlerin sayısı artıyor. Geçen hafta Kalifomiya'daki bu malikânede 39 kişi ölmüştü. mıştı ki düşman uzaylılar, kaptanı öldür- düler ve öğretisini çarpıttılar. Grubun metinlerinden daha fazla alın- tı yapmaya gerek yok. Durum oldukça açık: Dini kozmoloji artı *uzayyo/u" ve ha- len yaşanan dinlerin sunduğu "kurtuluş- tan" olduğu kadar toplumsal sistemin geleceğinden de umudu kesmişlik... Gru- bun intihardan önce hazırladığı video kli- binde üyelerden biri şöyle diyordu: "31 yıldırbu gezegendeyim. Burada bana ar- tık bir gelecek yok." Internet ve 'yeni ortaçağlar r Yukarıda aktardığım satırlara gulmeyi- niz! Bunlarda kapitalist medeniyetin çık- mazlarına ilişkin bize önemli bilgiler ve- ren ağır bir trajedi gizli. Daha önce de ak- tarmıştım. Umberto Eco, 1970'lerde ve taçağın başında da şiddetli bir ekonomik kriz ve çok önemli teknolojik gelişmeler yaşanıyordu, at nalının yapılması, yelde- ğirmeni, uzun mesafeli deniz ulaşımına olanak sağlayan gemiler, pusulanın kul- lanılmaya başlanması ve Arap rakamla- nnın benimsenmesi... Nihayetokuma ve yazma yaşını uzatarak büyük bilgi biriki- mine olanak sağlayan gözlük. Bu tek- nolojik devrime rağmen insanın gelece- ğinin kendi kontrolü dışındaki güçlerce belirlendiğıni anlatan bir dini kozmoloji (ev- renbilim) egemendi. İnsanlann ö""jnde- ki iki "kurtuiuş"seçeneği vardı: ÖlereK cen- nete gitmek ya da 1000. yılın sonunda bir "mesih"\x\ gelmesı. Bu toplumlarda, ye- rellik, ırksal ve dini homojenlik güven ve- riciyken, dünyanın başka yerlerindeki ırk- lar ve dinler tehlike oluşturuyordu. Biliyorsunuz, bu feodal toplum, kapi- talizmin mayalanma sürecine, barutun ve matbaanın kullanılmasına paralel ola- rak 15. yüzyıldan itibaren dağıldı ve Av- rupa'da yeni bir dönem "modemite" baş- ladı. Bu ortaçağın dini kozmolojisi, aklın ve bilimin cıddi sistemli bir eleştırisi altı- na girdi. Fransız Devrimi, insanın kendi tarihini kendisinin yapabileceğini göster- di. Devrimin özgürlük, eşitlik, kardeşlik slo- ganı daha sonra ekonomik somürüden kurtulma çağnsı ile tamamlandı. insan artık kendi kendisinin efendisi olmaya hazırlanıyordu. Ancak tabii ki yaşam düz bir çizgi izlemiyor hızlı değişım, kriz, is- tikrarsızlık devrim vb. sık sık bireylenn ka- fasını karıştırıyordu. Birçok düşünür/sa- natçı gelişmenin sarsıntısına tepki olarak eskiye öykünüyor ve bir ortaçağ ütopya- sını gündeme getiriyordu. Ruskin, Wag- ner, Dumas, hatta T.S. Eliot, etnik, kül- türel ve dini olarak homojen, siyasi ola- rak bölgesel, aristokratik; yani merkezi devletin baskısından, korunaklı bir orta- çağ ütopyası düşlüyorlardı. Bu ütopya- da aklın kavrayışının yerini irade ve mad- di gelişmenin, ekonomik dinamikterin koyduğu sınırların yerini ise mistik imaj- lar ve korkular alıyor, tek umut üstün in- sanlann inancı ve ıradesi ile geniş kala- balıkları kurtarmasına bağlanıyordu. Işte günümüzde de bu tür ortaçağ dü- şünürleri yeniden canlanıyor ve taraftar buluyorlar. Ancak bu son olayın ilginç bir boyutu daha var. Bilgisayar ve buna bağ- lı Internet, (cyber space) bu din ve uzay yolu mitolojisi ile birleşmiş kozmoloji için- de, mihrap ve arkasındaki sonsuz ulvi güce/akla benzer bir kavramsal kurum- sal çerçeve sunuyor. Internete bağlanan- lar, çok büyük ve sonuz bir güçle ilişki- ye geçtiklerini düşünmeye başlayabili- yorlar. Tarihin bittiği, sosyalizmin öldüğü, tüm toplumsal/ maddi kurtuiuş umutla- rının yok olduğu, gezegenin teknolojik ve ekolojik gelişme ile yok olmaya doğ- ru koştuğunun anlatıldığı, ekonomik kri- zin toplumsal yapılan çözüp dağıttığı, büyük şehirlerin ortaçağ şehirlerine ben- zer bir şekilde etnik gettolara bölündü- ğü bir dünyada, Internet tanrının yerine geçecek bir metafor oluşturuyor adeta. Böylece en yeni teknoloji ile en eski fi- kirler, en ileri medeniyetlerin temsilcileri olarak düşlenen UFO/uzaylılarla, pey- gamberler, melekler, uzayla cennet bu- luşuyor. Kurtuiuş ölümle ulaşılan biryol- culuğa dönüşüyor, 2000 yaklaşırken me- sihin gelmesine hazırlanılıyor. Eğer aklı- nıza, bilime ve insanın yaratıcı gücüne gü- venmiyorsanız, endüstriyel çevre kirlen- mesi ve ozon deliği ile yavaş yavaş ölen, genetik mühendisliği ile dejenere olan, bu- na karşılık hiçbir toplumsal gelecek sun- mayan bu gezegeni, bir an evvel terk ederek bir başka "üst ve daha iyi yere" gitmekten başka çare var mı? • tŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER YiizAkı Hani bir Dr. Şükran Erdem vardı. 'Inanmış bir Müslüman'olduğu için türbanını çıkarmamaktadi- renen ve bu yüzden boş bir müze odasına, dok- torluk yapmasına izin verilmeden kiütlendiği şek- linde mazlum şovunu milyonların önünde büyük bir başarı ile oynamıştı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Cerrahi Bölüm Baş- kanı Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun, bir dok- torun hastanede iken uyması gereken kıyafet yö- netmenliğine uymasını istemesi nedeni ile, şeri- atçı cephe tarafından işkenceci ilan edilmesini sağlamıştı. Hastaneye REFAHYOL iktidannda yönetmeliğe aykırı olarak atanmış olan uzman sayısı bir kalem- de 45-50 kişiye ulaşmış bulunuyor. Fiilen Birlik Vakfı kurucusu ve bakanın askerlik arkadaşı tara- fından yönetilmekte olan hastane koridorlarına girdiğinizde, adım başı türbanlı kadın doktor ve hem- şirelerle karşılaşıyorsunuz. Erkeklerin kafalarının içinı giysilerinden okumaya olanak yoksa da şöy- le bir koridorlarda dolaşmak, selamlaşmaları izle- mek, nasıl bir ortam yaratıldığını kavramaya yeti- yor. Şimdi bu hastanede bilimsel kimliklerı ile var olmuş, yıllardır uzman yetiştiren bilim insanlan için çok zorlu sınav günleri gündemde. Ya bilimin, tıp yemininin, sorumluluklannın ge- reğini yerine getirecekler; bilimsel nitelikleri uygun olmayan, sadece şeriat cephesine yakınlıkları ne- deniyle seçilenlere, yönetmeliklere aykın atama- lar ve kadrolaşmaya karşı direnecekler, ya da in- san olmanın, sorumluluğun gereğinden kaçacak- lar. Birinci yolu seçtiklerinde başlanna gelecekler bes- belli. Şeriatçı medyanın boy hedefi olmak en ha- fifi. Çoğu sadece görevlerini, sorumluluklarını terk etmedikleri için çoktan ölüm tehdidi almaya baş- lamışlar. Sürgünler, cezalar belki de onlar için dü- şünülenlerin en hafifleri olacak. En kolay seçim, her biri mesleklerınde çok de- ğerli bilim insanı olan kişilerin, kapışılacakları özel ünlü hastaneleri seçerek istifa etmeleri, ünlü ve de zengin olmayı seçmeleri. Tabii ki bile bile, mesle- ğin etik değerlerine ihanet etmiş, gerçek bilim in- sanlan yetiştirmek gibi moral değeri çok yüksek bir görevden vazgeçmiş olacaklar. Zaten kendilerinden beklenen, istenen de bu. Içlennde günler, aylardır rahat uyku uyuyamayan- lar var. İnsan olma onuru ilegüvenli bir yaşam. hu- zur arasında bir seçime zorlanmışlar. İstifa etme- yerek seçimlerini yapmışlar. Onları uykusuz kılan, insan olma onurunu taşıma savaşımından yüz akı ile çıkma koşullarının zorluğu. Arkalarında örgüt- lülüğü, Sağlık Bakanlığı'nı görememenin, tek tek kalmanın sıkıntısını yaşıyoriar. Bugünlerde doktor gibi doktor, öğretmen gibi öğ- retmen, milletvekili gibi milletvekili, sendikacı gi- bi sendikacı, vatandaş gibi vatandaş.. olmak ne kadar da zor. İnsan olma onurunu korumada, ger- çekleri görebilmek, sağlıklı düşünebilmek, etik de- ğerleri koruyabilmek, doğru seçim yapmak da yetmiyor. Bunları yapabilmek için çok zorlu bir sı- navdan geçmek, bu sınavdan yüzünün akı ile çı- kabilmek gerekiyor. Siyasi partiler, bilinen bütün örgütlenmeler, de- mokrasi, insan hakları, çağdaş yaşam sınavında üzerlerine düşeni etkili yapamayınca, bunlardan alabildiğimiz güçle ancak kendimizle barışık olma- ya alışmış kültürümüzle sudan çıkmış balığa ben- ziyoruz. Işte böyle insan olma onuru sınavından yüz akı ile çıkmanın zorlukları ile kafam karışmış bir gün- de, her şeyi unutmak üzere iki sinema bir tiyatro yapınca, karamsariığımdan utandım. Bin çarpıkdü- zene teslim olmuş, diğeri insan olma onurunu ko- rumaya çalışan insanları anlatan iki ayn film, 'Far- go' ve 'Ingiliz Hasta'dan sonra, çok zor bir tiyat- ro oyunu 'Histeri' aklımı başıma getirdi. Hayır, hiç de neşelenmedim. Histeri çok zor ve tiyatro sanatından ödün ver- meyen, müşteri eğlendirmeyen bir oyun. Üstelik biliyorsunuz 'Tiyatro Stüdyosu' binbir güçlükle ta- mamlanmak üzere iken tiyatrosu yanmış bir top- luluk. Orada burada, dostlar dayanışması içınde, boş bulabildikleri tiyatrolarda, reklamsız, inatla toplumun karşısına çıkıyorlar. Istanbul'da 7 sah- nede, 17 kentte, 19 turnede gerçekleştirilen gös- terilerde 40 bin seyircinin karşısına çıkmayı başar- mışlar. Demekki insanlar insan olma onurunu, meslek- lennin etik değerlerini savunmakta kararlı olduk- larında, arkalarında sahip çıkacak güçlü örgüt- lenmeler olmadan bile, zorlu sınavlardan yüz akı ile çıkmanın bir yolunu da bulabiliyorlar. Zuhal Olcay, Haluk Bilginer, Ahmet Levendoğlu ve arkadaşlarına teşekkürler... iktisatcılar Haftası 10-12 nisanda İktisat-siyaset ilişkisi tartışmaya açılıyor Ekonomi Servisi - Is- tanbul Üniversitesi tktisat Fakültesi Mezunlan Cemi- yeti tarafından düzenlenen Iktisatçılar Haftası, 10-12 nisan tarihlerinde The Mar- mara Oteli'nde yapılacak. "Türkiye''de sermaye, devlet, siyaset" konusu- nun ele alınacağı Iktisat- çılar Haftasf na Cumhur- başkanı Süleyman Demi- rel de katılacak. Üç gün sürecek hafta süresince piyasa ve demok- rasi ilişkisi çeşitlı boyutla- rıyla tartışılacak. Aynca yeraltı ekonomisinin gü- nümüzde ulaştığı boyutlar ve toplumsal, siyasal ya- şam üzerindeki etkileri; devletin iktisadi ve siyasi konularda geçirdiği. geçi- receği dönüşümler; top- lumda yaşanan siyasi ve ekonomik değişimlerin devlet ve siyasi temsil dü- zeyinde yarattığı kriz ve ideolojik dönüşümler ve söz konusu konulann ta- rihsel, sosyal. felsefı, eko- nomik ve kültürel boyutla- n hakkında farklı toplum- sal kesimlenn projeleri ele alınacak. Sunuş konuşmalannı Al- pay Biber, Esfender Korkmaz, Talat Or- hon'un yapacağı 22. İkti- satçııar Haftası'na üniver- site, bürokrasi, basın, sen- dika ve iş çevrelerinden şu isimler katılacak: "Metin Kutal, Yılmaz Karakoyuolu, Sungur Savran, Erol Yarar, Gül- ten Ka/gan, Gül Turan, İsmet Alver, Osman Ca- vit Ertan. İzzettin Önder, Veysi Seviğ, Vlemduh Ya- şa, Erol Çevikçe. Deniz Gökçe, Erinç Yeldan, Er- gin Yildizoğlu, Lütfü Du- ran, Nihat Falay, Cem Eroğul, Cemij Oktav, Yü- cel Sayman, İlhan Teke- li, BavTam Meral, Meh- met Altan, Toktamış Ateş, Ali Bayramoğlu, Fehmi Koru, Suat Parlar, Murat Özyüksel, Kadir Cangız- bay, İoanna Kuçuradi, Fikret Başkaya, Ali Bu- laç, İzzet Çetin. Tarhan Erdem, Orhan İviler, Muharrem Ka>han."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle