Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
KÜLTÜR
1 NİSAN1997SALI
14
PORTAL DÎKMENGÜRÜN
Izıııit Şehir Tîyatroları kuruhıyortzmit, Türkiye'nin zengin kentlerinden
bın. Sanayıbölgesi. Ne varkı sanatabugü-
ne dek gereğince yatınm yapılmamış. Bu
eksikliğı gören Beledıye Başkanı SefaSir-
men tzmit'ı Türkiye'nin sanat alamnda da
iddıalı kentlennden biri haline getirmek
için Izmıt Şehir Tiyatrolan'nın kurulması
için harekete geçıy or. Şu anda bın 350, di-
ğen 700 kişilik iki tiyatro salonu inşaat ha-
linde. Bu salonlar için devletten kadro is-
tenmiş \e 12 kişilik bir sanatçı kadrosu
alınmış. Işıl Kasapoğlu'nun danışman ola-
rak devreye gırmesiyle bu kadro daha da
genışletilmış. Belediye kendi bütçesinden
13 kişilik bır kadro daha sağlamış. Bugiin
teknik ekip de dahıl olmak uzere 50 kişilik
bir kadroya sahip Izmit Şehir Tıyatrolan
Halen Ankara Devlet Tiyatrosu kadro-
sunda görevli olan Işıl Kasapoğlu, Izmit
Şehir Tiyatrolan'nın Sanat Danışmanı. Sa-
natçının hıç tükenmeyen enerjisı bu genç
ekibe ayn bir dmamızm katacak kuşku-
suz... Yıllanndeneyimli sahne tasanmcısı
Duygu Sağıroğlu da İzmıt Şehir Tiyatrola-
n Teknik Danışmanı. Yapılmakta olan sa-
lonlanrı ıç tasanmında usta bir göz olacak
Sağıroğlu. tlk olarak 350 kişilik küçük sa-
lon devreye girecek.
Kasapoğlu ile tzmit Şehir Tiy atrolan üs-
tüne konuşuyoruz. Her zamankı gibı heye-
canlı ve umutlu. tlenye dönük çok hoş pro-
jelerden söz ediyor. Hacettepe, Bilkent. Mi-
mar Sman. 9 Eylül. Eskişehır üniversitele-
rinin tıyatro bölümlerinden mezun gençler-
den oluşan 25 kişilik sanatçı kadrosu, sı-
navlara katılan 1 ISkişiarasındanseçilmiş.
Jüri üyeleri ise Ahmet Levendoğlu. Başar
Sabuncu, Kenan Işık, Şakir Gürzumar.
Hülya Nutku. Hayati AsüyazıcL, Zuhal O\-
cay, Burhan Akçin ve Işıl Kasapoğlu.
"Sürekli deviıüm halinde bir tiyatro eki-
bioluşturma>ıamaçü>onız"diyor sanatçı,
"bunun için de önce böigede kök salmamız
gerekli. Sendikalarla, öğretmcnlerie, de-
mokratik kiüc örgütieriyle, on kişiden faz-
la eleman çauştıran her isyeriyle temas ha-
lindeyiz. Repertuvanmızı bir yıl önceden
.zmit'i Türkiye'nin sanat
alanmda iddialı
kentlerinden biri haline
getirmek için kollar
sıvandı... Belediye Başkanı
Sefa Sirmen'in girişimiyle
kurulacak Izmit Şehir
Tıyatrolan için kentte iki
tiyatro salonunun inşaatma
başlandı. Ünlü tiyatro
yönetmeni Işıl
Kasapoğlu'nun
damşmanlığını üstlendiği
tiyatro için devletten 12,
belediyenin kendi
bütçesinden de 13 kişilik
bir kadro oluşturuldu.
Izmit'te perde, "Hamlef'le
açılacak.
saptayarak abonman sistemini uygulamak
istivoruz. Bu arada. yurtiçi ve yurtdışı tur-
neolanaklannı da arasüracagız. Aynca, yaz
aylannda İznıit Fuan açılıyor. Fuar alanla-
nnda tiyatro yapabileceğiz. Yani tiyatroyu
sokağa taşıyacağız. Yine önümüzdeki yıl
için Ahmet Levendoğlu, Kenan Işık, Başar
Sabuncu, Şakir Gürzumar gibi yönetmen-
lerle oyun sahnelemeteri içinffiişkiiçinde-
yiz."
- tki yeni salon hem İzmit bem de çevre
Uler için büyük bir kazanç.Bu salonlar ger-
çek birerti\atrosalonu olarak yapıhyor de-
ğflmi?
LK.-Çokyerindebirsoru. Neyazıkki
Türkiye'de iyi niyetle pek çok salon yapıl-
mış. Ancak hiçbirine tiyatro salonu olarak
bakılmamış. Ya tavanlan alçaktır ya duvar-
lan dardır ya derinlikleri yoktur. Tiyatro
mimarisi üzerine düşünülmemiş. Türki-
ye'deki yüzlerce salonun hiçbiri aslında ti-
yatro oynamaya elverişli değil. Bazılannın
tuvaleti bile yok, kimisi gürûltüye açık, ki-
misine spot takmak olanaksız. Bütün bu
salonlar ya düğün salonu ya sinema olarak
yapılmış. Ya da başka bir amaçla. Bu amaç-
lar arasına tiyatroya da yönelik bir bakış
açısı katılsa olay çok farklı olurdu.
- Evet, en anndan çok amaçfa salon dü-
şünceaoden hareket edilebilirdi, edilebilir.
Bırakın turneierde karşılaşüan olanaksu-
hldan, tstanbuTda da aynı sorunlar vaşanı-
yor.
L K. - lstanburda da çoğu salon devşir-
me, hiçbiri tiyatro salonu olarak yapılma-
mış. Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu,
eski Sümerbank deposu. Fatih Reşat Nuri
Sahnesi itfaiye deposuymuş. Devlet Tiyat-
rosu Taksim Sahnesı gazinodan bozma. Is-
tanbul'da gerçek bir tiyatro binası yok. En
lüks arabalarda geziyonız, ama kimsenin
aklına çağdaş bir tiyatro yapmak gelmiyor.
Bence bugün seyirci tiyatroya geri dönmüş
durumda. Salonlar doluyor. Kimse boş oy-
namıyor. Onun için teknik donanımlı ger-
çek tiyatro salonlan daha çok kazanç sağ-
layacak. daha çok seyirci çekecektir.
-Tiyatroya ilgi konusunadeğindiniz; özel
sektörûn son yıllarda tiyatroya ilgisi, mad-
di desteği konusunda ne düşünüyorsunuz?
L K. - Bence bunlar olumlu, ama henüz
sorumluluktan kaçan yardımlar. Kime ne-
yi, niçin ve neden verdiğinin karşılığı kül-
tür ve sanat değil. Birçok sponsor pek çok
kişiye yardım ederek "Ben herkeseyardım
edryorum. benim için iyi ya da kötü önem-
B d e p " demekte. Böylelikle sorumluluk-
tan kaçmakta. Bence sponsor yaptığı yar-
dımm sorumluluğunu da almalı. "Ben şu
gnıba şunun için destek veriyorum" diye-
bilmeli. Sponsorluk, Fransızcası 'm'ec'e-
nat', yani bir sanatçının yardımla çok daha
iyi biryere gidebilmesini sağlamak. "Her-
kese destek ohıyorunı!" Ben 'herkes' lafi-
na inanmıyorum. 'Herkes' yardım ahyor,
'herkes' ödül alıyor. Bu 'berkes'in dışında
kalan 'herkes' de bir şeyler yapmaya çalı-
şıyor. Aslında iki-üç sponsor bir araya gel-
se Tûrk tiyatrosuna bir salon kazandınr.
- Yine tzmit'e dönelim: Perdeyi hangi
oyunla açmayı düşünüyorsunuz? Ve fleriye
dönük diğer projeteriniz?
I.K.-Tabii ki "Hamkt"Ie. Projelere ge-
lince; gerçekleşmesini çok istediğim bir
proje söz konusu. Aslında olmaması için
bir neden de yok. Biliyorsunuz, tzmit için-
den tren geçen bir şehir. Biz bu trenin ar-
kasına iki vagon ekleyip trenin rotası üze-
rindeki duraklarda oynamayı düşünüyoruz.
Birkentte oynayıp ertesi günün treniyle yo-
la devam ederek bir sonraki kente geçmek
gibi... Yerli oyunlar konusunda da yeni bir
sistem geliştirmek düşüncesindeyiz. Her
yıl yeni bir yazan üç ayını bizimle geçir-
mek ûzere davet edeceğiz. Bu kişi bizimle
çalışmalara katılarak yazacak oyununu.
Ben yönetmenlerin yazarlarla çahşması
gerektiğine ınanıyorum ve bunu uy-
guluyorum. Yıllardır Zeynep Ava ile
çalışıyorum. Bu tür karşılaşmalann çoğal-
ması gerekli. Yeterince Türk oyunu sah-
nelemiyonız diye eleştinliyonız. Bu iş ıs-
marlama olamaz. Her yazılan oyunun sah-
nelenmesi diye bır şey de söz konusu değil.
Biz, toplumumuzla ilgili söylemek istedik-
lerimizi söyleyen oyunlan sahneliyoruz.
Bu söylemek istediklerimiz bazen yaban-
cı bir dilde, bazen kendi dilimizde çıkıyor
karşırruza. Bu iyi oyun da rejisörüyle bu-
luşunca sonuç ıyı oluyor. Tiyatro böyle bir
mesele. Ne her yazılan oynanabilir ne de
kolay kolay oyun yazan olunabilir.
- Bu karşılaşmalar kuşkusuz verimü
sonuçbrdoğuracaknr. Son birsoru: Çocuk
tiyatrosu düşünüyor musunuz?
L K. - lzmit'in yüzde 70'i genç nüfus.
Gençlik ve çocuk oyunlanna eğilmek baş-
lıca hedeflerimizden biri ve bize gelen
hemen her yönetmenden çocuk oyunu sah-
nelemesinı de ısteyeceğiz.
Müzikçfleri bir araya getiren dernek
FEZATANSUĞ
1996 yılında kurulan ve müzıko-
log. mûzık yazarlan ile araştırma-
cılannı bır araya getirmeyi amaç-
layan Müzikoloji Derneği'nin ilk
genel kurul toplantısı yapıldı. Der-
neğin kuruculan arasında Bülent
Aksoy, Hayati Asdyazıct, Filiz Ali.
RuhiAyangiL Metih Duygulu, Edip
Günay, Gönül Paçacı, Esin Ulu ve
İlhan Usmanbaş bulunuyor.
Konferans, seminer ve sempoz-
yum gibi etkinliklerin yani sıra
müzik araştırmacılanna hizmet ve-
recek bırarşıv \e iletışım merkezi
de oluşturmayı amaçlayan dernek.
• Türkiye'de müzikolog, müzik yazarlan ve müzik araştırmacılannı bir araya getirmeyi amaçlayan
Müzikoloji Derneği'nin ilk genel kurul toplantısı yapıldı. Kuruculan arasında Bülent Aksoy, Hayati
Asılyazıcı, Filiz Ali, Ruhi Ayangil, Melih Duygulu, Edip Günay, Gönül Paçacı, Esin Ulu ve îlhan
Usmanbaş'm bulunduğu dernek, konferans, seminer ve sempozyum gibi etkinliklerin yani sıra bir arşiv ve
iletişim merkezi de kurmayı amaçlıyor. Derneğin hazırladığı uluslararası müzikoloji dergisi "International
Journal of Music in Turkey" de önümüzdeki günlerde piyasaya çıkıyor.
Türkiye'de tüm müzik rürlerinin
betimsel. deneysel, kuramsal ve ta-
nhsel alanlarda incelenmesine des-
tek vermeyi ve Türkiye'deki müzik
araştırmacılığının yurtiçinde ve
yurtdışında tanıtımını sağlamayi
hedeflıyor. Müzikoloji Derneği bu
etkinliklerine koşut olarak yayım-
layacağı lnternational Journal of
Musk in Turkey-adlı utuslararası
bir müzikoloji dergisinin ilk sayı-
smı da gelecek hafta çıkartıyor.
Türkiye'de müziği yaygınlaştır-
mak ve buna ilişkin etİcinlikler sür-
dürmek amacıyla kurulmuş der-
nekler vardır. 1946 yılında kurulan
tstanbul Filarmoni E>erneği ve
1953 yılında kurulan Ankara Fi-
larmoni Derneği bunlar arasında-
dır. Aynca Ankara'daki Sevda-Ce-
nap And Vakfi da bu alanda etkin-
liğini sürdürmekte ve yıllık ulusla-
rarası müzik festivalleri düzenle-
mektedir. Geleneksel Türk sanat
müziği alanında etkinlik gösteren
derneklerin en ünlüsü ise 1918'de
kurulmuş olan Osküdar Musiki
Cemiyeti'dir.
Türkiye'de müzik etkinîikleri
düzenleyecek ve destekleyecek,
müzikçilerin çıkarlannı kollayıp
onlan koruyacak demek. birlik ve
vakıf gibi örgütler sayıca az oldu-
ğu gibi müzik yaşamma katkıları
da sınırlı kalmış, seslerini çoğun
bir-iki yöneticinin çabalan oranm-
Ressam Yavuz Tanyeli'nin son dönem yapıtlan 16 nisana dek Atatürk Kültür Merkezi 'nde
Winku7
9
u Res Gece'veiM itıla...
Fa
EMRE KOYUNCUOGLL
Kendine özgü dışavu-
rumculuğuyla. Batı ve Do-
ğu kalıplannı birbiri ıçinde
döverek. karanlı|ın ıçinden
tuvale beliren figürleri gi-
bi... ilk akla gelen özellıkle-
riyle çağdaş Türk resminin
önemli isimlerinden Yavuz
Tanyeli'nin son dönem ya-
pıtlan 26 mart-16 nisan ta-
rihleri arasında Atatürk
Kültür Merkezi'ndeki kişi-
sel sergisinde gösterime su-
nulacak. Sergiden önceTan-
yeli'yle hazırladığı iki resim
hakkında söyleştik.
Tanyeli'yle resımlennın
karşısına bir sandalye çekip
oturuyoruz. Seyrediyoruz.
"Bak görüyor musun? Te-
pegöz elinde bir saat tutuyor.
Saatdokuzu üç geçiyor." Beş
geçememiş daha, diye dü-
şünüyorum. Ama geçecek elbette ki. Tan-
yeli, bu yapıtının adının "Dokuz'u İjç Ge-
çe" olduğunu söylüyor. "'Takunyalı ibiis-
ler, devler var. Onlara tapan müritlerini de
görüyor musun? Bak soltarafta yanan bir
bina \T
ar." Otel mi acaba diye düşünüyo-
rum. "Peçelitepegöz,önlüklükasap,görii-
yor musun, neler yok ki.J*
12 Eylül'den beri Tanyeli'nin resimle-
rinde önlüklü kasap figürüne rastlıyoruz.
Siyah fon, asmalar, tepegöz de bildik. Pe-
ki bu kadar çok iblis, cin nereden çıktı?
"Cinleri ben tanınm. Burada üç tane cin
var. Sanklının sakahnı bozuyorlar, onun
da aklı kanşıyor. Bu müritler iblise ciddi
ciddi inanıyorlar. Burası izlenmcsi gere-
ken bir sahne."
Bu sahnede tek bir mekân ve yatay ola-
rak izlenebilinecek zamansal bir akış var.
İki ayn tablodan oluşan resimin tam mer-
kezinde bu iki tabloyu birleştiren tek bir
figür var. Merkezi bu figür oluşturuyor.
Bu fıgürden ister sağa ister sola doğru
olaylan, durumlan ya da karakterleri iz-
leyin, ya da merkezden değil de sağ baş-
tan ya da sol baştan takip ermeye başla-
yın. Sonunda kendi o>oınunuzu yazmış
olacaksımz. Resim Tanyeli'nin söyledıği
gibi bir anlamda sahne gibi. Kendi başrol
oyuncunuzu, diğer aktörleri. koroyu, re-
simde tek tek seçebilirsınız.
Resimdeki imza 94 tarihli. Üç yıl ön-
avuz Tanyeli'nin resimlerinde, 12 Eylül'den beri önlüklü kasap fıg
rastlıyoruz. Siyah fon, asmalar, tepegöz bildik. Peki bu kadar çok ibli;
nereden çıktı? "Cinleri ben bilirim" diyor ressam. "Burada üç tane ciı
Sanklının sakahnı bozuyorlar, onun da aklı kanşıyor. Bu müritler ib
ciddi ciddi inanıyorlar. Burası izlenmesi gereken bir sahne..."
ıne
in
ar.
ce yapılmış bu resimler bir anlamda bel-
gesel niteliktaşıyor, sanki. Sormadan ede-
miyorum, resimdeki olaylar günümüzü
mü işaret ediyor ya da zaten hep böyle
miydi? "93'ten beri bunJann üzerinde ça-
lışıvorum. Bu çapta almak ve seri haznia-
mak tabii çok zamanımı aldı. Resimde an-
larjlan bikâyeler de istemeden günümüz-
le örtüştü."
Konuşan figürier^.
Resimde sözün gücünü ve ortaya çıkar-
dığı hareketi izlemek mümkün. Tanye-
li'nin bu esennde konuşan- ya da eylem-
de bulunan figürler var. Durup bakrnak,
olup biten üzerine düşünmek resmi izle-
yenlere bırakılmış. Bu da resmin eleştirel
yönünü kendiliğinden getiriyor. Resimde
söylendiğini duyacağınız her söze eleşti-
rel bakılabilinir. "Biri bunun öyküsünü
yazsa ne iyi olur. Bu resmin bir öykfisü
muhakkak ohnah. Çünkü bu sözsüz bir
oyundeğU."
Asmasalkımlan.sarmaşıklar... Resim-
de yatay akan kurgunun tersine dikey bir
hareketi vurguluyorlar. "Sarmaşıfın nasıl
büyüdüğflnü düşün. krvnla kıvnla uzar,
neresi uygunsa, nereden ışıkgeliyorsa ora-
ya doğnı yönelir. Yaşam, onu biçimlendi-
rir." Sarmaşıklar bu resimde/ perdede kö-
şeden yollanna devam etmişler. Bir son-
raki resimde/ perdede kim bilir nereye sa-
nlmış olacaklar? "Resimlerimde sarma- bû
şık, salkım gibi dekoratif unsurlar vardır. nu
Ama dikkat edin, üzüm salkunlan böyle zi
obnaz." Üzüm salkımlan ateşten gibi gö- Re
züküyorlar. Eline alıp, ağzınıza pek götü- so'
remezsiniz, yakar. lü}
".Anadolu kühüründe, figür yasak ol-
duğu için, böyle bezemeler çoktur. Res- bic
samlanmızbunlarlapekilgilcnmiyor. Her lar
resimde dekoratif unsur muhakkak var- ed
dır. 'Dekoratif ikincflişleve sahip demek, fig
yani bir anlamda tamamlayıcı bir unsur- de
dur." olı
Renkler çok dikkat çekici. Pembe, mor,
kırmızı, tunıncu bir arada kullanılmış. nıi
"Bukırmızıtonlaruu bir arada kullanma- taı
yı ve hepsini dikine dikine kuUanmayı, bir üz
yandan resmin içinde soyut bir tat oluşu- K.(
munu sağbunak, öte yandan da renklerin an
sımnnı yani plastik anlamda kendi snur- ye
lanmı zorlamak diye yonımlayabilirsin. leı
Sonuçta hepsininde figüre, bütünehizmet
etmesi gerekmekte." da
Söz yerine müzik.» ' ^
Gelelim diğer iki tablodan oluşmusres- Re
me ya da bir sonraki perdeye, yani "Ibret du
TaWosu"na. Bu resimde sözün yerini mü-
zik almış. Artık konuşan figürler susmuş, m:
çalınan müzik dinleniyor. Burada, müzi- pt
ğin hareketi söz konusu. Bir öncekinde ge
olduğu gibi resimde yine hareket ön plan- ça
da, yine, resmin merkezin-
de iki tablonun bitiştiği yer-
de bir figür var. Buradaki en
önemli fark ise fıgürlerin y-
er aldığı mekânın fon nede-
niyle çok belirgin olması.
Resmin fonunu Istan-
bul'unbatı yakasınm silueti
oluştunıyor. Figürler ise ts-
tanbul 'un Asya tarafında
duruyorlar. TanyeH'nin da-
ha önceki resimlerinde sık-
ça lcullandığı cazcı figürle-
ri, burada belediye bando-
sunun müzisyenlen olmuş-
lar. "Aslında durum \-ahim.
En sağdakinin elinde benzin
bidonu var. Merkezde duran
çift başh adamın elinde yeşil
yılan var. Diğerierininelinde
de palalaıf Salkjmlar kenar-
dan köşeden yine girmiş,
ancak bu sefer, sarmış sar-
malamış, resmi.
"Karşıda baö kıyısında
ler oluyor. Sanki yanıyor gibL Bido-
tündeiki başak var." Gördüklerimi-
irnlamaya ben devam ediyorum...
de trompet çalanlardan bir tanesi
>ğru, diğeri ise izleyiciye doğru üf-
şürlerin "sahnede" yerleştiriliş
ae baktığımızda onlann da bir an-
dekoratif amaçlı kullanıldığını fark
iunuz. Tanyeli'nin resminde tüm
r, belli bir dekorun parçası. Belki
hk noktasmı hep fondaki siluetler
uyor.
kafah adam yine kasap önlüğü giy-
kahnın ucu da ikiye aynlıyor. şey-
loynuzlan gibi. Kızıl bir toprağm
lefer-." 1001 Gece Masallan, Dede
Hikâyeleri... Birbirine bağlanan,
a dizilen hikâyeler... Ya da Tan-
ı resminde yan yana dizilmiş figür-
arda izlenen olaylar..,
iJd resim de 2^ m'ye 15 m. oranm-
sonraki çahşmalanmda, orantıyı
la büyütmek isriyorum. Yapüğım
•rin tümünü içine koyabilmek için."
alanını neden büyütmeye ihtiyaç
\neyi bir bütün olarak kurmak a-
layım. Gerek içerik olarak gerek
anlamda her şeyin arûk bir araya
i gerekiyor." Evet haklı, parça par-
ıduğunda görmek çok zor...
da ve genellikle kısa süren evTeler
boyunca duyurabilmişlerdir. Bun-
lardan Ankara Müzikseverler Der-
neğı ve Ahmed Adnan Saygun ta-
rafindan kurulan Ses ve Tel Birli-
ği, Türkiye'de müzik yaşamma çe-
şitli katkılarda bulundular. Ses ve
Tel Birliği'nin dağılmasından son-
ra 1973'te Ankara'da kurulan Sev-
da-Cenap And Müzik Vakfi ve ts-
tanbul, Ankara ve tzmir'de kurulan
Filarmoni dernekleri uluslararası
sanat müziği alanında, aynca GüJ-
tekin Oransay tarafından tzmircle
kurulan Ege Küğ Derneği de Tür-
kiye'de genel müzikolojik çalışma-
lara katkıda bulunmuşlardır.
Müzikoloji. her tür müziğin bi-
limsel olarak incelenmesidır. Ge-
leneksel olarak müzik tarihıni içe-
ren müzikoloji 20. yüzyılda, müzi-
ğin her yönünü incelemek üzere
alanını genişletmiştır.
Müzikoloji coğrafi \eya tarih-
sel açıdan aynm gözetmez. Müzik
tarihinin incelenmesi Avmpa'da
Aydınlanma çağında başlamıştır.
Bilimsel bir disiplin olarak ortaya
çıkışı ise 19. yüzyıl sonlannı bul-
muştur. Türkiye'de ise müzikoloji
RaufYekta(1871-1935) ile başla-
mıştır. Cumhuriyetin ilk 50 yılının
entelektüel kahramanlan -Yekta,
AreL Ezgi, Gazimihal- ile gelişen
müzıkolojı Prof. Dr. Gültekin
Oransay (1930-1989) ile akade-
mik bir kimlik kazanmıştır. Aynı
dönemde birçok araştırmacının ça-
lışmalan yer aldığı halde Türki-
ye'de müzikolpjinin kurumlaşma-
ya başlaması 1976 yılını bulmuş-
tur. Müzikolojinin Türkiye'deki ilk
akademiktemsılcisi olan Gültekin
Oransay taranndan ilk Türk müzi-
koloji bölümü tzmir'de kurulmuş-
tur.
Uzmanlaşmış araştırmalar
Türkıye'de müziksel kültür ya-
şamının tüm alanlannda uzman-
laşmış araştırmalann yapılması
gerekir; ömeğin müzik eğitimi,
müzik yöntemleri. kitle iletişim
araçlan, müzik eleştirisi vb. alan-
lannda. Öte yanda müzikoloji, mü-
zik eğitimi ve müzik uygulama
alanlan arasında yeni ilişkiler doğ-
muş bulunmaktadır. Müzikoloji-
nin edime bağhhğı gittikçe artrığı
gibi, müzik eleştirisi gibi uygula-
malı dallann bilimsel düzeyi de
gittikçe yükselmektedir. Müziğin
etkinliğine ilişkin sorunlann yanıt-
lanmasında bugün için yeni antro-
polojik, psikolojik, sosyolojik yön-
temlere başvurulmakta; matema-
tik- doğabilimsel yöntemlerden ol-
duğu kadar. iletişim kurarru ile mü-
ziksel kültür sureçlerinin model-
lendirilmesinden yararlanılmakta-
dır.
Gerek bütününde müzikoloji,
gerek müzikoloji içinde çeşitli dal-
lar, öteki bılimlerle olduğu kadar,
öteki özel ara bilim dallan yön-
temleriyle de yakın bir ilişki için-
dedır.
Yeni kurulan Müzikoloji Deme-
ği hakkında aynntılı bilgi almak
isteyenler (212) 292 10 74 numa-
rah telefondan derneğe ulaşabi-
lecekler.
YAZIODASI
SELİM ÎLERİ
Masal Bitecek mi?
Bir tanışım söylüyordu: Günümüz çocuklan ma-
saldan hoşlanmıyoriarmış. Onlan masal dinleme-
ye zoriayamıyormuşsunuz.
Sonunda: "Bilgisayar çocuklan için masal çağı
kapandı" dedi.
Bir övünçle söylüyordu. Bense içim sızlayarak
dinledim. Masal çağının son çocuklan kimler, di-
ye düşündüm. Dinlediğim, okuduğum masallan
hatırtamaya koyuldum.
Annemin babaannesi ve anneannem masallar
anlatırdı. Kadıköyü'ndeki, Yoğurtçu'daki evi gözü-
mün önüne getirmeye çalışıyorum. Yaşlı babaan-
ne bir yandan ekmek tekneli, tereyağı yelkenli, viş-
ne reçelli büyüleyici yelkenliler yapar, sabah kah-
valtısını ettirirken bir yandan da masallar anlatırdı.
Küplerinden birdenbire çıkan azman devanala-
n, süpürgelerine biniverip dünyayı dolaşan, saçak
saçak saçlı cadılar yaşlı babaannenin kendi fan-
tezileri miydi, yoksa çok eski Türk masallanndan
izdüşümler miydi, ne kadar yaşarsam yaşayayım
öğrenemeyeceğim. Hepsi puslu.
Anneannemin anlattıklannı hemen hiç hatırlamı-
yorum. Aklımda kalan, anneannemin de masallar
anlattığı. Sonra, iyicil yüzü. O yüzü nastl özlemem...
Derken Cihangir'deki kira evimiz. Her oğle uy-
kuya yatınlıyonjm ve annem, yeşil yazılı yeşil re-
simli bir masal kitabını okuyor; her gün bir masal.
Bu masallarda iyiler kötüleri bin bir savaştan, mü-
cadeleden sonra yeniyortar.
Tanışım gülümseyerek itiraz etti, "Bizler de o
yüzden hep hayatta kötüleri yeneceğimizi san-
d;k..."dedi.
İlk anda etkileyici geliyor insana. Masallann al-
dattığını düşünüyorsunuz. Öyle ya, biz iyi geçi-
nenler bunca yıl kötüleri yenemedik, kötülere ye-
nik düştük...
Derken tanışımın sözlerine kanmadım. Masallar
çocuklan '/y/'ye davet etmekle niçin yanılmış ol-
sunlar, insanhğın en derin ülküsü daha iyi, daha
mutlu bir dünya değil mi?
Zaten yine eski masallanma dalmıştım. Hangi
çocuk Külkedisi'n'ı sevmez? Defalarca dinledim,
defalarca okudum, Külkedisi'nin balkabağı fayto-
nunu defalarca hayal ettim.
Babam Almanca bir kitaptan Çizmeli KedV'yi
okur, benim için Türkçe'ye çevirirdi. Şimdi düşü-
nüyorum da, büyükler bile masaldan hoşlanıyor-
lar. Kimbilir kaç kez okunmuş, dilimize çevrilmiş
Çizmeli Kedi babamı siKmazdı.
Bana gelince, bunca yıl sonra, Çizmeli Kedi'nin
kıvrak zekâsına hayranlığım sürüyor.
Haldun Taner bir yazısında diyor ki: "Masalın
söylene söylene denenmiş, elenmiş, törpülenmiş,
küçük, dolayısıyla en naii, en kirienmemiş dinle-
yicilenn onayından geçmiş, çocuk psikolojisine
en yatkın şeklini almış bir tür olduğu unutulmama-
lı. Bir halk masalının değme natüralist romanda
bulunmayan sağlam birçatısı vardır, keskin belir-
li çizgilerle çizilmiş tipleri vardır "
Ama günümüzde bilgisayar olanaklan masalın
yerini alıyormyş... Tanışım bu yazıyı okursa güce-
necek; böylesi sözlere pek düşkünüzdür. Bilgisa-
yar modası, cep telefonu modası, bilmem ne mo-
dası... Modalar, geçmişte bizi onca beslemiş her
şeyi sözümona bir anda silip süpürürler.
Bir annenin, bir yaşlı büyüğün handiyse kalbiy-
le seslendirdiği masal sıcaklık aşılar, sevecenlik
aşılar. Aynı sıcaklığı, sevecenliği bilgisayardan tat-
mak olası mı dersiniz?
Masal, aynca, 'okumak' ihtiyacının ilk öğretici-
si, ilk uyandırıcısıdır. Güzel masallar dinleyen ço-
cuk, daha güzellerine kavuşmak özlemiyte kitap-
lar okumak isteyecek, böylece büyük okuma se-
rüvenine atılacaktır.
Pek düşkün olduğumuz bir söz daha var. Tele-
vizyon kitabın yerini atdı, diyoruz... Çağın görsel bir
çağ olduğunu yineleyeyip duruyoruz.
Televızyonu, bilgisayan insanlığın hizmetine su-
nan yerierdeyse, okumak edimi de vargücüyle sal-
tanatını koruyor. Kültürleri durmuş oturmuş o yer-
lerde, insanlar, bütün değerleri birbirinden ayırt
edebiliyorlar, gündelik modalara kapılıp kendileri-
ni gülünç düşünmüyoriar.
Haldun Taner'den alıntılayarak bağlayayım:
"Çağ istediği kadar değişsin, teknoloji dilediğin-
ce alsın yürüsün, masal, galiba çocuk muhayyile-
sinin vazgeçilmez klasiği kalacak."
Takvim 'de İz Bırakan:
"Tezer ölüme akıl almaz bir cesaretle gitti. Bel-
ki de daha önce yaşadıklan, ona ölümün soğuk yü-
zünü göstermiş olduğu için, ölümle bir dostluk
kurduğu için böyleydi bu. Çünkü tıpkı Kafka ve
Pavese gibi Tezerde yaşamın çok derinlerinde ya-
tan, yaratıcılara görünen ve nasıl olsa ölümle bi-
tecek olan dayanılmazlığın bilincindeydi." Sezer
Duru, Tezer Özlü'ye Armağan, Yapı Kredi Yaymlan,
1997.
Çocuk ve Gençlik Yazrnı'
• Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği ve tÜ Edebiyat Fakültesi Tiyatro
Bölümü işbirliğiyle düzenlenen 'Çocuk ve
Gençlik Yazını. Tiyatrosu ve Medyası'
konulu seminer. 4-5 nisan tarihlerinde Alman
Kültür Merkezi'nin Tünel'deki Teutonia
binasında gerçekleştirilecek. Seminere
Almanya ve Türkiye'den katılan uzmanlar
her iki kültüriin bugün içinde bulunduğu
durumu tanımlamaya çahşacaklar. Seminerle
ilgili bilgiler salı gününden itibaren Alman *\
Kültür Merkezi'ne başvurabilirler.
:
'
(249 20 09)
BUGÜN
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da Mozart'ın
Requem'ı laser-disc'ten izlenebilir.
• MİZAH HAFTASl ETKİNLtKLERİ saat 14.00'te
Karikatür ve Mizah Müzesi'nde, 'Mizah Haftası
Panosu'na çizimlerle baslayacak.
• İDİL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 17.00'de
'Yılmaz Güney'i Yaşatıyoruz' başlıklı anma programı,
saat 19.00'da da Can Dündar'ın konuşmacı olarak
katılacağı Aynalar: 'Çirkin Kral' başlıklı belgesel
izlenebilir.
• GÖÇERLER FOTOĞRAF KULÜBÜ'nde Hülya
Karakaş'ın "Kadm Oyunlan' üzerine söyleşisi
izlenebilir.
• FOTOĞRAFEYİ'nde saat 19.00'da Atila Ulaş'm
'İz' isimli dia gösterisi izlenebilir.