23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 1997 SALI 12 DIZIYAZI diplomat / bizibize / anlatıyor Hazırlayan: ÖZCEN ACAR lijlltlltS Gazeteciliğebaşladığım60'lı yıllann başında Ankara'ya gönderilen yabancı büyükelçile- rin çoğunluğunun emekli adayı diplomatlardan seçil- diğini anımsanm. Oysa. son yıllarda daha genç dip- lomatlar Ankara'ya büyükelçi olarak gönderiliyor. Türkiye'de daha önceden bulunmuş diplomatlar yeniden. hatta Türkçe'yi, Fürk halkını çok iyi bilen Türkologlann da büyükelçi olarak gönderildikJeri gözleniyor. Bir an Ankara'daki sekiz yabancı büyü- kelçinin 6O'lı. 70'li. 80'li yıllarda Türkiye'de çeşitli görevlerde bulunmuş kişıler olması dikkatimi çekti. Türkiye'ye ikinci ve hatta üçüncü kez gelen bu ya- bancı diplomatlarla, "o günler ile bu gûnleri'' kıyas- layan görüşmeler yapmak istedim. Türkiye ile ilgili kişisel izlenimlerini öğrenmeyi amaçlayan görüşme istemimi sekiz büyükelçi de olumlu karşıladı. Bu di- zide, sekiz yerine ancak yedi büyükelçi ile yapılan gö- rüşmeleri okuyacaksınız. Sekizincisi. ABD Büyükel- çisi Marc Grossman'a da ekim ayında görüşme iste- ğimi ilettiğimde, anında kabul etti. Halkla ilişkileri iyi bilen ABD Büyükelçisi'nden zaten bunun aksi beklenmezdi. Aradan 3-4 yıl geçtiğı halde büyükel- çi her nedense bir türlü gün ve saat veremiyordu. Gö- rüşmeden vazgeçildiğı de söylenmiyordu. Alışılmı- şın dışında, sorular dahi önceden yaalı olarak isten- di. lşin ilginç yanı selefi Büyükelçi Barkley Cumhu- nyet gazetesiru Istanbul Başkonsolosu ile birlıkte zi- yaret ettiğınde. dönemin Genel Yayın Yönetmenine şöyle demiştı: "Biz Cumhuriyet'i yannş tanımışız. Cumhuriyet gazetesinin TürkKe'de demokratikleş- me ve insan haklannı savunan en önemli kurumlar- ından biri olduğunu >eni algıladığunız için Türkiye'de bir gazeteyi ilk ve son kez zi\aret edhorum." Şubat ayı sonuna gelindığınde Büyükelçilik Basın Danışmanı. eskj dost David Arnett -yıllarca önce o Ankara'da bulunmuştu- "Sayın Büyükelçi şimdihkbu görüşmeyi uygun görmüyor" yanıtını verdi. Büyükel- çinin beş ay süren kararsızlığının temelinde "kesin- likie başka bir şeyler olmalT diye düşündüm. Gross- man'ın ikinci adam olarak hizmet verdiği Büyükelçi Norton Abromovitz'in "Cumhuriyetr e özel makale yazması elbette kendini bağlamazdı. Grossman'ı ne ilgilendiriyordu? Türkiye'de daha fazla hamburger satılabilmesi için Kızılay'da açılan yeni bir McDo- nald's'a gideceğini önceden Türk medyasına bildrrip bunu Türk kamuoyuna duyurmak daha çok ilgilen- diriyordu. Türk Dışişleri Bakanlığı'ndaki yüksek dü- zeyde bir diplomata beş ay sürüncemede kalan bu ge- lişmeyi nasıl değerlendirdiğini sordum. Türk diplo- matının yorumunu aynen aktanyorum. Türkiye'de REFAHYOL koalisyonu kurulduğunda Ankara'da- ki ABD Büyükelçiliği çok güç dunımda kaldı. Türki- ye, ABD çıkarlan açısından stratejik önemi olan bir ülke. Uashington'a göre İran ve şeriat vanlısı Refah Partisi iktidara gelmişti. Bu nedenle Türkiye tran ol- mamaiıydı. \Vashington. Şah döneminde İran'daki hatasını Türkiye'de vinelememeliydi. Bu amacı bağ- daşüracak bir siyasayı. Büyükelçi Mark Grossman oluşturup VNashington'a önermek zorundaydı. Gross- man, en azından demokrasinin gereği olan Refah'lı ko- alisyonu benimser görünmeli\dL Laikliğin. Atatürk- çülüğün önüne geçej) bir siyasa izlenebilirdL ABD bu yola \öndmiş ve nitekim. ÂBD Dışişleri sözcüsü Rk- hard Burns, Türkiye'de laikliğe böyksine bir siyasayı benimseyen bir demeç dahi vermişti. Bakanlığımız bu demece şiddetli tepki gösterdi. Askerier ABD'nin "Makyevelist' bir siyasa ile Refah'ın iktidannı peldş- tirecek davranış içine girmesinden sıkıntı duyuyorlar- ÜL Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir'in Washington'a gidişinin gerçek amacı, orada ka- muoyuönündevekapabkapılarardında 'laıklik' ko- nusunda TSK'nin tutumunu 'ABDyönetimine' bfldir- mektL General Bir, *Yanlış ata oynamayın. Siz Refah'ı destekleseniz bik. biz laikliğe karşı olan her türlü ik- tidara karşıçıkanz"mesajını verdi. Büyükelçi Gross- man ile görüşme isteğimin önce benimsenmesi, oya- lanması, sonra reddedilmesi de bu yoğun ve dalgalı askeri-diplomatik trafik dönemine rastlamasından kaynaklanıyorolmalı... General Bir'in VVashington zi- yaretinden sonra Büyükelçi Grossman'ın 'k»profi- le' denilen ve kaplumbağa gibı başını içeri sokan ya da 'kuyruğunu içeriye alan' bir siyasa izlemek zorun- da kaldığı anlaşılıyor. Bu nedenle gecikmeden dolayı okurlanmızdan ve öteki değerli yedi büyükelçiden özür dilenm. Ispanya Büyükelçisi Carlos Carderera Türk kimliğinin öğelerinden birinin laiklik olduğunu söyledi 'Tam demokrasi var diyemem'_^* spanya Büyükelçisi Carlos Carderera'yı, M 1971 'de Ankara'da girişken, sempatik, m güleryüzlü genç bir diplomat olarak m tanımıştım. Daha o zaman bile büyükelçi _ ^ L gibiydi. Çeyrek yüzyıl sonra kendisini bu kez büyükelçi olarak gördüğümde doğrusu şaşırdım. Bu yazı dizisinin hazırlanmasına Büyükelçi Carderera'nın Ankara'ya yeniden gelişinin esin kaynağı olduğunu söyleyebilirim. Ispanyol Büyükelçisi. Türkiye'yi kendi gözleri ile birinci elden izlemekle kalmıyor, Türkiye hakkında yerli ve yabancı yayınlan da yakından izliyordu. Amerikan Time-Life Yayınevf nce çıkanlmış bir kitapta hakkımda bir bölüm olduğunu da kendisinden öğrenmiştim. Büyükelçi'nin çocuklanndan birı Türkiye'de doğmuştu. Bir Türk dostu ve Atatiirk hayranıydı. Göğsünde Atatürk rozeti taşırdı. Ülkesinin Ârjantin Büyükelçiliği'ne hareket etmeden bir gün önce bu görüşme gerçekleşti. - Türkiye'ye ilk ne zaman geldiniz? tlk kez Ekim 1971 'de başkâtip olarak geldim. 75 yılı Ocak ayına kadar. Üç buçuk yıl kaldım. O zaman Türkiye hakkında fazla bilgim yokru. Türkiye ile ilgili bazı kitaplan Senegal'de görevdeyken ilk kez okuduğumu söylemem gerekir. Türki\e'deki gelışmeleri kitaplardan izliyordum. Bundan dolayı yer değiştirmem gerektiğinde. bana önenlen yerlerden biri de Ankara idı. İlginç olacağını düşündüm ve kabul ettım. Türkiye çok farklı bir ülke. özellikle Ankara çok farklı bir kent. -Neden? Yaşam o zaman daha zordu. Eğer bir sorun varsa, örneğın su sorunu. birçok şeyi dükkânlardan satın almanız gerekmekteydi. Bunun dışında küçük bir yerdi. Pek çok kişiyle vakın ilişkilerimiz oldu. Özellikle diplomatik yaşam bugünden daha farklıydı. O zaman herkesle görüşüyorduk. Başkâtipler büyükelçilerle birlikte olüyor ve öteki büyükelçilıklere davet ediliyorlardı. Şimdi o kadar çok büyükelçi var ki artık bu tür ilişkilerin olanağı yok. 70'li yıllarda Türkiye ile çok az ilişkimiz vardı. Ticaretimiz önemli değıldi. Türkiye've karşı neden böyle bir tutum vardı? Benim bu durum üzerine yaptığım yorum şuydu: "Türkhe ile ilişkilerimiz iyiydi. Çünkü liiçbir ilişkimiz yoktu. Dolayısıyla hiçbir sorun da yoktu. Böylece ilişkilerimiz ilginç saydmazdL*' Siz o dönemde Ispanya'nın yalıtlanmış olduğunu da düşünebilirsiniz. Ispanya NATO'ya üye değildi, Ortak Pazar'a üye değildi. Yani bu iyi bir durum değildi. O dönemde ilişkilerimizin çok önemli olduğunu sanmıyorum. Bu. şimdi çok değişti. Eğer bugün ile kıyaslarsanız. tspanya uluslararası açıdan daha önemli bir konuma geldi. Avrupa Birliği'ne gırmemizi engelleyen yalıtlanmışlık ortadan kalktı. AB'de aktif bir duruma geldik. Türkiye ile ilişkiler ekonomik açıdan önem kazandı. İspanya'da bu "Casa Projesi" nakliye uçaklan ile başladı. Türkiye'de Ispanya'nın sadece turistik bir ülke olmadığı. aynı zamanda sanayi ülkesi de olduğu anlaşıldı. Türkiye önem kazandı. Bu durum Türkiye'nin de iyi bir pazar olabileceği düşüncesini doğurdu. Pazarlann sizden memnun kalıp sizinle iş yaptığım ve para ödediklenni görüyorsunuz. Öyleyse güvenilir bir ülkesiniz demektir. Gerçek şu ki, ticarette özellikle son yıllarda hızlı bir artış görüldü. Örneğin geçen yıl 1995'te bizim ihracatımızda yüzde 60 artış görüldü. Türkler ıse yüzde 40 artış sağladılar. Bunlar çok önemli rakamlardır. Bu rakam iki yönlü olarak yaklaşık 1 milyar dolar olup ekonomik açıdan çok önemlidir. Madrid, siyasal açıdan Türkiye'de ne olup bittiğini yakından izliyor. Birkaç yıl önce Madrid'de hiç kimse buradan gönderilen raporlarla ilgilenmiyordu. Ispanya'nın AB'deki dönem başkanlığı döneminde Dışişleri Bakanımız bızim gönderdiğimiz telgraflar dışında, burayı daha çok bilgi almak için hemen hemen her gün en az bir kez arar oldu. Türkiye Ispanya'nın kendisine pek çok konuda yardımcı olabileceğini fark etti. Ispanya uzakta bir ortaktı ama Türkiye'nin AB'ye girmesine yardım edebilirdi. Böylece TürkJer de Ispanya siyasasına önem verir oldular. 20 yıl önce bu durum çok zordu. Eğer bugünü 20 yıl öncesı ile kıyaslarsanız. ülkenin nasıl değıştiğıni görürsünüz. Degişiklikler evrim olarak da düşünülebilir. Aklıma ilk gelen değişiklik yaşam standardı, altyapı. yollar, oteller... Bunlann tümü şimdi çok daha iyi düzeydedir. Her yere seyahat edebilir, iyi bir otel bulabilirsiniz. Yirmi yıl önce bu kadar kolay değildi %e lstanbul dışındaki oteller şimdiki gibi b ü ) ^ değildi. Ancak bazı şeyler hiç değişmemiştir. Ülke eskiden olduğu gibi hâlâ güzelliğini korumaktadır. Clkenin güzelliklerinı bozmadınız. tkinci kez geldiğimde düş kınklığma uğramaktan korktum. -Neden? Güzel bir ülkeyi korumak zordur. Çok sayıda otel inşa edilir. Bir yer dışında, korumanm burada gerçekleştiğini söyleyebilirim. Beni düş kınklığına uğratan yer Pamukkale'dir. Şimdi oraya birçok otel inşa edildi. Bunun sonucunda çekiciliğinin bir bölümünü yitirdi. Diğer yerlerin çoğunluğu eskisi kadar güzel kalabildiler ve eskisinden çok daha temizdirler. Fark ettiğim ikinci değişiklik ise insanlann daha açık olmasıdır. Türk insanı hemen hemen her zaman iyiydi. Genellikle bir ülke geliştiği zaman, örnek olarak Türkiye'yi verebiliriz. lnsanlar çok meşgul olduklannda, her zaman acele ederler ve eskisi kadar iyi davranamazlar. Ancak bu Türkiye'de gerçekleşmedi. Türkiye konusunu kendi konumuz gibi seviyoruz. Kendinizi Türkiye'de olup bitenlerin içine kanşmış bulabilirsiniz. Eşim ve çocuklanm dört yıl önce buraya geldik. - Kaç çocuğunuz var? Üç... Biri dört yıl önce Ankara'da doğdu. TA. ur ürkiye'de bölücülük sorunu ülkenin en fakir yörelerindedir. îspanya'da ise en zengin yörelerindedir. Farklılık buradadır. İkinci fark ise, Franco öldüğünde tspanya halkınm tamamı değil ama çoğunluğu yöreye özerk siyasal bir düzen verilmesini istedi. Sağ buna karşı çıktı ama çoğunluk böyle bir açılmada birleşti. Türkiye'nin durumunda ise Türkler "Türkiye'nin üniter bütünlüğünü" yeni kimliğinin bir parçası olarak kabul etmişlerdir. Fark buradadır. Üçüncü fark ise, İspanya'da solun, özerkliği için bölgelerde çaba harcaması ve Türkiye'de ise solun Kemalist ve "üniterlikten" yana olmasıdır. Türkiye'ye çok sık geldıler. - Belki ileride bakan olarak gelecekler! Kimbilir! Ya da üniversite ögrencisi olarak. Biz Istanbul'da uygun fiyattaki iyi otelleri araştırmaya başlamıştık ve Türkiye'ye tekrar geleceğimizden emindim. - Türkiye'nin dış sh asasmda bir değişiklik görüyor musunuz? Öncelıkle, bütün dünya siyasasında değişiklik oldu. Siyasada ikilik ortaya çıktı. Türkiye'nin siyasası o zaman benim için açıktı. Şimdi genel olarak çok daha karmaşık bir duruma girdi. Türkiye pek çok ülkenin ortasında yer ahyor. Balkanlar. Türki Cumhuriyetleri. Örtadoğu. Yunanistan... Doğal olarak benim bakış açımda da değişiklik olmuştur. Buna karşın uzun yıllar değışmeyen siyasalar var. Örneğin Batı'ya karşı izlenen siyasada değişiklik Çiller ve Ecevh bunu söylerken, ben yabancı bir büyükelçi olarak, "Türkiye'de tam demokrasi var, nasıl derim?" dedim. - Demokratikleşme konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu da aynı. Demokratikleşme insan haklan ile ilişkilidir. Demokratikleşme yeni yasalar demektir. Kuşkusuz insan haklan da önemlidir. Çünkü belirli kültür davranışlarının bir haflada değiştirilmesi beklenemez. Bazen bazı yabancı kişiler bu soruna basit bir biçimde yaklaşırlar ve hemen değişmeniz gerektiğini söylerler. Ancak değişmesi gereken ilk şey yasalardır, ki bu zaman alır. Eğer kendi yasalannızı kendiniz yapmak istiyorsanız. bu işteki sorumlu insanlann manüğının değişmesi gerekmektedir. Bazen Türkiye'nin iç siyasasının çok karmaşık olduğu ve milletvekillerinin ise daha ilerlemek için buna zaman bulamadıklan CARLOS CARDERERA Madrid'de doğan Carlos Carderera (55) üçüncü kâlip ohrak diplomasi mesleğine başladıhan bir yıl sonra 1969 da Senegal 'e gönderildi. Ikı yıl sonra Ankara 'ya gelmiş, bir yıl sonra da başkâtip olmuştu. Ankaradan 1974'te Uruguay 'a giden Carderera müsteşarlığa vükseldikten sonra Dışişleri Bakanlığı 'na genel müdür yardımcısı olarak döndü. tkiyıl sonra ABD ve Kanada Işleri Genel Müdür Yardımcısı oldu. Bu görev kendisine Washington Büyükelçiliği 'nde 2 numara olmanın kapısını araladı. I989'da bakanhğa genel müdür olarak döndü. 1993 'te bir yandan büyükelçiliğe yükselirken, aynı anda da eski gözağnsı Ankara 'ya atanıyordu. Carderera nın çeşitli nişanları bulunuyor. ilginç bir kader çizgisi sürdürerek bu kez Ankara 'dan Madrid 'in önemli ilişkileri bulunduğu Ârjantin 'e, yine bir Latin Amerika ülkesine gönderiliyordu. olmamıştır. Yeni bir siyasacıya ve yeni bir koalisyon hükümetine sahip olduğunuz için yeni bir tutuma da sahip olduğunuz doğrudur. Hükümet, Batı'ya karşı tutumunu ve Avrupa'ya karşı olan ilgisini sürdürmeyi öngörür. .Ama aynı zamanda gelişmek de ister, ilişkiler çok önemlidir. Türkiye'nin tutumunu anlamıyonım. Türkiye'yi nasıl bir bakış açısı ile gözlemleyeceğinizi anlayamazsmız. İspanya'da da aynı şey olduğunu her zaman söylerim. Ispanya Avrupa'ya aittir. Aynı zamanda saçma görünmekle birlikte. Latin Amerika ile de çok özel bir ilişkimiz ve bu ilişkiye de özellikle gereksinimimiz var. İki düşünce arasında bir seçim yapabileceğinizi düşünmüyorum. Çizilen yolda bir değişiklik olmamıştır - Türkiye'deki insan haklannı 20 yıl öncesiyle karşüaştırdığınız zaman neler değişmiştir ya da değişmeıniştir? Birincisi, Avrupa'da hassas bir konu olan insan haklan üzerinde otuz yıl öncesine luyasla daha degişik sorular sorulmaya başlanmış olmasıdır. Yirmi yıl öncesine kıyasla Türkiye'de demokratikleşme konusunun bugün daha fazla konuşulmasının bir nedeni de budur. Durumun daha iyi olup olmadığını bilmiyorum. Türk toplumu siyasal olarak daha açık görüşlü olmuştur. Ancak bu anlamda daha kanşık bir durumdadır. Eğer yanlış bir şey varsa bu gözlemlenebilir. Bu sorunun çözümü önce gerçeği kabul etmekle başlar. Ondan sonra tartışmalarla olumlu adım atmış olur. Türkiye'de bir seminerde bu alanda Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği konusunda konuşmam gerekiyordu. Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası. AB'nin tam üyesi olması için de demokrasinin tam olmasından söz ederken. Ispanya'nın da ancak tam demokratık bir ülke olduktan sonra AB'ye girdiğini örnek olarak gösterdim. Bana o gün, "Neye dayanarak Türkhe'nin demokratik olmadığını söylüyorsunuz" diye sordular. Dışişleri Bakanı düşünülür. Aralanndaki kavga yüzünden başka bir siyasetçinin koalisyonuna katılmıyorlar ve kendilerini eğitemiyorlar. Sizin de bildiğiniz gibi Meclis'te reformlar uzun bir süre yapılamamıştır. Bu, Türk yetkililerinın bunu istememelerinden ya da bunun gerekliliğini anlamamalanndan kaynaklanmıyor. Çünkü parlamento pek çok konuyla uğraşıyor. Geçen yıl aralıktan sonra bile halk için çalışmak zor oldu. Şizin açınızdan değil de benim açımdan sorun, halkın verilen mesajlara karşı çok duyarlı olmasıdır. Bu, Türkiye hakkında beklediğimizden daha fazla şeyler istenmesinden kaynaklanabiliyor olabilir. Çünkü siz topluluğa girmek istiyorsunuz. Bu noktada dikkatli olmak gerekir. Bazen Türkiye'nin de olduğundan daha fazlasını istediğine ilişkin sözler duyuyorum. Ancak şunu söylemeliyim ki ben, "Eğer biz sizden değişmenizi Lstemezsek, sizin bir türlü değişıneyeceğinize" kani oldum. - Türkij^'nin AB'ye tam üyeliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Eğer Türkiye'nin A\Tupa Birliği'ne üye olması güç bir süreç ise, Ispanya'nın durumu çok daha sınırlıydı. Bu bizim çok zamanımızı aldı. Vetolar vardı ve ilginç olan ıse vetola dan birinin Fransa'dan gelmesiydi. Şimd Fransa ile çok yakın ilişkimiz var. 1975'te Franco ldüğünde topluluğun üyesi olmak istiyorduk. AB'r.jı ününde derin bir düş kınklığı vardı. Ama bize gerçek demokrasinin yorumunu anlatmadılar. Bu öyle kararlaştınlmıştı. Biz AB'ye gimek istiyorduk. Çünkü o günlerde, Franco öldüğünde, Franco'nun düşünceleri de ölmüştü. Beş yıl sonra 1980'lerde bile Fransa'da tanm ile uğraşan kişiler Ispar r a'dan korkmuş ve böylece veto etmişlerdi. Bu bızim için düş kınklığıydı ve Franco'nun ölümüne değin bunu beklernek zorunda kalmıştık. Bu deneyimin Türkiye için de her zaman yararlı olacağını söylüyorum. Eğer değişmezseniz topluluğa giremezsiniz. Bazen "tspanya'nın AB'ye girmek için önce yardım aldığı ve sonra İspanya'nın demokratikleştiği'" söylenir. Bu doğru değildir. Biz önce demokratikleştik ve sonra topluluğa girdik. Türkiye, birçok şeye karşı gözlerini kör eden, Gümrük Birliği Anlaşması'nı imzaladı. Bana göre Avrupa, bugün anlaşmalara bağlı kalmalıdır. Türkiye'nin AB'ye hemen üye olmasını anlamıyonım. Bu zaman alacaktır. Ispanya'nın durumunu incelemenizden başka bir seçeneğinizin olduğunu da düşünmüyorum. Biz istenmediğimiz zaman Latin Amerika ile ortak pazar kurabilirdik, ama bu olanak dışıydı. Latin .Amerika ile ticaret yapmamız gerekiyordu ve yaptık da... Ama bu böyle yürümez. Bu, Avrupa'dan farklıdır. Coğrafı olarak en önemli kentiniz Avrupa'dadır. Zaten Osmanlılarla Avrupa'daydınız. İnsanlann büyük bir çoğunluğu ile lstanbul ve Ankara'da karşılaşıyorsunuz. Bazen Ispanyollar Türkiye'ye geldiklerinde çok şaşınrlar. Çünkü gelmeden önce Türkiye'nin, Mısır ve Fas'tan farkı yok sanırlardı. Buraya gelince de Türkiye'nin çok Avnıpai bir ülke olduğunu söylerler. - İlk ve bugünkü gelişleriniz arasında Türkiye'deki laikliği kıyaslar mısınız? llk olarak sosyolojik nedenden dolayı bir değişiklik olmuştur. Bugün günlük yaşamda dini simgelerle daha çok karşılaşıyoruz. 30 yıl önce Ankara'da bu kadar çok cami yoktu. Kocatepe Camıi sadece büyük bir camii değil, avnı zamanda kentin simgesidir. Önce. hatta fstanbul'da bile çok daha az cami vardı. Bugün nereye gitseniz bir cami görürsünüz. Camiler ve başı örtülü genç kızlar lstanbul hakkında ilk izlenimi yaratıyorlar. Bu önceleri karşılaşmadığımız bir durumdur. Bunun gerçek nedeni köyden kente olan göçtür ve bu insanlar dine daha yakındırlar. Günlük yaşam daha çok dinsel nüelik kazanmıştır. Bana göre üçüncü neden ise sadpcç Islamı degil, JsJami olraayan partilerin bile Isiam dininin amaçlannı kullanarak insanlan kendilerine çekebileceklerini düşünmeleridir. Bu nedenledir ki Türk toplumunda tslamiyetın varlığını daha kolay algılayabiliyorsunuz. Bugünlerde siyasada bir değişiklik olabileceğini sanıyorum. Hükümet laikliğin bir olay olduğunu söylüyor. Bazı partilerin, bazı politikacılann ya da bazı kişilerin Islama daha yakın bir devlet biçimine sahip olmak istediklerini sanıyorum. - Laiklik tehlikedemi? Tehlikenin yakın olduğunu söyleyemem. Bu zor bir soru. Ama yine de laikliğin değişebıleceğine inanmıyorum. Laikliğin Türk kimliğinin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Çünkü Atatürk'ün Türkiyesi'ne ne oidu? Çok değişmiştir. Kendi kimliğini yeniden keşfetmiştir. Ulkenin sınırlannı sınırlamış ve çokuluslu bır imparatorluktan çıkmıştır. Atatürk Türkiye'ye yeni bir kimlik kazandırmıştır. Sizin kimliğinizin öğelerinden biri laikliktir. Bu Türkiye'de din özgürlüğü olmaması anlamına gelmez. Elbette dın özgürlüğü olacaktır. Ispanya da böylesine bir değişikJik geçirdi. Yakın zamana değin Katolik Kilisesi politikaya çok kanşmaktaydı. Bunun devlet için ve özellikle kilise için iyi olmadığını düşünüyorum. Çünkü kilise bir biçimde devletten daha iyi olmalıdır. Bu onlann siyasaya kanşmasının nedenidir. Bazen siyasal kanşıklıklar ortaya çıktığında özellikle kilise hiç de iyi olmayan şeyler yapmayabaşlıyor. Kilisenin bundan kurtulması gerekmektedir. - Elbette siz buraya ilk geldiğinizde bö\ le bir sorun yoktu, ama yine de İspam a ile Türkiye'yi bölücülük açısından karşılaştırabilir misiniz, diye sormak isterim. Sizin sorununuzun büyük olduğunu düşünüyorum. Ama bizim de sorunlanmız var. Bazen insanlar çok korkmuş gibi görünüyorlar. Bazı okuduğum makalelerde "Bask modeli"nden söz ediliyor. Pek çok kişi Türkiye'deki bölücülük sorununun Bask modeli ile çözümlenebileceğini söylüyor. Buna en azından ben inanmıyorum. Sorun eskisi kadar büyük değildir. ama hâlâ teröristlerimiz. bölücülerimız ve dolayısıyla sorunlanmız vardır. Türkiye'deki durum çok farklı. Türkiye'de bölücülük sorunu ülkenin en fakir yörelerindedir. İspanya'da ise en zengin yörelerindedir. Farklılık buradadır. İkinci fark ise, Franco öldüğünde tspanya halkının tamamı değil ama çoğunluğu yöreye özerk siyasal bir düzen verilmesini istedi. Sağ buna karşı çıktı ama çoğunluk böyle bir açılmada birleşti. Türkiye'nin durumunda ise TürkJer "Türkiye'nin üniter bütünlüğünü" yeni kimliğinin bir parçası olarak kabul etmişlerdir. Fark buradadır. Üçüncü fark ise. İspanya'da solun, özerkliği için bölgelerde çaba harcaması ve Türkiye'de ise solun Kemalist ve "ünherlikten" yana olmasıdır. Öyleyse Türkiye'de bir bütünlük vardır. Önemli farklann olmasından dolayı farklı modeller başkalan için her zaman yararlı olmayabilir. Benim kanımca sizin sorununuz için halkla dıyalog başlatmak gerekir. Teröristlerle, PKK ile diyalog başlatın demiyorum. Diyaloğun halkla, toplumla olmasını öneriyorum. Bunun olumlu gelişmeler sağlayacağına inanıyorum. Türk toplumu artık tartışıyor ve bu Türkiye için yeni bir şeydir. Üç yıl önce geldiğimde halk tartışmıyordu. Bu üç yıl süresinde halk tartışmalara katılmaya başladı. Söylediğim gibi bir sorunu çözmenin başlangıcı, o konuda bilgi sahibi olmakla başlar. Türk insanı orada bir sorun olduğunun farkındadır. Bu sorunu nasıl çözebilirsiniz? Bask modelini önermezdim. Bunu çözmenin yolu. Ecevit'in her zaman söylediği gibi demokratik yollarla olmalıdır. Bu zor bir sorundur, ama bölücülükten kurtulmanm başkaca mucize bir yolu yoktur. Sürecek ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İlk Kurtarılacak Kişi! Köy Enstitülerinin kurucusu, büyük emekçisi Ismail Hakkı Tonguç'un "Softalık" başlıklı yazısı, Yeni Ufuklar Dergisi'nin Şubat 1960 sayısındayayımlanmış. Gerçek- te yazı, bir somşturmaya Tonguç'un verdiği yanıt. Ton- guç'un "SOF7/U./K"yazısınıokurlarasunmakistiyorum: "'Körijkörüne bir davaya bağlanıp ayak direyen ki- şi'lehn tuttuklan yola softalık diyoruz. Bu yolu seçen softalar, insanoğlunun ilerlemesinî önieyici tûrlü engel- ler yaratmışlar, onu mutluluktan yoksun bırakmışlardır. Insanlığın tarihi, yobazlann yarattıklan haksızlıklar, iftira- lar, onlann işledikleri cinayetlerie lekelenmiş, kirietilmiş- tir. Tarih sayfşlannda yer almış, softalaria ilgili olaylan okurken yüzümûz kızanr, tüylerimiz dikenleşir. Bireylere bu kadar çok zaran dokunan yobaz nasıl tû- remekte, nerede bannıp beslenmekte, hangi silahlan kullanarak toplumlan nasıt kavurmaktadır? Bu ne biçim- de bir sosyal yaratıktır? Onun zararianndan korunabil- mek için bu noktalann aydınlatılması gerektir sanıyorum. O, soysuzlaştınlmış dinsel kurumlarla, laikleştirilme- miş eğitim ocaklannın dölüdür. Softayı hoşgörüden yok- sun aile, medrese, okul, üniversite gibi kurumlar yara- tıriar. Bilim, sanat ısınlanyla aydmlatılmayan toplumsal çev- re, kişisel çıkan amaç edinen her türlü teşkilat onu bes- leyip büyütür; türlü inançlaria, çeşitli silahlaria donatır; toplumun başına bela kesilecek duruma getirir. Bu çark- lar, dın softası, eğitim softası, politika yobazı.. gibi çe- şitli softa tiplerini palazlaştınhar. Softalann hepsi, bireylehe dünya nimetlen arasına si- yah birperde germeyi, bilgisiz halkı karanlık bir dünya- ya kapatmayı iş edinirien toplumun duygulannı okşamak suretiyle onun kapılganlığından faydalanarak kendi da- valannı yünıtmeye bakarlar. Bağnazlığı bir alışkanlık ola- rak benimseyen yobazlar başkalanna sataşmayı, saldır- mayı da huy edinmişlerdir. Bu umulmadık zamanda en yakınlanna, canciğer dost gibi davrandıklanna saldıra- bilirier. Softa, birnjh hastasıdır. Korkulacak bir yaratık- tır bu bahtsız. Ulusumuz softalardan çok çekmiştir. Eğer onlar her devirde şu veya bu şekilde, uygariık dünyasına yönelti- len arabanın tekerieklerine kazık sokmasalardı bugün biz de ileri toplumlann yanında yer alabilirdik. Türk halkının her bakımdan gen kalmış olması onlann yüzündendir. Softalar, kadının amansız düşmanıdıriar. Kadını köleleş- tiren onlardır. Kadınlann toplum hayatına kanşmalanyo- bazlan ifrit eder. Onlar kız en^ek bütün çocuklann laik okullarda eğrtilmelerini kabul edemezler. Kısacası, ulu- sumuzu bilimin, güzel sanatlann nimetlerinden yoksun bırakanlar; devletimizin tam anlamıyla laik devlet haline gelmesini önleyenler, softalaria yobazlan tuzaklanna dü- şürenlerdir. Halkı 'insan haklarına' kavuşturmanın tek çaresi Batı uygariığını kayıtsız şartsız kabul etmektir. Softalar buna yanaşmak istemezler. Çünkü onlar aydınlıktan hoşlan- mazlar. Onun için uygahığı amaç edinen her davranışa çelme takmanın yolunu bulurtar. Softalığın zarartanndan korunmak için devleti ve bü- tün eğitim kurumlannı laikleştirmek gerekir. Dağ başın- daki çobanın çadınndan zenginlerin konaklanna kadar bütün aile ocaklannı, insan eğiten her kurumu bilgi ışıl- dağı ile aydınlatmayı ülkü edinmelidiraydınlanmız. Köy- lü kentli, zengin fakir, ileri veya gen zekâlı her çocuğu çatısı altında toplayan laik ilkokulu yurdun her bucağı- nayaymak bu ülküyü gerçekleştirmenin ilk şartıdır. Eğit- bilimin ilkelerine göre işletilen okullann yaygın olduğu çevrelerde softa, bannacak bataklık bulamaz. Çünkü la- ik okulda yetişenlerin yaşadıklan çevre, bilimin, tekniğin, güzel sanatlann esehehyle donatılır, aydınlatılır. Softar nın şeninden ancak bilgili, laik yurttaşlârla kıgfculma\ mümkündür. . ~ **•• Softalann en teNikefi olduklan devirier, devlet işleri- ne kanştıklan, devleti idare edenleri baskı altında tuta- bildikleri yıllar olmuştur. O zaman yobazlar birer milli kahraman gibi ortaya çıkıp çalım satmaya başlariar; söz- le, yayın organlanyla etrafa zehir saçahar; gerçek aydın- lan sindinher. Bu yüzden gericilik şahlanır; devrimlerin başını yemeye başlar. Ülkücü aydınlann böyle devirler- de sıks durmalan, softadan daha cesurolmalan, yiğitçe davranmalan, savaş alanından kaçmamalan gerektir." Ismail Hakk Tonguç, bunlan sanki 37 yıl önceden bu- günleri görüp de yazmıştır. Okurlardan dileğim, bu yazı- yı kesip saklamalan, zaman zaman okumalandır. Ton- guç'un bu yazısı, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vak- fı'nın Tonguç'la ilgili olarak hazıriadığı, "Tonguç'un Ki- taplaşmamış Yazılan /" yaprtının kapağında -özet olarak- yer alacak. Kitabın 17 nisana yetiştirileceğini vakıf yöne- ticileri açıklıyorlar. 148'in (okul numarası değil, altınlannın ağırlığı) kendi oğlunu 1993-94 ders yılında, okumakta olduğu imam- hatip okulundan alıp, Ayrancı Lisesi'ne kaydettirdiğini kaç kezdir yazıyorum, ne bir açıklama ne de bir yalan- lama! Refahlı birçok milletvekili de aynı şeyi yaptı. Ku- ran kurslannın, imam-hatip okullannın laik okullar gibi ol- masını istemezler kanılarınca. çünkü oralar, onlann oy depolan! Camiler de sanki siyasi şubeleri. Camilerden çıkıp, saldınya, öldürüye geçıyorlar! Imam-hatipli olmak- la övünen, çalım satan Refahçı milletvekilteri, çocukla- nnın hangi okullarda okuduklarını açıklayabilirler mi? "Köktendinciliğe Karşı Uluslararası Konferans"Xa bir anısını anlatan Ankara Üniversitesi lletişim Faküttesi es- ki üyelerinden, eski TRTcı Rifat Aras, Turan Dursun'un kendisine söylediği şu sözü aktardı: - Birşeriatçı, karanlığın körkuyusunda, öylesine inan- dınlmıştır ki bir insanı öldürecek kadar insan sevgisin- den yoksun bırakılmıştır. O nedenle, önce karanlıktan kurtanlması gereken kişi, işte odur! Duyuru: Degerli eğitimcilerimizden yazarOrd. Prof. Dr. Ismayıl Battacıoğlu, ölümünün 20. yılında bugün Ankara'da TÜBİTAK Salonu'nda saat 13.30'da anılı- yor. BULMACA SEDAT YAŞAY SOLDAN SAĞA: 1/ Tanzimat'tan sonra hazırlanan ve fikıh hükümleriyle bu konudaki türlü ıçtihadı bir araya 3 getiren medeni ka- nun. 2/ Ayağm üs- tündekı tümsek yer... Bircetvel tü- rü. 3/ Sazın en ince " ses veren teli... A- vuç içi. 4/lzmir'in bir ilçesi... Zayıf, 8 kuru, sıska. 5/ Gü- Q ney Amerika'da ya- şayan birtukan türü. 6/Türk halk edebiyatında çoban türküsü. 7/ Bir dinsel tören sırasında Kuran'dan okunan on ayetlik bölüm... Bir bas- 3 ki teknigi. 8/ Kiraya verile- 4 rek gelir getiren mülk. 9/ c Rütbesiz asker... Eleme yöntemıyle yapılan kupa organizasyonlannın iki kar- şılaşmadan oluşan evresi... 8 Tantalelementininsimgesi. Q VXTCARTOAıNAŞAĞIYA: 3 1/ Polonya'ya özgü bir halk dansı. 2/ Anlann çıkardığı bir tür salgı... Eskiden harman ürünlerinden onda bır oranında alı- nan vergi. 3/Ormanlık ve çalılık yerlerde yaşayan güzel ötüş- lübirkuş.4/llaç... Ağn Dağı'na verilen bir başka ad. 5/Eski dilde su... Rutenyum elementinin simgesi. 6/Layık olma, uy- gunluk. II Yerfıstığı. W "Gideceksin —-'lann çalkantısın- da;BalıklarçıkacakyolunakarşıcL'Sevineceksin" (Orhan Ve- li). 9/ Eyerin arka bölümü... Anadolu'da, özellikle Doğu Ka- radeniz'in yüksek kesimlerinde yaygın geçici kırsal yerleşme.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle