06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 ŞUBAT 1997 PAJVRTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI adaletinden uzaklaştı' • Ekonomi Servisj- Faze karş. olduğunu sö>leym Refah Partısi'nin DYPıle yaptığı koalisyonun. kimseye önemli bir veşı yükü gerirraeden sıcak paraya çok daha kâriı hr ortam sağladığını kayosden Istanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı ^ahya Ankan, "1996 yılında yükselen faizler sonucı, Türkiye'ye gelen yabatcı portföy yatınmcısı, ha;al bile edemeyeceği kazaıçlar sagladı. Gene bu arada REFAHYOL hükümeti rant gelırlerine öngörülen beyanname verme zorunluluğunu erteleyffek yerine stopaj oranını yizde 10'dan yüzde 12'yeçıkarma yolunu seçti. BöylelikJs ûniter vergi sistemindea vazgeçerek vergi adaletinden uzaklaşmışlardır" dedı Ataş'ta sessiz sedasız üretin • tSTANBUL(AA)-Zarar ettiği gerekçesiyle 23 Ekim 1996 tarihinde bir basın toplantisıyla üretimin durdurulduğu açıklanan Ataş Rafinerisi'nde, yaklaşık iki aydan bu yana sessiz sedasız üretim gerçekleştiriliyor. Ataş Rafinerisi'nin ortaklanndan BP'nin Dış Ilişkiler Müdûrü Deniz Zeynıoğlu Güzelöz, rafinerinin üretimini durdurmasından sonra da ortakJann hükümetle temaslannın sürdüğûnü ve büyük zararlann nedenlerinin anlatıldığını söyledi. Mevcut yapıda sadece Ataş'ın değil, özelleştirilmesi gündemde olan Tüpraş'ın da büyük zararlannın söz konusu olduğuna dikkati çekti. Tekstilcilepden mağazalar ânciri • ANKARA (ANKA)- Istanbullu tekstilciler, üretimlerini mağazalar zıncin kanalıyla pazarlamaya hazırlanıyor. 7 tekstil Iruruluşu, mağazalar zincir» kurmak amacıyla ayn bir şirket oluşturdu. "Ataks Mağazacılık ve Ticaret AŞ" adı verilen şirketin sermayesi 5 milyar lira olarak belirlendi. Şirkette Ataks Tekstil Dış Ticaret AŞ 4.7 milyar lıralık pay aldı. Kalan hisseler, Bilsar Tekstil Sanayii Dış Ticaret AŞ, Beyseer Tekstil Dış Ticaret AŞ, Ceylan Pazarlama Tekstil AŞ, Gals Tekstil Konfeksiyon AŞ, Promar Tanm ve Tekstil AŞ ile Tuncalılar Tekstil AŞ arasında paylaşıldı. İstanbul Halk Ekmek, 10 bin liralık ucuz ekmeğin acısını, pahalı ekmek verdiği kamudan çıkanyor Halk Ekmek'te çifte standart• İstanbul Halk Ekmek'in 14 bin liradan ekmek verdiği kamu kurumlanndan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi, kendi finnını kurarak ucuz ekmek üretme karan aldı. SEDAOĞUZ Vatandaşa 10 bin lira- dan ucuz ekmek satarak büfeleri önünde kuyruk- lar oluşmasına neden olan İstanbul Büyükşehir Be- lediyesi'ne bağlı Istanbul Halk Ekmek şirketi, ka- mu kuruluşlanna 14 bin liradan satış gerçekJeşti- riyor. Refahlı belediyenin "oy kaygısr nedeniyle verdiği ucuz ekmeğin maliyetini, halkın vergi- istanbul Halk Ekmek, vatandaşa ucuz, kamu kuruluşlanna pahalı ekmek satarak çifte standart uyguluyor. leriyle finanse edilen kamu kuru- Kurumu gibi kurumlara yüzde 40 Hastanesi'nin kendi fınnjnı kur- Istanbul Büyükşehir Belediye- luşlanna yükJediği ifade edilerek oranında yüksek fıyatla ekmek ma karan alarak ekmeği 8 bin 500 si Başkan Danışmanı Hiisevin İstanbul Halk Ekmek şirketinin "bir eByle verdiğini diğer etiyle al- cuğma" dikkat çekiliyor. İstanbul Belediyesi'nin hasta- neler, üniversiteler, Kredi-Yurtlar vermesi, bazı kamu kuruluşlan- nın tepkisine yol açıyor. Bu çerçe- vede, ekmek ihtiyacını İstanbul Halk Ekmek'ten karşılayan Ba- kırköy Ruh ve Sınir Hastalıklan liralık maliyetle üreteceği belirti- liyor. Bu durumda, hastane ekmek başına 5 bin 500 liralık kârelde et- miş olacak. Besli. 10 bin liralık ekmeğin hal- ka "maHyetine" verilirken, kamu kuruluşlanna belli bir kâr marj ly- la satış yapıldığını söyledi. Besli, kâr marjının oranı konusunda açıklama yapmadı. Kamu kurumlannm ek- meği ihaleyle aldıklannı be- lirten Hüseyin Besli, 300 gramlık ekmek için 14bin li- ralık fiyatın uygun bulundu- ğunu savundu. Besli, hijye- nik şartlara uygunluğu açı- sından da tercih edildikleri- ni ve kamu kuruluşlanna ödemelerde bir aylık vade avantajı sağlandığını söyle- di. İstanbul Fınncılar Odası Başkanı Fahri Ozer ise özel sektöre ait fınnlann, kamu kuruluşlan ihalelenne katıl- madığını belirterek. "Türld- ye'de ekmek, şeker ve benzi- ni ucuz yaparsan ikridar olursun. tktidar partileri de bunun peşinde. Biifelerde 10 bin liradan satılan ekmeği, halkın vergUeriyle faaliyet gösteren kamu kurumlanna 14 bin liradan satarak çifte standart uygulamak yanlış- hr. Özel sektör finnlan, ka- mu kuruluşlannın ekmek ihalelerine kaolmıyor,zaten İstan- bul Halk Ekmek'in srvasi bir ku- rum obnası nedeniyle gjrseler de kazanmalan mümkün değiL Ayn- ca özel sektör finnlaruun kamuya ekmek vermek için üretim kapa- siteleri vetmez" dedi. REFAHYOL. eğitim ve dinlenme tesislerini satışa çıkardı Aydın <da trilyonluk tesis satışı tstanbul Haber Servisi- REFAHYOL hükümeti. çeşit- li kurumlara ait Aydın 'daki eğitim ve dinlenme tesislerini satışa çıkardı. "Sanhk Sosyal Tesis" başlığı ile verilen ihale ilanlannda, DSl'ye ait Aydın GevTek yöresindeki 105 bin metrekarelik sosyal tesis için 1 trilyon 41 milyar lıra değer konuldu. REFAHYOL hükümeti, 6.2 katrilyon lira olarak he- sapladıgı ve "Denk Bütçe" di- ye sunduğu 1997 Türkıye büt- çesininin açıklannı kapatmak için sosyal tesisleri ihale ile satmaya başladı. Hükümet, bütçe denkligini, 1 katnlyon 445 triryon liralık vergi dışı gelir, lojman ve kamu arazile- rinin satışı, gecekondulara ve- rilecek sertifikalar, köprü se- netleri ile PTT'nin T'sinin özelleştirilmesinden sağlaya- cak. Satış için gazetelere veri- len ilanlara göre, Aydın Gev- rek yöresindeki Devlet Su tş- leri Genel Müdürlüğü'nün, üzerinde eğitim ve dinlenme tesisleri bulunan, toplam 105 bin 731 metrekare yüzölçüm- lü sosyal tesisleri (döşeme ve demirbaşiarhariç) için 1 tnl- yon 41 milyar lira "muham- A,. ydın Gevrek yöresindeki Devlet Su Işleri Genel Müdürlüğü'nün, üzerinde eğitim ve dinlenme tesisleri bulunan toplam 105 bin 731 metrekare yüzölçümlü sosyal tesisleri (döşeme ve demirbaşiarhariç) için 1 trilyon 41 milyar lira "muhammen bedel" belirlendi. men bedd" belirlendi. Deni- ze sıfirolduğu.veönündende- nize girildiği belirtilen tesisle- rin, ilanda şu özellikleri sıra- lanıyor "Tesislerde idare bi- nası dışında 32 adet ikiz. 28 adet tek ve 4 adet özel konut bulunmaktadır. A\ nca gazi- no. personel \atakhaneleri bekçi evi çok amaçlı salon, iis- tü kapalı etrafi açık yemek ve dinlenme saloıüan me\ cuttur. 300 tonluk su deposu, antma tesisleri ve güneş enerjisi var- dnv" Aydın Yenıhisar ilçesi Mercımek yöresindeki Köy Hizmetleri Genel Müdürlü- ğü'nün eğitim ve dinlenme te- sıslerinin yüzölçümü ıse 219 bin 200metrekare. 693 miryar "muhammen" bedelle satışa çıkanlan Hazine'ye ait arazi ve tesısın özellikleri şöyle: "Tesis sığ bir koyda denize sı- Ar olup önünde denize gnil- mektcdir. Toplam 38 ev mev- cut olup, gazino ve \emekha- nesi bulunmaktadu-" Aydın Yenihisar ilçesi Kı- züyer yöresınde Enerji ve Ta- bii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik Işlen ve Etüt Idaresi Genel Müdurlüğü'ne ait eği- tim ve dinlenme tesisinin yü- zölçümü 148 bin metrekare. 691 milyar lira "muhammen" bedelle satışa çıkanlan bu te- niz manzarah. Aydın'da satışa çıkanlan bir diğer sosyal tesis de Tür- kiye Kömür lşletmeleri'nin eğitim ve dinlenme tesisi. 46 bin 900 metrekare yüzölçüm- lü tesis için 465 milyar lira "muammen" bedel belirlen- di. Tesısin özellikleri şöyle: "Tesis, denize smr olup beto- narme karkas durumda 16 adet dubieks, 256 normal top- lam 272 adet konut ile yüzme havuzian, gazinolar, idare bi- nası. açık barlar, güneş enerji- si ve antma tesisleri mev cut- tur." Shell, Mobil ve BP'nin 'Kara Kitap'ı yazıldı Petrol şirketlerinin büyük kaybı Ekonomi Servisi - Shell, Mobil ve BP ürünleri için başlatılan ve 21 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu eşgüdüm komitesi tarafından yürütülen Tûketmeme kampanyasj" çerçevesinde. Türk-İş'e bağlı Petrol-lş "Kara Kitap" yayımladı. Yayına göre kampanya sonucunda bu şirketlerin satışlannın ayda yaklaşık 1.5, 2 trilyon lira değerinde düştüfiü tahmin edıliyor. "Shell-Mobil-BP için Kara Kitap ve Tûketmeme Kampanyamız" adını taşıyan yayında, 6 .zy öoce başlatll^p kampanyaya,200 bin sürücü. 175 küçük şirket, kooperatif ve kuruluşun katıldığı, aynca uluslararası işçi konfederasyonlan, çevre ve tüketim loıruluşlanndan da büyük destek alındığı vurgulanıyor. 113 ülkeden 20 milyon işçıyi kapsayan ve 400 sendikanın üyesi olduğu Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel lşler Sendikalan Federasyonu (ICEM), Avrupa Maden, Kimya ve Enerji Işçi Sendikalan Federasyonu (EMCEF) ile çeşitli ülkelerden 16 sendika tarafından üç şirketin ürünleri için tûketmeme kampanyasına yoğun çaba harcandığı kaydediliyor.Yayında, Türkiye'de ılk kez üretimden gelen gücün yanı sıra, geniş bir katılımla ^tûketimden geten" gücün de PJL etrol-lş tarafından yayımlanan kitaba göre tûketmeme kampanyası sonucunda üç şirketin satışlan ayda yaklaşık 1.5-2 trilyon lira düşüş kaydetti. Yayında, 6 ay önce başlatılan kampanyaya, 200 bin sürücü, 175 küçük şirket, kooperatif ve kuruluşun katıldığı vurgulanıyor. kullanıldığına dikkat çekiliyor. Işçi ve kamu çalışanlan konfederasyonlan, odalar, çevre, şoför, tüketici demekleri, çeşitli meslek örgütleri, demokratik kuruluşlar ve bazı partilerin desteği alınan kampanyanın, bugüne kadar en genış katılımlı "tüketim boykotu" olduğu kaydediliyor. Uluslararası tekel halindeki bu üç şirketin, programlı olarak işçileri sendikasızlaştırmasmın altındaki ana nedenin, Türkiye göndeminde hızla yükselen özelleştirme kavramı olduğu kaydedilen yayında, "49 yıl önce bu firmalann işçileri Petrol-lş'i kuranlardL Bu nedenle de, bu firmalann sendikalı olmalannın devamı bizim onurumu/du. Tüketimden gelen güçün kullanılnıasu dünyanın en kolaj, en risksiz ve a> nı zamanda en iyi sonuç alıcı ve demokratik mücadele biçimlerinden biridir. BU şirketfer dev boyutlu uluslarötesi tekeller olabilnier. Ancak onlann en zaaayfi tarafı ürünlerinin saün aunmamasıdır. Petrol tş olarak sendika hakkı tanımadıklanndan ürünlerini tükermeme özgürlüğümüzü kullanma kampanyamızı benzeri sorunlaıia karyüaşılan diğer işyerleri için de gerçekleştirmeyi hedeflliyoruz" deniliyor. DUNYAYA BAKIŞ/LONDRA ERGIN YILDIZOĞLU Dünya ekonomisinin manza- rası sık sık belirgin bir şekilde değişiyor. Galiba değişmeden kalan tek şey, istikrarsızlık. Yaklaşık iki sene önce dolar 80 yen, 1.35 mark düzeylerinde sürünürken, hem küresel mali sistem için birtehlike oluşturu- yor hem de "Bu gidişle daha ne kadar uluslararası rezerv para olmaya devam edebilir" sorusunu gündeme getiriyor- du. Bugün manzara farklı. İki sene önce piyasalara müdaha- le ederek doları yükselmeye zorlayan merkez bankalan, bu- gün dolann çok fazla yüksel- mesinden şikâyet ediyor. ön- ceki hafta yapılan Yediler Gru- bu toplantısında bu endişeleri- ni dile getirdiler. Ancak küresel mali piyasalar, iki sene öncesi- ne göre çok daha keskin bir bı- çagın üzerindeler. Merkez ban- kalannın müdahale etmesi da- ha riskli. Dolann yönü nasıl değişti? 1980'lerin ortasında hem dolar yükseliyordu hem de New York borsa endeksi. Do- lar 1975'te 210 yen ve 2.49 marktan, 1985'te 283 yen ve 2.94 mark düzeyine kadar yük- södikten sonra düşmeye baş- ladı. İki sene sonra 1987'de, bir bc>rsa krizi yaşandı. Dow Jo- n « indeksi 2000'in altına düş- tCj Sonra dolar düşmeye de- vam ederken borsa yavaş ya- VEŞ toparianmaya başladı. 1 Ç90'lannbaşındaJaponya'da gîyrimenkul piyasası çöktü. Banu borsa izledi ve Japon elonomısi şiddetli bir resses- yın\a birlikte bir mali krize gir- d i Yıne 1990'lann başında, Av- rtoa'da gümrük duvarlan kalk- t ı /e Ortak Para Birimi'ne geç- rre süreci başladı, başlar baş- lanaz da duvara tosladı. Orta- Vî çıkan mali kriz içinde Alman Karkı'nın önemi ve degeri art- maya başladı. Bu sırada Japon yatınmcılan, dolann değer kay- betmeye devam edeceğini dü- şünerek ABD kâğıtlarından uzak duruyoriar, ABD şirketle- ri ise ülke içindeki ekonomik durgunluktan dolayı gelişmek- te olan piyasalara göç ediyor- lardı. Sermaye hareketleri do- lara olan talebi azattıyor, arzını ise arttınyordu. Yenin aşın derecede değer- lenmesiyle Japon ekonomisin- deoluşan basınçla Japon ban- kalan, mali açıklannı kapatmak için, ellerindeki ABD ve Avrupa kâğıtlannı satmaya başlayarak bir borsa krizi yaratma nokta- sına doğru hızla yaklaşıyorlar- dı. Değerli Alman Markı ve bu- na bağlı frank da bu ülkelerin uluslararası rekabet gücünü azaltarak işsizliği arttınyor, dur- gunluğu uzatryordu. Dolann bu derecede prestij kaybetmesi ise ABD açısından jeopolitik bir sorun da yaratıyordu. Lazar Freres Yatınm Bankası'nın or- taklanndan Feli Rohatyn, ABD kongresine "Dolann geri- lemesi, ABD'nin ekonomik li- deriiğini veprestijini tehdit edi- yor. Bu, bizi diğer ülkelerin in- safına terk ettiği için belki de uzun dönemde karşılaştığımız en önemli tehlikedir" diyecek- ti (Time 20.03.95). Gerçekten de yabancıların elinde biriken ABD borçlannın hacmi 600 milyar doları aşmış- tı. Bildiğiniz gibi ABD, Alman ve Japon merkez bankalan, bu sorunun çözümünü o kadar güvendikleri serbest piyasaya bırakmak yerine, müdahale et- meyi tercih ett'ler ve bu eğilimi, milyariarca dolar satın alarak tersine çevirdiler. 1995 yılı boyunca piyasalar, merkez bankalarının yarartığı Dolar: Nereye Kadar? Dolardaki artş Amerikan şirketlerinin rekabetini tehdit ediyor. basınç yönünde dolar almaya başladılar. Japon ekonomisin- deki durgunluk ve borsadaki gerileme, Japon sermayesini yükselmekte olan dolara ve ABD kâğıtlarına yönettmeye başladı. Peş peşe uygulanma- ya konulan milyarlarca yen hacmindeki ekonomik destek paketleri ve düşük faizler de yeni zayıflatıyordu. Bu arada, 1995 başında Meksika krizi, gelişmekte olan piyasalara gü- veni sarstı. ABD sermayesi ge- ri dönmeye başladı. ABD şir- ketlerinde ise işçi çıkarmalara ve küçülmeye dayanan bir ve- rimlilik artışı görülüyor, kârian artıyordu. Bu, borsayı daha da güçlendirdi. ABD borsasının çekim gücü dolarda talebi art- tırdı. Ancak mark ve yendeki gerileme, bu ülkelerin durgun- luktan çıkmalarına yetmediğı için, para piyasalan ABD'deki göreli olarak düşük işsizliğe ve istikrarlı büyümeye bakarak fa- izlerin bir daha düşmeyeceği- ne karar verip dolara daha faz- la yöneldiler. Nihayet, Almanya'da artan işsizliğe ve bütçe açıklanna pa- ralel olarak Avrupa Para Birli- ği'ne ilişkin beklentiler de de- ğişmeye başladı. Piyasalar, ge- çen hafta tartıştığımız gibi Or- tak Para Birimi'ne geçilmesi halinde bunun ilk anda hesap- lanandan çok da düşük bir dü- zeyde gerçekleşebileceğini, EURO'nun marktan daha zayrf bir para olacağını düşünmeye başladılar. Bu, dolara olan ilgi- yi arttırdı. Gelinen noktada durum Geçen bir sene içinde dolar, yen ve mark karşısında sırasıy- la yüzde 50 ve yüzde 25 değer kazanarak 124 yen ve 1.68 mark düzeyine yükseldi. Mer- kez bankalannın isteği doğrul- tusunda dolar yükselmişti, a- ma anlaşılan fazla yükselmişti. Şimdi değerli dolar, ABD şir- ketlerinin uluslararası rekabet gücünü, Alman Markı'nın za- yıflaması, Avrupa'dakı Alman egemenliğini tehdit etmeye, it- hal fiyatlarını yükselterek mali- yetleri etkilemeye başladı. Dü- şük dolar döneminde, iç piya- saya yönelik birçok Japon şir- keti üretimini dolar alanlarına kaydırdığı için, Japon ekono- misinin enerji, hammaddenin yanı sıra sanayi mallannda da ithalat bağımhlığı artmıştı. Yen zayıflamaya devam ettikçe it- hal girdi maaliyetleri artıyor, bu da şirket kârlannı olumsuz et- kiliyordu. ABD, Alman ve Ja- pon matiye bakanları, dolann yükselmesinin artık durması gerektiğini savunmaya başla- dılar. Önceki hafta toplanan Ye- diler Grubu toplantısından bu isteği ifade ederek çıktılar. Dolann yükselmesinin dur- ması gerekiyor! Gerekiyor da nasıl? Halen, ABD'de düşük iş- sizlik ve büyüme ortamından dolayı, bir enflasyonist basın- cın oluşması endişesi var. Öy- leyse faizlerdeki ilk hareket yu- kan doğru olacak. Buna karşı- lık Almanya başta olmak üze- re Avrupa'da durgunluk devam ediyor ve işsizlik artıyor. Bura- da, faizlerin henüz yükselmeye başlaması yönünde bir beklen- ti yok. Hatta daha da düşmesi mümkün. Japonya'da da ben- zer bir durum söz konusu. Ay- nca Japon bankaları portfolya değerini korumak için en azın- dan mali yılın sonu olan 31 marta kadar dolann değer kay- betmesınden yana değiller. Bu koşullarda, eğer Yediler toplan- tısında ifade edildiği gibi "dö- viz piyasalan gerçek ekonomi- nin dinamiklerini yansıtacaksa" dolann gerilemeye başlaması için bir neden yok. Nitekim Zu- rich Kemper Investments'in baş ekonomisti David Hale'e göre "Dolann daha fazla yük- selmesi riski var" (Financial Tımes 10.02.970. Meryll Linch New York Müdürü Wayn Gri- gull da aynı fıkirde: "Ekonomik temele bakarsak, dolann mar- ka karşı çok daha fazla yûksel- me olasılığı var." ANZ Lond- ra'nın Mali Piyasalar Araştırma Bölümü Başkanı Jeremy Bo- oth da "G-7 ne derse desin, dolar güçlü kalmaya devam edecektir" inancında (Wall Street Journal 12.02.97). Meryll Linch grubu analistleri, dolann yıl sonuna kadar 1.8 mark düzeyine, High Frequ- ency Economics Incs.'ten Carl Weinberger de mart sonuna kadar 129 yene yükselmesini bekliyorlar. Dolar basıncının yenden marka doğru kaydığı- nı söyleyenlerin sayısı artıyor. Merkez bankalan ise para pi- yasalan ile sermaye piyasalan arasındaki ilişkiyi göz önüne alarak Dow Jones'un 7000'e vurduğu, Avrupa borsalannın rekoriar kırdığı bir sırada şid- detli bir müdahaleden çekini- yorlar. Dünya ekonomisi yine i- ki ucu kirli bir çomağa benziyor. Piyasalar kendi haline bırakıldı- ğı takdirde, ekonomik dinamik- lerden dolayı dolar yükselme- ye devam ederek üç büyük ekonomi üzerinde oluşan ba- sıncı arttıracak. Borsa, tehlike- li yükselişine devam edecek. Müdahale edildiği takdirde ise para piyasalarında ve sermaye hareketlerinde ani bir dönüşe yol açarak borsayı tepetaklak etmek mümkün. PAZARI YAKUP KEPENEK Evrim, Eleme ve Demokrasi Dünyada son yıllarda görülen hızlı değişimin kay- nağı, bilim ve teknolojideki gelişmelerdir. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin "yaşam suyv " da bilimsel çalışma özgürlüğünün tam anlamıyla var olmasıdır. Ülkemizde bilimsel çalışmalann, özellikle top- lumsal bilimlerde, "yasa/cç;"biranlayışın kıskacın- da tutulduğu bilinmektedir. Son günlerde ise fen bilimleri alanında ilginç birtartışmayaşantyor. TÜ- BlTAK'ın Charles Darwin üzerine ünlü bir yapıtı dilimize kazandırmasına karşı, yoğun bir saldırı başlatıldı. Hiçbir bilimsel araştırmayadayalı olma- dan, üstelik adlannın önüne prof. dr. ya da doç. dr. yazan kjmilerinin "fetvasıyla" bilime saldın serai- lendi. TÜBlTAK'ın çalışma alanı fen bilimleridir. Öy- le anlaşıltyor ki "bilim düşmanlığı" girişimlerinden fen bilimleri de payını alacaktır. Öncelikle belirtelim ki kimi gerçekten geri kalmış beyinlerin tersini yaymak istemeîerine karşın, Dar- win'in "Türierin Kökeni" (1859) adlı çalışması, et- kisini giderek artan bir biçimde sürdürüyor. Evrim Kuramı ekonomiden genetiğe, bilim felsefesinden doğrusal olmayan karmaşık dizgelere dek hemen tüm bilim dallannda uygulama alanı buluyor. Hız- la değişim yaşanan bir ortamda, evrim kuramlan- nın irdelenmesi, yenilenmesi ve geliştirilmesinden daha doğal ne olabilir? Doğallıkla, Darwin üzerine yapılan araştırmalarda son yirmi yılda bir "patla- ma" olduğu, bilim dünyasında özenle vurgulanıyor. "Evrimsel ekonomi" kuramı alanında önemli geliş- meler yaşanıyor, demekler kuruluyor, dergiler çı- kanlıyor. Türkiye'de "hoşgörülmeyen " işte bu tür gelişrne- lerdir. Bu nedenle olacak hükümet, TÜBİTAK, YÖK ve tüm üniversiteleri tam anlamıyla kendi sultası- na almak için yoğun bir uğraş veriyor. Elde edilmek istenen yalnızca bu kuruluşlardaki "kadrolar" ya da "parasal olanaklar" değildir. Hükümetin amaçladı- ğı, bu kurumlann asıl işlevlerinden, daha doğrusu "variık nedenleri" olan bilimsel araştırmalardan da- ha çok uzaklaşrnalandır. Günümüzde Evrim Kura- mı'na saldınnın başka hiçbir anlamı olamaz. ••• Evrim Kuramı "doğal eleme ilkesine" dayanır. Doğada "en iyi" ve başanlı "uyum" sağlayabilen- lerin yaşadığı, varlığını sürdürdüğü, bunu başara- mayanlann da elendiği öngörülür. Türkiye'de evrim kuramı aslında işlemiyor; da- ha doğrusu, tam anlamıyla "tersine" işliyor. Türkiye'de giderek artan oranda ailenin parasal durumuna bağlı duruma gelen eğitim düzeninin, toplumun en yetenekli çocuklannı ve gençlerini seçtiği ve öne çıkardığı söylenemez. Kimi yete- neksizlerin yalnız parasal güçleriyle "yükseldiği", yeteneklilerin de yoksulluklan nedeniyle elendiği bir eğitim düzensizliği egemendir. Bu düzensızlik çok büyük öiçüde ilkellik ve fosil üretiyor. Bilim adamı ve sanatçı olarak uluslararası düzleme çıkabilecek değerieri seçemeyen, yetenekli gençlerini ya işsiz ya da sıradan işlerde çürüten bir yapı söz konusu- dur. Eğitim düzeni yeteneklere göre seçme yapa- bilseydi, ne ilkokuldan üniversite sonrasına uzanan uzun çizgide kendisi bu öiçüde geri kalır ne de başta kamu yönetimi olmak üzere topluma yön veren birimler bu öiçüde "niteliksizliğin" ve yeter- sizliğin en ait çizgisinde kalırdı. Ülkemizde kurumlann genel olarak iç işleyişle- rinin de yetenek ve becerilere dayalı olduğu öne sürülemez. ••• Doğal seçimin hemen hiç işlemediği, daha doğ- rusu tam anlamıyla tersine işlediği yer, çok büyük çoğunluğuyla siyasal partilerdir. Oysa asıl siyasal partilerde "partinin program ve tüzüğüne" bağlı kalmak koşuluyla düşünce canlıhğı ve çözüm üre- timi esas olmalıdır, ancak bu yotla "toplumun önü açılır", yeni politikalar üretilir, tartışılır ve yaşama geçirilir. "Doğal işleyiş" budur. Böyle olmayınca partiler, toplumun sorunlanndan uzak, içine kapa- nık, içlerinde yarasalar uçuşan eski binalara dö- nüşmüş bulunuyor. Son günlerde TBMM'de bulunan sol etiketli iki partide, DSP ve CHP'de olanlar, aslında örgüt içi devingenliğin, canlılığm ve doğal eleme süreçleri- nin yokluğundan kaynaklanıyor. Birleşme bir yana bu partiler, yaşanmakta olan "ülkeyi karanlığa sü- rükleyen gelişmeler" karşısında, kendi aralarında işbirliği bile yapamıyoriar. Bu noktalara nasıl gelindiğinin çok yeni ve so- mut bir ömeği geçen günlerde CHP'nin Izmir ll Başkanı Osman Özgüven ve il yöneticilerinin gö- revden alınmalanyla bir kez daha görüldü. Parti- nin, geleneksel olarak en üretken birimlerini söküp atmasının kimlerin ekmeğine yağ sürdüğûnü, ye- rel yönetimlerde yaşananlar ve hükümetin yaptık- lanyla toplum acıyla her gün yaşıyor. Yetersizliklerin birikiminden demokrasinin doğ- ması kolay olmuyor. Eiıerjide hedef üretime uymuyor ANKARA (ANKA) - Dış Ticaret Müsteşarlığı, 2000 yılında ihracatın öngö- rülen düzeyde gerçekleşe- bilmesi için sanayinin ge- reksinim duyacağı eleknnk enerjisi miktannın, 2000 yı- lı için hedeflenen düzeyin üzerinde bulunduğunu belir- ledi. Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafindan yapılan bir araş- tırmada. 2000 yılı için 47 milyar dolarlık ihracat he- deflendiğine dikkat çekile- rek, bunun gerçekleşmesi için enerji talebinin 154.3 milyar kilovatsaate ulaşma- sı gerektiği vurgulandı. Kalkınma planlan kapsa- mında Enerji ve Tabii Kay- naklar Bakanlığı'nin öngör- düğü hedefleT ise bu düzey- lerin altında bulunuyor. Enerji Bakanlığı 2000 yılın- da toplam elektrik enerjisi tüketiminin 130 milyar kilo- vatsaata çıkacağını tahmin ediyor. Dış Ticaret Müste- şarlığı tarafindan gerçekleş- tirilen araştırmada, elektnk enerjisi üretimini arttırmak için alınması gerekli görü- len önlemler şöyle sıralan- dı: - Elektrik açığının önle- nebilmesi için ivedılikle çok sayıda ve büyük kapasitelı yatınmlar planlı bır biçimde başlatılmah, bu kapsamda nükleer santrallar, ithal kö- mürlü santrallar, doğalgaz santrallan ile yerli linyit ve hidrolik enerjiye dayalı sant- ral projeleri ele alınmalı. - Kısa vadedeki elektrik enerjisi açığını önlemeye yönelik olarak ele alınabile- cek doğalgaz santrallan için gaz rezervierine sahip yakın ülkelerden ek gaz sağlanma- sı konusundaki projeler üze- rinde önemle durulmalı. - Yeni üretim projelerinin seçiminde, ülke gereksinim- lerine en kısa zamanda ve en ekonomik çözümlerle yanıt verecek öncelikler belirlene- rek, hidroelektrik projelerin yanı sıra çoklu yakıt kulla- nan santrallar üzerinde has- sasiyetle durulmalı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle