23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYW CUMHURİYET 17 ŞUBAT 1997 PAZARTESİ HABERLER Ceıaevi ziyaretleriyle yargıya baskı mesajlan veren bakana CHP, DSP, ANAP ve DYP'den tepki 'Kazan'm sanlda cüppesi ekak'• Camhurbaşkanı Süleyman Demirel gazetecilerin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın BekirYıldız'ıziyaretiyle ilgüi sorulanna. "Siyasi bir soru, o yüzden cevap veremem. Başkalan nasıl olsa konuyu değerlendirecek" yanıtını verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Icra- atı \e -kandal açıklamalanyla REFAH- YOL'm en çok tartışılan kabıne üyesı Şev- ket Kaan'tn. Adalet Bakanı sıfatıyla par- tisıne .akın tutuklulan cezaevinde zıya- Tet ede-ek yarg\ organlanname&aj verme- yi sürcürmesı tepkiyle karşılandı. ANAP Genel3aşkanı MesutYılmaz. Kazan'ı ıs- tifaya ;ağırarak. "Hiikümet hakkındaki gensorudan sonuç alamazsak, münferit olarak değeriendireceğûniz bakanlann başmda Adalet Bakanı gelir" dedı. CHP. Kazan'ın "kavukve cüppe" giyerek "ni- yetineuygun vere gitmesinT önerdi. Yarpya mesaj da ıçeren cezaevı ziya- retlennı Sıncan'dakı şenat provasını dü- zenlemesi nedenıyle Devlet Güvenlık Mahkemesı'nce tutuklanan eskı Belediye Başkam Bekir YıMız'la sürdüren Adalet Bakanı Kazan, gınşimının "insanT amaç- lı olduğunu savundu. Kazan, haberi "skandal" olarak duyuran Kanal D yöne- timi hakkında savcılığına suç duyurusun- da bulunacağını v e Radyo Televızyon Üst Kurulu'na da şıkâyet edeceğini açıkladı ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ıse Kazan'ın bundan sonra yapabileceği tek luzmetin. "istifaetmek" olacağını söy- ledi. Gazetecilenn konuya ılişkin sorula- nnı yanıtlayan Yılmaz. Kazan'ın "gafla- nna" artık ahştıklannı. ancak Yıldız'ı zi- yaret etmesının "daha önce emsali olma- yan ve savunulması mümkiin ounayan" bir davranış olduğunu belırtti Türkıye'de Adalet Bakam'na yalmzca RP'lı bazı fanatiklerin güvendiğinı kayde- den Y ılmaz. "Sayın Kazan,yedibuçukay- lık icraamta gü\enHirliğini, tarafsizlığııu kaybetmiştir. Bundan sonra da bu bakan- lıktagörev yapması mümkiin değildir. Ya- pabileceği tek hizmet istifa etmektir1 " de- di. Yılmaz. Kazan hakkında bir gınşim- de bulunup bulunmayacaklan yönündeki soruya. "Bi/im hükümct hakkında bir gensoru önergemiz var. Eğer orada netice alamazsak ondan sonra münferit olarak değerlendireceğiıniz bakanlann başmda Adalet Bakanı geüV yanıtını verdı. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit de Kazan'ı bakanlıktan istifaya çağırdı. E- cevit, "Madımak suçlulanmn avukatu nasılAlevi düşmanıolduğunu her gün gös- teriyor. Bakanlıktan çekilmeli. Sincan Belediye Başkanı'nı bakan olarak değil, insan olarak zharet etnıiş. O halde insan Şevket Kazan, bakan Şevket Kazan'ın yakasını bıraksuT dedi. CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin. Kazan'ı, istifaya çağırarak, "Bakana tav- siyemiz. AdaletBakanfağı'ndanistifaedip, başına bir kavuk, sırtına bir cüppegiyerek, eline veşiltespih alarak niyetine uygun gö- revegitmesidir" dedı. Keskin, şunları söy- ledi: "Bu girişimle, RP'nin, sistemle he- saplaşma anlayışı içindeolduğu bir kez da- ha ortaya çıknuşbr. Bir taraftan, özel mi- lis kuvvetlerL, öbür taraftan topluımımu- zun büyükçe bir bölütnünii suçlayan ha- karet dolu üsluplar. diğer yandan gönlün- de ve kafasında Humeynı aşkının ışıklan yanan insanı cezaevindeayaretyaklaşımı. RP'nin sistemk hesaplaşma karan içinde olduğunu gösteriyor. Kazan'ın başında bu- lunduğu kamu y önetim birimi. çağdas,de- ğerlere göre adaletin dağıtılması için gerek- li olan zemini oluşturmakla görevlidir. Sa- yın Kazan da bu hirimin bakanıdır. Sayın Bakan, başındabulunduğu birunin işleviy- leçakışmayan bir anlavişıyürütmektedir." CHP İstanbul Mılletvekilı Mehmet Se- vigen de Kazan tarafindan yanıtlanması is- temiyleTBMM Başkanlıgı'nayazılı soru önergesi \erdi. DY'P Genel Başkan Yardımcısı Meh- met Gölhan ise koahsyon ortağını örtülü biçımde eleştırmeyı tercih etti. Gölhan. gazetecilerin sorusu üzerine. "Ben olsay- dını yapmazdım, gitmezdim.gitmemesiiyi olurdu" dedı. Gölhan. Kazan'ın ziyarete gitmesının yargıya müdahale anlamına gelıp gelmediğıne ılîşkın soruya. "Yetkive davranış 'Bakan a aittir. Çeşiüiyorumla- ra neden olabilir. Eylemi, bükümette sı- kıntılara neden olabilir. Ancak. hükümet sorunu değüdir" karşılığını verdi. DYP'li Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez de Kazan'ın ziyaretinın adaleti zedelediğini behntı ve üstü kapalı olarak istifaya çağırdı. Erez, "Bir Adalet Bakanı'nuıyargılanmasısüren biriniceza- evinde ziyaret etmesini adalete saygısızlık olarak göriiyorum. Adalet Bakanı tarafsızdır. hareketiisetarafsızlığı zedeliy- or. Bu durumdayapıbnası gereken şey beV hdir" dedi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ıse gazetecilerin bu konudakı sorulanna, "Siyasi bir soru,o yüzden cevapveremem. Başkalan nasıl olsa konuyu değerlendire- cek" yanıtını verdi. Adalet Bakanhğı'nın ilk döneminde cumhuriyet tarihınin en kapsamlı tayin ka- ramameîennden binnı hazırlayan Şevket Kazan. icraat \e açıklamalanyla kamu- oyu gündeminden düşmedi. Eski Içışleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında hazırla- nan fezlekeyi geri göndermesı üzerine Ankara Cumhuriyet Savcısı Nihat Artn- ran tarafmdan protesto edılen Kazan. Aczmendi tankatı üyelerinı sank. sakal ve cüppeyle mahkemeye gönderen ceza- evi yöneticıleri hakkında suç duyurusun- dabulunan DGM Savcısı NuhMeteYük- sel hakkında da soruşturma açtırdı. Ka- zan'ın ılk icraatından bın Ankara DGM'de yargılanan Sıvas davası sanıkla- nnı. "aileleriyk daha rahat görüşebilme- leri" amacıyla Sı\as Cezaevı'ne naklet- mek oldu. Kazan, Avrasya feribotunu kaçıran ve IBDA-C örgütü üyesı olmaktan yargıla- nan terönstlen de tzmit Cezaevi'nde Şe- ker Bavramı'nda zivaret etti. Laik kadın hareketi sürecek 4 Şeriat diıı cleğil siyaset' ,\NK.4R\ (Cumhuriye: Bürosu) - 'Şeriata Karşı Kadın Yürüvüşû'nü gerçekleştıren kadın platformu. ey lem- lerini. 8 Mart Dünya Kadmlar Gü- nü'nü de kapsayacak şekilde genışlet- meyı hedefliyor. Çağdaş Hukukçular Demeği Başkanı Şenal Sanhan, şeri- atın sadece dim ınanç olarak değerlen- dirilmesinden rahatsız olduklannı, ey- lemlerinın "tslamın kutsal değerterine değiLdinin siyasallaştınlması veçağdı- şırejimözlemcUerine karşı olduğunu" vurguladı. Sanhan. eylemcı kadınlara hakaret içeren y ayınlar yapan şeriatçı basın hakkında dava açacaklannı bıl- dirdi. Başkenttekı kadın eylemi. şeriatçı basın ve DYP'nin yanı sıra Başbakan Necmettin Erbakan'ı da rahatsız etti. Erbakan'ın, yürüyüşten önce toplanan partisınınbaşkanlık dıvanında. eylemi engellemek için gırişimde bulunmadı- ğı gerekçesiyle Içışleri Bakanı Meral Akjener'e tepkı gösterdiğı öğrenıldı. Erbakan, toplantıda, bu tür eylemlenn kamplaşmalara >ol açacağını savuna- rak "Kızılay'ıngöbeğindeböylebiryü- rüyüşe nasıl izin verdiler. N'erilmemesi gerekirdi" dedı. ÇHD Genel Başkanı Şenal Sanhan, cumartesı günü 52 örgüt \e 10 bınden fazla kışinın katıhmıyla gerçekleştir- diklen yüriiyüşle amaçlannın üstünde birnoktaya ulaştıkJannı bildirdı. Ülke- dekı karanlık tabloy a karşı söylemden çok eylemle mücadele edilmesı gerek- tiğini kaydeden Sanhan, hükümetin. bir yandan Susurluk kazasıyla ortaya çıkan çetelerle. dığer yandan da tankat pisliğiy le "ülkeyitozadumana boğdu- ğunu" dile getirdı. Güneydoğu'daki te- rörden de ıktidann sorumlu olduğunu söyleyen Sanhan, "Fakat bunlardan daha tehliketi biçimde kendini bir yer- lere gizlemeve çalışan. ama kadınlan ezerek, karanlığını daha da arttırmak isteyen şeriatçı tırmanma var. Çürfi- meyemi, şeriata mı karşı bir eylem ola- eağını hep biriikte tartiştık ve bugün- lerde birinci hedefin şcriat olduğunu saptadık. Yürüyüşün adı da şeriata karş yûrüyüş oJdu" diye konuştu. AMAP lıden Mesut Yılmaz'ın şeri- atı dn olarak değerlendirerek. eylem- lerinı desteklememesıni de eleştıren Sanhan, şeriatın dın değıl. dinın siya- sallaştınlması olduğuna dıkkat çekti. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler, 'Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü'nü değerlendirirken, "Herkes şeriatı farklı yorumluyor. Biz şeriata din olarak algılıyonız, dine karşı yürünmez" dedi. ANAP'tan kadm yürüyüşüne katılmamasınm savunması 'Dine karşıyürümeyiz y ANKAR\ (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler, "Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü"ne destek vermemelennin gerekçesmi. "Şeriat din demek, dine karşı yürümeviz" diye açıkladı. Bınlerce kadının katıldığı yr ürüyüşe önce destek verme eğiliminde olan, ancak daha sonra görüş değıştıren ANAP, bu konudakı eleştınler üzenne savunmaya geçti. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Keçeciler, dün düzenledıği basın toplantısında, her türlü demokratik gırişimi desteklediklerinı belirtirken kadınlann gerçekleştırdığı "Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü"nü içenk olarak doğru bulmadıklannı söyledi. Keçeciter, "Herkes şeriatı farklı yorumluyor. Biz şeriatı din olarak algılıyoruz, dine karşı yürünmez" görüşünü savundu. Basın toplantısında Tuzladakı gemı yangınına da değınen Keçeciler. yangının nedeninın hükümetin ihmalı olduğunu söyledi. TPAO gemisinin bakıma alındığı özel tersanenm ortaklanndan binntn DYP İstanbul 11 Sekreten olduğuna dikkat çeken Keçeciler. "Neden DYP'den ses çıkmıyor. hükümetten ses çıkmıyor" diye sordu. Özelleştırme kapsamında olması nedenıyle gemının Pendık Tersanesi'nde bakıma almmamasını da eleştıren Keçeciler, "Birtersanenin özeUeştinne kapsamında olmasu onun kamu görevi yapma özelliğini ortadan kaldırmaz'* diye konuştu. Korucu yasayı tamtnadı • Resmi Gazete'de 4 Eylül 1996tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren İller tdaresi Yasası uyannca silahlannı bırakmalan öngörülen korucular yasayı çiğnedi. HULYATOPCU Doğu ve Guneydoğu Anadolu Bölgesı'nde PKK'ye karşı mücade- le ıçm oluşturulan ve sayılan 50 bı- ne yaklaşan korucular. yasalan bir kez daha çiğnedı. Korucular, Resmı Gazete'de 4 Eylül 1996 tarihinde ya- yımlanarakyürürlüğe giren ve koru- culann silahlannı 45 gün içigjşin^p teslim etmesini öngören yasaya'uy- madjlar. %<" Doğu ve Guneydoğu Anadolu Bölgesf nde teröre karşı oluşturulan koruculuk sistemi, koruculann işle- dikleri suçlarla tartışılır hale geldi. 4 Eylül 1996 tarihinde Resmı Gaze- te'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5442 sayılı İller İdaresi Yasası'nm geçıci 9 maddesi. halen geçicı ola- rak köy koruculuğu yapan kişılerin bu yasa yürürlüğe girdiğı tarihten itı- baren 45 gün içinde eüennde bulun- durduklan tabanca, makinelı taban- ca veya hafif makinelı tüfeklen mül- ki makamlara teslim etmesini öngö- rüyor. Yasada, koruculann silahlan- nı bu süre ıçensınde teslim etmesı halinde haklannda adlı tatbıkat ya- pılmayacağı belirtılmışti. Bukişıle- nn silahlannı teslim etmelen duru- munda valilerce silah taşıma ya da bulundurma ruhsatı venleceği vur- gulanmıştı. İller İdaresi Y'asası'nın yürürlüğe girmesinin üzerinden yaklaşık beş buçuk ay geçmesine karşın korucu- lann silahlannı teslim etmediklen bildinldı. Hukukçular. koruculann yasaya uymadıklan ıçın suç ışledik- lennı vıırguladılar. Koruculann dev- lete yardım etmek amacıyla oluştu- rulduğuna dıkkat çeken hukukçular. koruculuk sısteminın tekrar gözden geçirilmesi gerektığinı söylediler Olağanüstü Hal Bölgesı'nde top- lam 47 bin 444 geçici, 3 bin 96 gö- nüllü köy korucusu bulunuyor. Mü- cavir alanda 4 bin 871 korucu, 14 duyarlı ilde toplam 20 bin 791 koru- cu görev yapıyor. Diğer ıllerdekiko- rucu sayısı ise 704 olarakbildıriliyor. BIZBIZE CHP'den Medeni Kanun savunması ANKARA (ANKA) - CHP Genel Sekreter Yar- atncısı İzmir Mılletvekılı Mrgen Keteş. RP'nın anaya- a\a göre değıştirilmesı tek- lf'dahi edilemeyen madde- ferarasında sayılan Medeni lanun'un evlılikle ılgıli naddelerinı pratikte değiş- trmeve ve dinı nıkâhı tek iaşına yasalara uygun ola- ak gösterme>e çalıştığını •oUedi. Keleş. "Biz Medeni Ka- ııın'un geri maddelerini de- p^tirmek için çaba harcar- «n RP >ledeni Kanunu da- ıs da geriye gotürmek isti- w" dedi. Dıni nikâhın da- ıaöncekı dönemlerde kadı- \\ korumak için yapüdığınt »cyleyen Bırgen Keleş. ''Resmi nikâh artık bunun •trinialdt Resmi nikâh var- km bunu yaptırmak yerine dini nikâhla \etinen kadın- lar bu evlilikierini hiçbir şe- Iddeyasalarönünde ispada- vunazlar" dedı. SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr Susurluk sonrası yeni bulgu- lar ortaya çıkmaya devam edi- yor. Tank Ümit'in öldürülme- siyle ilgili tablo büyük ölçüde netleşmiş durumda. Çıplak bir gözle bile Tarık Ümit'in nasıl öl- dürüldüğünü anlıyoruz. Bunun için detektif olmaya gerek yok. Olayı soruşturan astsubay Ahmet Altntaş'ın, TBMM Su- surluk Komisyonu'na anlattık- lanyla ortaya çıkan ve belgeler- le kanıtlanan gerçeklere göre; ibrahim Şahin ve adamtan bu işin içindeler. Özel Tımcıler, Tarık Ümit'ı kaçırıp yok ediyorlar. Sırtlarını dayadıkları üst düzey yetkililer de onları koruyorlar. Olan Ah- met Altıntaş'a oluyor, sürgüne gönderiliyor. Manisalı çocukların örgütü- nü şıp diye ortaya çıkaran po- lis ve savcılık kurumu: bu kez bir türlü ibrahim Şahin ve arka- daşlarının suç örgütünü ortaya çıkarmayı başaramıyor. Soruş- turma bir yerde tıkanıp kalıyor. Polisin eli ayağı birbirine dola- nıyor, savcılık karar verrrıe Susurluk ve Sönen Işıklar. gecikiyor, tereddütler geçiriyor. İbrahim Şahin, DGM savcılığı- na ifade verdiğinde, Manisalı liseli gençlerden daha mı ma- sumdu ki onu tutuklamak DGM savcılannın aklına gel- medi? Tarık Ümit olayı benim ka- famdaaydınlandı. Benim elim- de ne belge ne de bilgi var. Yar- gınin ve polislerin elinde ise tonlarca belge bulunuyor. Is- terlerse ve gayret ederlerse el- lerinde bulunanlarla yeni sor- gulamalar yaparak bızim bil- mediğimiz başka gerçekleri de ortaya çıkarabilirler. Yok, bunca belge ve bilgiye rağmen. suçlular ortalıkta do- laşmaya devam ederlerse, bu devletin üzerindeki ağırlık da- ha da artacak demektir. Pislı- ğin temizlenmesi çok daha acılı olacak demektir. • • • Emniyet Istihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefı Av- cı'nın anlattıklarının ayrıntılan- na daldıkçatablo daha da kor- kunçlaşıyor. Hanefı Avcı, Meh- met Ağar'dan jandarmanın üst düzey yöneticilerine kadar birçok kurumun ve kişinin işle- rin içinde olduğunu yer, tanık ve belge göstererek anlatıyor. Örneğin Alaattin Çakıcı'nın MİT'ın adamı olduğunu söylü- yor. MİT Daire Başkan Yardım- cısı Yavuz Ataç'ın Nurullah Ağansoy'u yurtdışına kaçırdı- ğını belirtiyor. Bu anlattıklarına kanıt olarak Nurullah Ağan- soy'un, Almanya'daki ve Tür- kiye'deki polis ifadelerini gös- teriypr. Kimdir bu Yavuz Ataç? Ça- kıcı'nın en yakın adamıymış. MİT'in üst düzey yetkilısi, Ça- kıcı'nın adamı. Bunu ben söy- lemıyorum, Emniyet istihbarat Daire Başkanı söylüyor. Yine Istanbul'da, Bodrum'da ka- nunsuz şekilde para tahsilatı yapan JITEM üyesi subaylar, istanbul'da mafya anlaşmaz- lıklanna el koyan binbaşılar var Avcı'nın ifadesinde. Bir de Jandarma generali: Veli Kü- çük. Hanefi Avcı'nın anlattıklann- dan sonra bir hukuk devletin- de toplu tutuklamaların başla- ması gerekir. Çünkü anlatılan- ların hepsı bilgiye, belgeye da- yanıyor. Bankalara yatırılmış paralardan söz ediliyor ve ad- resleri gösterıliyor. Türkiye'de ise birçok insan Hanefi Avcı bunları ne cesaretle anlattı di- ye düşünüyor ve onun yaşa- mından endişe etmek gerekir diyor. JİTEM kurucusu Cem Erse- ver'i de kimin öldürdüğünü saptayabılmek, eğer ıstenirse çok kolay. Hanefi Avcı'nın ver- diği ipuçlan ve ısimler, cınaye- ti çözecek zengınlikte. Bütün mesele bunları kımin çözece- ği? ibrahim Şahin'ı bir türlü ya- kalayamayan Türk polisi. bu cinayetleri nasıl çözebilir? Hanefı Avcı, Cem Ersever'in de konuştuğu ve bilgi verme- ye başladığı için öldürüldüğü- nü anlatıyor. Yani, iktidar sa- hiplerinin konusanları sustura- cak güce sahip olduklannı be- lirtmek istiyor. Hatta Meclis ko- misyonunda, "Bunu üstlerine neden bildirmedin" diyen mil- letvekillerine şu cevabı veriyor: "Kime bildireceğim ki. Bu işin başında Mehmet (Ağar) Bey bunlarla beraber diyorum." Olay bu kadar açık. Mehmet Ağar hâlâ iktidar partisinin mil- letvekili. Mılletvekilleri de bu işi çözebilmek için soru sorma- dan önce Mehmet Ağar'ın do- kunulmazlığmı kaldırmalılar. Ağar, önce bir yargı önüne çık- sın. Ey Necmettin Erbakan! Ve ey Şevket Kazan! Biz ışıklan- mızı işte bunun için söndürü- yoruz. Pencerelere çıkıp ten- cere, tava ve düdüklerle pro- testolanmızı bu nedenle sür- dürüyoruz. Bu pıslik sürdükçe sivil takıp de devam edecek. ERDAL ATABEK Pompalı Tüfek... "- Kininizi içinizden eksiltmeyin?" "- Biz düşmanlanmızı biliyonız. Düşmanlanmızı takip ediyoruz." Kin, düşmanlık, nefret, cezalarını vermek, tehdit etmek. llki Refah Partisı Kayserı Belediye Başkanı'na, ikincisi Erbakan'ın da arkasında namaz kıldığı ima- ma ait olan sözler nasıl bir din anlayışını yansrtıyor? Din, insanlan doğru yola getirmek için, insanlar arasında sevgi, barış, dayanışma yaratmak için, insanlan rastgele topluluklar olmaktan çıkanp ce- maat (topluluk) olmalarını sağlamak için konmuş bağlayıcı kurallar değil mi? islam dini en son, son olduğu için de en olgun (mütekâmil) din değıl mi? İslam dini Allah'la kul arasına kimsenin girmesine izin vermediği için "ruhban stnıft" yaratmayan din değil mi? Biz dıni de. islamı da böyle biliyoruz, yan- lış biliyorsak düzeltmelere her zaman açığız. Şimdi, bu kin, bu nefret, bu düşmanlık nereden kaynaklanıyor? Müslümanlara yapıldığı söylenen zulüm nedir? • • • Bu tutumun kaynağı "din" değildir, "dinin siya- sallaşması "dır. "Dın" kendı özünde bir inanç sistemidir. Allah'ın kuluna emirleri, kulun Allah'a ıtaatidir. Bir dine ina- nan, inandığı dinin kurallarına göre yaşamak iste- yen insan inancında da yaşamında da özgür olma- lıdır. Kendısine inancından ötürü farklı davranılma- malı, vatandaşlık haklannda "üstün sayılma" ya da "aşağ//anma" gibi bir farklılık olmamalıdır. Laik bir toplum. dine ınananlara, inancına göre yaşamak isteyenlere de Islam olsun, Hıristiyan, Musevi-Budist olsun, ya da hiçbir dine inanmayan ateıst (dinsiz) olsun, hiç ayrım yapmadan yaşama hakkı tanıyan toplumdur. Ancak, siyasallaşmış dinın egemen olduğu bir toplum orada yaşayanlara eşitlik de tanımaz, öz- gür yaşama hakkını da veremez. Çünkü o toplum- da geçerli olan kurallar artık "egemen dinin kuraJ- lan"d\r. Bu kurallara inanmayanlar "azınlık" sayılır- lar, çoğunluğun denetimı altında yaşamak zorun- da kalırlar, ancak "kendilerine izin verildiği biçim- de" yaşayabilirler. Eğer, egemen din Islamsa bu ku- rallar "şer/af'tır. Eğer Hıristiyanhk, Musevılik "siya- sallaşmış din" olarak egemen olsaydı orada da ay- nı yaşama bıçimı olurdu. Türkiye'de uzun yıllar boyunca sağ partiler din- le ilgili konuları siyasal alanda kullandıkları zaman, bu tutuma yönelik eleştirileri "Canım, bunlann şe- riatla ne ilgisi var? Biz vatandaşın dini haklarından söz ediyoruz" demişlerdir. Böyle diye diye ucundan kulpundan dini siyase- te alet ederek oy toplamışlar, ama durum buraya gelince duralamışlardır. Oysa, son derece açıktır ki, eğer toplumun islami kurallara göre yaşamasını is- tiyorsanız "şeriat düzeni"n'\ getirmek zorundasınız. Eğer dinı "insan olarak, bireyın hakkı" olarak ta- nımlarsanız toplumunuzun laik olması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Çünkü, ancak laik toplumda her dinden insana, dine inanmayana da yaşama hak- kı vardır. Ancak laik toplumda her ınsanın inancıy- la ya da inançsızlığıyla eşrt ve özgür yaşama hak- kı vardır. Yok, dini "bireyin değil, toplumun ortak yaşama zonjnluluğu" olarak tanımlarsanız, dini si- yasallaştırmak zorundasınız. Fark buradadır. Türkiye'nin sorunu, yüzyıllar boyunca "b/rey"ye- tıştiremedığı için, birey haklarını tanıyamamış, özümseyememiş olmasındadır. Bırey yetişmeyin- ce de insanlar "birbirınin yaptığını yaparak" sosyal kimhklerine yaslanarak var olmaya çalışmaktadır. Böyle olunca da, tek tek ınsanlara "ıstediği gibi inanarakyaşamak" yetişmemekte, ille başkalarının da "kendilerı gibi olması" için kendilerinde bir "c/- hat coşkusu" hıssetmektedirler. Şımdı durum, bir "istediği gibi yaşama hakkı" çatışmasına dönmüş bulunmaktadır. Burada büyük bir tehlike yatmaktadır. Bu çatış- ma, bir biçimde toplumsal uzlaşmaya dönüşecek midır, yoksa bir \ç çatışmaya mı sürüklenecektir? • • • Refah Partisi büyük bir sorumluluk altındadır. Eğertopluma "siyasallaşmış din"\ dayatırsa Tür- kiye'nin sonunun nereye varacağını onlar da kes- tiremez. Ama, "Zararı yok, biz inancımız için öiün- ce de yaşanz" diyenlerin fanatizmine teslim olunur- sa çok kötü bir durum var demektir. Yok, Refah Partisı. Türkiye'nin sağ partilerinden birisı olursa kendi kımliğini açıkça tanımlaması ge- rekir. Bu da gerilim noktalarını yüksek akım vermek- ten uzak tutmayı gerektirir. Tansu Çiller ve DYP'ye söylenecek hiçbir söz yoktur. Onlar tarıh karşısında suçludurlar. Bu ülkenin laik kurumlarına ve laik vatandaşlan- na düşen görev de "aralannda hiçbir farkı önem- semeden laik cumhuriyet" temelinde güçbirliği yapmak ve hayatlannı. geleceklerinı korumaktır. Pompalı tüfeğin tehlikesi pompasında değil, te- tiğinde duran parmaktadır. DYP'li muhalifler oylamayı beldiyor ANK.\R.A (Cumhuriyet Bürosu)- RP'ntn rejım kar- şıtı gırişimlerine partilerinin sessiz kalmasından rahatsız olan bazı DYP mılletvekille- ri. hükümete karşı seslennı yükseltmek için Genel Baş- kan ve Başbakan Yardımcı- sı Tansu Çiller hakkındaki 3 soruşturma komısyonu ra- porunun oylanmasını bekli- yor. DYP'li bakanlan hükü- mette daha etkın olmaya zorlamak yerine. "RP üze- rimizegelmesin" uyansmda bulunan muhalıf milletve- killeri, partının oy oranının giderek endiğıne ilişkın ve- rilere dikkat çekmeye başla- dılar. DYP Genel Başkan Yar- dımcısı Mehmet Gölhan. dün düzenledıği basın top- lantisinda. parti ıçı gelışme- len değerlendirdı. DYP lıde- n Tansu Çıller'in kabine de- ğışıklığını gensoru sonrası- na bıraktığı yolunda yapılan değerlendırmelerın doğru olmadığını sa\ unan Gölhan. "Kabine değişikliği ihtimali yok" dedi. Gölhan, kendisi- nin de buna sıcak bakmadı- ğını. bakanlann uzun süreli görevde kalmasının daha yararlı olacağına inandığını söyledi. Bazı ilçelerin bele- diye başkanlannın il olmak içm istıfayı gündeme getir- dığıne dıkkat çeken Gölhan, "İçişleri Bakanhğu il olacak yerleri bilimsel olarak tespit etmeli ve buna göre hareket edümelidir" dedı. DYP'nin darbelerin ürünü bir parti ol- madığını, kimliğini arama gibi de sorunu bulunmadı- ğını kaydeden Gölhan, ANAP'ın hükümet ortakla- nnı karşı karşıya getirmek için çaba gösterdiğini öne sürdü. DYPHakkâriMilletvekı- li MustafaZeydan, Çiller' in de artık RP'lilerden rahatsız olduğunu belırterek "RP ıs- rar ederse hükümet bozu- lur" dedi. Denizli Milletve- kılı Haluk Müftüler de par- tıyı bölmek ya da parçala- mak gibi bir amaç taşıma- dıklannı belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle