29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 TEMMUZ 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 CRAMOFON İĞNESİ SELİM İLERİ "Ağaoğlu, Samet: Günümüz Yazarlanndan " Behçet Necatigil sözlüğüne böyle işlemiş. Doğum, ölüm tarihlerini de veriyor: 1909- 6 Ağustos 1982. Ölüm gününde Samet Ağaoğlu anılacak mı? Sonra, anılsa bile, hangi kimliğiyle anılacak? Behçet Necatigil, sözlüğüne böyle iş- lemiş. Doğum. ölüm tarihlerini de veri- yor: 1909-6 Ağustos 1982. Ölüm günün- de Samet Ağaoğlu anılacak mı? Sonra, anılsa bile. hangı kımliğiyle anılacak? Siyaset adamı Samet Agaoğlu'nu mu anacaklar. Türk htkâyesine katkisindan dolav ı mı anılacak'1 Hikâyelennı okuvan kaldı mı?.. Ama ben önce kendı anılanmdan söz açmak ıstıyorum. Ağaoğlu soyadıyla karşılaşmam, çocukluğuma rastlıyor. Meşrutivet dönemının iınlü Turkçüsü Ağaoğlu Ahmed"ın adını büyüklenmız andığından değıl. Cok başka bır sebep- le: Cihangır'den sevgılı arkadaşım Lâ- mia'nın doktoru. Ağaoğlu aılesinın bir kişısiydı. Anne.sı Müe>yet Hanını, Lâ- mia yı doktoruna götürürken. aıleyi iki- de birde \ urgulardı. Tabiı araya 2 7 Mayıs 1960 olavı giri- yor. Her gece radyo başında toplanıvo- ruz. Yassıada Mahkemeleri'nın ürküntü verıcı duruşmalarını dınlıyoruz. On bir yaşındayım. Duruşmaların seslerinden nefret ediyorum. Bununla birlikte her ge- ce radyo başında bulunmak. o günlerde, handiyse ulusal bır sorun. Bir gece Samet Ağaoğlu adı geçivor. Belki Samet Ağaoğlu da konuşuyor. ken- dını savunmaya çalişıyor. Babam'anne- me "Şair deği! miydi bu adam" dıye so- ruyor. Annem de "Galiba"\dıye yanıtlı- yor. Samet Ağaoğlu'nu, herhalde. Faruk Nafiz Çamlıberie karıştırıyorlar. Lâ- mia'nın doktorunun yakın bırakrabası. demek Yassıada'da tutuklanmış, yargı- lanıyor diye düşünüyorum lşin tuhafı. day ım Safa Yalçukda Yas- sıada da. Gazetelerde inanılmaz yazılar yayımlanıyor. Zavallı anneannem. haya- tında yüzünügörmediğı Reşideve Celâl Bayar'ın evlâtlığı olarak tanıtılıyor. Pe- ki nı>e bız Yassıada"dane\ lenmıze sızan o duruşmaları dınlıvoruz? Ya o sıralar. ya da: çok geçmeyecek. babam 147"ler ara>ında üniversitedeki göre\ inden. hukuk çığnenerek. uzaklaş- tınlacak. Daha doğrusu ko\ulacak. Ko- \ ulduğunu da bır sabah gazetelerdeki ha- berden okuyacak. Yassıada duruşmalarını izleyecek gü- cümüz. besbelli. tükenmiş. Neyle geçı- neceğımiz derdine düşülmüş. Samet Aâaoğlu'nun şaır olup olmadiğını kım- se kimseye sormuyor. Babam. Alman- ya'da. TeknıkÜniversite'dekonukprofe- sör olarak çalışma> a gıdiyor. Artık bır yı- kım havası esıyor... Topağacfnda bir villa Üç dört y ıl sonraydı. Cihangir"den ta- şınmıştık teşvikiye'deoturuyorduk. Ga- latasay Lısesı'nde öğrenciydım. Hava- nın güzel olduğu günler. y ürüy üşe çıkar, Ihlamur'a ınerdim. Kibrit kutusu apart- manlarla donanmış Topağacfnda hâlâ inatçı bır bahçe. bahçe içınde \erandalı bir villa vardı Buranın Ağaoğlu aılesi- ne ait olduğu söylenirdi. Veranda... Artık kaybolup gıtti haya- tımızdan. Sözcüğün yenı kuşaklara hiç- bırşey ifadeetmediğinisanıyorum. Söz- cük Portekizceden gelıyor. camlı taraça anlamına. O camlı taraçadan çok hoşlanırdım. Bahçedeki ağaçlar dallarıy la camlan sa- rar. taraça da ağaçlar arasında kaybol- Â ğaoğlu, Strasburg /\ Hatıralan'nda JT±. 1940'lannTürk hikayesine yeni bir pencere açmıştır. Yurtiçinden yurtdışına açılan bu hikâyeler, öğrencilik hayatından ızdüşümlerle donanmıştır. Sait Faik'in de aynı konu çevresinde öyküleri var. Ne var ki, Samet Ağaoğlu, Sait Faik'in o kadar duyarlı, mutsuzlukta bile mutluluk, uçarılık bulan söyleminin tersine. mutlulukta ölüm kaygısı taşımış, karanhk, erinçsiz, acının, hele iç acısının çok ağır bastığı bir dünyayı yansılamıştır. 7 azann son öyküsü "Mankenler", Yazko Edebiyat'ta yayımlandı. Geceleyin herkes yattıktan, şehir durduktan sonra mankenler mağazaiann vitrinlerinden çıkıyorlar, trafiksiz. insansız caddelerde kendi hayatlarını yaşıyorlardı. Sonralan çok düşündüm: Kimbilir hangi iç acılan, hangi önseziler, ileri yaştaki bir hikâyeciyi, insanlann. canlılann dünyasından büsbütün uzaklaştırmış, taş mankenlere sığınmaya alıp götürmüştü... muşgörünürdü. Samet Ağaoğlu'nu çok- tan ben hıkâyeci kımlığiyle tanınıiştım Topağacı'ndaki v ıllada kendisine rastla- yacağımı umardım. YasMada'dakılerıçin af çıkmış olmalı. Samet Ağaoğlu hangı kentteki cezaevınden dönmüştü' Bu dönem onun anı kıtaplarında ay nn- tılanyla. ınceden ınceye dile getırılmıi}- tır. Gerçı anlatımında savrukluk gezinıp durur: ama. siya.sal hayatıınıza ilişkın çok çarpıcı saptayımlar söz konuMidur. Arkadaşım Menderes'ı. Marmara'da Bir Adayı. İlk Köşe'yı anmak ıstıyo- rum Arkadaşım Menderes, Adnan Men- deres'e. Demokrat Partı'ye karşı olan gerçek dcmokratların. ınsan haklanna saygılıkışılerindeonaylayacağı.şu. çok çarpıcı sözlerle başlar: "kanunların. siyasi kişiliği üzerinde öviicii yazı \e konuşmaları yasak ettiği insanlardan biri. Onun \e daha birçok kimselerin. \ralanndabendevarim.Ta- rihte böyiesine bir kanun hahrlanııvo- rum. Ba/ı insanlara alabiidiğine küfiir etme>i suç saymavan. ama o insanlann iyi. güzel yanlanndan en küçük bir çizgi gölgesini ağır cezalann kayalanna çar- pan bir kanun! İslamlıkta \e başka din- İerde bir kısını mezheplerin bu renkte ta- assupları \ardı. O da şimdi tarihe karış- tı. Fakat, işte si\asetçilerin düınanın en medeni ülkesi olma >arışına girdiğini id- dia ettikleri memleketimi/de bu suç. bu \asak hâlâ hüküm sürüyor." Öyle sanryonjm ki. günümüzü yorum- lamak isteycnlere ışık tutuyoralıntı. Ilk Köşe, Samet Ağaoğlu'nun edebı- >at anılan kitabıdır. Millet\ekıllığı. ba- kanlığı sırasında aralarından koptuğu edebiyatçı dostlarını anlatır. Sonra bir ara yine Yassıada günlenne kapılır Duruşmalann belgeseü Galatasaray'da öğrencivken bütüıı okulun ılle seyretmesi zorunlu kılınmış bir belgesel seyretmiştık. "Sabık vesa- kıt" ıktıdann üşelen bu belgeselde Dol- mabahçe'den denız taşıtlanna bmdinle- rek. ha> li uygarbirortamda Yassıada'ya götürülüyorlardı tlk Klöşe'yı okuyanlar. bu 'film' sah- neM ıçın. a>lar sonra. ıktıdar üyelennin bır sabah çok erken saat Yassıada'dan alınıp Dolmabahçe'ye getirıldıklerinı. rollerini canlandırdıklarını da çok saşı- rarak okumuşlardır. Doğrusu. okudu- ğumda. en azından ben çok ^a^ırmış- tım... İlk Köşe'nin bazı başka sayfalan varkı.çok ıçlıanılarlayüklü. Sözgelimi. ikbal ıçındekı Samet Ağaoglu'na Ana- dolu'nun bir kentinden. unutulmuş şair Hamit Macit Selekler'ın \azdığı mek- tup. Almtıladığı mektupla Samet Ağaoğ- lu. siyasal seçimlenne körii könine bağ- lı kalmadığını kanıtlamıyor muydu? Zaten öyküleri de kanıtlamı\or mu? Necatigil bu ö>kiılerden şö>le söz açar: "Sanat gücünii daha ilk hikâyele- ri> le (\arlik \e V iicel dergileri, 1935) ka- bul ettirmiş olan Samet Ağaoğlu, hikâye- lerinde genellikle marazi tiplerin ruhsal bunalınılannı inceledi. Kahramanlan. sı- radan kişiler için hiç de önemli olma\an şe> leri dert edinen, aşırı derecede kurun- tulu, Dostove\ ski'nin insanlarını andıran kimseler oİdu." Bu tutumu. Tahir Alangu'nun işaret ettiği gibi. Samet Ağaoğlu da biröykü- sünde, "OtuzSene Sonra"da dile getirir. "Buhülyalarrenktehareketdoluydu. Fakat dikkat ediyorum, tahayyülleriniz- de hana biraz garip ve çok aca> ip gelen bir lıususi\et \ardı. Bu taha>y üllerde fe- lâkct \cfacia\a bü\ük\er\eriyordunuz. Hatta yer vermekle kalmayıp, tefernıatı- na kadar diişünüu>rdunuz..." Samet Ağaoğlu. Strasburg Hatırala- n'nda 1940'ların Türk hikayesine yeni bir pencere açmıştır. Yurtiçinden yurtdı- şına açılan bu hikâyeler. öğrencilik ha- yatından izdüşümlerle donanmıştır.Sait Faik'in de aynı konu çevresinde öyküle- ri var. Ne var ki, Samet Ağaoğlu. Sait Fa- ik'ın o kadar duyarlı. mutsuzlukta bile mutluluk, uçanlık bulan söyleminin ter- sine. mutlulukta ölüm kaygısı taşımış, karanlık. erinçsiz. acının, hele iç acısının çok ağır bastığı bir dünyayı yansılamış- tır. Birtakım toplumsal gözlemler, örnek- se, kapalı ortamda yetişmış bir Türk ço- cuğunun daha özgürlükçü Batı yaşama biçimı karşısındaki tedirginliği, Stras- burg Hatıralan'nın verimlerindetoplum- sallıktan içe kapanıklığa, bilinçaltı dür- tülere, kasvetli bır rüyaya yol alır. Bir bakıma, asıl Samet Ağaoğlu hikâyesi doğmakta. oluşmaktadır. Renk, ışık, ses, firtına Zürriyet (1950). yıne toplumsal göz- lem, saptayımlardan. gerçekçi yaşantı- lardan evrilerek, fantastik olana açılır. Düşlem, gıderek, gerçekliği çıplak görii- nümünden uzaklaştıracak, yalnızca ede- bıyata. övküye uygun birdüzleme çeke- cektır. Necatigil. Zürriyet'teki hikâyelerde Edgar Allen Poe'nun kışilerinı çağnştı- nr kişiler saptıyor. Alangu da aynı kanı- da. Bununla birlikte. Samet Ağaoğlu'nun yerli renklerle öykülenni bezemek endi- şesi gözden ırak tutulmamalıdır. Fantas- tiğin koyaklarındaki renkler. ışıklar, ses- ler, derin ıçsel firtına yabancı bir edebi- yatın yönlendinşlerinden adamakıllı uzaklaşmış. bizı çok ılgilendirecek bir gelecek sezgisiyle donanmıştır. Nıtekim Zürriyet'te yer alan "Sokak" iki sokak çocuğunun gözünden bır top- lumsal ortam sergıler. Alangu bu orta- mı n "bir sosyal endişe ortaya koy nıay an, kişilerin haline ve geleceğine katılma- yan", boşlukta kalmış bır yazıcılık sonu- cu doğduğunu ileri sürmüş. Daha önce ortamı özetliyor: "Otomobil altında ezilen çocuklar,ya- rı belinden aşağisı kopuk hastalar, küçük yaşta orospuiar. oğlunun elini öpen düş- kün babalar. cenaze alaylan, dörtyol ağ- zında asılan katiller..." Ne acı ki. bütün bu tablolar. günümü- zün en gerçekçi görünümleri. Samet Ağaoğlu'ndakı düşlemsel çiz- giye. günümüzün verilerıyle yaklaştığı- mızda, Öğretmen Gafur'dakı (1953). Büyük Aik'deki (1957) hikâyeler olsun. hep bır geleceğı görme önsezisinin öne çıktığı saptanabilıyorbugün. Çöken uy- garlık. kaybolan mimari, geçmişin hesa- bını sormak amacıyla ortalıkta. canlıy- mışçasına gezinen ölüler, sebep yok gö- riinürken ölüm duygusuyla sarsılan can- lılar. o sıtma, Samet Ağaoğlu öyküsünü birdenbire günümüzün kılmakta.^ % Kısa süren dostluk AğaoğluJ nun durumu iyiyegidîyor Kültür Senisi - Sarıyer sahılınde dolaşırken bır otomobılın çarpması sonucu ağır >aralanan ünlü yazar Adalet Ağaoğlu'nun sağlık durumunun ıvıye gıttığı öğrenıldı Pazartesı günü sabah saatlennde Sarıyer sahıl şendınde bır vırajı aîama\arak >oldan çıkan bır otomobılın çarpıp denıze düşürdüğü Ağaoğlu (67). Şışlı Etfal Hastanesınde \ogum bakımda tutuluyor Şışlı Etfal Hastanesı Başhekımı Doç. Dr. Bektas Yıldınm. Adalet Ağaoğiu'nun 48 saatlik tedau sonrası gelışmelerın umut \encı olduğunu belırterek. "Ağaoğiu'nun >aşamuıdan umutluvnz" dedı. Yıldınm. Ağaoğiu'nun u>anlara daha kolav yantt serdığını. gözlerrnı açrığını. çe\resmdekı ınsanlan gözlen>le ızleyebıldığmı \e konuşulanlan anlıyorgıbı göründüğünü söyledi. Bu aşamada cıddi bır amelıyat düşünülmedığını. beyin kanamasının mınımal düzeşde olduğunu \urgula\an Yıldınm. "Kanama ufak çapta olduğu için viicut tarafından emili\or. kitle teşkil etmi>or~ dıye konuştu Ağaoğlu'nun teda\ ı gördüğü Şışlı Etfal Hastanesı Be>ın Çerrahısı Hacı İsmaıl Kaptanoğlu Yoğun Bakım Ünıtesı sorumlusu Prof. Dr. Yunus A\dın da ünlü \azann dunımunun her geçen saat daha ı\ ı\e gıttığını söyledi. Ağaoğlu ıçın henıiz ">aşamsal tehlikevi atİattı~denılemeyeceğını anlatan Prof Dr Avdın. "Ama şuana kadar köriiyegidenbir bulgu >ok. Bugiin de düne göre daha i>L Yasamsal tehlikesi atlatma \olunda olumlu gelişmeler" \ar dedı. "Yasamsal tehlikeyi atlattı" dı\ebılmek ıçın hastalığın gelışme se\Tinın zamandan daha önemli olduğunu^lıle getıren Pıof. Dr. Avdın, "Önemliolan hastalığın iyije doğru seyridir. Bizim hastamızın da gelişnie eğrisi, iki gündür hep iyi>e doğru gidiyor. Gelişmeyle ilgili kötfi bir bulgu >ok" dıye konuştu. "Ölme\e Yatmak" kıtabının \azan Adalet Ağaoğlu'nun üç gündür süren yaşam mücadelesınde. dostlan ünlü yazan yalnız bırakmı>or. Şışlı Etfal Hastanesı'nde adeta nöbet tutan sanat ve edebivat dünyasının ünlü ısımlen. vazarın eşı Halim Ağaoğlu'na destek olmava çalışıyor. Cumhurıvet dönemının çeşıtlı sorunlarmı ele alan. bıçmısel vetkınlığıyle dikkat çeken yapıtlanyla tanınan Türk edebıvatının önde gelen kalemlennden Adalet Ağaoğlu'nun. gençlığındevazdığı başarılı oyunlannın vanı sıra çok sayıda ödül kazanan "Fikrimin İnce Gülü", "Bir Düğün Gecesi". "Vazsonu", ~Üç Beş Kişi", "Ruh Lşiimesi", "Gece Hayanm~gıbı kıtaplan bulunuvor. Seksenlerde Yazko Edebiyat dergisin- de "Kötülük"adlı bıröyküm yayımlan- mıştı. Mustafa Kemal Ağaoğlu. babası Samet Ağaoğlu'nun benımle görüşmek ıstedığıni söyledi. Telefonla görüştük. Kırk yaş büyüğüm bu usta hıkâyeci, hak etmediğim övgülerle donattı beni. Tanışmak istedigini. çok heyecanlandı- ğını söyledi. Sonra kitaplanmı ılettım. Bır iki kez daha telefonla görüştük: öv- gülerini yıne esirgemedi. Yüz yüze gel- mek nasipdeğilmiş. Bu anma yazısını Samet Ağaoğlu'nun son öyküsü "Mankenler"e değinerek bi- tireceğim. "Mankenler" Yazko Edebi- yat'ta yayımlandı. Geceleyin herkes yat- tıktan. şehır durduktan sonra mankenler mağazaiann vitrinlerinden çıkıyorlar. trafîksiz, insansız caddelerde kendi ha- yatlannı yaşıyorlardı. Benım için göz ka- maştıncı bir hikâyeydi. Sonralan çok düşündüm: Kimbilir hangı ıç acılan. hangi önseziler. ılen yaş- taki bir hikâyeciyi. insanlann. canlılann dünyasından büsbütün uzaklaştırmış, taş mankenlere sığınmaya alıp götürmüş- tü... 293 9» 7S I3HAT) pşiEtfalHastanesiedebiyatdiimasınınakınuıauğradı. (Fotoğraf: DEVRİM BAR.AN) Konseri KONSER BAHÇELİEVLER 0-6 YAŞ ÇOCUK YUVASI KORUMA DERNEĞİ YARARINADIR &İLET ONLAR İÇİN "YARIN" DEMEK Yer: Taksim Açık Hava Tıyatrosu (CEMİL TOPUZLU) Tarih: 27 Temmuz 1996 Cumartesi Saat: 21:00 Bilet Fiyatları: 300.000 TL. Bıletler Tum Istanbul Vakkoramalarda Carousel ve Aokhava aışelennde Saat: 22.3O rviis Sk. rsio: 2O BfcYOĞLU Rez: 293 O5 98 293 99 73 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Cumhuriyet Beylikleri Herhangi bir makama seçimle gelenlerin daha sonra o makamı kendilerine düşmüş bir mıras payı gibi benimsemelen, demokrası kültüründen ve kıı- rumundan henüz çok uzak olan toplumların temel özelliklerindendir. Geçen haftaki "Tarih, Varsaytmlara Dayandırıla- maz" başlıklı yazımda, tarihin belli bır kesıtıne "de- mokrasinin tarihı" adını takmanın. o dönemin ger- çekten demokrasi olmasına tek başına yetemeye- ceğini, eğer demokrası inancı kökleşmemişse böy- le bir adlandırmanın ancak bir varsayım olarak ka- lacağını belirtmeye çalışmıştım. Bu yazımın hemen ardından, sanki geçmiştekiler yetmiyormuşçasına, demokrasiden henüz ne kadar uzakta olduğumuzu gösteren bır kanıt daha geldi. Geçen pazar günü yapılan Doğru Yol Partisı kong- resinde kürsüye çıkan bır konuşmacı, kürsünün di- bine toplanan militanlarca "Haınler dışarı!" narala- nyla protesto edildi, konuşmanın ve konuşmacının televizyon ekranlarına yansıması engellenmeye ça- lışıldı. Kimdi bu konuşmacı? Parti başkanhğı için aday- lığını koyan birdelege. Pekı "ıhanef'i neydi? Tansu Çiller'ın karşısına aday olarak çıkmak. Pekı kong- renin amacı neydı? Partinin başkanını ve yetkili or- ganlarını seçmek! Siyaset tarihınde herhangi bir "başkan"\r\ karşısında adaylığını koyanın "haın" di- ye nitelendirilmesi, seçime yalnızca "âdetyennı bul- sun" diye yer veren diktatörlük yönetimlerinde gö- rülen bir olgudur. Hrtler ve Mussolini dönemlerıyle Güney Amerıka'dakı başkanlık rejımlerinın ve bır za- manlarkı Demır Perde ülkelerınin tarıhlennde böyle örneklere bolca rastlamak olasıdır. Buna karşılık günümüzde, Batı'nın yerleşik de- mokrasilerınde adaylığını koyan herhangi bırkımse- nin sırf aday olmaya cüret ettiği için "haın" damga- sını yemesi, ancak o damgayı vurmaya kalkanlann akıl hastası olabilecekleri ızlenımini yaratabilir! Durum, DYP'de böyledır de, ötekı büyuk partile- rimizde farklı mıdır? Hayır. Yanılmıyorsam geçen yıl, RP'nin büyükşehir be- ledıye başkanlanndan biri "Partınızin başına geçmek ıçın adaylığınızı koymayı düşünür müsünüz" gibile- rinden bir soruya: "Hoca hayatta olduğu sürece böyle bir şey düşünülemez" yanıtını vermiştır. Yani "partiler demokrasimizin" önemli bır parçası olan Refah Partisi için şimdiki başkan, eskı deyışle "kay- dı hayat" şartıyla başkandır. Bu durumda gelecek- te yapılacak bütün olağan kongrelerin tek ışlevi, "usulen" şimdiki başkanın başkanhğmı onaylamak ya da görev süresini uzatmak olacaktn. Öte yandan yine olağan kongresi yaklaşmakta olan ANAP'm genel başkan yardımcılarından bırı, daha geçen hafta televizyon ekranlannda, Mesut Yılmaz'ın dışındaki olası genel başkan adayları için "Cesaretlen varsa..." anlamına gelen sözler söyle- mıştir. Demek ki bu partinin de "doğal" lideri ve kongresinin ışlevi önceden bellidir. DSP'ye gelınce, Ecevit çiftının "a/'/e şirketi" nıte- liğindeki bu parti için örneklemelere girmek gerek- sizdir. Bu manzaradan Türkiye'nin bugünkü demokrasi kültürü adına nasıl sonuçlar çıkarılabileceği ortada- dır. Ülkemizin bugünkü partiler demokrasısı, aslın- da beyliklerın Osmanlı'dan Cumhuriyet'e aktarılış sürecinden başka bır şey değıldır. Seçimle ış başı- na gelen parti başkanları, gerçekte beyliklerın başı- na geçen beyler ya da hatunlaröır; beylık anlayışı ıle demokrasıyı bağdaştırabilmek ise elbet olası değil- dir! Osmanlı imparatorluğu ile Avrupa'dakı Alman ve Avusturya-Macaristan ımparatoriuklarının yıkılışları ve bu imparatorlukların yerini cumhuriyet yönetim- lerınin alması, bilindiğı gibi aynı döneme, yanı 1914 sonrasına rastlar. Ama Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıldığı zamankı konumu ile andığımız ötekı ımpa- ratorluklar arasında çok büyük farklar vardır. O ım- paratorluklar yıkıldıklarında, egemenlıklerı altındaki toplumlarda sıyası partiler, özgürlük düşüncesı. öz- gür basın, bıreyleşme, parlamento ve sınıfsal yapı- lar gibi kurumlar, başka deyişle demokrasınin taşı- yıcı öğeleri, çoktan belirginleşmişti. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e adım atan toplumun yapısında ıse he- nüz bu öğelerin hiçbiri -en azından kayda değer et- kinlikte- yoktu. Cumhuriyet'in kurucuları, bu olum- suzluklara karşın meclıs egemenliğınin. partiler de- mokrasisi düşüncesının filızlenebilmesi için ellerın- den geleni yaptılar. Atatürk'ün. Kurtuluş Savaşfnın en bunalımlı günlerınde başkomutanhk yetkısınin tek kaynağı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ri> göstermesi ve bunu açıkça belli etmesi. Mılli Şef İs- met inönü'nün 1950 seçimlerinın ardından iktidan seçilenlere teslim etmekte bir an bile gecikmemesi. sözünü ettiğimiz gayretin göstergelerıdir. Bugünkü Türkiye'nin bunalımlarının kaynağı ıse 1950'den başlayarak hortlatılan "beyV/Vanlayışının yüzüne partiler demokrasisinin maskesinı geçirebil- me gayretlerinden başka bir şey değildir... BUGUN AKSANAT'ta bugun saat 12.30'da Beetho\en"ın beşinci ve altıncı senfonılerı laser-dısc'ten ızlenebılir. Saat 17.30'da ise yine laser- dısc'ten Guns N'Roses konsen yer alıyor EVTIENSEL KÜLTÜR MERKEZİ'NDE saat 19 00'da Frank Darabount'un yönettiğı 'Esaretin Eîedeli' adlı film ızlenebılir. SAHAFCAFE etkınlıklen kapsamında saat 19.00'da 'Şür Sevdalıları Kendi Şiirlerini Oku>orlar* başlı k11 >ı ır eünü etkinlıâı yer alıyor BOSNAİLESANATÇI DAYAMŞMASI ETKİNLİĞİ kapsamında saat 18. 00'de Darphane'de ortak basin toplantısı. kokteyl \e mısafırve evsahıbı katılımcılann katılacağı plastik sanatlaretkınlığı. saat 19.00'da da kısa v ideo filmleri gösterisi yer alıyor. 'Şeriattan Kıssalar' yayımlandı Kültür Servisi - Ilhan Arsel'ın son kıtabı "Senattan Kıssalar' Kaynak Yayınlan tarafından yayımlandı. Prof. Dr. Ilhan Arsel. bu çalışmasında kuran'da yer alan "kıssalan' (masalları. öyküleri). tarıhtekı kökleriyle inceleniyor. Kitapta incelenen masallardan arasında filler ve taş fırlatan kuşlar masalı. Tann'nın emnne ıtaateden deve masalı, "idrak' sahibı balıkların kumazlıklan ve bu kurnazlıklara kanan \ahudılerın Tanrı tarafından maymun haline sokulması hıkâyesı. Habil ile Kabil masalı, 99 koyun masalı. bal şerbetı öyküsü. arkadaşının kansına göz koyup onıınla zına eden Davud'un Tanrı tarafından bağışlannıasmın hıkâyesı. Muhammed'in amcası Hamza Ibn-ı Abdülmuttalıb'in Islamda ıçki yasagına sebep oluşunun hikâyesi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle