Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 1996 PERŞEMBE
12
• Türkiye'nin yakın tarihi bugüne
kadar hep tek taraflı olarak
yazıldı. Mahir Çayan da
Türkiye'nin yakın siyasal tarihinde
önemli rol oynamış bir insan. Bu
bakımdan onun yaşamöyküsünün
yazılması, hem önemli hem de o
dönemin Türkiyesi'nin toplumsal
ve siyasal gelişmelerinin
derinliğine incelenmesiyle Mahir
Çayan'ın ve THKP-C hareketinin
ortaya çıkışının bu gelişmeler
içindeki yerinin doğru olarak
ortaya konulmasını gerektiren
ciddi ve oldukça zor bir iş. Bu
bakımdan çalışmanın epeyce
eksiklikler ve hatalar içerdiğini
belirtmem gerekiyor.
Mahir
Çayan'ın gerçeköyküsüOĞl ZHA.N MÜFTÜOĞLL'
THKP-C hareketinin başlangıcından
bu yana. İlyas Aydın olayı üzerinde çok
duruluyor. İlvas Aydın'ın THKP-C
hareketi içine sokulmuş bir ajan olup
olmadığı ve Elrom'un kaçınlması ve
öldürülmesinde nasıl bir rol ovnadığı.
hep merak konusu oldu ve bazı
iddialara da kaynaklık etti. Kitapta yer
alaıı (öznel) yorumlann bu konudaki
karışıklıklan gidermediğini. harta biraz
daha arttırdığını söylemek yanlış
olmaz. Kişisel yorumlan. olgulann
venne koymamak gerekiyor.
İlyas A>dın olayıyla rabıtam 1971
Şubat aylarında Ankara'daki THKP-C
operasyonları sırasında oldu.
Sıkıyönetimce aranıyordum ve Mahir
Çayan'la diger (Maltepe Cezaevi'nden
kaçan) arkadaşlann Ankara'da
saklanmalarına Ankara'daki
ilişkilerimiz içinde yardım etmeye
çalışıyordum. Ordu içindeki THKP-C
yandaşlanna karşı yoğun biroperasyon
sürdürülmeve başlaninca Mahir'ler,
Ilyas'ın kaldıgı evin de basılmış -r
olabileceğinden endişe ettiler ve
çatısma çıkma ihtimalini de göze
alarak onun saklandığı eve gidip hâlâ
oradaysa onu oradan çıkarmamı ve
emin bir yere gitmesini sağlamamızı
istedıler. Bir arkadaşla birlikte
(birbirimizi koruyarak) llyas'ın kaldığı
ev in kapısını çaldığımızda evin
basılmamış olduğunu. ama llyas'ın
oradan çıktığını ögrendik. Daha sonra
Koray'la birlikte onu barındığı yerden
alarak Keçiören'de bir kısım arkadaşın
banndığı Butto'nun (A. Başpınar)
dükkânının mahzenine aktardık.
l'laş'ın ölümünden sonraki günlerde
tamirhaneye bir gidişimde sanınm M.
Alkaya ve Z. Kutlu, İlyas'ın sabah
evden çıkıp gen dönmediğini
söylediler. Olayı aynı gün Mahir'e
aktardığımda, küplere bindi. Salih'le
Alkaya'ya "Nasıl kaçırdılarsa öyle
yakaİavıp getirsinler" dedi. Onun ajan
oldugundan kuşkulanıyordu. Benim ne
düşündüğümü sordu. Ben İlyas'ı hiç
tanımıyordum ve hiçbir düşüncem
yoktu. Ajan ise neden bizi (kendi
hayatımızı tehlikeye atarak) onu
kurtarmaya gönderdiklerini sordum.
Ziya V ılmaz'ın yakalandığı ve Ulaş'ın
v urulup öldüğü gece Çankaya'da
Mahir \e Ertuğruria beraberdik.
Oradan çıkıp Keçiören'de Butto'nun
tamirhanesine gittiğimde İlyas "Bize
ne oluvor. neden bövle oluvor?" diverek
ağlamaya başlamıştı. Bu olayı da
Mahir'e aktararak "Ajan olsa ağlar mı"
diye sordum. Ertuğrul. "Asıl aianlar
ağlar" dive öfkeyle sövlendi. llyas'ın
kaçtıktan sonra Genelkurmay binasının
önünde görülmesi olayı da yanlış
bilinen bir olay. Ben Koray'ın
öldürüldüğü gün, bir taksiyle
Genelkurmay binasının önünden
geçerken merdivenlerin önündeki
kaldınmda onu gördüm. Üzerinde bej
bir trençkot ve gözlükleriyle sanki
caddenin karşısına geçmek veya bir
taksi çevirmek için bekler gibi. orada.
yolun kenarında duruyordu. Beni
görmesinden korkarak arkaya
yaslandım ve yanından geçip gittik.
(Laçiner "Buna ihtimai vermiyonım"
derken neye dayanıyor, anlamıyorum.)
Ben yakalandıktan sonra sorguculann,
her şeyi bildiğimi düşündükleri için
bana herkesi sormalanna karşılık, tlyas
Aydın'ı sormamalan dikkatimi çekti ve
bir ara sorguculara "Prensesi niye
sormuyorsunuz?" dedim. Sanınm
biraz şaşırdılar ve "benim onun yerini
zaten belli bir ilişki var. Elrom'un
kaçınlmasında ve öldürülmesinde
başlangıçta özendirici bir rolü yok,
tersine Elrom'un öldürülmesine karşı
çıkıyor. Sorun, bu ikili ilişkinin
giderek tersine dönüp dönmediği veya
döndüyse ne zaman v e ne kadar
döndüğü; olayın MİT ve ordu içindeki
cuntasal kümelenmeler veya başka
şeylerle ilişkisinin olup olmadığı?!
Bunu bizim bilmemiz ise en azından
şimdilik olanaksız görünü>or. Mahir
bu konuda, sanınm ilk Maltepe
olayından sonra hep kuşku içinde oldu.
Maltepe'deki evin basılmasında da bir
şekilde ohun rolünün olduğunu
düşündüğünüanlatmıştı. Elrom'un
öldürülmesiyle ilgili onun ismini
vermesinde bu kuşkularının rol
oynadığını sanıyorum. Ama bu konuda
hiçbir zaman kesin bir yargıya
varamadı. Bana bu konudaki
düşüncemi sorarak Salih'e kaldıklan
yerdeki durumunu anlattırarak
kuşkulannı gidermeye çalışması da
bunu gösteriyor. Koray Dogan'ın
Caddesi'ndeki bir evde kaldık.
Sabah Koray, Feyyaz Kurşuncu ve
başka bazı arkadaşlarla buluşmak
iizere dışan çıktı. Dönmesi gecikince
bir şeyler olduğunu anladım. Kaldığım
eve okuldan bir arkadaşı (Tosun) geldi.
Telaşla Koray'ın üzerindeki giysileri
sordu. Bindiği dolmuştaki bir kadın.
Koray'ın nişanlısının evinin yakınında
beyaz gömlekli, kravatlı bir çocuğu
polislerin vurduğunu söylemiş.
Sonradan öğrendiğime göre Koray.
beklediği arkadaşla buluşamayınca
nişanlısı NervinTan'ın evine uğramış.
Evin kapısını polisler açınca silahını
çekerek dışan fırlamış ve kaçmış.
Arkasından ateş açarak v urmuşlar.
Yaralı olarak karşıdaki inşaata
sığınmış, orada yakalanmış. Yaralı
halde sorgulayarak Mahir'lerin ve
benim kaldığım yeri öğrenmeye
çalışmışlar. Akşam, Mahir'lerin
kaldığı eve gittiğimde onlar üzüntü
içinde radyodan Koray'ın ölüm
haberini dinliyorlardı. Türkiye'nin
yakın tarihi bugüne kadar hep tek taraflı
oray Dogan'ın ölümü, zaman zaman İlyas Aydın olayıyla da karıştırılarak
yanlış bağlantılar içinde anlatılıyor. Koray Doğan, Mahir Çayan ve
beraberindeki arkadaşların yakalanması için Ankara'da yürütülen
operasyonlar sırasında vuruldu.
bildiğimi sanmadıklan" şeklinde bazı
şeyler söylediler. Ben "Tabü, o sizin
adamınız" dediğimde 1. Şube Müdürü
İhsan Pariak. "Bu da galiba yeni bir
taktik, hem adama prenses diyoıiar,
hem de ajan diyorlar" diye söylendi.
Benim için bu olayın hep muamma
olarak kalan bir yönü şudur: Bizim bu
adamın ajan olduğunu
düşündüğümüzü (en azından benim
sorgudaki konuşmalanmdan)
biliyorlardı. Bunu bile bile onu önce
Malatya'ya, sonra Filistin'e
göndermeleri veya izin vermeleri nasıl
açıklanabilir. (İşi bitip deşifre olduğu
için mi harcandı? Yoksa. daha başka
nedenler mi söz konusuydu?)
Kesin olan bir şey. İlyas Aydın'a. daha
başlangıçta MtT ajanlığı önenldi.
Bunu kendisi ilişkide bulunduğu
devrimci arkadaşlanna aktanvor ve
ona bu teklifi kabul ederek oradan
bilgi sızdırması isteniyor. O halde
ölümü, zaman zaman ilyas Aydın
olayıyla da kanştınlarak yanlış
bağlantılar içinde anlatılıyor.
Koray Doğan. Mahir Çayan ve
beraberindeki arkadaşlann
yakalanması için Ankara'da
yürütülen operasyonlar sırasında
vuruldu. Ankara'daki çözülme, askeri
kesimdeki ilişkilerden başladı.
Maltepe Askeri Cezaevi'nden
kaçınlma olayında yakalanan izleri
takip ederek Ankara'da THKP-C'nin
ordu içindeki ilişkilerine karşı
operasyonlar yapılıyordu ve Mahir
Çayan'la arkadaşlanna bu suretle
ulaşmaya çalışıyorlardı. Gözaltına
alınan subaylardan birinin. Mahir'le
irtibatlan benim kurduğumu, benımle
de Koray Doğan vasıtasıyla irtibat
kurduklannı anlatması üzerine
Koray'ın babasırun ve nişanlısının
ev leri basılarak karakol kurulmuş. O
gece Koray Doğan'la Hoşdere
olarak yazıldı. Mahir Çayan da
Türkiye'nin yakın siyasal tarihinde
önemli rol oynamış bir insan. Bu
bakımdan onun yaşamöyküsünün
yazılması. hem önemli hem de o
dönemin Türkiyesi'nin toplumsal ve
siyasal gelişmelerinin derinliğine
incelenmesiyle Mahir Çayan'ın ve
THKP-C hareketinin ortaya çıkışının bu
gelişmeler içindeki yerinin doğru olarak
ortaya konulmasını gerektiren ciddi ve
oldukça zor bir iş. Bu bakımdan
çalışmanın epeyce eksiklikler ve hatalar
içerdiğini belirtmem gerekiyor. Kitabın
en önemli eksiklerinden biri. olayların
birinci derecedeki tanıklannın
doğrudan anlatımlan yerine çoğunlukla
mahkeme tutanaklarına dayanması.
yalnızca ikinci derece konularda
doğrudan anlatımlarla yetiniyor. Bunda
yazann geçerli mazeretleri olabilir. ama
bu söz konusu zaafı ortadan kaldırmaz.
Bu eksiklik pek çok hatalı aktarmayı da
beraberinde getiriyor. (Örneğin. kitapta
Mahir'in Doğu Perinçek'le görüşmek
istediği yazılıyor. Budogrudegıl. E.
Kürkçü'nün o dönemdeki mahkeme
ifadelerinde. örneğin benim de içinde
bulunduğum Ankara grubundaki
arkadaşlarla yapılan toplantıda bizlerın
Yusufve Münir'le Mahir'lerarasındaki
aynlıkta birtavırortava koyamadığımız
anlatılıyor. Oysa toplantıda Istanbul'dan
haberci olarak gelen ressam Mehmet -
Sönmez- ve S. Güleç, Yusuf 'ları
desteklerken aralarında benim de
bulunduğum diğer arkadaşlar buna
karşı çıkmışlardı ve İstanbula bu
içerikte -mahkeme belgelerı arasında da
bulunan- bir mektup yazılıp ayn ayn
imzalanarak gönderilmışti. Bizim en
çok karşı çıktıgımız. baştan beri birlikte
oluşturulmaya çalışılan bir hareketin
karşılaştığı ilk darbede. her şeyin
sorumluluğunu bir kışinın (Mahir'in)
"sola sapması vb. hatalanna"
bağlayarak bazılannın kendilerini
kurtarmaya çahşmasıydı. Bence. böyle
bir kavgada karşılaşılabılecek belki en
kotü turumlardan birı. ın^anların zor bir
duruma düşen arkadaşlarının yaralarına
basarak kendilerini kurtarmaya veya
siyasi bir yarar elde etmeye
çalışmalanydı. Keza kitabın 514.
sayfasında M. Cavan ve THKP-C
hareketi açısından çok önemli bir metin
olan Kesintisiz-Devrim 11-11 ısımli
broşür. THKP-C iddianamesindeki
savcı NaciGür'ün on satırlık
özetlemesinden aktarılarak anlatılıyor
ki, bunun kabul edılebılir bir yanı
herhalde olamaz! Bu nedenle kitapta
Mahir'in yaşamöyküsünün. ona karşı
olanların ve savcıların anlatımlarına
dayanılarak anlatıldığı gibi birgörünüm
ortaya çıkıyor. Mahir'in ve THKP-
C'nin gerçek öyküsü kuşkusuz bu değil
demek. kitaba ve yazarının emeğine
karşı fazla haksızlık oimaz sanırım.
Mahkeme tutanaklarının ve
iddianamelerin bir karşı tarih oluşturma
açısından temel alınacak malzemeler
olamayacağını unutmamak gerekiyor.
Bu eksikliğin yol açtıgı hataları
düzeltmek ise maalesef yeni bir kitap
yazmayı gerektirecek kadar fazla!
Bütün bunlara rağmen kitabın (ve
gördüğü ilginın) bu konuda daha
kapsamlı ve ciddi araştırmalara dayanan
kitaplara ne kadar çok ihtiyaç olduğunu
ortaya çıkarması ve bu doğrultuda yeni
çalışmaları da özendinci olması
bakımından olumlu bir iş yaptığı da bir
gerçek.
'GİZLİ BELGELERLE BORU HATTI BOZGUNIP BAŞLIKLI YAZI DİZİSİNE AÇIKLAMA
14 Temnıuz 1996 tarihinde Cumhuriyet gazete-
sının 12. sayfasında yayımlanmaya başlayan 'Giz-
li Belgelerle Boru HattıBozgumT başlıklı dizinizde;
adımın yersiz, haksız ve ne yazık ki nesnellikten
hay lı uzak iddialarla birlikte yer alması üzerine. kı-
sa bir açıklama yapmak her şeyden önce kendime
olan saygımın gereği haline gelmiştir. Bir kamu gö-
revlisi oîrnam ve açıklama yapmamın izne tabi ol-
ması. bugüne kadar gerek basında ve gerekse tele-
vizyon kanallannda neredeyse tamamı Sayın Hay-
rettin L'zun tarafından ortaya atılan yanlış görüş ve
iddialann ve tek muhatabı olmasam da gerek şah-
sımla ilgili olanlann gerekse bizzat yaşadığım bir
mücadele sürecine ilişkin yanlış bevanların tara-
fımdan yanıtlanmasını olanaksız kılmıştır. Tarafım-
dan yapılmayan beyanlann bile soruşturma konu-
su yapılmaya çalışıldığı bir ortamda. tek taraflı id-
dialarla kamuoyunun yanıltılması çok ucuz bir kah-
ramanlık gösterisidir ve en azından yakışıksız kaç-
maktadır. Uluslararası boru hatlan konusunda çok
şey söylenmiştir ve daha da söylenecektir. Dava
haklarım saklı kalmak koşulu ile bu aşamada Sa> ın
Uzun'un benimle ilgili tüm iddialannın gerçek dı-
şı olduğunu. yasal ortamın izin verdiği ilk fırsatta
kendisine kamuoyunun önünde hak ettigi yanıtı ver-
mekten zevk veonurduyacağımı belirtmek isterim.
Üzerinde bunca insanın emek verdiği çalışmalan.
kişisel hırslan ve iç politika hesaplan ile karalayan-
lar yalnızca ülkeye zarar vermektedirler. Umanm
asıl bunun hesabını soracak onurlu devlet adamla-
n (parti mensuplan demivorum) halen Türkiye'de
mevcuttur. Sayın Uzun'un temelsız ve asılsız ıddi-
alanna vönelik tüm aynntılı bilgi ve belgeler. Sa-
yın L'zun'un gerçek kimliğini de ortaya koyan bi-
çimde gereken yasal platformlarda kullanılmak
üzere tarafımdan hazır tutulmaktadır.
Saygılanmla
A.Necdet Pamir, TPAO İnceleme ve Geliştir-
me Kurulu Başkanı
YETERARTIK!
Ölüm orucundaki tutuklular yaşamlannı yitirmektedir. Adalet Bakanı'nın
"Gizli gizli yiyorlar" dediği insanlar teker teker ölüyorlar. Ölümleri dur-
durmak olanaklıydı. Yapılmadı. Şu ana kadargerçekleşen ölümlerin sorum-
lusu siyasi iktidardır. Açlık ve ölüm oruçlanna neden olan istemler, yaşa-
ma hakkı ve adil yargılanma hakkına saygılı yönetimler tarafından olum-
lu bir şekilde yanıtlanabilirdi. Yanıtlanmadı. Acı sonuçlar doğmuş olması-
na karşın bundan sonraki muhtemel ölümleri durdurmak olanaklıdır.
Biz aşağıda imzası olan kuruluşlar:
- Adalet Bakanlığı yetkililerinin tutuklu temsilcileri ile derhal görüşme-
lerini
- Başta Başbakan ve Adalet Bakanı olmak üzere, siyasal iktidara sorum-
luluklarını bir kez daha hatırlatarak bunun gereğini yapmalannı ıstiyoruz.
Mülkiyeliler Birli|a - Pir Sultan Abdal Kültür Derneği -
İn.-iuı Hakları Denıeği - Aııkara Saııat Tîyatrosu -
Çajnlaş Hukukçular Derııeği - Edelıiyatçılar Denıeği - 68*liler Birliği \akfi -
İşçi Partisi - NUSED - Türkiye Yazarlar Sendikası Aııkara Tenısilciliği -
Türkije Ziraatçiler Denıeği - Çağdaş Gazeteciler Denıeği - Türkiye Orladoğu
Forıuııu Vakfı - HADEP Aııkara tl Başkaıılı^ı - HacıİM'klaç Demeği -
Tiirk Tahi|iieri Birliğj. DİSK Geııel-1; Sendikaısı.
Yüreği insan sevgisiyle
tutuşan,
yaşammı emeğin haklanna
adayan
canımız,
KENAN
BUDAK'ı
ölümünün
15. yılında anıyoruz
AİLESİ
Not: Kenan Budak'ı anma töreni 25Temmuz
19% Perşembe günü saat 11.00'de
Silivrikapfdaki mezarı başında yapılacaktır.
İşçi sınıfına insanca yaşam. demokrasi ve
özgürlükler için mücadele veren,
İlerici Deri-İş Sendikası
Genel Başkanı
KENAN BUDAK'ı
ölümünün 15. yılında anıyoruz.
TÜRKt\E DERİ-İŞ SENDİKASI
BAKIRKOY 2. SLT.H HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1995 516
Mahkememize açılan \ası tayını davası sebebiyle,
Mahkememizce venlen 995 516 es. ve 996 317 ka.
sayılı karar ile Erzıncan. Otlukbelı. Otlukbelı Mah. c:
064-5. s: 94. k: 199'da nüfusa kavıtlı Rıza \e Geşmı-
naz'dan olma 1953 d.lu Alı Özbeyin vesayet altına
alınarak. kendisine dayısı Şakir Koçer vasi tayin edil-
mıştir.
Itırazı olanlann. \ukarda numarası vazılı dosyaya
müracaat etmeleri, aksi takdirde kesınleşeceği hususu ı-
lan olıınur. 18.4.1996 Basın: 99096
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
İlkay Adalı'yla Söyleşi...
Kutlu Adalı'nın eşi İlkay Adalı'yla konuşuyordum;
kendisine başsağlığı diledim:
- Çok teşekkürier yazınız için de, çok güzel bir yazı
oldu. Çok sağolun! Sizin gibi bırkaç gazeteci çıksa, ta-
mam! Böyle olmazdı...
Serinkanhlığına hayran kalmıştım; ne diyeceğimi şa-
şırdım:
- Her ana, benim gibisini doğurmaz! dedim.
-Evet!
Üç çocuklan vardı, iki kız bir oğlan. Kızlann adlan: ll,
Kut, erkeğin adı da Er. Üçü de tek heceli. ll 32, Er 27
yaşındaydı. il ile ErTürkiye'deydiler. ikisi de dokumacı-
lık (tekstil) işlerinde çalışıyorlardı. ll, işinde çok başan-
lıydı. Kut ise, Kıbns'ta annesinin yanındaydı, O'nun bel-
li bir işi yoktu.
İlkay Adalı, Aile Mahkemesi'nden emekli olmuştu.
Kutlu Adalı'nın öldürülmesinden sonra, Kıbns'ta çok
görkemli bir cenaze töreni düzenlendi, bunu Basın-Sen
düzenledi. 5 bin'i aşkın kişi katıldı cenazeye. 97 örgüt
cenazede birleşmişti.
Üç kardeş, törenlerden sonra, Rauf Denktaş a gitti-
ler. Ondan istekleri vardı; bu isteklerini bildirdiler. Bu is-
teklerden kimileri şöyleydi:
• Işsiz olan kardeşleri Kut Adalı'nın işe alınması.
• Kutlu Adalı on yıl boyunca "mücahit" olarak çalış-
mıştı; 50 yaşında emekli ederken mücahitlik aylıklannı •
ödememişlerdi. Bu haklan verilmeliydi. -
• Kutlu Adalı'nın öldüruldüğu sokağa adı verilmeli,,
boş bir arsa olan önü yeşil alan yapılmalıydı.
• Kıbns'ta oturan anneleri ile kardeşlerinin can gü- •
venlikleri sağlanmalıydı. Aynca, Türkiye'de bulunan iki
kardeşin sık sık Kıbns'a gelebilmeleri için uçaklarda in-
dirim yapılmasını sağlayacak basın kartı verilmeliydi.,
Kutlu Adalı "basın şehidi" değil miydi? ;
Rauf Denktaş, üç kardeşin istekleriyle ilgileneceğini
söyledi... İlkay Adalı:
- Sizinle, son Dikili Şenliği'nde karşılaşıp tanışmış-
M.'dedi, konuşmuştuk yolda; Kutlu bana etek filan al- •
mıştı, anımsadınız mı eşiniz de vardı.
Cumhuhyet'te Kutlu Adalı ile ilgili yazılanm, Kıbns'ta •
"Yenidüzen" gazetesinde yayımlanıyonmuş. Sevindim."
Kutlu Adalı'nın alçakça öldürülmesinden sonra, eve
Çevik Güç gelmiş, arama yapmış. Evi talan edip gitmiş.
Kutlu Adalı'nın eşı İlkay Adalı'nın telefonunu yazıyo-
rum. Cumhuriyet okurlannın onlan yalnız bırakmayacak-'
lanna, acılannı paylaşacaklanna güveniyorum. (Telefon:.
0 392/227 40 89).
İlkay Adalı ile konuşmamızın ardından, Istanbul'daya-
şayan, orada çalışan kızı ll aradı. Ona da Oya Adalı-
söylemişti: "Ekmekçi'ninyazısını okuyun, Kutlu Adalı'yı
yazmış!" diye. ll Adalı (Aydoğdui 1963'te doğmuştu, sa-
vaş çocuğuydu, kundakta sığınaklara götürülerek bü-
yümüştü. 1962'deki iki gazetecinin yataklarında öldü-'
rüldüğunü öğrenerek büyümüşlerdi. Bunlar. 23 Nisan
1962'de öldürülen Cumhuriyet gazetesı yazarlan Ay-
han Hikmet'le Ahmet Muzaffer Gürkan dılar. 34 yıl
sonra, Kutlu Adalı'nın ölümü de ılginçtı, sanki birincisi- •
nebenziyorgibiydi...
Polisler, ll Adah'dan, kardeşlennden yardım istiyordu..
Çocuklar:
- Babamızın yazılanm okumanız gerek, babamızı öl-
dürenler, yazılanndadır...derr\\ş\erdi.
Kutlu Adalı, Yenidüzen'den önce Ortam'öa, daha ön-
ce de "Söz" gazetesinde yazılar yazdı. Söz'de yazar-
ken yatak odası kurşunlanmıştı: On yıl önce...
Çok ilginç, Kıbns'ta polis içişlerine değil, tugaya bağ-
lıydı.
Kutlu Adalı, Denktaş ın bugünkü politikasına karşty-
dı. Kıbns Türk'ü olarak, Rumla Türkün, daha önceleri
olduğu gibi, bir arada yaşamalanndan yanaydı.
Uzgöreçlerden birinde (TGRT'de) Bülent Ecevit'le,
Rauf Denktaş'ın konuşmalannı izledim. Saçları, bıyığı
boyalı Bülent Bey'e göre, Kıbns sorunu çoktaan çözül-
müş de, benim haberim yokmuş! Yapılması gereken
Kıbns'ta dışişleri ile savunmanın Türkiye'ye bağlanma-
sıymış. Nasıl da safmışım meğer, "Neden çözüm bu-
lunmuyor?" diye kafa yorup duruyordum. Saçları bo-
yalı Bülent Bey, "Kıbns Türk'ü de özerk olsun, bu iş bit-
ti!" diyor. Yalnız gözleri boyamak, saçları boyamaya
pek benzemiyor sanıyorum. Bu kafayla uluslararası hu-
kuka uygun çözüm bulunabilir mi, ne bileyim? Rauf Bey
de O'na katıldı. "ganimeti" bir güzel paylaştılar. Hani,
toplumlararası görüşmeler olacaktı. Rauf Bey böyle de-
miyor muydu?..
148 Erbakan (148 okul numarası değil, altınlarının
ağırlığı, kilo olarak) O da Kıbns'ta "cihat"tan söz etti. iki
ayn devletten söz etti, "iki toplum, iki komşu olarak" ya-
şamalıymış. Bravo 148! Şimdi, 1974'tekinin tersini yap-
manın tam sırası 148 Erbakan, boşversin Çar'ın karısı-
nı, saçı boyalı Bülent Bey'le kursun ortaklığı; Başbakan
148 Erbakan, yardımcısı Karaoğlan!
• ••
işkencelere olduğu gibi, açlık grevlerine de karşı ol-
duğumu tüm okurlanm bilirler. Ölüm orucu kişinin ken-
di kendine işkencesidir. Buna da karşıyım. Venlen ye-
mek faşizmin değil, halkın yemeğidir. Herkes, usunu ba-
şına toplayarak, demokrasi savaşımı vermelidir. Kimse
de kimsenin oyununa gelmemelidir...
• • •
Adalet Ağaoğlu'nun sağlık durumunun iyiye gide-
ceğıne inandığını söyledi sağını Yüksel Şahin. Evim-
den arayıp, bilgi vermek inceliğini gösterdi. Teşekkür
ediyorum. Adalet'e, eşi Halim'e büyük geçmiş olsun!
Cumartesi arkadaşlanmızdan Hasan Çeliker, Anka-
ra'da Ibni Sina Sayrıevi'nde yürek damarlarından
ameliyat oldu. Üç daman değişti. Arkadaşımıza geçmiş
olsun.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS
SOLDAN SAĞA:
1/ Manyok kökün-
den çıkarılan ni-
şasta. 2/Yurdumu-
zun bir bölgesı...
Mukavele. 3/ Os- 3
manlılarda seferde
ordunun atlanna
bakan. barışta ise
has ahır ve çayır „
hizmetlerinde ça- "
lıştırılan. Hırıstı- 7
>anlardan ve özel-
likle Bulgarlardan 8
toplanan asker sı- g
nıfı... Eskı Mı-
sır'da güneş tanrısı. 4/ Rüt-
besiz asker... Kıyamet gü-
nü ınsanlann toplanacağı-
na ınanılan meydan. 5/Ka-
nşıklık.kargaşa...Birbağ- 3
laç.6/l.DünyaSavaşı'nda 4
Osmanlı ordusunda kulla-
nılmış olan bir tür başlık.
II Havat arkadaşı... At tü-
6
yünün rengı... Bir nota. 8^
"Tûti-i mucize-gûyem ne
desem — degil" (Nefı)...
Eski dilde su. 9/ Erzu-
rum'daki "Çifteminareli Medrese'nin bir başka adı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: '.
1/ Her şeyi oluruna bırakan kimse. 2/ Eski Yunan kentlerin-'
de pazar yeri... Atın ön ayaklannı yerden keserek arka ayak-
ları üzerinde durması. 3/Önceden verilen güvence parası...
tlkel bir sılah... Bir nota. 4/Tunada yük ya da insan taşımak-.
ta kullanılan bir çeşit gemı. 5/ Geregınden çok yemek yi-,
yen... Bir ilımız. 6/ Kendını beğenmiş. sevımsız kimse. 7/;
Balık yakalama aracı... Su taşkın;... Bir soru ekı. 8/ Karak-
ter. Bir ış ıçın yetıştirilmekte olan kimse. 9/Yürürlükte bu-!
lunan antlaşmalara göre olması gereken ya da süregelen du-|