25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23ŞUBAT1996 CUMA • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 4 Yurdundan kovulmak Jtalp ağrısı gibidir 9 HATfCETUNCER Altunizade'de Bosna- Hersekli göcmenlerin kaldı- gş lstanbul Büyükşehir Mi- sıafirhanesi'nin bahçesinde çocuklar top oynuyor. Ken- <ü ûlkelerinden uzakta mi- safır olduklan birülkede bü- yüyorlar. 98 göçmenin kal- <±tğı misafırhanede çocukla- nnkinden başka hiçbir ses duyulmuyor. Herkes odası- na çekilmi^. Yurdundan kopanlmamn acısı bayram günlerinde da- ha da yakıcı olmuş. Misafir- hanedekı göcmenlerin tem- silcisi Abduhselam Maksu- miç, ellerini çenesine daya- yıp titreyişini gizleyerek ko- nuşuyor: "KaJp ağntıcı bir şey bu. Kendi verinden ko- vulmak dünyanın en ağır şe- yidir. AUah böyle bir şeyi en büyük düşmanıma verme- sm." Türkiye"ye kendilerine sahip çıktığı için teşekkür ediyor, ama savaşa lanet edi- yor: "İldnci Dünya Sava- şı'nda 25 yaşındaydım. Şim- di 53 yaşındayun, yine savaş var." Evlerinde olsalar akraba- lar, dostlar ziyaret edilecek, bir kutu tatlıyla gönüller alı- nacaktı. Kısa sürede Türk- çeyi öğrenip Boşnaklara çe- virmenlik yapan Nadire Lokman, savaştan önce bay- ram gûnlerinde Sırplar ve Hırvatlann bile Müslüman- lara bayram zıyareti yaptık- Iannı anlatıyor. Müslüman- lar da Sırplann ve Hırvatla- nn özel günlerini kutlarlar- mış. Eski Yugoslavya'da uzun süre bir arada yaşama- lan sonucu evlilikler nede- niyle de bu üç topluluk bir- biriyle kaynaşmış. Şimdi bu bayram gününde kendilerini yurtlanndan kopanp atanla- ra kin ve düşmanlık duyu- yorlar' "Biz kaçmadık, bizi ülkemizden kovdular." Göçmenler koridorlara perdeler gererek odalar oluşturmuşlar. Bir perdeyi aralayıp Cizmiç ailesine ko- nuk oluyonız. Seiiın Cizmiç, eşi Ayşe ve 18 yaşmdaki kız- lan Elifa bir koridor köşe- sinde kendilerine ev yarat- mışlar. Zemine serdikleri battaniyelerle, küçük kilım- lerle betonun soğukluğunu önlemeye çalışıyorlar. Ran- zalardaki yataklar özenle toplanmış, örtüle*-«erilmiş. Çelik dolaplara, duvarlara yapıştirdıklan dergilerden kestikleri fotoğraflarla çev- relerini renklendirmişler. Ayşe Hanım, odanın bir kö- şesinde kendisine mutfak oluşturmuş. Yere yan yatıra- rak erzak dolabı haline getir- diği çelik dolabın üzerinde bize kahve pişirmeye hazir- lanıyor. Elifa, banyoda ça- maşır yıkaması gerektiği için bizimle birlikte otura- mıyor. Ayşe Hanım'a ilk günler böyle yaşamak zor gelmiş, ama bütün göçmen- ler gibi onun da aklı savaşm içinde olanlarda kalmış. Bosna'da geçen yıl 14 ara- lıkta imzalanan banş anlaş- ması hayata geçirilmeye ça- lışılıyor. Ûlkelerinden kopa- nlmış binlerce göçmen gibi Türkiye'deki Boşnaklar da biran önce dönmek için Hır- vatistan Konsolosluğu'ndan vize bekliyor. Yalanlan sa- vaşta ölenler ya da kaybo- lanlar var, ama yeniden baş- layacak güçleri oldufunu şöyle anlatıyorlar: "İnsanol- madan Bosna da olmaz. Dönmek yeniden başlamak, Bosna için uğraşmak Lstiyo- nız. Zor ama yavaşyavaş her şey düzelecek.r Esir kampında 6ay Mustafa Obradoviç, eşi ve üç çocuguyla iki buçuk yıfdır misafirha- nede kalıyor. Hırvatlann binlerce Boşnak erkeği kamplarda tuttuklannı anlatıyor. Bir esir kam- pında 6 ay 5 gün kalmış. Nasıl dayandığma kendi- sinin bile şaşırdığı kamp günlerini şöyleanlatıyon "önce Dubrova'da bir yenk tuttular. Tuvaletih- tiyacımız için teneke ver- diler. 76 saat sonra su ge- tirdiler. On kisiye günde bir Ihresu.250gr. konser- ve verdiler. Sonra hay- vanlann bile yaşayama- yacağı 15metre uzûniuk- ta 7 metrc genişlikte bir depoya 15 yaşmdan 80 yaşına kadar 646 erkeği topiadıiar. Ancak otur- mak için yer bulduk. K*- pıniavaeak veryoktu,na- sıl oturduysak öyle kal- dık. 18 kişiye güide bir ekmek ve çok az çorba verdiler. Temmuzda çok sıcak olduğu için suya çok ihtiyaç oluyordu. Ye- meksiz, susuz bayüanlar oldu. Her gün 40^60 kişf- yi gotürdiikr. Bir kısmı döndü.Bir kısmı hiç dön- medi, hâlâ kayıplar. Son- ra biziçalışörmaya başia- dıiar. Strp mevzilerinin karşısında hendek kao- yorduk. tid ateş araanda kahyorduk. Ania çalışan- iara daha fazla yemek verdikJeri için herkes karnını doyurmak için öhımeranolupcahşmak istedi. Kızılhaç ve gazete- ciler gdince bize daha fazia yemek vermeyebas- ladılar. Kamptan kurtu- luncaailennn Tiirkiye'de olduğunu öğreBdim ve ben de geüneyi başar- dım." 'Anlamsız koalisyon' • Baştarafi 1. Sayfada birlikte bazı milletvekilleri ve üst düzey bürokratlann mesken tuttuğu Uludağ'da giriş ve çıkışlar eziyet hali- ni aldı, geniş güvenlik ön- lemleri yüzünden sıkışan trafik büyük sorun oldu. Yoğun ilgiyle sorunlann arttığı Uludağ'da tatillerini geçıren Çiller, eşi Özer Uçu- ran Çillerve küçük oğlu Berk, ilgı odagı konumundalar. Çil- ler, dün öğle yemeğini yemek için Milli Park Misafirhane- si'nden çıktı. Telesiyej ile Ku- şaklı'ya giden ve burada öğle yemeği yiyen Çiller]e, DYP Ankara Milleuekili ÜnalEr- kan ve Sabah gazetesı yazar- lanndan Can Atakh eşlik etti. Başbakan, yemek çıkışmda gazetecilerin "ANAYOL için hâlâ umut var mı" şeklindeki sorusunu yanıtlarken "Her şey çok iyi olacak. Bu ülkenin geleceği çokparlak, hiç merak etme> in. Bu ülkenin geleceği- nin pariakolmasını temin ede- cegiz" diye konuştu. Çiller, DYP-R? koalisyon olasılığı- na ilişkin bir soruyu yanıtlar- ken de Türk halkına verdiği bir söz bulunduğunu ve o sö- zün gereğinı yaptıklannı kay- dederek "Eğer yapmamış ol- saydık, bugün koalisyon tar- ttşmaJan içinde olan parti biz oiurduk. Buna «irmedik. Hâ- lâ üzerinde konuşulmasının anlamını görmüyorum" dedi. Bu arada, Çiller'in koru- malannın dağ koşullannda ta- kım elbise ile Çiller'in ardın- dan koşturmalan Uludağ'da günün konusu oldu. Dıkkat çeken başka bir olay da Çil- ler'in, sık sık kullandığı kar motosikletinin kime ait oldu- ğu. Uludağ'da jandarmanın yanı sıra birkaç kuruluşta bu- lunan bu araçlann sağlıksız kullanımının pist güvenliğini sarstığı savunuluyor. DYP'nin, genel başkan dü- zeyinde temsil edildiği Ulu- dağ'da, ANAP üst yönetimini Mesut Ydmaz'ın küçük oğlu Hasan temsil ediyor. Hasan, Grand Yazıcı Otel'de kalıyor ve sık sık kayak yapıyor. Me- kanik tesislerin önlerinde uzun kuyruklann oluştuğu Uludağ'da, dakikalarca pist tepelerine çıkmak için bekle- yenler, aşın güvenlik önlem- lerinden rahatsızlıklanm dile getıriyorlar. 'Uzlaşma, seçimden iyidir' lstanbul Haber Servisi - Bayrarru Etiler'deki evinde geçiren Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel. dün de zi- yaretçileri kabul etti. Devlet Bakanı Necmettin Cevheri, eski Içişleri bakanlanndan DYP Aydın Milletvekili Na- hh Menteşe, Fenebahçe S- por Kulübü Başkanı AliŞen, dün eşleriyle birlikte Demi- rel'e bayram ziyaretinde bu- lundular. Çıkışta gazetecilerin ko- alisyon çalışmalan ve Içişle- ri Bakanhğı'nın RP'ye ve- rilmesi konusundaki sorula- nra yanıtlayan Nahit Mente- şe, "Içişjcri Bakanhğı önem- li bir bakanhk. Hemen he- men devletin ^ n s ı " dedi. Menteşe, erken seçim konu- sundaki bir soruya da şu kar- şılığı verdi: "Seçim yeni yapılmıştır. trade tecelÜ etmiştir, ancak irade bkandığı zaman çan? seçimdir. Şu an tıkandı de- miyonım, çare riikenmedi daha. Tabiatıyla seçim olma- ması, uzlaşma olması daha iyidir, Türkiye bakımından. Daha yeni seçim yapılmıştır ümitsizlige kapüinamak la- zım. Bir noktada uzlaşıla- cakür." G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada Türkiye gibi gelir dağılımının çok den- gesiz olduğu, bir kesimin Isviçre, bir ke- simin Somali gibi yaşadığı ülkelerde devletin bu iki temel altyapıdan çekil- mesi olanaksız. Çekilirse ne olur? Ulkemizde son günlerde yaşanan du- rumortayaçıkar... Eğitimin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Üniversite öğrencilerinin bay- ram öncesi ayağa kalkıp "Harçlara ha- yır" diye bağınmasıyla "paralı eğitim" yine gündeme geldi. Üniversite öğrencileri, her yıl devlete olan maliyetlerinin belli bir bölümünü harç olarak ödüyor. Bu dilim, başlangıçta yüzde birdi, şimdi yüzde 5.7'ye çıktı... İlk bakışta şu söylenebiür: - Kardeşim, yurttaş da her şeyi dev- letten beklemesin. Biraz da o katkıda bulunsun. Devlet her yere yetişemez ki? Doğru, devlet her yere yetişemez, a- ma perdeyi biraz araladığımızda devle- tin kendi üniversitelerinden önce özel üniversitelere yetiştiği ortaya çıkıyor. Yasaya göre, devlet özel üniversite- lerin yıllık masraflannın yüzde 45'ini kar- şılıyor. Bir örnek vermek gerekirse Bil- kent Üniversitesi'ne geçen yıl yapılan katkı, 350 milyar lira. Bilkent Üniversitesi yöneticileri dev- lete gitmişler, "Efendim, bizim yıllık har- camamız 750 milyarlira dolayında, bu- Kendini Bitiren Devlet... nun 350 milyannı rica edelim" demiş- ler. Devlet de "Olur, tabii ki, Doğrama- cı'ya 350 milyardoğramışız lafı mı olur" deyip vermiş. Bu arada Bilkent'te okuyan bir öğ- rencinin yılda 180 milyon lira öğrenim ücreti vermesi gerektiğini anımsatalım. Biraz öğrenci, biraz devlet... Ne ballı ticaret... Devletin geçen yıl kendi üniversitele- rine ayırdığı ödenege baktığımızda, 20'sinin Bilkent'in gerisinde kaldığı or- taya çıkıyor. Bilkent'in günahını almayalım, bir ke- narakoyalım... Uyanıkbirgirişimci, okul kurup, faturalan da kitabına uydurup, masrafın tümünü devletten alıp, öğren- ciden aldığını da cebe koyup.. lüp lüp... Bu kadar maddi olanaktan sonra, pa- ranın satın alabildiği en iyi öğretim üye- sini de bulup, çıkan öğrencileri iyi yer- lerde iş bulup, piyasada isim sahibi olup... Bütün bunlardan sonra kamuoyunda ne yerleşir?.. "Çocuğumuzu özel üniversiteye göndereceğiz. Devlet okullarından çı- kana iş garantisi yok. Özel üniversite- den çıkınca kazancı güzel olur..." Özel üniversitelere para musluklan, devlet üniversitelerine "Bütçe bitti" nu- tuklan... Özel üniversitelere özel bir karşıtlığı- mız yok. Güzel güzel okutsunlar. Ama devlet parasıyla kalite taslamalannı ka- bul etmiyoruz. Kaba bir hesaplamayla devlet, özel üniversitelere yaptığı katkıyı yüzde 45'ten 40'a indirse bugün üniversite öğ- rencilerinden aldığı 2 trilyonluk harcın önemli bir bölümünü karşılamış olur. Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) ve Milli Eğitim Bakanhğı (MEB), öğrencile- rin haraç eylemine inat, "katkı paytnt" arttırmayı planlıyor. Çok yerinde olur... Harcı ödeyemeyenin kaydı silinir. On- lar da gitsin özel üniversitelerde okusun. Sosyal devletin cenaze namazı Eğitime yönelik "devleti etkisizleştir- me" harekâtının bir benzeri de sağlık alanında yapılıyor. Son günlerde kamuoyunda şöyle bir izlenim yerleştirilmeye çalışılıyor: - SSK hastaneleri berbattır. Buralar- da hastalara bakılmaz. Insanlar ilgisiz- likten ölür, kimsenin haberi olmaz. - Yapmayaa... - Kesinlikle öyle. - Peki ne yapmalı?.. - Ne yapmalısı var mı kardeş? özel hastaneler ne güne duruyor. Oraya gi- deceksin. - Ama çok pahalıymış... - Eeee olacak o kadar. Sağlıkbu, baş- ka bir şeye benzer mi? SSK hastaneleri, devlet hastaneleri çok iyi demiyoruz. Aksine pek çok ek- siklikleri var. Işletme yapısmdan perso- nel politikasına, maddi olanaksızlıklar- dan cihaz yetersizliklerine kadar... Ancak çözüm, bu kurumlara vurmak mı, iyi bir sistem kurmak mı? Bugün uygulanmakta olan teşvikler demetiyle, cebinizden beş kuruş harca- maksızın ya da harcadıklarınızın önem- li birdilimini devletten geri alarak beş yıl- dızlı bir özel hastane açabilirsiniz. Tıpkı eğitimde olduğu gibi sağlıkta da özel girişime karşı durulamaz. Durul- mamalı da. Ama, devlet kurumlarını iş- lemez hale getirip yurttaşı varını yoğu- nu sağlığa ayırmaya itmek, özel hasta- neleri "en iyi ve rakipsiz" kurumlar ilan etmek topluma ne yarar sağlayabilir? Bu çarka zaman zaman devlet ku- rumlarında görevli olanların, işlevi bu kurumlan daha iyi yönetmek olanların da katılması, durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Sağlık Bakanhğı, geçen yıl devlet has- tanelerinde sağlık hizmetlerıne katkıda bulunmalan için valiliklere bir yazı yaz- mıştı: "Her hastaneye, duruma göre imam gönderilmesi..." Bir imam da "sosyal devlete" gönder- meli... Cenaze namazını kılmak için... 'Sermaye kesimi rantiye' U Baştarafi I. Sayfada tını çizmemiz gerekir. Nasıl 80'li yıllarda Margaret Thatcher bir ideolojik fetih hareketiyle "Önemli olan ekonomi değildir, önemli olan zihniyetteri degistir- mektir" diye ideolojik bir hege- monya oluşturduysa bir karşı he- gemonya da bu krizin mağdurla- nnın kendilerini ifade etmeleri ile oluşturulabilir. - Ama sermaye kesimi de mem- nun değil \ ar olan durumdan. On- lar da bir krizin vartığından söz ediyoriar_ Hayri Kozanoğlu: Sermaye ke- siminin de şikâyetçi olduğu doğ- ru. 12 Eylül sonrası emek gelirle- rinin düştüğu, emeğin örgütlen- mesinin engellendiği sermaye açı- sından çok uygun birortamdı. Ay- nca vergi iadeleri ve çeşitli ıhracat teşvikleri ile toplumda özel ser- maye açısından çok hızlı biçimde sermaye birikimini arttırma ola- naklan da vardı. O dönemde bile şikâyetçi idiler. Bu nedenle onla- nn şikâyetlerini çok gerçekçi bul- mamak gerekir. Hem sanayi ser- mayesi - rantiye sermaye, kayıt içi ekonomi - kayıt dışı ekonomi iç içe geçmiş durumda. Aynı serma- yedar talep daraldığı zaman belki ürettiği mal ve hizmeti pek iyi sa- tamıyor, ama aynı dönemde çok büyük bir rant geliri elde ediyor. Ekonominin biraz hızlandığı, tale- bin biraz daha canlandığı dönem- de ise mal ve hizmet satışı ile ge- lirlerini arttırabiliyor. Sistem, ül- kenin üretken kapasitesinın arttı- nlmasma değil de ülke kaynakla- nnın belli bir kesime aktanlması- na endekslenmiş durumda. Son dönemde çok tartışılan iç borçlar bunun çok açık bir örneği. Toplu- mun üretken kapasitesi artmıyor. Fakat sürekli olarak iç borçlann GSMH'ye olan oranı artıyor. Ya- ni ülkenin kaynaklannın bir kesi- min elinde toplanma süreci hızla devam ediyor. Ve hâlâ bulunan dü- zeyin çok yüksek olmadığı düşü- nülüyor. Böyle giderse yakın bir dönemde kamunun toplumun çok sınırlı bir kesimine karşı çok yük- lü bir borca girdiği görülecek. Iş- te biz bu dengeyi değiştirmeyi dü- şünüyoruz. 'Pasta küçülsün, pay büvüsün' - Devlet eliyle ülke kaynaklan- nın sermaye kesimine aktanlması süreci daha ne kadar sürebilir? Hayri Kozanoğlu: Müdahale edilmediği takdirde aktanm süre- ci devam eder. Sûrekli olarak aynı üretim bazında ülkenin kaynakla- n belli bir kesimin lehine esnefili- yor. Eskiden ekonomi ile ilgıli tar- tışmalar pasta büyüdüğü anda o pastanın nasıl paylaştınlacağı üze- rinde yoğunlaşırdı. Artık "Gere- kirse pasta küçülsün, ama benim dih'mim büyüsün" diyor toplumun bir kesimi. Işte buna dur demek gerekir. Mustafa Sönmez: Sanayi kesi- mi, rant gelirleri sayesinde belki de krizden kârlı çıkıyor. Ama özel- likle büyük sermaye kesiminin "Bu böyle gfönez" diye bir kaygı- sı var. Sürekli rant geliri ile yaşan- ÖDP kurmaylan, L'ras, Kozanoğlu ve Sönmez, Türkiye'nin ekonomisini değeriendirdıler. mayacağının farkındalar. Aynca dış dünya ile sürekli rekabet halin- deler. Onlar rant geliri ile uğraşır- ken başkalan arayı sürekli açıyor. Koç Grubu'nun, ekonomi dergisi Fortune dergisinin belirlediği dün- yanın en büyük 500 şirketi sirala- masında 1994 yılındaki yeri ile 1995 yılındaki yerine bakın, deh- şetli bir açılma var. Bu, dış dünya ile arasındakj rekabctın açıldığını gösteriyor. Sermaye kesimi, rant- tan pek hoşnut olmasa da "Ma- dem böyle bir ortam var, biz de pa- jimız âlalım" demekten de geri kalmıyor. Onlar da bu rant süreci- ne nereden ve nasıl müdahale edi- leceğini merakla bekliyorlar. - Müdahalenin biçimi, özel sek- tör için risk anlamı taşımıyor mu? Mustafa Sönmez: Bütün mese- Ie de orada zaten. Bu ortamdan iç borçlanma ile çıkılmaz. Çünkü de- nizin sonuna gelindi. Miktar bel- ki fazla önemli değil, ama manev- ra alanı çok daraldı. Kamu fınans- manı krizinden çıkabilmenin tek yolu olarak bir taraftan harcama- lann kısılması lazım, bir taraftan da reel gelirlerin artnnlması lazım. Harcamalann kısılması için onla- nn ezberledikleri bir şey var Özel- leştirmeye gidelim. KtT'leri bu- dayalım. Sosyal güvenlik kurum- lannı budayalım. Belediyelerin harcamalannı budayalım. Malum beş kara deliği kapatalım. Vergi- den de kayıt dışı kesimi düşüyor- lar Onlann önerdikleri çözüm bu. Devlete operasyon gerekiyor. A- ma gerçek çözüm böyle değil. Ver- gilendirme hem kayıt içinde hem de kayıt dışında yapılmak duru- munda. Türkiye gelirini arttırma- ya yönelik operasyonu burada yapmak zorunda. Bundan kaçını- lamaz. lşte burada çatışma başla- yacak. Vergiyi kim ödeyecek? On- lann yaklaşımlan. "vergiyi gele- neksel vergi hamallan olan ücret- Hleıie kayıt dışı ödesin" şeklinde. - Türkiye bu kadar dışa bağım- h iken emek lehine birtakım siyasi dönüşüm nasıl mümkün olacak. Bunun için kaynak gerekmiyor mu? Uftık Uras: Hayır gerekmiyor. Bizim partinin temel iktisadi poli- tikalara bakışını ortaya koymamız gerek. Mikro düzeyde ve düzenin sabit bilgileri içerisinden bakarak politikalanmızı açamayız. Ekono- mik kriz bir doğal deprem değil. Bir politik tercihin sonucu oluşan bir durum. Kısa vadede sermaye- nin politik tercihleri ile geniş ke- simlerin çelişmesi bu krizi yaratı- yor. Örneğin tasarrufu kullanan- larla tasarruftan yararlananlann farklı kesimler olması krizi yara- tıyor. Iktisat politikalanna ilişkin bugüne kadar olan bütün sorun, problemlerin uzmanlar, bilirkişi- İer tarafindan sihirli formüllerle çözülmesinin beklenmesidir. Bi- zim ekonomi ve diğer başlıca kp- nulara bakışımız, sorunlann fail- leri ve sivil toplum örgütleri ile oluşturacağımız ortaklıkla bu problemleri aşağıdan yukanya çö- zümlemek şeklinde. Türkiye'de sunulan bir dizi reçetenin altema- tif maliyetini ortaya koymak isti- yoruz. Eldeedilen sonuçlarlabun- lar için nelerin feda edildiğini kar- şılaştııarak kamuoyu oluşturmak amacındayız. Dünyada ve Türki- ye'de 70'lerde bir sosyaldemokrat - uluslararası Keynesçiliğin etki- siyle oluşan bir mutabakat çöktü gitti. 8O'lı yıllarda yeni muhafaza- kâr bir mutabakat vardı. O da çök- tü gitti. 90'h yıllarda bir belirsiz- lik ve bir arayış var. Biz de dünya- daki bu arayışın bir parçasıyız. Devlet eliyle var olan burjuvazi, devletin elinden kurtularak kamu- sal fonlan kendi çıkan lehine ak- tararak bir politika belirlemeye ça- lışıyor. Buna karşın öncelikle bir direniş hattı oluşturmak gerek. O- nun ötesinde uzun vadeli politika- lann eklerunesi gerek. Bize yönel- tilen, "Hem sosyalizme yönelmiş bir partisiniz hem de kapitalizm içinde kısa >adeli ve mikro düzey- li projeler geliştirmeye çahşıyorsu- nuz" şeklinde suçlamalar var. Bi- zim projemiz ya o ya da bu seçe- nekleri ile sınırlandınimışbirpro- je değil. "Hem o, hem bu" bizim projemiz. Kısa vadeli sorunlan dü- zene makyaj yapmak anlamında değil, geniş kesimleri ferahlatmak anlamında düzenlemek istiyoruz. Bunu, bizim düzen partileri hiç an- lamıyorlar. Örneğin özelleştirme projelerine karşı "önce özel sektö- rii özeUeştiretim" şeklindeki yak- laşımımızı, bir özelleştirme poli- tikası olarak anlıyorlar. Bizim al- tını çizmek istediğimiz şey, özel- leştirme gibi kısa vadeli temalar- da tıkanmadan ulusal ve uluslara- rası kilitlenmeye karşı tabanı ha- rekete geçirmek. - Bu oluşumu felsefi çerçev^de tutmak, halka anlatmakta güçlük yaratma>acak mı? Hayri kozanoğlu: Biz çok fark- lı bir yaklaşımdan yola çıkıyoruz. Demin Ufuk'un da belirttiği gibi "Sistem içerisinde belli rahadama- larla sos>alizme açılma perspekti- fi nasıl ^Bşecek?" sorusunun ya- nıtı şurada: Biz yukandan aşağıya sistemi değiştirip sosyalizmi kur- mak şeklindeki eski tip anlayışa karşı aşağıdan yukanya bir yapı- lanma düşünüyoruz. Bu da ekono- mik anlamda ekonomik demokra- sinin yaşama geçirilmesi ile olur. Hayatın her alanında alınan karar- lardan etkilenenler, kararalma sü- recinde etkin olarak yer alabilme- liler. - Dediğiniz anlamda toplum ör- gütlenmesi yokTürkiye'de. Her şe- ye baştan başlamak gerekiyor. Hayri Kozanoğlu: Ekonomik demokrasinin ikı yönü var. Birin- cisi insanlann ekonomik kararla- ra katıfabilmesi için pastadan bel- li bir pay almalan lazım. Ikincisi, genel anlayışımız gereği, hayatın her alanında karar süreçlenni, o karardan etkilenen insanlann be- lirlemesi şeklinde. Ekonomik de- mokrasi için bu iki unsurgerekli. Şimdi bu sistemin çalışması için insanlann temel yaşam standartla- nnın düzenlenmesi, eğitim sağlık gibi temel kamu hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmalan la- zım ki hem ekonomide, hem poli- tikada karar süreçlerine katılabil- Mnler. Bizim söylediğimiz aşağı- dan yukanya önemli bir değişım de bu şekilde gerçekleşebilecek. - Böyle bir hayat standardı için büyük bir kaynağa ihtiyaç yok mu? Hayri Kozanoğlu: Türkiye'nin kaynaklan, düşünüldüğünden çok daha fazla. En önemlisi Güneydo- ğu'daki savaş, Türkiye'ye hem ekonomik hem de manevi olarak çok büyük bir yük getiriyor. Bun- dan kurtulacağız. Ikincisi vergi ödemeyen kesimler vergi ödeme- ye başlayacaklar. Üçüncüsü çok büyük bir bürokratik israf var. Bu- nu da ortadan kaldıracağız. Bun- lardan daha önemlisi, kapitalizmin içinde de kısmen uygulandığı gi- bi işletmelerin içinde çalışan in- sanlann motivasyonlannı yüksel- teceğiz. îşlerini heyecanla yapa- bilmeleri lazım. Yeni liberal dalga, emeği ile çalışan insanlann tembel olduklan, üretken olmadıklan, topluma yük olduklan şeklinde bir hava yarattı. Biz, bu havayı kırmak ve* insanlann ışlerine dafîa"*bir şevkle sanlmalannı gerçekleştir- mek istiyoruz. Bunu uzun dönem- de yapmanın yolu, eğitim sistemi- ni, insan yaratıcılığını ön plana alan çağdaş bir şekilde örgütle- mekten geçiyor. Biz hayatın özel- leştirilmesini çok daha önemli bir konu olarak görüyoruz. - Çok uzun bir süreç değil mi bu? Mustafa Sönmez: Bugün için çözümlerimiz de var. Çözümleri- miz, günümüzün ana muhalefet gibi gözüken partilennden çok da- ha somut, çok daha gerçekçi. Tür- kiye'nin iç ve dış varlıklan topla- mı 4.6 katrilyon lira para ediyor. Ama bu varlıklann yüzde 70'ini devlet kullanıyor. Üstelik verimli de kullanmıyor. Devlet, bu kayna- ğı önce sanayiden uzaklaştırdı. Daha sonra enerji, ulaştırma, ile- tişim gibi altyapı kaynaklanndan uzaklaştırdı. Yatınmcı devlet kal- madı artık. Bu kaynak, bir memur ordusu ve iç / dış borç için kulla- nılmaya başlandı. Bu somut prob- leme karşı bizim önerdiğimiz so- mut projemiz var. Gereksiz harca- malardan başlayarak iç borçlan konsolidasyon yolu ile zaptedece- ğiz. Ancak bunlardan çok daha önemlisi, vergiyi, ödemesi gere- ken kesimden alarak operasyon gerçekleştireceğiz. Bu operasyo- nu yaptığınız anda çarklan tekrar harekete geçirebilecek, kaynakla- n üretkenliğe sevk edebilecek bir iklime kavuşursunuz. Bununla be- raber, biz işsizliği, bölüşümde eşit- sizliği de kendimize dert ediyoruz. İnsan gücünün yoksullaştınlması- nı, eğitimden sağlığa kadar bazı temel ihtiyaçlardan insanlann fay- dalanamamasını kendimize dert ediyoruz. Bölgeler arası uçuru- mun artmış olmasını kendimize dert ediyoruz. Genel olarak önce- liklerimiz bunlar. Bu öncelikleri- mizin hayata geçirilmesi ile atıl duran çok büyük bir potansiyel ha- rekete geçirilebilir. Bunu da ancak ÖDP gibi bir parti yapabilir. Kar- şımıza aldığımız kesimin üzerine gidebilme gücü, bugün ne merkez sağda ne de merkez solda var. ANKARA (Cumhuriyet Bürosn)- Radyo ve Televiz- yon Gazetecileri Derne- ği'nin (RTGD) radyo ve te- levizyon alamndagörev yapan kişi, kurum ve kuruluşlan teş- vik ebnek amacıyta gazeteci Cengiz Polatkan anısına düzen- lediği ödüllerin on yedincısı açıklandı. RTGD'nin gelenekselleştirdiği Cengiz Polatkan ödülleri sahiplerini buJdu. Dernek Başkanı TanerDedeoglu ve yöne- tim kurulu üyeleri, dün Ankara Otelî'nde düzenledikleri ba- sm toplanflsıyla ödüllen kazananian açıkladı. Haber, kame- raman, program, muhabır ve reklam dalında dağıtılan ödül- ler şöyle: - Kanai E: Avrasyaferibotununkaçmlması ve Kardak bu- nalımında canh, dinamik ve hızlı habercılik nedeniyle; - Yüksel Ştpka (Show TV kameraman))*Başbakan lansu Çfller ile Erât Ku^tnoğlu arasında geçen tartışmayı dudak okuma yöntemiyle kamuoyuna sunmayî sağlayan göriintü- leriyakaladığı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Ismail Hak- la Karadayı'nın otomobihnin TBMM girişinde görevli po- lis memuruna çarpinastna ilişkin görüntüleri aktardtğı, TB- CengizPolatkan ödüllerisahiplerinibıddıı ödûl verirken, Mersın Sun TV de, «HüC'dan Gölsdele- adlı belgeseliyle ödül al-ne MM Genel Kurulu'nda CHP'H parlamenter Mustafa Kul ile Refah Partili parlamenterlerle kavgayı yansıtüğı ve mesleki başansından doiayı. - Derya Ydmaz(Bafra TV muhabiri): DYP'li eski Devlet bakanlanndan Nafiz Kurt'un kendisine gösterdiği aşın lep- kiye karşın göreviru örnek bir soğukkanlılıkla sergiledıgi için. - TakiDoğan: Canlı telefon bağiantılanyla Best FM'tte ak- tif, dinamik radyo haberciliğı nedeniyle. - TKT Haber Dairesi: 24 aralıkta yapıkn genel seçim so- nuçlannt anında başanh olarak kamueyuna aktardığı, seçi- min ardından siyasi gelişmebri naklen yayınlarla çabuk, doğ- ru habercilik anlayışıyia kamuoj'una duyurduğu için; - Ahmet Tezcan: Kanal 7'de yayımlanan "Medya 4. Kuv- vet" adlı programındaki başansından doiayı. RTGD, Uşak ART TV'ye, sorumlu ve yasal kurullara uy- gun yayıncjhk anlayışınuı Anadolu'da diğer yerel teleyizyon istasyonlan içindeki başanhörneklennden bınni verdiği için dı. Dernek, " Radyo Anado- lu"yu güncel olaylan ve gelişmeieri saat başında ve en son durumuyla dinleyicisine aktarmasındaki başansı nedeniyle ödüllendirirken, "ft>Hs Radj<osu", resmi radyolar arasındabir yayıncı geleneğiııi sürdürmesindendoiayı ödüle değergörül- dü. Dernek. 'ffuysnz VTriin' tipiemesinİ basanyla ekrana taşı- yan Seyfi Dursûnogfu ile Mükremin karakterirtdeki başansı nedeniyle Yılmaz Exdogan"a ödül verilmesinı kararlaştırdı. Garantı Bankası, TV reklam kampanyası, ÇeJik'm "Hercai" adlı şarkısmm klibi, "tnce İnce Yasemface" de ekıp çalışma- sı olarak ödül aldı. ATV'deyayımlanan "Azml", TRT Radyo 1 *deyayımianan "Onuncn Saaf yine TRT'de yayımlanan "Pbta", Kanal D'de ekrana gelen "Tetevote" ödûle değer buiundu. RTGD, aynca radyo ve televızyon alanında 15 yıldır hizmet veren ve genç gazeteci adayları için eğitim ocağı işlevi gören "MAK AJANS'a kurumsal başan ödülü verdi. OLAYLARIN ARDEVDAKT GERÇEK • Baştarafi 1. Sayfada mak için erken, ama görü- nen o ki her iki partinin yö- neticilerinin kafasında bu konular var. TBMM'deki pazarlıklar sırasında, iki parti kurmay- lannın zaman zaman dışa- n çıkıp genel başkanlannı bilgilendirmesi de pazarlı- ğın boyutlannı göstemne- si bakımından ilginçti. Son anda bir değişiklik olmazsa ANAP lideri Me- sut Yılmaz'la, RP lideri Necmettin Erbakan bu- gün beşinci kez bir araya gelecek. Özellikle 12 Eylül sonra- sında iktidar olan partiler, hükümetle devleti hep bir- birine kanştırdılar. Devlet kadrolannın pek çok biri- mi "politik" hale geldi. Öy- le ki devlet dairelerine en sıradan memurlar bile "partieğilimine" göre alın- dı. Bu durum ister istemez devlet yapısının da siya- sallaşmasına neden oldu. Koalisyon pazaıiığı yeni bir kadrolaşmanın işaret- lerini veriyor. Bu gözlemi- mızın doğru olmamasını diliyoruz. Her iktidar devlet çarkı- nı kendi rengine boyama- ya girişirse, o çarkın dön- mesi olanaksızlaşır. Benzer bir durum, para- nın yönetiminde de dikka- ti çekiyor. Bütçe deliğinin giderek büyümesinde, ge- ri dönmeyen kredilerle hangi amaçla verildiği be- lirsiz kredilerin de etkin ol- duğunu unutmamak gere- kiyor. 53. hükümete ne yap- maması gerektiğini, 50'li hükümetlerin icraatları çok net gösteriyor. • • • Erbakan'dan ANAP'a 6 Görev paylaşunı adaletli olmalı9 ^; BÜLENT ECEVÎT AÎVTALYA - Refah Parti- si Genel Başkanı Necmettin Erbakan, koalisyon kurma- ya, hükümete girmeye zo- runlu olmadıklannı, her du- rumda kendilerinin kazanç- lı çıkacaklannı söyleyerek ANAP'a gözdaği verdi. Er- bakan, tabanından gelen "Taviz veriyoruz" şeklinde- ki eleştirilere karşı da "Hal- kımız,en büyük parti olarak bizi seçmiş. Bunun için gö- rev dağüımında bunun gö- zardı edilmemesi gerekir" dedi. Şeker Bayramı tatili için geldiği Antalya'da dün par- tililerle bayramlaşmak için Aktaşoğlu Kültür Salonu'na giden RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, "Baş- bakan Erbakan" sloganla- nyla karşılandı. Bayramlaşmadan sonra salondakilere konuşan RP lideri, ABD'de Beyaz Sa- ray'da da Şeker Bayrarru 'nın kutlanıyor olmasını anımsa- tırken "Bu adun gelişecek. yeryüzünün her yerinde kut- lanacak. Temennimiz bu- dur" dedi "Ashmıza dönüyonız' 24 Aralık seçimlerinin büyük bir devrim olduğunu vurgulayan Erbakan. "Bu devrimi siz yaptınız, halk yaptı. Halkın kendisu inancv, tarihi ikridara gelmiştir. 24 Arahk seçimlerinin ne kadar büyük bir devrim olduğu herkes tarafindan görflle- cektir. Bunun arkasından birkaç rantiyeci. bizim tabi- rimizlç birkaç fosiL gördü- ğünüz gibi 2 aydır Refah Partisi için söylemediklerini bırakmadılar. Öcü gibi gös- termek, umacı gibi göster- mekten tutun da akla ha>ı a- le ne gelirse gelsin çırpmdıİar. Refah Partisi"nin kabahati neymiş; en büyük parti ol- makmış. Görev pa> laşımla- nnda adaletli olunmak zo- runda. Halkımız en büyük parti olarak bizi seçmiş. Bu- nun için görev dağılımında bunun gözardı edilmemesi gerekir" dedi. Refah Partisi'nin halkın kendisi olduöunu söyleyen Erbakan, "Kİm Refah Parti- si'yle savaşıyorsa halkla sa- vaşıyordur. Halkla da sava- şılmaz. Kim bunu yapmak isterse mutlaka mağlup olur. Yaşadığımız gerçekler bunu gösteriyor. 65 milyon insanı- mız aslina dönüyor, kendisi- ne dönüyor" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle