25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KULTUR 23 ŞUBAT 1996 CUMA Paris'te gerçekleştirilen 14. Expolangues'ta Türkiye'nin kültür çıkarması büyük ilgi topladı ^Iıısaımı serüveni dâm tanıkfağmda 9 HANDAN ŞE1NKÖKEN R\RİS-1993 yıhnda Türkiye'nin Ex- polangues'a onur konuğu olmasını sağ- İayan Kültür Bakanı FikriSağlar, bu ke 15-19 Şubat 1996 tarihlen arasında Pa- ris'te gerçekleştinlen 14. Expolangu- es'ın (Uluslararası Dıl, Dünya Kültürle- ri ve Seyahatler Fuan) açılişına katıldi. Paris'te ilk kez 1983'te gerçekleştiri- len. dillere. kültürlere \e kültürel seya- hatlere yönelik yapılan en büyük ulusla- rarası fuarolan Expolangues'ın bu yılki onur konuğu Türkiye ve Tiirk Dili'ydi. 18 ülke \e 53 dilın temsil edildiği fuar- da. yaklaşık 150 milyona yakın insanın konuştuğu, Orta Asya'dan Avrupa'nın içine dek yayılan Türk dili. Paris'te beş gün boyunca yazarlar ve uzmanlar tara- fından gündeme getinldi. Türkçenin kö- keni, kollan, bugünkü konumu kısacası Türk dıllennin ailesı konuşuldu, tartışıl- dı gerçekleştirilen söyleşilerde, panel- lerde. Fransa'daokullardaeğitimdiliola- rak kabu) edılen 15 dilden bıri olan Türk- çe, yogun ilgı topladı bu fuarda da. Dün- yanın birçok yöresinde konuşulan, dün- yanın en yaygın dillennden birisi olan Türkçenin büyük bir kültürü banndırdı- ğı gözlemlendi. Dıllerin tanıtılmasının yanı sıra budil- leri konuşan uluslan bir araya getirmek amacıyla 1994 yılından başlayarak bir ülke ya da bir dilın onur konuğu olduğu fuarda. daha önce 1994'te Portekiz, 1995'te ıse Almanya onur konuğu olarak yer almış. Fuarda katıhmcı ülkeler kendi dille- rinde kıtaplannı tanıtıyor, dil öğretimi ve eğitimi. dil yöntemleri ve bu konuda- ki bilımsel çahşmalan genel anlamda ıse kültürlerini sergileme ve tanıtma olana- gı buluyorlar. Heryıl dil okullanndan yayınevlerine, tunzm şirketlennden elçilikJerin kültür ataşeliklerine, kültür bakanlıklannamul- timedya ile dil öğrenimi pazarlayanlara dek çeşitlı sektörlerden 350 standın yer aldığı fuarda, bu yıl Türkiye, 148 metre- karelik atnum alanda temsil ediliyordu. Türkiye, bu organizasyona Türksoy, Tömer, Türkiye Yayıncılar Birliğı, Dil Derneği, Pen Yazarlar Kulübü, Türkiye Yazarlar Sendikası. Edebiyatçılar Der- neği, Sevda Cenap And Müzik Vakfı ve multimed>a kuruluşlannın işbirliğiyle katıldı. Sadece Türk dili değil, Türk kültürü- nün de tanıtılması sağlandı Expolangu- es'ta. Yazın alanında konferanslar, söy- leşilergerçekJeştınlirken, fuaralanı için- de yer alan Boris Vıan Tiyatrosu'nda Genco Erkal tıyatro gösterisi sundu. NecdetYaşarEnsembleGrubu. Modern Folk Müzik Toplulugu ve Ayla Algan konserler verdiler. Modern Folk Müzik Toplulugu konserinde, topluluğun ku- rulmasında büyük emeği geçen Zûlfii Li- vaneli'nin yönetiminde 'Janus' adlı ça- lışmasının bir bölümünü yönetti. Fuar süresınce Türk dili ve kültürü- nün tanıtımı amacıyla düzenlenen çeşit- li etkinlikler için kiralanan salonlar Nâ- zun Hikmet Hasan ÂIi Yücel, Tank Buğ- ra ve Mehmet Emin Resulzade isimleri- ni taşıyordu. Bu salonlarda Tahsin Yü- cel, Ataol Behramoglu, Adalet Ağaoğlu, Latife Tekin, Ncdim GürseL, Cengiz Ayt- matov gibi isimlerin yanı sıra Azerbay- can, Kazakistan, Türkmenıstan, Özbe- kistan, Tataristan ve Fransa'dan katılan 15-19 fevrier 96 7 5-19 Şubat1996 1 tarihlen arasında Paris'te gerçekleştirilen 14. Expolangues'ın (Uluslararası Dil, Dünya Kültürleri ve Seyahatler Fuan) bu yılki onur konuğu 'Türkiye ve Türk Dili' ydi. Fuar süresince gerçekleştirilen ve büyük ilgi toplayan etkinliklerle Türkiye çağdaş kültürüyle tanıtılırken, Paris'te beş gün boyunca Türkçenin kökeni, kollan, bugünkü konumu kısacası Türk dilinin ailesi konuşuldu, tartışıldı. yazar, Türkolog ve bilim adamlannın da bulunduğu konferanslar, söyleşiler ve paneller yapıldı. Boris Vian Tiyatro- su'nun fuayesindedeÇerkesKaradağ'ın 'Tanıdığun Yüzler' adlı fotoğraf sergisi yer alıyordu. Türkiye standında ülkemizi tanıtan vi- deo fılmleri gösterilirken, tanıttm ama- cıyla Türkiye ve 9 Türk cumhuriyetini kapsayan alfabe kartlan. Türkçe konu- şan ülkeleringösterildiği dünya haritası, Türk lehçelerinin yakınlık ve uzaklıkla- nnın gösterildiği tablo ve grafılder, ve- düt biçımındeki Türkiye haritası gibi dö- kümanlann yanı sıra, Türk yazarlannın ve Türk dillerinin tanıtıldığı kıtaplar ile Nasrettin Hoca kıtapçığı, Atatürk, Yu- nus Emre ve Orhun Yazıtlan'yla ilgili Fransızca kitaplar dağıtıldı. Ejpoiangues, aynı kültür fuan zamanda Expolangues, Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın da \Tirguladığı gibi bir dil fu- anydı fakat, dili kültürden ayn düşüne- meyeceğimız için aynı zamanda da bir kültür fuan niteliği de vardı. Türkiye de bu yıl fuara, binlerce yıllık kültürünü dil aracılığıyla taşıyordu. Kültür Bakanlı- ğı'nın şemsiyesi altında yazar dernekle- ri, multimedya kuruluşlan, yazarlan ve sanatçılanyla birlikte. 15 Şubat'ta Pa- ris'te Porte de Pantin'dekı Grande Halle de la Vileöe'te Türkiye ve Türk Dili'nin onur konuğu olduğu 14 Expolangues açılışındayaptığı konuşmada Kültür Ba- kanı Fikri Sağlar, "insanın serüveninin dillerin tanıklığında" olduğunu vurguiu- yordu: "Fuan gezenler Türkiye'nin geç- mişle geiecek, doğm la batı. gelenekle ya- nn arasında nasıl bir köprü oidugunu iz- lcnıe olanağını buiacaklardır. Dümanın birçok yöresinde konuşulan. dün> anın en yaygın dillerinden birisi olan Türkçenin nasıl bir bü\ ük kültürü bünyesinde ba- nndırdığını göreceklerdir. Türkçe say ısız kolu, lehçesi ile gerçekten de bugün daha hem binlerce yıl öncesinin görkemini ve ilginçliğini taşımakta hem de > üzünii ge- leceğe dönmüş bir ulusun coşkusunu di- Bakanı Fikri Sağlar, açıiışta yaptığı konuşmada "Dünya ve egemen güçler, kültürler ne kadar çok dili yaşatırsa, ne kadar çok dilin farkiılıği içinden evreni kavramaya çalışırsa kendi bilincinin de varlığının da sınırlannı o ölçüde genişletecektir. Daraltılmak ve karartılmak istenen bir dünya karşısından bundan daha güçlü bir silah yoktur" dedi. le getirmektedir. Türkçede Orta Asya steplerinin binlerce \ ıl önceki kültürü de, Anadolu >aylasının içinde doğmuş ve ge- lişnıiş sayısı/ kültür de yanyana yaşamak- tadır." Kültür Bakanı Fikri Sağlar, dilin bir topluluğun belki de tek vazgeçemeyece- ği tek kültür olgusu olduğunu belirterek, bunun nedenini, dilin bir topluluğun kimliği ve sımgesi olmasına karşın aynı zamanda tüm dünya ınsanlığının malı ol- ması biçimındeaçıklarken. "İnsanbk bu- günkü konumuna milyonlarca yıılık geç- mişinden süzülüp gelirken bunu diller aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Dolayısıy- la farklı dillerin banndırdığı aslında bir ve tek insanlık ülküsüdür. İnsanın serü- veni dillerin tanıklığındadır" dedi. Günümuzdun>asının yenı bıranlayış- la yoğrulmak ve dünyanın küçültüierek, sınırlann ortadan kaidınlmak istendiği- ne değinen Sağlar, bunun, tüm kültürle- rin bir ortak paydada bırleşmesi ama her birisinin kendisine özgü farkiılıği vurgu- lamasıyla olanaklı olduğunu vurguladı. Küçülen uzaklıklann ortak bir kültürün egemenlığini değil, herkesin, her toplu- mun kendisine özgü kültürel değerleri gözler önüne serdiğini söyleyen Fikri Sağlar, bugünün dünyasının tarihin hiç- birdönemindeolmadık ölçüde farklılık- lan bir arada banndıran, sonsuz sayıda- ki değişkeni bır arada bulunduran bir dünya olduğunu belirtti: "Bu dünyanın savaşlarla, kanla \e acıyla parçalanması karşısında direnirken \aslanacağımız tek dayanak kültürdür. Düma insanlığın kül- türü kendisine Kalkan yaparak farkhJığı- nı konımak, öyleiikle de egemenliğini saklı tutmak istemekte. ona çalışmakta- dır. Kültür günümüz dünyasının tek di- renme araddır." Tarihin her döneminde insanhğın bir tek 'geleceği kurmak' ülküsü olduğunu söyleyen Sağlar, geçmişi ayağa kaldıran, yeniden yaşanmış bir tarihe dönerek onun içinde varlığını sürdürmek isteyen bir kültür olmadığını, bunun insanın ev- rensel varoluşu yadsıması anlamına gel- diğini ve kabul edılemeyeceğini belirtti. Ancak. geçmiş kültür birikimlerinin ko- runmasının da en az bır geiecek ülküsü- nün yaşatılması kadar önemli olduğuna değinen Sağlar, dilin temel varlık amaç- lanndan bınsınin bu olduğunu, dilin de özünde dünya kurmanın ana yolu oldu- ğunu, çünkü insanın dünyayı, olgulan, nesneleri dili aracılığıyla öğreneceğini ıfade etti. Büyük bır felsefecinın "dilimin sınır- lan dünvamın sınıriandır' görüşünü anımsatan Bakan Sağlar. dünya ve ege- men güçlenn. kültürler ne kadar çok di- li yaşatırsa, ne kadar çok dilin farklılığı içinden evreni kavramaya çahşırsa, ken- di bilincinin de varlığının da sınırlanm o ölçüde genişleteceğıni savundu. Da- raltılmak \e karartılmak istenen bir dün- ya karşısında bundan daha güçlü bir si- lahın olmadığını söyleyen Kültür Baka- nı Fikri Sağlar, Expolangues'ın bu doğ- rultuda atılmış çok önemli bir adım ol- duğunu da sözlerine ekledi. Tfirksoy UNESCO'da Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Paris'te UNESCO Genel Müdürü Federico Ma- yor ile görüştü. Azerbaycan Kültür Ba- kanı ve TÜRKSOY (Türk Kültür ve Sa- natlan Ortak Yönetimi) Genel Müdürü Polat Bülbüloğlu ile Bü>ükelçı Ömer Lüten'in de katıldıklan görüşmede TL'RKSOY'un UNESCO'ya katılması kabul edildi. Bakan Sağlar, bu görüşmede Istanbul- Göreme-Kapadokya projesi. Pamukka- le Koruma Amaçlı tmar Projesi ve Mer- sin'de Kültür Bakanlığf nca kurulması için çalışmalan sürdüriilen Akdeniz Kül- türleri Araştırma Enstitüsü ve Merke- zi'nın de üç ayn proje olarak UNES- CO'nun teknik ve mali katkılannm da- ha yoğun olarak sürdürülmesı için gü- vence alındığını belirtti. UNESCO Genel Müdürü Federico Mayor, görüşmenin çok iyı bırzamanla- ma ile yapıldığını belirterek, özellikle orta vadedeki stratejılen saptamak üze- re bir takvim oluşturduklannı söyledi. Mayor, ilk iki yıl ile ilgili etkınlilder için taleplerin yazılı olarak sunulmasını iste- di. Mayor bu projelerden ilk ikisinin UN- ESCO taranndan çok iyi bilindiğini ve gündemde yer aldığına değinerek, teknik ve malı yardım konusunda sorun çık- mayacağını düşündüğünü de belirtti. Caza gönül verenlerin sesi: Jazz Zuhal Focan CUMHUR CANBAZOĞLU Konserler, günü gününe ithal CD'ler, yerli albümler derken Türkiye'de hareketlenmeye başlayan caz, güzel bir dergiye de sahıp oldu. Jazz adındaki dergi üç ayda bir yayımlanacak. Yayın Yönetmeni Zuhal Focan'a göre ekonomik zorluklar şu anda ancak böyle bir yayına izin veriyormuş; ileride bu süre iki aya inebilirmiş. Jazz, kâğıdıyla, baskısıyla, fotoğraflanyla başanlı bır sektör dergisi görünümünde. Dergi siyah-beyaz değil, ama caz fotoğrafçılan siyah-beyazı sevdiğinden ıster istemez böyle bir izlenim veriyor. 150 bin liraya satılan Jazz, ilk sayısmda caz ve blues'un çeşitli yüzlerini yansıtarak piyasadaki açığı kapayacağına ilişkin olumlu sirryaller veriyor. Geiecek sayılarda reggae gibi değişik türlere de kapılannı açacaklannı söyleyen Zuhal Focan "dan Jazz'm özelliklerini öğrendik. - Dergiyi tanunaya baştan başlayalım; Jazz'ın doğumuna nasıl karar verildi? Dergi için ilk toplantıyı iki yıl önce yaptık; Caz Derneği etkinliklerine bağlı olarak bir dergi çıkanlması tartışıldı. Çok fîkir üretildi. sonunda çıkmaması kararlaştınldı. Ama benim içinde ukde kalmıştı; fıkir olarak herkes dergiyi ıstiyordu, ama koşturacak insan yoktu. Işimden aynlıp araştırmalara başladım. Kâğıdı, baskısı. reklamı derken ön hazırlıklan tam bir yılda bitirdim. - Pekiyi cazın piyasasını nasıl tarttınız? Istanbul Caz Festivalı, Akbank Caz Festivali, Parliament Caz Festivali, Efes Pılsen Blues Festivali, Pozıtıf'in ve CRR'nin \ ıl içindekı etkinlikleri, İzmırCazGünleri, Ankara Caz Günleri, Bursa Müzik Festivali, Lskişehir Müzik Festivali düzenleniyor bu ülkede. Aynca Açıkhava Tiyatrosu'nu da düşünürsek yirmi bin kişilık bir kitle ortaya çıkıyor. Tabii bu yirmi bin kişinin cazla ilgilendiği söylenemez, ama bir fikir veriyor. - İlk sayının tirajı ne kadar? Avnıpa'da ne kadar satıyor caz dergileri? Biz beş bin bastık. Fransa'da on beş bin satan caz dergisi var. Tek cazın penceresinden bakmıyoruz, blues'u da kattık işin içme. tlk sayı İstanbul, Sinemanın üvey evladı komediler Kültür Servisi - Bir sabah gözünü- zü komıklığe yerolmayan birdünya- ya açtığınızı düşleyin. Yaşam herza- mankinden daha sıkıcı olmaz mıydı? Sinemanın yüzüncü yıhnda komedi fılmlennin gördüğü ilgi (ilgisizlik demek belki de daha doğru) göz önü- ne alındığında, sıyah veya beyaz renklerin hâkim olmaya başladığı dünyamızın giderek dahajcatı birhal aldığı sonucunu çıkarmak pek de yanlış bır saptama olmuyor galiba. Bir zamanlar. izleyıciyi akın akın sınemaya çeken Jack Lemmon'lı. Tony Curtis'lı 'Some Like It Hof (Bazılan Sıcak Sever) ya da Katha- rine Hepburn ve Cary Grant'ı baş- rollerde izledığımız 'The Philadelp- hia Story' ve Buster Keaton'ın traji- komik filmleri gibi komedileryapıl- mıyor artık belki de. Geçen hafta Os- car adaylıkları açıklanan filmlere şöyle bır göz gezdirdiğımizde, arala- nnda birtane komedi yapımma rast- layamıyoruz Geçmişinden bugüne Oscar ödüllerinde komedi filmleri- nin elde ettiği başanyı araştırmaya kalktığımızda ise durum daha da va- himleşiyor. Son 70 yıl içensinde en iyi film dalında Oscar almış komedi fılmlennin sayısı gerçekten de bır elin parmaklannın sayısını geçmi- yor: 'It Happened One Night'. 'You Can't Take It VVith Vöu', 'AD About Eve\ 'The Aparrment' ve 'Annie HalT. Bu yılın en iyi film dalındaki Os- car adaylannda komedi dalında yine hiçbirfilmindeğergörülmemesidü- şündürücü... 'PulpFiction'ileparlak bir dönüş yapan John TravoKa'nın Altın Küre Ödülleri'nde komedi da- lında en iyi erkek oyuncu seçilmesi, belki bir umut ışığı yaktı; ama Oscar adaylıklannda 'en iyi erkek komedi oyuncusu" diye bir kategoriden söz bile edilmemesi, komediseverleri düş kınklığina uğrattı. 1929 yıhnda verilmeye başlayan Oscar ödüllennin ılginç bir yönü var- dı: 'En İyi Komedi Filmi Yönetme- ni' başlığı altında bırkategorinın olu- şu... Charlie Chaplin; 'Sirk' ve 'Bü- yük Diktatör' filmlenyle iki defa bu dalda Oscar'a aday olmuş, ancak her ikisinde de kılpayı kaçırmıştı altın heykelciği. Oscar Akademisi'nin, Chaplin'ı 30 yıl sonra bir 'Onur Oscan' ile ödüllendirmesi ise bir tür 'özür dile- me' olarak değerlendırilmişti döne- min eleştirmenlerince.. Her şey bir yana, komedinin sine- manın üvey evladı olarak görülme- sinin ardında ünlü düşünür Aris- to'nun komediye ilişkin sarf ettiği 'Komedi, dramatik sanatların en ba- yagısıdır' sözünün de payı vardır bel- ki de.. kim bılir... James Stewart, Cary Grant \ e Katharine Hep- burn "The Philedelphia Stor>"de. Ankara, Izmır'e dağıtıldı. Önümüzdeki sayı Antalya'ya, Eskişehir'e. Bursa'ya da gidecek; tabıi abone sıstemı de işliyor. - Caz arok Türkçeye oturmuş bir ketime; neden derginin isminde İngilizce Jazz kullanıhnasına gerek du> uldu? Derginin adı ve boyutu ilk as/amada böyle değildi. Daha küçük bır boyut düşünmüştük. Boyut Yayıncılık dünya standardında olmasını istedi. Adı daha önce Cazette'ydi, sonra Jazz'a çevirdik. Adının tngilizce olmasına gelince; swing, fiısion, rock, hard rock gibi müzik türlerinin tngilizce yazılmasına karşın estetik açıdan rahatsız etmediğini düşündük, cazın da jazz olarak yazılmasına karar verdik. bu tamamen benim bir tercihimdi. - Derginin üç ayda bir çıkması, etkinlikleri izieme açısından sorun varatabilir mi? içinde bulunduğumuz koşullar, derginin ancak üç ayda bir çıkmasına olanak tanıyor. Reklam destekli dergi bu; ben gerekli reklamı toparlayamadığım için Boyut'a gittim, onlar büyük ilgi gösterdi ve dergi çıktı. Aslında üç aylık periyot pek sorun değil. Dünya çapında caz dergilerinin periyotlan genelde iki ay. Onun için Türkiye'deki caz etkinlikJerine ve ekonomik duruma bakıldığında üç ay iyi bir süre. - Jazz hangi yönüyle kJdiah? Ya\aş yavaş okurun tepkisi gefaneye başladı nu? Türkiye'de caz açısından literatür açığı çok fazla, öncelikle bu açığı kapatmaya çalışacağiz. Bunu kapatacak insanlar, gazete ve dergilere dağılmış durumdalar. Bu isimleri davet ediyoruz. Caz çalanlan işin içine sokmak istiyoruz, onlann da söyleyebileceği çok şey var. Sağda solda yazmamış, ama birikimleri olan insanlan bekliyoruz. Özet olarak derginin hedefı, caza gönül vermişleri bir çatı altında toplamak. Bu gerçekleşirse çok önemli işler çıkaracaktır. Okurun tepkisi ise olumlu; özellikle CD tanıtımlan bölüniünde İstanbul dışından öğrenciler ve radyocular, Istanbul'da nelerin çıktığını görünce memnun olmuşlar. Beat kuşağı, 40. yıhnda yeniden gündemde Kültür Servisi - 1996 yılı beat kuşağının ortaya çıkı- şının 40 yılı. Jack Kerouac, AJJen Ginsberg ve VVllliam Burroughs, gibi yazarlar bundan tam kırk yı! önce. sa- vaş sonrasının cmutsuzluğuyla ve isyanıyla edebiyat dünyasına gimişler. kısa zamanda geniş bir popülerlik kazanmışlardı. Şimdi bu öncü yazarlar, ortaya çıkışlan- nın 40. yılında, şiirlerle. mağazalarla, çeşitli etkinlikJer- le tekrar gündeme geldiler. San Fransisco'da başlayan. oradan New York öğrenci ortamırru bombardımana tutan, bu hareketin mistisizmi, kurulu düzene karşıt görüşleri, şimdi kitaplarda, müze- lerde, CD Romlarda ortaya çıkıyor. 40. yıl onuruna. Ginsberg'in 1956 yılında, San Fran- sısco'nun küçük bir yayınevi olan City Lights'ta bası- lan. ve oldukça büyük gürültü koparan, birçok kişiyi et- kileyen şıir kıtabı "Howl" aynı yayınevi tarafından tek- rar basıldı. Kitabı basan City Lights Yayınevi'nin sahi- bi de, yine beat kuşağının önemli şairlerinden, Gins- bergle birlikte a Amerika"adlı şıir kitabını çıkaran Fer- linghetti. Ferlinghetti şu anda 76 yaşında ve yayıncılığa devam edıyor. Oscar'lı ünlü yönetmen Francis Ford Coppoia da 40. yılında beat kuşağının ünlü yazarlanndan Jack Kero- uac'ın "Yollarda" kitabını filme almaya hazırlanıyor. Beat kuşağının fılizlendiği. San Francisco sokaklannda filme alınacak "Yollarda". Ginsberg'in "Howl"undan bir yıl sonra, yine Ferlinghetti'nin City Lights Yayınevi tarafından basılmıştı. Geçen yıl içerisınde "Beat Kuşağının Doğuşu" adlı bir kitabı yayımlanan tarihçı Ste\en Uatson. beat kuşağını "Düzenin gerçekten dışuıa çıkmay ı başarabüen ilk grup" olarak niteliyor. Geçen günlerde, New York'taki Amenkan Sanat Müzesı'nde bir de "Beat Kültü- rü " sergısı açan Watson'a göre, beatler, halkın geniş desteğini de almayı başa- ran öncülerdi. Son dönerhde Beat kuşaği hak- kmda çıkan ki- taplardan birkaçı da Kerouac hak- kında. Kero- uac'ın seçilmiş mektuplan ve bir "Kerouac Kıla- vu/u" bu yıl içe- risınde yayımlan- dı. Beatlerin yeni- den gündeme ge- lişini, uzmanlar, bugünün tutucu eğilimlerine kar- şı bir tepki olarak değerlendiriyor- lar. Beat kuşağı- nın. eşcinsellere ve çevreye yakla- şımının da bugü- nün muhalif gruplannın tavır- lanna benzemesi onlann tekrar de- ğerlendirilmesi için birbaşka neden teşkil etti. San Francisco'nun beat kültürüne ev sahipliği yapması ise, bir edebiyat ve kül- tür merkezı olmasının yanı sıra, bohem cafelen ve ucuz şarabıyla ilgili. San Francisco. şimdi de, yeniden gündeme gelen be- at'i yaşatma işlevini sürdürüyor. Geçen yıl Ginsberg bu kenti ziyaretınde, duvarlan, kendisinin ve Kerouac'ın re- simleriye ve 50'lerin San Franciscosu'nun manzarala- nyla süslenmış "Hotel Boheme" de kaldı. Hotel Bohe- me'de, beat kuşağının kutsal yerlerinden bin olan City Lights Yayınevi'nin çok yakınında bir otel. Dövmek. dayak anlamına gelen beat sözcüğü ilk ola- rak. savaş sonrası materyalizmi, turuculuğu ve sansürü tarafından dövüldüklerini iddia eden kuşağın temsilcı- leri tarafından kullanılmıştı. "Beatnik" ise, haien San Francisco Chronicle gazetesinde köşe yazılan yazan Herb Caen adlı gazetecinin 1957 yılında uzaya fırlatı- lan Sovyetler'in Sputnik uydusundan yola çıkarak uy- durduğu bir sözcük. Ginsberg'in "Howl" adlı şiir kitabının yeni baskısı- nın tam 750 bin adet yapılması. beat kuşağının hâlâ ne kadar etkıli olduğunun, Ferlinghetti'nin de bu kusağa hâlâ ne kadar bağlı olduğunun bir göstergesi. Beatlerin adını duyurmasında Ferlinghetti'nin payını unutmamak gerek. Ferlinghetti, yayımladığı kıtaplarla ve sağladığı şaraplarla beat kuşağının en büyük destek- çılerinden bınsi. Şimdi saçlan beyazlamış olan bu ihtı- yar delikanlı "Howl"un ilk basımının kutlamalannı anımsatıyor. "Herkes içiyordu. Kerouac bir şarap fiçısı- nın dibine çökmüş içmeye de\anı ediyordu. Çok parlak ve büyük bir kariyerin başlangıcını kutluyorduk." Hllliam Burroughs K Ü L T Ü R f Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle