07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyetİmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni. Orhan Erinç 0 Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkava# Yazıışleri Müdürlerı ibrahün Yıldız (Sorumlu), Dinç Tayanç • Haber Merkezı Müdürü- Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Ergun Balcı • Istihbaraf Yalçın Çakır • Ekonomı Bülent Kızanlık # Radyo-TV. Uygar Eremektar 9 Külıür: Handan Şenköken • Spor. Abdülkadir Yücelman % Yurt Haberler: Mehmet Saraç # Makaleler. Sami Karaörcn # Çevin Sevfettin Turhan • Duzeltme Abdullab Yazıcı Yayın Kurulu. tlhan Selçuk (Başkan). Orhan Erinç, Okta> Kurtböke. Özgen Acar. Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun Balcı, Dinç Tavanç. tbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay # Haber Müdürü: Doğan Akın Atatürk Bul\an N c 125, !Cat':4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat), Teleks. 42344, Faks: 4195027 • tzmırTemsilcısı: Serdar Kıak, H. Zıya Blv. 1352 S. 2/ 3 Tel: 4411220 Teleks: 52359, Faks: 4419117 • Âdana Temsılcısı Çetin Yiğenoglu, lnönü Cd. 119S.No:lKat:l,Tel. 3522550. Teleks 62155,Faks 3522570 Müessese Müdürii. Erol Erkut • Koordınatör Ahmet Korukan • Muhasebe: Bülent Yener 0 ldaıe. Hnse\in Gürer • tşletme: Önder Çelik • Bügı-lşlem. Naü İnal • Bılgısayar Sıstem Mürüvet Çiler • Reklam. Reha Işıtnıan • Halkla lûşkıler Nurten Berksoy Y ryımlayan ve Bısan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basın \e Yavıncıltk A Ş Turkocagıcad 39 41 Cagaloglu 34334 Ist. PK 246 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20hat)Tdeks 32246, Faks (0 212* 513 85 95 12 ŞUBAT 1995 lmsak: 5.30 Güneş: 6.56 Oğle: 12.25 Ikindil5.13 Akşam: 17.41 Yatsı: 19.01 Ruffles Sports Club • İstanbul Haber Servisi - Hedef kıtleleri olan gençliğe ulaşmak isteyen üretici firmalann, sporu 'köprü' olarak kullanmalan geleneği sürûyor. 'Ruffles Windsurf' ve 'Snowboard' takımlanndan oluşan Ruffles Sports Club, önceki gece Etiler'deki Fly Inn'de düzenlenen basın toplantısında tanıtıldı. Uzay Gıda Genel Müdürü Doug Boyle ile Pazarlama Direktörü Ümran Bıyık, sözkonusu sporlan Türkiye'de yaygınlaştırmaya çalıştıklannı belirttiler. Otis Center, stat koltuğu gettrdi • Haber Merkezi-Ofis Center, Ispanya'nın tanınmış Figueras marka stat koltuklannı Türkiye'ye getirdi. Getirilen koltuklar kapalı ve açık tribünler için ayn ayn tasarlanmış. 62 ülkede monte edilmiş bir milyonu aşkın Figueras koltuğunun oldukça ekonomik oldugu da belırtilıyor. Sokak Çocukları Korusu • İstanbul Haber Servisi - Küçükçekmece Belediyesi'nin, E-5 Karayolu üzerindeki Küçükçekmece-Avcılar yanyolunun yanında bulunan boş alanda başlattığı ağaç dikme kampanyasında 500 adet söğüt ve çam fıdanı dikildı. Dün düzenlenen törende bir konuşma yapan K. Çekmece Belediye Başkanı Nurettin Şen, oluşturulan yeşil alana "Sokak Çocuklan Korusu" adını verdiklenni açıkladı. Bütünoylar Marlene'e • Haber Merkezi -Fransa'da pek ciddiye alınmayan bir düzine amatör politikacı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olduğunu açıkladı. Ciddiye alınmayan adaylardan birisi de, bir TV şovunun "Marlene" adıyla tanınan hostesi. Bulduğu her fırsatta fotoğrafçılara poz veren Marlene'in, aşk özgürlüğü, aşk günü ve herkese bedava prezervatif sağlanması gibi seçim vaatleri var. Ozondostu soğutucu • İZVÜR (Cumhurryet Ege Bürosu) - Pekel Teknik Sanayi ve Ticaret AŞ, kloroflorokarbon (CFC)içermeyen ve "ozon dostu" olarak tanımlanan soğutucu üretimine Çevre Bakant Rıza Akçalı'nın da katıldığı törenle başladı. Beyaz eşya sektörünün önde gelen kuruluşlanndan olan Pekel'in Manisa'da bulunan fabrikasında ozon tabakasını delen ve güneşin zararlı ışınlannın yeryüzüne ulaşmasına neden olan CFC'yi kullanmayarak yapacağı üretimin dış pazarda büyük ilgi gördüğü bildirildi. Philco markasını piyasaya sunan Pekel'e, 1993yılındaTSE, aynıyıl sonunda da tngiltere'nin uluslararası kuruluşu Yarsley tarafından ISO 9001 Kalite Güvence Belgesi verildi. DİSK'in kupuluş yıldönümü • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devrimci İşçi Sendikalan Konfederasyonu'nun (DİSK) 28. kuruluş yıldönümü yann kutlanacak. DİSK'e bağlı OLEYÎS Sendikasf ndan yapılan açıklamada, "DlSK'li olmak, sadece işçilerin değil, halkın umudu olmak, gelecek güzel günlere inanmak, iyiden, güzelden yana uğraş vermektir" denildi. Gazhane duyarh elleri bektiyor Hasanpaşa'daki gazhane tesislerinde 19. yüzyıl sanayi mimari- sinin elde kalan son örnekleri bulunuyor. OKTAY EKİNCt Bir zamanlar istanbul. üstelik çok da eski olmayan dönemlere dek, bugünkü gibi 'altyapısız bir kaçak yapı yığınr değildi. Adıy- la sanıyla ve yaşam tarzıyla ger- çekten bir kentti. Kendisinı 'kent' yapan özel- likJeri arasındaysa sadece tarih- sel yapılan, insana, doğaya say- gılı mimarlık kültürü. yine insa- na saygılı yerleşme dokusu ve yöneticileri yoktu. Dönemine göre 'çağdaş' kent hizmetleri ve bu hizmetlere ait tesisler de İstanbul'un 'yaşanüır bir şehir' olmasının önde gelen unsurlanydılar. Uygarlığa karşı ilkeDik Örneğin, yüz yıldır hâlâ geliş- tirilmesi beklenen ve aslında metronun ilk adımı sayılabilecek 'tünel' gibi. Ya da yine bugüne göre çok daha verimli hizmet ve- ren ve îstanbul'un bir 'deniz ken- ti' oldugu gerçeğini ulaşım düze- niy le kucaklaştıran 'Şirket-i Hay- riye' vapurlan gibi. Ve bunlann yanı sıra. kentte yaşayanlann 'kentiT olduklannı onlara anım- satan belki de en uygar hizmet- lerden biri olarak 'havagazT şe- bekesi gibi... tstanbul'un mutfaklanna 'ha- vagan uygarkğııun' girmesi, 19. • istanbul'un kent uygarlığına yaklaşık 100 yıl hizmet veren Kadıköy Hasanpaşa'daki gazhane tesisleri Anıtlar Kurulu'nun karanna karşın büyükşehir belediyesince sökülmeye başlandı. Tesisler Büyükşehir Belediyesi'nin rant projesinden kurtanlabilirse, uygar dünyaya örnek olacak bir kültür ve füar alanı haline getirilebilir. yüzyılm sonlannda başladı. Ru- meli yakasında Yedikule ve Dol- mabahçe'de kurulan 'gazhane- ler', yakın dönemlere dek İstan- bul'a ve îstanbul halkına hizmet ettiler. Anadolu yakasında ise Hasan- paşa Mahallesi'ndeki gazhane, 10 yıl önceye dek aynı hizmetı Kadıköylülere armagan ettı. Gelin görün ki şu 'tûpgaz' de- nilen ve kent kültürü yenne *tü- ketim kültürünün' bir dayatma- sı olarak hızla yaygınlaşan sıvı- laştınlmış petrol gazı ticareti, bir yandan insanlan bir tür bomba- larla birlikte yatıp kalkmaya tut- sak ederken, öbür yandan hava- gazı şebekelerinin geliştirilip yaygınlaştınlmasına ve belki de zaman içinde örneğin doğalgaza dönüştürülmesine engel oldu. İs- tanbul'un 'gururlu' gazhaneleri, sırayla hizmet dışına çıkanlıp bi- rer 'kent küttürü mirası' olarak koruma altına alındılar. Şimdi, bu üç eski dosttan Ka- dıköy'ün Hasanpaşa semtindeki talihsiz' olanı, tıpkı vaktiyle tüp- gazla birlikte başlayan saygısız- lığın sanki 'son aşamasTolarak. üstelik yine bir 'tüketim kültürü projesiniır gerçekleşmesi adına, bir hurda muamelesi altında yı- kılarak yok edilmek isteniyor. Gazhanenin talihsizliği Hasanpaşa gazhanesinin talih- sizliğı, Yedikule ve Dolmabah- çe'dekiler gibi 'daha önceden' eski eser olarak tescil edılmemiş olmasıyla başlıyor. Şimdikı bü- yükşehir belediyesi yönetıminin bu 'formaliteeksikliğini' fırsat bi- lip büyük bir duyarsızlıkla ve sanki bir düşmana saldınr gibi, 100 yıllık tesisleri apar topar sök- meye başlayarak 'kentkühürün- den haberi olmadtgını' açıkça sergilemesi ise gazhanenin diğer talıhsizliğini oluşturuyor. Çünkü bu uygarlık mirasımı- zın 'kâğrt üzerindeki' sahipleri, ne yazık ki şimdi bu yıkımcılar ve yok ediciler. Yerine yapmak istedikleri ise 'tETyyerantsağ- lamak 1 adına büyük bir 'süper- market ve otopark'. Aslında, Hasanpaşa'daki gaz- hanenin ve bunun gibi 'İstan- bul'un kent yaşammda 100 yılhk emeğiolan' tesislerin Anıtlar Ku- rulu'nca koruma karannın olma- sı, gerçekten bir formalitedir. Bu türyapılar, sahip olduklan tanh- sel kimlikleri ve yine 'tarihe ta- nıkhk eden' varlıklanyla hakla- nnda eski eser kaydı olsa da ol- masa da 'kültür mirası' olarak saygınlıklannı konırlar. Eski eser kimliği Bu nedenle Yedikule ve Dol- mabahçe'dekilerde eski eser kay- dı varken, Hasanpaşa'daki tesis- ler için de bu karann alınmasının ancak birkaç ay öncesine rastla- ması, hiçbir 'uygar' Istanbullu- nun aklına şimdiye dekbu 'sana- yi mirasımızı' yok etmeyi getir- medi. 'Günün modası kendine güvensizliğin çağdaş adı' diyen özgün modacımız Cemil tpekçi: Türkiye'deki modacılar taklitçiIpakçi: Türk insanında kendine güven yok. Moda tasanmcısını, ancak Batı önemsediği zaman tanıyor. Ona değer veriyor. Doğal olarak da tasanmcılar değil, taklitçiler yetiştiriliyor. ŞUKRAN SONER Uluslararası ünlü moda tasanmcımız Cemil tpekçi'nin ışyenne adımınızı at- tığınız anda. kafasındaki'Anadolu' metninin, sanatının yapıtaşlannı oluş- turduğunun izlerini görüyorsunuz. Du- varlan kaplayan Türk motifleri, Anado- lu'nun kim bilir hangi yöresinden. dö- neminden, özenle işlenmiş perdeler. de- koratif aynntılar, döşemedeki kilimler, geçmiş tutkusunu yansıtıyor. lçeride bir gelinlik için yapılan öngö- rüşmelerin bitmesini beklerken kulağı- mıza ister istemez konuşmalar takılı- yor. Gelin adayının esmer ten renginin beyazla çelişkisi gözetilerek gelinlik modelinde düşünülmüş kolun çıkanl- ması, uzun eldiven üzerinde bir boşluk bırakılması öneriliyor, duvağın tülünün altındaki görüntü düşleniyor. Aynntılara özen Biraz şaşkjnlıkla gelinliğin genç kı- zın bedeninin, duygulannın. dügunü ile ilgili düşlerini yansıtma aracı olarak kullanıldığını algılıyorsunuz. lş giye- ceği ayakkabı, elindeki çiçekler, dama- dın ve yakın çevresinin giysileri ile sı- nırlı kalmıyor. Düğünün yapılacağı salon. müzik. gelinin masasının süslenmesi, şekerle- ri, asansörden inerken salona girerken- kiduygulan.. herşey konuşulupbirbü- tün içinde şekıllendiriliyor.. Çağımızda tiyatro sanatının müzik, dans, bale ile kucaklaşması gibi moda tasanmcılığı da terziliği aşmakla sınır- lı kalmamış. bir olayın. bir yaşam biçi- minin, diliminin bütününü içine almış gözüküyor. Cemil Ipekçi "Elbise; pyinme, ör- tünme fantezisidir'" diyerek söze giri- yor, moda hakkında şunlan söylüyor: *K]!iy1nirken insan her şeyden w her- kesten önce kendini tatmin etmelidir. Sokaktaki iasanı, şık bir kalabalığu ya da sflueti çizilmiş bir çağdaş tarzın te- Cemil İpekçi'nin givinmeve yaklaşımı şöyle: Gi\im güne nasıl uyandığın, neler hissettiğin, hüzün ve neşenle ilgili de- ğişkenlikler, sürprizler taşunaü. Oysa insanlar hep beraber bugün ne giyeceklerine karar veriyorlar. orik bekçilerini değil. Giyim güne nasıl uyandığın, neler hissettiğin, hüzün ve neşenle ilgili olarak değişkenlikler, sürp- ri/İer taşunah. insanlar hep beraber, bu- gün ne giyeceklerine karar veriyorlar. ya da hep birlikte belli renkler taşıyorlar doğadan \itrinlere. Günün modası de- mek, kendine güvensizliğin çağdaş adı- dır ve insamn yeni biçimini sa>ıınniası- nın bir yoludur. 'Bunu herkes gıyiyor. hep birlikte giyiyoruz" diyerek." Ipekçi. 9O'lı yıllardaki geri dönüşün sebebini şöyle açıklıyor: "Çağdaş dün\-a yalnızca modada de- ğil, sanaön bütün kollannda kişiyi kor- leştiren bir dünya... Zamanla \anşılaa, az zamanda çok iş peşinde koşulan ve renklerle, çizgilere ticari kaygılarla ba- kılan, gitgide işlevsel olma\a zorlanan bu dünya.tarihiyle güzelve anlamlu He- le Anadolu? O kadar çok uygaıiıklar çarpışmışve o kadarzengnüeşmiş ki öy- ie dipsiz \e ulaşümaz bir kuyu kL on- dan vazgeçmek delilik. Örtünmeyi; re- simden. şiirden. bir Bizans penccresin- den. eski İstanbul evlerindeki fotograf- lardan farklı görmüyorum. Sanat esin- leıie, anılarla vüklüdür. Eğer podyum- larda otantik bir rüzgâr estiriyorsam, onun yerini, yönünü ve gücünü doğru saptamak gerektiğine inanıyorum. Do- ğu bir masal kadar güzeldir \e benim yapmaya çalışbğun bu masalı dinletebü- mek için onu çağdaş sözcüklere aktara- bilmek. Benim sözcüklerim kumaştır, renktir, çizgidir. Geçmişle, günümüz arasında kurmaya çahştiğım zarif bir köprüdür." ıpekçi, "Türkiye'de moda nedir ve nerededir" sorulanna çok iyimser bir yanıt \eremiyor, görüşlerini şöyle özet- liyor: "Türkiye'de moda yüzdeyüz tak- litçiliktir. Ne yazık ki ülkemizde bir ya da iki özgün modacının varlığından söz edebiliriz. Modacılanmız genel yapı- mızda var oldugu üzere, Batı'dan esin- lcnmektedirler ve uzun yıllar bu böyk ohnuştur. Yaraöcılık ve özgün tasanm bu koşullar içinde hep ikinci planda kal- mışör. Ben işe "Ozgûn moda yapanm' koşulu ile başladım. Ancak 3-4 yıl bana yapünlan şey,yalnızca fotoğraf makine- si gibi kullandınlmam oldu. Avrupa'ya gönderildim. Defılelerde gözlerim fo- toğraf gibi kullandınldı. 197S'te bu işi biürdim." Ipekçi, ülkemizde modacılara neden güvenilmediği konusunda da şunlan söylüyor: "Kendi modamıza güvenyok. Moda- cının yalnızca taküt edeceği düşüncesi egemen. Neyazık ki tasanmcrya yatınm yapacak düşünce yok. Tasanmcı diye alınan üısanlara işleri yaptınlmıyor. ön- lerinedergiler ve modeller atılıp bunlar- dan bir şeyler toparlamalan isteniyor. Doğal olarak da tasaruncılar değil tak- litçiler yetişiyor." - Yine de ülkemizde önemli tasanm- cılar yetişiyor değil mi? Bu. Batı bir insanı önemsediği za- man oluyor. Türk insanında kendine güven duygusu yok. Ülkemizde yüz- yıllarca tasanmcı olmamış. Batı'nın onaylaması gerekiyor. Kırsal kesimin yaratıcılığı dışında. şehirdeki insan, ya- bancılar ya da taklitçiler ne istemişse onu yapmış. Oysa tasanmcılara önem verildiğinde, her şey başka bir şekle dö- nüşmektedir ve dönüşecektirde. Olaya arsa spekülasyonundaki gibi de baka- biliriz. Türk tasanmcılara fırsat verildiğin- de, ülkemizde de özgün moda gelişe- cektir. Tasanmcılara 'isim olmasın' di- ye değil, 'isim olsun' diye bakıldığında, pencereler. kapılar bir bir açılacaktır. Bu olayın yavaş yavaş geliştiğini hisse- diyorum. Umutsuzluk içinde bir umut yaratma çabası gibi geliyor bana. 'Ulkemizde terziler egemen' - Dünyada bu işe nasıl bakıhyor. Dün- yanın ünlü modacılarının egemenlikle- ri hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bızim ülkemizde terziler egemenli- ği var. Başkalannın tasanmlannı kulla- narak defıleler yapıyorlar ve dünya mo- dacılanndan tepkiler alıyorlar. Yaptık- lan işi 'bilmem kimin tasanmlanndan ahntılar' diye sunsalar daha akılhca olur. V'alentina,Gi\enchy, Balmain gibi ya- ratıcılar. 'özgün modetierini' artık etiket gibi kullanıp genç, günlük. gece giyi- mi gibi bölümlerdeki tasanmlannı sa- tıyorlar. Özgün modeller, artık onlar için pahalılıklannın devamı anlamına gelir. - Hazır giyimde, Türkiye'nin ihraca- tında önemli artışlan nasıl açıklıyorsu- nuz? Evet hazır giyimciler kumaşta ve mo- deldeki özgünlüğün öneminin farkına vardılar. Yüzde 60'lara varan bir oran- da kendi özgün kumaşlannı ve model- lerini kullanıyorlar, böylece kabul gö- rüyorlar. Çürîkü hazır giyim. seri üre- tim daha geniş bir kitleye ulaşıyor ve alıcısı çok oluyor. Oysa özgün modada iş çok zor. Insanm özelliğine, yaşamı- na, bedenine. yapısına uygun model ya- ratıyor. zor olanı yapıyorsun. Ben bu- nu yapmaya çalışıyorum ve yüreğinde bu hissi duyan modacılanmıza da bu- nu yapmalannı öneriyorum. Ancak, ne zaman ki büyükşe- hir belediyesinin gazhane üze- rindeki 'niyederi' belli olmaya başladı, o zaman tarihi ve kültü- rü korumak için yine de 'forma- litenin tamamlanması' gereği or- taya çıktı. Kadıköy Belediye Başkanhğı'nın 'gazhanenin kent küKürüne kazandınlması' yö- nündeki başvxırusunu değerlen- diren İstanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Vartıklannı Koruma Ku- rulu, 25 Ekim 1994 tarihinde 3564 sayı ile şu karan aldr. "Eski gazhane binaiannın. geçmişte çok önemli ve yararlı hizmetler \eren bir sanayi tesisi olduğuna, gerek orijinal işle>inin araşbrmacılar için gerekli niteli- gi, gerek çağının teknolojisinin güzel bir mimari örneği ounası nedeniyle bir bütün olarak ko- runmasına ve örneğin bu yapı kompleksine kültürel bir fonksV yon verüebüeceğine.J' Koruma Kurulu'nun bu kara- nna rağmen, büyükşehir beledi- yesinin 'süpermarket' yapmak amacıyla gazhane binalannı he- men yıkmaya başlaması ve yine *yasa gücünde olan' bu karann ilgili tüm kurumlara tebliğ edil- miş olmasına rağmen, yıkım ekiplerinin hiçbir uyanyı dinle- meden, dünyada eşı olmadığı bi- linen soğutma tesisleri ile iki bü- yük gazometre binasmı sökerek yok etmeleri acaba nasıl açıkla- nabilir? Rant yüzünden işlenen bu cinayet, açıkça bir suç değil midir?.. Bu sorulann da yanıtını yine 2 No'lu Koruma Kurulu veriyor ve bu kez yasadışı yıkımlar üzerine alınan 7 Şubat 1995 gün ve 3670 sayılı kararda, şu hükümlere yer veriliyor: 'Toplum yararı gözetUmeir "Toplum yararuu gözeten ye- ni bir fonksiyon içinde yararlaıu- larak korunması istenen gazhane tesislerinin, kurulumuz karanna karşın yıktınlmaya başlanması- nın,özelliklede kurulumuz kara- nna sahip çıkıp bu yapıyı koru- makla yükümlü bir de>1et kuru- mu taranndan yıktınlmaya baş- lanmasının, bu önemli eserin yok olmasının ötesinde, ülkemizin vazgeçemeyeceği niteiiklerinden olan hukukdevietikavramıyia da bağdaşmadığına (...), o nedenle yıkanlar veya yıkımına emir ve- renler hakkında 2863 sayıh yasa- nın 65. maddesi mucibince kanu- ni kovuşturma açılmasına_" Bu karann alınmasından üç gün sonra. Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcısı Levent Er- sun'la birlikte gazhaneyi dolaşı- yoruz. Tarihi eser mi, hurda mı? Büyükşehir belediyesinin yı- kım ışıni ihale ettiği fırmanın iş- çıleri, sökülen tanhi sanayi yapı- lannın 'hurda' adını verdikleri kalıntılannı moloz kamyonlan- na yükleyip götürüyorlar. Yığmlann arasında, 1887 yı- lında üretilip bu tesislere monte edilmiş Alman ve Fransu yapı- mı makine parçalan da var. Kim- bilirnice mühendis ve emekçinin ahnteriyle çalışıp İstanbul'un 'kent' olmasına hizmet ettiler. Şimdi ise sözümona kentin sahi- bi sayılan bir yönetimin duyarsız ellerinde, moloz yığınlanyla bir- likte atılıyorlar. Bakalım bu toplumun ve bu hukuk devletinin gücü, gazhane- yi İstanbul'un Kadıköy bölgesin- de tarihe ve uygarlığa saygılı bir kültür alanı ya da örneğin fuar alanı' olarak değerlendirip koru- maya yetecek mi? Bu soruya 'evet' yanıtını vere- bilmek için. tüm duyarh kesim- lerin Kadıköy Belediyesi'ne eli- ni uzatması gerekiyor... 150 yapıt bugün görücü önünde Kültür Servisi - Antik A.Ş. tarafından düzenlenen 165. mü- zayede bugün Yıldız Sarayı'nda gerçekleştirilecek. Yıldız Sarayı Silahhane bölümünde görücüye çıkacak yüz elli yapıt. aynı yer- de sergileniyor. Müzayedede ün- lü Türk ressamlannın yanı sıra yabancı ressamlann yapıtlan da yer alıyor. Müzayedede Hoca Ali Rı- za'nın peyzajının satışa sunula- cağı fiyat için alıcılardan teklif istendi. Rüştiye'deki öğrenciliği sırasında. resim derslerindeki ye- teneği ile dikkat çeken ve Harbi- ye'ye geçtiğinde neredeyse uz- manlık düzeyine erişen Hoca Ali Rıza'nın (1857-1930) okulda bir "resimhane" açmak için yaptığı başvuru kabul edilmiş. bu atölye- nin başına da Harbiye'de resim öğretmenliği yapan Nuri Paşa getirilmişti. Nuri Paşa'dan başka Süley- man Seyyit ve M. Kess'ten de dersler alan Ali Rıza, 1884'te mezun oldugu Harbiye'ye hoca olarak atandı. Onun bu dönem resimlerinde ve daha sonraki yıl- Halil Paşa'nın peyzajı 800 mihon liradan satışa sunulacak. larda, dogup büyüdüğü Üsküdar ve Karacaahmet'in sessiz köşe- lerini, kıyı kahvelerini ve güneş- li kayalıklannı tercih ettiği görü- lür. Tek başına bir "okul" etkin- liğiyle çok sayıda öğrenci yetiş- tiren Hoca Ali Rıza, resim ders- lerinde kullanılmak üzere desen albümleri hazırladı. İkinci Meş- rutiyet'ten sonra kurulan Os- manlı Ressamlar Cemiyeti'nde başkanlıkyaptı. Çağdaş sanatımızda usta bir peyzaj ressamı olan ve tstan- bul'un şürsel görüntülerini renk tonlanna dayanan plan aynmla- nyla vermeye çalışan Hikmet Onat'm "Büyükdere Sahili" ad- lı yapıtı 1 milyar 200 milyon TDden satışa sunuluyor. tlköğre- nimini Mahalle Mektebi'nde yaptıktan sonra Fevziye ve Ka- • Yıldız Sarayı Silahhane bölümünde yapılacak müzayedede 8 milyon ile 100 milyon lira arasında satışa çıkacak birçok önemli yapıt arasında çağdaş sanatçılann yapıtlan da yer alıyor. Hikmet Onat'm "Büyükdere Sahili" adlı yapıtı 1 milyar 200 milyon liradan satışa sunuluyor. sımpaşa rüştiyelerinde okuyan Hikmet Onat (1882-1977), ba- basının isteği üzerine Heybeli- ada Bahriye Mektebi'ne girdi. Ancak aynı zamanda Sanayi-i Nefıse'ye devam etti. 1910 yı- lında Avrupa sınavını kazanarak Avrupa'ya gitti. Paris Güzel Sanatlar Oku- lu'nda Cormon'un atölyesinde çahştı. 1914'te yurda dönünce akademide görevlendirildi. Asker ressamlar kuşağının son önemli temsilcisi Halil Paşa'nın peyzajı 800 milyon TL.'den. Ne- dim Günsür'ün 1973'te 50. yıl sergisinde Atatürk Ödülü almış yapıtı 250 milyon TLÜen, Çal- h'nın 'Mevlevfler'i ise 200 mil- yon TCden satışa sunuluyor. Çağdaşlar da var Müzayedede 8 milyon ile 100 milyon TL arasında satışa çıka- cak birçok önemli yapıt arasında çağdaş sanatçılann yapıtlan da yer alıyor. Müzayedede NazmiZiya. Şev- ket Dağ. Halil Paşa, Hakfe Ab- dülmecid, Hoca Ali Rıza, Hikmet Onat, Fahrelnisa Zeid, Cemal ToUu, İbrahim Çalu. Cihat Bu- rak, Burhan Doğançay; Ayerul- lah Sümer, Necdet Kalay, Komet, Devrim Erbil, Mehmet Güler, Nuri tyem, Şefik Bursalı, Turgut Zaim, Turan Erol, Nedim Gün- sür, Ali Çelebi, Burhan Uygur, Fikret Mualla gibi sanatçılann ilk kez ortaya çıkan yapıtlan satışa sunuluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle