28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12ŞUBAT1995PAZAR 10 PAZAR YAZDLARI 21.yüzyıl her derde deva MOSKOVA HAKAN AKSAY Aydın mısınız? Ilerici misi- niz? Çağdaş mısınız? Demek bu sorulann hepsine olumlu yanıt veriyorsunuz. Kutlanm sizi'.Bir sorudaha: lyimsermisiniz? Da- ha doğrusu, ilerici ve çağdaş bir aydmın iyimser olması gerekti- ğini mi düşünüyorsunuz? Teknolojik devrimin eski so- runlan geçersiz kıldıgı. insanlı- ğa yakında yepyeni bir yaşam sunacagı kanısında mısınız? Yaklaşan yüzyılın. sonunda halklara kucak dolusu mutluluk sunacağına mı ınanıyorsunuz? ABD'nin Dtscavery uzay meki- ği ile Rusya'nın Mir istasyonu- nun buluşmasını. yepyeni birge- leceğin habercisi olarak mı de- ğerlendiriyorsunuz? 21. yüzyı- lın savaşlara ve hastalıklara ça- re bulacağım mı savunuyorsu- nuz? Sömürünün yoksulİuğun, cahilligin. yalnızlığın. hatta ka- dınlarla erkekler arasındaki çe- lişkilerin, beş yıl sonra başlaya- cak "yeni çag" ile birlikte. gide- rek tarihe kanşacağı fıkrinde mi- siniz'.'.Bu sorulan, tam bir haf- ta önce Türkiye'nin en değerli kalemlerinden birinin köşesin- de, kuşku verecek kadar umut dolu bir makaleyi okurken dü- şündüm. Gericiliğe, aymazlığa, karanlığa karşı mücadele eder- ken, geleceği savunma isteğin- den daha doğal bir şey olamaz. Ve kulağa son derece hoş gelen bu öngörülerin altına fıyakalı bir imza atmaktan daha koîay ve çe- kici bir şey yok gibi. Gibi!.. Ama..Tahminlere değil. gerçek- lere dayanarak yorumlayabile- ceğimiz tanıdık bir yüzyıla, ya- şadığımız 20. yüzyıla bir baka- hm! Oncekinden çok daha ileri değil mi? Efendim? Hangi açı- dan mı? Canım baksanıza, önü- müzde televizyon, masamızda bilgisayar. elimizin altında tele- fon, tepemizde uçaklar... AIDS'le başedemedik; ama ve- remden. vebadan ve frengiden kimse ölmüyor işte! Öyle mi?..Ya savaşlar. bombalar. dur- madan yitip giden ınsanlar? Ya- şamı kolaylaştıran düğmelerin. ölümü çocuk oyuncağına çevir- mesi? Ya artan boşanmalar, tele- vizyonun da yardımıyla yayılıp gıden iletişimsizlık? Artık yazıl- mayan mektuplann sıcaklığın- dan habersiz insanlar'? Ya "onu satın at bunu satın al!"emir!e- riyle iliğimizi kemiğimizi sömü- ren tüketim toplumu? Hiçbir za- man sınınna ulaşamamayacağı- mız maddi isteklerimizin yaratı- ğı tatminsizlik duygusu? Ya bi- zı bir ahtapotun kollan gibi sa- np yavaş yavaş boğan sevgisiz- lik. bencillik?Niha>et 20. yüz- yılın ınsanlığa en büyük armağaı olan stres? Hele yalnızlıkduygu- su?..Bu yüzyılın insanı önceki yüzyıllardan daha ileri öyle mi? Pekala, daha iyi. daha dürüst ol- duğunu sövleyebilir misiniz? Yalanlar azaldı mi.çoğaldı mu bu yüzy ılda? Ya ihanetler'.' Dost- luklara. özverilere eskiden mi daha çok raslanırdı. şimdi mi? Bugün yapılan müzikler Mo- zart"ı, Beethoven'i. Çaykovs- Id'yi geçit mi çoktan'.' Yazılanlar Hugo'yu. Tolstoy'u aştı mı ? Sha- kespeare ı. hatta Homeros'u unutturacak birileri çıktı mı or- taya? Bugünün insanları, o ya- pıtlardakinden daha kusursuz kişiliklere mi sahipler yoksa? Ne dersiniz: lletişimi telefon ve faksla değil. güvercrnlerin aya- ğına sanlan kağıtlarla gerçekleş- tiren; yemeği elektrikli fınnlar- da değil. ateşin alevleri üzerin- de yapan; ama sevgiyı ve dost- luğu daha iyi öğrenmış bir top- lumda yaşamak istemez miy- diniz?.. Bir arpa boyu ilerlemeyenler var STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Yıl 1883. Stockholm'ündış semtlerinden birinde bir yaz gecesi. Saat yedi buçuk. ama güneşin batmaya hiç niyeti yok. August Palm. hani şu Isveç işçi hareketinin kuruculanndan olan sosyalist. kendisine "doğa dısında hiçbir mckânda toplantı izni verilmediği içiıT, -bugün Stockholnı Üniversitesi'nin bulunduğu - bölgedeki korulukta bın kadar kişiyle bir açıkhava toplantısı yapıyor. August Palm konuşuyor: "Biz sosyalistler, vatan segisine sahip olmamakla suçlanıyor. Kendi ülkemizden nefret etmekle suclanı\oruz. Oysa gerçek, bunun tam tersi. Bizler, yüksek burjuvalardan çok daha fazla se\iyonız ülkemizi. Ama biz, uluslararası > uvayı, insanlığı; bireysel olandan daha değerli görii\oruz. Bizler. mililarizme ve savaşa karşıyız." O sırada, kilisenin çanlan çalıyor. Bın gerilerden bağınvor: "Ateist (tanntanımaz) adatn, kâfir herif, çekil git başınuzdan!" August Palm. bu tür suçlamalara alışkın: "Din. sosyalistlerin özel işidir" diyor. "sosyalizmde din nedenhle baskı yapmak yoktur. Herkes, diledigine inanmakta özgürdür. İşte bu nedenle biz kiKseyle de% letin birbirinden avn olmasmı istiyoruz. Vatandaş, kelepçelerini kırmalıdır. Bir sosyalist, her şeyden önce bir sosyalisttir. Ozgürlük. eşitlik ve kardeşlik için savaşır._" Yı! 1883... Bir yüzyıla. bir düzine yıl daha eklemek gerckiyor 1995'e ulaşmak içın. Sevgili Ivar-Lo Johansson'un ilk baskısı 1973'te yapılan "Sözün giicö T '(Bonniers) adlı yapıtı çok düşündürücü. tsveç şu anda bir krallık. ama çok partili yönetimle yönetiliyor. Kraliyet. daha çok bir geleneğin sürdürülüşü. Kralın yetkileri. çağdaş bir demokrasi ülkesindeki herhangı bir devlet başkanınınkinden çok daha az. Günlük politikaya hemen hıç kanşmaz. Parlamentonun yenı çalışma yılına girmesinde oraya uğrar ve protokol gereğini yerine getirir. Hepsi bu. Kilise, çoktandır devletten ayn. Dileyen "İsveç kilisesinden"* çıkıyor. Çıkanlann çoğu bunu. kilise vergısı ödememek için yapıyor. Çocuklann vaftızi. ölümlerde kilise yine belirli bir etkinliğe sahip. Burada oldukça yeniyken. ı^yerimdekı bir yaşlı arkadaşın ani ölümü üzerine cenaze törenine gitmiştim. Sarışın. kısa saçla rahibenin gitar çalıp ölünün anısına şarkı söylemesi beni şaşırtmıştı. August Palm'ın 1883yılında sosyalistlerin vatan sevgisini ve dinle ilişkilerini anlatmasından bu yana 112 yıl geçti. Isveç bu sürede nerden nereye geldi... Ya biz? Sittin sene de yurtdışında yaşasa insan. bazı şeylere kafa \ormadan olamıyor... Aziz Nesin'le August Palm ne güzel anlaşırdı diye düşünüyorum... Bir IGŞ akşamında Viyana VİYANA AHMET ARPAD Smetana'nın "Satılmtş Nişanh" opereti ile Volkspor'de coşuyor insanlar. Sahneden sıçrayan kıvılcım onlan tutuşturuyor. Seyirciler ile sanatçılar bütünleşiyor. Melodiler, şarkılar salondan dışan taşıyor. Coşkulu bir düet. Sonra koro. Perde aikışlarla iniyor. Tiyatronun önünde bekleyen taksleri kapmak isteyenler koşar adım salondan çıkıyor. Vestiyerdeki yaşlı adam kürkleri. lodenleri uzatıyor. Tiyatro boşalıyor. Salonun, koridorlann. ftıayenin ışıklan sönüyor. Kendimi soğuk bir Viyana akşamında buluyorum. Tuna'dan gelen buz gibi rüzgâr kenti sarmış. Kaşkolumla yüzümü örtüp, tramvay durağına yürüyorum. Viyana'da akşamlar tiyatrolann, operalann ve operetlerin. Kent bir tiyatrolar kenti. Viyanalılar ve Viyana'ya gelenler her akşam sahnelenen otuzun üzerinde oyuna bilet anyor. Tramvayın camlanndan Burg Tiyatrosu'nun ışıklan görünüyor. Alman dili konuşulan ülkelerin en başanlı sahnesi Burg Tiyatrosu'nu uzun yıllardır Alman rejisör Peymann yönetiyor. Çılgın ve inatçı biri. Her türlü entrikaya, dedikoduya ve de onu Burg'dan soğutma çabalanna karşın sözleşmesini yine uzattı Çünkü seyirci onu istiyordu. Viyanalı'nın sanatçılara ve düşünürlere \ erdiği değer sonsuzdur. Toplumun gerçek temsilcilerinin onlar oldugunu kavramışlardır. Sanatçının ölüsüne bile çok değer verirler. Bu kentte anıt mezarlar sanatçı ve düşünürlerden başkasına yapılmaz. Opera durağında inip. Kaertner caddesine yürüyorum. Saat onbire geliyor. Sokak aralanndaki lokanta ve şaraphaneler müşteri bekliyor. Tiyatrodan çıktıktan sonra eve gitmez Viyanalı. Kaertner caddesi ışıl ışıl. Akşamın bu geç saatinde neşeli ve mutlu insanlar geziniyor. renkli vitrinlerin önünde duruyor. Günümüz Viyanalısı güleryüzlü, şakacı. sevecen ve de zarif. Sokaklan. parklan ve kahveleri giysileri çarpıcı, renkli ve beğeni ürünü kadınlar ve erkekler dglduruyor. Genç kızlann gülüşlerinde müzik var. "Savaş sonrası 1948"de ilk geldiğim Cçüncü Adam Myanası üzgün ve asık surattı insanlar kentiydi" diye anlatırdı babam. Her yıl haftalar geçirirdi. Bu Tuna kentine aşıktı. Beni de alıştıran o olmuştu. Nadir Nadi Bey de dostu IVfozart'ın kenti Viyana'ya aşık olaniardandı. Anımsadıgım kadanyla operanın karşısındaki Bristol Oteli'ne inerdi.Keartner caddesinden aynlıp ara sokaklara giriyorum. Dar ve ıssız. Taşlar ıslak. Lambalann güçsüz ışığında sokaklar loş. Dükan kepenkleri kara. Kapı içleri ürkütücü. Nerde Kaertner caddesindeki yaşam. Tek tük insanlar geçiyor yanımdan. Hızlı hızlı. Baston sesiyle irkiliyorum. Başımı çevirip bakıyorum. Yaşlı bir adam. Kendisi gibi zor yürüyen köpeği peşinde. Her şey ürpertici. Ellerimi cebime sokup yoluma devam ediyorum. Az sonra kendimi birden Stephan alanında buluyorum. Katedral sislerin arasından gökyüzünün karanlığına uzanıyor. Kocaman alan insanlarla dolu. Burası günün her saatinde kalabalık. Graben'e sapıyorum. Pansıvona gıtmeden önce. Ha\elka"ya bir uğrayıp kahve içeyim. Ünlü Viyana kahveleri kişiliklerini yüzlerce yıldır yitirmemiştir. Sıcaklık dolu bu yerlerde sabah kah\esini içer, o gün çıİcmış tüm gazeteleri saatlerce okur. mektuplannızı yazar, dostlannızla sohbet eder ya da iş görüşmeleri yaparsınız. Viyana'da kahvenin adı \e semti önemli değildir. Sacher, Demel. Mozart. Central. Schwarzenberg veya tmperial olabilir. İçin bir Kapuziner ya da Melange, okuyun kitabınızı.Yaşayın bu kentte olmanın sevincini. Müziğin ve büyüniin iç içe geçtigi kent Cemaa El Fna Meydanı'nın demirbaş siması Hafıda. beni büyüden kurtarmak için parmağımdaki yüzüğü okutup üfletmeyi öneriyor. Ertesi gün getirdiği Arapça yazılı kâğıdı, iğneyle delip üzerine işedikten sonra yakmamı söylüyor. Büyüden kurtulmanın tek yolu bu. Yalnız ben büyüden kurtulmak istiyor muyum, bilemiyorum. Hayatımda hiç bu kadar büyüyle, büyücülerle ve müziğin büyüleyici gücüyle iç içe olmamıştım.Marakeş. zurnalı-bendirli büyücülerin kol gezdiği. baharat kokulu bir kent. Marakeş. Arap-Afrika kültürlerinin kesiştiği kırma bir Mağrip kenti. Marakeş, Afrikalı büyücülerin büyülerini Islam dinine uydurduklan sentez kent. Marakeş Mağripli Berberilerin Afrikalı eski kölelerle birlikte dans ettikleri müzik kenti. Marakeş. müziğin ve büyünün iç içe geçtigi büyülü bir kent. Marakeş, cinlere, perilere ve büyüleyici Mağripli güzellere emanet bir kent. Marakeşjn erkekleri. cinleri. perileri ve Mağripli güzelleri memnun edebilmek için sabahtan akşama. akşamdan sabaha kadar dans edip şarkı söylüyor. Marakeş'ın sabahlan cinleriyle. perileriyle ve güzelleriyle huzurlu uyanıyor.Marakeş büyücülerle iç içe yaşıyor. Cemaa El Fna'daki yılan oynatıcılannı yılanlardan Islam ulemalannm dualan koruyor. Aslen Aysaoua tekkesine bağlı olan yılan oynatıcılan. yani aysaoualar, para kazanmak için turistlere çalmadıklan zaman zurnalannı, kendi tasavvuf ayinlerinde hastalan iyileştirmek. büyü bozmak ve genç kızlann kısmetini açmak için üflüyorlar. Âyinlerde vecd olanlardertlerinden kurtuluyorlar, sabaha huzurlu uyanıyorlar.Marakeş'ın kapalıçarşının Cemaa El MARAKEŞ FERRUH YILMAZ Fna'ya bakan cephesindeki küçük kahve, Afrikalı kölelerin torunlan Gnaoualann buluşma yeri. Onlar da yılan oynatıcılan gibi tassavuf müzigi çalıp. ayinler düzenliyorlar. Onlar da ayine katılanlan vecd edip, cinleri perileri huzura kavuşturuyorlar. Yalnız Gnaoualar. Aysaoualardan farklı olarak dedelerinin geldiği siyah Afrika ülkelerinin şarkılannı söyleyip ritmlerine dans ediyorlar. Akşam başlayan Gnaoua ayinleri. insanlann işe gittigi sabah saatlerine kadar sürüyor. Gnaoua ayinlerine katılanlar. güneşi cinleriyle banşık bir şekilde karşılıyorlar, hastalar iyi oluyor. kem gözlere gelenler büyülerinden kurtuluyor. genç kızlann kısmeti açılıyor. Gnaoular bütün bir gece büyü bozuyorlar. oysa ben daha fazla büyüleniyonım. Ayinlerde vecd olmazken sabahın ilk ışıklannı Cemaa El Fna'daki kahvelerde vecd içinde sütlü kahve içerek karşılıyorum. Marakeş, büyüler ve büyücüler kenti. Marakeş'in büyülü ayinlerde büyülenmeyenleri, Mağripli güzellerin uzun, derin ve ısrarlı bakışlan büyülüyor. Mağripli güzeller büyülemek için yer ve zaman tanımıyorlar: Sokakta, dolmuşta. tassavuf ayinlerinde. otelin lobisinde hiç çekinmeden büyüleyici gözlenni süzüyorlar. Marakeş. ısrarlı bakışlann şehvetini soluyor. Büyü, Marakeşlilerin hayatında doğal bir yer ediyor. Çocukluk günlerimin ürkütücü cin-peri hikâyeleri. Marakeş'te sıradan ve olağan gerçekler olarak anlatılıyor. Cemaa El Fna'nın demirbaş leydisi kara çarşaflı Hafıda, turist otobüslerinin henüz teşrif etmediği saatlerde, büyüden korunmanın yollannı anlatıyor. Hafıda. Mağripli güzellerin büyüsünden korunmanın yollanndan binnin prezenatif oldugunu söylüyor, "çünkü beyaz bir bez parça$ı>1a kendisini ve seni siMikten sonra bezi yakarsa, büy üsünden kurtulamazsin, onun ateşhle yanıp kül olursun" diyor. Hafida beni büyüden kurtarmak ve büyüye karşı korumak için muska yaptırmaya söz veriyor. Hafida'nın büyülü nasihatlannı dinleyebilmek için, aslında büyüden kurtulmak istemediğimi söylemiyorum. Beni büyüleyenin. tassavuf ayinleri. Atlas Daglan'nın aksak ritmleri. Gnaoualann Afrika kökenli şarkılan. Cemaa El Fna'nın baharat kokulu akşamlan ve Mağripli güzellenn koyu renkli bakışlan oldugunu anlatmıyorum. Ama Hafida muskayı getiremıyor. Beni büyüden kurtarmak için okutup üfletmek üzere aldığı jTizük kayboluyor. Aslında kaybolmuyor. Hafida. yüzüğü Marakeş tahtakalesının çarşaflı, peçeli kadınlanna okutup kafayı çekiyor. Kafa kıyakken, polislerle kavga edip karakolda geceliyor. Yüzüğü cüzi bir fıyata okuttuğunu anlamama rağmen Hafida'ya krzamıyorum. Büyünün Kopenhag'ta da devam etmesinı diliyorum. Türkler Batı'dan Doğu'ya LONDRA EDtPEMİL ÖYMEN Londra'nın ortasında bir anıt bina. Adı Bush House. BBC'nin 36 dilde radyo yayını yaptığı ün- lü bina. Yüksek sütunlu, görkem- li girişiyle, general kılıklı kapıcı- lanyla, geçmiş bir şatafat döne- minden kalma. Dışı tarihi ama içi modern. Olmak da zorunda. Çün- kü dünyanın dört bir yanındaki radyolara ulaşmak için modern iletişim yöntemleri kullanmak şart. Türkçe, BBC'nin 36 dilde yap- tığı yayınlardan sadece bir tane- si. Türkçenin akrabalan Azeri ve Özbek diİleri de listeye yeni ek- lendi. Akrabalanmız işe. Ruslann ve Ukraynalılann yanında başla- dılar. Türkler ise akrabalanndan uzaktaydılar. Bush House'unbaş- ka bir bloğunda Yunanlı ve Bul- garlarla yan yana. Ama Türkler, artık esas ait ol- duklan yere taşındılar. Akrabala- nnın yanına gittiler. Bölünmüş ai- leleri birleştinr gibi, Türkleri de akrabalannın yanına yerleştirmek farzdı. Geçen hafta Türkler, Gü- ney Avrupa Bölümü'den aynlıp Avrasya Bölümü'ne geçtiler. Türklerin kaç yüzyıldır süren kaderi bir kez daha. kimbilir ka- çıncı örnekle yine vurgulandı. Gözü Batı'ya çevrili, ama ruhu, kökeni, kültürü ve geleneği Do- ğu'ya çakılı bir kültür. Aslında al- tı kazındığı zaman başka ulusla- nn da aynı ikileme yanıt aradığı görülür. Ruslar da öyle değil mi? Macarlar da? Sırplar da? Hatta Yunanlılar da? Bush House'da Türklerin boşalttığı yeri Amavut- lar aldılar. Böylece, bir türlü ya- ranamadıklan Yunanhlarilekom- şu oldular. Bu da onlann kaderi. Bulgarlar da yanlannda. Böylece Arna\ r utlar, Enver Hoca'lı yıllar ve yollardan sonra şimdi Av- rupalılaştırmaya çalıştıklanmız- dan olacaklar. Türkler ise Doğulu komşulanyla yan yana, gözleri yine Avrupaya dönük, ama çıkar- lan ve öncelikleri Doğuya en- deksli olacaklar. Arnavutlarla çapraz bir kader. , 1 4 Ş u b a t S e v g i l i n i z i unutmayın SEVGÎLÎLER GÜNÜ (St. Valentine's Day) için mesajlanmzı gazetemizde yayınlıyoruz. 1 s t x 5 c m . ' l i k k u t u l a r : 5 5 0 . 0 0 0 T L . + K D V . Tel 5 1 2 0 5 0 5 ' 4 7 5 - 4 9 9 - 5 0 0 - 5 2 9 • F a x : 5 1 1 8 4 6 6 llanı nasıl >ereceksini<: llan bedelını Akbank Nurosmanıye Şub 14460-0 no'lu Ycnıgün Habcr Ajansı A Ş. hcsabına yatırdıktan sonra banka dekontunu ve ılan metn7nızı 511 84 66 no'lu faksımıza gonderınız Ya da bızzat gazetemıze müracaat edıniz. S (Elnglish N O DANS f MÜZİK f EĞLENCE Ö G R E N C İ GÜNLERİNDE ,',UZİK ve SOHBET İCICE 26 OCAK PtRŞEMBE I 5 0 0 16 °° Grup MERCURY ( ÖZEL ROCK GÜNÜ ) 3SUBATCUMA t5°°-16° Kenan DOĞULU Haftaıun Kanuidarı gunltrmdz nezrrvas ;tnoUudur LW/CTI5.'6 69 8OJCTI /uSJa ıbfjairr Jepartmannu axcnvmz u .jtj., p^h'r i —i-u<*ı. SM1İHA OKAY " • ---. HAK-^S ÖZMAY* 3**90 IsU'iCu. TUPKE V (90> 212- Sie 6S80 İZ0 *nesı (90)212-516 69 99 Te*e, 22993 TPHI ANADOLU ÜNİVERSÎTESİ GÜZEL SAT4ATLAR FAKÜLTESİ 10.YIL KUTLAMALARI KAPSAMINDA DÜZENLENEN RESİM YARIŞMASI Yarışma konusu Serbesttir. Her sanatçı yarışmaya, daha önce sergilenmemiş, ödül almamış yağlıboya veya akrilikle gerçekleştirdiği (kısa kenan 70 cm'clen, uzun kenan 200 cm 'den fazla olmayan) en çok üç yapıtıyla katılabilir. Yapıtlar 28 Nisan 1995 günü saat 17:00'ye kadar Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne teslim edilecektir ÖDÜLLER; Değerlendirme sonucu 5 adet başarı ödülü (5X60 milyon TLLplaket ve berat verilecektir. Yarışma şartnameleri Güzel Sanatlar Fakülteleri, Eğltim Fakülteleri Resim-İş Bölümleri ve İl Kültür Müdürlüklerlnden sağlanabilir. ta.m nıHilluul ACI KAYBMIZ Yönetim Kurulu Sayman Üyemiz NEJAT TAMZOK'un babası, Onur Üyemiz ve değerli ağabeyimiz Sayın FARUK TAMZOK'u kaybettik. Kederli ailesine, dostlanna. arkadaşlanna ve tüm madencilik camiasına başsağlığı dileriz. TTVMOB MADEN IVltHENDlSLERİ ODASI, TMMOB MADE> MÜHENDtSLERİ ODASI ZONGULDAK ŞUBESİ, TMMOB MADEN MÜHENDtSLERt ODASI ÎSTANBUL ŞUBESt, TMMOB MADEN MÜHENDİSLERt ODASI İZMİR ŞlBESt İLAN SERtK SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NİN 1994/433 ESAS SAYILI DOSYASI'NDAN Serik Kadastro Hâkımligi'nin 1994 12 esas sayılı dosyasında davaya konu Serik Kökez Mahallesi 89 ada 165 nolu parselde hissedar bulunan Ali oğlu Hüsevin'in veraset ilamı istenilmişol- makla mahkememızde açılan veraset davasının yapılan açık yargılaması sırasında \enlen ara karan gereğince. Veraseti istenilen Ali oğlu Hüseyin'in nüfus kaydı buluna- madığından C. Savcılığı'na müzekkere yazılmış. herhangi bir mirasçısmın ve kendisinin bulunamadığına daır cevap ^ erilmiş ol- makla; Serik Kökez Mahallesi'nden Ali oğlu Hüseyin'in veya mi- rasçısı oldugunu iddia edenin duruşmanın bırakıldığı 16.2.1995 günü mahkememize müracaat etmesi aksi halde nüfus kaydı bu- lunamadığından verasetinin Maliye Hazinesi'ne verileceği lıususu ilanolunur. 20.1.1995 Basın: 6411 T.C. ŞtŞLİ 3. SULH HUKuk HÂKİMLtĞİ'NDEN I994M152 Hâkimliğimızm26.1.1995 tarih 1994 1152esas. 1995'49sayılı karan ile Mecidıyeköy, Mehmetçık Cad. Gündüz Ap. 51 Tde ıkamet eden mahcure Gülüfe Yılmaz'akızı Fatma Gündoğdu'nun vasi tayin edilmış olduğu ılanen tebliğ olunur. 8.2.1995 Basın: 6480 tSKİLİPSULH HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994/110 KararNo: 1994/445 Hâkim: N. Yasemin Ceylan Kitip: Ali Sak tskilip ilçesi Kaleboğazı Mahallesi tapusunun 126 ada ve 5 parselin maliklerinden Hacışakiroğlu Mehmet'in hak ve menfaatlerini Iskılip Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1993/365 esas sayılı dosyasında korumak ve tem- sil etmek üzere Iskilip ilçesi Ulaştepe Mahallesi'nden Abdurrahman oğlu 1950 doğumlu Mustafa tstanbul- luoğlu mahkememizin 31.10.1994 tarih ve 1994M10 esas 1994/445 karar saytlı ilamı ile kayyum tayin edilmiştir. Hacışakiroglu Mehmet'in hak ve menfaatlerini koru- mak üzere Mustafa lstanbul- luoglunun kayyum tayin edildiğı karann neşirtarihin- den itibaren 8 gün sonra kesinleşmiş olacağı ilanen tebliğ olunur. 24.1.1995 Basın: 6405
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle