Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12ŞUBAT1995PAZAR
10 PAZAR YAZDLARI
21.yüzyıl
her derde deva
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Aydın mısınız? Ilerici misi-
niz? Çağdaş mısınız? Demek bu
sorulann hepsine olumlu yanıt
veriyorsunuz. Kutlanm sizi'.Bir
sorudaha: lyimsermisiniz? Da-
ha doğrusu, ilerici ve çağdaş bir
aydmın iyimser olması gerekti-
ğini mi düşünüyorsunuz?
Teknolojik devrimin eski so-
runlan geçersiz kıldıgı. insanlı-
ğa yakında yepyeni bir yaşam
sunacagı kanısında mısınız?
Yaklaşan yüzyılın. sonunda
halklara kucak dolusu mutluluk
sunacağına mı ınanıyorsunuz?
ABD'nin Dtscavery uzay meki-
ği ile Rusya'nın Mir istasyonu-
nun buluşmasını. yepyeni birge-
leceğin habercisi olarak mı de-
ğerlendiriyorsunuz? 21. yüzyı-
lın savaşlara ve hastalıklara ça-
re bulacağım mı savunuyorsu-
nuz? Sömürünün yoksulİuğun,
cahilligin. yalnızlığın. hatta ka-
dınlarla erkekler arasındaki çe-
lişkilerin, beş yıl sonra başlaya-
cak "yeni çag" ile birlikte. gide-
rek tarihe kanşacağı fıkrinde mi-
siniz'.'.Bu sorulan, tam bir haf-
ta önce Türkiye'nin en değerli
kalemlerinden birinin köşesin-
de, kuşku verecek kadar umut
dolu bir makaleyi okurken dü-
şündüm. Gericiliğe, aymazlığa,
karanlığa karşı mücadele eder-
ken, geleceği savunma isteğin-
den daha doğal bir şey olamaz.
Ve kulağa son derece hoş gelen
bu öngörülerin altına fıyakalı bir
imza atmaktan daha koîay ve çe-
kici bir şey yok gibi. Gibi!..
Ama..Tahminlere değil. gerçek-
lere dayanarak yorumlayabile-
ceğimiz tanıdık bir yüzyıla, ya-
şadığımız 20. yüzyıla bir baka-
hm! Oncekinden çok daha ileri
değil mi? Efendim? Hangi açı-
dan mı? Canım baksanıza, önü-
müzde televizyon, masamızda
bilgisayar. elimizin altında tele-
fon, tepemizde uçaklar...
AIDS'le başedemedik; ama ve-
remden. vebadan ve frengiden
kimse ölmüyor işte! Öyle
mi?..Ya savaşlar. bombalar. dur-
madan yitip giden ınsanlar? Ya-
şamı kolaylaştıran düğmelerin.
ölümü çocuk oyuncağına çevir-
mesi? Ya artan boşanmalar, tele-
vizyonun da yardımıyla yayılıp
gıden iletişimsizlık? Artık yazıl-
mayan mektuplann sıcaklığın-
dan habersiz insanlar'? Ya "onu
satın at bunu satın al!"emir!e-
riyle iliğimizi kemiğimizi sömü-
ren tüketim toplumu? Hiçbir za-
man sınınna ulaşamamayacağı-
mız maddi isteklerimizin yaratı-
ğı tatminsizlik duygusu? Ya bi-
zı bir ahtapotun kollan gibi sa-
np yavaş yavaş boğan sevgisiz-
lik. bencillik?Niha>et 20. yüz-
yılın ınsanlığa en büyük armağaı
olan stres? Hele yalnızlıkduygu-
su?..Bu yüzyılın insanı önceki
yüzyıllardan daha ileri öyle mi?
Pekala, daha iyi. daha dürüst ol-
duğunu sövleyebilir misiniz?
Yalanlar azaldı mi.çoğaldı mu
bu yüzy ılda? Ya ihanetler'.' Dost-
luklara. özverilere eskiden mi
daha çok raslanırdı. şimdi mi?
Bugün yapılan müzikler Mo-
zart"ı, Beethoven'i. Çaykovs-
Id'yi geçit mi çoktan'.' Yazılanlar
Hugo'yu. Tolstoy'u aştı mı ? Sha-
kespeare ı. hatta Homeros'u
unutturacak birileri çıktı mı or-
taya? Bugünün insanları, o ya-
pıtlardakinden daha kusursuz
kişiliklere mi sahipler yoksa? Ne
dersiniz: lletişimi telefon ve
faksla değil. güvercrnlerin aya-
ğına sanlan kağıtlarla gerçekleş-
tiren; yemeği elektrikli fınnlar-
da değil. ateşin alevleri üzerin-
de yapan; ama sevgiyı ve dost-
luğu daha iyi öğrenmış bir top-
lumda yaşamak istemez miy-
diniz?..
Bir arpa boyu
ilerlemeyenler var
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Yıl 1883. Stockholm'ündış
semtlerinden birinde bir yaz
gecesi. Saat yedi buçuk. ama
güneşin batmaya hiç niyeti
yok. August Palm. hani şu
Isveç işçi hareketinin
kuruculanndan olan sosyalist.
kendisine "doğa dısında hiçbir
mckânda toplantı izni
verilmediği içiıT, -bugün
Stockholnı Üniversitesi'nin
bulunduğu - bölgedeki
korulukta bın kadar kişiyle bir
açıkhava toplantısı yapıyor.
August Palm konuşuyor: "Biz
sosyalistler, vatan segisine
sahip olmamakla suçlanıyor.
Kendi ülkemizden nefret
etmekle suclanı\oruz. Oysa
gerçek, bunun tam tersi. Bizler,
yüksek burjuvalardan çok
daha fazla se\iyonız ülkemizi.
Ama biz, uluslararası > uvayı,
insanlığı; bireysel olandan
daha değerli görii\oruz. Bizler.
mililarizme ve savaşa
karşıyız." O sırada, kilisenin
çanlan çalıyor. Bın gerilerden
bağınvor: "Ateist
(tanntanımaz) adatn, kâfir
herif, çekil git başınuzdan!"
August Palm. bu tür
suçlamalara alışkın: "Din.
sosyalistlerin özel işidir" diyor.
"sosyalizmde din nedenhle
baskı yapmak yoktur. Herkes,
diledigine inanmakta
özgürdür. İşte bu nedenle biz
kiKseyle de% letin birbirinden
avn olmasmı istiyoruz.
Vatandaş, kelepçelerini
kırmalıdır. Bir sosyalist, her
şeyden önce bir sosyalisttir.
Ozgürlük. eşitlik ve kardeşlik
için savaşır._" Yı! 1883... Bir
yüzyıla. bir düzine yıl daha
eklemek gerckiyor 1995'e
ulaşmak içın. Sevgili Ivar-Lo
Johansson'un ilk baskısı
1973'te yapılan "Sözün
giicö
T
'(Bonniers) adlı yapıtı
çok düşündürücü. tsveç şu
anda bir krallık. ama çok
partili yönetimle yönetiliyor.
Kraliyet. daha çok bir
geleneğin sürdürülüşü. Kralın
yetkileri. çağdaş bir demokrasi
ülkesindeki herhangı bir
devlet başkanınınkinden çok
daha az. Günlük politikaya
hemen hıç kanşmaz.
Parlamentonun yenı çalışma
yılına girmesinde oraya uğrar
ve protokol gereğini yerine
getirir. Hepsi bu. Kilise,
çoktandır devletten ayn.
Dileyen "İsveç kilisesinden"*
çıkıyor. Çıkanlann çoğu
bunu. kilise vergısı ödememek
için yapıyor. Çocuklann
vaftızi. ölümlerde kilise yine
belirli bir etkinliğe sahip.
Burada oldukça yeniyken.
ı^yerimdekı bir yaşlı arkadaşın
ani ölümü üzerine cenaze
törenine gitmiştim. Sarışın.
kısa saçla rahibenin gitar çalıp
ölünün anısına şarkı söylemesi
beni şaşırtmıştı. August
Palm'ın 1883yılında
sosyalistlerin vatan sevgisini
ve dinle ilişkilerini
anlatmasından bu yana 112 yıl
geçti. Isveç bu sürede nerden
nereye geldi... Ya biz? Sittin
sene de yurtdışında yaşasa
insan. bazı şeylere kafa
\ormadan olamıyor... Aziz
Nesin'le August Palm ne
güzel anlaşırdı diye
düşünüyorum...
Bir IGŞ akşamında Viyana
VİYANA
AHMET
ARPAD
Smetana'nın "Satılmtş Nişanh" opereti
ile Volkspor'de coşuyor insanlar.
Sahneden sıçrayan kıvılcım onlan
tutuşturuyor. Seyirciler ile sanatçılar
bütünleşiyor. Melodiler, şarkılar
salondan dışan taşıyor. Coşkulu bir
düet. Sonra koro. Perde aikışlarla
iniyor.
Tiyatronun önünde bekleyen taksleri
kapmak isteyenler koşar adım
salondan çıkıyor. Vestiyerdeki yaşlı
adam kürkleri. lodenleri uzatıyor.
Tiyatro boşalıyor. Salonun,
koridorlann. ftıayenin ışıklan sönüyor.
Kendimi soğuk bir Viyana akşamında
buluyorum. Tuna'dan gelen buz gibi
rüzgâr kenti sarmış. Kaşkolumla
yüzümü örtüp, tramvay durağına
yürüyorum. Viyana'da akşamlar
tiyatrolann, operalann ve operetlerin.
Kent bir tiyatrolar kenti. Viyanalılar ve
Viyana'ya gelenler her akşam
sahnelenen otuzun üzerinde oyuna
bilet anyor. Tramvayın camlanndan
Burg Tiyatrosu'nun ışıklan görünüyor.
Alman dili konuşulan ülkelerin en
başanlı sahnesi Burg Tiyatrosu'nu
uzun yıllardır Alman rejisör Peymann
yönetiyor. Çılgın ve inatçı biri. Her
türlü entrikaya, dedikoduya ve de onu
Burg'dan soğutma çabalanna karşın
sözleşmesini yine uzattı Çünkü seyirci
onu istiyordu. Viyanalı'nın sanatçılara
ve düşünürlere \ erdiği değer
sonsuzdur. Toplumun gerçek
temsilcilerinin onlar oldugunu
kavramışlardır. Sanatçının ölüsüne bile
çok değer verirler. Bu kentte anıt
mezarlar sanatçı ve düşünürlerden
başkasına yapılmaz.
Opera durağında inip. Kaertner
caddesine yürüyorum. Saat onbire
geliyor. Sokak aralanndaki lokanta ve
şaraphaneler müşteri bekliyor.
Tiyatrodan çıktıktan sonra eve gitmez
Viyanalı. Kaertner caddesi ışıl ışıl.
Akşamın bu geç saatinde neşeli ve
mutlu insanlar geziniyor. renkli
vitrinlerin önünde duruyor. Günümüz
Viyanalısı güleryüzlü, şakacı. sevecen
ve de zarif. Sokaklan. parklan ve
kahveleri giysileri çarpıcı, renkli ve
beğeni ürünü kadınlar ve erkekler
dglduruyor. Genç kızlann gülüşlerinde
müzik var.
"Savaş sonrası 1948"de ilk geldiğim
Cçüncü Adam Myanası üzgün ve asık
surattı insanlar kentiydi" diye anlatırdı
babam. Her yıl haftalar geçirirdi. Bu
Tuna kentine aşıktı. Beni de alıştıran o
olmuştu. Nadir Nadi Bey de dostu
IVfozart'ın kenti Viyana'ya aşık
olaniardandı. Anımsadıgım kadanyla
operanın karşısındaki Bristol Oteli'ne
inerdi.Keartner caddesinden aynlıp ara
sokaklara giriyorum. Dar ve ıssız.
Taşlar ıslak. Lambalann güçsüz
ışığında sokaklar loş. Dükan
kepenkleri kara. Kapı içleri ürkütücü.
Nerde Kaertner caddesindeki yaşam.
Tek tük insanlar geçiyor yanımdan.
Hızlı hızlı.
Baston sesiyle irkiliyorum. Başımı
çevirip bakıyorum. Yaşlı bir adam.
Kendisi gibi zor yürüyen köpeği
peşinde. Her şey ürpertici. Ellerimi
cebime sokup yoluma devam
ediyorum. Az sonra kendimi birden
Stephan alanında buluyorum. Katedral
sislerin arasından gökyüzünün
karanlığına uzanıyor. Kocaman alan
insanlarla dolu. Burası günün her
saatinde kalabalık. Graben'e
sapıyorum. Pansıvona gıtmeden önce.
Ha\elka"ya bir uğrayıp kahve içeyim.
Ünlü Viyana kahveleri kişiliklerini
yüzlerce yıldır yitirmemiştir. Sıcaklık
dolu bu yerlerde sabah kah\esini içer,
o gün çıİcmış tüm gazeteleri saatlerce
okur. mektuplannızı yazar,
dostlannızla sohbet eder ya da iş
görüşmeleri yaparsınız. Viyana'da
kahvenin adı \e semti önemli değildir.
Sacher, Demel. Mozart. Central.
Schwarzenberg veya tmperial olabilir.
İçin bir Kapuziner ya da Melange,
okuyun kitabınızı.Yaşayın bu kentte
olmanın sevincini.
Müziğin ve büyüniin iç içe geçtigi kent
Cemaa El Fna Meydanı'nın demirbaş siması
Hafıda. beni büyüden kurtarmak için parmağımdaki
yüzüğü okutup üfletmeyi öneriyor. Ertesi gün
getirdiği Arapça yazılı kâğıdı, iğneyle delip üzerine
işedikten sonra yakmamı söylüyor. Büyüden
kurtulmanın tek yolu bu. Yalnız ben büyüden
kurtulmak istiyor muyum, bilemiyorum. Hayatımda
hiç bu kadar büyüyle, büyücülerle ve müziğin
büyüleyici gücüyle iç içe olmamıştım.Marakeş.
zurnalı-bendirli büyücülerin kol gezdiği. baharat
kokulu bir kent. Marakeş. Arap-Afrika kültürlerinin
kesiştiği kırma bir Mağrip kenti. Marakeş, Afrikalı
büyücülerin büyülerini Islam dinine uydurduklan
sentez kent. Marakeş Mağripli Berberilerin Afrikalı
eski kölelerle birlikte dans ettikleri müzik kenti.
Marakeş. müziğin ve büyünün iç içe geçtigi büyülü
bir kent. Marakeş, cinlere, perilere ve büyüleyici
Mağripli güzellere emanet bir kent.
Marakeşjn erkekleri. cinleri. perileri ve Mağripli
güzelleri memnun edebilmek için sabahtan akşama.
akşamdan sabaha kadar dans edip şarkı söylüyor.
Marakeş'ın sabahlan cinleriyle. perileriyle ve
güzelleriyle huzurlu uyanıyor.Marakeş büyücülerle
iç içe yaşıyor. Cemaa El Fna'daki yılan oynatıcılannı
yılanlardan Islam ulemalannm dualan koruyor.
Aslen Aysaoua tekkesine bağlı olan yılan
oynatıcılan. yani aysaoualar, para kazanmak için
turistlere çalmadıklan zaman zurnalannı, kendi
tasavvuf ayinlerinde hastalan iyileştirmek. büyü
bozmak ve genç kızlann kısmetini açmak için
üflüyorlar. Âyinlerde vecd olanlardertlerinden
kurtuluyorlar, sabaha huzurlu
uyanıyorlar.Marakeş'ın kapalıçarşının Cemaa El
MARAKEŞ
FERRUH
YILMAZ
Fna'ya bakan cephesindeki küçük kahve, Afrikalı
kölelerin torunlan Gnaoualann buluşma yeri. Onlar
da yılan oynatıcılan gibi tassavuf müzigi çalıp.
ayinler düzenliyorlar. Onlar da ayine katılanlan vecd
edip, cinleri perileri huzura kavuşturuyorlar. Yalnız
Gnaoualar. Aysaoualardan farklı olarak dedelerinin
geldiği siyah Afrika ülkelerinin şarkılannı söyleyip
ritmlerine dans ediyorlar. Akşam başlayan Gnaoua
ayinleri. insanlann işe gittigi sabah saatlerine kadar
sürüyor. Gnaoua ayinlerine katılanlar. güneşi
cinleriyle banşık bir şekilde karşılıyorlar, hastalar iyi
oluyor. kem gözlere gelenler büyülerinden
kurtuluyor. genç kızlann kısmeti açılıyor. Gnaoular
bütün bir gece büyü bozuyorlar. oysa ben daha fazla
büyüleniyonım. Ayinlerde vecd olmazken sabahın
ilk ışıklannı Cemaa El Fna'daki kahvelerde vecd
içinde sütlü kahve içerek karşılıyorum.
Marakeş, büyüler ve büyücüler kenti. Marakeş'in
büyülü ayinlerde büyülenmeyenleri, Mağripli
güzellerin uzun, derin ve ısrarlı bakışlan
büyülüyor. Mağripli güzeller büyülemek için
yer ve zaman tanımıyorlar:
Sokakta, dolmuşta. tassavuf ayinlerinde. otelin
lobisinde hiç çekinmeden büyüleyici gözlenni
süzüyorlar. Marakeş. ısrarlı bakışlann şehvetini
soluyor.
Büyü, Marakeşlilerin hayatında doğal bir yer ediyor.
Çocukluk günlerimin ürkütücü cin-peri hikâyeleri.
Marakeş'te sıradan ve olağan gerçekler olarak
anlatılıyor. Cemaa El Fna'nın demirbaş leydisi kara
çarşaflı Hafıda, turist otobüslerinin henüz teşrif
etmediği saatlerde, büyüden korunmanın yollannı
anlatıyor. Hafıda. Mağripli güzellerin büyüsünden
korunmanın yollanndan binnin prezenatif oldugunu
söylüyor, "çünkü beyaz bir bez parça$ı>1a kendisini
ve seni siMikten sonra bezi yakarsa, büy üsünden
kurtulamazsin, onun ateşhle yanıp kül olursun"
diyor. Hafida beni büyüden kurtarmak ve büyüye
karşı korumak için muska yaptırmaya söz veriyor.
Hafida'nın büyülü nasihatlannı dinleyebilmek için,
aslında büyüden kurtulmak istemediğimi
söylemiyorum.
Beni büyüleyenin. tassavuf ayinleri. Atlas
Daglan'nın aksak ritmleri. Gnaoualann Afrika
kökenli şarkılan. Cemaa El Fna'nın baharat kokulu
akşamlan ve Mağripli güzellenn koyu renkli
bakışlan oldugunu anlatmıyorum.
Ama Hafida muskayı getiremıyor. Beni büyüden
kurtarmak için okutup üfletmek üzere aldığı jTizük
kayboluyor. Aslında kaybolmuyor. Hafida. yüzüğü
Marakeş tahtakalesının çarşaflı, peçeli kadınlanna
okutup kafayı çekiyor. Kafa kıyakken, polislerle
kavga edip karakolda geceliyor. Yüzüğü cüzi bir
fıyata okuttuğunu anlamama rağmen Hafida'ya
krzamıyorum. Büyünün Kopenhag'ta da devam
etmesinı diliyorum.
Türkler
Batı'dan
Doğu'ya
LONDRA
EDtPEMİL
ÖYMEN
Londra'nın ortasında bir anıt
bina. Adı Bush House. BBC'nin
36 dilde radyo yayını yaptığı ün-
lü bina. Yüksek sütunlu, görkem-
li girişiyle, general kılıklı kapıcı-
lanyla, geçmiş bir şatafat döne-
minden kalma. Dışı tarihi ama içi
modern. Olmak da zorunda. Çün-
kü dünyanın dört bir yanındaki
radyolara ulaşmak için modern
iletişim yöntemleri kullanmak
şart.
Türkçe, BBC'nin 36 dilde yap-
tığı yayınlardan sadece bir tane-
si. Türkçenin akrabalan Azeri ve
Özbek diİleri de listeye yeni ek-
lendi. Akrabalanmız işe. Ruslann
ve Ukraynalılann yanında başla-
dılar. Türkler ise akrabalanndan
uzaktaydılar. Bush House'unbaş-
ka bir bloğunda Yunanlı ve Bul-
garlarla yan yana.
Ama Türkler, artık esas ait ol-
duklan yere taşındılar. Akrabala-
nnın yanına gittiler. Bölünmüş ai-
leleri birleştinr gibi, Türkleri de
akrabalannın yanına yerleştirmek
farzdı. Geçen hafta Türkler, Gü-
ney Avrupa Bölümü'den aynlıp
Avrasya Bölümü'ne geçtiler.
Türklerin kaç yüzyıldır süren
kaderi bir kez daha. kimbilir ka-
çıncı örnekle yine vurgulandı.
Gözü Batı'ya çevrili, ama ruhu,
kökeni, kültürü ve geleneği Do-
ğu'ya çakılı bir kültür. Aslında al-
tı kazındığı zaman başka ulusla-
nn da aynı ikileme yanıt aradığı
görülür. Ruslar da öyle değil mi?
Macarlar da? Sırplar da? Hatta
Yunanlılar da? Bush House'da
Türklerin boşalttığı yeri Amavut-
lar aldılar. Böylece, bir türlü ya-
ranamadıklan Yunanhlarilekom-
şu oldular. Bu da onlann kaderi.
Bulgarlar da yanlannda. Böylece
Arna\
r
utlar, Enver Hoca'lı yıllar
ve yollardan sonra şimdi Av-
rupalılaştırmaya çalıştıklanmız-
dan olacaklar. Türkler ise Doğulu
komşulanyla yan yana, gözleri
yine Avrupaya dönük, ama çıkar-
lan ve öncelikleri Doğuya en-
deksli olacaklar. Arnavutlarla
çapraz bir kader. ,
1 4
Ş u b a t S e v g i l i n i z i unutmayın
SEVGÎLÎLER GÜNÜ
(St. Valentine's Day)
için mesajlanmzı gazetemizde
yayınlıyoruz.
1 s t x 5 c m . ' l i k k u t u l a r : 5 5 0 . 0 0 0 T L . + K D V .
Tel 5 1 2 0 5 0 5 ' 4 7 5 - 4 9 9 - 5 0 0 - 5 2 9 • F a x : 5 1 1 8 4 6 6
llanı nasıl >ereceksini<: llan bedelını Akbank Nurosmanıye Şub 14460-0 no'lu
Ycnıgün Habcr Ajansı A Ş. hcsabına yatırdıktan sonra banka dekontunu ve ılan
metn7nızı 511 84 66 no'lu faksımıza gonderınız Ya da bızzat gazetemıze müracaat edıniz.
S
(Elnglish
N
O DANS f MÜZİK f EĞLENCE
Ö G R E N C İ
GÜNLERİNDE
,',UZİK ve SOHBET İCICE
26 OCAK PtRŞEMBE I 5
0 0
16 °°
Grup
MERCURY
( ÖZEL ROCK GÜNÜ )
3SUBATCUMA t5°°-16°
Kenan
DOĞULU
Haftaıun Kanuidarı gunltrmdz nezrrvas
;tnoUudur LW/CTI5.'6 69 8OJCTI
/uSJa ıbfjairr Jepartmannu axcnvmz
u .jtj., p^h'r i —i-u<*ı. SM1İHA OKAY
" • ---. HAK-^S ÖZMAY*
3**90 IsU'iCu. TUPKE
V
(90> 212- Sie 6S80 İZ0 *nesı
(90)212-516 69 99 Te*e, 22993 TPHI
ANADOLU ÜNİVERSÎTESİ
GÜZEL SAT4ATLAR FAKÜLTESİ
10.YIL KUTLAMALARI KAPSAMINDA DÜZENLENEN
RESİM YARIŞMASI
Yarışma konusu Serbesttir.
Her sanatçı yarışmaya, daha önce sergilenmemiş, ödül almamış
yağlıboya veya akrilikle gerçekleştirdiği (kısa kenan 70 cm'clen,
uzun kenan 200 cm 'den fazla olmayan) en çok üç yapıtıyla katılabilir.
Yapıtlar 28 Nisan 1995 günü saat 17:00'ye kadar Eskişehir
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne teslim edilecektir
ÖDÜLLER; Değerlendirme sonucu 5 adet başarı ödülü
(5X60 milyon TLLplaket ve berat verilecektir.
Yarışma şartnameleri Güzel Sanatlar Fakülteleri, Eğltim Fakülteleri
Resim-İş Bölümleri ve İl Kültür Müdürlüklerlnden sağlanabilir.
ta.m nıHilluul
ACI KAYBMIZ
Yönetim Kurulu Sayman Üyemiz NEJAT
TAMZOK'un babası, Onur Üyemiz ve değerli
ağabeyimiz Sayın
FARUK
TAMZOK'u
kaybettik.
Kederli ailesine, dostlanna. arkadaşlanna ve
tüm madencilik camiasına başsağlığı dileriz.
TTVMOB MADEN IVltHENDlSLERİ ODASI,
TMMOB MADE> MÜHENDtSLERİ ODASI
ZONGULDAK ŞUBESİ, TMMOB MADEN
MÜHENDtSLERt ODASI ÎSTANBUL ŞUBESt,
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERt ODASI
İZMİR ŞlBESt
İLAN
SERtK SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NİN
1994/433 ESAS SAYILI DOSYASI'NDAN
Serik Kadastro Hâkımligi'nin 1994 12 esas sayılı dosyasında
davaya konu Serik Kökez Mahallesi 89 ada 165 nolu parselde
hissedar bulunan Ali oğlu Hüsevin'in veraset ilamı istenilmişol-
makla mahkememızde açılan veraset davasının yapılan açık
yargılaması sırasında \enlen ara karan gereğince.
Veraseti istenilen Ali oğlu Hüseyin'in nüfus kaydı buluna-
madığından C. Savcılığı'na müzekkere yazılmış. herhangi bir
mirasçısmın ve kendisinin bulunamadığına daır cevap ^ erilmiş ol-
makla;
Serik Kökez Mahallesi'nden Ali oğlu Hüseyin'in veya mi-
rasçısı oldugunu iddia edenin duruşmanın bırakıldığı 16.2.1995
günü mahkememize müracaat etmesi aksi halde nüfus kaydı bu-
lunamadığından verasetinin Maliye Hazinesi'ne verileceği lıususu
ilanolunur. 20.1.1995
Basın: 6411
T.C.
ŞtŞLİ 3. SULH HUKuk HÂKİMLtĞİ'NDEN
I994M152
Hâkimliğimızm26.1.1995 tarih 1994 1152esas. 1995'49sayılı
karan ile Mecidıyeköy, Mehmetçık Cad. Gündüz Ap. 51 Tde
ıkamet eden mahcure Gülüfe Yılmaz'akızı Fatma Gündoğdu'nun
vasi tayin edilmış olduğu ılanen tebliğ olunur. 8.2.1995
Basın: 6480
tSKİLİPSULH
HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1994/110
KararNo: 1994/445
Hâkim: N. Yasemin Ceylan
Kitip: Ali Sak
tskilip ilçesi Kaleboğazı
Mahallesi tapusunun 126 ada
ve 5 parselin maliklerinden
Hacışakiroğlu Mehmet'in
hak ve menfaatlerini Iskılip
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin
1993/365 esas sayılı
dosyasında korumak ve tem-
sil etmek üzere Iskilip ilçesi
Ulaştepe Mahallesi'nden
Abdurrahman oğlu 1950
doğumlu Mustafa tstanbul-
luoğlu mahkememizin
31.10.1994 tarih ve
1994M10 esas 1994/445
karar saytlı ilamı ile kayyum
tayin edilmiştir.
Hacışakiroglu Mehmet'in
hak ve menfaatlerini koru-
mak üzere Mustafa lstanbul-
luoglunun kayyum tayin
edildiğı karann neşirtarihin-
den itibaren 8 gün sonra
kesinleşmiş olacağı ilanen
tebliğ olunur. 24.1.1995
Basın: 6405