06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 1995 PAZAR 12 DIZIYAZI Hep aymiemne:Türkîye 'de lOyılı aşhn birsüredir özelleştirme konusunda tartışmalaryürütülmektedir. Basınıyia, TV'siyle. radyosuyla tüm medya bu tartışmalan aktarmakta, bazen de tarafolarak tartışmalara katılmaktadır. Tartışmalar, özelleştirmenin olmazsa olmaz ve "Allahın emri" olduğu önkabulünden sonrayürütülmektedir. Bugün parlamentoda üyesi bulunan tüm siyasipartilerin programlarında özelleştirme ilk sıralarda yer almaktadır. ' 'Hangi KİT'ten başlanması gerektiği'' ya da ' 'elde edilecek gelirin nerede kullanılacağı'' gibi noktalarda "özelleştirme muhalifliği"yapan siyasipartiler "aslında en iyi biz özelleştiririz"tarzmda bir yaklaşım sunmaktadırlar. Özelleştirmeye karşı olan bir kesim ise araştırmu, yayın, toplantı-panel gibi birtakım çahşmalar yünttmektedirler. Ancak özelleştirme karşıtı denebilecek hemen tüm yaklaşımlarda, ' 'karşıtlık " net olarak belirlenememekte, medyanın yarattığı toz dunıan içinde her şey birbirine karışmaktadır. Bir kesim yazar, gazeteci, uygulamalann sadece anayasaya uygunluğunu tartışmaklayetinirken, bazılan da "Türkiye'nin şartları özelleştirmeye uygun değildir" yaklaşımıyla özelleştirme karşıtları cephesine kendilenni dahil etmektedirler. Bir grup sendikaa veyazann işgüvencesine endeksliyaklaşımlan ise "özelleştirme doğru yapılırsa, işgüvencesi verilirse iyidir" düşüncelerini beslemektedir. Son günlerde kamuoyunda spekülasyonlar yaratan Et ve Balık Kurumu 'nun özelleştirilmesi süreci, bazt sendika çevrelerinin özelleştirme tartışmalarındaki yer alışlannı göstermektedir. Hükümetin sendikacıya "suspayı" verme operasyonunun birparçası olan EBK 've ve aym zamanda işverenliğe de talip olan Hak-lş, bu konuda çarpıcı bir örnek oluşturmaktadır. Geniş halk kesimleri açısından da dunım farklı değildir. Kapsamlı alternatiflerin sunulamadığı bir ortamda. medyanın ideolojik bombardımanıyla halkın önemli bir höİiimü özelleştirmenin çare olabileceğini düşünmektedir. Halk özelleştirmeye yönelik gerekçeler, kavramlar, yöntemler konusunda sadece özelleştirme yanhlarınm istedikleri şekilde tek bir kaynaktan, medyanın tek yönlü yayınlarından beslenmektedir. 5 Nisan Kararları ile özelleştirme kapsamına alınan PTT'in T'si ile ilgili yapılan yasal düzenlemelerle, T'nin özelleştirilmesi yolunda son dönemece girildi. Özelleştirilmesiyolunda artıkson adımların atıldığı PTTile ilgili tartışmalar da. yukanda özetlediğimiz çerçevenin dısına neyazık ki çıkamamıştır. PTTözelinde, bilgilenme eksikliklerinden kaynaklanan yanlış yargıları ortadan kaldırmak ve özelleştirme yanlılarımn yarattığı ideolojik bulanıkhğı bir ölçude de olsa gidermek için TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi ve PTTde örgütlü Tüm-Habersen üyeleri olarak bir dosya hazırladık. Hazırladığımız bu dosyada. özelleştirme savunucularının sunduğu gerekçeleri, dünyadaki ömeklerle birlikte, PTT'nin T'sini temel alarak degerlendirdit Özelleştirme yanlılarımn iddialanna rakamlarla. yaşanan örneklerle, üstü örtülmüş gerçeklerin örtülerini kaldırarakyanıt vermeye çahştık. Bir noktanın altım özellikle çizmek istiyoruz: Size sunulan çalışmanın kapsamı, özelleştirme gerekçelerinin geçerliliğinin tartışılması. özelleştirme yanlılarımn iddialarının yanıtlanması ile sımrlıdır. Özelleştirme savunuculan tarafından özelleştirme karşıthğı, siyasilerin ' 'arpalığı'' durumuna gelmiş KİT'teri bugünkü durumuyla olumlamak biçiminde yorumlanmakta, konu çarpıtılmaktadır. Oysa KtT'leri bugünkü sorunlanndan kurtarmanın tekyolu özelleştirme olmadıgı gibi, özelleştirmenin tek altematifi de KlT'lerin bugünkü durumu değildir. Bu çalışmada Türkiye 'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal krizin birparçası olan KÎT'lerin (özelde PTT'nin) tüm sorunlanna çözüm sunmaya çalışmıyontz. Sorunlan çözecek alternatifleri üretmenin ilk adımlannın, KlT'ler hakhnda söyleyecek sözü olan bilim adamlan. işçiler, kamu çalışanlan, meslek kuruluşlan, sendikalar. bir başka deyişle toplumun tüm kesimlerinden temsilcilerin oluşturduğu geniş tartışma platformları ile atılacağı kamsındayız. Dünyada ve Türkiye de özelleştirme uygulamalarının içerdiği olumsuzluklann, "basit birer uygulama hatası olamayacak kadar ciddi boyutlar" taşıdığım: Türkive'nin şartlanndan bağımsız olduğunu; olumsuzluklann bizzat özelleştirmepolitikasınm biitününde, özelleştirmenin kendisinde olduğunu iddia ediyoruz. Sanıyoruz ki. okumakta olduğunuz çalışmada iddiamızı kanıtîamaya vetecek kadar veri bulunmaktadır. T'nin dayanılmazçekiciliği154 yıllık geçmişi olan PTT, devasa altyapısıyla, içerdiği hiz- metlerin çeşıtliliği ve önemiyle Türkiye'nin en büyük ICamu Ik- tısadi Teşebbüslerinden birisidir. Bugün PTT, açık ve kapah mektup ve haberleşme kartlan, her türlü basılmış kâğıt, değerli ve değersiz posta koli taşınması ve dağıtımı; posta bonolanyla posta ve telgraf havaleleri işlem- leri, posta çekleri işlemleri gibi posta taşımacılık ve bankacılık hizmetlerini yürütmektedir. PTT'nin hizmet sunduğu tele- komünikasyon servistürleri ise; telefon, telgraf, telex, paket anahtarlamalı data (TLRPAK), kiralık data devreleri, faksimıle. videoteks, video konfeîans, kab- lolu TV, mobil telefon (araç tele- fonu), pagıng (çağn), GSM (cep telefonu) olarak sıralanabihr. Özelleştirmenin Türkiye'nin gündemine girmesinden sonra, böylesi geniş bir hizmet alanı olan PTT'nin T'sinin özelleşti- rilmesi de tüm hükümetler tara- fından her fırsatta dile getirildi. Ancak hiçbir hükümet. söz ko- nusu özelleştirmenin nasıl ger- çekleştirileceği konusunda ka- muoyuna net birprogram açıkla- madı. Nasıl bir özelleştirme? T'nin özelleştirilmesi çalışma- lan PTT Genel Müdürlüğu Ulaş- tırma Bakanlığı tarafından yürü- tülmektedir. 4000 sayılı kanunun verdiği yetkilerle Türk Telekomünikas- yon A.Ş. yasal olarak kurulmuş, ancak fiilen PTT'de aynşma sü- reci tamamlanamamıştır. T'nin özelleştirilmesi için ya- pılmaya çalışılan yasal düzenle- meler, özelleştirmenın nasıl ola- cağına dair bir takım ıpuçlan vermektedir. Çalışmalan süren yasal düzenlemelerden sonra hü- kümet, en yüksek gelin sağlaya- cak birtakım yöntemlerle şırke- tin özelleştirilmesine başlaya- caktır. TBMM'ye hükümet tarafın- dan yeni sunulan yasa tasansına göre Ulastırma Bakanlığı bün- yesindeki Haberleşme Daire Başkanlığı. öncelikli Haberleş- me Genel Müdürlüğu adıyla bir Düzenleyici Kurum (Regulatory Body) olarak yeniden yapılandı- nlacaktır. Bu aşamadan sonra Düzenleyici Kurum görevini ye- rine getirecek Haberleşme Ge- nel Müdürlüğu denetiminde. Türk Telekomünikasyon A.Ş. hisseleri satılacaktır. Hedeflenen yapıda, T'yı satın alacak şırket- ler, özelleştirme sonrası yine Dü- zenleyici Kurum tarafından de- netlenecektir. İlk adım: Düzenleyici Kurum Özelleştirme sonrası özel ser- mayenin tamamen bağımsız bir işletme politikası yürütemeyece- ğj, bu konuda denetleyicı bir ku- rumun olacağı, özelleştirme sa- vunuculan tarafından her fırsat- ta dile getirilmektedır. Telekomünikasyon sektörünü özelleştirmiş ülkelerde oluştu- rulmuş olan düzenleyici kuruluş- lar incelendiğinde 3 farklı mo- delle karşılaşılır. Bağımsız yan-resmi komisyon modeli: Amerika Birleşik Dev- letleri'nin düzenleyici kuruluşu olan FCC (Federal Communica- tions Commission) ve Kanada'nın dü- zenleyici kuruluşu olan CRTC (Cana- dian Radio-Television and Telecommu- nications Commission) bu yapıya ör- nek olarak gösterilebilir. Bağımsız Resmi Genel Müdürlük modeli: Bu modelin en popüler örneğı lngiltere'nin telekomünikasyon alanın- daki düzenleyici kuruluşu olan OF- TEL'dır. Bakanhk modeli: Bu model ise halen Almanya ve Fransa'da yürütülmekte •PTT, devasa altyapısı ve verdiği hizmetlerin önemi nedeniyle Türkiye'nin en büyük KlT'lerinden biri. Özelleştirmenin Türkiye'nin gündemine girmesinden sonra, böylesi geniş bir hizmet alanı olan PTT'nin özellikle T'sinin özelleştirilmesi tüm hükümetler tarafından her fırsatta dile getirildi. Ancak hiçbir hükümet, bu özelleştirmenin nasıl gerçekleştirileceği konusunda kamuoyuna net bir program açıklamadı. Özelleştirme savunuculan her fırsatta kamu yararı ve denetimden söz etmektedirler. Ancak satılmak iste- nen telekomünikasyon gibi bir kamu hizmeti, satın alan da özel sermaye olduğunda, en önemli kriter, bu hiz- metin özel sermayeye sağlayacağı kâr olacaktır. olan telekomünikasyonun özelleştiril- mesi sürecınde düzenleyicilik rolü üst- lenen bakanlık yapısıyla karakterıze edilebilir. Türlciye'nln seçimi Türkiye'de yukandaki modellerden üçüncüsüne karşılık gelen hükümete bağlı bir kurum modeli seçilmesi söz- konusudur. Düzenleyıcilik görevi ninUlaştırma Bakanlığı'na bağlı olarak kurulanve "teşkilatvegörevlerihakkın- da kanun" taslağı hazırlanan ''Haber- leşme Genel Müdürlüğü"ne verilmesi beklenmektedir. Hazırlanan taslaklarda tanımlanan teşkilat yapısı ve görevleri- nin, diğer ülkelerdeki uygulamalar in- celenerek belirlendiği görülmektedir. Düzenleyici Kurum'un adayi Haberleş- me Dairesi Başkanlığı, bugünden T'nin özelleştirilmesi çalışmalanna katilmak- ta, yannın görevlerine hazırlanmakta- dır. T'nin özelleştirilmesi için yapılacak yasal düzenlemeler sonrasında, bu alanda faaliyet göstermek isteyen fir- malar devletten lisans-izin isteyecek- lerdir. Bu lisans devlet adına "düzenle- yici" tarafından verilecektir. Özel işletmecilere verilecek olan li- sans, hem işletmecinin. hem de Düzen- leyici Kurum'un görev ve yetkilerinin smırlannı belirleyecek hükümleri taşı- yan bir sözleşme niteliğindedir. Düzenleyici Kurum'un vereceği li- sans metninde teknik, idari ve tarifelere ilişkin hükümler yer alacaktır. Teknik hükümlerde, servis kalitesi standartlan ve ye- ni kurulacak sistemlerde asgari teknik özellikler belirtilecektir. İdari hükümlerde, lisans alabi- lecek fırmalarda aranacak özel- likler, oluşacağı iddia edilen re- kabet ortamını düzenlemeye yö- nelik noktalar tanımlanacaktır. Son olarak tarifelere ilişkin hü- kümlerde ise, tarifeler hazırla- nırken alınacak maliyet, enflas- yon gibi ölçütler, hizmet türleri- ne uygun tarifelerin işletmeci ta- rafından hazırlanması ve Düzen- leyici Kurum onayma sunulma- sına ilişkin noktalar belirlene- cektir. Özelleştirme çalışmalarını yûrüten "yetkUUerin" hazırla- dıklan hükümleri yabancı ser- mayeye kabul ettirdikleri du- rumda, beklentiye göre, özel ser- mayeyi Düzenleyici Kurum de- netleyecek, hatta "gerektiğinde'' lisanslannı iptal edebilecektir. Devlet, sunduğu ticarileşme- miş hizmetlerle, anayasayla gü- vence altına alınmış haklardan ülkede yaşayan herkesin eşit ola- rak yararlanmasını sağlamakta- dır. Başka bir deyişle, sunulan hizmet, kâr elde etmeye yönelik bir hizmet değil, aynı zamanda siyasi iktidarlann meşruiyetini sağlayan hizmetlerdir. Örneğin Özal'ın partisinin 1987 seçim- lerinde ve yerel seçimlerde başa- nlı olmasında. kendısinin ikti- darda olduğu dönemde tüm köy- lere telefon götüriilmüş olması ciddi bir rol oynadı. Enerji, telekomünikasyon ve diğer stratejik sektörlerde özel- leştirmelerle birlikte gündeme gelen Düzenleyici Kurumlarda, hizmetlerden herkesin eşit birbi- çimde yararlanmasını sağlaya- cak araçlar olarak düşünülmek- tedir. Ticari ilişkilerde herhangi bir şey satışa çıkanldığında, satma- yı düşünen öncelikle onun satı- labilir olmasını sağlamak zorun- dadır. Fiyatını belli bir seviyede tutmak, iyi ambalajlamak. ga- ranti vermek satılabilirliği arttı- ran kriterlerdir. Özelleştirmeyi programına koymuş hükümetler, KtT'lerin satılabilirliğinin sağ- lanması için yülardır çaba harca- maktadır. Ancak satılmak istenen tele- komünikasyon gibi bir kamu hizmeti, satın alan da özel ser- maye olduğunda. satılabilirliği belirleyen en önemli kriter, bu hizmetin özel sermayeye sağla- yacağı kâr olacaktır Oysa yuka- nda tanımlamaya çalıştığımız biçimiyle Düzenleyici Kurum en önemli kriterin maksimum ölçülerde gerçekleşmesini sağ- lama yönünde bir engeldir. Kurumun açmazı Bu durumda iki farklı öngörü- de bulunabiliriz: Ya Düzenleyi- ci Kurum istendiği gibi çalışa- caktır ve sermaye kamu hizmeti nitelığinde, kâr amacı gütmeksi- zin hizmet verecektir ki bu özel sermayenin doğasına aykındır; ya da Düzenleyici Kurum tama- men göstermelik olacaktır. Hükümetin asıl amacının "her neolursa olsun satmak" ol- duğu göz önüne alındığmda, doğrudan hükümete bağlı ola- cak Düzenleyici Kurum'un, ge- len her evrağı onaylayan içi boş bir kuruma dönüşeceği çok açüctır. Özelleştirmelerin yaratacağı olumsuz- luklara karşı, sıradan yurttaşın haklan- nı koruyacak başka kurumlann olma- dığı ise şimdiden görülmektedir. Yargı- ya rağmen özel sermayenirt yapabile- ceklerini ve gücünü, buna karşılık dev- letin güçsüzlüğünü AKTAŞ örneğinde izleyebiliriz. Yarın: Bir yasa tanımazlık örneûl; AKTAŞ... ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI Yücel Kanpolat'la Söyleşi: (7) Pimpirikli Bir İnsanım! Prof. Yücel Kanpolat'la söyleşimizin sonunayaklaşıyorum. Okurlann onu, onun kişiliğinde sağmlan, sağlıkçılan, bacılan, sessiz sedasız çalışan insanlan yakından tanımalannı diliyo- rum... - Yücel Bey, bana yaşamöykünüzü anlatır mısınız? - Ben, Kafkasya kökenli bir ailenin çocuğuyum. Annemin tarafı Çeçenya'dan, babamın tarafı Osetya'dan. - O nerede? - Kuzey Kafkasya'da. - Evet... - Gelmişler, Sıvas'a yerteşmişler. Ben Sıvas doğumluyum. llkokulu, ortaokulu, lisenin birkısmını Sıvas'ta okudum. Ama, Sıvas Usesi, gerçekten çok iyi bir liseydi, onu söylemeliyim. Yani biz Sıvas Ortaokulu'nda Moliere'/n eserterinin birçoğu- nu oynamıştık, bu denli iyiydi. Ve sonra, Ankara Gazi Lisesi'ni bitirdim. Sonra, Ankara Universitesi Tıp Fakültesi'ne girdim. Mezun oldum... - Kaç doğumlusunuz? - 7947 doğumluyum. Oyıllarda, işte "Doğugerikalmıştırve bizim Doğulu kardeşlerimize görevlerimiz vardır" görûşûnden yola çıkarak, bir büyük grup arkadaş -aşağı yukan onbeş ki- şiydik- Doğu'da sosyalizasyona gıttik. O zaman Prof. Nusret Fişek Hoca'nın bir uygulaması vardı ve gerçekten üç yıl ora- da çok iyi çalıştık. Sonra, Ankara Universitesi Tıp Fakültesi'ne döndü kı, başlangıçta ortopedist olmayı düşündüm. Sonra, Prof. Nurhan AvmanVn kahzması, yaptığı işler, sinir cerrahi- sinin geleceği konusunda hocalanmız, ağabeylerimiz, benim epeyi ufkumu açtılar. Beyin cerrahisine asistan olarak girdim. Haydarpasa Askeri Hastanesı 'nde 7.5yıl beyin cerrahlığı yap- tım. Sonra, yeniden fakülteye döndüm, başasistan olarak. Sonra, benım "fonksiyonel nöroşirürji"ye yönlenmem, kürsü tarafından bana telkin edildi. 1977'deZürin'egittim. Gazi Ho- ca'nın (Yaşargil) yanında nöroşirürjiyi öğrendim, ama asıl be- nim gönderilme amacım, onun yanında Prof. Siegfried var- dı, ondan fonksiyonel nöroşirüni öğrenmektı. Sonra, 1978'de doçent oldum. Hemen arkasından, Amerika'da Boston'da, araştırma projesinde çalıştım. 1977'de Avrupa Beyin Cerra- hisi'nin Fonksiyonel Nöroşinjrji Derneği'ne üye oldum. Onun yıllık toplantılanna sürekli katıldığımı söyleyebilirim. O zama- nın koşullannda bu çok zordu. O derneğe üyeliğim bir hayli tartışmalı oldu, "Türkiye Avrupalı mıdır, değil midir?" diye, ama 1983'te aynı derneğin "yürütme kurulıfna seçildim. Aynı der- nek, 1994 kongresinın başkanlığını da bana verdi sonra. 1994'tekongreyiyaptım. Galiba, 1991'deprofesöroldum. Ve halen işte, çalışmamı sürdürüyorum. - Televizyonda konuşmuşsunuz, duydum. - Yaptığım birkaç amelıyat için konuşmuştum. Bu elektrot sistemi ortaya çıkınca, fakültem ve sayın fakülte dekanımız Prof. Dr. Semih Baskan, bir basın toplantısıyla bunu kamu- oyuna duyurdu. O basın toplantısının hemen arkasından da işte televizyonla ilgili birkaç konuşma oldu. Onlar çıkage/dı- ler. Aslında, tabii, yani yazılı basın yanında, görüntülü basın da var bu arada, sansasyonu seviyortar. Ben de bunun böy- le bir sansasyon aracı olmasından açıkçası biraz rahatsız olu- yonım. Ama, Türkiye'de bazı şeylerin yapılabildiğini insanla- nn bilmesi de gerek. Çünkü, biz Türkiye'de hekimler olarak birseyiyeyi tutturduğumuzu kesinlikle söyleyebilirim. övüne- rek söyleyebilinm ki biz Türkiye 'de beyin cerrahlan olarak ger- çekten Avrupa'da övünerek sergileyebileceğimiz kliniklere, öğretim üyelerine, hatta hatta belli hastanelerde; devlet hds- tanelerinde, sigorta hastanelerinde, özel hastanelerde veya taşrada çok degerii beyin cerrahlanna sahibiz. Bu durum be- yin cerrahısınde olduğu gibi, tıbbın birçok dalında da söz ko- nusudur. Bizim, dünya bilim sıralamasında, bilimsel yayıncılık sırala- masındaki yerimizin yükselmesi de bunun bir ölçüde kanıtı ola- bilir. - Sizin yönteminizi Türkiye'de başka uygulayan var mı? - Tabii, olması da gerekli zaten. Daha az bile uygulanıyor banagöre, ama Izmir grubunun uyguladığını biliyonım. Izmir Ege Universitesi. Hatta, kongre sırasında, onlar çok güzel bir çalışma da sundular, uygulama sırasında özel bir kayıt yönte- mi kullandılar. Keza, Ankara'da Gazi Üniversitesi'nde birmes- lektaşım bizimle biriikte çalıştı, gördü, o uygulamakta. Yaygın- laşacağını umuyonım. Ama, tabii... - Tabii, Ibn-i Sina'da siz uyguluyorsunuz yönteminizi. - Tabii, Ibn-i Sina'da benim denetımim aitında bu gelişiyor. Benim an\adaşlanm var, onlann yaptıklan da oluyor, ama açık söyleyeyım, yani bir emekleme dönemi. Onlann çok iyi yap- tıklannı biliyorum ama, genellikle uygulamalan şimdilik ben ya- pıyonjm... - Sorumluluk... - Sorumluluk, bakın bu yöntem oturmuştur. Bu bilimsel yöntemin güveniliriiğini ispat konusunda benim bir obsesyo- num var, yani biraz pimpirikli bir insanım! Onun için de sanki, "Acaba bir şey olacak mı?" endişesiyle, çoğunu ben yapmak zorundaymışım gibi düşünüyorum. Ama, dediğim gibi, şu an iki an\adaşımız da bu işi, eminim ki benim kadar iyi yapabili- yoriar. - Avrupa'dan raportar geliyor mu? - Kordotomi, son yıllarda dediğim gibi bu yöntem popü/a- ritesini yitirmeye başlamıştı. Kordotominin yeniden doğuşu bu. Birgelişme bekliyorsak, o bugünlerde, bu yıllarda olabi- lir. Bugünden başlayarak birkaç yılda olabilir. Amerika'da, bir- kaç men\ezde yapıldığına ilişkin duyumlanm var. Bu da şura- dan kaynaklanıyor'işte örneğin, konu ile ilgili yayınlar, dergi eleştirmenlenne gidiyor, "Onlar sizin çatışmalannızdan söz et- memişlerdi, biz uyardık, sizin adınızı koydular..." filangibidu- yumlan bize iletiyoriar. Dünya artık küçûk, bunlan bilebiliyo- ruz. - Sizin de kulısleriniz var yani? - Eee, tabii, işte "Şu şunu yapıyor, şu şunu yaptı" filan, dün- yada öyle bir rekabet vardır ki kim yanlış yaptı, yanlış söyledi, kim üfürüyor, bunlar biliniyor artık. Bu bir büyük aile. Sonuç- ta yalancının mupnu artık yatsıya kadar bile yanamıyor. Yalan- cılık sadece politikacılara özgû değil. (Gülüşmeler). BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Tüylü toplarla oyna- nan, tenise benzer bir oyun. 2/ Biri Erzurum- lu, diğeri Ercişli laka- bıyla anılan iki halk ozanımızın ortak adı... Oyunda cezah çocuk. 3/ Bir nota... Asya'da bir çöl... Tuzağa düşü- rülen şey. 4/ Bir göz rengi... Istatistikte. bir grup veri içinde en sık görülen değere verilen ad. 5/ Bir işi yaptırabil- me gücü... Bir çeşit düz ve ensiz kılıç. 6/ Damızlık erkek koyun... Kılığından ve davranışla- rından hoşlanılmayan kimseler için kullanılan sözcük. II Adın durum eklerinden biri... "Ben sa- na mecburum bilemezsin / Adını gibi aklımda tutuyorum" (Attilâ llhan)... Yapısına girdiği sözcüğe "iki, çift" anlamı katan yabancı önek. 8/ lskambilde koz... Doğu Karadeniz bölgesinde yeti- şen ve kara ağu da denen ormangülü. 9/ iki ya da daha çok ki- şinin yüz yüze gelerek oynadıklan halk oyunu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür başlık... Aüf Yümaz'ın bir filmi. 21 Işçi... Yunan abe- cesinde bir harf. 3/Bir akademik unvanın kısa yazılışı... Küçük su kanalı... Kale hendeği. 4/ Donuk renkli... Doğu ve Güney- doğu Anadolu'da küçükbaş hayvanlann kışı içinde geçırdiği dam. 5/ tki anlamı olan bir sözcüğün akla en az gelen anlamı- nın amaçlanarak kullanılması sanatı... Küçük bohça. 6/ Sert bir içkı... Sofa. 7/ Tellür elementinin simgesi... Hile, düzen... Su. 8/ Bölmeli göçebe çadın... Sabır. 9/ Türk müziğinde bir ma- kam... Yunan halk müziğinde kullanılan ve kemençeye çok benzeyen yaylı çalgı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle