26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURfYET 24TEMMUZ1994 PAZAR 8 PAZAR KONUKLARI Eğitimvakiflm tcaikcttkaadönüsmesin Sunuş: Türkiye 'de çeşitlieğitim vakıfları var. kendiaraiarındadayanışma içinegirerekyollarında Bunlardan bazılanyurtiçi veyurtdışıyüksek yürüyorlar. Bazıları da aşırı dinci, tarikatlar öğrenim bursu veriyor. Bazıları ortaöğrenim tarafından kuruluyor;pek çok çocuğumuz ve düzeyinde laik, çağdaşbir eğitim verilebümesiiçin gencimiz de bu tarikatlann istedikleridoğrultuda eğitim alıyorlar. Bu hafta Türk Eğitim Vakıfları Dayanışma Konseyi OnursalBaşkdnı Feyyaz Tokar ve Türk Eğitim Vakfı yöneticisiDoğan Kasaroğlu'yla konuştuk. Söyleşi Leyla Tavşanoğlu Konuklar Feyyaz Tokar TEVDAK OnursalBaşkanı Doğan Kasaroğlu TEV Yöneticisi FEYYAZ TOKAR 1931, İstanbui doğumlu. tlk, orta ve lise eğitimini İsıanbul'da tamamladı. Lise 'nin son yüında Cumhuriyet gazetesinde gazeleciliğe başladı. 1953 'te Cumhuriyet, kendisini İngilizce eğitimi için İngillere 'vegönderdi. Eğitim süresi içinde Cumhuriyet 'in Londra muha- birliğini yaptı. Londra Gazeteciler Cemiyeti üyesi ilk Türk gazeteci oldu. İngiltere'den dönünce gazetenin Ankara muhabirliğine atandı. Abnanya'yagitti. Bonn Üniversitesi'ningazetecilik ve ekonomibölümlerinde okudu. Ailevinedenlerlegazeteciliğibırakıp aile işleriniyönetmek zorunda kaldı. Cumhuriyet ve Dünyagazetelerineyazılaryazmayı sürdürdü. Bosfor Şirketler Grubu'nu oluşturdu. Türk Eğitim Vakıfları Dayanışma Konseyi'ni (TEVDAK) kurdu. Ikiyılsüreyle başkanlığınıyaptı. Şimdi de onursal başkani- r EVDAKne zaman ve ne amaçla kuruldu? TOKAR - Milli Eğitim Temel Kanunu'nda gösteri- len niteliklere sahip ve Atatürk ilke ve inkılaplanna bağh öğrenciler yetiştirmek, destek verdikleri okullann çağdaş eğitim veöğretim imkânlanyla donatılmalanna dana etkin bir şekilde katkıda bulunabümek amaayla Galatasaray Eğitim Vakfı, İstanbui Erkek Liseliler Eğitim Vakfı, Kabataş Erkek Lisesi Eğitinı Vakfı, Kadıköy Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı bundan böyle Türk Eğitim Vakıflan Dayanışma Konseyi'ni (TEVDAK) oluşturmuşlardır. 22 Ağustos 1991'de kuruldu. O za- manki Milli Eğitim Bakanı Avni AkyoTla birlikte tûzük imzalandı. - Szin bu işe girmek nereden akhruzageldi? TOKAR -1987 yıhnda kurulan Kabataş Lisesi Eğitim Vakfı'nın başkanhğına seçildim. İlk kez böyle bir vakıf hizmeti kabul ediyor- dum. Ancak bir koşul koydum. Dedim ki: "Vakfın kurutuşunun baa ckkü bedefleri var. Bu hedefe ulaştıgında vakıf başkanlığını bıraka- cağmı." tki yılhğma seçildim. Sonraki ikı yıl için de başkan oldum. tkinci iki yılm bir buçuğuncu yıhnda vakfı, saptanmış olan hedeflerin hepsine ulaşürdım. Seçimlere altı ay kala da görevi bırakacağımı ifa- deettim. Tüzükte de bir değişiklik yapürarak başkanlann en fazla iki dönem için seçilebileceği koşulunu koydum. Bundan amacım, gelip oturanın ömûr boyu oturma yoluna gitmemesi ya da yerinde kala- bilmek için toplum hayaünda gördüğümüz, sıkmtıanı çektiğimiz bir takım tertiplere başvuramamasıydı. Görevden aynhrken başkanhğı Cahit Kocaömer Bey'e bıraktım. Bunun olduğu gün Kabataş'ın tüm organlan bir araya geJdiler. Beni Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfi'nın Onursal Başkanı olarak seçtiler; bu sıfatın ömür boyu bende kalması koşulunu içeren bir karar aldılar. Ben, Kabataş Erkek lisesi Eğitim Vakfı Onursal Başkanı ol- duktan sonra vakıflar arasında bir- leşme konusunda temaslar baş- lamıştı. Bu temaslar biraz gelişüğin- de bir toplanü yapmaya karar ver- mişler. O ilk toplanü gününde bu işin şekillendirilmesi, yönetilmesi için bir başkan secilmesi vakıf baş- kanJannın ortak isteği haline geldi. Oybirliğiyle de bu organizasyonun başkanhğına benim seçilmemi ka- rar altına aldüar. İlk adı Eğitim Vakıflan Dayanı- şma Konseyi'ydi. Fakat daha sonra Türkiye'nin çeşitli iUerindeki okul eğitim vakıflan da kaolmaya baş- ladıklanndan (Ankara Atatürk Li- sesi, Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi, Edime Lisesi) EVDAK'ın adı TEVDAK. olarak değiştirildi. • Bafka bir eğitim vakfiyk orga- mk bağtmz var rm? TOKAR - Hayır, yok. Aslında TEVDAK'm aman ve hedefleri di- ğer vakıflann çalışma yöntemleri, tarzlan ve hedeflerinin oldukça dışında. Okul vakıflan, okullann çeşitli ciddi sorunlanna çözüm bul- mâk için, katkıda bulunmak için bir araya gelen insanlardan oluşuyor. Fakat TEVDAK kurulana kadar bu vakıflann okullar üzerinde ve okullann içinde ne yerleşik dûzenle- ri ne de etkinlikleri vardı. TEV- DAK'la birlikte bunun baa müda- hale, istişare haklan doğmuş oldu. Bu, amacın önernli bir noktaana cevap vermektedir. Bilindiği gibi özelhkle Milüyetçi Cephe hükümet- lerinden sonra Türkiye'de baa bü- yük kurumlarda siyasal etkinlikler ve ideolojik etkinlikJer ülkenin gele- ceğini ciddi biçimde etkileyecek ivmeler göstermeye başladı. Bun- lann en önemlisi, hiç kuşkusuz, eğitimde Atatürk'ün ışıklı doğrultu- sunda demokratik ve laik bir eğitim dünyadaki hızlı gelişrneleri de dikkate alarak aydınhk ve doğru bir çizgide ve tamamıyla bilime da- yanan bir gelişme içinde programlaştınlabilmesi olayıdır. TEVDAK, bu olayı gölgelemek, bu olayı sapürmak, bu olay yö- nünde eğitim vermek isteyen okullann o anlayışta yetişmiş yönetici- lerine o imkânı vermemek ya da o imkânlannı kısıtlarnak için bazı odak noktalannın etkilerini kırabilmek, müdahalelerini asgariye in- direbilmek ve okullarda biraz önce çerçevesini çizdiğim eğitim düze- ninin sigortasmı oluşturabilmek. bu konudaki müdahalelere karşı gereken savaşı verebilmek üzere kurulmuştur. Bugüne kadar da ku- ruluşgünümüzden bugüne kadar görev yapmış Milli Eğitim Bakan- lan ile bu konuda son derece sağhkh bir uyum içinde çalışıyoruz. TEVDAK, Sayın Avni Akyol'un Milli Eğitim Bakanlığı döneminde kuruldu. TEVDAK tüzüğü ve yönergesi onun zamanında haa- rlandı. Daha sonra Sayın Köksal Toptan'ın bakanhğı döneminde de hiçbir sorunumuz olrnadı. Sayın Nahit Menteşe'nin kısa bakanlığı döneminde yine aynı anlayış içinde yürüdü. Şimdi Sayın Nevzat AyazTa da aynı çizgide gidiyor. - Aym anlayış çizgisiiçindegûSyoruz derken neyikastediyorsunuz? TOKAR - Biraz önce nasıl bir eğitim olması gerektiğıni ifade et- miştim. Işte, bu olması gereken eğitim için önemli araclar kuşkusuz şunlardır Ogretmenler, mekânlar, Milli Eğitim Bakanlığı'run bu çalışma düzenini kolaylaştırması ya da zorlaşürması. Yani tarihi ge- leneği olan TEVDAK okullarında istenen eğitimin verilmesi. TEV- DAK'a girmek için pek çok okuldan başvuru var. Ama burada TEVDAK tüzüğünün gerektirdiği bazı kurallar bulunuyor. TEV- DAK bünyesine ona göre okul aknıyor. Bu kurallann birincisi oku- hın gerek kuruluş yılı, gerek eğitim gördüğü binası dolayısıyla tarihi sayüabüecek bir geleneğirun olması. Yani bugün artık o okullann Tûrkiye'nin idare, sanat, bilim, basın, iş ve siyaset hayaünda ağırlığı olan insanlan yetiştiren kurumlar olması gerekiyor. Ikincisi; TEV- DAK Konseyi o okullann vakıf başkanlanndan oluşmaktadır. Bu sistem bir seyi daha beraberinde getirmektedir. O da vakıflann mali gücüdür. Bu okullar yetiştirdikleri insan potansij«li bakımından et- kin gruplar oluşturmaktadırlar. Aynca da mali güçleri nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı'na, yani devlete yük olmadan kendi sorun- lannı halledebilen vakıflardır. O nedenle bu niteliklere sahip olma- yan okuüar için de TEVDAK bir teşvik unsuru oluşturmaktadır. - Bu nasıioluyor? TOKAR - Bu okullann vakıflan güçsüzse, vakıf yöneticileri de kendi eski mezunlanna çağnda bulunup "Ortada böyte bir kuruluş var. Bunun bünyesine girmenin getireceği çok çeşitli güvenceler var. Siz de okuhoiuza sahip çıkın. Hem maddi hetn manevi olarak vakfmızı güçiendirin. Bu bünyeye girelim ki bu olanaklardan >ararlanalım" de- mek imkânına sahip oluyorlar. Nitekim kendilerini şimdi organİ2e eüne. güçlenme aşamasına sokmuş çeşitli okul vakıflan var. TEV- DAK, Milli Eğitim Bakanlığı'yla birükte haarladığı, imzalanmış, tescil edilmiş, valiliklere de dağıulmış yönergeler doğrultusunda şu imkânlarasahiptir: Buokuüardaki müdürlerindeğişikliklerinde Milli Eğitim Bakanlığı TEVDAK'ın görüşünü alma koşulunu TEV- DAK'la mutabık kakrak koymuştur. Bu okullara yapılacak öğret- men atamalannda Milli Eğitim Bakanlığı, o okul müdürü ve o okul vakıf başkarurun görüşünün ahnması koşuhınu koymuştur. Pek tabii nihai olarak bu bakanlığın kendi takdir hakkını, kendi karannı değiştirecek bir olay değüdir. Ancak, bu koşulun konuiması en azından bize şunu sağlamaktadır TEVDAK kurulana dek biraz önce üzerinde özellikle durduğumuz Türkiye'yi olması gereken nok- taya götürecek yol ve yöntemlerden saptıracak yapıdaki idari deği- şikükkr bir anda Miili Eğitim Bakanlığı'nın bünyesinde dördüncü, beşinci sıradaki bir yetkili tara- fından gerçekJeştinlebiliyordu. Bundan Milli Eğitim Bakanlığı'run üst kademelerinin, yani müste- şannın, ya da bakanının dahi habe- ri olmayabiliyordu. Ya da haberi olsa dahi mesele, onlann onayınm alınabileceği şekilde sunuluyordu. Ama TEVDAK barajı geldikten sonra bu hadiselenn işlemesi ola- nağı ciddi olarak bir süzgece konul- muş bulunuyor. Nitekim TEV- DAK'ın kuruluşundan bu yana okullardaki Atatürkçü yöneticile- rin kıyırnı diye de tanımlanan olay durmuştur. Sayın Akyol da olma- saydı bu sistemin kuruluşuna bi- zimle birlikte öncûlük etmezlerdi. Ondan sonra gelen bakanlar da bu sistemi zaafa uğratmak isteselerdi pek tabii bugüne dek sürdürdükJeri içtenli yaklaşımı gösteremezlerdi. Arük şimdiden sonra Sayın Ak- yol'dan itibaren bugüne kadar gel- miş olan ve bizimle çok iyi bir diya- log sürdüren politikacıİann yapı- lannın dışında, tersinde birisi gelir de yürüdüğümüz çizgi>i saptırma yoluna giderse, TEVDAK çok cid- di kavga verebilecek bir güce eriş- miş bulunuyor. - Şeriatçı okullann da vakıflan var. Sz Atatürk inkılaplan veiÖcele- ri doğrultusunda eğitim vermeyi amaçladığımza göre bu vakıflara olan tavnmz nedir? TOKAR - Bizim dışımızdaki vakıflar ya da okullarla ügili değiliz. Bizim için önemli olan TEVDAK ilkeleri içinde, TEVDAK bünyesi- ne giren okullann vakıflan. Daha doğrusu vakıflar giriyor, giren vakı- flar nedeniyle projektörler okullara çeyriliyor. Gerek çalışma düzeni- miz, gerekse ileriyedönük hedefleri- miz, elimizdeki okullann Türkiye'- nin sağhkh ve çağdaş bir şekilde ge- lişmesine yardıma ohnası. Burada çağdaş derken ashnda bu sözcü- ğün üzerinde özellikle durmak isüyorum. Çünkü çağdaş sözcüğü- nün bizde giderek ne olduğunu izah etmekte kişilerin gereken verile- re sahip ohnadıklan, düşündüklerini çok somut olarak söyleyebil- mekte zoriuk çektikleri ya da çok güzel bir şey olduğu için o şeyi kul- lanmak yoluna gitükleri bir sözeük haline geldi. Çağdaş derken TEVDAK olarak da çağdaş eğiümden aniadığımız şu: Statik. ileriki yaşamında insanın çok az haürlayacağı, kullanma gereğini hissetme- sinin çok seyrek olabileceği olaylan veren bir eğitim değil. Çünkü kişi, kullanma gereğini çok seyrek hissedeceği olaylan kitaplar, ansikJopediler, ya da o konuyla ilgili aynntılı bilgi veren kaynak yayınlardan bulur. Bu nedenle böylesine olaylar için cocuklann ka- falanru yıllarca, lüzumsuz ve kuUanıtaıası çok nadır olacak bilgilerle depolamanın cağın bazı gerekleriyle bağdaşmayan bir yığmacılık ol- duğu inancındayız. Bizim hedeflediğimiz eğitim, hiç kuşkusuz insan- lan tutuculuktan, bağnazlıktan ve baa kahplan aşmalan halinde günah işleyeceJderi, baa kalıplan aşmalan haünde ahlakJa ters düşe- cekleri gibi anırlar içinde tutmayan bir eğitim. Ancak o kahplan aşarken o sınırlann gerisindeki olaylann da faziletii yanlan varsa onu unutturmayan.. yani geleneğini. göreneğini, tarihini, küitürünü ıhmal etmeden ileriye bakma yeteneğim veren bir eğitim. Bunun için de bu eğitimi verebilecek öğretmene, kitaplara, deneyleri yapacak la- boratuvarlara ihtiyaç var. Bu göriiş acısını genişletecek en önemh unsur olan dışanyı izleyebilecek yabana dile ihtiyaç var. Bütün bun- lann okunabüeceği en azmdan asgari koşullan içeren. medeni bir fi- ziki yapıya ihtiyaç var. Bugüne dek iki okul müdürü ve bir öğretme- nin değiştirihnesi girişimi oldu. Fakat her üç olayda da Milli Eğitim Müdürü, müsteşar ve Bakan'la yapüğımız temaslarda bu değişikliği gerektirecek sağlıkL nedenler bulunmadığı saptandığı için bu giri- şimler derhal durduruldu. TEVDAK olmasaydı bu meseleyi ortaya koyup açıklayabiJecek bir olanak bulunmadığından hataiı operas- yonlar yapılacaktı. Bir diğer nokta, Diyanet Işleri Vakfi'nın okıdlar- da düzenlenmesini istediği daha çok din içerikü bir çalışma konusu vardı. Bu, laik eğitim anlayışı içinde zorlayıa bir hale getirilmemesi konusunda Milli Eğitim Bakanİığı anında hassasiyetini gösterdi. izim hedeflediğimiz eğitim, insanlan tutuculuktan, bağnazlıktan ve bazı kahplan aşmalan halinde günah işleyecekleri, bazı kahplan aşmalan halinde ahlakla ters düşecekleri gibi sınırlar içinde tutmayan bir eğitim. Geleneğini, göreneğini, tarihini, küitürünü ihmal etmeden ileriye bakma yeteneğini veren bir eğitim. DOĞAN KASAROĞLU 1933 Sıvas doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 15 yaşında, Sıvas'ta dayısının gazetesinde gazeleciliğe başladı. Yüksek öğrenim için gittiği Ankara da da Hürses gazetesinde çalıştı. Ankara Ajansı ve Ulus gazetesinde muhabirlik yaptı. Daha sonra bir grup arkadaşıyla Ekspresgazetesini çıkardı. 1%4'te TRT'nin kuruluşuyla birlikte TRTHaber Merke- zi'nin oluşturulmasında katkıları oldu. Ardmdan TRT Haber Müdürlüğü, müşavirliği, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, 13 ay süreyle de TRT Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunau. Bir dönem, 1983 'te kurulan MDP 'den İstanbui milletvekilliği yaptı. Şimdi Türk Eğitim Vakfı (TEV) yönetiminde görev yapıyor. rürk Eğitim Vakfi 'nın işkvi ve hedefleri neler? KASAROĞLU - Türk Eğitim Vakfı, kabiliyetli ama maddi destekten yoksun gençlerin eğitimlerinde yardıma olmak üzere kurulmuş bir vakıf. 1967 yıhnın mayıs ayında işadamı Vehbi Koç, 201 arkadaşıyla bir araya gelmişler ve bu vakfı kurmuşlar. Her biri biner lira sermaye koymuş. 201 bin ürayla bu vakfı oluşturmuşlar. Ama bu vakfa verdikleri maddi varbğın yanında Vehbi Koç, Nejat Eczacıbası. Şank Tara, Aydın Bolak gibi işadamlan kendi itibar- lanru da ortaya koymuşlar. Onlann itibarlan sayesinde bu vakıf ge- rek doğrudan doğruya hibe yoluyla, gereksedeölüme bağlı tasarruf- larla, yani vasiyetlerle bağışlar ahnış. O bağışlarla da iyi bir sistem kurup bugün bunu Türkiye'de kanuni vakıflar içerisinde en varhklı vakıf haline getirmişler. Vakıf bugüne kadar yurtiçinde 50 binin üzerinde öğrencinin eğiü- minde yardıma olmuş. Yurtdışında 468 öğrenci okuünuş. - BelS okullarda rm,yoksa çe$itHokullardarm? KASAROĞLU - Çeşitli okullarda, üniversitenin her branşında okuünuş. Yurtdışında aynı şekilde çeşitli branşlarda öğrencilerin "master" çahşmalanna yardıma olmuş. Bu gidip gelen öğrenciler de bugün Türkiye'de halen gerek kamu sektöründe, gerekse özel sek- törde üst sıralarda oturan gençler olmuşlar. Bunlar çok iyi yetişmiş- ler. Özellikle de yurtdışı bursiyerler Türk Eğitim Vakfi'yla olan ilişki- lerini kesmemişler. En büyük avantaj orada. Bu çocuklar bu vakıfla gerek maddi, gerekse manevi bağlannı de- vam ettirip burasırun yûcebnesi için ellerinden gelen çabayı ha: şlar. - Vakıfytida kaç öğrenciye burs veriyor? KASAROĞLU - Yüda ortalama 6 bin öğrenciyi yurtiçinde okutu- yor. Yurtdışma ise yıl içinde değişik sayıda öğrenci gönderiyor. Ama bunlann sayısı hiçbir zaman 30'un altına düşmüyor. Ömeğin şu anda yurtdışında 52 öğrenci Türk Eğitim Vakfi'nın imkanlanyla eğitim görü- yor. - Bunlar hep ümversheyi bührdik- tetı sonra masteryapmak isteyen öğ- renciler mi? KASAROĞLU - Evet. Türkiye'- de zaten yurtdışı burs veren üç ana müessese var. Bunlar MflK Eğitinı Bakanlığı. TÜBİTAK ve Türk Eği- tim Vakfi. Keşke bunlar gibi pek çok müessese olsa da yurtdışma gi- decek öğrenci sayısı arttınlabiise. Örneğin bu yıl gazetelerden yaptığımız cağnya uyarak yurtdışı- na gitmek için bize başvuran öğren- ci sayısı üç bini geçti. Ama bu üç bin talep sahibinden biz bu yıl ancak 35'ini değerlendir- me şansına sahip olabildik. Çünkü Türk Eğitim Vakfı'nın aradığı nite- likler çok yüksek. öğrencinin yurtdışı burs alabilmesi için üniver- sitedeki dört yılhk eğitimi içinde 100 üzerinden ortalama olarak 75 puanı tutturması lazım. Çocuk eğer 4 puan alıyorsa mutlaka 3'ün üzerin- de not ahnası lazım. Demin söyle- dığim rakamın yüzde 60"ı da 4 pua- na göre 3.5'un üzerinde not ahnış çocuklar. 3.9. hatta 4 alan çocuklar var. İnsan bunlan gördükçe bütün bu şanssızhklar içinde Tûrkiye'nin geleceğine hala umut bağhyor. - Türk Eğitim Vakfi'mn esas ola- rak geh'r kaynaklan nekr? KASAROĞLU - Ana gelir kay- nağı demin de söylediğim gibi vasi- yetlerle, hibelerle yapılan bağışlar. Bir ikinci gehr kaynağı da 1971 yılmda Vehbi Koç'un Türkiye'yegetirdiği birsistemdir. Cenazeler ve mutlu günler tabir ettiğimiz nişan. düğün ya da açılışlar gibi toplanü- lara ciçekJer yerine Türk Eğitim Vakfi'nın çelenkieri gönderihyor. Bu kaynaktan Türk Eğitim Vakfi'nın sağladığı gelir gecen yıl 17 mil- yar liraydı. Burada daha geniş bir potansiyel bulunuyor. - Örneğin? KASAROĞLU - örneğin. bizim çelenklere tafep artükça pek çok dernek ve vakıfadına cami avlulannda ya da açıhş törenlerine çelenk gönderecek kuruluşlar ortaya çıkıyor. Neyaak ki bunlann birkısmı ideolojik yapıya sahip, bir takım dini duygulan, inançlan istismar eden yapıya sahip kurcıluşlar. - Butür kumlûşlarlayasalyollardan mücaaele imkamyok mu? KASAROĞLU - Ne yazık ki kanunlanmız bu işlerde çok geride kahyor. Türk Eğitim Vakfi'mn gönderdiği celenklerin patentleri Sa- nayi Bakanhğı'ndan alınmıştır. Ama bunun taklit edilmesinin cezası 75 liradan ibarettir. Kanuni takibata girdiğiniz zaman bu iş 1.5 yıl sürüyor. Dediğim gibi bunun müeyyidesi de 75 lirada kalıyor. Bunun dışında tabii devletin ana mekanizmalannın harekete geç- mesi lazım. Türkiye'de biryardım topiama kanunu var. Bu kanuna uygun olarak çahşılmahdrr. Ama ne yazık ki o kanunun uygulaması yeterince yerine getirilmiyor. - Neden? KASAROĞLU - Bizde her kanunun uygulamasında olduğu gibi burada da laçkahk var. Görevimizi yerine getirdiğimizi söylemek hiç mümkün dep. tlgililer pek çok yerde seyirci kalmayı, "Aman bu işe bulaşmayalım" demeyi daha çok kendi çıkarlanna uygun görüyor- lar. Bunlann içinde birtakım tarikatlann desteklediği, ya da bir takım ideolojik yapıdaki gruplar var. Bununla cebelleşilrnesi belki zor olabilir. Belki bu işin içine girmek, devletin bunca işi içinde bir de bununla nu uğraşacağız, korkusu da olabihr. Bir üçüncü grup geliri- miz, daha doğrusu gençlerin eğitime katkısı da şöyle oluyor Çeşitli kişiler kendi adlanna öğrenci okutmak üzere Türİc Eğitim Vakfi'na belirli bir miktarda ödeme yapıyorlar. Türk Eğitim Vakfı da onlann verdiklen ödenek imkânlan içinde onlann adlanna öğrenci okutu- örevimizi yerine getirdiğimizi söylemek mümkün değil. İlgililer pek çok yerde seyirci kalmayı kendi çıkarlanna uygun görüyorlar. Birtakım tarikatlann desteklediği, ya da bir takım ideolojik yapıdaki gruplar var. Bununla cebelleşilmesi zor olabilir. Devletin bunca işi içinde bir de bununla mı uğraşacağız, korkusu da olabilir. yor. Böylece daha geniş çapta öğrenciye ulaşmak imkam buiunuyor. Türk Eğitim Vakfi'nın bu öğrencileri eğitme yolunda da değişik bir uygulaması var. Şöyle: Hiçbir öğrenciye doğrudan burs vermi- yor. Her üniversiteye, her fakülteye belli bir kontenjan aynhyor. O kontenjan sayısmı ders yılı başında fakültelere bildiriyor. Ama öğ- renci seçimini onlara bırakıyor. Yalnız diyor ki: "Bizim sizden istedj- ğimiz öğrenci başanfa ve yardıma muhtaç obun." Bunun vıcdani so- nımluluğunu da tamamıyla fakülte yönetimlerine bırakıyoruz. Fa- külte yönetimlerinin tercih ettikleri öğrencilere biz burs veriyonız. Çünkü buradan burs vermeye kalksanız yalnız İstanbui, Ankara, Izmir'de öğrencilere burs vermeşansınız olabihr. Oysa bugün Türki- ye'de 54 tane üniversite var. Buradan Van'daki üniversiteye yetiş- mek mümkün değil. Bu nedenle Türk Eğitim Vakfı hiçbir şaibe altı- nda da kalmadan burs veriyor. - Y'urtthfi burslar nasıl veritiyor? KASAROĞLU - Burada daha sağlam bir ayağa basıyoruz. Yurtdışı burslanmızda ilk şart öğrencinin dört yılhk üniversite eği- tim hayaü boy-unca aldığı not ortalamasının yüzde 75"in üzerine çıkması. Biz bu öğrencilerden gidecekJeri ülkelerin mesleki yabana dillerini bildikJerini gösteren bir sınav belgesi istiyoruz. - Buyabana £1 suıavı nasdyapthyor? KASAROĞLU - Türkiye'deki belirli merkezlerde yapıhyor. Sınav tamamıyla ana merkezlerin sorumluluğunda düzenleni>or. Çocuk onlardan da başanh olduğu takdirde bu kez Türk Eğitim Vakfi'nda kurulan bir mülakat komisyonuna geliyor. Mülakat komisyonunda hangi branşta öğrenci gönderilecekse o branşm öğretim üyelerinden olmak üzere çeşith fakültelerden se- çilmiş 12 öğretim görevhsi yer alı- yor. Bu öğretim görevhleri her yıl değişiyor. Burada Türk Eğitim Vakfı hiçbir şeye kanşmaz: sadece sekretarya hizmeti verir. O jüri de öğrencilere not veriyor. Son olarak da cocuklann ailelerinin maddi du- rumlanna bakıhyor. Bütün branş- larda başan kazanmış çocuklar içinde maddi durumu en zayıf olan- dan başlamak suretiyle yurtdışına burs imkânını sağhyoruz. - Yurtdtstnda seçibnis unirersiteler var na? KASAROĞLU - Hayır, yok. Gi- decekleri üniversiteler çocuklann tercihıne bırakılmış. Ama bizim bir sıkıntımız var. Ne yazık ki Türkiye'- de yurtdışına gidecek yetenekte öğ- renciyi yetiştirebilen üniversite sayısı çok az. Üniversite öğrencileri arasında yabana dıl sorunu çok fazla. Türki>ı e'deki beş-altı üniversi- te dışında yurtdışına gidebilecek ye- tenekte yabana dil eğitimi veren ünrversitemiz yok. Her yıl bakıyor- sunuz Bilkent. Boğaziçi, tstanbul Teknik Üniversitesi, ODTÜ öğren- cileri şıvriliyor. Son yıllarda Mar- mara Üniversitesi buna dahil ohna- ya başladı. Çok az da olsa Hacette- pe Üniversitesi bu işe katılabiliyor. Ama bunun dışındaİd üniversiteler- den öğrenci bulamıyoruz. Ben bu- rada çahşmaya başladığım beş yıldan beri her yıl mutlaka iletişim dahnda burs koyuyoruz. Ama daha ancak bir öğrenci gönderebildik. Bu çocuk da yabana dili kendi im- kanıyla öğrenmişti. Onun dışında yurtdışında eğitim yapabilecek dil bilgisine sahip kimse çıkmıyor. - S'ereve göndereceksûttz? KASAROĞLU - Resim dahnda- ki öğrencinin şu anki talebi Avus- turya. Bu sanat dallannda da yurtdışına açılma ve bu çocuklara o imkânı sağlama olanağı doğuyor. Bizim orada da sıkıntımız yabancı dilde, ama yabana dil sorunu- nu okullarda biraz çözdüler. - Esas olarak hangidaüarda burs veriyorsunuz? KASAROĞLU - Yurtiçinde hiçbir aynm yapmıyoruz: orta öğre- tim seviyesınde meslek okullan ve üniversitenin her branşına burs veriyonız. Yurtdışında hemen hemen her branşta \eriyoruz, ama ağırhk. işleune ekonomisinde. Bu seçimi de, olsa olsa, esasma göre yapmıyoruz. Devlet Planlama Teşkilatı'nm (DPT) beş yıllık kalkı- nma planlannı ahyoruz. Bu planlârda Tûrkiye'nin ihtiyaa olduğu öğretim dallan \ar. O dallara göre seçim yapmaya çahşıyoruz. - Bir öğrencininyurtiçi veyurtdışı maa'yetine kadar? KASAROĞLU - Yurtdışındaki bir öğrencinin bize maliyeti yurti- çindeki 104 üniversite öğrencisinin maliyetine eşit. Yurtdışı masraf- lan çok ağır. Yurtdışındaki okullann ücretleri çok yüksek. DÖviz kurlan değiştiği için maliyetler de ona göre arüyor. Türk parasıyla bir öğrenci bize şu kadara mal oluyor demek bugün için mümkün değil.Yurtiçinde verdiğimiz burslann miktannı her yıl enf- lasyon oranına göre değiştiriyoruz. 1994'te her öğrenciye, eğitim sü- resi olan dokuz ay boyunca her ay 800 bin lira verdik. Demek ki bu eğitim yıh içinde her öğrenciye 7 milyon 200 bin h'rahk burs verdik. Bunu gelecek yıl enflasyon orarunda arttırdığımız zaman o rakamda kahyoruz. O nedenle behrli bir maüyet rakamı verme imkânı yok. Bu yıl bir çocuğa 7 milyon 200 bin lira verdik, ama muhtemeldir ki bu gelecek yıl 12-13 milyona çıkacaktır. Geçen yıl yurtdışına verdi- ğimiz para da 3.5-4 milyar hrayı buldu. - Dinci tarikatlann kurduklan vakıflar var. Bu vakıflar da pek çok gena okutuyor. Szce bugençlerin, bu tarikatlann burslannaanyarar- kauttktan sonra Türkiye'ye negibi katkuan olabilir? KASAROĞLU - Bugün toplumda yöneticılerin içinde bu kabil çocuklar var. İçlerinde çok iyi yetişenler de var, maalesef kafalan be- lirli bir noktaya şartlanrnış olanlar da var. Bütün şanssızhk, bu ço- cuklann beyinlerinin belirli bir sistemle yıkanmış ohnası. Oysa bu çocuklan kendi hallerine bıraksalar döktükleri paranın çok daha hayırh olacağma kaniyim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle