23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24TEMMUZ1994 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Taım, StaliııveKim îl SungTann öldü! Meğeryeryüzündeymiş. Ve Kuzey Kore'deymiş meğer. O'nun ölûmü insanlan perişan etti. Koskoca bir halk kendini paralamaya başladı. Üzerinden iki hafladan fazla zaman geçmesine karşm gözyaşlan dinmedi, dövünmeler bitmedi. Çekik gözlü ufak tefek insanlar ken- dikrini yerden yere vuruyorlar. "Keş- ke onun yerine ben öteeydim". diyorlar. Banlan inananuyor; öyle ya, tannlar ölür mü hiç! Televizyon ekranlanna da yansıyon Kadınlar, erkekler, yaşlılar, hatta ço- cuklar ağlıyor, işçi, köylü, memur, as- ker, hatta haberi vermeye çahşan ga- zeteci hıçkınklara boğuluyor. Tann'run ölümüyle tarihin durdu- ğunu sananlar yanılıyor. Tarih bütün bunlan belleğine yerleştiriyor. Ve iler- de aynı sahneler bambaşka duygularla anımsanacak. Bu yeni bir fılm değil ki! 1953'te Sovyetler Birliği'nin dev sahnesinde oynandı bu oyun. Tann ölmüştü yine. Üstelik sonuncusundan daha büyük, hatta ona da babahk yapan bir tannydı O. "Bütün halklann ve bütün zamânlaraı önderi" deniyordu Ona. Ölümü şok yaratmıştı. Görkemli ce- MO5KOVA HAKAN AKSAY şedinin önünden insan selleri aktı. İnsanlann göderinden sel gibi yaşlar aktı. Milyonlar, tarihe isyan ettiler; onsuz yaşamaran olanaksızlığım dile getirdiler. En güzel şiirler. en güzel şarkılar O'na adandı. Ancak o gün gözyaşlannın gölge- sinde kalan bir şey vardı: İktidann yeni sahiplerinin kafalannın içinde ge- çenler... Zaman geçti. Tann'nın cesedi gide- rek küçüldü. Unutulan tarih yeniden anımsanmaya başlandı. Sorulmayan sorular ortaya çıktı. Yeni ve bambaş- ka şiirler, şarkılar üretildi. Eleştiri doğdu, gelişti, çığ gibi büyü- dü. Putlara önce küçük, sonra daha büyük taşlar atıldı. Ardından kayalar yağdı. Putlar ezildi. Ve Tann yok oldu. Bûtün bunlar yaşandı. belleklere kazındı. Ve şimdi bu tanh bir kez daha yok sayılarak, aynı fılm yeniden oynanı- yor. Hiç mi dersçıkaramıyor insanlar? Nedir bu yaşayan putlara, yalancı tannlara karşı düşkünlük? Nereden çıktı bu kadar çok heykel? Nasıl bu kadar çok bağhlık yemini edildi? Yannı yok mu bu işin? Önderler ne zaman insan olarak gö- rülecek? Yönetenlerin tannhktan, yönetilen- lerin kölelikten kurtulmalanna daha ne kadar zaman kaldı? Çoknüfiıslu bolcamilibirkentLondra'mn nüfusu, benzetmek gibi olmasın ama İstanbul kadar. Ystanbul 10 milyon mu? lşte o kadar Londra da. Ama benzerlik buraya kadar. Çünkü iki kentin hiç benze- mezlikler listesine bir göz atarsak. Londra'daki çok dinlilik hemen bel- li olur. İstanbul'un da çok dinli olduğuna Baulılan inandırmaya çahşıyoruz, ama boşuna. Şurada burada kili- seler kalmış her nasılsa. Ama onlar, İsta,nbul'a eskiden renkli bir kimlik vermiş olan kültürlerin adresleri. Artık Istanbul'un kimliği belli değil mi? Bu tek tük köşe bucak kiliseler de kentin kaybolan kozmopolit yapısının tarihi taruklan. Londra'da yaşayan her 5 kişiden biri etnik yabancı. Ortalama 1.5 mil- yon eder. Ve İngjltere'deki etnik ya- bancılann da yansı Londra'da yaşı- yor anlaşılan. Nüfus artışı da fazla bu gruplarda. Bu şekilde giderse Londra nüfusu. etnik kökeni Ingiliz olmayan, hatta Hırisüyan olmayan- larla dolacak büyük ölçüde. Yakı- nlarda açıklanan verilere göre Londra'da orta öğrenimde öğrenci- lerin yüzde 14"ü Müslürnan, yüzde 6'sı Hindu, yüzde 3'ü Sih, yüzde l'i Yahudi çıkti. Geri kalan yüzde 3 de Hıristiyan olmayan çeşitlı gruplar. Londra'ya Müslüman Londra desek doğrudur. Pakistan, Bangla- deş, Malezya, Türkiye, İran başta şöyle böyle 500 bin kişi var. En kala- balık etnik grup. Ama içlerinde ben- zeşme oranı düşük... Hindistan'dan gelenler 200 bin kadar. Bunlar Hin- du. Bir de Hindistan kökenli olup da Sih dininden olanlar var. Sih di- ni, Hindu ve Islam öğelerini bir ara- ya getiren bir inanç. Bunlar da az değil. 250 bin kadar... Ve tabü Ya- EDtP EMİL ÖYMEN hudiler de şöyle böyle 250 bin de on- lar. Kendi aralannda Ortodokslar ve Reformcular diye iki gruplar ama... AMkalı ve Karayibli siyahlar da ayn. 500 bin kadar. Onlann Hı- ristiyanlık anlayışlan da farklı. Onun için İngjltere'nin Anglikan Mezhebi'ne fazla rağbet etmezler. Evanjelik ve Pentekost türü bir pro- testanhk onlannki... Ve bütün bu mozaik içinde Anglikan Kilisesi. kapısı gitgide daha az çahnır halde. Kilise yönetimi. son 20 yılda Lond- ra'da 50 kiliseyi cemaat yokluğun- dan kapatmak zorunda kalmış. Kentin Müslümanlannyoğun ya- şadığı doğu kesiminde bir pubın mescide çevrilmek istenmesi büyük gerginlik yarattı. Pub satışa çıkartılmıştı. Bangladeşli bir grup saün ahp mescit yapmak isteyince derhal "Pubımızı kurtaralun" kam- panyası başladı. Pubm olduğu yöre- de yaklaşık 40 bin Müslüman Bang- ladeş'li yaşıyor ve sadece iki camileri var. Londra'da ise yaklaşık 30 cami olduğu halde birkaçı dışında mina- resiz. Türkler de Londra"da cami yapımında önde. Gelecek ay temeli aülacak Süleymaniye Camii, Avru- pa'nın da en büyük modern camii olacak deniliyor. 944 metrekare üzerine 6 kat çıkılacak cami inşaatı için kazılan temel çukuru 24metreyi buldu. Aşkveparayı girfemekzwdw Halkın arasma kansarak sohbet eden Kraliçe, konuşma uzarsa kolundaki çantayı aşağı indirerek yardım istivor. Kraliçe'nin 'çantalı mesajlan41 yıllık hükümranlığmda el çantasını yarundan eksik etmeyen Kraliçe II. Elizabeth'in. bu şık aksesuarlanyla yardımcılanna gizli mesajlar ilettiği açıklandı. Uzunyıllar Kraliçe'ninhizmetinde bulunmuşeski yardımcısı RaymondFuHager'in, yayın hayatına yeni atılan sosyete dedikodu dergisi 'Gala'ya yaptığı açıklamalara göre Kraliçe, 'elçantası mesajlannı' özelükleyemekli davetlerde veriyor. Kraliçe el çantasını masanın üzerine koyunca 'yemekten kalkmak üzere olduğunu' bîldiriyor ve böylece konuklar da uyanh> or Halkm arasına kanşıponlarla sohbeteden Kraliçe, birvatandaş ile 30saniyeden fazla konuşmuyor. Eğer bir vatandaş süreyi aşarsa, Kraliçe kolunda taşıdığı çantayı aşağı indirerek yardım istiyor. Bu durumda, nedimelerinden biri gelip kraliçenin vatandaşla başlattığı sohbeti sürdürüyor ve Kraliçe uzaklaşma fırsatı buîuyor. Kraliçe. biryerde otururken kucağındaki el çantasını yere koyarsa, yardımcılanna. "Yanımdakişahıs cansıkıa" mesajını iletiyor. Bu takdirde yine nedimelerinden biri yardımına koşuyor. Kraliçe 11. Elizabeth, bir elinde çantası, diğer elinde eldtvenlerinı sallarsa her şeyin normal ve iyi gittiginin işaretini veriyor. El çantalanna merakıyla tanınan Kraliçe'nin çoğu 30-40 yılhk 100'ün üzerinde çantası olduğunu belirten eski yardımcısı Raymond FuHager'in anlattığına göre batıl inançlan olduğu bilmen kraliçe, çantasından bir *uğuru' hiç eksik etmiyor. Bir kişi tek başına hırsızlık yapabilir, ama yolsuzluk işbir- liği gerektirir. Birlikte yapılan hırsızlık sonrası malın bölüşü- münde anlaşılamadığı için bi- risi, öteki ortaklannı ele verir. Yolsuzlukta da böyledir; yol- suzluklann su yüzüne çıkma- lan, genellikle birinin pastadan yeterli pay alamaması. kandınlması üzerine olur. Kandınlan bir sevgili ya da eski kansı ise öykü. Brezilya dizisine döner. Başanlı bir yol- suzluk için hırsızhkta olduğu gibi iyi ortak seçimi esastır. Çalmak, belki de çok büyük bir yetenek değildir. Ama kılı- fına uydurmak bir yetenektir. Yolsuzluk yaptınız, bir gecede köşeyi döndünüz; malı hem gizleyip hem de nasıl tadını çı- karacaksınız? Aşk ve parayı gizlemek zprdur. Para için en iyi adres, İsviçre. Ama ikinci vatanı Amerika olan başba- kanlar için elbette ki tek adres Amerika. İspanya'nın en göz- de yolsuzu Sıvil Güvenlik eski direktörü Roldan. paralannın çoğunu İsviçre bankalanna ta- şımış. Roldan, acemi yolsuz- lardan değil; yalnızca İsviçre'- ye değil, daha başka ülkelerin bankalannı da zengin eımiş. En önemlisi de hesaplann ki- misi kendi adına değil. yakın- lannın adına. Şimdı İsviçre'ye bir yolsuzluk heyeti gidiyor; savcılar hesaplann gün ışığına çıkmasına çalışı>orlar. Rol- dan. şimdi kaçak. Genç kansı- nı kaçıramadı yalnız. Savcılar "yeni" olarak Roldan'ın kan- sını tutukladılar. ama tuzağa düşmedi Roldan. Sonra kefa- let ile salınıverdi kansı. Demokrasi adına. demokra- sinin sağlığı için yolsuzluktan korkmayın. ürkütmesin sizi yolsuzluk. Yolsuzluğun oldu- ğu yerde demokrasi vardır. Yolsuzluğun olmadığı yerde demokrasi de yoktur. Kırk yıl- lık faşist Franco dıktatörlüğü zamanında yolsuzluğun adı yoktu. ama sistem yolsuzluk doluydu. Sıstemin içindeki yolsuzluklan kimse yüreklenip de konuşamıyordu. Türki>e"- de ancak bilim kurgu yöntem- lerle olabilecek bir zengınliğe ulaşan bir başbakan tartışıla- biliyor en azından. Yeterli de- ğildir. ama, demokrasıdir bu. Aziz Nesin'in "Halkmnzm yüzde 70'i aptaldır"ına katılrru- vorum. Halkımu, demokrasi fakiridir. Demokrasi zengjnli- ğine de tartışa taföşa ulaşaca- ğız. Faşist diktatörlükte gerek kişisel gerek kurumsal yolsuz- luklann "olağanlığına" alışan İspanyollar'ın, demokrasinin ancak ilerleyen saatlerinde mi- deleri kaldırmamaya başladı yolsuzluklan. Şimdi, üstelik partili bile olmayan baa bü- rokrallann yolsuzluklannı za- manında önleyemediği için halk hükümeti affetmiyor; bu- gün seçim olsa sosyalisüer gi- decek. Elbette kı Türkiye ile karşılaştınyorum. inanamıyo- rum ve "Sizinki yolsuzluk de- ğil; bizimkinin vanında devede ku)akn diyorum. Batı'da bir başbakan, ülke- sinin geleceğine güvenmediği için servetini başka vatanlan- na taşısa, bir gün bile iktidarda kalamaz. Üstelik. ekonomiye "güvenstdik" aşıladığı için gü- vensizlikle duran yatınmlar, fı- rlayan enflasyonlar halkı se- falete sürüklediği için o başba- kanın kaderi müebbet hapis olur. Peki, İtalya'ya ne demeli? Dünyanın en gelişmiş 7 ülke- sinden biri olan İtalya, yolsuz- lukla iç içe yaşıyor. İtalya de- mokfasi zengini mi, fakiri mi? Parlamentosunda, milletvekil- lennin yüzde 25'i yolsuzluğa bulaşmış bir ülke, ne denli de- mokrasi zengini olabilir? Ola- maz. Ekonomisi az çok u- kınnda giden bir toplum, yol- suzluklara daha az duyarh olu- yor. Yolsuzluk. sistemle birleş- miş, birlikte yürüyor» sistemin sırtında bir haksızlıklar, ada- letsizükler kamburu. Ama sis- tem çökmüypr, ekonomiyi taşıyabiliyor. İtalya. ekonomi zengini. demokrasi fakiri. Türkiye'nin sonınu, hem eko- nomi hem de demokrasi fakirli- ği. Birbaşbakan ya da yakınla- n köşeleri dönmüşler, o kadar önemli değil benim için. Ama o başbakan ülkeyi batırmışsa, halkın. demokrasi zenginliği için demokrasi >olunda kap- lumbağa hızıyla değil. biraz tavşan hızıyla gjtmesi gerekir. Tendekiyangınkalpleresıçradı Danimarka'da yangın var. Danimarka uzun süredir böyle sıcak görmedi. Termometrenin ibresi otuza vardı. İpin ucu kaçtı. Akıl baştan gitti. Beden- sel dürtüler uyandı. Bisiklet ka- zası ihümalleri arttı. Sohbetler geyik muhabbetlerine dönüştü. Gözler fınldak gibi dönmeye başladı. Tenlerdeki yangın kalplere sıçradı. Tabü bunlar istatiksel bilgiler değil, benim subjektif gözlemle- rim. Bisiklet kazası ihtimalle- rinden, geyik muhabbetlerin- den ya da kalplerdeki yangm- dan bahsederken, sadece dahil olduğum erkek miUetinin his ve dürtülerini dile getiriyorum. Cinsi laüfeler de kısa şortlu, kolsuz, tişörtlü ve ray-ban göz- îüklü oğlanlara bakıp içten içe yanıyorlar mı bilemiyorum. Ancak dıştan yandıklanna, sı- cağa dayanabümek için giysiyi hafıf tutup Allah'ın verdiğini kuldan saklamamalanndan, erkekleri baştan çıkarmakta beis görmemelerinden ötürü eminim. Caz festivalini böylesi sıcak- larda geçirdik. Salkım saçak meydanlara ve parklara dökül- dük. Caz dinlerken tenlerimizj güneşe bıraktık. Tenlerimiz kavrulurken içten içe ince titre- meler geçirdik. Müzisyenlere hiç bakmadık, onlar orada fılm müziği gibi arka planda çaldılar. Biz birala- ramızı yudumlarken etrafa bakındık. Geçmişi ve geleceği, aalan, kaygılan, sevgilileri, terk edilmişlıkleri. iş sorun- lannı, sınav sonuçlannı bir yana bıraktık. 2Lamanı dur- durup aru yakalamaya çalıştık. Yeni heyecanlara yol açacak karşılaşma ya da tanışma ihti- maÜerini düşünüp ürperdik. Varobnarun hoş haiıfliğini ya- şadık. Hoş hafifüği devam etti- rebihnek için festival program- lanmızın sayfalannda bir son- raki ücretsiz konserleri aradık. Caz festivalini hayatın akışını rölantiye almak için bahane kıldık. Konserleri fon müziği yaptık. Meydanlan, parklan, cafeleri ve hatta caz kulüplerini mekan tuttuk. Randevulanmı- zı konserlere verdik. Buluştuk- lanrruzla geyik muhabbetlerine daldık, muhabbete felsefe ka- nştırdık, seçenekleri giderek ar- tan bir dünyada monogamının yerini, poligamırun insan psi- kolojisi üzerindeki etkisini tartıştık. Varolmanın biçimini bulmaya çalıştık. Varolmanın biçimine ilişkin düşünceler ağır gelince bira atmaya kalktık. ge- ri döndüğümüzde geyik mu- habbeüne devam ettik. Gözle- rimizi karşı ve yan masalardan ayırmadık. Ani yeni heyecanla- ra gebe kılmaya çalışük. Bir caz festivalini daha hayati rölanti- yeye alarak geçirdik. Lakin sı- caklar bitmedi. Hayatın tüm ciddiyeti geri döner gibi olduy- sa da. biz ciddiveti ciddi\e al- mamaya devam ediyoruz. Göz- lerimizi üçyüzaltmış derece döndürmcye devam ediyoruz. Aklımızı teşımıza alamıyoruz. Güneş dürtüleri zorlamaya de- vam ediyor. Danimarka yanı- yor. Tenlerimiz yanıyor. Yangın kalplere sıçnyor. Kopenhag'a gelmek isteyen tanıdıklanma hep caz festivali sırasında gelmelerini sabk ver- mişimdir. Ama her defasında unuttuğum bir uyan var: Ko- penhag. özellikle hemcinslerim için -bu karşı taraf için de geçer- 1W olabilir- güneş, caz ve bira kombinasyonunda. kalp yan- gınlan ve iç titremeleri açısın- dan tehlıkeli bir şehir. Yine de bu tür tehlikeleri yaşamtn bo- yutlannı derinleştirdiğini düşü- nüp denenmeye değer buluyo- rum. Kazanmanınölçüsü var,yayitirmenin Futbolda dünya üçüncüsü olan İsveç ekibini Stockholm'e getiren SAS uçağı, yanına iki adet Viggen üpi askeri uçak alarak kent semalannda güzel bir şeref turu atu. Daha sonra Arlanda havalimanına inen oyunculan, Başbakan Cart Bildt karşıladı. Ekibi kent mer- kezinde on binlerce kişi bekli- yordu ve TV, karşılamayı canh yayımladı. Bir gece önce yüzler- ce kişi havuzlara atlamış, bronz madalyayı alüna layık bir şekil- de kutlamıştı. İsveç'te değişen bir şeyler vardı, burası açık. Bundan topu topu üç-dört yıl önce bu başan gerçekleşmiş olsa. sanınm en çok en çok otomobülerle dola- şırlar, san-lacivert bayraklan sallamakla yetinirlerdi. Kimine göre tanık olduğu- muz şeyler, ülkenin, köşesinde geçinip giden, birtakım garip özeüikleri olan bir ülke imajmı yırtıp, doğrudan doğruya "krta Avrupa'sma" ait olduğunu gös- termesiydi. Kimine göre ise iç- mek, dağıtmak için bahane ara- yanlar, havalann elverişli ol- masından da yararlanarak so- kaklara, meydanlara ve parkla- ra fırlamışlardı. Burada, ömeğın bize özgü resmi karşılamalar, devlet bü- yüklerinin başanlı oyunculan STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Qpmesi, şu-bu annağan etmesi gjbi gelenekler yoktur. Branşın- da başanh olan oyuncu övühır, bundan sonrası için başanlar dilendikten sonra gündemden çıkanlır. Günümüzde ülkeler, ayakta kalabilmek için belirli standart- lara uymak zorundalar. Dire- nen kaç kabadayı ülke kaldı, bilmiyorum. Ekonomik gerek- sinmeler; geleneklere, çoğrafı, toplumsal farklılıklara bağlı özellikleri tekdüze bir kılığa sokmakta. Korkanm yakm bir gelecekte bir ülkeden ötekine gitmenin vereceği zevk, mönü- sü azıcık farklı iki restoran ara- sında dolaşmaktan öteye gide- meyecek. insanlann, halklann birbirlerini tanıması gibi son derece güzel bir kavramın yeri- ni, yatınmcılann birbirlerini tanıması, "pazar koşullannı saptaması" alarak. Kazarulan şeyler, madalyayla filan ölçüle- bihyor; ya yiürilenler? makyajı tamam Mısır'ın piramitler bölgesi Gize'yi binlerce yıldır bekleyen sfenks, baştan aşağı bakımdan geçıriliyor. Restorasyon çalışmalanru yürüten Mısırh uzmanlar, sekizyüdırsüren çahşmalannın neredeyse tamamlanmak üzere olduğunu bildiriyorlar. Üzerinde oturduğu dev kaide yenilenen, tırnaklan törpülenen. yıllar içinde kumlara kanşarak yok olan kuyruğu yeniden yerine konan sfenksin gövdesi gelecek yıl bakımdan gecirilecek. Yüzü ve boynu da sanatçılann elinde yeniden biçimlendirilecek olan sfenks, 1995 yılı sonundayeni haliyle turistlerin karşısına çıkacak. • • TURKLER NASIL MÜSLÜMAN OLDU?TÜRKLERİN 350 YILI AŞAN İSLAMLAŞMA SÜRECİNİN ÇARPICI ÖYKÜSÜ. TÜRKLER, İSLAMİYETİ DİN VE HİDAYET AŞK1YLA KENDİLİĞİNDEN Mİ, YOKSA ARAPLARIN BASKl VE ŞİDDETİYLE Mİ BENİMSEDİLER? BELÇİKA GARI'NDAN KALKTI! ASKERDEN KAÇARAK BELÇİKA UYRUĞUNA GİREN BAYRAM BALKIS'IN "TÜRK İŞKENCE ODALARINDAN HİKAYELER" ADL1 KİTABI AVRUPA'DA İKİNCİ BİR "GECEYARISI EKSPRESİ" OLAYIYARAH1. SHP IL BAŞKANLARI ANKETI NOKTA, KOALİSYON ORTAĞI SHP'NİN 52 İL BAŞKANINI KAPSAYAN BİR ANKET YAPTI. HANGİ İL BAŞKANI "OLAĞANÜSTÜ KURULTAYA HAYIR... KOALISYONA ŞARTU EVET... KARAYALÇIN'A BİRAZ ZAMAN" DEDİ. ANAP CADI KAZANI! • ANAPTA PARTİ İÇİ MUHALEFET VAR Mİ? • NOKTA, ANAP'IN BUGÜNE KADAR GİZLİ KALMIŞ "İÇ ÇEÜŞKİLERİNİ", DIŞAR1YA YANS1MAM1Ş İÇ MUHALEFET GRUPLAR1N1 VE BUNLARIN KUÜSLERİNİ ARAŞT1RD1. UFUKTA ANAP'TA LİDER ARAYIŞI VAR Mİ? ANAYOL FORMÜLÛ BİTTİ, SONBAHARDA YENİ KOALİSYON! • DYP TEMSİLCİLER MECLİSİ KULİSİ • DÜĞÜN MÜ, YOKSA DYP'DE MUHAÜPTRANSFERİ Mİ? ORHAN KEÇEÜ NE YAPACAK? • NURETİN SÖZEN: "TAKIM TUTAR GİBİ PARTİCİUK ÇAĞDAŞ DEĞİL" • EYLÜL'DE GEL!.. SOSYAt DEMOKRAT PARTİLER JÇİNDE ÇALKANTILAR SÜRÜYOR. SOLDA BİRLİK YERİNE BULUŞMA ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE KİMLER İSTİFA EDECEK • TIP DÜNYASINDA DA İSLAM TART1ŞMASI' • SAĞLIK BAKANLIĞINDA BİR BÜROKRAT • KÖY - KENT HALA NEFES AL1YOR • SON "PRENS" COŞKUN ULUSOY GİDİCİ Mİ? • AHİR ZAMAN RİMBAUD'U • DÖNYA'DAKİ SON GEÜŞMELER • NE NEREDE J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle