Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24TEMMUZ1994 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Taım, StaliııveKim îl SungTann öldü! Meğeryeryüzündeymiş.
Ve Kuzey Kore'deymiş meğer. O'nun
ölûmü insanlan perişan etti. Koskoca
bir halk kendini paralamaya başladı.
Üzerinden iki hafladan fazla zaman
geçmesine karşm gözyaşlan dinmedi,
dövünmeler bitmedi.
Çekik gözlü ufak tefek insanlar ken-
dikrini yerden yere vuruyorlar. "Keş-
ke onun yerine ben öteeydim". diyorlar.
Banlan inananuyor; öyle ya, tannlar
ölür mü hiç!
Televizyon ekranlanna da yansıyon
Kadınlar, erkekler, yaşlılar, hatta ço-
cuklar ağlıyor, işçi, köylü, memur, as-
ker, hatta haberi vermeye çahşan ga-
zeteci hıçkınklara boğuluyor.
Tann'run ölümüyle tarihin durdu-
ğunu sananlar yanılıyor. Tarih bütün
bunlan belleğine yerleştiriyor. Ve iler-
de aynı sahneler bambaşka duygularla
anımsanacak.
Bu yeni bir fılm değil ki! 1953'te
Sovyetler Birliği'nin dev sahnesinde
oynandı bu oyun. Tann ölmüştü yine.
Üstelik sonuncusundan daha büyük,
hatta ona da babahk yapan bir
tannydı O. "Bütün halklann ve bütün
zamânlaraı önderi" deniyordu Ona.
Ölümü şok yaratmıştı. Görkemli ce-
MO5KOVA
HAKAN
AKSAY
şedinin önünden insan selleri aktı.
İnsanlann göderinden sel gibi yaşlar
aktı. Milyonlar, tarihe isyan ettiler;
onsuz yaşamaran olanaksızlığım dile
getirdiler. En güzel şiirler. en güzel
şarkılar O'na adandı.
Ancak o gün gözyaşlannın gölge-
sinde kalan bir şey vardı: İktidann
yeni sahiplerinin kafalannın içinde ge-
çenler...
Zaman geçti. Tann'nın cesedi gide-
rek küçüldü. Unutulan tarih yeniden
anımsanmaya başlandı. Sorulmayan
sorular ortaya çıktı. Yeni ve bambaş-
ka şiirler, şarkılar üretildi.
Eleştiri doğdu, gelişti, çığ gibi büyü-
dü. Putlara önce küçük, sonra daha
büyük taşlar atıldı. Ardından kayalar
yağdı. Putlar ezildi.
Ve Tann yok oldu.
Bûtün bunlar yaşandı. belleklere
kazındı.
Ve şimdi bu tanh bir kez daha yok
sayılarak, aynı fılm yeniden oynanı-
yor. Hiç mi dersçıkaramıyor insanlar?
Nedir bu yaşayan putlara, yalancı
tannlara karşı düşkünlük? Nereden
çıktı bu kadar çok heykel? Nasıl bu
kadar çok bağhlık yemini edildi?
Yannı yok mu bu işin?
Önderler ne zaman insan olarak gö-
rülecek?
Yönetenlerin tannhktan, yönetilen-
lerin kölelikten kurtulmalanna daha
ne kadar zaman kaldı?
Çoknüfiıslu
bolcamilibirkentLondra'mn nüfusu, benzetmek
gibi olmasın ama İstanbul kadar.
Ystanbul 10 milyon mu? lşte o kadar
Londra da. Ama benzerlik buraya
kadar. Çünkü iki kentin hiç benze-
mezlikler listesine bir göz atarsak.
Londra'daki çok dinlilik hemen bel-
li olur.
İstanbul'un da çok dinli olduğuna
Baulılan inandırmaya çahşıyoruz,
ama boşuna. Şurada burada kili-
seler kalmış her nasılsa. Ama onlar,
İsta,nbul'a eskiden renkli bir kimlik
vermiş olan kültürlerin adresleri.
Artık Istanbul'un kimliği belli değil
mi? Bu tek tük köşe bucak kiliseler
de kentin kaybolan kozmopolit
yapısının tarihi taruklan.
Londra'da yaşayan her 5 kişiden
biri etnik yabancı. Ortalama 1.5 mil-
yon eder. Ve İngjltere'deki etnik ya-
bancılann da yansı Londra'da yaşı-
yor anlaşılan. Nüfus artışı da fazla
bu gruplarda. Bu şekilde giderse
Londra nüfusu. etnik kökeni Ingiliz
olmayan, hatta Hırisüyan olmayan-
larla dolacak büyük ölçüde. Yakı-
nlarda açıklanan verilere göre
Londra'da orta öğrenimde öğrenci-
lerin yüzde 14"ü Müslürnan, yüzde
6'sı Hindu, yüzde 3'ü Sih, yüzde l'i
Yahudi çıkti. Geri kalan yüzde 3 de
Hıristiyan olmayan çeşitlı gruplar.
Londra'ya Müslüman Londra
desek doğrudur. Pakistan, Bangla-
deş, Malezya, Türkiye, İran başta
şöyle böyle 500 bin kişi var. En kala-
balık etnik grup. Ama içlerinde ben-
zeşme oranı düşük... Hindistan'dan
gelenler 200 bin kadar. Bunlar Hin-
du. Bir de Hindistan kökenli olup
da Sih dininden olanlar var. Sih di-
ni, Hindu ve Islam öğelerini bir ara-
ya getiren bir inanç. Bunlar da az
değil. 250 bin kadar... Ve tabü Ya-
EDtP
EMİL
ÖYMEN
hudiler de şöyle böyle 250 bin de on-
lar. Kendi aralannda Ortodokslar
ve Reformcular diye iki gruplar
ama... AMkalı ve Karayibli siyahlar
da ayn. 500 bin kadar. Onlann Hı-
ristiyanlık anlayışlan da farklı.
Onun için İngjltere'nin Anglikan
Mezhebi'ne fazla rağbet etmezler.
Evanjelik ve Pentekost türü bir pro-
testanhk onlannki... Ve bütün bu
mozaik içinde Anglikan Kilisesi.
kapısı gitgide daha az çahnır halde.
Kilise yönetimi. son 20 yılda Lond-
ra'da 50 kiliseyi cemaat yokluğun-
dan kapatmak zorunda kalmış.
Kentin Müslümanlannyoğun ya-
şadığı doğu kesiminde bir pubın
mescide çevrilmek istenmesi büyük
gerginlik yarattı. Pub satışa
çıkartılmıştı. Bangladeşli bir grup
saün ahp mescit yapmak isteyince
derhal "Pubımızı kurtaralun" kam-
panyası başladı. Pubm olduğu yöre-
de yaklaşık 40 bin Müslüman Bang-
ladeş'li yaşıyor ve sadece iki camileri
var. Londra'da ise yaklaşık 30 cami
olduğu halde birkaçı dışında mina-
resiz. Türkler de Londra"da cami
yapımında önde. Gelecek ay temeli
aülacak Süleymaniye Camii, Avru-
pa'nın da en büyük modern camii
olacak deniliyor. 944 metrekare
üzerine 6 kat çıkılacak cami inşaatı
için kazılan temel çukuru 24metreyi
buldu.
Aşkveparayı
girfemekzwdw
Halkın arasma kansarak sohbet eden Kraliçe, konuşma uzarsa kolundaki çantayı aşağı indirerek yardım istivor.
Kraliçe'nin 'çantalı mesajlan41 yıllık hükümranlığmda el çantasını yarundan eksik
etmeyen Kraliçe II. Elizabeth'in. bu şık aksesuarlanyla
yardımcılanna gizli mesajlar ilettiği açıklandı.
Uzunyıllar Kraliçe'ninhizmetinde bulunmuşeski
yardımcısı RaymondFuHager'in, yayın hayatına yeni atılan
sosyete dedikodu dergisi 'Gala'ya yaptığı açıklamalara göre
Kraliçe, 'elçantası mesajlannı' özelükleyemekli davetlerde
veriyor. Kraliçe el çantasını masanın üzerine koyunca
'yemekten kalkmak üzere olduğunu' bîldiriyor ve böylece
konuklar da uyanh> or Halkm arasına kanşıponlarla
sohbeteden Kraliçe, birvatandaş ile 30saniyeden fazla
konuşmuyor. Eğer bir vatandaş süreyi aşarsa, Kraliçe
kolunda taşıdığı çantayı aşağı indirerek yardım istiyor. Bu
durumda, nedimelerinden biri gelip kraliçenin vatandaşla
başlattığı sohbeti sürdürüyor ve Kraliçe uzaklaşma fırsatı
buîuyor. Kraliçe. biryerde otururken kucağındaki el
çantasını yere koyarsa, yardımcılanna. "Yanımdakişahıs
cansıkıa" mesajını iletiyor. Bu takdirde yine
nedimelerinden biri yardımına koşuyor. Kraliçe 11.
Elizabeth, bir elinde çantası, diğer elinde eldtvenlerinı
sallarsa her şeyin normal ve iyi gittiginin işaretini veriyor.
El çantalanna merakıyla tanınan Kraliçe'nin çoğu 30-40
yılhk 100'ün üzerinde çantası olduğunu belirten eski
yardımcısı Raymond FuHager'in anlattığına göre batıl
inançlan olduğu bilmen kraliçe, çantasından bir *uğuru' hiç
eksik etmiyor.
Bir kişi tek başına hırsızlık
yapabilir, ama yolsuzluk işbir-
liği gerektirir. Birlikte yapılan
hırsızlık sonrası malın bölüşü-
münde anlaşılamadığı için bi-
risi, öteki ortaklannı ele verir.
Yolsuzlukta da böyledir; yol-
suzluklann su yüzüne çıkma-
lan, genellikle birinin pastadan
yeterli pay alamaması.
kandınlması üzerine olur.
Kandınlan bir sevgili ya da
eski kansı ise öykü. Brezilya
dizisine döner. Başanlı bir yol-
suzluk için hırsızhkta olduğu
gibi iyi ortak seçimi esastır.
Çalmak, belki de çok büyük
bir yetenek değildir. Ama kılı-
fına uydurmak bir yetenektir.
Yolsuzluk yaptınız, bir gecede
köşeyi döndünüz; malı hem
gizleyip hem de nasıl tadını çı-
karacaksınız? Aşk ve parayı
gizlemek zprdur. Para için en
iyi adres, İsviçre. Ama ikinci
vatanı Amerika olan başba-
kanlar için elbette ki tek adres
Amerika. İspanya'nın en göz-
de yolsuzu Sıvil Güvenlik eski
direktörü Roldan. paralannın
çoğunu İsviçre bankalanna ta-
şımış. Roldan, acemi yolsuz-
lardan değil; yalnızca İsviçre'-
ye değil, daha başka ülkelerin
bankalannı da zengin eımiş.
En önemlisi de hesaplann ki-
misi kendi adına değil. yakın-
lannın adına. Şimdı İsviçre'ye
bir yolsuzluk heyeti gidiyor;
savcılar hesaplann gün ışığına
çıkmasına çalışı>orlar. Rol-
dan. şimdi kaçak. Genç kansı-
nı kaçıramadı yalnız. Savcılar
"yeni" olarak Roldan'ın kan-
sını tutukladılar. ama tuzağa
düşmedi Roldan. Sonra kefa-
let ile salınıverdi kansı.
Demokrasi adına. demokra-
sinin sağlığı için yolsuzluktan
korkmayın. ürkütmesin sizi
yolsuzluk. Yolsuzluğun oldu-
ğu yerde demokrasi vardır.
Yolsuzluğun olmadığı yerde
demokrasi de yoktur. Kırk yıl-
lık faşist Franco dıktatörlüğü
zamanında yolsuzluğun adı
yoktu. ama sistem yolsuzluk
doluydu. Sıstemin içindeki
yolsuzluklan kimse yüreklenip
de konuşamıyordu. Türki>e"-
de ancak bilim kurgu yöntem-
lerle olabilecek bir zengınliğe
ulaşan bir başbakan tartışıla-
biliyor en azından. Yeterli de-
ğildir. ama, demokrasıdir bu.
Aziz Nesin'in "Halkmnzm
yüzde 70'i aptaldır"ına katılrru-
vorum. Halkımu, demokrasi
fakiridir. Demokrasi zengjnli-
ğine de tartışa taföşa ulaşaca-
ğız. Faşist diktatörlükte gerek
kişisel gerek kurumsal yolsuz-
luklann "olağanlığına" alışan
İspanyollar'ın, demokrasinin
ancak ilerleyen saatlerinde mi-
deleri kaldırmamaya başladı
yolsuzluklan. Şimdi, üstelik
partili bile olmayan baa bü-
rokrallann yolsuzluklannı za-
manında önleyemediği için
halk hükümeti affetmiyor; bu-
gün seçim olsa sosyalisüer gi-
decek. Elbette kı Türkiye ile
karşılaştınyorum. inanamıyo-
rum ve "Sizinki yolsuzluk de-
ğil; bizimkinin vanında devede
ku)akn
diyorum.
Batı'da bir başbakan, ülke-
sinin geleceğine güvenmediği
için servetini başka vatanlan-
na taşısa, bir gün bile iktidarda
kalamaz. Üstelik. ekonomiye
"güvenstdik" aşıladığı için gü-
vensizlikle duran yatınmlar, fı-
rlayan enflasyonlar halkı se-
falete sürüklediği için o başba-
kanın kaderi müebbet hapis
olur.
Peki, İtalya'ya ne demeli?
Dünyanın en gelişmiş 7 ülke-
sinden biri olan İtalya, yolsuz-
lukla iç içe yaşıyor. İtalya de-
mokfasi zengini mi, fakiri mi?
Parlamentosunda, milletvekil-
lennin yüzde 25'i yolsuzluğa
bulaşmış bir ülke, ne denli de-
mokrasi zengini olabilir? Ola-
maz. Ekonomisi az çok u-
kınnda giden bir toplum, yol-
suzluklara daha az duyarh olu-
yor. Yolsuzluk. sistemle birleş-
miş, birlikte yürüyor» sistemin
sırtında bir haksızlıklar, ada-
letsizükler kamburu. Ama sis-
tem çökmüypr, ekonomiyi
taşıyabiliyor. İtalya. ekonomi
zengini. demokrasi fakiri.
Türkiye'nin sonınu, hem eko-
nomi hem de demokrasi fakirli-
ği. Birbaşbakan ya da yakınla-
n köşeleri dönmüşler, o kadar
önemli değil benim için. Ama o
başbakan ülkeyi batırmışsa,
halkın. demokrasi zenginliği
için demokrasi >olunda kap-
lumbağa hızıyla değil. biraz
tavşan hızıyla gjtmesi gerekir.
Tendekiyangınkalpleresıçradı
Danimarka'da yangın var.
Danimarka uzun süredir böyle
sıcak görmedi. Termometrenin
ibresi otuza vardı. İpin ucu
kaçtı. Akıl baştan gitti. Beden-
sel dürtüler uyandı. Bisiklet ka-
zası ihümalleri arttı. Sohbetler
geyik muhabbetlerine dönüştü.
Gözler fınldak gibi dönmeye
başladı. Tenlerdeki yangın
kalplere sıçradı.
Tabü bunlar istatiksel bilgiler
değil, benim subjektif gözlemle-
rim. Bisiklet kazası ihtimalle-
rinden, geyik muhabbetlerin-
den ya da kalplerdeki yangm-
dan bahsederken, sadece dahil
olduğum erkek miUetinin his ve
dürtülerini dile getiriyorum.
Cinsi laüfeler de kısa şortlu,
kolsuz, tişörtlü ve ray-ban göz-
îüklü oğlanlara bakıp içten içe
yanıyorlar mı bilemiyorum.
Ancak dıştan yandıklanna, sı-
cağa dayanabümek için giysiyi
hafıf tutup Allah'ın verdiğini
kuldan saklamamalanndan,
erkekleri baştan çıkarmakta
beis görmemelerinden ötürü
eminim.
Caz festivalini böylesi sıcak-
larda geçirdik. Salkım saçak
meydanlara ve parklara dökül-
dük. Caz dinlerken tenlerimizj
güneşe bıraktık. Tenlerimiz
kavrulurken içten içe ince titre-
meler geçirdik.
Müzisyenlere hiç bakmadık,
onlar orada fılm müziği gibi
arka planda çaldılar. Biz birala-
ramızı yudumlarken etrafa
bakındık. Geçmişi ve geleceği,
aalan, kaygılan, sevgilileri,
terk edilmişlıkleri. iş sorun-
lannı, sınav sonuçlannı bir
yana bıraktık. 2Lamanı dur-
durup aru yakalamaya çalıştık.
Yeni heyecanlara yol açacak
karşılaşma ya da tanışma ihti-
maÜerini düşünüp ürperdik.
Varobnarun hoş haiıfliğini ya-
şadık. Hoş hafifüği devam etti-
rebihnek için festival program-
lanmızın sayfalannda bir son-
raki ücretsiz konserleri aradık.
Caz festivalini hayatın akışını
rölantiye almak için bahane
kıldık. Konserleri fon müziği
yaptık. Meydanlan, parklan,
cafeleri ve hatta caz kulüplerini
mekan tuttuk. Randevulanmı-
zı konserlere verdik. Buluştuk-
lanrruzla geyik muhabbetlerine
daldık, muhabbete felsefe ka-
nştırdık, seçenekleri giderek ar-
tan bir dünyada monogamının
yerini, poligamırun insan psi-
kolojisi üzerindeki etkisini
tartıştık. Varolmanın biçimini
bulmaya çalıştık. Varolmanın
biçimine ilişkin düşünceler ağır
gelince bira atmaya kalktık. ge-
ri döndüğümüzde geyik mu-
habbeüne devam ettik. Gözle-
rimizi karşı ve yan masalardan
ayırmadık. Ani yeni heyecanla-
ra gebe kılmaya çalışük. Bir caz
festivalini daha hayati rölanti-
yeye alarak geçirdik. Lakin sı-
caklar bitmedi. Hayatın tüm
ciddiyeti geri döner gibi olduy-
sa da. biz ciddiveti ciddi\e al-
mamaya devam ediyoruz. Göz-
lerimizi üçyüzaltmış derece
döndürmcye devam ediyoruz.
Aklımızı teşımıza alamıyoruz.
Güneş dürtüleri zorlamaya de-
vam ediyor. Danimarka yanı-
yor. Tenlerimiz yanıyor.
Yangın kalplere sıçnyor.
Kopenhag'a gelmek isteyen
tanıdıklanma hep caz festivali
sırasında gelmelerini sabk ver-
mişimdir. Ama her defasında
unuttuğum bir uyan var: Ko-
penhag. özellikle hemcinslerim
için -bu karşı taraf için de geçer-
1W olabilir- güneş, caz ve bira
kombinasyonunda. kalp yan-
gınlan ve iç titremeleri açısın-
dan tehlıkeli bir şehir. Yine de
bu tür tehlikeleri yaşamtn bo-
yutlannı derinleştirdiğini düşü-
nüp denenmeye değer buluyo-
rum.
Kazanmanınölçüsü
var,yayitirmenin
Futbolda dünya üçüncüsü
olan İsveç ekibini Stockholm'e
getiren SAS uçağı, yanına iki
adet Viggen üpi askeri uçak
alarak kent semalannda güzel
bir şeref turu atu. Daha sonra
Arlanda havalimanına inen
oyunculan, Başbakan Cart
Bildt karşıladı. Ekibi kent mer-
kezinde on binlerce kişi bekli-
yordu ve TV, karşılamayı canh
yayımladı. Bir gece önce yüzler-
ce kişi havuzlara atlamış, bronz
madalyayı alüna layık bir şekil-
de kutlamıştı.
İsveç'te değişen bir şeyler
vardı, burası açık. Bundan topu
topu üç-dört yıl önce bu başan
gerçekleşmiş olsa. sanınm en
çok en çok otomobülerle dola-
şırlar, san-lacivert bayraklan
sallamakla yetinirlerdi.
Kimine göre tanık olduğu-
muz şeyler, ülkenin, köşesinde
geçinip giden, birtakım garip
özeüikleri olan bir ülke imajmı
yırtıp, doğrudan doğruya "krta
Avrupa'sma" ait olduğunu gös-
termesiydi. Kimine göre ise iç-
mek, dağıtmak için bahane ara-
yanlar, havalann elverişli ol-
masından da yararlanarak so-
kaklara, meydanlara ve parkla-
ra fırlamışlardı.
Burada, ömeğın bize özgü
resmi karşılamalar, devlet bü-
yüklerinin başanlı oyunculan
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Qpmesi, şu-bu annağan etmesi
gjbi gelenekler yoktur. Branşın-
da başanh olan oyuncu övühır,
bundan sonrası için başanlar
dilendikten sonra gündemden
çıkanlır.
Günümüzde ülkeler, ayakta
kalabilmek için belirli standart-
lara uymak zorundalar. Dire-
nen kaç kabadayı ülke kaldı,
bilmiyorum. Ekonomik gerek-
sinmeler; geleneklere, çoğrafı,
toplumsal farklılıklara bağlı
özellikleri tekdüze bir kılığa
sokmakta. Korkanm yakm bir
gelecekte bir ülkeden ötekine
gitmenin vereceği zevk, mönü-
sü azıcık farklı iki restoran ara-
sında dolaşmaktan öteye gide-
meyecek. insanlann, halklann
birbirlerini tanıması gibi son
derece güzel bir kavramın yeri-
ni, yatınmcılann birbirlerini
tanıması, "pazar koşullannı
saptaması" alarak. Kazarulan
şeyler, madalyayla filan ölçüle-
bihyor; ya yiürilenler?
makyajı
tamam
Mısır'ın piramitler
bölgesi Gize'yi
binlerce yıldır
bekleyen sfenks,
baştan aşağı
bakımdan geçıriliyor.
Restorasyon
çalışmalanru yürüten
Mısırh uzmanlar,
sekizyüdırsüren
çahşmalannın
neredeyse
tamamlanmak üzere
olduğunu
bildiriyorlar.
Üzerinde oturduğu
dev kaide yenilenen,
tırnaklan törpülenen.
yıllar içinde kumlara
kanşarak yok olan
kuyruğu yeniden
yerine konan sfenksin
gövdesi gelecek yıl
bakımdan gecirilecek.
Yüzü ve boynu da
sanatçılann elinde
yeniden
biçimlendirilecek olan
sfenks, 1995 yılı
sonundayeni haliyle
turistlerin karşısına
çıkacak.
• •
TURKLER NASIL
MÜSLÜMAN OLDU?TÜRKLERİN 350 YILI AŞAN İSLAMLAŞMA
SÜRECİNİN ÇARPICI ÖYKÜSÜ. TÜRKLER,
İSLAMİYETİ DİN VE HİDAYET AŞK1YLA
KENDİLİĞİNDEN Mİ, YOKSA ARAPLARIN BASKl VE
ŞİDDETİYLE Mİ BENİMSEDİLER?
BELÇİKA GARI'NDAN KALKTI!
ASKERDEN KAÇARAK BELÇİKA UYRUĞUNA GİREN BAYRAM
BALKIS'IN "TÜRK İŞKENCE ODALARINDAN HİKAYELER" ADL1 KİTABI
AVRUPA'DA İKİNCİ BİR "GECEYARISI EKSPRESİ" OLAYIYARAH1.
SHP IL BAŞKANLARI ANKETI
NOKTA, KOALİSYON ORTAĞI SHP'NİN 52 İL BAŞKANINI
KAPSAYAN BİR ANKET YAPTI. HANGİ İL BAŞKANI
"OLAĞANÜSTÜ KURULTAYA HAYIR... KOALISYONA ŞARTU
EVET... KARAYALÇIN'A BİRAZ ZAMAN" DEDİ.
ANAP CADI KAZANI!
• ANAPTA PARTİ İÇİ MUHALEFET VAR Mİ?
• NOKTA, ANAP'IN BUGÜNE KADAR GİZLİ KALMIŞ "İÇ
ÇEÜŞKİLERİNİ", DIŞAR1YA YANS1MAM1Ş İÇ MUHALEFET GRUPLAR1N1
VE BUNLARIN KUÜSLERİNİ ARAŞT1RD1. UFUKTA ANAP'TA LİDER
ARAYIŞI VAR Mİ?
ANAYOL FORMÜLÛ BİTTİ, SONBAHARDA YENİ KOALİSYON!
• DYP TEMSİLCİLER MECLİSİ KULİSİ
• DÜĞÜN MÜ, YOKSA DYP'DE MUHAÜPTRANSFERİ Mİ?
ORHAN KEÇEÜ NE YAPACAK?
• NURETİN SÖZEN: "TAKIM TUTAR GİBİ PARTİCİUK ÇAĞDAŞ DEĞİL" •
EYLÜL'DE GEL!.. SOSYAt DEMOKRAT PARTİLER JÇİNDE ÇALKANTILAR
SÜRÜYOR. SOLDA BİRLİK YERİNE BULUŞMA ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE
KİMLER İSTİFA EDECEK • TIP DÜNYASINDA DA İSLAM TART1ŞMASI' •
SAĞLIK BAKANLIĞINDA BİR
BÜROKRAT • KÖY - KENT HALA
NEFES AL1YOR • SON "PRENS"
COŞKUN ULUSOY GİDİCİ Mİ? • AHİR
ZAMAN RİMBAUD'U • DÖNYA'DAKİ
SON GEÜŞMELER • NE NEREDE
J