23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3NİSAN1994PAZAR CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR GUNDEMDEKIKONU ONATKUTLAR DününDünyası12 Eylül sonrasınm sıkıntılı ve baskılı mart günlerinden biriydı. Halil Ergün'le birlikte göl kıyısındaki Kınk Çatal Lo- kantası'nda çok erken saatte sabah kah\ alümızı yaptıktan sonra benım iki kapılı, tank gibi 17 M Ford arabama at- layıp İznik'ten aynldık. Surlar içinde kalmayı başarmış bu harikulade güzel tarihi kentin kapısından çıkar çıkmaz yakın dağlardan birine vurduk. Hava karanlık ve kapah idi. Aşağılarda göl ve kent, sisler içinde hızla kayboluyordu. Ikimiz de suskunduk. Ordusunu yitir- miş yenik Romah komutanlardan ikisi gibi biraz şaşkın, biraz umutsuz, dağlar- da dolaşıyorduk. Nicedir yapmayı dü- şündüğüm İznik röportajı belki bir ba- haneydi. Daha çok Istanbul'un lağım kokulu Haliç'inden, kirli sokaklann- dan, kayıtsız insan yüzlerinden, para kazanma telaşı içinde sokaklan, cadde- leri. alanlan dolduran dehşet verici ka- labalığındun kurtulmak, temiz bir hava almak istemiş olmalıydık. Ama sis ıçindeki vadilere sıkışmış küçük köylerde, ormanlan çoktan yok edilmiş tepelerde. kurumuş dere yatak- lannda, henüz buğdaylann başlannı çı- karmadığı karanlık tarlalarda kent bizi izliyordu. Bir küçük yörük kızının çamurlu küçük ellerinde getirip bize sunduğu viğdemler ya da kavruk bir köylüyle pembe yüzlü kansının içirdiği bir tas ay- ran avutamadı bizi. "Mûşgüle'ye gidelim. Bir çay içe- riz..." dedi Halil. Müşgüle, ölümünden sonra kısa bir yazıyla anmaya çalıştığım Ismail Başa- ran'ın, İsmail Abi'nin köyüydü. Müş- güle'nin yetmişini aşmış köylü önderi ve şairi tsmail Başaran, daha ilk karşılaş- mamızda beni şaşırtmış, on yıl önce kö- vünde Sinematek şubesi kurmak üzere îstanbul'a gelip benimle nasıl tanıştığını anlalmıştı. Yaşar Kemal'den Ali Ozgen- türk'e. Ataol Behramoğlu'na kadar tüm sanatçı dostlanm onun da dostlanydı. Kısa bir sohbetten sonra. onun. gençlik yıllannda adi bir suçlan ötürü girdiği Bursa Hapishanesi'nde Nazmı'la tanış- mış olduğunu, onun etkilerini tüm bir ömür boyu taşıdığını öğrenmiştim. Halil'le birlikte yenidcn göl kıyısına indik. Kıyıyı Yenişehir yönünde do- landık. Büyük bır çınann yapraksız dal- lannı yolun üstüne eğdiği noktada sola. bir tepeye tırmandık. İyice tepeye yak- laştığımızda köy göründü. Bir kıyısında gene bir büyük çınar ve küçük bir cami bulunan alana geldiğimizde birkaç köy- lü karşıladı. "Hoşgeldin Haül İbrahim Abi" dediler. "Hoş bulduk. İsmail Abi köyde mi?" Bir an durakladı köylüler: "Köyde. Evde. Biraz keyfi yok." "Hayro- la?" dedi kaygıyla Halil. "Çok dayak yedi jandarmalardan" dedi köylüler. Evine gittik İsmail Başaran'ın. Sa- man balyalan. zeytin çuvallan ile dolu bir sundurmanın yanıbaşındaki küçük odada yatıyordu İsmail Başaran. Sa- yılar mı?" Güldü ve öksürdü. "Bu memleket kimsenin malı değildir. Kimseye teslim etmeyeceğiz. İsterlerse öldürsünler." Sankı yüreğimin üstünden ağır bir taş kalktı. İsmail Abi. acısına aldırmaksızın tütün ve kızlar üstüne şakalar yapıyor- du. Elini öpüp çıkarken arkamızdan seslendi' "Giderken Nazım'ın çınanna bakın. Kışın bile büyüdü..." Müşgüle köylüleri, Nazım'ın cenaze- sinın Türkiye'ye getinlmesi tartışmalan başlayınca, hemen göl kıyısına bir çınar fıdanı dikip hükümete başvurmuşlardı. "Nazım Hikmet altına gömülsün diye açılıyordu. Göl. pınl pınl. 'Dünün dünyası'na ait bu anılarla dolu saatler geçırdim. Önümde Stefan Zvveig'ın aynı adı taşıyan kitabı. Bütün gece Avrupa'da karanlığın ayak sesleri- nin duyulduğu yıllara ait izlenimlerini okudum büyük yazann. "... Vivana kahvelerinde çene çalan- lar, hatta bakanlıklardakiler. Nasyonal Sosyalizm'i "öte yandakiler'in bir iç işi sayıp Avusturya'ya hiç etkisi olama- yacağını sanıyordu. Halkın hemen hemen yansmı arkası- nda sürükkyen Sosyal Demokrat Parti ve dimdik örgiitü ayakta durmuyor muy- kallan birkaç günlük uzamış. göğsü hınltılı, acısı büyüktü. Bizi görünce zar zor doğruldu. "Hoşgeldin Halil tbra- hhn. Nasılsm? Arkadaşlar nasıl?" dedi. Sonra hiç duraksamadan. önemsiz bir şeyden söz eder gibi durumunu açı- kladı: "12 Eylül olur olmaz, önce gelip beni buldular. Memlekette ne oMuysa se- bebi benim diye. Hakları var. Her şeyin sebebi bizi/. Ayda bir gelip cektiler so- payı. Birkaç gün karakolda tuttular. Orada da eziyet ettiler." Bir an durdu. Gözlerinden parlak bır ışık geçti. "Akıllan sıra beni yıldıracaklar. Amma Müşgüle köylüleri müşgülden köyümüze bir çınar diktik. Onu burda is- teriz." 12 Eylül'den sonra vctkililer, çı- nann kesilmesi emrini vermişlerdi. Ama kesılen çınann köklerinden yeni dallar eskisinden de gür fışkınyordu. Göl kıyısına indiğımizde, beyaz ve taze çınar fidanının yanıbaşındaki kah- vede birerçay içtik. Keyfimiz yenne gel- mişti. Sırtımız sağlam bir ağaca dayalı gibi kurulduk iskemlelere. "Sana neden Halil İbrahim divorlar?" "Çünkü adımın tamamı öyle. Dede- min adı. Erzurum ve Sıvas kongreleri üyesi. Birinci Büyük Millet Meclisi'nde İzmit Mebusu Halil İbrahim Bey." Gökyüzü. ılkbahar rüzgarlam la du? Hıtler'in Alman Hıristivanlan, Hı- ristiyanlara açıkça cephe alalı ve Füh- rerierini İsa'dan daha yüce ilan edeli bcri, kiliseden yana olanİar sertçe karşı koymuyoriar mıydı? Fransa, İngiltere ve Milletter Cemiyeti, Avustury a'nın koru- yucusu değfl miydi? Mussohnı bile gü- vence vcrmemiş miydi? Yahudiler bile ta- salanmıyorlar, sınırın ötesinde aynı dil alanında doktorlann, avukatların, tiyat- ro oyunculannın ve bilginlerin hakları- ndan yoksun bırakılmaları olaylan. üc saat ötede değil de ta Çin'de geçiyormuş gibi rahat davranıyorlardı. Evlerinde ra- hat rahat otunıyor, otomobillerinde do- laşıyorlardı. Hem de Bu. daha çok sür- mez' özdeyişi herkesin ağzındaydı... Ah! Yaşama isteğinden gelen bu kendi kendi- ni aldatma..." Hitler'in, Nazi barbarlığı savaşının tam ortasında, 1942 yılının şubat ayı- nda Brezilya'da otururken umutsuzlu- ğa kapılıp kansıyla birlikte yaşamına son veren büyük Av usturyalı yazar Ste- fan Zvveig'ın "Dünün Dünyası" adlı bu kitabını ülkemizde "Bugünün Dünyası"- 'nı daha iyi kavramak için mutlaka okuyunuz. Fanatikgeçmış zaman öz- lemcilerinin hasta hayalleri, yoksul kit- lelerin çaresizliği ile birleşince ortaya nasıl bir canavar çıkıv ır daha iyi anla- mak için. Unutmayalım, Humeyni'nin mollalar rejiminin başlıca dayanağı. Tahran veTebriz'in kıyı semtlerinde ya- şayan yoksul gençlerden oluşturduğu. şimdi ellerinde Kalaşnıkoflar, altlan- nda Nissan PatroFlar, ortalığı haraca kesen devrım muhafızlandır. Mussoli- ni'nin dayanağı ise yoksul Güney'in kahverengi gömlek giydirilmiş yoksul gençleri. Sosyalizmin geniş ve yoksul emekçi ke>imlerine seslenen idealleri. dinin ya da ırkçılığın geçmişe dönük ideallen ile birleşınce ürküıücü cana- varlar çıkıyor ortaya. Bu kitabı ve Hitler Almanyası, Mus- solini İtalyası. Franko İspanyası. Sala- zar Portekizi, Humeynı Iranı. Kaddafi Libyası ile ilgili bulabildiğiniz tüm ki- taplan okuyun. Bütün bu kitaplarda. çok ilginç bır cümleyle karşılaşacaksınız: "O sırada kimse, onlann tüm ülke için ne derecede tehlikeli olabileceklerinin bilincinde de- ğildi. Herkes, onlan bir küçük fanatik grup sanıyordu. Ne olabileceklerini gör- düklerinde ise artık vakit çok geçti..." Telefonda Halil Ergün'e sordum: "Müşgüle'de, İznik'te kimler kazandı? Dunım nasıl?" Buruk bır sesle cevap verdr "Biz kaybettik. Otuz yıldır ka- zandığımız Müşgüle'de bile..." Acaba vakında yitirdiğimız büyük yazar lonesco'nun oyununun kaçına perdesindeviz? 'Gergedanlaşma'nın hangi noktasmda? Vc bırbırimize faks çekmektcn, yakı- nmaktan. ya da "Izlaşabilir miyiz?" avuntusundan başka ne yapıyoruz? Vaktin çok az olduğunun farkında mıyız? Çünkü. "Roma'nın güneşi battı. Gümimüz geçip gitti. Bulutlar ve tehli- keler gelebilir. Işimiz tamam..." ' 1 .TÜYAP Ankara Kitap Fuan' nda etkinlikler iki temel başlıkta toplanıyor: Edebiyat vetophjms^ âyasetalanı TLNA ERDEM İstanbulda tam 12 yildır sonbahar mevsimini bir kitap şenliğine dönüştü- ren TÜYAP Kitap Fuan, bu yıldan iti- baren başkentte ılkbahan bir kitap şöle- niyle karşılayacak. 9-17 nisan tarihleri arasında Altınpark Kültür Merkezi'nde düzenlenecek olan "1. TÜYAP Ankara Kitap FuarTnda iki yüzün üzerinde ya- zar okuyuculanyla buluşurken. yüz iki yazar. bilim adamı ve politikacı fuar kapsamında gerçekleştirilecek olan et- kinliklere katılacak. Yirmi yedi söyleşi, on beş panel ve iki konferanstan oluşan bu etkinliklerde "Çocuk ve Kitap", "Ne Yazıyorlar Ne- den Yazıyorlarr, "Medya ve Kitap", "Roman Nasıl Yazılmaz?", "Şürimizde Kuşak Farkhhklan", "Yakın Dönem Ö>kücülüğümüzM , "Anadolu'da Gülme- ce", "Yakın Tarihimiz ve Türk Romanı" gibi edebiyada ilgili başlıklann yanı sıra, "Atatürk ve Çağdaşlaşma". "AvTupa'- daki Türkiye ve Bolgedeki Konumu", "Bize Göre Demokrasi Olabilir mi?", "Oltadaki Balık Türkiye", "Atatürkçü Ohnak", "Eğitim ve Edebiyatta Köy Enstitüleri" gibi sosyo-politik konular da irdelenecek. 1. TUYAP Ankara Ki- tap Fuan' kapsamında aynca Uğur Mumctı "Ankara'nın Taşına Bak" başlıklı bir panelle, Nazrnı Hikmet ise Ayna Tiyatrosu'nun sahneleyeceğı "Muüu Ol Nazım" ısimlı oyun ile anıla- caklar. Ankaralılar'ın sabırsızlıkla bek- lediği bu şenlik üzerine fuann yöneticisi Deniz Kavukçuoğlu ile konuştuk: Gecikmiş bir girişim - Türkiye'deki yayınevlerinin büyük çoğunluğu İstanbuİ merkezli olduklan- ndan. bu > ıla kadar Ankara'da kitap fuan düzenlenmemişti. Bu yıl kitap fuannı An- kara"va da taşımay a karannızm gerekçe- si nedir? TÜYAP Kitap Fuan'nı 12 yıldır İstanbul'da yapıyoruz. Bu yıllar içerisin- de İstanbuİ Kitap Fuan çok görkemli coşkulu bir kitap ve kültür şenliği biçi- minde geçti. Bu coşkuyu Ankara'ya da taşımak istiyornz. Ankara'da kitap fuan açmamızın çeşitli gerekçeleri var. Bize göre aslında gecikmiş bir girişim bu. Ki- tap fuan geleneği daha önceki yıllarda yerleşmış olsaydı. Ankaralı kitapsever- ler için daha iyi olurdu. Ankara'nın Tür- kiye için sımgesel bir değeri var. Ankara başkent oluşunun yanı sıra modern Türkiye ve laik cumhuriyetin beşiği. Bu ülkede yaşayan insanlann farklı bir özen göstermesi gereken bir kent. Aynca bu kent, içinde çok geniş bir okur potan- siyelıni banndınyor. Hem üniversiteler kenti olmasmdan hem de bürokrasinin merkezi olmasından gelen bir özellik bu. 150 yayınevi ve yayın kuruluşu Geçmiş yıllarda kitap fuan kapsamı- nda düşünülebilecek birtakım iyi niyetli girişimler olmuş ama bunlann sonu gelmemiş, süreklilik kazanamamış. Biz önceki yıllarda yapılan bütün bu giri- şımleri olumlu adımlaT olarak nıtelendi- Fuann yöneticisi Deniz Kavukçuoğlu, yoğun bir katılım beklediklerini belirtiyor.(Fotoğraf: ALİ ESER) riyoruz. Bu tür çabalan saygıyla anmak gerekiyor. Ancak TÜYAP'ın !2 vıllık İstanbuİ deneyimi ve birikimiyle kitap fuannı Ankara'da farklı bir boyutta ger- çekleştireceğine inanıyoruz. Bu inançla ilk fuannua da 9 nisanda açıyoruz. Fua- ra katılım bizim açımızdan sevindirici. Yaklaşık 150 yaymevi ve yayın kuruluşu fuara katılıyor - İstanbuİ Kitap Fuan'nda panel, söyle- şi gibi çeşitli etkinlikler de gercekleştirili- yor. Bu etkinlikler Ankara'da da olacak mı? Evet, tstanbul'da olduğu gibi fuar içe- risinde çeşitli kültür etkinliklenmiz var. Hatta Ankara'daki fuann etkinlikler kapsamı, son İstanbuİ Kitap Fuan ile karşılaştınldığında daha da genış. Et- kinlikleri iki temel alanda değerlendır- dik. Edebiyat alanı ve toplumsal siyaset alaru. Örneğin "Edebiyat Sürgünleriv> , "Politikanuı Dili". "Türkiye'nin AVTU- pa'daki Konumu" gibi bölümlerimiz v ar. Bu etkinliklere yûzün üzerinde bilima- damı, yazar, gazetecı ve politikacı katılı- yor. Yirmi beşın üzennde söyleşi. on altı panel. iki konferans ve bırde Nazım Hikmet'in anısına bir tiyatro gösterisi var. Dilek Türkerin "Mutlu Ol Nazım" oyunu, fuar kapsamında 10 nisan pazar akşamı sahnelenecek. - İstanbuİ Kitap Fuarfnın yabancı ko- nuklan oluyor. Ankara'nın yabancı ko- nuklan var mı? Fransız kadın yazar Sylvie Germain, fuara konuk yazar olarak katılıyor. Ger- main'in, Türkçe'de Can Yayınlan'ndan çıkmış iki kitabı var: "Amber Gece" ve "Gecelerin Kitabı". Germain, felsefe öğ- renimi ve doktorası yapmış, görece genç yaşına karşın alü önemli ödüle değer bu- lunmuş ve Fransa'da tanınan bir yazar. Bir konuk daha bekliyorduk ama, uzun zamandır kendisinden haber alamadık. Cezayir asıllı Fransız yazar Assia Djab- bar. Cezayir'deki gelişmeler yüzünden kendisinın bazı korkulara kapılmış ola- bileceğinin düşünüyoruz. Çünkü kendi- si fuara katılmaya söz vermış olmasına rağmen altı haftadır haber ahnamıyor. Yine İstanbul'daki bir geleneğımizi sürdüyoruz ve yurtdışında başansmı kamtlamış bir Türk yazan konuk ediyo- ruz. Nedim Gürsel, Ankara Kitap Fn- an'nın konuğu. Bunun dışmda Anka- ra'daki bütün yazarlar konuklanmız. Aziz Nesin, Adalet Ağaoğlu, Şükran Kurdakul gibi savısız \azann imza gün- Fransız yazar Sylvie Germain leri olacak. İki yüzün üzerinde yazar katılımı bekliyoruz. Yazarlanmız gerek yayınevleri standlannda gerek Türkiye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Bir- liğj standlannda kitaplannı imzalaya- caklar. - Peki, İstanbulda her yıl fuara bir ana tema belirieme geleneği de Ankara'ya taşınıyor mu? Hayır. Fuann ana teması yok, ama et- kinlikleri çok geniş bir yelpazeye yaydık. Yani, örneğin bir "Laiklik ve Çağdaşlaş- ma" fuann ana teması olabilirdi. Çünkü bu başlığa iüşkin oldukça fazla etkinliği- miz var. Ya da "Atatürk Türkiyesi" baş- lık olarak seçilebilirdi. Çünkü bu konuy- la da ilgili birçok etkinlik var. Edebiyat ağırlıklı bir başlık da olabilirdi. "Günü- müz Türk romanı ve Türk öykücülüğü" gibi. Çünkü bu temalarla ilgili çeşitli et- kınliklerimiz var. Ama ilk kezdüzenledi- ğimız bir fuarda belli bir başlık koyma- dık. - İstanbuİ fuan çok sınırlı bir katılımla başlayıp yıllar içerisinde büyük ilgi gör- meve başladı. Ankara fuannın ilk yılında nasd bir katılım bekliyorsunuz? Ankara'da yoğun bir katılım bekliyo- ruz. Bizim ilk tahminlerimiz 9-17 nisan arası yüz elli binin üzerinde kitapseverin fuan ziyaret edeceğiydi. Fakat şimdi bu sayırun daha da üzerine çıkacağını düşü- nüyoruz; çünkü yeni göstergeler bu ha- beri veriyor bize. Fuan gerçekleştirirken çeşitli kurum ve kuruluşlann desteklerini gördük. Ön- celıkle Ankara Belediyesi bize önemli bir destek sağladı. Aynca Edebiyatçılar Derneği, Dil Demeği gibi kurumlann da desteğini gördük. Burada hepsine ayn ayn teşekkür etmeliyim. 9-17 nisan arasında yapılacak Etkinliklere 102 yazar katılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 9 nisandan 17 nisana kadar açık kalacak olan fuarda yaklaşık 150 bin kitap ser- gilenecek. Ankara Kitap Fuan et- kinlikleri çerçevesinde toplam 102 ya- zar, bilimadamı ve politikacı katılacağı 27 söyleşi. 15 panel ve 2 konferans ger- çekleştirilecek. Hasköy'deki Anfa Fuarcılık İşlet- meleri'nde düzenlenecek fuar etkinlik- lerinin ilk günü 9 nisanda saaı 11,00'de Sylvie Germain ve Nedim Gürsel'in katılacağı söyleşıden sonra saat 16.00 ile 18.30 arasında "Edebiyat Sürgünle- ri" konulu bır panel düzenlenecek. Pa- nele, Prof. Dr. Gürsel Ajtaç, Nedim Gürsel ve Ataol Behramoğlu katılacak- lar. Aziz Nesin Türkiye Yazarlar Sendi- kası standında kitaplannı ımzalaya- cak. Fuann ikinci günü, program 11. 30da "Yakm Tarihimiz ve Türk Ro- manı" başlıklı bir panelle başlayacak. Yılmaz Karako- yunlu ve Prof. Dr. Sina Akşin'in katılacağı top- lantıyı. Enıin Öz- demir yönetecek. "Laikli'k ve Çağ- daşlık" konulu panele Prof. Dr. Türkan Saylan. Prof. Dr. Tok- tamış Ateş ve res- sam Bedri Bay- kamkatılacaklar . Prof.Dr. Şerafettin Turan yönetecek. Adalet Ağaoğlu. ki- taplannı imzalayacak. Saat 17.30'da Ataol Behramoğlu'nun japacağı "Nazım Hikmet'i Anıyoruz"konuş- masından sonra Dilek Türker "Mutkı Ol Nazım" adlı oyunu oynayacak. 11 nisanda Prof. Dr. Faruk Şen ko- nuşma yapacağı toplantıdan sonra Türkiye Yayıncılar Birliği'nin düzenle- diği ödül töreni sırayı alacak. Saat 16.00 da Muzaffer İzgü. "Nasıl Baba Oldum?"başlıklı bir konuşma yapacak. "Şiirimizde Kuşak Farkhhklan" konu- lu panele Cahit Külebi, Ali Püsküllüoğ- lu, Ahmet Erhan'katılacakiar. Doğan Hızlan yönetecek. 12 nisanda 11.30'da "Badi ile Bidi" adlı masahnı Yücel Feyi- zoğlu okuyacak. Saat 14.00'teki"Mo- dern Kütüphanecilik ve Ev Kitaplan'* konulu konferansta. Prof. Dr. Tülin Sağlamtunç konuşacak. Saat 15.00'te Erhan Bener"Roman Nasd Yazılmaz?" başlıklı bırsöyleşi yapacak"Atatürk ve Çağdaşlaşrna"başlıkh konferansta Prof. Dr. Unsal Yavuz konuşacak. "Av- nıpa'daki Türkiye ve Bolgedeki Konu- mu" konulu paneli Türkiye Araştır- malar Merkezi düzenliyor. Hukukçu Emin Özdemir'in yazdığı "Oltadaki Balık Türkiye" adlı kitabm tanıtımı ve imza günü saat 17.00'de. "Ankara'nuı Taşına Bak" başlıklı gazetemiz eski ya- zan L'ğur Mumcu'yu anma toplantısı. İlhan Selçuk, Oktay Akbal. Ali Sirmen, Mustafa Ekmekçi. Muzaffer Erdost'un katılacağı panel, 16 nisanda saat 17. 00'de düzenlenecek. PENALTI Nedim Gürsel MEMET BAYDUR Cılız Karıncalar "Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi... Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun karde- şim. Bir değil beş değil milyonlarcasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin ve adeta mağrur koşarsın salhaneye. Dunyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içinde olup, deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak. yorgunsak, alkan içindeysek ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak, kabahat senin demeğe de dilim varmıyor ama, kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!" • Geçen pazardan beri Nazım Hikmet'in bu şiiri aklım- da, dilimde. Neden bilmiyorum. Okuyorum, olmuyor, bir daha okuyorum. Gene olmuyor. Baştan sona, sondan başa okuyorum. Şiirin adı: Dunyanın En Tuhaf Mahluku. 1949 yılında yazmış büyük şairimiz. Hapishanede. ikinci Dünya Savaşı bıttıkten dört yıl sonra. Geçen pazar gü- nünden beri bu şiir takıldı aklıma, gitmiyor, neden bilmi- yorum. Gerçek sanatçıların hiçbir zaman popülist, halk dalka- vuğu, beğeni okyaşıcı olamayacaklarının incecik ve acı bir alayla şiire dönüştüğünü gördüğüm için mi. bilmiyo- rum. Tüyler üpertici bir doğruyu, kalıcı bir sanat yapıtına dönüştürdüğü için mi, yazıldıktan kırkbeş yıl sonra bile değerıni, önemini, evrenselliğini koruduğu için mı, bil- miyorum. Yaşadığımız günlere cuk oturduğu için mi yoksa? Evet öyle. Umutsuz bir şiir midir Nazım'ın bu şiiri? Bana öyle gel- miyor doğrusu. Nazım Hikmet'in yapıtına açık kafa. açık gözlerle eğilirsek, onda umutsuzluğun zerresini olsun bulmak mümkün değildir sanki. Hüzünlendiği, öfkelen- diği. sıkıntıya düştüğü olur ama umutsuz değildir hiçbir zaman. Bu şiirin bir de Yves Montand tarafından söylenişi vardır plaklarda. Enfes bir yorumdur o. Dışlerinin ara- sından, fısıldayarak okur Nazım'ı Yves Montand. Öfke- den çok başka duygularla örülmüştur bu yorum. Mon- tand, Nazım'ın şiirini çok hafif bir sesle, bir kişıden başka kimsenin duyması istenmiyormuş gibi, kötü bir haberi, bastırılmış bir kederle birinin kulağına fısıldar gibi okur. Bütûn yeryüzünı'i kaplayan bir fısıltı-çığiık'adönüşür şiir. Bütun büyuk sanatçılarda olduğu gibi sözünü sanatına geçıren bir insanın işi olur çıkar. Kabahatin çoğu şiire ve elbette Nazım'ın şiirine uzak duran kardeşlerımizindir. .Gecenlagie bigjvazımda yazar sözünü çirmeye çauşırken zamana yetişıyorsa (bazen onu geri- de bıraktığı da olur) yapıtı ıster istemez dunyanın ger- çekçi bir yansıması olacaktır. diye yazmıştım Okuyucu bu durumu, o yazarın biçemı olarak algılar. Okurların tü- münün aptal ve anlayışsız olduğunu söyleyemeyeceği- miz gibi hepsinin akıllı. külyutmaz ve algılama yetenek- leri gelişmiş kişiler olduğunu söylemek de mümkün de- ğildir. Yazarından daha iyi birçok okur tanıdım ben, öte yandan midye gibi, serçe gibi, balık gibi yazan yazarlara benzer okurlar da az değıldi hani. Nazım'ın şiirinden yola çıkıp nelere geldik! Bu sıkıntılı günlerde, dunyanın en tuhaf mahlukatı ile kuşatılmış- ken, başkentin sığ, biçımsel ve içi boş güzellikleriyle avunan insanlarının havasını ister istemez solurken. bir başucu kitabımda bakın neler çıktı karşıma! Melih Cevdet Anday, bu büyük sanat ve kültür insanı- mız Yiten Söz adlı kitabının iki yüz dördüncü sayfasında her zamanki gibi meselenin yüreğine, okurunun da aklı- na dokunuyor olanca ustalığıyla. Yoksulların politik yanılgıları, kendilerine yakın duran partileri boşlayıp, düpedüz onları sömürmeye hazır si- yasal örgütlere yazılıp, oy vermelerinin nedenleri üstü- ne okuyanı düşündüren bu yazısında Sayın Anday, hal- kın kendi çıkarlarını düşünemediğini, böylece toplum yönetiminde kendine düşen görevi yerine getirmediği- ni, hiç olmazsa ağırlığını koymadığını söylüyor haklı ola- rak. Şöyle sürüyor yazı: "Bozuk düzenden halkı suçlamanın yaygınlaştığını söyleyebiliriz. Bundan çekinmemeli, korkmamalı; çün- kü halkı pohpohlamanın halkçılıkla bir ilintisi yoktur, ola- maz. Tam tersine. bu tür pohpohlamalar, karşı-halkçı düzenlerin başlıca yöntemlerindendir. Halkı tabulaştır- manın en büyük kötülüğü de halka dokunur: kendi değe- rini büyütür halk bu durumda, geri kalmışlığının bilinci- ne varamaz, nasıl gördüyse öyle sürdürmenin doğrulu- ğuna olan inancını pekiştirir; kendini aşma, gelenekleri, görgüleri içinde bir seçme yapma. çağa ayak uydurma gereğini duymaz. Eski, batmış bir kötü düzeni edilginliği ile beslemiş olduğunun ayırdına varamaz; kısacası, on sekizinci yüzyılda. Batıda söylendiği gibi layık olduğu düzene kavuşur." Sayın Anday, bu satırlardan sonra derinlemesıne bır aydın eleştirisine gecerek unutulması mümkün olma- yan sorular soruyor okuruna. Yiten Söz'ü okuyun, sözün yitmediğini göreceksiniz. llkyazın ilk günlerinde sonbahara hazırlanıyor sanki ülkemiz. 1980'lerde tezgahlanan bir acıklı güldürünün son perdesi açıldı açılacak sanki. Ama umutsuzluk be- nim iş alanıma girmez. 1994 yılının bu mart sonunda se- kiz yüz küsur yıl önce ölmüş bir insanın yazdıklarına bakıyorum Sabahattin Eyuboğlu'nun çevirisinden: ömer Hayyam ne demiş? "Biz aşka tapanlarız, Müslüman değil; Cılız kanncalarız. Süleyman değil: Biz eskiler giyen benzi soluklarız; Pazardasırmasatanbezirgândeğil.'' Hüseyin Yüce'nin naifresimleri Mazhar Zorlu Sanat GalerisVnde KültürServisi - Ressam Hüseyin Yüce'nin sergisi İzmir Mazhar Zorlu Sanat Galerisi'nde 9 nisana kadardevam ediyor. 1928 doğumlu Yüce. Kütahya'da küçük bir köyde yaşamını sürdürüyor. Doğduğu kö\ le bağlarını koparmayan \e naif resimde kendine özgü ustalıklan olan Yüce'nin resimleri, gerçek halk sanatından izler taşıyor. Naif. resmin kurallanndan sayılan saf ve kendiliğinden tarzlanna istcr istemez bağlı kalan sanatçı. yöresinin çağın fabrikalaşmaolgusundan uzak olması nedeniyle resminı bozmamış ve geliştirerek bugüne taşımış. Kişisel sergilerinin yanı sıra yurtdışı ve yurtiçi karma sergilere katılan sanatçı "Devlet Resim ve Heykcl' sergilerinde iki kez ödül aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle