Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURIYET 3NİSAN1994PAZAR
10 PAZAR KONUGU
Seçim bitti, ortahk tozdumanSUNUŞ:27 Mart seçimlerigeridekaldı. RP, büyük
şehirlerde belediyeleribüyük ölçüde aldı. D YP ve
ANAP, ilgenelmeclisiseçimlerinde başa baş duruma
geldi. SHP, seçimlerde en çok oyyitirenparti
görünümünde. MHP, oy oranını arttırarak dikkatleri
üzerine çekti. Yerelseçimler öncesi, hukukçular ve
siyaset bilimcilerinin yaptıkları süreklibir hatırlatma,
buSeçim Yasası'nındeğiştirilmesigereğiydi. Buna
gerekçe 4e, az oranda oy toplamayı başaran birpartinin
bile buyerelseçimlerden galip olarak çıkması olası-
lığıydı. Seçimler biîtikten sonra RP, yüzde 18.7'lik oy
oranıyla İstanbul, Ankara, Diyarbakırgibi büyük
illerde belediyelerialdı. Ardından da, oy verümesi
sırasında ve oylann tasnifınde çeşitlihileleryapıldığı
savları ortaya atıldı. Toz dumandan gö'zgözügö'rmez
durumagelen bu siyasal ortamda bundan sonraki
olasıhk senaryolarını, demokratikleşme sürecinde
kaydedilen son aşamayı, siyasalpartilerinfınansmamnı,
RP'nin büyük seçimlerdekibaşarısınayolaçan sosyal
yapıyı, Boğaziçi Üniversitesisiyasalbilimler uzmanı
Prof. Ersin Kalaycıoğlu ile konuştuk.
Söyleşı LeylaTavşanoğlu Konuk Prof.ErsinKalaycıoğluBoğaziçi Üniversitesisiyasalbilimleruzmanı
s izce son yerel seçimlerde RP'-
nin başansı gerçek bir seçim ba-
şarısı tm, yoksa bu başan büyük
ölçüde seçim sistemine mi bağh?
KALAYCIOĞLU - Bence
burada RP'nin önemli bir başa-
nsı var. Çünkü 1989 seçimlerin-
de alnuş olduğu yüzde 9 küsurluk oyu, bu
kez yiizde 19 civanna çıkarmış durum-
dadır. Bu da labii nereden baksanız
başandır.
Bu arlışta rol oynayan unşurlann neler
olduğunu bilebilmek için kişi düzeyinde
seçim sonrası araştırma gereklidir. Bu
araşürma henüz yapılmadığı için de kesin
yanıtlan bilmiyoruz.
RP'nin bu başansım, RP'nin en modern
ve en kurumsallaşmış siyasal parti olması-
na bağlıyorum. Türkiye'de planlı. belli bir
program dahilinde ve sistemli olarak
çalışıp oy toplayacak bir mekanizma ya-
ratmış olan tek parti RP'dir. Bu seçim-
lerde ilginç bir şey oldu. RP, kapı kapı do-
laşma üzerine kurulu yöntemini daha
yaygın olarak kullandı. Ve o tarihte İs-
tanbul Belediye Başkanı adayı olan Recep
Tayyip Erdoğan "Ben futbolcuyum. Fut-
bolda saha markajı ve ovuncu markajı
vardır. Biz bugünkü koşullarda ovuncu
markajına ağırlık veren bir strateji izlivo-
ruz. Bunda da başanlı oiacağnnızı umuyo-
nız" dedı. Sanıyorum. kapı kapı do-
laşmak suretiyle seçim propagandası yap-
mak. bu yolla seçmeni etkileyerek oy top-
lamak yöntemini kullanarak RP başanlı
olmuştur. Bu yönteme İngilizcede "politi-
cal canvasing" deniyor.
Aynı zamanda RP, parti olarak, seçı-
min kampanya dönemiyle smırlı kalma-
yan, seçimin oy verme aşamasıru da içe-
ren, sandık başlannda bulunma, sandık
başlanndaki kişilere çeşitli yardımlar yap-
ma uygulamasına gitmiştir. Bu. seçim biti-
minde oylann sayımı sırasında devam et-
miştir. Anladığım kadanyla seçmen kü-
tükleri resmen ilan edilinceye kadarda RP
mevcuttur. Oysa diğer partilerin hiç biri
mevcut değildir.
Yani seçim günü dığer partilerin büyük
ölçüde bu işi devlete havale etmiş olmalan
ve sandık başlannda bile doğru dürüst
temsilci bulunduramamalan, adaylannın
aleyhine olmuştur.
- Sizce, diğer partilerin bu tutumları bir
RFnin
seçim
taktiği
Almanya
patentli
beceriksizlik göstergesi midir?
KALA YCIOĞLU - Sadece siyasi bece-
riksizlik değil, aynı zamanda yeteneksizlik
göstergesidir. Bu, partilerin lider kad-
rolannın, ellerinde bulunan insan malze-
mesini kullanma yeteneksizliğini. aynca
da bu partilerin kurumsallaşmamış oldu-
ğunu gösteriyor. Ben bu partilere
baktığım zaman, onlan daha çok küçük
kasaba kulübü havası içinde görüyorum.
RP, sanıyorum Almanya'daki yakı-
nlanndan da etkilenerek, modem bir parti
teşkilatı nasıl kurulur, nasıl yönetilir ve bir
seçim kampanyası nasıl düzenlenir, nasıl
bitirilir, sandık başında nasıl durulur ve
sonuçlar tescil edilinceye kadar nasıl izle-
nir; çok başanh bir biçimde Türkiye'ye ge-
tirip uygulayabilmektedir.
Partilerin kendi örgütlerini adam etme-
leri lazımdır. Ya onlar da modern organi-
zasyona geçeceklerdir ya da bundan sonra
daha çok seçim kaybetmeye devam ede-
ceklerdir.
Esas temel unsur, burada seçim kam-
panyası yürütmedeki başan farkıdır.
Buna karşılık RP Adana'da, İçel'de,
Çukurova'da yok. Bursa'da RP güçlü de-
ğil-
- Bu sizce nereden kaynakhuuh?
KALA YCIOĞLU- Anladığım kadany-
la ellerindeki olanaklar İstanbul, Ankara'-
ya yüklenmeye ve bazı küçük illerde, özel-
likle Orta Ana,dolu'daki illerde güçlenme-
lerine yetecek güçte. Ama bugün geldikleri
noktadan sonra elde edecekleri yeni rant-
lar ve olanaklar onlan Türkiye çapında
bir organizasyona götürecektir. Diğer
partiler o organizasyonu beceremezlerse
alanı tamamıyla RP'ye terk edeceklerdir.
Diğer partilere bu modernlik dersini
RP'nin vermiş olmasını ben çok ilginç gö-
rüyorum. Çünkü anti-modern ideolojik
bir retorikle ortaya çıkan bir partinin, mo-
dern retorikle ortaya çıkan alaturka parti-
lere karşı zafer kazanması bence ilginç bir
siniklik örneğidtr.
Bunun, Türkiye açısından dikkatle iz-
lenmesi gerektiği kanısındayım. Türkiye'-
ye son zamanlarda bir çok yenilik radikal
sağdan gelmeye başladı. Yenilikçi olduğu-
nu iddia eden sol ise Türkiye'de yenilikçi
olmaktan çok, daha çok muhafazakar bir
özelliğe doğru gitmeye başladı. Burada
RP'yi adeta bir "yeni sol" olarak gör-
mekteyiz.
Bunun yanı sıra yerel koşullann, RP'-
nin yoğun kampanya yapürdığı bölgeler-
de kendi lehine olması da önemli bir etkide
bulundu. Yerel koşullar bu kadar elverişli
olmasaydı adam adama markaj da işe ya-
ramayabilirdi.
- Yani şöyle bir şey söyleyebihr miyiz?
tstanbul'a, Ankara'ya Doğu'dan bu kadar
büyük göç olmasaydı; İstanbul'da 50 tane
küçük Kastamonuya da 15 tane küçük Er-
zurum ya da daha başka küçük kentler
oluşmasaydı RP bu başanyt elde edebitir
nüydi?
KALAYCIOĞLU - Çok zor olurdu.
Çünkü kendi temsilcilerinin de, örneğin
sayın Abdurrahman Dilipak'ın da ifade-
siyle "RP, ter ve tezek kokuluların partisi."
Ter ve tezek kokulular fazla etrafta olmaz-
sa bu partinin iyi bir performans vermesi
mümkün değil. Koşullann da ona elverişli
hale gelmiş olması lazım.
Bunun başında gecekondu olayı gel-
mektedir. İstanbul, Ankara'da mevcut.
Yalnız bunlann sadece kampanyanın iyi
organize edilmiş olduğu yerlerde çalıştığı-
na dikkat cekmek isterim. Çünkü olay sa-
dece gecekondu olsa, aynı olayın gecekon-
du olan her yerde tekrarlanıyor olması
lazım. Oysa gecekondu olan heryerde tek-
rarlanmadı. Büyük bir göç dalgası Ada-
na'ya da gitmiştir. Ama burada RP'nin
performansı iyi değil.
Erdoğan onlara yakm geliyor
RP. buradaki gecekondulara bir şey ve-
rebilecek bir parti olarak algılanıyor.
İstanbul'daki adayına bakın. Devlct ara-
zisini. hem de ormanı gasp etmiş, ağaçlan
yok etmiş, başkasına satmış. Bu, gecekon-
duda yaşayan insan için, gecekonduda ya-
şamayandan farkb kültürel ve siyasal an-
lamı içeren bir olaydır. Buradaki şahıs,
Recep Tayyip Erdoğan'da, kendisinin
yapmayı arzulayıp da
yapmayı ya da ulaş-
mayı beceremediği yere
ulaşmış insanı gör-
meİctedir.
Seçim araşürmalan-
ndaki bulgulardan bir
tanesi. seçmenlerin.
kendileri gibi olup da
kendilerinin ulaşmayı
arzuladığı bir yere
ulaşmış olan insanlara
oy verdiğini gösteriyor.
Orneğin köylü, Süley-
man Demirel'e oy yeri-
yor. Ya da Turgut Özal
aynı tür bir olay.
Tayyip Erdoğan ise
gecekondudaki insanın
yakınlık duyup oy ve-
rebileceği bir tip. Üste-
lik kendisinin, bu işten
dolayı suçlu bulunması
ve cezaya çarptınlması-
na karşı da "Ben bu ka-
rarı tanımıyonun" biçı-
minde karşı durması da
kendisinin güçlü, ger-
çekten bu insanlan ko-
ruyabilecek yetenekte
olduğu. devletin kendi-
sini durduramayacağj.
dolayısıyla gecekon-
dularda istediği gibi at
oynatabileceği izlenı-
mini başanyla vermiş-
tir.
Burada. devlete de
kafa tutan, adalet siste-
mini hiçe sayan, buna
rağmen kendisine bir
şey yapılamayan, gece-
kondulann bir tür ha-
misi olabilecek bir kim-
se imajı ortaya çıkıyor.
Siz de buna oy veriyor-
sunuz. Sultanbeyli olayında gazetelere
yansıdığı kadanyla bildiğimiz bir özellik,
Türkiye'de yaygın olan bir mekaruzmanın
(buna biz teknik olarak patronaj mekaniz-
ması diyoruz) varlığı. Bunu şöyleanlatabi-
liriz: Bir yanda güçlü. başka insanlan ko-
ruyabilecek, onlara birtakım olanaklar ve
birtakım çıkarlar sağlayabilecek bir kişi ile
bu kişinin yanında güçsüz, bu imkanlann
hiç birisine sahip olmayan, fakat olmak is-
teyen bir diğer kişi arasında kurulmuş özel
bir ilişki var. Bu, Türkiye'de daha çok Do-
ğu'da ağalık ilişkisi olarak görülüyor. Ör-
neğin Kasım Küfrevi Ağn'dan milletvekili
seçilmekteydi. Çünkü o bir patrondu.
Şimdi bu patronaj ilişkisi kente, gece-
kondu ortamına nakledilmiş durumda.
RP, Sultanbeyli'de bu tür bir patronaj iliş-
kisi kurmuş gibi gözükmektedir.
Bu patronaj ilişkisinin getirdiği destek
sonucunda Sultanbeyli gibi yerlerde RP'-
ye olan yakınlık artacaktır. Zaten gece-
kondulaşma olayının artacağını gösteren
işaretlerde var. Bu, tabii sadece RP'ye iliş-
kin bir ilişki değil. Bunu daha önce SHPde
kullanmaya çalıştı.
İstanbul'da. özellikle SHP ve DYP. se-
çıme sadece adaylanyla girmiş gibi gözü-
küyorlar. Sayın Dalan, İstanbul'da ken-
disinin DYP örgütü tarafından desteklen-
mediğini belirtti. Ortada. parti teşkilatıyla
aday arasındaki çelişki ve parti teşkilatının
çalışmaması var. Aynı olay SHP için de
sözkonusudur.
ANAP örgütünde böyle bir sorun ya-
şanmadı. Yalnız orada da aday ne derece
Partilerin harcamalan
kısıtlanmalı. Kapı kapı
dolaşıp para veremesinler.
Bu bir tür, parayla oy satın
almaya benziyor. Ya da
birtakım şirketlerin
uçaklanyla oradan oraya
gezemesinler. Belli
miktarlann üzerinde bağış
aldıklannda bunu tescil
ettirsinler.
ANAP'lıdır; onunla ilgili büyük bir soru
işareti ışin başından beri vardı.
Bu seçimler sonunda. medyanın bir se-
çimde ne derece etkili olduğu üzerinde
araştırma yapmakta da bence >arar var.
Burada televizyon ne derece önemlidir?
Ciddi olan bu nokladır. Bu seçim kam-
panyasinda televizyon bir ölçüde yenil-
mıştir.
- Sasıl oldu bu?
KALA YCIOĞLU - Tayyip Erdoğan'a
televizyondan bu kadar yüklenilmesine
rağmen ya da yüklenildiği için RP ka-
zanmıştır. Bunun araştınlması lazım. Seç-
menin gözünde devlet hazine arazısinin
gasp edilmesi ve bunun özel şahıslara ve-
rilmesi. tüyü bitmemiş yelimin hakkının
çahnması olarak algılanmıyorsa ya da bu
algılansa bile sorun edilmiyorsa o zaman
"bu, devlet arazisinin üzerine orurdu" diye
KALAYCIOĞLU - Türkiye'de temel
ağırlık. genel bir sol-sağ yelpazesi olarak
bakarsanız, eskiden CHP ve AP, daha ön-
ceden de DP arasında bir noktadaydı. Bu
iki parti Türkiye'deki siyasal platformu
belirliyordu. Bugünkü ağırlık, sanıyorum
DYP ve ANAP'la MHP'nin arasında bir
noktaya ka>mış durumda. Bu da Tür-
kiye'nin hem ıç hem dış politika gündemi-
ni ileride belirlemeye başlayacak. Böylece,
hem iç hem dış politika çözümlerini şahin-
lerin etkilediği bir dönemin artarak sür-
mesini beklememız mümkün.
Türkiye, şoven ve aşın milliyetçilik un-
surlanna dayanan, Türk ulusunun
sınırlannı Misak-ı Milli'yle değil de, nere-
de Türk varsa onunla tarumlayan bir mil-
liyetçiliğin egemenliğine gırecek olursa ge-
rek Ortadoğu, gerek Kafkaslar. gerekse de
Balkanlar'ın dengesinin büyük ölçüde de-
7970'lerdekioynmlarageridönebiliriz
efah'ın 'SA' kılıklı gayretkeşlerini kontrol etmesi gerekiyor.
Aksi halde bundan sonraki genel seçimde büyük bir oy
kaybına uğrayabilir. Ancak bu becerilemezse o zaman
sokakta özellikle hanımlar saldınya uğrayacaklar.
kampanya yapmanızın. aleyhinde rol o>-
nadığını söylemeniz zordur. Daha da po-
püler duruma getirmiş olması olasılığı var.
- Peki sizce bu, orman kanunu zihniyeti
değil mi?
KALA YCIOĞLU - Bir ölçüde öyle ta-
bii. Ama Türkiye'nin bir numaralı sorunu
adalet sistemindeki çöküştür. Türkiye'de
adalet sistemi bugün insanlara koruma
sağlamıyor. Ne şahıs olarak sizi koruyor.
ne şahıs olarak sizi başka şahıslardan ko-
ruyor ne de şahıs olarak sizi devletten ko-
ruyor. O zaman da sizi koruvacak patron-
lar ortaya çıkıyor. Devlet. hukuk sistemin-
de yapacağı değişıkliklerle adalet dağı-
tmayı beceremezse bu patronlann etkisi
artacaktır. Patronlar arttığı zaman da bu.
RP olur ya da İtalya'dakı gibi mafya olur:
fark etmez. Birileri çıkar. insanlanjconır.
O zaman insanlar yasalan kendi ellerine
almaya başlıyorlar. O zaman da adam.
hırsız sandığı birini yakala>ıpçarmıha ge-
riyor. Bu adamı karakola, mahkeme gö-
türmüyor; savcılığa şikayet etmiyor. Çün-
kü savcılıktan, karakoldan ya da mahke-
meden hiç bir şey çıkmayacağına inanmış.
İnsanlan bu inançla yaşatmamalısınu..
Yaşatırsanız, o zaman patronaj mekaniz-
malan kurulur. Buna da engel olamaz-
sıntz. Siyasette de, doğada olduğu gibi va-
kum yoktur. Mutlaka birısi gelir. o boşlu-
ğu doldurur. Bu kez RP girdi. Ama yann
bu RP de olmayabilir. Aynı işi, gecekondu
mafyasının örgütlediği bir parti yapabilir.
- Sizce bu yerel seçimlerin ardından orta-
ya çıkan siyasalplatform nedir?
ğişmesi beklenmelıdır. Türkiye">e bakan
ülkeler de bunu ciddijetle düşünmelidir-
ler. Aynı zamanda Türkiye'nin
sınırlannın değişmesi de beklenmelidir.
Ben. şovenierden farklı olarak. bu
sınırlann bü\üyeceği değil, küçüleceğin-
den korkanm. Statükodan aynlalım. re-
vizyonist olalım derseniz. bu. o zaman
Sevr'in bize uvgun gördüğü sınırlara da
çekilelim. anlamını taşır.
- RP, anti-sistem bir parti olarak güçlen-
di. Bundan sonrajansı ne olabilir?
KALAYCIOĞLU - Batıda anti-sistem
partiler ne derece güçlü olurlarsa olsunlar
hiç bir zaman iktidara dahil edilmemişler-
di. Ovsa biz 1970'lerde MSF>i iktidar or-
tağı yapmıştık. Bu önemli bir fark. Batı'-
daki demokrasilerde önce. demokrasiye
bağlı olan siyasal partilerin üzerinde an-
laştıklan yasalar ve temel kurallar söz ko-
nusudur. Bizde ise bö>le bir mutabakat
yok. Bugün biz hala Seçim Yasası'nı
tartışıyoruz. Anti-sistem partileri ödüllen-
yalım" demeleri lazım. O anayasayla bir-
likte bir siyasal partiler ve seçim yasası da
gerekli. Ama aslında bir siyasal partiler
değil, partilerin fınansmanı yasasına ihti-
yacımız var. Partiler bu paralan nereden
alıyorlar ve nereye harcayabilirler? Bunu
düzenleyen bir yasa olmalı.
- RPörneğine dönersek... Sizce RPadam
adama markuj stratejhi güdebilmek, bunca
armağan dağıtabilmek, bunca para harca-
yabilmek için buparalan nereden buldu?
KALAYCIOĞLU - Bunu bilebilmek
mümkün değil. Bu benim işim de değil.
Partiler Yasası'na bakın. Bazı kurumlar
vardır, partileri denetlerler. İşte bu para-
lann kaynağını bu kurumlann bulması
lazımdır. Bu konuda bir bulguya sahip de-
ğillerse bu bulgunun üretilmesi için gereği-
ni yapmak zorundalar. Bunu yapmıyor-
larsa onlann sorunu.
Altın bilezikler!
- Tayyip Erdoğan TV'de, bu paralann
kaynağı kendisine sorulduğunda, " Yandaş-
larınuz bize vardım olarak altm bilezikle-
rıni. yüzüklerini verdi" dedi. Sonra da altın
bir çocuk bileziği çıkartp, belediye başkanı
olduğunda bunu karşısına asacagını söyle-
di. Sizce bu altınlar bu harcamalan karpla-
maya yeter mi?
KALAYCIOĞLU - Tabii ki yetmez.
Eğer kendilerini destekleyen kitlelerin
mali yardımıyla bu büyük olanaklan elde
ediyorlarsa onlan destekleyen kitlenin
Koç'lar, Sabancı'lar. Eczacıbaşf lar oldu-
ğunu düşünmek lazım. Ama oralardan oy
almıyorlar. Bunlara oy veren kitle, Türki-
ye'nin en düşük gelire sahip olan. yaşam
koşullan bakımından en mütevazı olan
kesımleri. Bunlar bu kadar parayı nereden
çıkarabilirler? Bu mümkün değil. Başka
amaçlarla toplanan paralar bu işe har-
canıyorsa, bağışlar gibi, o da ayn bir mese-
ledir. Araştınp bul-
mak gerekiyor. Parti-
ler Yasasf nda bunun
da nasıl yapılabileceği
yazılı. Bu uygulan-
mıyorsa, bunu uygu-
lamayan mercilerin
doğrudan doğruya
suçu vardır.
Bu paranın nere-
den geldiğini bilemi-
yoruz. Bu sadece RP
için değil, diğer parti-
ler için de söz konusu.
Bütün partiler açık
olmalı. Ben, seçmen
olarak oy verirken
hangj partiyi kim pa-
rasal olarak destekle-
miş. bunubilmeliyim.
Partilerin harcama-
lan kısıtlanmalı.
Kapı kapı dolaşıp
para veremesinler. Bu
bir tür, parayla oy
satın almaya benzı-
yor. Ya da birtakım
şirketlerin uçaklany-
la oradan oraya geze-
mesinler. Birtakım
kimselerden belli
miktarlann üzerinde
bağış aldıklannda
bunu tescil ettirmek
zorundadırlar. Şu
anda yasaya göre 50
milyon sının var.
-RP,"AdilDüzen"
slogamnı kuUamyor.
Orman ya da arazi
yağmalamakla suçla-
nan bir kişi adildüzeni
ne kadar uyguhyabi-
Sr?
KALAYCIOĞLU
- Bence burada RP
tek başına ele ahnmamalı. Orman Bakanı
hakkında a>nı türden ciddi suçlamalar
var. O yapar da onun yanına kalır gıbı bir
izlenim doğarsa vann siz hesapedin. Baş-
bakan hakkında, Kilyos'taki bir arazi do-
layısıjla Nurettin Sözen'in ortaya attığı
ciddi iddıalar var. O da birtakım şevler
yapmış da vanına kalmış gibi görünüyor-
sa, neden RPyapıpda yanına kalmasın? O
zaman RP'yi diğerlerinden ayıran ne?
- Burada birfark olabUmeîi. Yağmadan,
talandan bıknuş olan halk, göründüğü ka-
danyla '"adil düzen" sözü verenpartiye oyu
veriror...
KALA YCIOĞLU-O belli değil. RP'ye
oy verenler, gecekondulannı korumak ve
o gecekondulara iyi hizmet sağlayacağını,
bu patronaj mekanizmalannın konulması
sayesinde bu hizmetin güçleneceğini dü-
şünen kimseler olabilir. O kimselerin gö-
zünde, bu yapılmış talanın gayri meşru ol-
duğunu gösteren hiç bir şey yok. Dola-
yısıyla bundan bıkmış olan insanlann.
dıren kurallar uygulamaya başlarsanız. o özeîlikle İstanbul'da gi'dip RP'ye ov ver-
zaman demokrasıyle Rus rulet. oy- m
i ş o
lacaklarını ben teorik olarak düşüne-
b b D l l b d b önars.nız. Tabanca birdenbire patlıyor. m ı y o r u m . D o ıa y l S ıyl;
Ama biz patladıktan sonra fark ettık, o da l a n d a t e r n i z l i g i
j ;
başka mesele. Yeni kurallan oluşturmanız - - -•-ş
lazım. Ama 1982 rejiminı değiştirerek
oluşturmanız lazım. Öyle bir şekilde değiş-
tireceksiniz ki hiç olmazsa demokrasinin
temel unsuru olan ana partilerin üzerinde
tamamıyla uzlaşacaklan biranayasa bula-
bilmeniz gerek. Daha sonra, demokrasi-
nin anayasası çevresinde uzlaşmış siyasal
partilerin "gelin bu anayasayı uygula-
ş
burada ben, ön
p g k a n i
s.nda deği-
lim. Aynca din konusunda da bu partiler
arasında çok önemli bir fark yok gibi gö-
rünüyor. Örneğin DYP'nin uzun süre li-
deri. daha önce AP'nin lideri olan Demirel
şu anda cumhurbaşkanı. Köprü dergisin-
de çıkan birtakım yazılan ve röportaj-
lannı okursanız, RP çizgisindeki herhangi
bir siyasal liderden daha farklı bir izlenim
mi doğar sizde, merak ederim. Bir çok
DYP ya da ANAP adayının tarikatlarla
bağlantılan var. Din sadece RP'nin kul-
landığı, dığer partilerin kullanmadığı bir
unsurdur.
Ama diğer partiler dinin yanında libe-
ralliği, başka unsurlan da kullandıklan
için fazla göze batmadılar. RP ise tama-
mıyla dinı kullandığı, bir de şeriat düzeni-
ni getireceğıni söylediği, bir adım daha
fazla attığı için ciddi bir tehdit oluşturu-
yor. Bir de insanlann yaşamlannı derin-
den etkileyecek adımlan atma eğilimi var.
Seçimlerin hemen ertesi günü, RP'nin
kontrol edemediği bir tür genç gayretkeş-
lerin. yüzde 18.7'yle Türkiye'nin bütün
kurumlannı ele geçirmişler gibi sokaklara
dökülüp ona buna saldırmalan olayı söz-
konusu. Bu biraz, Hitler'in SA'lannın
davranışlarını anımsatıyor. Bu tür bir izle-
nim daha yaygınlaşırsa İstanbul'da ciddi
gergjnlikler sözkonusu olmaya başlar.
- Ikinci önemtigeBşme ne olabihr?
KALAYCIOĞLU - Sanıyorum, İstan-
bul'da RP'nin gösterdiği bu başandan yü-
reklenen, RP'ye sempati duyan, ama RP
tarafından denetlenmeyen, hatta RP'nin
tamamıyla dışında olan birtakım parti dışı
güçler İslamcı bir hareket yaratmaya giri-
şebilir. Türkiye'de bu tür bir hareket bu-
güne kadar olmamıştır. Türklerin ya-
şadığı başka bir bölgede, Almanya'da ise
böyle bir hareket var ve belki de teşvik edi-
liyor. Alman hükümeti bu hareketi biliyor
ve zannedersem de yüreklendiriyor. Çün-
kü sanıyorum. Alman dış politikası Türki-
ye'nin AB dışında kalmasını öneriyor. O
açıdan bakıldığında bugünkü seçim zafe-
rinden Almanya'nın da nasibini almış ol-
duğunu sanıyorum. Almanya, Türkiye'yi
diğer AB üyesi ülkelere ne konumda gös-
termek istiyorsa Türkiye bugün o konuma
geldi. RP'nin, SA kılıklı gayretkeşlerini
kontrol etmesi gerekiyor. Aksi halde bun-
dan sonraki genel seçimde önemli bir oy
kaybına uğrayabilir. Ancak bu becerile-
meyecek olursa o zaman şöyle bir durum-
la karşı karşıya kalacağız: Sokakta özel-
likle hanımlar saldınya uğrayacaklar. Er-
keklere de, "Niye şapka giyiyorsun, bunun
yerine sarık tak" gibi yaklaşımlarda bu-
İunmalan da olanaksız değil. RP ve onun
gibi düşünenler uzun zamandır, özellikle
üniversiteler ve kamu kuruluşlannda
kadınlann belli kılıklar giymelerinin en-
Özgürlüğe
inamyorlarsa
kadınlann
kıyafetine
karışmazlar
gellenmesının bir hürriyetin tehdidi oldu-
ğunu savundular. Dolayısıyla onlar vic-
dan özgürlüğü. insanlann inançlanna
göre yaşayabilecekleri bir Türkiye istiyor-
lardı. Bu güzel. Şimdiyse kendi elleriyle bu
ilkeyi tehlikeye atmaktadırlar. Demek ki
esas istenilen \icdan özgürlüğü değil. on-
lann istediği gibi giyinmek imiş. gibi bir
inanç doğacaktır. Gerçekten özgürlüğe
inanıyorlarsa başka insanlann kıyafetle-
riyle uğraşmazlar. Kendi kıyafetleriyle uğ-
raşanlan da mahcup durumda bırakırlar.
Aksi halde kıyafetle uğraşmak. daha genel
bir siyasal sorun haline dönüşecektir dü-
şüncesindeyim.
Sanıyorum ilk günkü davranışlar kadı-
nlanmızı yeterince ürküttü. Ve bunu unut-
mayacaklardır. Bütün durdurmaya rağ-
men bir tahribat yapılmıştır. Bugün kadı-
nlanmızdan şunu duyuyorunv "Bugün
bunu engellediler. Ama iki yıl sonra seçimi
kazanırlarsa bunu uygulayacaklardır. Bu,
bir taktik engellemedir. Gerçek amaçları,
herkesi kendi inandıklan gibi giyinmeye,
yaşamaya zoriamaktır. Bunlar özgüriükçü
değildir. Tam tersine. totaliterdir." Bu
inancı değiştirmelen sanıyorum çok zor
olacaktır.
1980'den ıtibaren İçişleri Bakanlığı kad-
rolanna, RP'ye sempatiyle bakacak kişiler
girmiştir. Bunlann ciddi bir kısmı vali,
kaymakamdır; önemli bir kısmı da polis-
tir. Karakola gittiğiniz zaman. sokakta
"hafif kadın" diye dayak yemiş olan bir
kimseye karakoldaki polis de "iıafif
kadın" diye mi muamele edecektir? Bu
olursa, Türkiye'de İçişleri ve Adalet Ba-
kanhğı'nın uygulamalanna, kurumlara
duyulan güven daha da azalacaktır. 1970'-
lerde bu boşluğu silahlı çatışmaya giren te-
rörist örgütler doldurdu. Aynı tehlikeyle
karşı karşıyayız. Bunun önlemini almamız
lazım. Vatandaş karakola gittiği zaman
sokaktaki çetelerin üniforma giymişleriyle
karşılaşmayacağına güvenmelidir. Böyle
bir durumla karşılaşılacaksa, o zaman
Türkiye 1970'lerdeki oyuna aynen geri dö-
necektir. Bu tehlikeyi sadece RP'nin de en-
gelleyebileceğini sanmıyorum. Yine 1970'-
ler senaryosu, arkasından da askeri darbe-
ye gıden şartlarda yola çıkmış oluruz.
Bunlar olasılıktır. Olacaktır, diye söylemi-
yorum. Ama bu senaryolann hepsi ger-
çekleşebilir. Bir öncelik sıralaması yap-
mak gerekirse, bence anayasa ve siyasi ya-
salan hızla değıştirmek gerekiyor.