23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURIYET 3NİSAN1994PAZAR 10 PAZAR KONUGU Seçim bitti, ortahk tozdumanSUNUŞ:27 Mart seçimlerigeridekaldı. RP, büyük şehirlerde belediyeleribüyük ölçüde aldı. D YP ve ANAP, ilgenelmeclisiseçimlerinde başa baş duruma geldi. SHP, seçimlerde en çok oyyitirenparti görünümünde. MHP, oy oranını arttırarak dikkatleri üzerine çekti. Yerelseçimler öncesi, hukukçular ve siyaset bilimcilerinin yaptıkları süreklibir hatırlatma, buSeçim Yasası'nındeğiştirilmesigereğiydi. Buna gerekçe 4e, az oranda oy toplamayı başaran birpartinin bile buyerelseçimlerden galip olarak çıkması olası- lığıydı. Seçimler biîtikten sonra RP, yüzde 18.7'lik oy oranıyla İstanbul, Ankara, Diyarbakırgibi büyük illerde belediyelerialdı. Ardından da, oy verümesi sırasında ve oylann tasnifınde çeşitlihileleryapıldığı savları ortaya atıldı. Toz dumandan gö'zgözügö'rmez durumagelen bu siyasal ortamda bundan sonraki olasıhk senaryolarını, demokratikleşme sürecinde kaydedilen son aşamayı, siyasalpartilerinfınansmamnı, RP'nin büyük seçimlerdekibaşarısınayolaçan sosyal yapıyı, Boğaziçi Üniversitesisiyasalbilimler uzmanı Prof. Ersin Kalaycıoğlu ile konuştuk. Söyleşı LeylaTavşanoğlu Konuk Prof.ErsinKalaycıoğluBoğaziçi Üniversitesisiyasalbilimleruzmanı s izce son yerel seçimlerde RP'- nin başansı gerçek bir seçim ba- şarısı tm, yoksa bu başan büyük ölçüde seçim sistemine mi bağh? KALAYCIOĞLU - Bence burada RP'nin önemli bir başa- nsı var. Çünkü 1989 seçimlerin- de alnuş olduğu yüzde 9 küsurluk oyu, bu kez yiizde 19 civanna çıkarmış durum- dadır. Bu da labii nereden baksanız başandır. Bu arlışta rol oynayan unşurlann neler olduğunu bilebilmek için kişi düzeyinde seçim sonrası araştırma gereklidir. Bu araşürma henüz yapılmadığı için de kesin yanıtlan bilmiyoruz. RP'nin bu başansım, RP'nin en modern ve en kurumsallaşmış siyasal parti olması- na bağlıyorum. Türkiye'de planlı. belli bir program dahilinde ve sistemli olarak çalışıp oy toplayacak bir mekanizma ya- ratmış olan tek parti RP'dir. Bu seçim- lerde ilginç bir şey oldu. RP, kapı kapı do- laşma üzerine kurulu yöntemini daha yaygın olarak kullandı. Ve o tarihte İs- tanbul Belediye Başkanı adayı olan Recep Tayyip Erdoğan "Ben futbolcuyum. Fut- bolda saha markajı ve ovuncu markajı vardır. Biz bugünkü koşullarda ovuncu markajına ağırlık veren bir strateji izlivo- ruz. Bunda da başanlı oiacağnnızı umuyo- nız" dedı. Sanıyorum. kapı kapı do- laşmak suretiyle seçim propagandası yap- mak. bu yolla seçmeni etkileyerek oy top- lamak yöntemini kullanarak RP başanlı olmuştur. Bu yönteme İngilizcede "politi- cal canvasing" deniyor. Aynı zamanda RP, parti olarak, seçı- min kampanya dönemiyle smırlı kalma- yan, seçimin oy verme aşamasıru da içe- ren, sandık başlannda bulunma, sandık başlanndaki kişilere çeşitli yardımlar yap- ma uygulamasına gitmiştir. Bu. seçim biti- minde oylann sayımı sırasında devam et- miştir. Anladığım kadanyla seçmen kü- tükleri resmen ilan edilinceye kadarda RP mevcuttur. Oysa diğer partilerin hiç biri mevcut değildir. Yani seçim günü dığer partilerin büyük ölçüde bu işi devlete havale etmiş olmalan ve sandık başlannda bile doğru dürüst temsilci bulunduramamalan, adaylannın aleyhine olmuştur. - Sizce, diğer partilerin bu tutumları bir RFnin seçim taktiği Almanya patentli beceriksizlik göstergesi midir? KALA YCIOĞLU - Sadece siyasi bece- riksizlik değil, aynı zamanda yeteneksizlik göstergesidir. Bu, partilerin lider kad- rolannın, ellerinde bulunan insan malze- mesini kullanma yeteneksizliğini. aynca da bu partilerin kurumsallaşmamış oldu- ğunu gösteriyor. Ben bu partilere baktığım zaman, onlan daha çok küçük kasaba kulübü havası içinde görüyorum. RP, sanıyorum Almanya'daki yakı- nlanndan da etkilenerek, modem bir parti teşkilatı nasıl kurulur, nasıl yönetilir ve bir seçim kampanyası nasıl düzenlenir, nasıl bitirilir, sandık başında nasıl durulur ve sonuçlar tescil edilinceye kadar nasıl izle- nir; çok başanh bir biçimde Türkiye'ye ge- tirip uygulayabilmektedir. Partilerin kendi örgütlerini adam etme- leri lazımdır. Ya onlar da modern organi- zasyona geçeceklerdir ya da bundan sonra daha çok seçim kaybetmeye devam ede- ceklerdir. Esas temel unsur, burada seçim kam- panyası yürütmedeki başan farkıdır. Buna karşılık RP Adana'da, İçel'de, Çukurova'da yok. Bursa'da RP güçlü de- ğil- - Bu sizce nereden kaynakhuuh? KALA YCIOĞLU- Anladığım kadany- la ellerindeki olanaklar İstanbul, Ankara'- ya yüklenmeye ve bazı küçük illerde, özel- likle Orta Ana,dolu'daki illerde güçlenme- lerine yetecek güçte. Ama bugün geldikleri noktadan sonra elde edecekleri yeni rant- lar ve olanaklar onlan Türkiye çapında bir organizasyona götürecektir. Diğer partiler o organizasyonu beceremezlerse alanı tamamıyla RP'ye terk edeceklerdir. Diğer partilere bu modernlik dersini RP'nin vermiş olmasını ben çok ilginç gö- rüyorum. Çünkü anti-modern ideolojik bir retorikle ortaya çıkan bir partinin, mo- dern retorikle ortaya çıkan alaturka parti- lere karşı zafer kazanması bence ilginç bir siniklik örneğidtr. Bunun, Türkiye açısından dikkatle iz- lenmesi gerektiği kanısındayım. Türkiye'- ye son zamanlarda bir çok yenilik radikal sağdan gelmeye başladı. Yenilikçi olduğu- nu iddia eden sol ise Türkiye'de yenilikçi olmaktan çok, daha çok muhafazakar bir özelliğe doğru gitmeye başladı. Burada RP'yi adeta bir "yeni sol" olarak gör- mekteyiz. Bunun yanı sıra yerel koşullann, RP'- nin yoğun kampanya yapürdığı bölgeler- de kendi lehine olması da önemli bir etkide bulundu. Yerel koşullar bu kadar elverişli olmasaydı adam adama markaj da işe ya- ramayabilirdi. - Yani şöyle bir şey söyleyebihr miyiz? tstanbul'a, Ankara'ya Doğu'dan bu kadar büyük göç olmasaydı; İstanbul'da 50 tane küçük Kastamonuya da 15 tane küçük Er- zurum ya da daha başka küçük kentler oluşmasaydı RP bu başanyt elde edebitir nüydi? KALAYCIOĞLU - Çok zor olurdu. Çünkü kendi temsilcilerinin de, örneğin sayın Abdurrahman Dilipak'ın da ifade- siyle "RP, ter ve tezek kokuluların partisi." Ter ve tezek kokulular fazla etrafta olmaz- sa bu partinin iyi bir performans vermesi mümkün değil. Koşullann da ona elverişli hale gelmiş olması lazım. Bunun başında gecekondu olayı gel- mektedir. İstanbul, Ankara'da mevcut. Yalnız bunlann sadece kampanyanın iyi organize edilmiş olduğu yerlerde çalıştığı- na dikkat cekmek isterim. Çünkü olay sa- dece gecekondu olsa, aynı olayın gecekon- du olan her yerde tekrarlanıyor olması lazım. Oysa gecekondu olan heryerde tek- rarlanmadı. Büyük bir göç dalgası Ada- na'ya da gitmiştir. Ama burada RP'nin performansı iyi değil. Erdoğan onlara yakm geliyor RP. buradaki gecekondulara bir şey ve- rebilecek bir parti olarak algılanıyor. İstanbul'daki adayına bakın. Devlct ara- zisini. hem de ormanı gasp etmiş, ağaçlan yok etmiş, başkasına satmış. Bu, gecekon- duda yaşayan insan için, gecekonduda ya- şamayandan farkb kültürel ve siyasal an- lamı içeren bir olaydır. Buradaki şahıs, Recep Tayyip Erdoğan'da, kendisinin yapmayı arzulayıp da yapmayı ya da ulaş- mayı beceremediği yere ulaşmış insanı gör- meİctedir. Seçim araşürmalan- ndaki bulgulardan bir tanesi. seçmenlerin. kendileri gibi olup da kendilerinin ulaşmayı arzuladığı bir yere ulaşmış olan insanlara oy verdiğini gösteriyor. Orneğin köylü, Süley- man Demirel'e oy yeri- yor. Ya da Turgut Özal aynı tür bir olay. Tayyip Erdoğan ise gecekondudaki insanın yakınlık duyup oy ve- rebileceği bir tip. Üste- lik kendisinin, bu işten dolayı suçlu bulunması ve cezaya çarptınlması- na karşı da "Ben bu ka- rarı tanımıyonun" biçı- minde karşı durması da kendisinin güçlü, ger- çekten bu insanlan ko- ruyabilecek yetenekte olduğu. devletin kendi- sini durduramayacağj. dolayısıyla gecekon- dularda istediği gibi at oynatabileceği izlenı- mini başanyla vermiş- tir. Burada. devlete de kafa tutan, adalet siste- mini hiçe sayan, buna rağmen kendisine bir şey yapılamayan, gece- kondulann bir tür ha- misi olabilecek bir kim- se imajı ortaya çıkıyor. Siz de buna oy veriyor- sunuz. Sultanbeyli olayında gazetelere yansıdığı kadanyla bildiğimiz bir özellik, Türkiye'de yaygın olan bir mekaruzmanın (buna biz teknik olarak patronaj mekaniz- ması diyoruz) varlığı. Bunu şöyleanlatabi- liriz: Bir yanda güçlü. başka insanlan ko- ruyabilecek, onlara birtakım olanaklar ve birtakım çıkarlar sağlayabilecek bir kişi ile bu kişinin yanında güçsüz, bu imkanlann hiç birisine sahip olmayan, fakat olmak is- teyen bir diğer kişi arasında kurulmuş özel bir ilişki var. Bu, Türkiye'de daha çok Do- ğu'da ağalık ilişkisi olarak görülüyor. Ör- neğin Kasım Küfrevi Ağn'dan milletvekili seçilmekteydi. Çünkü o bir patrondu. Şimdi bu patronaj ilişkisi kente, gece- kondu ortamına nakledilmiş durumda. RP, Sultanbeyli'de bu tür bir patronaj iliş- kisi kurmuş gibi gözükmektedir. Bu patronaj ilişkisinin getirdiği destek sonucunda Sultanbeyli gibi yerlerde RP'- ye olan yakınlık artacaktır. Zaten gece- kondulaşma olayının artacağını gösteren işaretlerde var. Bu, tabii sadece RP'ye iliş- kin bir ilişki değil. Bunu daha önce SHPde kullanmaya çalıştı. İstanbul'da. özellikle SHP ve DYP. se- çıme sadece adaylanyla girmiş gibi gözü- küyorlar. Sayın Dalan, İstanbul'da ken- disinin DYP örgütü tarafından desteklen- mediğini belirtti. Ortada. parti teşkilatıyla aday arasındaki çelişki ve parti teşkilatının çalışmaması var. Aynı olay SHP için de sözkonusudur. ANAP örgütünde böyle bir sorun ya- şanmadı. Yalnız orada da aday ne derece Partilerin harcamalan kısıtlanmalı. Kapı kapı dolaşıp para veremesinler. Bu bir tür, parayla oy satın almaya benziyor. Ya da birtakım şirketlerin uçaklanyla oradan oraya gezemesinler. Belli miktarlann üzerinde bağış aldıklannda bunu tescil ettirsinler. ANAP'lıdır; onunla ilgili büyük bir soru işareti ışin başından beri vardı. Bu seçimler sonunda. medyanın bir se- çimde ne derece etkili olduğu üzerinde araştırma yapmakta da bence >arar var. Burada televizyon ne derece önemlidir? Ciddi olan bu nokladır. Bu seçim kam- panyasinda televizyon bir ölçüde yenil- mıştir. - Sasıl oldu bu? KALA YCIOĞLU - Tayyip Erdoğan'a televizyondan bu kadar yüklenilmesine rağmen ya da yüklenildiği için RP ka- zanmıştır. Bunun araştınlması lazım. Seç- menin gözünde devlet hazine arazısinin gasp edilmesi ve bunun özel şahıslara ve- rilmesi. tüyü bitmemiş yelimin hakkının çahnması olarak algılanmıyorsa ya da bu algılansa bile sorun edilmiyorsa o zaman "bu, devlet arazisinin üzerine orurdu" diye KALAYCIOĞLU - Türkiye'de temel ağırlık. genel bir sol-sağ yelpazesi olarak bakarsanız, eskiden CHP ve AP, daha ön- ceden de DP arasında bir noktadaydı. Bu iki parti Türkiye'deki siyasal platformu belirliyordu. Bugünkü ağırlık, sanıyorum DYP ve ANAP'la MHP'nin arasında bir noktaya ka>mış durumda. Bu da Tür- kiye'nin hem ıç hem dış politika gündemi- ni ileride belirlemeye başlayacak. Böylece, hem iç hem dış politika çözümlerini şahin- lerin etkilediği bir dönemin artarak sür- mesini beklememız mümkün. Türkiye, şoven ve aşın milliyetçilik un- surlanna dayanan, Türk ulusunun sınırlannı Misak-ı Milli'yle değil de, nere- de Türk varsa onunla tarumlayan bir mil- liyetçiliğin egemenliğine gırecek olursa ge- rek Ortadoğu, gerek Kafkaslar. gerekse de Balkanlar'ın dengesinin büyük ölçüde de- 7970'lerdekioynmlarageridönebiliriz efah'ın 'SA' kılıklı gayretkeşlerini kontrol etmesi gerekiyor. Aksi halde bundan sonraki genel seçimde büyük bir oy kaybına uğrayabilir. Ancak bu becerilemezse o zaman sokakta özellikle hanımlar saldınya uğrayacaklar. kampanya yapmanızın. aleyhinde rol o>- nadığını söylemeniz zordur. Daha da po- püler duruma getirmiş olması olasılığı var. - Peki sizce bu, orman kanunu zihniyeti değil mi? KALA YCIOĞLU - Bir ölçüde öyle ta- bii. Ama Türkiye'nin bir numaralı sorunu adalet sistemindeki çöküştür. Türkiye'de adalet sistemi bugün insanlara koruma sağlamıyor. Ne şahıs olarak sizi koruyor. ne şahıs olarak sizi başka şahıslardan ko- ruyor ne de şahıs olarak sizi devletten ko- ruyor. O zaman da sizi koruvacak patron- lar ortaya çıkıyor. Devlet. hukuk sistemin- de yapacağı değişıkliklerle adalet dağı- tmayı beceremezse bu patronlann etkisi artacaktır. Patronlar arttığı zaman da bu. RP olur ya da İtalya'dakı gibi mafya olur: fark etmez. Birileri çıkar. insanlanjconır. O zaman insanlar yasalan kendi ellerine almaya başlıyorlar. O zaman da adam. hırsız sandığı birini yakala>ıpçarmıha ge- riyor. Bu adamı karakola, mahkeme gö- türmüyor; savcılığa şikayet etmiyor. Çün- kü savcılıktan, karakoldan ya da mahke- meden hiç bir şey çıkmayacağına inanmış. İnsanlan bu inançla yaşatmamalısınu.. Yaşatırsanız, o zaman patronaj mekaniz- malan kurulur. Buna da engel olamaz- sıntz. Siyasette de, doğada olduğu gibi va- kum yoktur. Mutlaka birısi gelir. o boşlu- ğu doldurur. Bu kez RP girdi. Ama yann bu RP de olmayabilir. Aynı işi, gecekondu mafyasının örgütlediği bir parti yapabilir. - Sizce bu yerel seçimlerin ardından orta- ya çıkan siyasalplatform nedir? ğişmesi beklenmelıdır. Türkiye">e bakan ülkeler de bunu ciddijetle düşünmelidir- ler. Aynı zamanda Türkiye'nin sınırlannın değişmesi de beklenmelidir. Ben. şovenierden farklı olarak. bu sınırlann bü\üyeceği değil, küçüleceğin- den korkanm. Statükodan aynlalım. re- vizyonist olalım derseniz. bu. o zaman Sevr'in bize uvgun gördüğü sınırlara da çekilelim. anlamını taşır. - RP, anti-sistem bir parti olarak güçlen- di. Bundan sonrajansı ne olabilir? KALAYCIOĞLU - Batıda anti-sistem partiler ne derece güçlü olurlarsa olsunlar hiç bir zaman iktidara dahil edilmemişler- di. Ovsa biz 1970'lerde MSF>i iktidar or- tağı yapmıştık. Bu önemli bir fark. Batı'- daki demokrasilerde önce. demokrasiye bağlı olan siyasal partilerin üzerinde an- laştıklan yasalar ve temel kurallar söz ko- nusudur. Bizde ise bö>le bir mutabakat yok. Bugün biz hala Seçim Yasası'nı tartışıyoruz. Anti-sistem partileri ödüllen- yalım" demeleri lazım. O anayasayla bir- likte bir siyasal partiler ve seçim yasası da gerekli. Ama aslında bir siyasal partiler değil, partilerin fınansmanı yasasına ihti- yacımız var. Partiler bu paralan nereden alıyorlar ve nereye harcayabilirler? Bunu düzenleyen bir yasa olmalı. - RPörneğine dönersek... Sizce RPadam adama markuj stratejhi güdebilmek, bunca armağan dağıtabilmek, bunca para harca- yabilmek için buparalan nereden buldu? KALAYCIOĞLU - Bunu bilebilmek mümkün değil. Bu benim işim de değil. Partiler Yasası'na bakın. Bazı kurumlar vardır, partileri denetlerler. İşte bu para- lann kaynağını bu kurumlann bulması lazımdır. Bu konuda bir bulguya sahip de- ğillerse bu bulgunun üretilmesi için gereği- ni yapmak zorundalar. Bunu yapmıyor- larsa onlann sorunu. Altın bilezikler! - Tayyip Erdoğan TV'de, bu paralann kaynağı kendisine sorulduğunda, " Yandaş- larınuz bize vardım olarak altm bilezikle- rıni. yüzüklerini verdi" dedi. Sonra da altın bir çocuk bileziği çıkartp, belediye başkanı olduğunda bunu karşısına asacagını söyle- di. Sizce bu altınlar bu harcamalan karpla- maya yeter mi? KALAYCIOĞLU - Tabii ki yetmez. Eğer kendilerini destekleyen kitlelerin mali yardımıyla bu büyük olanaklan elde ediyorlarsa onlan destekleyen kitlenin Koç'lar, Sabancı'lar. Eczacıbaşf lar oldu- ğunu düşünmek lazım. Ama oralardan oy almıyorlar. Bunlara oy veren kitle, Türki- ye'nin en düşük gelire sahip olan. yaşam koşullan bakımından en mütevazı olan kesımleri. Bunlar bu kadar parayı nereden çıkarabilirler? Bu mümkün değil. Başka amaçlarla toplanan paralar bu işe har- canıyorsa, bağışlar gibi, o da ayn bir mese- ledir. Araştınp bul- mak gerekiyor. Parti- ler Yasasf nda bunun da nasıl yapılabileceği yazılı. Bu uygulan- mıyorsa, bunu uygu- lamayan mercilerin doğrudan doğruya suçu vardır. Bu paranın nere- den geldiğini bilemi- yoruz. Bu sadece RP için değil, diğer parti- ler için de söz konusu. Bütün partiler açık olmalı. Ben, seçmen olarak oy verirken hangj partiyi kim pa- rasal olarak destekle- miş. bunubilmeliyim. Partilerin harcama- lan kısıtlanmalı. Kapı kapı dolaşıp para veremesinler. Bu bir tür, parayla oy satın almaya benzı- yor. Ya da birtakım şirketlerin uçaklany- la oradan oraya geze- mesinler. Birtakım kimselerden belli miktarlann üzerinde bağış aldıklannda bunu tescil ettirmek zorundadırlar. Şu anda yasaya göre 50 milyon sının var. -RP,"AdilDüzen" slogamnı kuUamyor. Orman ya da arazi yağmalamakla suçla- nan bir kişi adildüzeni ne kadar uyguhyabi- Sr? KALAYCIOĞLU - Bence burada RP tek başına ele ahnmamalı. Orman Bakanı hakkında a>nı türden ciddi suçlamalar var. O yapar da onun yanına kalır gıbı bir izlenim doğarsa vann siz hesapedin. Baş- bakan hakkında, Kilyos'taki bir arazi do- layısıjla Nurettin Sözen'in ortaya attığı ciddi iddıalar var. O da birtakım şevler yapmış da vanına kalmış gibi görünüyor- sa, neden RPyapıpda yanına kalmasın? O zaman RP'yi diğerlerinden ayıran ne? - Burada birfark olabUmeîi. Yağmadan, talandan bıknuş olan halk, göründüğü ka- danyla '"adil düzen" sözü verenpartiye oyu veriror... KALA YCIOĞLU-O belli değil. RP'ye oy verenler, gecekondulannı korumak ve o gecekondulara iyi hizmet sağlayacağını, bu patronaj mekanizmalannın konulması sayesinde bu hizmetin güçleneceğini dü- şünen kimseler olabilir. O kimselerin gö- zünde, bu yapılmış talanın gayri meşru ol- duğunu gösteren hiç bir şey yok. Dola- yısıyla bundan bıkmış olan insanlann. dıren kurallar uygulamaya başlarsanız. o özeîlikle İstanbul'da gi'dip RP'ye ov ver- zaman demokrasıyle Rus rulet. oy- m i ş o lacaklarını ben teorik olarak düşüne- b b D l l b d b önars.nız. Tabanca birdenbire patlıyor. m ı y o r u m . D o ıa y l S ıyl; Ama biz patladıktan sonra fark ettık, o da l a n d a t e r n i z l i g i j ; başka mesele. Yeni kurallan oluşturmanız - - -•-ş lazım. Ama 1982 rejiminı değiştirerek oluşturmanız lazım. Öyle bir şekilde değiş- tireceksiniz ki hiç olmazsa demokrasinin temel unsuru olan ana partilerin üzerinde tamamıyla uzlaşacaklan biranayasa bula- bilmeniz gerek. Daha sonra, demokrasi- nin anayasası çevresinde uzlaşmış siyasal partilerin "gelin bu anayasayı uygula- ş burada ben, ön p g k a n i s.nda deği- lim. Aynca din konusunda da bu partiler arasında çok önemli bir fark yok gibi gö- rünüyor. Örneğin DYP'nin uzun süre li- deri. daha önce AP'nin lideri olan Demirel şu anda cumhurbaşkanı. Köprü dergisin- de çıkan birtakım yazılan ve röportaj- lannı okursanız, RP çizgisindeki herhangi bir siyasal liderden daha farklı bir izlenim mi doğar sizde, merak ederim. Bir çok DYP ya da ANAP adayının tarikatlarla bağlantılan var. Din sadece RP'nin kul- landığı, dığer partilerin kullanmadığı bir unsurdur. Ama diğer partiler dinin yanında libe- ralliği, başka unsurlan da kullandıklan için fazla göze batmadılar. RP ise tama- mıyla dinı kullandığı, bir de şeriat düzeni- ni getireceğıni söylediği, bir adım daha fazla attığı için ciddi bir tehdit oluşturu- yor. Bir de insanlann yaşamlannı derin- den etkileyecek adımlan atma eğilimi var. Seçimlerin hemen ertesi günü, RP'nin kontrol edemediği bir tür genç gayretkeş- lerin. yüzde 18.7'yle Türkiye'nin bütün kurumlannı ele geçirmişler gibi sokaklara dökülüp ona buna saldırmalan olayı söz- konusu. Bu biraz, Hitler'in SA'lannın davranışlarını anımsatıyor. Bu tür bir izle- nim daha yaygınlaşırsa İstanbul'da ciddi gergjnlikler sözkonusu olmaya başlar. - Ikinci önemtigeBşme ne olabihr? KALAYCIOĞLU - Sanıyorum, İstan- bul'da RP'nin gösterdiği bu başandan yü- reklenen, RP'ye sempati duyan, ama RP tarafından denetlenmeyen, hatta RP'nin tamamıyla dışında olan birtakım parti dışı güçler İslamcı bir hareket yaratmaya giri- şebilir. Türkiye'de bu tür bir hareket bu- güne kadar olmamıştır. Türklerin ya- şadığı başka bir bölgede, Almanya'da ise böyle bir hareket var ve belki de teşvik edi- liyor. Alman hükümeti bu hareketi biliyor ve zannedersem de yüreklendiriyor. Çün- kü sanıyorum. Alman dış politikası Türki- ye'nin AB dışında kalmasını öneriyor. O açıdan bakıldığında bugünkü seçim zafe- rinden Almanya'nın da nasibini almış ol- duğunu sanıyorum. Almanya, Türkiye'yi diğer AB üyesi ülkelere ne konumda gös- termek istiyorsa Türkiye bugün o konuma geldi. RP'nin, SA kılıklı gayretkeşlerini kontrol etmesi gerekiyor. Aksi halde bun- dan sonraki genel seçimde önemli bir oy kaybına uğrayabilir. Ancak bu becerile- meyecek olursa o zaman şöyle bir durum- la karşı karşıya kalacağız: Sokakta özel- likle hanımlar saldınya uğrayacaklar. Er- keklere de, "Niye şapka giyiyorsun, bunun yerine sarık tak" gibi yaklaşımlarda bu- İunmalan da olanaksız değil. RP ve onun gibi düşünenler uzun zamandır, özellikle üniversiteler ve kamu kuruluşlannda kadınlann belli kılıklar giymelerinin en- Özgürlüğe inamyorlarsa kadınlann kıyafetine karışmazlar gellenmesının bir hürriyetin tehdidi oldu- ğunu savundular. Dolayısıyla onlar vic- dan özgürlüğü. insanlann inançlanna göre yaşayabilecekleri bir Türkiye istiyor- lardı. Bu güzel. Şimdiyse kendi elleriyle bu ilkeyi tehlikeye atmaktadırlar. Demek ki esas istenilen \icdan özgürlüğü değil. on- lann istediği gibi giyinmek imiş. gibi bir inanç doğacaktır. Gerçekten özgürlüğe inanıyorlarsa başka insanlann kıyafetle- riyle uğraşmazlar. Kendi kıyafetleriyle uğ- raşanlan da mahcup durumda bırakırlar. Aksi halde kıyafetle uğraşmak. daha genel bir siyasal sorun haline dönüşecektir dü- şüncesindeyim. Sanıyorum ilk günkü davranışlar kadı- nlanmızı yeterince ürküttü. Ve bunu unut- mayacaklardır. Bütün durdurmaya rağ- men bir tahribat yapılmıştır. Bugün kadı- nlanmızdan şunu duyuyorunv "Bugün bunu engellediler. Ama iki yıl sonra seçimi kazanırlarsa bunu uygulayacaklardır. Bu, bir taktik engellemedir. Gerçek amaçları, herkesi kendi inandıklan gibi giyinmeye, yaşamaya zoriamaktır. Bunlar özgüriükçü değildir. Tam tersine. totaliterdir." Bu inancı değiştirmelen sanıyorum çok zor olacaktır. 1980'den ıtibaren İçişleri Bakanlığı kad- rolanna, RP'ye sempatiyle bakacak kişiler girmiştir. Bunlann ciddi bir kısmı vali, kaymakamdır; önemli bir kısmı da polis- tir. Karakola gittiğiniz zaman. sokakta "hafif kadın" diye dayak yemiş olan bir kimseye karakoldaki polis de "iıafif kadın" diye mi muamele edecektir? Bu olursa, Türkiye'de İçişleri ve Adalet Ba- kanhğı'nın uygulamalanna, kurumlara duyulan güven daha da azalacaktır. 1970'- lerde bu boşluğu silahlı çatışmaya giren te- rörist örgütler doldurdu. Aynı tehlikeyle karşı karşıyayız. Bunun önlemini almamız lazım. Vatandaş karakola gittiği zaman sokaktaki çetelerin üniforma giymişleriyle karşılaşmayacağına güvenmelidir. Böyle bir durumla karşılaşılacaksa, o zaman Türkiye 1970'lerdeki oyuna aynen geri dö- necektir. Bu tehlikeyi sadece RP'nin de en- gelleyebileceğini sanmıyorum. Yine 1970'- ler senaryosu, arkasından da askeri darbe- ye gıden şartlarda yola çıkmış oluruz. Bunlar olasılıktır. Olacaktır, diye söylemi- yorum. Ama bu senaryolann hepsi ger- çekleşebilir. Bir öncelik sıralaması yap- mak gerekirse, bence anayasa ve siyasi ya- salan hızla değıştirmek gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle