Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MART1994ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Hovvard Griffıths,bu kez İsviçreli besteci Peter Wettstein'in bir yapıtrnı seslendirdi
Her zaman yenilikler sunan bir şef
EVİNİLYASOĞLU
Şef Howard Griffiths geçen
hafta İstanbul'un en etkin sa-
natçısıydı. Gerek orkestra üye-
leri gerekse dinleyici, Griffiths'e
karşı bir başka sempati besli-
yor. Orkestracılar için ne de ol-
sa viyola gibi bir çalgının ustası
olarak vaylı çalgılar ailesinden
yetişmiş topluluğun nabzını
çok iyi tanıyan nitelikleri olma-
a; dinleyici için de yönettiği
eserleri yer yer Türkçe olarak
onlara dönüp açıklaması. çalan
ile dinleveni kaynaştırması, ay-
nca her gelişinde ilginç yapıtlar-
la ilginç sanatçılar getirmesi
konserlerinin merakla beklen-
mesine neden oluyor. Halen ka-
riyerini İsviçre'de sürdüren sa-
natçının yönettiği on tane com-
pact disc'i var.
Müzikalitesi, açık vuruşlany-
la ve de kendini sevdirerek di-
siplin sağlamasıyla Griffiths yö-
neümindeki orkestramız daha
bir coşkulu ve dikkatli çalıyor.
Örneğin, İDSO'nun bu hafta
sonu konserindeki Sibelius'un
Peleas ve Melisande Süiti'nden
bölümlerde, ses yoğunluğu \e
tutkulu anlatımı gözetilmişti.
Geçen yıl bir konserine getirdi-
ği İskoç gaydacısı, özgün giysi-
leriyle gaydasıru çalarak halk
içinden yürümüş ve yapıtın içe-
riğindeki güneş doğuşunu du-
yurmuştu. Her zaman yanında
bir solist, dağarcığında yeni bir
yapıtla orkestraya ve dinleyici-
ye yenilikler sunmakta. Bu kez
de İsviçreli besteci Peter Wetts-
tein'in (1939) bir'yapıtını. solis-
tini ve bestecisini yanında getir-
di.
Hünerli Bamert
VVettstein'in Concerto Violi-
nissimo (birçok keman için
konçerto) başlıklı vapıü bir yıl
önce Zürih'te ilk kez yorumlan-
mış. Zürich Tonhalle Orkest-
rası'nın on beş yıldır baş ke-
mancısı olan Rudolf Bamert, bu
yapıtın ilk çalınışında da birinci
solistivmiş. Birinci solist demek
gerekiyor. çünkü konçertonun
yapısında birçok kemancı, so-
İist olarak yer alıyor. En ilgincı
dinleyiciler arasına yerleştirilen
Gülden Turalı. Yusuf Güler Ak-
söz, Şafak Mula ve Gilda Assa'-
nın başlangıçta sahneden uzak
çalmalan. sonra yavaşça yiirü-
yerek sahnedeki yerlerini alma-
lan oldu. Bir grup üfleme çalgı
da eserin sonuna doğru sahne
arkasına gıderek son akorlan
oradan üHediler. (Bizim salo-
numuzda bu son akorlar fazla
duyulmadığından bestecinin
düşündüğü etkinlik sağlandı mı
bilmiyoruz. ama ilginç bir kur-
guydu.)
İ930'lu yıllardan beri calgı-
lann değişik köşelere yayılması,
dinleyici arasına tcyp veya mik-
rofonlar konması, dinleyicinin
de orkestraya, müziğe katı-
lması denenmiş olaylardır. Ge-
rek sahnede alışagcldiğimiz or-
kestra tablosunun durağanlı-
ğını yıkmak. gerekse çalgjlarda
yeni akustik etkinlikler arayı-
şından kaynaklanmıştır. Wetts-
tein'in yapıtındaki bu görsel mi-
zansenin bizler için yeniliği bir
yana, içeriğindeki tutkulu an-
îatım. bir yeni-romantizm ha-
bercisi. Çağımızın getirdiği her
türlü yöntemi derlemiş, seçmeci
(eklektik) bir çahşma yapmış.
12 ton pasajlan olduğu kadar
denetimli bir raslamsallık. bi-
rinci solistin ustalığını sergileye-
bilmesi için tıpkı romantik bir
konçerto kadar parlak bölüm-
ler işlemiş. Böylece kemana
Rudolf Bamert'in ne kadar- hü-
nerli bir sanatçı olduğunu öğ-
rendik.
Çalgı eksiklikleri
Eserin bestecisi VVettstein cu-
martesi sabahki seslendirinin
bir gece öncekinden çok daha
iyi olduğunu söyledi. "Bir kez
daha çalsalar daha da iyi ola-
cak" diyordu. Yirmınci yüzyıl
sona ererken dünyanın her sa-
nat merkezinde alışılagelen bu
çağın muziğini biz de daha sık
programlara alırsak dinleyen
de çalan da_ yadırgamamaya
başlayacak! İDSO konserinin
ikinci yansmda Griffiths, Leo-
nard Bernstein'in Batı Vakası
Hikayesi'ni yönetti. Üfleme,
yaylı ve vurmah çalgılann çok
özenli tonlama birliğini gerekti-
ren bu yapıt. birkaç prova ola-
nağı daha bulsaymış, daha net
çıkabilirmiş. Ahşagelmediğimiz
yapıtlar calındığında orkestra-
daki çalgı eksiklikleri de ortaya
çıkıyor. Örneğin marimbafo-
numuz olmadığını Bernstein'in
yapıtında fark ettik! Özellikle
sokak kavgasındaki Mambo
sahnesi canlı ve dramatik yo-
rumlandı. Konserden aynlır-
ken herkes soruyordu: "Baka-
lım Griffiths gelecek yıla ne
yenilik hazırlayacak."
AkbankOda
Orkestrası'nın konseri
Griffiths'in yönettiği bir diğer
ÜÜ
İDSO'vu \6neten Hovvard Griffiths, bu kez VVettstein'ın bir yapıtını, solistini ve bestecisini yanında getirdi. Ken-
dine göre bir stil yaratma yolundaki piyanistTuluğTırpan(üstte) oldukça iddialı bir program seçmişti resitalinde..
konser de Akbank Oda Orkest-
rası'nın dinleüsiydi. İngiliz bes-
teci "VViIHam Boyce'un (1711-
1779) barok nıteiikler taşıyan
senfonisinden sonra. solist ola-
rak Beethoven'in 2. piyano kon-
çertosunda Ayşegûl Sanca'yı
dinledik. Beethoven'in 2 numa-
ralı konçertosu aslında besteci-
nin ilk yazdığı konçertodur.
Sonradan yayıncısı tarafından
ikinci sıraya konmuş. Besteci-
nin ilk gençlik yıllannda etki-
lendiği Mozart ortamı ile kendi-
ne özgü romantik coşkusunun
iç içe geliştiği bir yapıt. Ayşegül
Sarıca yer yer Mozart coşkusu,
yer yer Beethoven fırünasını ay-
nmsatan deneyimli bir yorum
sundu. İlginç bir şey daha var:
Bugüne dek daha hıç bu kon-
çertoyu çalmamış olması. As-
lında daha da ilginci Sanca'nın
dağarcığında var olan onca
eserle yetinmeyip hala. hemen
her yıl birtakım yenilikler ekle-
mesi. Gençlerimize. yeni yeli-
şenlere örnek olacak bir coşku
bu. Akbank Oda Orkesrrası
konserinin ikinci yansında
Mahkr'in Adagio'suna gerck
var mıydı? VVagner'in Tristan'ı
zorluğundaki bu yapıtta arpçi
Ipck Tongur'u aynca alkışla-
mak gcrek. Ancak salonun ku-
ru akustiğinde yaylı çalgılann
uzamayan tınılan, eserin gi-
zemsel havasını yeterince say-
dam duyurmadı. Benjamin
Britten'ın basit senfonisi isc
Britten sevenler ve Britten sev-
meyenler için ayn değerlendiri-
lebilir. Griffiths'in vatandaşı ol-
duğu için bestecinin ruhunu an-
layan. aynntılara özen gösteren
bir yorum çıktı ortaya. Yine de
biraz daha prova gerekirmiş!
Piyanist Tuluğ Tırpan'ın
resitali
Boğazıçi Cniversitesi'ndeki
Sanat Bayramı etkinlikleri çer-
çevesinde bir resital veren Sabri
Tuluğ Tırpan, yirminci yuzyılın
ilk yansından oldukça iddialı
bir program seçmişti. 1970 do-
ğumlu sanatçı çalışmalannı ha-
len Avustur\a"da sürdürüyor.
Schönberg, Faure, Debussy,
Skiabin vc Stravinsky'nin yanı
sıra bir de genç Türk bestecisi-
nin Semih Korucu'nun piyano
parçasını. Disintegral'ini seslen-
dirdi. Böylece genç kuşakta
besteci ve yorumculanmız ara-
sındaki dayanışmanın örneğine
tanık olduk. Korucu'nun, geçen
yıl dinlediğimiz Integral'inin
devamı olan DisintegraTdc
kendisine özgü bir müzik dili
oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Tırpan'ın çaldığı her yapıtta ya-
rına dönük bir yaklaşım sezili-
yor. Geleneksel kalıplann katı-
lığında bir Debussy, Schönberg
değıl de her bir bestecinin v üzü-
nü yarının ışığına çevirmiş yo-
rumu. Kendi yapıtında satır
afalannda folklor okunsa da
başlı başına modcrn ve kendi
piyanistlik hünerine göre yazıl-
mış. Yumuşak tuşesi, güçlü tek-
niği, piyanonun tuşlanna haki-
miyeti ile kendine göre bir stil
yaratma yolunda bu genç piya-
nistimiz.
Bu arada çalışmalannı Al-
manya'da sürdüren bir başka
genç piyanistimızin Sayat Za-
man'ın (1972) Paris Konserva-
tuvan'na kabul cdildiğıni öğ-
rendik. 150 başvuru arasında 8
kişi alındı. Gülsin Onay'dan bu
yana Paris Konserratuvan'na
kabul edilen ilk Türk piyanisti
oluyor Sayat Zaman.
Uluslararası Ankara
Festivali başlıyor
Ankara Festivaii, on birinci
yılında Uluslararabi Fcstivaller
BirliğTnin üyesi oldu. 4 nisanda
Peter Wettstein, eserinin vonımunu din-
ledi İDSO'dan. Ayşegûl Sanca(solda).
Gûrer Aykal yöneliminde Cum-
hurbaşkanlığı Senfoni Orkest-
rası'nın açılışı yapacağı konscr-
de solist, piyanist İvan Mora-
vec, Monte Cario Balesi, Monte
Carlo Filarmoni Orkestrası,
Orchestre d'Auvergne, gitarcı
Julian Bream, çellist Jiri Barta,
Viyana Şarap Şarkılan'nı söyle-
yecek olan \i\ana Lied Toplu-
luğu korosu; Salzburg Mozarte-
um Kuvarteti; Sirinu Ortaçağ ve
Rönesans muziği topluluğu, Ve-
nedik Virtûözleri: festivalin baş-
hca etkinlikleri. CBSO'nun
yanı sıra, Ankara Devlet Opera
ve Bale Orkestrası, İstanbul
Devlet Senfoni Orkestrası, Ak-
bank Oda Orkestrası. Bilkent
L'luslararası Akademik Oda
Orkestrası, Ankara De\ let Kon-
servatuvan orkestrası gıbi ülke-
mizin belli başlı orkestra kuru-
luşlan yeralacak. Solistlcrimız-
den Hüseyin Sermet, İdil Biret,
Suna Kan, Verda Erman, Şefika
Kutluer; şeflerimizden Gürer
Aykal \ e Rengim Gökmen festi-
valdeyeralıyorlar. IonescuGa-
lati, Sener Ganiev, Marek Pija-
rowski. Daniel Tosi, Lavvrence
Foster konuk şefler arasmda;-
1978den beri Monte Carlo
operasının şefı olan Lawrence
Foster'in (1941) 120 kişılik
Monte Cario Filarmoni Orkest-
rası ile festivale katılması başlı
başına görkemli bir olay. Bu
konscrlerin birinde İdil Biret,
diğerinde Suna Kan solist ola-
cak. Ve Ankara Festivali ge-
lenek haline getirmeye çalıştığı
bir balo ile kapanış yapıyor.
Geçen yıl Tango orkestrası gel-
miş, bu \ıl ise daha renkli bir
müzikle. Alfred Rodriguez or-
kestrası ile 6 mayısta kapanış
yapılacak.
Festivaller ülkemizin zengin-
likleri. Gürer Aykal yönetimin-
de 31 martta kapanışı yapıla-
cak olan Bilkent Anadolu Festi-
vaU'nin ardından. yine Gürer
Aykal yönetiminde açılışı yapı-
lacak olan Ankara Festivali, bu
ilkbahar günlerinde Anka-
ralılara bir müzik maratonu ya-
şatacak.
Izmir'de bir resital veren viyolacı Ruşen Güneş, Izmir DSO'nun da solistiydi
Necdet Remzi Atak anıldı
ÜNER BtRKAN
tZMİR- Kemancı-öğretmen Necdet
Remzi Atak'ı (1911-1972) bugünün ku-
şaklan belki hiç bilmezler. Ablası, pi\ a-
nist Ferhunde Erkin'le birlikte. Cum-
huriyet'in ilk yıllannda Atatürk Türki-
yesi'nin müzik atılımında belli başlı ön-
cülerden biri olmuştur Atak. İki kardeş.
ilk konşerlerini 1920 yılırun işgal altı-
ndaki İstanbulu'nda vermişler. daha
sonra Kurtuluş'un sembolü yeni baş-
kent Ankara"da Atatürk'ün de bulun-
duğu bir konserde (29 Ocak 1926) ken-
dilerini büyük komutana tanıtmışlar.
O'nun şu sözleriyle karşılaşmanın mut-
luluğunu vaşamışlardır: "Türk'ün sanat
meşalesini yakıp. medeniyet kavgasını
daha bacak kadar çocukken en düşman
bir muhit içinde yürürmesini becerebilen
bu çocuklara, lü'tfen, ayağa kalkmasını
da biz bilelim, efendiler!" Necdet Remzi
ile ablası Ferhunde'nin bundan sonraki
eğitimleri, Almanya'da, Leipzig Kon-
servatuvan'nda sürer. 1931 yılında yur-
da dönmeleriyle birlikte, önce Musiki
Muallim Mektebi'nde. sonra da Anka-
ra Devlet Konservatuvan'nda yurda
yeni yeni piyanistler, kemanalar ka-
zandırma çalışmalannm yoğun havası-
na dönüşür.
Ahmet Say'ın Müzik Ansiklopedisi'-
nde belirtildiği gibi, "Necdet Remzi
Atak'ın bu göreve atanmasıyla, Türk ke-
man tarihinde yer tutacak iki olgu önem
kazanmıştır. Birincisi, çağdaş keman
ekolünün en önemli adlarından \ iotti'\e
kadar uzanan mesleki bir akrabalıktan
kaynaklanır. Çünkü. V iotti'nin ünlü öğ-
rencilerinden biri olan büyük keman pe-
dagogu Sevcik, Necdet Remzi'vi yetişti-
ren Karl Berger'in öğrencisidir. İkincisi,
Atak, gelişkin, çağdaş, köklü bir siste-
min okullaşmasım sağlayacak ve kendin-
den sonra bu eğitimi sürdürecek nitelikli
sanatçılar yetiştirecektir." Atak'ın > etiş-
tirdiği öğrenciler arasında, kızlan Su-
mer ile Necla'dan başka. Erdoğan Çaplı,
İlhan Özsoy, Erol Aygün, Ruşen Güneş,
Önder Kütanyalı gıbi seçkin keman sa-
natçılan \e öğretmenler yer alır.
Cumhunyet Türkiyesi'nin bu önde
gelen müzik adamı. öğrencilerinden,
çalışmalannı 1971"den bu yana Lond-
ra'da sürdüren. vişola sanatçısı Ruşen
Güneş'in 23 mart akşamı İzmir'de ver-
diği bir resitalde anıldı. Atak'ın torunu
Kerim'in eşi olan, genç. yetenekli piya-
nist Tülay Gürerk'in güven veren eşli-
ğinde Güneş, programının ilk bölü-
münde. Henry Eccles'in Sol minör. Jo-
hannes Branms'ın Fa minör sonatlannı;
ikinci yanda da, keman ve viyola
yazının küçük. sevimli parçalannı (Gla-
zunov, Kreisler, Brahms) seslendirdi. So-
nat yazısınm ciddi, biçimci atmosferin-
de de. küçük parçalarda da. yumuşak,
rahat, tamperamanlı bir anlatım
sıcaklığı; sevgi dolu, aksamadan yürü-
yen bir beraberlik... Güneş'le Gürerk'i
müziğin dostluk ve insan sevgisi yüklü
havasında. dinleyicilerle bir araya geti-
ren. gecenin anlamıydı, Necdet Remzi
Atak"ın simge-ismiydı... •
11 mart konserindeki "Eroica Bozgu-
nu"ndan sonra. İzmir DSO. biraz ken-
dini toparlamış gibi. Bayram tatili ya-
ramış müzikçi dostlanmıza; dinlenmiş-
ler, görevlerini daha iyi yerine getirme
gereğinin farkına varmışlar. Bu gcliş-
V iyolacı Ruşen Güneş, eserleri 'uluslararası' değerde kaliteleriyle seslendirdi.
mede, Rengim Gökmen. Iosif Conta
arasmdaki klas farkının da etkısi her-
halde çok büyük. Yaşlı Romanyalının
agır tempolannın, yanlış vurgulanan
cümlelerinin, dinleyicıyi isyan eitirici
sololannın yerini; oldukça dinamik.
doğru. lemiz bir seslendirme almıştı ge-
çen hafta sonu konserinde (25 mart).
Gustav Mahler'in Re majör binnci
(Titan) senfonisi. >inni sekiz yaşındakı.
kendisine bir yol açmaya çalışan bes-
tecinin -daha önceki birkaç çalışmasını
saymazsak- ilk senfoni denemesi. Baş-
langıcındaki, değişik oktavlardan yine-
lenen o uzun la notasmdan, agır bölü-
mün "Frere Jaojues" parodisine. fına-
lin dramatik patlamasına kadar. her
yanıvla, bugünün dinlevicileri için bile
değişik, alışılmadık bir yapısı var. Ben o
akşamın Rengim Gökmen yorumunda.
biraz daha dinamizm aradım, senfoni-
nin belkemiğini oluşturan komo gru-
bunda (programda yedi kişi olduklan
yazılıyken sahneye altı kişi olara'k çıkan
bu grupta) biraz daha özen aradım.
Bu eksiklerin zamanla giderilebilece-
j n e inanmak istiyorum.
Konserin solisti. viyolacı Ruşen Gü-
neşti; Georg Philipp Telemann'ın (1681 -
1767) sol majör konçertosunu. Carl
Maria von NVeber'in (1786-1826) Do
Minör Tema ve Çeşitlemelen'ni (bir
başka adıyla, Andante ve Macar Ron-
dosu"nu) yumuşak arsesi. lartışılmaz
müzikalitesi,rahatlığı,gerçekten"ulusla-
rarası" değerde kaliteleriyle seslendirdi.
Bu olağanüstü viyolacımızdan, İzmir'e
bir dahaki gelişinde Adnan Saygun'un
(okurlanma bir kez daha anımsatmak
istediğim. Koch Schwarn , 311 002
katalog numaralı CD'de büyük ba-
şanyla seslendirdiği) Op. 59 Viyola
Konçertosu'nu programına almasını
dileyebilir miyim?
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
BirAnı
Kurtuluş Savaşı'mızın yeniden gündeme geldiği şu
günlerde çocukluk döneminden kalma bir anımı anlat-
mak istiyorum. Emperyalizme karşı kimlerin omuz omu-
za savaştığını gösteren küçücük bir anı... Yorum yapma-
dan... Yorumunu isteyen istediği gibi yapsın...
Dedem, babamın babası, bir "süvari zabiti'yd'ı, adı
Mehmet Ali. Bir de Fuat adında erkek kardeşi vardı.
İkisi de Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirince Hünkar Yaveri
olarak saraya almmışlar. Güvenilen bir ailenin çocukla-
rı... Babaları devlet hizmetinde, valilik, elçilik gibi görev-
lerde bulunmuş bir paşa...
Göze batan, parlak gençler olmalılar ki, Mehmet Ali'yi
Sadrazam Halil Rifat Paşa kendine damat seçmiş. Fuat'ı
ise Padişah, Cemile Sultan'la evlendirmiş... Bu evlilik-
lerle ikisi de bir çırpıda "Paşa'lığayükselmişler...
Sanırım ikinci Meşrutiyet'te, bu tür haksız rütbeler ge-
ri almınca, uygulamayı onur kırıcı bulan birçok subayla
birlikte, Fuat Paşa da ordudan ayrılmış.
Mehmet Ali Paşa ise askerliğe daha bir bağlıymış, ay-
rıca yapılan rütbe indirimini de herhalde onur kırıcı de-
ğil, doğru bulmuşki ordudan ayrılmamış, asıl rütbesine
inip basamakları yeniden çıkmaya başlamış.
Kurtuluş Savaşı'na girilirken "miralay", yani albay-
mış. Çok sevdiği atıyla birlikte Anadolu'ya geçmiş. Do-
ğuya, Kazım Karabekir Paşa'nın ordusuna göndermiş-
ler. Kurtuluş Savaşı boyunca orada, aşiret alaylarında
görev yapmış.
Bu alayların ordudaki adı neydi bilmiyorum. Dedem
hep "Aşiretalayları"diye söz ederdi.
Yıllar sonra Erenköy'deki köşkünde emeklilik günleri-
ni geçirirken, o alaylarda askerlik yapmış olan bazı Kürt-
ler dedemi görmeye gelirler, ona saygıdan öte bayağı
yakınlık, sevgi gösterirler, bana da gözüpekliğini, yiğitli-
ğini, disipline düşkünlüğünü övgüyle anlatırlardı .
1938'de Atatürk'ün öldüğü yıl, Fenerbahçe Stadı'nın
yanındaki Kadıköy Birinci Ortaokulu'nda altıncı sınıftay-
dım. Sıra arkadaşımın adı Yervant Nevzat Özer'di. He-
men önümüzdeki sırada da küçük kardeşi otururdu.
Onun adı da Andon Antan Özer'di
Bir gün Yervant, "Babam dedeni tanıyor, Kurtuluş Sa-
vaşı'nda, doğuda, onun maiyetinde askeri doktormuş"
dedi.
Akşam dedeme söyledim. "Çok iyi insandır, çok seve-
rim" diyerek birlikte geçen günlerinden söz ettı, unuta-
madığı birkaç anısını anlattı. Disiplin adına yaptığı acı-
masızlıkları hep onun önlediğine değindi. "Görüşmek
isterim" dedi.
Bu iki eski savaş arkadaşmın buluşmalarınaaracı ola-
mamıştık, yanılmıyorsam, ama ben Yervant'ların evine
gitmiştirTVFAItıyol'dan Opera Sinemasına doğru çıkar-
ken solda tipik bir Kadıköy evinde oturuyorlardı. Şimdi o
evler yok artık. Opera Sineması da pasaj olmuş Neyse
doktor bayağı yaşlı bir adamdı. Geç evlenmişti anlaşı-
lan...
Onlar savaştan sonra birbirlerini yitirmişler. biz de
okuldan sonra yitirdik...
Yervant okuyabilecek bir çocukken, herhalde babası-
nın yanlışlığı yüzünden, bir an önce yaşamını kazanmak
için, okulu bırakıp demir ticaretine atıldı. Sonradan ünlü
bir çimento satıcısı oldu. Her yerde adını göruyordurrv
"Özet*Çimento" diye, ama kendini okuldan<6©nra+ıtç*-
görmedim, olmadı... Andon okumak istiyordu. Onunla
bir kez karşılaşıp konuşmuştuk, nereye kadar okuduğu-
nu herhalde anlatmıştır, ama şimdi anımsamıyorum.
Özlediği gibi okumuş da olsa, konuştuğumuz günlerde
ağabeysiyle birlikte çalışıyordu. Ama bu söylediğim, yıl-
lar önce, ben De Yaymevi'ndeyken...
Şimdi nerdeler, ne yapıyorlar, Türkiye'de kaldılar mı,
gittiler mi, hiç bilmiyorum...
Ha bir de savaş sonrası dedemin Istanbula donüşü
var. Albaylıktan generalliğe yükselmiş, ülkeyı kurtaran
ordunun üst düzeyde bir subayı... Kardeşi Fuat Paşa ise
Cemile Sultan ile birlikte yurt dışına sürgün...
Bir ülkenin kurtuluşunu tarth kitaplarında okumak çok
kolay. İşin altında bilinen bilinmeyen ne özveriler, ne
acılar var...
Nuvullah Can ve
Mehrizat'ın söyleşisi
Kültür Servisi - Üç > ıldan beri Anadolu yakasındaki
> erinde sanat ve kültür konularında sö\ leşiler, dinletiler \e
konferanslardüzenlenen I. Peron Sanat Evi'nde. 2 nisan
çumartesi.saat 15-17arasında. 1993 YunusNadiSiir
Ödülü sahibı Nurullah Can ile "Ben Dün; ali Değilim" adlı
kitabıyla tanıdığımız Mehrizat okurlanyla söyleşecekler.
şiirlerini okuyacaklar ve kitaplannı imzalayacaklar.
Ozürlüçocuklar için sergi
Kültür Servisi -Lionslarözürlüçocııklar için bir sanaı
etkinliğidüzenlıyor. Bevcğlu Beledivesi Sanat Galerisi'nde
açılan sergide Lions sanatçılannın eserleri tanıtılacak.
118-E Lions \önetimçe\resinebağlı olan Lions
sanatçılarının katılımıvla oluşturulan sergide. Lions
ailesindeki sanatçılann tanıtılması amaçlanıvor. 3 gün
devam edecek olan "Lions Sanatçılan Karma Sanat
Etkinliği". dün agldı. Sergi bugün ve yann da gezilebilir.
Sergide satışa sunulan eserlerden elde edilen gelir. özürlü
çocuklaryaranna Kocasinan'da yapılacak oîan okul için
oluşturulan fona aktanlacak.
Öztürk'ün heykelleri Tem
Sanat GalerisVnde
Kültür Servisi - He> kellraş Abdülkadır Öztürk. yapıtlannı
Tem Sanat Galerisi'nde sergili\or. 1949 yılında Sı\as'ta
doğan sanatçı. İstanbul De\let Taıbıkı Güzel Sanailar
Yüksek Okulu'nu bitirdi. Birçok kurum \ckuruluşa
heykel vaptı. kişisel \e karma sergileri oldu. He> kellerinde
malzeme olarak ağaç. bronz. taş \ e menncr kullanan
Öztürk. soyut fıgüratifçalışıyor. İnsan figürüneağırlık
veren sanatçı. soyut ifadclcri çağdaş birdıllc şorumluyor.
Avnntılaragirmedenbilinç altında kalanse\gı.bağlılık.
erotizmi ön plana çıkararak işli\ or. Bir ortaöğretım
kuruluşunda rcsim öğretmenliği de yapan sanalçının
sergisi 25 nisan tarihine kadar devam edecek.
Anadolu Festivali "Ankara
Etkinlikleri" sona eriyor
Kültür Servisi - Bilkent Üniversitesi tarafından bu \ ıl
birincisi gerçekleştirilen Uluslararası Anadolu Muzik
Festivali'nin "Ankara Etkinlikleri". yann Gürer Aykal
yönetimindeki Bilkent L'luslararası Sinfonictta
Orkestrası'nın vereceği konserlesona «recek. Bilkent
Üniversitesi SporSalonu'ndasaat 19.00"da verilecek
konserin solisti, Azerbaycanlı viyolonselci Eldar
İskenderov. Azerbaycan Bakü ve ve Moskova Devlet
Konservatuvan'nı bitirdikten sonra 1973"ten beri birçok
ülkede konser veren İskenderov. "Azerbaycan
Cumhuriyeti Kıdemli Sanatçısı" unvanını taşıyor. Yannki
konserin programında Ulvi Cemal Erkin'in "Senfonik
Bölüm" adlı eseri, Çaykovski'nin v iyolonsel \ e orkestra
için Op.33 "Rokoko Çeşitlemeleri" ile Brahms'ın Op.73.
Re Majör 2. senfonisi yer alıyor. Aynı festival kapsamında
bugün saat 19.00"da Prof. Server Ganiyev yönetimindeki
Bilkent Akademik Oda Orkestrası'nın konseri izlenebilir.