05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART1994ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Hovvard Griffıths,bu kez İsviçreli besteci Peter Wettstein'in bir yapıtrnı seslendirdi Her zaman yenilikler sunan bir şef EVİNİLYASOĞLU Şef Howard Griffiths geçen hafta İstanbul'un en etkin sa- natçısıydı. Gerek orkestra üye- leri gerekse dinleyici, Griffiths'e karşı bir başka sempati besli- yor. Orkestracılar için ne de ol- sa viyola gibi bir çalgının ustası olarak vaylı çalgılar ailesinden yetişmiş topluluğun nabzını çok iyi tanıyan nitelikleri olma- a; dinleyici için de yönettiği eserleri yer yer Türkçe olarak onlara dönüp açıklaması. çalan ile dinleveni kaynaştırması, ay- nca her gelişinde ilginç yapıtlar- la ilginç sanatçılar getirmesi konserlerinin merakla beklen- mesine neden oluyor. Halen ka- riyerini İsviçre'de sürdüren sa- natçının yönettiği on tane com- pact disc'i var. Müzikalitesi, açık vuruşlany- la ve de kendini sevdirerek di- siplin sağlamasıyla Griffiths yö- neümindeki orkestramız daha bir coşkulu ve dikkatli çalıyor. Örneğin, İDSO'nun bu hafta sonu konserindeki Sibelius'un Peleas ve Melisande Süiti'nden bölümlerde, ses yoğunluğu \e tutkulu anlatımı gözetilmişti. Geçen yıl bir konserine getirdi- ği İskoç gaydacısı, özgün giysi- leriyle gaydasıru çalarak halk içinden yürümüş ve yapıtın içe- riğindeki güneş doğuşunu du- yurmuştu. Her zaman yanında bir solist, dağarcığında yeni bir yapıtla orkestraya ve dinleyici- ye yenilikler sunmakta. Bu kez de İsviçreli besteci Peter Wetts- tein'in (1939) bir'yapıtını. solis- tini ve bestecisini yanında getir- di. Hünerli Bamert VVettstein'in Concerto Violi- nissimo (birçok keman için konçerto) başlıklı vapıü bir yıl önce Zürih'te ilk kez yorumlan- mış. Zürich Tonhalle Orkest- rası'nın on beş yıldır baş ke- mancısı olan Rudolf Bamert, bu yapıtın ilk çalınışında da birinci solistivmiş. Birinci solist demek gerekiyor. çünkü konçertonun yapısında birçok kemancı, so- İist olarak yer alıyor. En ilgincı dinleyiciler arasına yerleştirilen Gülden Turalı. Yusuf Güler Ak- söz, Şafak Mula ve Gilda Assa'- nın başlangıçta sahneden uzak çalmalan. sonra yavaşça yiirü- yerek sahnedeki yerlerini alma- lan oldu. Bir grup üfleme çalgı da eserin sonuna doğru sahne arkasına gıderek son akorlan oradan üHediler. (Bizim salo- numuzda bu son akorlar fazla duyulmadığından bestecinin düşündüğü etkinlik sağlandı mı bilmiyoruz. ama ilginç bir kur- guydu.) İ930'lu yıllardan beri calgı- lann değişik köşelere yayılması, dinleyici arasına tcyp veya mik- rofonlar konması, dinleyicinin de orkestraya, müziğe katı- lması denenmiş olaylardır. Ge- rek sahnede alışagcldiğimiz or- kestra tablosunun durağanlı- ğını yıkmak. gerekse çalgjlarda yeni akustik etkinlikler arayı- şından kaynaklanmıştır. Wetts- tein'in yapıtındaki bu görsel mi- zansenin bizler için yeniliği bir yana, içeriğindeki tutkulu an- îatım. bir yeni-romantizm ha- bercisi. Çağımızın getirdiği her türlü yöntemi derlemiş, seçmeci (eklektik) bir çahşma yapmış. 12 ton pasajlan olduğu kadar denetimli bir raslamsallık. bi- rinci solistin ustalığını sergileye- bilmesi için tıpkı romantik bir konçerto kadar parlak bölüm- ler işlemiş. Böylece kemana Rudolf Bamert'in ne kadar- hü- nerli bir sanatçı olduğunu öğ- rendik. Çalgı eksiklikleri Eserin bestecisi VVettstein cu- martesi sabahki seslendirinin bir gece öncekinden çok daha iyi olduğunu söyledi. "Bir kez daha çalsalar daha da iyi ola- cak" diyordu. Yirmınci yüzyıl sona ererken dünyanın her sa- nat merkezinde alışılagelen bu çağın muziğini biz de daha sık programlara alırsak dinleyen de çalan da_ yadırgamamaya başlayacak! İDSO konserinin ikinci yansmda Griffiths, Leo- nard Bernstein'in Batı Vakası Hikayesi'ni yönetti. Üfleme, yaylı ve vurmah çalgılann çok özenli tonlama birliğini gerekti- ren bu yapıt. birkaç prova ola- nağı daha bulsaymış, daha net çıkabilirmiş. Ahşagelmediğimiz yapıtlar calındığında orkestra- daki çalgı eksiklikleri de ortaya çıkıyor. Örneğin marimbafo- numuz olmadığını Bernstein'in yapıtında fark ettik! Özellikle sokak kavgasındaki Mambo sahnesi canlı ve dramatik yo- rumlandı. Konserden aynlır- ken herkes soruyordu: "Baka- lım Griffiths gelecek yıla ne yenilik hazırlayacak." AkbankOda Orkestrası'nın konseri Griffiths'in yönettiği bir diğer ÜÜ İDSO'vu \6neten Hovvard Griffiths, bu kez VVettstein'ın bir yapıtını, solistini ve bestecisini yanında getirdi. Ken- dine göre bir stil yaratma yolundaki piyanistTuluğTırpan(üstte) oldukça iddialı bir program seçmişti resitalinde.. konser de Akbank Oda Orkest- rası'nın dinleüsiydi. İngiliz bes- teci "VViIHam Boyce'un (1711- 1779) barok nıteiikler taşıyan senfonisinden sonra. solist ola- rak Beethoven'in 2. piyano kon- çertosunda Ayşegûl Sanca'yı dinledik. Beethoven'in 2 numa- ralı konçertosu aslında besteci- nin ilk yazdığı konçertodur. Sonradan yayıncısı tarafından ikinci sıraya konmuş. Besteci- nin ilk gençlik yıllannda etki- lendiği Mozart ortamı ile kendi- ne özgü romantik coşkusunun iç içe geliştiği bir yapıt. Ayşegül Sarıca yer yer Mozart coşkusu, yer yer Beethoven fırünasını ay- nmsatan deneyimli bir yorum sundu. İlginç bir şey daha var: Bugüne dek daha hıç bu kon- çertoyu çalmamış olması. As- lında daha da ilginci Sanca'nın dağarcığında var olan onca eserle yetinmeyip hala. hemen her yıl birtakım yenilikler ekle- mesi. Gençlerimize. yeni yeli- şenlere örnek olacak bir coşku bu. Akbank Oda Orkesrrası konserinin ikinci yansında Mahkr'in Adagio'suna gerck var mıydı? VVagner'in Tristan'ı zorluğundaki bu yapıtta arpçi Ipck Tongur'u aynca alkışla- mak gcrek. Ancak salonun ku- ru akustiğinde yaylı çalgılann uzamayan tınılan, eserin gi- zemsel havasını yeterince say- dam duyurmadı. Benjamin Britten'ın basit senfonisi isc Britten sevenler ve Britten sev- meyenler için ayn değerlendiri- lebilir. Griffiths'in vatandaşı ol- duğu için bestecinin ruhunu an- layan. aynntılara özen gösteren bir yorum çıktı ortaya. Yine de biraz daha prova gerekirmiş! Piyanist Tuluğ Tırpan'ın resitali Boğazıçi Cniversitesi'ndeki Sanat Bayramı etkinlikleri çer- çevesinde bir resital veren Sabri Tuluğ Tırpan, yirminci yuzyılın ilk yansından oldukça iddialı bir program seçmişti. 1970 do- ğumlu sanatçı çalışmalannı ha- len Avustur\a"da sürdürüyor. Schönberg, Faure, Debussy, Skiabin vc Stravinsky'nin yanı sıra bir de genç Türk bestecisi- nin Semih Korucu'nun piyano parçasını. Disintegral'ini seslen- dirdi. Böylece genç kuşakta besteci ve yorumculanmız ara- sındaki dayanışmanın örneğine tanık olduk. Korucu'nun, geçen yıl dinlediğimiz Integral'inin devamı olan DisintegraTdc kendisine özgü bir müzik dili oluşturduğunu söyleyebiliriz. Tırpan'ın çaldığı her yapıtta ya- rına dönük bir yaklaşım sezili- yor. Geleneksel kalıplann katı- lığında bir Debussy, Schönberg değıl de her bir bestecinin v üzü- nü yarının ışığına çevirmiş yo- rumu. Kendi yapıtında satır afalannda folklor okunsa da başlı başına modcrn ve kendi piyanistlik hünerine göre yazıl- mış. Yumuşak tuşesi, güçlü tek- niği, piyanonun tuşlanna haki- miyeti ile kendine göre bir stil yaratma yolunda bu genç piya- nistimiz. Bu arada çalışmalannı Al- manya'da sürdüren bir başka genç piyanistimızin Sayat Za- man'ın (1972) Paris Konserva- tuvan'na kabul cdildiğıni öğ- rendik. 150 başvuru arasında 8 kişi alındı. Gülsin Onay'dan bu yana Paris Konserratuvan'na kabul edilen ilk Türk piyanisti oluyor Sayat Zaman. Uluslararası Ankara Festivali başlıyor Ankara Festivaii, on birinci yılında Uluslararabi Fcstivaller BirliğTnin üyesi oldu. 4 nisanda Peter Wettstein, eserinin vonımunu din- ledi İDSO'dan. Ayşegûl Sanca(solda). Gûrer Aykal yöneliminde Cum- hurbaşkanlığı Senfoni Orkest- rası'nın açılışı yapacağı konscr- de solist, piyanist İvan Mora- vec, Monte Cario Balesi, Monte Carlo Filarmoni Orkestrası, Orchestre d'Auvergne, gitarcı Julian Bream, çellist Jiri Barta, Viyana Şarap Şarkılan'nı söyle- yecek olan \i\ana Lied Toplu- luğu korosu; Salzburg Mozarte- um Kuvarteti; Sirinu Ortaçağ ve Rönesans muziği topluluğu, Ve- nedik Virtûözleri: festivalin baş- hca etkinlikleri. CBSO'nun yanı sıra, Ankara Devlet Opera ve Bale Orkestrası, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Ak- bank Oda Orkestrası. Bilkent L'luslararası Akademik Oda Orkestrası, Ankara De\ let Kon- servatuvan orkestrası gıbi ülke- mizin belli başlı orkestra kuru- luşlan yeralacak. Solistlcrimız- den Hüseyin Sermet, İdil Biret, Suna Kan, Verda Erman, Şefika Kutluer; şeflerimizden Gürer Aykal \ e Rengim Gökmen festi- valdeyeralıyorlar. IonescuGa- lati, Sener Ganiev, Marek Pija- rowski. Daniel Tosi, Lavvrence Foster konuk şefler arasmda;- 1978den beri Monte Carlo operasının şefı olan Lawrence Foster'in (1941) 120 kişılik Monte Cario Filarmoni Orkest- rası ile festivale katılması başlı başına görkemli bir olay. Bu konscrlerin birinde İdil Biret, diğerinde Suna Kan solist ola- cak. Ve Ankara Festivali ge- lenek haline getirmeye çalıştığı bir balo ile kapanış yapıyor. Geçen yıl Tango orkestrası gel- miş, bu \ıl ise daha renkli bir müzikle. Alfred Rodriguez or- kestrası ile 6 mayısta kapanış yapılacak. Festivaller ülkemizin zengin- likleri. Gürer Aykal yönetimin- de 31 martta kapanışı yapıla- cak olan Bilkent Anadolu Festi- vaU'nin ardından. yine Gürer Aykal yönetiminde açılışı yapı- lacak olan Ankara Festivali, bu ilkbahar günlerinde Anka- ralılara bir müzik maratonu ya- şatacak. Izmir'de bir resital veren viyolacı Ruşen Güneş, Izmir DSO'nun da solistiydi Necdet Remzi Atak anıldı ÜNER BtRKAN tZMİR- Kemancı-öğretmen Necdet Remzi Atak'ı (1911-1972) bugünün ku- şaklan belki hiç bilmezler. Ablası, pi\ a- nist Ferhunde Erkin'le birlikte. Cum- huriyet'in ilk yıllannda Atatürk Türki- yesi'nin müzik atılımında belli başlı ön- cülerden biri olmuştur Atak. İki kardeş. ilk konşerlerini 1920 yılırun işgal altı- ndaki İstanbulu'nda vermişler. daha sonra Kurtuluş'un sembolü yeni baş- kent Ankara"da Atatürk'ün de bulun- duğu bir konserde (29 Ocak 1926) ken- dilerini büyük komutana tanıtmışlar. O'nun şu sözleriyle karşılaşmanın mut- luluğunu vaşamışlardır: "Türk'ün sanat meşalesini yakıp. medeniyet kavgasını daha bacak kadar çocukken en düşman bir muhit içinde yürürmesini becerebilen bu çocuklara, lü'tfen, ayağa kalkmasını da biz bilelim, efendiler!" Necdet Remzi ile ablası Ferhunde'nin bundan sonraki eğitimleri, Almanya'da, Leipzig Kon- servatuvan'nda sürer. 1931 yılında yur- da dönmeleriyle birlikte, önce Musiki Muallim Mektebi'nde. sonra da Anka- ra Devlet Konservatuvan'nda yurda yeni yeni piyanistler, kemanalar ka- zandırma çalışmalannm yoğun havası- na dönüşür. Ahmet Say'ın Müzik Ansiklopedisi'- nde belirtildiği gibi, "Necdet Remzi Atak'ın bu göreve atanmasıyla, Türk ke- man tarihinde yer tutacak iki olgu önem kazanmıştır. Birincisi, çağdaş keman ekolünün en önemli adlarından \ iotti'\e kadar uzanan mesleki bir akrabalıktan kaynaklanır. Çünkü. V iotti'nin ünlü öğ- rencilerinden biri olan büyük keman pe- dagogu Sevcik, Necdet Remzi'vi yetişti- ren Karl Berger'in öğrencisidir. İkincisi, Atak, gelişkin, çağdaş, köklü bir siste- min okullaşmasım sağlayacak ve kendin- den sonra bu eğitimi sürdürecek nitelikli sanatçılar yetiştirecektir." Atak'ın > etiş- tirdiği öğrenciler arasında, kızlan Su- mer ile Necla'dan başka. Erdoğan Çaplı, İlhan Özsoy, Erol Aygün, Ruşen Güneş, Önder Kütanyalı gıbi seçkin keman sa- natçılan \e öğretmenler yer alır. Cumhunyet Türkiyesi'nin bu önde gelen müzik adamı. öğrencilerinden, çalışmalannı 1971"den bu yana Lond- ra'da sürdüren. vişola sanatçısı Ruşen Güneş'in 23 mart akşamı İzmir'de ver- diği bir resitalde anıldı. Atak'ın torunu Kerim'in eşi olan, genç. yetenekli piya- nist Tülay Gürerk'in güven veren eşli- ğinde Güneş, programının ilk bölü- münde. Henry Eccles'in Sol minör. Jo- hannes Branms'ın Fa minör sonatlannı; ikinci yanda da, keman ve viyola yazının küçük. sevimli parçalannı (Gla- zunov, Kreisler, Brahms) seslendirdi. So- nat yazısınm ciddi, biçimci atmosferin- de de. küçük parçalarda da. yumuşak, rahat, tamperamanlı bir anlatım sıcaklığı; sevgi dolu, aksamadan yürü- yen bir beraberlik... Güneş'le Gürerk'i müziğin dostluk ve insan sevgisi yüklü havasında. dinleyicilerle bir araya geti- ren. gecenin anlamıydı, Necdet Remzi Atak"ın simge-ismiydı... • 11 mart konserindeki "Eroica Bozgu- nu"ndan sonra. İzmir DSO. biraz ken- dini toparlamış gibi. Bayram tatili ya- ramış müzikçi dostlanmıza; dinlenmiş- ler, görevlerini daha iyi yerine getirme gereğinin farkına varmışlar. Bu gcliş- V iyolacı Ruşen Güneş, eserleri 'uluslararası' değerde kaliteleriyle seslendirdi. mede, Rengim Gökmen. Iosif Conta arasmdaki klas farkının da etkısi her- halde çok büyük. Yaşlı Romanyalının agır tempolannın, yanlış vurgulanan cümlelerinin, dinleyicıyi isyan eitirici sololannın yerini; oldukça dinamik. doğru. lemiz bir seslendirme almıştı ge- çen hafta sonu konserinde (25 mart). Gustav Mahler'in Re majör binnci (Titan) senfonisi. >inni sekiz yaşındakı. kendisine bir yol açmaya çalışan bes- tecinin -daha önceki birkaç çalışmasını saymazsak- ilk senfoni denemesi. Baş- langıcındaki, değişik oktavlardan yine- lenen o uzun la notasmdan, agır bölü- mün "Frere Jaojues" parodisine. fına- lin dramatik patlamasına kadar. her yanıvla, bugünün dinlevicileri için bile değişik, alışılmadık bir yapısı var. Ben o akşamın Rengim Gökmen yorumunda. biraz daha dinamizm aradım, senfoni- nin belkemiğini oluşturan komo gru- bunda (programda yedi kişi olduklan yazılıyken sahneye altı kişi olara'k çıkan bu grupta) biraz daha özen aradım. Bu eksiklerin zamanla giderilebilece- j n e inanmak istiyorum. Konserin solisti. viyolacı Ruşen Gü- neşti; Georg Philipp Telemann'ın (1681 - 1767) sol majör konçertosunu. Carl Maria von NVeber'in (1786-1826) Do Minör Tema ve Çeşitlemelen'ni (bir başka adıyla, Andante ve Macar Ron- dosu"nu) yumuşak arsesi. lartışılmaz müzikalitesi,rahatlığı,gerçekten"ulusla- rarası" değerde kaliteleriyle seslendirdi. Bu olağanüstü viyolacımızdan, İzmir'e bir dahaki gelişinde Adnan Saygun'un (okurlanma bir kez daha anımsatmak istediğim. Koch Schwarn , 311 002 katalog numaralı CD'de büyük ba- şanyla seslendirdiği) Op. 59 Viyola Konçertosu'nu programına almasını dileyebilir miyim? DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT BirAnı Kurtuluş Savaşı'mızın yeniden gündeme geldiği şu günlerde çocukluk döneminden kalma bir anımı anlat- mak istiyorum. Emperyalizme karşı kimlerin omuz omu- za savaştığını gösteren küçücük bir anı... Yorum yapma- dan... Yorumunu isteyen istediği gibi yapsın... Dedem, babamın babası, bir "süvari zabiti'yd'ı, adı Mehmet Ali. Bir de Fuat adında erkek kardeşi vardı. İkisi de Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirince Hünkar Yaveri olarak saraya almmışlar. Güvenilen bir ailenin çocukla- rı... Babaları devlet hizmetinde, valilik, elçilik gibi görev- lerde bulunmuş bir paşa... Göze batan, parlak gençler olmalılar ki, Mehmet Ali'yi Sadrazam Halil Rifat Paşa kendine damat seçmiş. Fuat'ı ise Padişah, Cemile Sultan'la evlendirmiş... Bu evlilik- lerle ikisi de bir çırpıda "Paşa'lığayükselmişler... Sanırım ikinci Meşrutiyet'te, bu tür haksız rütbeler ge- ri almınca, uygulamayı onur kırıcı bulan birçok subayla birlikte, Fuat Paşa da ordudan ayrılmış. Mehmet Ali Paşa ise askerliğe daha bir bağlıymış, ay- rıca yapılan rütbe indirimini de herhalde onur kırıcı de- ğil, doğru bulmuşki ordudan ayrılmamış, asıl rütbesine inip basamakları yeniden çıkmaya başlamış. Kurtuluş Savaşı'na girilirken "miralay", yani albay- mış. Çok sevdiği atıyla birlikte Anadolu'ya geçmiş. Do- ğuya, Kazım Karabekir Paşa'nın ordusuna göndermiş- ler. Kurtuluş Savaşı boyunca orada, aşiret alaylarında görev yapmış. Bu alayların ordudaki adı neydi bilmiyorum. Dedem hep "Aşiretalayları"diye söz ederdi. Yıllar sonra Erenköy'deki köşkünde emeklilik günleri- ni geçirirken, o alaylarda askerlik yapmış olan bazı Kürt- ler dedemi görmeye gelirler, ona saygıdan öte bayağı yakınlık, sevgi gösterirler, bana da gözüpekliğini, yiğitli- ğini, disipline düşkünlüğünü övgüyle anlatırlardı . 1938'de Atatürk'ün öldüğü yıl, Fenerbahçe Stadı'nın yanındaki Kadıköy Birinci Ortaokulu'nda altıncı sınıftay- dım. Sıra arkadaşımın adı Yervant Nevzat Özer'di. He- men önümüzdeki sırada da küçük kardeşi otururdu. Onun adı da Andon Antan Özer'di Bir gün Yervant, "Babam dedeni tanıyor, Kurtuluş Sa- vaşı'nda, doğuda, onun maiyetinde askeri doktormuş" dedi. Akşam dedeme söyledim. "Çok iyi insandır, çok seve- rim" diyerek birlikte geçen günlerinden söz ettı, unuta- madığı birkaç anısını anlattı. Disiplin adına yaptığı acı- masızlıkları hep onun önlediğine değindi. "Görüşmek isterim" dedi. Bu iki eski savaş arkadaşmın buluşmalarınaaracı ola- mamıştık, yanılmıyorsam, ama ben Yervant'ların evine gitmiştirTVFAItıyol'dan Opera Sinemasına doğru çıkar- ken solda tipik bir Kadıköy evinde oturuyorlardı. Şimdi o evler yok artık. Opera Sineması da pasaj olmuş Neyse doktor bayağı yaşlı bir adamdı. Geç evlenmişti anlaşı- lan... Onlar savaştan sonra birbirlerini yitirmişler. biz de okuldan sonra yitirdik... Yervant okuyabilecek bir çocukken, herhalde babası- nın yanlışlığı yüzünden, bir an önce yaşamını kazanmak için, okulu bırakıp demir ticaretine atıldı. Sonradan ünlü bir çimento satıcısı oldu. Her yerde adını göruyordurrv "Özet*Çimento" diye, ama kendini okuldan<6©nra+ıtç*- görmedim, olmadı... Andon okumak istiyordu. Onunla bir kez karşılaşıp konuşmuştuk, nereye kadar okuduğu- nu herhalde anlatmıştır, ama şimdi anımsamıyorum. Özlediği gibi okumuş da olsa, konuştuğumuz günlerde ağabeysiyle birlikte çalışıyordu. Ama bu söylediğim, yıl- lar önce, ben De Yaymevi'ndeyken... Şimdi nerdeler, ne yapıyorlar, Türkiye'de kaldılar mı, gittiler mi, hiç bilmiyorum... Ha bir de savaş sonrası dedemin Istanbula donüşü var. Albaylıktan generalliğe yükselmiş, ülkeyı kurtaran ordunun üst düzeyde bir subayı... Kardeşi Fuat Paşa ise Cemile Sultan ile birlikte yurt dışına sürgün... Bir ülkenin kurtuluşunu tarth kitaplarında okumak çok kolay. İşin altında bilinen bilinmeyen ne özveriler, ne acılar var... Nuvullah Can ve Mehrizat'ın söyleşisi Kültür Servisi - Üç > ıldan beri Anadolu yakasındaki > erinde sanat ve kültür konularında sö\ leşiler, dinletiler \e konferanslardüzenlenen I. Peron Sanat Evi'nde. 2 nisan çumartesi.saat 15-17arasında. 1993 YunusNadiSiir Ödülü sahibı Nurullah Can ile "Ben Dün; ali Değilim" adlı kitabıyla tanıdığımız Mehrizat okurlanyla söyleşecekler. şiirlerini okuyacaklar ve kitaplannı imzalayacaklar. Ozürlüçocuklar için sergi Kültür Servisi -Lionslarözürlüçocııklar için bir sanaı etkinliğidüzenlıyor. Bevcğlu Beledivesi Sanat Galerisi'nde açılan sergide Lions sanatçılannın eserleri tanıtılacak. 118-E Lions \önetimçe\resinebağlı olan Lions sanatçılarının katılımıvla oluşturulan sergide. Lions ailesindeki sanatçılann tanıtılması amaçlanıvor. 3 gün devam edecek olan "Lions Sanatçılan Karma Sanat Etkinliği". dün agldı. Sergi bugün ve yann da gezilebilir. Sergide satışa sunulan eserlerden elde edilen gelir. özürlü çocuklaryaranna Kocasinan'da yapılacak oîan okul için oluşturulan fona aktanlacak. Öztürk'ün heykelleri Tem Sanat GalerisVnde Kültür Servisi - He> kellraş Abdülkadır Öztürk. yapıtlannı Tem Sanat Galerisi'nde sergili\or. 1949 yılında Sı\as'ta doğan sanatçı. İstanbul De\let Taıbıkı Güzel Sanailar Yüksek Okulu'nu bitirdi. Birçok kurum \ckuruluşa heykel vaptı. kişisel \e karma sergileri oldu. He> kellerinde malzeme olarak ağaç. bronz. taş \ e menncr kullanan Öztürk. soyut fıgüratifçalışıyor. İnsan figürüneağırlık veren sanatçı. soyut ifadclcri çağdaş birdıllc şorumluyor. Avnntılaragirmedenbilinç altında kalanse\gı.bağlılık. erotizmi ön plana çıkararak işli\ or. Bir ortaöğretım kuruluşunda rcsim öğretmenliği de yapan sanalçının sergisi 25 nisan tarihine kadar devam edecek. Anadolu Festivali "Ankara Etkinlikleri" sona eriyor Kültür Servisi - Bilkent Üniversitesi tarafından bu \ ıl birincisi gerçekleştirilen Uluslararası Anadolu Muzik Festivali'nin "Ankara Etkinlikleri". yann Gürer Aykal yönetimindeki Bilkent L'luslararası Sinfonictta Orkestrası'nın vereceği konserlesona «recek. Bilkent Üniversitesi SporSalonu'ndasaat 19.00"da verilecek konserin solisti, Azerbaycanlı viyolonselci Eldar İskenderov. Azerbaycan Bakü ve ve Moskova Devlet Konservatuvan'nı bitirdikten sonra 1973"ten beri birçok ülkede konser veren İskenderov. "Azerbaycan Cumhuriyeti Kıdemli Sanatçısı" unvanını taşıyor. Yannki konserin programında Ulvi Cemal Erkin'in "Senfonik Bölüm" adlı eseri, Çaykovski'nin v iyolonsel \ e orkestra için Op.33 "Rokoko Çeşitlemeleri" ile Brahms'ın Op.73. Re Majör 2. senfonisi yer alıyor. Aynı festival kapsamında bugün saat 19.00"da Prof. Server Ganiyev yönetimindeki Bilkent Akademik Oda Orkestrası'nın konseri izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle