02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
227 ŞUBAT1994 PAZAR CUMHURİYET Açıklama • Gazetenizin 8 Şubat 1994 tarihlı sayısında. 6. sayfada, "Türkiye'yi Sarsan Yolsuzluklar" başlığı altında yayımlanan yaada adımdan söz edılmiştir. Gazetenizde sözü ed;len olay sırasmda ben Stockholm değil, Frankfiırt Tanıtma Ataşesi idim. Sözü geçen reklam kampanyası. 1991 yıhnda Körfezicrizinin, turizm sektörünü ve dolayısıyla ülkeırizi dar boğaza soktuğu bir dönemde makamın aldığı karar dağrultusunda gerçekkştirilmiştir. Makanun yaztlı talinutlannı. yasa ve kuralkra uygun olarak yerinegstirmemi. müfenjlerin, "Makama karşıdrenmemiştir" gibi, kargiaa bile güldürecek bir sav ikhakkımda lüzum-u muhakeme (yargılama) istercbn, Danıştay Idari Işler Kurulu nun 16.12.1993 günlütcplanüsında, başta Danifiy Başkanı olmak üzere. toplam 13 (on üç) üye tarafacan oybirliği ile reddedımişur. Yani kurul, yargılıımama gerek olmaaona karar vermiştir. (Datijuy İdari îşler Kurulu, esas ı» 1993,76, karar no: 19931! karar tarihi: 16.111*^93) Fenran Uygun TarunBakanlığı Tuunı Genel Müdürü Sırp kaüiamını protesto mitbıgi •I KARAMÜRSEL (AA) - FCocaeli'nın Karamürsel ilçesinde düzenlenen mitingde. Bosna-Hersek'teki Sırp katliamı protesto edildi. FCaramürsel'de faaliyet gösteren çeşitli dernekler tarafından ortaklaşa düzenlenen ve Arut Meydanı'nda gerçekleştirilen mitinge katılan Bosna-Hersek'in İstanbul Başkonsolosu Mustafa Dnanlagiç, insanlann Müslüman olması nedeniyle iki yıldırkatledildiklerini ve dünyanın buna seyirci kaldığını söyledi. Mitingde, Beşiktaş ve Galatasaray'ın eski futbolculanndan Mirsat Kovaçeviç de bir konuşma yaptı. Kovaçeviç, Bosna'da durumun çok kötü olduğunu ifadeederek "Müslüman olduğumuz için çocukJarunız bile katlediliyor" dedi. Erbakan: Bosna'nın yanındayız KAYSERİ (AA) - - RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan Kayseri'de yapüğı konuşmada. Bosna'yı inanan insanlann kurtaracağını ve Refah Partisi'nin, 3 milyon kayıtlı üyesiyle 15 milyon seçmeniyle, sempatizaruyla her zaman Bosna'nın yanında olduğunu söyledi. Erbakan, Cumhurbaşkanı İzzetbegoviç'in seçim merkezinin yaptınlması, Bosna"daki tüm ambulanslann ahnması gibi, devletin yapamadığı yardımlann milli görüşçüler tarafından yapıldığını, buna rağmen Bosna konusunun kendilerine karşı kullamldığıru belirterek parusinin bini aşkm merkezde belediye başkanlıklarıru kazanacağını iddia etti. RP bürosuna patlayıcı • ADANA (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu) -Refah Partisi'nin seçim bürosuna kimligi belirsiz kişilerce patlayıa madde atıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Partililerin iftar yejneklerini yedikleri sırada atflan patlayıcı madde nedeniyle büronun camlan kınldı. Olaydan sonra geniş caplı operasyon başlatıldı. Toçoglu aklanmadı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Moğultay'ın, Toçoğlu'nu ŞSK Yönetim Kurulu üyeliğinden alma karan idare mahkemesi tarafından "hakb" bulundu. Toçoğlu'nun, SSK Yönetim Kurulu üyeliğinden alınmasına ilişkin karann iptaü istemiyle açtığı da va Ankara 7. İdare Mahkemesi'nce reddedildi. Mahkeme karannda şu görüşlere yer verildi: "Davaanın (Enver Toçoglu) taraf olduğu ve davalann da henüz sonuçlanmadığı anlaşıldığından, idari bir tedbır olarak görevden uzaklaşünlmasında, mevzuata, genel olarak kamu şaran ve hizmet gerekkrine aykınlık görülmemiştir." HABERLER Ümraniye'de hırsızlık yaptığı ileri sûrülen bir kişi kalaslara çivilenerek ağaca asılmakistendi i'cezaHırsıza 'şeriat ıısııl• Dükkanında yakaladığı Kazım Izgi'yi avuç içleri ve dirseklerinden çiviledikten sonra ağaca asmak isterken polisin raüdahale ettiği Nevzat önen, 'Kendi. yöntemlerimizle cezalandırdım' dedi. YBLMAZ KARABACAK Ümraniye'de hırsızlık yapar- ken yakalanan bir kişi, "şeriat usullerTne göre cezalandınlıp ellerinden kalaslara çakıldıktan sonra ağaca asılmak istendi. "Bir adamı çarmıha gerdiler" ihban üzerine olay yerine giden polisler, 32 yaşındaki Kazım Izgfyi avuç içleri ve dirseklerin- den kalaslara çivilenrniş şekilde buldu. İzgi'yi çiviledikten sonra ağaca asmak isterken yakala- nan Nevzat önen'in, "Dûıimin kurallarını yerine getirdim" de- diği öne sürülerek "Elini de ke- sirdim, ama kendi yöntemleri- mizie cezalandırdun" şeklinde konuştuğu öğrenildi. Önen'e, gözalüna alındığı karakolda "sahur yemeği" veren polisler, "Helal olsun sana. Az ceza ver- dirtiriz. Korkma" şeklinde ko- nuştular. Ümraniye, Çakmak Mahal- lesi Çağdaş Sokak'ta meydana gelen olay çevrede bulunanlann tüylerini diken diken etti. Once- ki gece saat 22.00 sıralannda Ümraniye Merkez Polis Kara- koiu'na vatandaşlar tarafından " Bir adamı çarmıha geriyorlar" şeklinde ihbar yapıldı. İhbar üzerine olay yerine gelen polisler kalaslara eİleri ve dirseklerin- den çivilenmiş bir adamı kanlar içerisinde ağaca asılmak istenir- ken buldular. llk anda ne oldu- ğu anlaşılamayan ve şaşkınüğa yol açan olayla ilgili soruştur- ma derinleştirildikçe birbirin- den ilginç unsurlar ortaya çıkü. 'Çarmıha gerilen' İzgi hastanede tedayi altına alınırken. İzgFyi 'Şeriata uygun cezalandıran Nevzat Önen'e gözalttna alındığı karakolda 'sahur yemegT sunan görevli polisler,"Helal olsun. Sana az ceza verdirtiriz. Korkma' dediler. kanaması tanısıyla tedaviye alınırken, avuçlan ve dirsekleri de dikilerek bandajlandı. Sor- gusu hastanede yapılan İzgi dükkanı soymak amacıyla git- tikkrini, ancak kendisinin dı- şanda gözcülük yapüğını doğ- nılayarak şunlan söyledi: "Arka- daşrnı icerdeydi. Haber vermek için girdignn sırada beni yakaiadı ve kafama keserle vurmaya baş- ladı. Kanlar içinde yere düştum. Sonra kendimden geçmişiın. Gözlerimi actığımda hastanedey- dim. Bu adam sadist ruhlu." ' Zor konuştuğu gözlenen ve şok geçirdiği belirtilen İzgi, elle- rinden ve dirseklerinden kalasa çakılarak cezalandınlmak is- tenmesiyleilgi]] olarakda, "Ken- dim bile inananuyorum. Bunlar camiye gidip namaz kılariar. Ben bile inanamıyorum" şeklin- de konuştu. Gene yapardım Adım adım izlediğimiz olay şöyle gelişti: Çakmak Mahallesi Çağdaş Sokak numara 61 'de bulunan deri giyim eşyalan mağazasırun sahibi Nevzat önen iftannı aç- mak için dükkanını kapatarak aynı mahallede bulunan evine gitti. İftanru açıp teravih nama- zını kılmak için camiye gitme- den önce tekrar dükkanına dö- nen Nevzat Önen, bir kişinin beklediğini görünce şüphelene- rek hızla içeri gırdi. Bu sırada dükkanın içinde olduğu öğreni- len ve kimligi tespit ediiemeyen bir kişinin de hızla kaçtığı bildi- rildi. Dışanda "gözcü" olarak kalan ve arkadaşına haber ver- mek için dükkanın içine giren Kazon İzgi, dükkan sahibi Önen'e yakalandı. Edinilen bil- gilere göre, önen, önce İzgi'nin başına eline geçirdiği keserle vurdu. Kanlar içinde kalarak yere düşen 32 yaşındaki îzgi kendisinden geçti. Bunun üzeri- ne çevreden bulduğu iki kalası İzgi'nin kollan altına yerleşti- ren Nevzat Önen, İzgi'yi elleri ve dirseklerinden çiviledi. Ağaca asacaktı Olay olduğu sırada dükkanın yakınındaki bir kahvede bulu- nanlar Kazım izgi'nin çığlıkla- nnı duyarak polise haber verdi- ler. Yakaladığı kişiyi başına vurdueu keserle kalaslara civi- leyen Nevzat Önen ise bu kez Izgi'yi asmak için, dükkanının dışına çıkarak ağaç aramaya başladı. İzgi'yi dükkanının he- men karşısındaki bir ağaca as- mak için uğraşan Önen'i ihbar üzerine olay yerine gelen polis- ler engellediler. Ümraniye Mer- kez Polis Karakolu'ndan gelen polisler dükkan sahibi Nevzat Önen'i karakola götürürlerken, İzgi'yi deçakılı olduğu kalaslarla birlikte Haydarpaşa Numune Hastanesi Acil Servisi'ne yatırdılar. Hırsızlıktan sabıkası olduğu belirtilen Kazım İzgi'nin avuç ve dirseklerindeki çiviler has- tanede doktoriar tarafından amelıyatla çıkartıldı. İzgi beyin Olaym hemen ardından Üm- raniye Merkez Poüs Karakolu'- na götürülen dükkan sahibi Nevzat önen'in ifadesi alındı. Karakolda rahat davramşlany- la dikkat çeken önen " Kendi yöntemlerimize göre cezalandır- dım. Yaptığıma pişman değilim. Ben adli makamlara güvenmiyo- rum. Yargılansa ne olacak? İki gûn sonra serfoest bırakacaklar. Yine hırsızlık vapacak. MahaJ- leli çok çekti bunlardan" şeklin- dekonuştu. ÜmraniyeEmniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Araştırma Amirhği'ne götürü- len Nevzat önen dışa'rdan özel olarak getirtilen sahur yemeğini yedi ve polislerle sohbet etti. Önen'in "Kendi yöntemlerimize göre cazalandrrdık" ve "Pişman değiüm" sözleri üzerine polisler, " Helal oisun sana. Sen buranın esnafısın. Seni elbette koruyaca- ğız. Korkma. Az cezayla kurtu- lursun" karşılığını verdiler. Yüksek performansın aylık bilançosu Dış ticaret ve sermaye piyasalarının Dışbank, 1994 Ocak ayı bilançosunun ve uzman bankası Dışbank, değişmez ilkeleri... uzak yüksek performansının en somut göstergesi görüşlü, istikrarlı ve akılcı yönetimiyle, serbest olan kârını; tüm finans sektörüne, değerli piyasa ekonomisinin getirdiği/getireceği her müşterilerine ve çalışanlarına, teşekkürleriyle türlü koşula...konjonktürdeki değişimlere, hazır- birlikte açıklamaktan kıvanç lıklı ve uyumlu olabilmeyi her zaman başarmtştır.^p^' duymaktadır. V Faiz GeUrterı Fa'ız Giderlenv a • Gelirlen 109,89* 347,04* 87,442 376,377 58.109 DIŞBANK İlk 30 yill Dışbank bir Lapıs Holdıng kuruluşudur. CUMHURİYETTEN OKURLARA ÖZGEN ACAR Don Juan ve Hillary'nin Allah'ı VVashington muhabirimiz Fuat Kozlufclu Hırvat-Boş- nak zirvesinin VVashington'da yapılacağını bildirdi. Oysa, Başbakan Tansu Çlller, Pakistan Başbakanı Benazir Butto ile birlikte Bosna'yı ziyaretinden sonra Zagreb'de görüştüğü Hırvat Cumhurbaşkanı Franyo Tudyman'in "Türkiye'nin ev sahipliği yapacağı bir zir- vede Boşnak liderle buluşmak istediğini" söylemişti. Şimdi anlaşıldığına göre ya zirvenin yeri Ankara'dan VVashington'a kaymış ya da ön hazırlığı orada yapıla- cak.. 1968de Dubçek Çekoslovakyası'nın işgalinden he- men sonra bir yazı dizisi için Belgrad, Üsküp ve Zag- reb'e de uğramıştım. O zaman adımladığım Zagreb so- kaklarım bu kez çok sınırlı bir sürede arabayla dola- şırken şöyle düşündüm: "Tito, 2. Dünya Savaşı'nda Nazi işgalinden kurtardığı Yugoslavya'ya egemen olmuştu. Sloganı, 'kendi kendi- ne yönetim'd/. Tito, fani vücudu toprak olunca, kurduğu 'kendi kendine yönetim'/n/n sarsılmadan yürüyeceğine acaba ne ölçüde inanmıştı? Çeşitli din, etnik grup ve dil- lerin bir mozayik pano gibi oluşturduğu federal devletin bölünmez bir bütün olarak bu sloganla yaşayacağını gerçekten sanmış mıydı? Komünist Tito, Yugoslavya '- nın bugününü neden görememişti? Tito, yaşadığı süre- ce kendi iktidannı koruyabilmek için bu ütopyayı bende- lerine karşı kullanan bir Makyavelist değildi.'' Yöneticilerin; sorunlara bu tür "ütopyalar" ile geçici çözüm getirmelerinin tipik örneği Yugoslavya'dır. An- cak yöneticiye "rahmet" yada "toprağmın bol olmasını" dileme anı gelip çattığında, bu ütopyanın lime limedağı- larak parçalandığı da acı bir gerçektir. Anılarımda duran, ancak belleğimde yitip gitmiş olan Zagreb sokaklarına otomobilin penceresinden bakar- ken kendi kendime yine sordum: "Tito'nun ütopyası bugün hangi ülkede uygulanıyor? Acaba, günümüzde var olan 170 ülkenin yanı sıra hangi kurumda baştacı ediliyor? Geleceğin yönetici adayları, genellikle cenaze töreninde taze kazılmış kabire bir kü- rek toprak atmayı ya da mum yakmayı dahi bekleme sabrını göstermeden, daha o anda iktidar kavgasına başlamıyorlar mı?" Kennedy öldürüldüğünde yardımcısı Johnson uçak içinde ant içip başkanlığını güvence altına almamış mıy- dı? Adaylar; ister bir ülkede, isterse herhangi bir kurum- da olsun, Bosna, Sırbistan ve Hırvatistan gibi bir ayrılı- ğın tohumlarını atmıyorlar mı? ••• Genellikle televizyon izlemiyorum. Kayınvalidemden ödünç aldığım televizyonda, kanallar arasında "zap- ping-kaydırmaca " yaparak zaman zaman seçimle ilgili tartışmalara göz atıyorum. Son yıllarda iziediğim, üstelik üçsaatsüren, en düzey- li tartışmayı atv'de Ali Kırca yönetti. Program, biraz da Bosna ültimatomunun bitişine rastladığı için olacak, son ayların o saatte görülmemiş "rating-oranlama" sınırını da aştı. Bu programın kelime kelime deşifre edilerek bir kitapta toplanması herhalde iyi olur. Başta gazetemizin değerli yazarı Prof. Dr. Toktamış Ateş, Hürriyet'in başyazarı Oktay Ekşi, Milli Gazete'nin dinsel teorisyeni Ali Bulaç, Zaman gazetesinin dinsel pratisyeni Fehmi Koru, "demokrasi-laiklik-şeriat"konu- sundakl inançlarını, teori ve pratiklerini. dogrularını ve yanlışlarını düzeyli bir biçimde ortaya koydular. Şeriatın Türkiye'de demokratik yoldan iktidara hazır- landığını, ancak iktidara geldikten sonra demokratik ol- mayacağını o gece bir kez daha anladım. ••• Moliere'i çok severim. Komedi dünyasının bu üstadı- nın oynanması güç "Don Juan "(1665) adlı temsilini per- şembe gecesi,fetanbulDevletTiyatrosu'nda seyrettim. Okurlara; öteki oyunları kadargüldürmeyen, ancak in- sani düşüncenin ve hicvin enginliğinde yolculuğa çıka- ran Moliere in bu oyununu mutlaka görmelerini öneri- rim. Tek ayağı üzerinde yalan söyle^en, ana-babasının onurunu 330 yıl önce tezgahlayan çapkm Don Juan'ın, ikinci perdede din maskesine sığınması seyircide bazı çağrışımlar yaratıyar. Seyirci, sanki günümüz Türki- yesi'nde bazı "dinsel Don Juan"ları sahnede görür gibi oluyor. Fransız yönetmen Jean Gabriel Nordmann'ın günü- müze uyarladığı oyunda Kürşat Alnıaçık'ın Oon Juan tiplemesine ikinci perdede bir pisbıyık taksanız acaba kimleri görürsünüz? En iyisi oyunu görün ve uşak "Sga- narelle'de yıldızlaşan Atilla Şendil'in başarısını da al- kışlayın. İlginç bir rastlantı, aynı sahnede dönüşümlü oynayan Turtıan Selçuk'un "Abdülcanbaz"m\ da birkaç hafta ön- ce görmüştüm. Don Juan ve Gözlüklü Sami arasında bana pek öyle fark yokmuş gibi geldi. ••• Beş-altı ay önce bu köşede ABD Başkanı Bill Clinton'- un eşi Hillary ile ilgili bir öyküyü aktarmıştım. Genç çift bir hafta sonunda araba ile VVashington dışına çıkmış, benzinleri bitince bir petrol istasyonuna uğramışlardı. Bir de ne görsünler? Hillary'nin eski erkek arkadaşı is- tasyonun sahibi değil miymiş? "Benimle evlenmeseydin, bu istasyonda benzin pom- palıyor olacaktm..." diye kasılan Bille Hillary şu yanıtı vermiş: "Yanılıyorsun.. Bu adamla evlenseydim, bugün sen değil o Beyaz Saray'da başkan olacaktı..." Bugünlerde VVashington'da anlatılan en son Hillary öyküsü ise şöyle: Bill ve Hillary ölmüşler.. Eski Başkan Bush ve Carter ile birlikte Allah'ın huzuruna kabul edilmişler. Allah ken- dilerini ayakta karşılamış. Neden cennete geldiklerini sormuş. Bush: Saddam'ı altettim.. Allah: Peki öyleyse sağımdaki koltuğa otur. Carter: Yahudilerle Mısırlıları barıştırdım. Allah: Sen de solumdaki koltuğa geç... Bill: Sağlık reformunu gerçekleştirmeye çalıştım. Allah: Sen de şu koltuğa otur. Hillary: Ben mi neler yaptım? Neler yapmadım ki? dedikten ve Allah'ın yönlendirmesini dahi bekleme- den geçip oradaki bir koltuğa ilişmiş. Allah, dönüp kendi koltuğuna oturmak istediğinde şu tepkiyi göstermiş: - Hillary kalk koltuğumdan... Tarih, yöneticilerin kendilerini Allah sandıklarını anla- tan pek çok örnekle doludur. İster Tito'dan sonrakiler ol- sun, ister günümüzdekiler olsun, neden kendilerini hep Allah sanırlar? Bugün Türkiye'de yaşayan 4-5 başbakan ve 100-150 kadar da bakanlık yapmış kişi var. Acaba on- lann da kendilerini Allah sandıkları anlar oldu mu? Yöneticiler kendilerini neden Allah sanırlar? Neden politikacı yöneticiler ya da yönetici politikacılar ve sade- ce yöneticiler koltuklarında oturdukları sürece kendile- rinde tanrısal bir güç görürler? Yöneticiler; kurumların han, kendilerinin yolcu olduğunu neden daima unutur- lar? ••• Bir araştırmayı tamamlamak için 4 hafta süreyle yıllık iznimi kullanmaya başlayacağımdan bu köşede sizinle birlikte olamayacağım. Sağlıklı, mutlu ve başarılı günlerdilerim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle