Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23ŞUBAT1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Barok müziğin tılsrmı...EVtN İLYASOĞLU
Bu hafta Cemal Reşit Rey Salonu'-
nda zarif ve müzikal bir piyanistimizi
tanıdık Vedat Kosal (1957). Alman-
ya'da yaşamıru sürdüren sanatçı, Ce-
mal Reşit Rey'in (1904-1985) öğren-
cisi. Alman Lisesi ve Istanbul Devlet
Konservatuvan mezunu. Münih Yük-
sek Müzik Okulu'nda da eğitim gör-
müş. Ardından Londra'da Cıırcio,
Halina Czerny-Stefanska ve Peter Fe-
uchrvtanger gibi ünlü öğretmenlerle
çalışmasını sürdürmüş. Vedat Kosal
ilgjnç bir program sundu: Beethoven -
ın Tûrk Marşı çeşitlemeleri, Rey'in
Türk Sahneleri, Liszt'in 1847'de İstan-
bul'a geldiğı zaman bestelediğj Meci-
diye Marşı, Chopin'in 24 Prelüdü ve
bis olarak, Sultan Aziz'in bir valsi ile
Rey'in "Çıktık Açık Almla..." dizesiy-
le başlayan Onuncu Yıl Marşı'ru ve bir
halk türküsünü çaldı.
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin
bir müziksel aynasıru yaşar gibi olduk.
Sultanlann son zamanlannda Baü'-
dan gelen müzik öğretmenleri, oda
müziği topluluklan ve ünlü piyanistle-
rin İstanbul'daki konserleri hep an-
laühr.
Cumhuriyetin ilk döneminde, onca
yıl yurtdışında yaşadıktan sonra yur-
da dönen Cemal Reşit Rey'in ilk çok-
sesli bestelere öncülük ettiği de biÜnir.
Anadolu halk danslan üstüne yazdığı
'Türk Sahneleri' önce piyano için
gençlik yıllannda 1928'de yazılmış,
sonradan orkestraya uyarlanmıştır.
Vedat Kosal, keşke Chopin'in 24 Pre-
Iüdü'nü tamamlayacağına Cemal Re-
şit Rey'in sonrakı dönemlerinden de
ömeklerverseydi.
Almanya resitallerinin eleştirilerin-
de onun piyanistik niteliklerini ve Ce-
mal Reşit'i tanıtan programlanndaki
övgüleri okuyoruz. Cemal Reşit Rey,
çoksesli müziği-
mizin öncüsü, pi-
yano da-
ğarcığımızı zen-
ginleştiren çok
yönlü bestecimiz.
bize de yabancı
artık. O kadar az
çalınıyor ki! Ne-
redeyse unutma-
ya başladığımız
piyano yapıtlannı
onun bir öğrenci-
sinden hem de
çokyetkinbiryo-
rumia dinlemenin
keyfıne vardık.
Sonoritesi ve
imge gücünün
zenginliği ile Ve-
dat Kosal, çok ni-
telikli bir piyanis-
timiz. Onu daha
sık dinlemeyi, or-
kestralanmızla
konçertolarcalar-
ken duymayı dile-
riz. İDSO bu
I solisti Italiani'nin konseri Barok sevmevenlere dahi alımlı bir konserdi.
l
hafta Johannes
Brahms'ın (1833-1897) orkestra için
yazdığı ilk yapıtlanndan 1. senfoniyi
ve keman konçertosunu
programa almıştı. Solist
Ayla Erduran, en niteliklı
20. yüzyıl keman yorumcu-
lanrun elinde yetişmiş bir
sanatçımız. FrancescattT-
den Galamian'a. David
Oistradı'a kadar büyük sa-
natçılar onun yeteneğinı
parlatmışlar. "Chacon'u
Francescatti ile çalıştım. Wi-
eniavvski'nin konçertosu
Oistrach ile ortaya çıktı" dediği za-
man Ayla Erduran'ın hala gözleri
parlar. Cumartesi sabahki Erdinç ve
IDSO eşliğinde çaldığı Brahms kon-
çertosunun "kadans'ını dinlerken Er-
duran'ın bu birikımini bir kez daha
anımsadık. Kadansın şiir gibi akışı,
terli prova yapı-
lamadığından.
aynnülan işle-
meye zaman
kalmamış. Li-
rik-dramatik
öğelenn kıvilcı-
mlanndan yok-
sundu. İDSO
konserlerini
kaçıranlar veya
baştan duymak
isteyenler Üstün
Duruel'in, her
konser tarihin-
den on gün son-
ra TRT-3'te
(88.2) çarşamba
geceleri 20.30'-
da sunduğu 'Bir
Konser
1
prog-
ramınj dinleye-
bilirler.
Pek çok mü-
ziksever "îlle de
barok müzik"
der. 0>sa bir-
çok müziksev er de 'inutlaka baroktan
sonrakı müzik" der. Nedir barok mü-
ziğin ülsımı? 1600-1750 arasında yazı-
lan, henüz klasik ve
romantik dönemin
yaşanmadığı. sofısti-
ke oimayan müzik-
tir. Belki, ille de ba-
rok diyenler, daha
sonraki biçim kusur-
Solisti Italianı, Pergolesi, Telemann, Vivaldi ve
Corelli gibi bestecilerden oluşan programında
gerçek barok sevenleri yüreğinden yakalandı.
Mevsimin en seçkin konserlerinden biriydi I Solisti
suzlu
,ğ
u
P
e
$
ınde k
°-
- • şan klasıkçılen, ar-
moni-kontrpuan
karmaşıklığındaki
romantikleri günde-
konserin diğer aksaklıklannı unut- me getirmeksizin, müziği daha yalın
turdu. Erol Erdinç yönetimindeki bir aşamasında, barok dönemde ya-
Brahms'ın 1. Senfonisı'nde, anlaşılan kalamayı veğ tutarlar.
İstanbul'dakı karyağışı nedeniyleye- Henüz dinamikler iddialı dorukla-
Italiani topluluğunun dinleti.
ra tırmanmamış, birden değişen tem-
polar, akorlann karmaşıklığı, bir türlü
tamamlanamayan tümceler moda ol-
mamıştır. Kendine özgü süslemeleri
içinde barok müzik, bir soluğu izleyip,
urmandıran. danslan çağnştıran,
canlı kanlı bir müziktir. Bir sonraki
dönemin saf müzik, süslemeden uzak,
net biçim yapısının gücüne dayalı mü-
zik savaşıyla barroco olarak aşağıJadı-
klan önceki dönem, sözlük anlamında
'yamuk inci'dir; aşın süslemelerle mü-
ziğin asıl amacından saptınldığı, ya-
muk yumuk bir hale geldiği ileri sü-
rülür.
I solisti Italiani
Oysa 1600-1750 arasında bestelenen
müzik diğer dönemlere göre ne çok
abartılı, ne çok süslü ne de yamuk yu-
muktur. İşte barok dinleyicisi bu
dönemin kendine özgü zevkinı çıka-
ran dinleyicidir.
Cumartesi gecesi.Cemal Reşit Rey
Salonu'nda I SoJistı Italiani, Pergolesi,
Telemann, Vivaldi ve Corelli gibi beste-
cilerden oluşan programında gerçek
barok sevenleri yüreğinden yakaladı.
Ve sanınm, pek barok sevmeyenlere
dahi alımlı bir konserdi. Küçük sesler-
deki aynntılan gözeten usta bir top-
luluk, müziği büyük seslerden, gürül-
tülerden uzak, büyülü bir ortamda
sundu.
Vivaldi'nin tek keman konçertosun-
dan başlayarak iki, üç \e dört keman
için konçertolanyla bezenen ikinci bö-
lüm solisti solistler ile topluluğun
zıilığındakı sononte. farkını, karşıhklı
söyleşileri öylesine net ortaya koydu ki
kemanlann her biri neredeyse kendine
özgü bir öyküyü dile getirip konuşma-
ya başlamıştı. Mevsimin en seçkin
konserlerinden birisiydi I Solisti Italia-
ni topluluğunun dinletisi.
Art Show
MerkeziKültür Servisi - Bütün görsel sanat dallannm bir
arada olabıleceği bir sanat merkezi. Resimlerin
hemen yanında heykeller, bir kenarda kilimler ve
duvarda ikonalar... Minyatürden fotoğrafa, sera-
rnikten ebruya kadar akla gelen her tür yapıta açık
' sergiler, aynı zamanda kurslar ve atölye calışma-
lan... Yerli ve yabancı sanatçı ve uzmanlann katı-
•Jağajg sanat şenlikleri, Türk sanatçılann yurtiçi ve
"dışında. yabancı sanatçılann Türkiye'de tanıtımı.
Özgün hediyelik eşya yaraümı... fstanbul. bütün
bunlan bir araya getiren uluslararası bir merkeze
kavuştu: Art Show Türk ve Dünya Sanatları Mer-
kezi. AX Ajans'ın kurucu ortaklanndan, kolaj sa-
natçısı Nuran Ataylan tarafından kunılan Art
Show, Levent'te sanatseverlerin katjlımlannı bek-
liyor. 15 yıldan beri
böyle bir oluşumu
düşleyen Ataylan, 1 yıl
önce Münih'te gittiği El
Sanatları Fuan'nda bu
düşü gerçekleştirmeye
karar vermiş.
Daha sonra Türkiye'-
ye gelip buradaki sa-
natçılarla görüşmüş
aynı konuyu. Buna çok
ihtiyaç olduğunu hem
üretip hem pazarlamak-
ta zorlandıİdannı söyle-
mişler. Böylece bu nok-
taya gelinmiş. M ^ H B M H ^ ^
Art Shovv'da ay so-
nunda kurslar başlıyor. İlk olarak belirlenen üç
ana dalla; resim, seramik ve kolajla başlayacak
olan kurslar gelen talebe göre çeşitlendirilecek. Bu
dallarda çalışma yapmak isteyenlere. yerli ve
yabana uzman ve öğretmenler yol gösterecek. El
sanatları da üzerinde durulan bir diğer dal.
Nuran Ataylan, 6 aybk bir süre belirlemiş ken-
dine. Bu sürede sanatçılar tanıyıp ardından
yurtdışı pazara açılmayı hedefliyor. Amerika'daki
Türk Derneği'yle yapılan görüşmeler sonunda
orada bir sergi açılması düşünülüyor. ardından da
Münih'te bir sergi projesi var.
İVL inyatürden
fotoğrafa,
seramikten
ebruya kadar
akla gelen her tür
yapıta açık
sergiler, aynı
zamanda kurslar
ve atölye
çalışmalan...
Heralbüme yeni bir imaj
L isa Stansfield iki yıl
aralıklarla üç albüm çıkardı ve
her birinde yeni bir imaj ile
sundu kendisini
müzikseverlere. 'İki y\\ bir
değişiklrlciçîn tam gereken
uzunluk, biraz daha
beklersem canım sıkılmaya
başlar' diyor ünlü şarkıcı.
Kültür Servisi - "Kuzey İngiltere'de
doğup büyümüs, ince >e beyaz bir
kadın ama Güne> Amerika'da doğup
büvümüş şişman siyah bir kadın gibi
şarkı söylüyor." Onlü şarkıcı Lisa
Stansfield ı tanımlamak için en sık
kullanılancümlebu.
Ancak Stansfield'in en şaşırtıcı
yönü bu değil. Kazandığı dünya ça-
pında ünden tamamen habersizmiş-
çesine anne ve babasıyla sade bir ya-
şam sürmesi de pek çok akşılmamış
ve şaşırtıcı yönlerinden biri daha.
Lisa Stansfield 1989 yılında soul
şarkıcısı olarak ilk kez adını duyur-
maya başladığında yüzüne dökülen
kısaak saçlannm ardından bakan
çocuksu ve erkeksi bir görünüme sa-
hipti.
1991 yılında karşımıza boyalı du-
daklan ve göz süzmeleriyle seksi bir
kadın olarak geliyordu. 1993 yılırun
sonunda yeni albümü "So Naturel"
(Öylesine Doğal ile yeniden karşımı-
za geldiğinde bu sefer yaşadığı coğ-
rafyaya özgü giysileri, at kuyruklu
saçı ve doğal makyajıyla sanki albü-
mün ismine uyum sağlamaya çalışı-
yordu.
Yeni albümü So NatureP ile doğal bir imaj yaratıyor.
Stansfield iki yıl aralıklarla üç
albüm çıkardı ve her birinde yeni
bir imaj ile sundu kendisini mü-
zikseverlere.
"İki yıl bir değişiklik için tam
gereken uzunluk, biraz daha bek-
lersem canım sıkılmaya başlar"
diyor ünlü şarkıcı. Stansfield'in
canı yaptığı işten ilk kez 17
yaşında sıkıldı. 14yaşından
beri
u
Razzamattazz"isimli
çocuk programının sunucu-
luğunu yapıyordu ve o yaşta
dünyanın parasmı kazan-
masına rağmen sıkılıp işi
bıraktı. Sulu esprilerin
yapıldığı ve Lisa'nın ağır makyaj ve
tuhaf kıyafetlere büründürüldüğü bu
program, şu anki yıldız Stansfield için
hatırlanması utanç verici bir prog-
ramdı. Yine de gerekli çevrelerde
adının duyulmasını ve imaj değiştır-
me yetisini bu programa borçluydu.
Çocuk yıldızhğı geride bırakan Stans-
field Ian Devaney (şimdiki sevgüjşi)
ve Andy Monis (eski sevgilisi) iltffeff^
likte "Blue Zone" isimli bir topluluk
kurarak ilk albümünü hazırladı. Ba-
şansızlıkla sonuçlanan bu denemenin
ardından "Affection" albümü geldi.
Ve bugüne kadar tam 5 milyon adet
satılma başansı gösterdi.
10 yıllık mesJek yaşamı
Çok tembel olduğunu iddia eden
Stansfield yeni albümü "So Naturel"-
ın yazılma. besteleme ve kayıt süreç-
lerinin toplam üç ay gibi rekor bir sü-
rede tamamlanmış olması bu iddia-
sına gölge düşürü> or.
İmaj değiştirmekte hiç tereddüt
etmeyen sanatçı müzik stilini değiştir-
mekten de özenle kaçınıyor ve zaman
aşımma uğramayan aşk şarkılannı
tercih ediyor.
Şarkı sözü yazmanın "kendi kendi-
ne pâkanaliz" >erine geçtiğini düşü-
nen ve on \ ıllık meslek yaşamını geri-
de bırakmış olan Stansfield, daha en
az 10 >ıl başanlı bir müzik kariyeri
sürdüreceğine kesin gözüyle bakıyor.
Ancak artık müzik dışında ilgi alan-
lan da oluşturmaya başladığını belir-
tiyor. Sharon Stone'un oynadığı rol
için "Siher" ve Demi Moore'un oy-
nadığı rol için "Ahlaksız Teklir' fılm-
lerinin deneme çekimlerine katılması
da bunun kanıtı. Şimdilik rolleri
kaptırdı ama bundan sonrası için id-
dialı.
Witold Lutoslawski'nin ardından...
ÜNER BtRKAN
"Asluıda, açıkça söylemeliyim:
'Yazma' eylemi hiç hoşuma gitmez be-
nim. Bir orkestrapartisyonuya da baş-
ka bir şey ortaya çıkarmak için, kağıt
üzerine notaları sıralamaktan hiç :evk
almam. Demek ki, diyorum, beni bun-
ları yapmaya zorlayan, başka bir takım
nedenler olmalı."
O "zorlayıcı nedenler'in iticiliğiyle.
birbirinden güzel, anlamlı, göz ka-
maştına yüzlerce yapıtı müzik dün-
yasma kazandıran, Polonyalı besteci
NVitold Lutoslawski, 7 şubat günü Var-
şova'da, Zoliborz (Güzel Orman) ka-
sabasındaki evinde öldü. 81 yaşı-
ndaydı. Günümüz Polonya müziğinin
bir başka önemli temsilcisi olan
Krzystof Penderecki'nin deyişiyle,
"\'irminci yüzyd Polonva müzik ve-
riminin çok büyük bölümünü gerçekkş-
tiren, bu müziği hepimize öğreten, Av-
rupaya tanıtan insan göçtii gitti."
Lutoslawski, İkinci Dünya Savaşı
sonrasının en önemli bestecileri arası-
nda baş yeri alan bir sanatçıydı. Savaşı
izleyen yıllarda Polonya, Doğu Bloku
ülkeleri içinde, Batı'nm öncü (avan-
gard) çizgisi üzerinde yürüyen (açı-
kçası, Sovyetler Birliği ile uydulan-
ndaki "toplumsal gerçekçi" güdümlü
müzik akımlanrun uzağında kalan),
bu yolda parlak müzikciler yetiştiren
tek ülkeydi. Tadeusz Baird, Kazünierz
Serocki, Andrezej Panufnik, daha son-
G.unumuz
Polonya
müziğinin bir
başka önemli
temsilcisi olan
Krzystof
Penderecki'nin
deyişiyle,
" Yirminci yüzyıl
Polonya müzik
veriminin çok
büyük bölümünü
gerçekleştiren, bu
müziği hepimize
öğreten,
Avrupa'ya tanıtan
insan göçtü gitti."
Lutoslanski 81 yaşındaydı.
ra Krzystof Penderecki gibi önde ge-
len Polonyalı besteciler, Lutoslavvski'-
nin öncülüğüyle, sağlam bir "Polonya
besteciler okulu" oluşturdular; 40 yıla
yakın süredir, 1956'dan bu yana, "Var-
şova Güzü" adlı en verimlı yaratıalığa
kucak açan, etkili bir müzik hareketi-
nin, son yıllann en anlamlı müzik bu-
luşmalanndan birinin kahramanlan
oldular.
"Sanat, yapmacığı hoşgörmez" dü-
şüncesini temel ilke olarak benimse-
mişü bu büyük besteci. Ona göre, sa-
natçının öz benliğine saygısı ve içten
bağlılığı, yaratıcılığm özüydü. Bilinen
orkestra çalgjlannın dışında. bir
takım başka ses kaynaklannın ardı-
ndan gitme serüvenine kapılmadı hiç-
bır zaman. Ama. çızdıği bu ses dün-
yasının sınırlan ıg'nde, özgürce tam bir
bağımsızlıkla yarattı yapıtlannı.
1993 Mayıs ayında yayımlanan
bir konuşmasında. yurttaşı bes-
teci-yazar Elisabeth Sikora'ya
şunlan söylüyordu: "Savaşsonu
Polonyası'nda, 1948'den sonra,
geleceğimi, özellikle de sece-
ceğim müzik dilini düşünmeye
başladun. Görebileceğim, dinle-
yebileceğim hiçbir model yokru
önümde; yokluktan, sıfır nokta-
sından. üstelik > alnız başıma yola
çıkmak zonındaydım. Bugüne
kadar da, o aramalardan, dene-
melerden hiç vazgeçmiş deği-
lim..."
Son yıllarda yaptıklannı, yap-
mayı tasarladıklannı da şöylece
belirtiyordu: "Yaşam boyu, bir
yığın şeyi gerçekJeşJtirmeye
çalıştım ama, birçoğunu yapa-
madım onların, artık üzerlerinde
konuşmaz oldunı. Son olarak,
ünlü pedagog Joseph Gingold'un
'1994 İndianapolis Yarışması'
için ısmarladığı, keman-piyano
için "Subito" adlı parçayı yazdun. Daha
birçok şey var aklımda ama..."
Müzik dünyası, şimdiden yirminci
yüzyıl klasikleri arasına giren "Orkest-
ra Konçertosu" (1950-54); Vıyolonsei
Konçertosu (1970); bariton ses ve or-
kestrası için. Robert Desnos'nun şiiri
üzerine "Uykunun Alanlan" (1975);
Yaylı Çalşlar Dönlüsü (1964); şenfo-
niler, özellikle sonuncusu olan "ÜÇÜD-
cü Senfoni" (1973) gibi başyapıtlany-
la anacak bu büyük sanatçıyı.
Mevsimin başanlı konserlerinden
biri: 11-12 şubat, İzmir Atatürk Kül-
tür Merkezi'nde İzmir DSO konseri.
Ülkemizin yabancı olmadığı, 1972-80
yıllan arasında Ankara'da, CSO vi-
yolo grup şefi olarak görevde bulu-
nan Howard Griffiths'in yönetimin-
de. Gııstav Mahler'in "Sol Majör
Dördüncü Senfonisi"nin, üzerinde ti-
tizlikledurulduğu, aynntılanyla ince-
lendiği, sevgıyle seslendirildiği anlaşı-
lan, düzgün, oturmuş, çok iyi tınla-
yan bir yorumu.
Son bölümdeki nefis şarkıda, sop-
rano Selmen Günöz'ün, 1990 Martf-
ndaki başansını yineleyen, ince, do-
kunaklısöyleyişi.
Çalışmalannı Londra'da ünlü öğ-
retmen Maria Curcio'nun yardımcısı
olarak sürdürmekte olan genç piya-
nist (orkestra solistlerinden) Mehveş
Emeç'in, Frederic (Germen kökenli
olmadığı için, programdaki gibi 'Fri-
edrich
1
değil!) Chopin'in "Mi Minör
Birinci Piyano Konçertosu"nda gös-
terdiği yalm. süssüz, abartmasız ses-
lendirme.
Sevgili Emeç'i. gelecek mevsim(ler)-
de, çalgjsının dağan icinden seçtiği
başka konçertolarda, resital parçala-
nnda dinlemenin özlemi içindeyim.
Sanatındaki son gelişmelerin mevye-
lerini derleyeceği gün, herhalde pek
uzağımızda olmamaü...
DUSUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Yazara Karşı Tasarımcı
Geçen yazımda, "Kitap tasarımcıları konusunda da
birtakım kuşkulanm var," demiştim. En acı örneği he-
men yanı başımdaymış. O yazıyı yazıp gazeteye gön-
derdiğimin ertesi günü Yanık Saray/ar'ın son basımını
kanştıracak oldum... Inanılır şey değil...
Bir tasarımcı bir yazarın yapıtıyla nasıl böyle oynaya-
bilir!..
Görmüşsünüzdür, Nisan Yayınları Sevim Burak'ın bü-
tün yapıtlannı içerecekçoközenlibirdiziyebaşladı. İzle-
yebildiğim kadarıyla, bu dizinin öncesinde oldukça uzun
bir hazırlık dönemi yaşandı. Her şeyin en iyisi olsun is-
tendi. Bir araştırmacı eldeki taslakları taradı, Sevim Bu-
rak'ı tanıyanları dolaştı, daha önce yayımlanmamış öy-
küler, öykü parçaları, yarım kalmış çalışmalar aranıp
bulundu.
Bu arada, herhalde tasarımcıların da en ünlüsünü
seçmek istemişler. Kapak, iç tasarım filan diye bir ayrım
yapılmadan kitapların tüm görsel sorumluluğu Bülent
Erkmen'e bırakılmış. Kitap Tasarımı: Bülent Erkmen...
Demek ki kitabın boyutlarından harflerin seçimine ka-
dar, tasarımı ilgilendiren her şeyden tek kişi sorumlu...
Elimde dizinin ilk iki kitabı var. Ikinci kitabın, Palyaço
Ruşen'in tasarımcı yüzünden ne gibi değişikliklere uğ-
radığını çıkarabilmem olanaksız, çünkü bu kitabın yaza-
rın sağlığında basılmış bir örneği yok.
Ama birinci kitap, Yanık Saraylar daha önce iki kez
basılmıştı. 1965'de, De Yayınevi'ndeyken, Sevim Bu-
rak'la Omer Uluç'un Karaca Ofset'te yaptırdıkları ilk
basımın heyecanını oldukça yakından yaşamış, basıme-
vinin sınırlı olanaklanndan en iyi sonucu çıkartma çaba-
larını nerdeyse günü gününe izlemiştim. Yanık Saray-
lar'm ikinci basımını ise, 1983'te, Adam Yayınlan'nın
olanaklanndan yararlanarak Sevim Burak'la birlikte
yapmıştık: Noktası, virgülü, çizgisi, büyük harfi, italiği,
boşlukları, basamakları. her şeysinin üstünde, akıllara
sığmazbirtitizlikledurarak... Inanılmazbirçalışmaydı...
Benim yaptığım teknik adamları zorlayıp onun istekleri-
nin gerçekleştirilmesini sağlamaktı. Bir yazarın işine
böylesine titizlikle yaklaşmasına büyük saygı duyuyor-
dum.
Kısacası, yazılarında görselliğe çılgınca önem veren
bir yazardı Sevim Burak...
Bülent Erkmen herhalde onun bu yönünü anlayama-
mış, ya da anlamış ama beğenmemiş... Kim bilir, belki
de yazarın sözcüklerle harflerle yaptığı görsel düzenle-
meleri gereksiz bulmuştur...
Her neyse, dizi için, eskilerin "battal boy" dedikleri
küçük kitap boyunu (11.5 x 16 cm) uygun görmüş. Odala-
ra, kağıtlara sığmayan Sevim Burak böyle bir kıtaba sı-
ğar mı?.. Büyük harflerle dizilmiş sözcükler, basamak-
lar, sağa sola çekmeler ne olacak?.. '
Ama Bülent Erkmen yumurtayı kırıp oturtanlardan.
Hepsinden bir kalemde vazgeçmiş. Sağa sola çekmeler
yok, basamaklar yok... Büyük harfterle dizili bölümler
küçük harflerin büyük puntosuna dönüştürülmüş... Satır
başı açmak diye bir olay da yok, bütün satırlar şiir gibi
başa dayanıp alt alta sıralanmış... Oldu bitti...
Yepyeni bir düzenleme...
Belki daha güzeldir... Tasarımcıya göre... Bilemem...
Ama yazarın istediği, güzel bulduğu düzenleme bu
Onu biliyorum... „,,
Ruşen'de de herhalde aynı anlayış uygular* ,
dı.
Böyle bir durumda yazarı kim koruyabilir? Çocukları,
ya da kalıtçıları, yayım hakları kime geçmişse onlar mı?
Peki, koruyamıyorlarsa ne olacak?
örnekse Nisan Yayınlan'nın bu özenli dizisi Sevim
Burak'ı çok seven, yazarlığına büyük bir içtenlıkle ina-
nan oğlunun izniyle yayımlanıyor...
Konu çok önemli, gelin yaygınlaştıralım.
Orhan Veli'nin kalıtçıları tam otuz altı yıl Bütün Şiir-
leri'ni yanlışlardan arındırmayı başaramadılar; kitap an-
cak yirmi üçüncü basımında derlenip toparlanabildi.
Durumu herkes biliyordu, ama yıllarca kimse bir şey
yapamadı. Ancak yayımcıyı uyarıyor, yazılar yazıyor-
duk, o kadar... Tam otuz altı yıl... Düşünün...
Bana sorarsanız, bir yapıtın kalıtçısı onun ancak geli-
rinin kalıtçısıdır. Yapıtları savunacak, koruyacak bir ku-
rum olması gerekir. Yanlışlarla dolu bir kitabı satıştan
çekip hamura gönderebilecek güçte bir kurum...
Sevim Burak 1983'te öldü, yayım hakları 2033'te ser-
bestkalacak. Demek ki daha yıllarca insanlar Sevim Bu-
rak'ı tasarımcı Bülent Erkmen'in keyfine göre okuyacak-
lar. Kimse de buna sesini çıkaramayacak...
Bu işte bir yanlışlık var...
Düzeltme. Geçen yazımda sondan ikinci tümcenin
doğrusu şöyleydi: "Şiir kitaplannda sayfalar bütünüyle
şiire bırakılmalı, çizgilerle, çekici tasarım oyunlarıyla
okurun ilgisi dağıtılmamalıdır.'' Son sözcükteki' 'ma' 'lar-
dan biri düşünce anlam tersine dönmüş. (Cumhuriyet,
23 Şubat 1994)
Mete Başgu resinüeriniIstasyon
Sanat Galerisi'nde sergiüyor
Ressam Mete Başgu yağlıboya resimlerini İstasyon Sanat
Galerisi B grubu karma resım sergisinde sanatseverlerin
beğenisine sunuyor. Leonardoda Vinci'nin 'Sanat
sevgidir; sevgi bilgiden doğar' sözünü kendisine örnek alan
sanatçı 1934Çanakkaledoğumlu. Uzun yıllar Sım Özbay
ve Prof. Devrim Erbil'in yanında calışmalannı sürdüren
Mete Başgu I963'te Amerika'da, 197l'de Almanya"da
incelemelerde bulundu. Bugüne kadar 12 kişisel resim
sergisi acan, Balıkesir Sanat Derneği kurucu üyesi.
Ankara-İstanbul Ressamlan Derneği üyesi olan sanatçı
birçok karma ve kişisel sergideödülleraldı. Başgu'nun
resimieri Erenköy istasyon Sanat Galerisi'nde şubat ayınm
sonuna kadar görülebilir.
Karikatürist Orhan Coğuplugü'e
Japonya'dan ödül
ANTALYA (AA) - Çahşmalannı Antalya'da sürdüren
karikatürist Orhan Coğuplugjl. Japonya'da yapılan,
'Uluslararası Othosk Karikatür Yanşması'nda ikinci oldu.
Bu yıl 4'üncüsü yapılan yanşmaya Toprak' adlı
karikatürle katılan Coğuplugü'e. 300 bin yen (50 milyon
lira) para ödülü verildi. 1958 yılında Uşak'tadoğan ve 1982
yıbndan bu yana karikatürçizen Coğuplugil, 17 kişisel
sergi açtı. Coğuplugil, ulusal ve uluslararası yanşmalarda
15 ödül kazandı. Coğuplugil, Antalya Büyükşehır
Belediyesi Karikatür Evi'nin yöneticiliğini de yapıyor.
'YediGüzeller'ük kez sahneleniyor
ANKARA (AA) - Ankara Devlet Opera ve Balesi.
Azerbaycanlı besteci Kara Karayev'in önemli
yapıtlanndan biri olan'Yedi Güzeller' balesini, yanndan
itibaren sanatseverlerin beğenisine sunacak. Türkiye'de ilk
kez sahnelenen'Yedi Güzeller' balesini, Bakü Akademik
Opera ve Balesi Başkoreografi Refıka Ahundova ve
Maksut Mamedov sahneye koyuyor. Orkestra şefi Rauf
Abdullayev'in yöneteceği yapıtın dekorlanm Tuncay
Kalyon, kostümlerini Mine Erbek, ışık düzenirü de Vedat
Hizel hazırladı. 'Yedi Güzeller Balesi'nde Zeynep Odabaşı,
Fahrettin Güven, Hakan Odabaşı, Nilüfer Birsel. Özlem
Kuru. Leyla Güven, Arzu Dirin, Ayşe Fidanbk. Gamze
Erbaş ve Kumru Çeltikçi başbca rolleri paylaşıyorlar.