Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyel70. mSAYI 24976 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V I Z Y O N 23ŞUBAT1994ÇAKŞAMBA
Çevre Bakanlığı, doğayı az kirleten tesisler kurulmasma onay veriyor
'Çok kirli'tesiseörnek:Yatağan SantralıASUMAN ABACIOĞLU
İZMİR- Çevre Bakanlığı, "çevre-
yi çok kirleten tesisleri" kapatabil-
mek için, "çevreyi az kirleten" tesis-
ler kurulmasına onay veriyor. Ba-
kanlık yetkilileri, kapatılması ge-
reken çok kirli tesise, Yatağan Ter-
mik Santralı'ru ömek verirken sant-
ralın kapaülmasıyla ortaya çıkacak
istihdam sorununun giderilmesinde
çözüm olarak Muğla'nın Bayır ka-
sabasında yapımına onay verilen çi-
mento öğütme ve paketleme tesisini
gösteriyorlar.
Çevre Bakanlığı kirlilik yaratan
tesisler konusunda "kapatma yet-
kim yok" derken çevrecilerin tepkiy-
le karşıladığı yeni bir tavır sergjîi-
yor. Yatağan Termik Santralı'nın
çalışmasının durdurulması yönün-
deki Aydın fdare Mahkemesi'nin
karan üzerine "Bakanlık olarak ne
yapacaksuuz" sorumuza, Çevre Ba-
kanlığYnın yazılı olarak ilettiği yanıt
şöyle:
"Hava Kalitesinin Korunması Yö-
netmeliği'ne göre termik santrallar
izne tabi tesislerdir ve emisyon izni al-
mak zorundaduiar. Bu çerçevede
Yatağan Termik Santralı Ue alınma-
sı gereken tedbüieri içeren görüşleri-
miz Sağlık Bakanlığına bildirilmiş-
tir. Aynca santralın yoğun şikayetle-
re ve aşırı derecede kirliliğe sebep ol-
ması nedeniyie tüm santrallarda baca
gazı desfilfîirizasyon tesisi kurulması
için başlanan çaJışmalarda önceliğin
Yatağan Termik Santralı'na veril-
mesi gerektiği hususu TEK Genel
Miidürlüğü'ne bildirilmişo'r. Ancak
Yatağan Termik Santralı'nuı işlet-
meye kapatılması veya açılması,
enerji üretimi planlama ve politikala-
n açısından hükümetimizin yetkisi
dahilindedir."
Yetkisiz bakanlık
antralın kapatılmasıyla ortaya çıkacak istihdam sorununun
giderilmesinde çözüm olarak Muğla'nın Bayır kasabasında
yapımına onay verilen çimento öğütme ve paketleme tesisi
gösteriliyor.
liğı'nın yalnızca göriiş bildiren bir ba-
kanlık olmaktan çıkaniarak daha
fazla yetkiyle donatılması" gereği.
bakanlığın yaptığı yaalı açıklamaya
da yansıyor. Yanıtta Gökova Ter-
mik Santralı'nın yeri konusunda
1984 yılında Çevre Müsteşarlığı ola-
rak olumsuz göriiş bildirildiği vur-
gulanıyor.
Bakanlıktan yeni göriiş
Çevre Bakanı Rıza Akçalı'nın. her
fırsatta dile getirdiği "Çevre Bakan-
Öte yandan, gönüllü çevre kuru-
luşlanyla işbirliği oluşturmak ama-
cıyla Çevre Bakanlığı'nca Çeşme'de
yapılan toplantıda bakanlık yetkili-
leri, yeni bır göriiş ortaya ko>dular.
ÇED Genel Müdürü Murat Sungur
Bursa, Muğla'nın Bayır kasabasın-
da Çimentaş şirketınce yapımı plan-
lanan çimento öğütme ve paketleme
tesisinin ÇED raporuna onay veril-
me gerekçesini şöyle açıkladı:
"Yatağan Santralı gibi çok
kirli tesislerin kapatılması için yeni
istihdam alanlarının yaratılması
lazım. Her türlii yatınma her ne olur-
sa olsun karşıyız detnek yerine, çok
kirli bir tesisi kapatıp yeni istihdam
yaratacak yatırunları teşvik etmek
gerekiyor. Çevreyi kirletmeyen
yatırunları teşvik edelim ki Yatağan
Santralı gibi çok kirli tesisleri gönül
ferahlığıyla kapatalım. Çevreyi kir-
leten yatınma onay vermeye gönlü-
müz elvermiyor. Çevreyi kirleten te-
sisin devamına izin verilmesi ise
mümkiin değil. Ancak istihdam ko-
nusunu da düşfinmemiz lazım. Bayır
beldesindeki çimento tesisi, belirli
tedbirler alındığmda, çevreye zararı
kabul edilebilecek boyutlarda ola-
cak."
ÇED Genel Müdürü Bursa, Tür-
kiye'de tesislerin çevresel standart-
lara uyup uymadıklannın denetlen-
mesi konusunda ise, "Şu andaki işle-
yişe bakarsak denetim mekaniz-
maları çalışmıyor" görüşünü savun-
du. Bursa, bu konuda gönüllü çevre
kuruluşlannın yardımını isteyerek,
"Gönüllü çevre kumluşları, bakan-
lıkla işbirliği içinde güçlerini denetle-
me alanında kullanabilir" dıye ko-
nuştu.
Çeşme'deki toplantı sırasında
çevre kuruluşlan temsildlerinin, ba-
kanlık olarak yetkisi bulunmaması-
na karşın "Şahsen termik ve nükleer
santrallara karşıyım" dedirtme>e
çalışüklan; ancak başanlı olama-
dıklan Çevre Bakanı Rıza Akçalı,
konuyla ilgili şunlan söyledi:
"Türkiye, önce arazi kullanım ka-
rarlarını vermek zonında. Aliağa'da
termik santraJa karşı çıkış doğnı
muydu? Şimdi Aliağa'da .vaşayanlar
ve belediye başkanı bundan pişman-
lık duyuyorlar. Termik santral Alia-
ğa'da yapılsaydı, şimdi o bölgede di-
ğer kirlilik yaratan kuruluşlara re-
habilitasyon yapılacaktı. Santral yeri
Yumurtalık'a gitti, orası ayağa kalk-
tı. Muhtemelen gideceği her yerde
herkes hayır diyecektir. O zaman
Türkiye santral yapmayacak mıdır?
Karanlıkta oturacaksak mesele yok.
Ama enerjiye ihtiyacımız varsa, nere-
lerde santral kurulacak, bunu çevre-
sel değerleriyle düşünmek lazım. Bu
işin fantastik noktadan çıkarılıp ger-
çekçi noktaya oturtulması lazım. Ba-
kanlıkiar arası görüşmelerle, termik
santralların nereye yapılacağmın
saptanması lazım."
Çevre Bakanlığı'nın bir tesisin ka-
patılıp kapatılmamasına karar vere-
cek düzeyde yetkiyle donatılması
durumunda. uygulayacağı politika-
nın, "çok kirli bir tesisin kapatıl-
masf'na karşıhk "yeni bir az kirli te-
sisin açılması" olacağı anlaşılıyor.
ÇED raporlanna göre onay verilen
tesislerin sözlerine u> up uymadıkla-
nnı denetlemek ise yine gönüllü çev-
re kuruluşlanna düşüjor.
Anolık
üüenstitüsü
kuruluyor
CEMİL Cf ĞERİM
SAMSUN - Ordu'da ancılık
araştırma ve üretme enstitüsü
kurulması BakanlarKurulu
tarafından onaylandı. Türkiye'de
40 bin arıcıdan 10 bininin Ordu'da
olduğunu ve en fazla bal
üretiminin Ordu'da yapıldığını
söyleyen Tanm ve Köyişleri
Bakanı Refahattin Şahin "Geç de
oLsa böyle bir kararın alınmasından
mutluyuz"dedi.
Ordu"da analık araştırma ve
üretme enstitüsü kurulması
Bakanlar Kurulu tarafından
onaylanınca Gürgentepe ilçesi
Belediye Başkanı Ekretn Aydın,
enstitünün ilçelerine kurulması
için hareketegeçti. Belediye
Başkanı Ekrem Aydın. "Ancılar
Ordu'nun Gürgentepe ilcesinde
bulunmaktadır. Bu nedenle biz de
ancılık enstitüsünün ilçemize
kurulması için 125 dönüm arazisi ve
4250 mefrekare kullanım alanı olan
binayı beledive meclis kararı ile
enstitüve tahsis ettik. Bu enstitü
ilçemizde açılmalıdır" dedi.
Belediye Başkanı Ekrem Aydın
şöyle konuştu:
"Gürgentepe 450 seyyar, bin 383
daimi ancıyı banndırmaktadır. 97
bin an kov anından 43 bin 807'si
gezgincidir. Gürgentepe bal
üretiminin kırkta birini. an
say ısının da kırkta birini elinde
tutmaktadır. Ancılık araştırma ve
üretme enstitüsü Gürgentepe'nin
hakkıdır."
Kolesterole
dikkat
edilmiyor
ANKARA (LBA) - İstanbul
Amerikan Hastanesi ve
Kaliforniya Üniversiıesi'nin
ortaklaşa gerçekleştirdiğı bir
araştırma. kalp krizine yol açan
faktörler içinde yer alan
kolesterol ve sigara alışkanlığına
Türkıye'de dikkat edilmediğini
ortaya koydu.
Araştırma sonuçlanna göre.
özellikle eğitim ve kültür
düzeyinin yüksek olduğu
İstanbul'da kolesterole kimsenin
aldırmadığı belirlendi.
Araştırmanın diğersonuçlan
şöyle:
- Kolesterol düzeyi ideal düzeyin
üstündeki erkeklerin yüzdesi
Türkiye genelinde yüzde 32,
İstanbul'da ise yüzde 48. Bu orana
göre kalp krizi risk grubunda
bulunan erkeklerin sayısı
Türkiv e'de 8,6 milv ona,
İstanbul'da 2.2 milyona ulaşıyor.
- Kadınlarda kolesterol düzeyi
normalin üstünde olanlann
oranı ise yüzde 22. Diğer bir
deyişle kalp krizi risk grubunda
bulunan kadınlann sayısı
Türkiye genelinde yüzde 5.9
milyona istanbul'da ise 900 bine
ulaşıyor.
- Kolesterol düzeyinin en yüksek
olduğu il İstanbul olurken
İstanbul'da yaşayan erkeklerin
kolesterol nıiktan 201 mg.
Türkiye genelinde. kolesterol
düzeyi en düşük çıkan bölgeler
ise zeytinyağının sıklıkla
tüketildiği Aydın ve Ayvalık,
burada yaşayanların 159-169 mg
olan kolesterol düzeyleri kalp
krizi riskini oluşturan 200 mg'ın
çokaltındaçıktı.
Türkiye'de gelir ve eğitim düzeyi
arttıkça kolesterol de buna
paralel olarak artış gösterirken
uzmanlar, bunun hiçbir ülkede
bu açıklıkla gözlenemediğini
belirtti.
Sanayibölgesi
inşaatınakarşı
birdavadaha
GÜLÇİN İLCİ
BURDUR - Burdur Gölü kı-
yısında vapımı sürdürülen Isparta
Organıze Sanavi Bölgesı ınşaatının
durdurulması ve projenın iptali ıçın
bir dava daha açıldı. Burdur'da ya-
şamını sürdüren üç > urttaştan son-
ra. Av ve Yaban Havatı Koruma
Geliştirme \e Tanıtma Vakfı da.
Burdur Gölü'nün Türkiye için bi-
rinci derecede önemli doğal zengın-
liklerimizden ve a\ hayvanlan ile ya-
ban hayatının en önemli yaşama or-
tamlanndan biri olduğu gerekçesiv-
le Danıştay'a başvurdu.
Yürütm#yi durdurma istemli
dava dilekçesinde, "Göl, dışa
akıntısı olmadığı için en küçük bir
olumsuz etkinlikten hemen etkilene-
rek kirlenebilecek, ekolojik yapısı bo-
zulabilecek, sonuçta başta insan
sağlığı olmak üzere her türlü yaşamı
tehlikeye atabilecek bir konumda ve
>apıdadır. Bu nedenle korunması ge-
rektiği çok açıktır ve herkes tarafı-
ndan bilinmektedir" denildi.
YılkıatınınöyküsüSolgun kış giineşi bile Büyükada'nın V iranbağ'ını yeşertmeye yetiyor.
Puslu havada denize açılmış bir kaç balıkçı teknesi, Marmara'nın
giderek azalan balıklanna umut ağlannı salıp, beklemeye yatmışlar.
Y ılkı atının onlara aldırdığı yok. Yaz boyunca fayton çekip yolcu
taşımış. kulakları neşeli yolcuların şarkılanyla dolmuş... Karşılığı, bir
vemlik saman oimuş... Saman fiy atlannın önlenemez artışı ile işlerin
kesatlaşması aynı döneme denk gelince de sahibi tarafından yılkıya
salınmış... Gücünü giderek yitiren, araba çekemev ecek denli anklamış
bedenine giiç katmak düşüyle. tazeotlardan medet umuyor. Yıllardır
yediği kırbaçlardan kurtulmuşluğunun sevinci içinde... Ama, işe
yaramadığı ortay a çıkarsa kasabın satırını boylamak da var! Gençleşme
çabası ondan mı dersiniz?(Fotoğraf: DİNÇ TAYANÇ)
' urdur Gölü
kıyısmda yapımı
sürdürülen inşaatın
durdurulması için bu
kez de Av ve Yaban
Hayatı Koruma,
Geliştirme ve
Tanıtma Vakfı dava
açtı.
Burdur Gölü'nün ülkemızin ^8
sulak alanından 9'unun yer aldığı
Göller Bölgesı'nin 3. bü\ük gölü ol-
duğu vurgulanan dılekçede. gölün
Ö7ellikleri ile ilgili şu bılgiler \er aldr
"Göl. uluslararası öneme sahip bi-
rinci sınıf bir sulak alandır. Her v ıl
y aklaşık 200 bin su kuşunun banndığı
bir kuş cennetidir. Dünva üzerinde
nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşı-
va bulunan dikkuvrukördeğinin
dünyadaki en önemli kışlama
alanıdır. Burdur Gölü, sadece bu göl-
de bulunan burduricus adlı bir balık
rürünün de ülkemizdeki tek vaşama
alanıdır. Bu açıdan da korunması
özel önem taşımaktadır. Göl. tüm
bunlann > anında doğal güzellikleri ve
barındırdığı ender canlı rürleri nede-
niyie önemli bir yumuşak turizm ala-
nıdır."
Su kuşlannın. tanm zararlısı
küçük canlılann ekili alanlara ver-
dikleri zarann denetim altında tutu-
labilmesi için ekolojik dengenin en
önemli unsurlan olduğu vurgulanan
dava dilekçesinde. su kuşlannın yok
olmasının insan ve hayvan sağlığına
zararlı olduğunun bilimsel olarak
saptandığı kaydedildi.
Dilekçede, Burdur Gölü'nün ko-
runmasını zorunu kılan >asal hü-
kümler de şöyle özellendı:
"Türkiye, 1984 yılında 84/7601
sayılı kararla onaylayarak taraf ol-
duğu 1979 tarihli'Avrupa'nın Yaban
Hayatı \e Yaşama Ortamlarını Ko-
ruma Sözleşmesi' (Bern Sözlesmesi)
uyannca, dikkuynıkördeği >e onun
vaşama alanı olan Burdur Gölü'nü
korumak yükümlülüğü altındadır.
Buna aykın davrandığı takdirde, söz-
leşme uyannca uluslararası alanda
y asai \e siy asi sorumluluğu söz konu-
su olacaktır.
Beş sulak alandan biri
Türkiye, sulak alanlann konın-
masını öngören »e 30 Aralık 1993 ta-
rihli, 21804 sayılı Resmi Gazete'de
vayımlanan 39S8 sayılı kanunla
onayladığı Ramsar Sözleşmesi uyan-
nca. dikkuynıkördeği ve onun yaşa-
ma alanı olan Burdur Gölü'nü aynca
korumak uluslararası yükümlülüğü
altındadır. Göl, Ramsar Sözleşmesi
uvannca korunacak beş sulak alan-
dan biri olarak ismen belirtilmiştir."
Türki\e"nın bızzat zamanın Baş-
bakanı Süleyman Demirel baş-
kanhğında katıldıa 1992 Rio Çevre
Konferansı'nda "sürdühilebilir
kalkınma" ılkesıni kabul ettiğını ve
düny a üzerindeki canlı türleri ile on-
lann yaşama ortamlannı koruma\ı
öngören 'Bioçeşitlilik Belgesi'ni
onaşladığını belırten davacı Av \e
Yaban Ha\atı Koruma Geliştirme
\e Tanıtma Vakfı avukatı Hikmet
Gürsov, şunlan sövledi:
"Burdur Gölü. vakfın başvunısu
üzerine. Orman Bakanlığı'nca 19
Temmuz 1993 tarihinde 'Su Kuşlan
Koruma ve Üretme Alanı' olarak tef-
rik edilmiştir."
Ana\asanın. Türk \atandaş-
lannın sağlıklı bır çevrede vaşama
hakkı bulunduğu amir hükmünü
içerdığinı ka>deden Gürsov.
"Sağlıklı çevrenin göstergesi ve koşu-
lu. yaban havatının varlığını sürdüre-
biimesi, vaşama ortamlannın tahrip
edilmemesidir. Tüm dünva uluslan-
nın yüzv ıllar süren denevimierine da-
vanarak bannmalannın mümkün
olamayacağı gerçeğidir" dedı.
Dava dilekçesinde. A\ \e Yaban
Havatı Vakfi'nın organize sanavi
bölgesi ile ilgili şaptığı araştırmalar
ve saptamalan sıralandr
- Sanavi bölgesi >er seçimi, mevcut
yasa, yönetmelik ve uluslararası söz-
İeşmelere aykın olarak vapılmıştır.
- Gerekli olmasına karşın. ÇED
vapılmamıştır.
- Seçilen arazinin veri. özellikle
göle uzaklığı konusunda > anlış bilgi-
ler söz konusudur.
- Seçilen alanın. üzerine organize
sana>i bölgesi gibi tesislerin kurul-
ması >asalanmız ve Danışiay karar-
lan ile yasaklanan türden tanm ara-
zisi olduğu anlaşılmaktadır. Danı-
ştay 10. Dairesi'nin Bursa Havaa-
Ianı karan buna örnektir.
Balık üretimi 3 yılda üçte bir oranında azaldıADANA (AA) - Üç tarafı denizle
çeyrili ülkemizde, su ürünleri üreti-
minin potansiyelin çok altında ol-
duğu, yanlış avlanma ve uygulama-
lar sonucu, balık üretiminin son 3
yılda 3'te 1 orarunda azaldığı bildi-
rildi.
Çukurova Üniversitesi Su Ürün-
leri Fakültesi Dekanı Prof. Ercan
Sanıhan, 1980'li yıllann sonunda
760 bin tona ulaşan su ürünleri üre-
timinin, son vıllarda 475 bin tona
düştüğünü söyledi. Balık üretimın-
deki düşüşün ana nedeninin "hamsi
krizi" olduğunu ifadeeden Prof. Sa-
ruhan, şöyle konuştu:
"Hamsi üretimi, 1987 yılında Tür-
kiye'nin balık üretiminin >üzde 53'-
ünü oluşturmasına rağmen, bugün bu
rakam yüzde 25'lere düşmüştür. Bu
da ülkenin toplam balık üretiminin
düşmesine neden olmuştur. Ancak,
halen 9 santimetrenin altında hamsi
avı sürmektedir. Bu da önümüzdeki
yıilarda yeni hamsi krizlerinin yaşa-
nacağının göstergesidir."
Türkiye'nin su ürünleri üretimin-
de. denizlerin yanı sıra doğal ve >a-
pay göller ile akarsulann da önemli
bir kaynak oluşturduğunu vurgula-
yan Prof. Saruhan, 2 milyon hektar
alana ulaşan iç sulanmızda halen
üretilebilen 50 bin ton su ürününün
"çok az" olduğuna dikkati çekti.
1960"h yıllardan sonra, balık üre-
timini arttırmak için yeni bir umut
ışığı olarak görülen kültür balıkçıb-
ğından da "Bilgi organizasyon ve
altyapı eksiküği" nedenlenyle verim
alınamadığını anlatan Prof. Sanı-
han, bununla bırlıkte özellikle ala-
balık üretimi yapan bazı kuruluşla-
nn başanlı olduğunu ve bu tür te-
şebbüslerin desteklenmesi gerektı-
ğinı söyledi.
Prof. Saruhan. Türkiye'de su
ürünleri sektörünün başlıca sorun-
lannı şöyle sıraladı: "Çevre kirliliği,
teknoloji eksikliği, kullanılabilir
stoklann saptanmamış olması. kül-
tür balıkçılığının geliştirilememesi,
göl ve akarsulann ıslahı, işleme ve
muhafaza eksikliği, organizasyon ve
mevzuat eksikliği, sermaye, kredi ve
pazarlama sonınu."
Türkiye'nin su ürünlen üretimi-
nin 2000'li vıllarda en az 3 kat arttı-
nlmasının hedeflendiğini. bunun
için de öncelikle su ürünleri kaynak-
lannın doğnı saptanması, kültür
balıkçılığının geliştirilmesi ve su kir-
lıliğinin önlenmesi gerektiğini belir-
ten Prof. Dr. Saruhan, sözlerini şöy-
le tamamladı:
"Gereken mevzuat değişikliğinin
en kısa sürede yapüması ve su kirlili-
ğinin önlenmesi koşuluyla, Türkiye
su üriinlerinin dünva sıralamasındaki
yeri çok daha yukanya çekilebilir.
Aynca, teknoloji transferi ve yabancı
sermaye ortaklığı toplam üretimi art-
tıracaktır."