04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel70. mSAYI 24976 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V I Z Y O N 23ŞUBAT1994ÇAKŞAMBA Çevre Bakanlığı, doğayı az kirleten tesisler kurulmasma onay veriyor 'Çok kirli'tesiseörnek:Yatağan SantralıASUMAN ABACIOĞLU İZMİR- Çevre Bakanlığı, "çevre- yi çok kirleten tesisleri" kapatabil- mek için, "çevreyi az kirleten" tesis- ler kurulmasına onay veriyor. Ba- kanlık yetkilileri, kapatılması ge- reken çok kirli tesise, Yatağan Ter- mik Santralı'ru ömek verirken sant- ralın kapaülmasıyla ortaya çıkacak istihdam sorununun giderilmesinde çözüm olarak Muğla'nın Bayır ka- sabasında yapımına onay verilen çi- mento öğütme ve paketleme tesisini gösteriyorlar. Çevre Bakanlığı kirlilik yaratan tesisler konusunda "kapatma yet- kim yok" derken çevrecilerin tepkiy- le karşıladığı yeni bir tavır sergjîi- yor. Yatağan Termik Santralı'nın çalışmasının durdurulması yönün- deki Aydın fdare Mahkemesi'nin karan üzerine "Bakanlık olarak ne yapacaksuuz" sorumuza, Çevre Ba- kanlığYnın yazılı olarak ilettiği yanıt şöyle: "Hava Kalitesinin Korunması Yö- netmeliği'ne göre termik santrallar izne tabi tesislerdir ve emisyon izni al- mak zorundaduiar. Bu çerçevede Yatağan Termik Santralı Ue alınma- sı gereken tedbüieri içeren görüşleri- miz Sağlık Bakanlığına bildirilmiş- tir. Aynca santralın yoğun şikayetle- re ve aşırı derecede kirliliğe sebep ol- ması nedeniyie tüm santrallarda baca gazı desfilfîirizasyon tesisi kurulması için başlanan çaJışmalarda önceliğin Yatağan Termik Santralı'na veril- mesi gerektiği hususu TEK Genel Miidürlüğü'ne bildirilmişo'r. Ancak Yatağan Termik Santralı'nuı işlet- meye kapatılması veya açılması, enerji üretimi planlama ve politikala- n açısından hükümetimizin yetkisi dahilindedir." Yetkisiz bakanlık antralın kapatılmasıyla ortaya çıkacak istihdam sorununun giderilmesinde çözüm olarak Muğla'nın Bayır kasabasında yapımına onay verilen çimento öğütme ve paketleme tesisi gösteriliyor. liğı'nın yalnızca göriiş bildiren bir ba- kanlık olmaktan çıkaniarak daha fazla yetkiyle donatılması" gereği. bakanlığın yaptığı yaalı açıklamaya da yansıyor. Yanıtta Gökova Ter- mik Santralı'nın yeri konusunda 1984 yılında Çevre Müsteşarlığı ola- rak olumsuz göriiş bildirildiği vur- gulanıyor. Bakanlıktan yeni göriiş Çevre Bakanı Rıza Akçalı'nın. her fırsatta dile getirdiği "Çevre Bakan- Öte yandan, gönüllü çevre kuru- luşlanyla işbirliği oluşturmak ama- cıyla Çevre Bakanlığı'nca Çeşme'de yapılan toplantıda bakanlık yetkili- leri, yeni bır göriiş ortaya ko>dular. ÇED Genel Müdürü Murat Sungur Bursa, Muğla'nın Bayır kasabasın- da Çimentaş şirketınce yapımı plan- lanan çimento öğütme ve paketleme tesisinin ÇED raporuna onay veril- me gerekçesini şöyle açıkladı: "Yatağan Santralı gibi çok kirli tesislerin kapatılması için yeni istihdam alanlarının yaratılması lazım. Her türlii yatınma her ne olur- sa olsun karşıyız detnek yerine, çok kirli bir tesisi kapatıp yeni istihdam yaratacak yatırunları teşvik etmek gerekiyor. Çevreyi kirletmeyen yatırunları teşvik edelim ki Yatağan Santralı gibi çok kirli tesisleri gönül ferahlığıyla kapatalım. Çevreyi kir- leten yatınma onay vermeye gönlü- müz elvermiyor. Çevreyi kirleten te- sisin devamına izin verilmesi ise mümkiin değil. Ancak istihdam ko- nusunu da düşfinmemiz lazım. Bayır beldesindeki çimento tesisi, belirli tedbirler alındığmda, çevreye zararı kabul edilebilecek boyutlarda ola- cak." ÇED Genel Müdürü Bursa, Tür- kiye'de tesislerin çevresel standart- lara uyup uymadıklannın denetlen- mesi konusunda ise, "Şu andaki işle- yişe bakarsak denetim mekaniz- maları çalışmıyor" görüşünü savun- du. Bursa, bu konuda gönüllü çevre kuruluşlannın yardımını isteyerek, "Gönüllü çevre kumluşları, bakan- lıkla işbirliği içinde güçlerini denetle- me alanında kullanabilir" dıye ko- nuştu. Çeşme'deki toplantı sırasında çevre kuruluşlan temsildlerinin, ba- kanlık olarak yetkisi bulunmaması- na karşın "Şahsen termik ve nükleer santrallara karşıyım" dedirtme>e çalışüklan; ancak başanlı olama- dıklan Çevre Bakanı Rıza Akçalı, konuyla ilgili şunlan söyledi: "Türkiye, önce arazi kullanım ka- rarlarını vermek zonında. Aliağa'da termik santraJa karşı çıkış doğnı muydu? Şimdi Aliağa'da .vaşayanlar ve belediye başkanı bundan pişman- lık duyuyorlar. Termik santral Alia- ğa'da yapılsaydı, şimdi o bölgede di- ğer kirlilik yaratan kuruluşlara re- habilitasyon yapılacaktı. Santral yeri Yumurtalık'a gitti, orası ayağa kalk- tı. Muhtemelen gideceği her yerde herkes hayır diyecektir. O zaman Türkiye santral yapmayacak mıdır? Karanlıkta oturacaksak mesele yok. Ama enerjiye ihtiyacımız varsa, nere- lerde santral kurulacak, bunu çevre- sel değerleriyle düşünmek lazım. Bu işin fantastik noktadan çıkarılıp ger- çekçi noktaya oturtulması lazım. Ba- kanlıkiar arası görüşmelerle, termik santralların nereye yapılacağmın saptanması lazım." Çevre Bakanlığı'nın bir tesisin ka- patılıp kapatılmamasına karar vere- cek düzeyde yetkiyle donatılması durumunda. uygulayacağı politika- nın, "çok kirli bir tesisin kapatıl- masf'na karşıhk "yeni bir az kirli te- sisin açılması" olacağı anlaşılıyor. ÇED raporlanna göre onay verilen tesislerin sözlerine u> up uymadıkla- nnı denetlemek ise yine gönüllü çev- re kuruluşlanna düşüjor. Anolık üüenstitüsü kuruluyor CEMİL Cf ĞERİM SAMSUN - Ordu'da ancılık araştırma ve üretme enstitüsü kurulması BakanlarKurulu tarafından onaylandı. Türkiye'de 40 bin arıcıdan 10 bininin Ordu'da olduğunu ve en fazla bal üretiminin Ordu'da yapıldığını söyleyen Tanm ve Köyişleri Bakanı Refahattin Şahin "Geç de oLsa böyle bir kararın alınmasından mutluyuz"dedi. Ordu"da analık araştırma ve üretme enstitüsü kurulması Bakanlar Kurulu tarafından onaylanınca Gürgentepe ilçesi Belediye Başkanı Ekretn Aydın, enstitünün ilçelerine kurulması için hareketegeçti. Belediye Başkanı Ekrem Aydın. "Ancılar Ordu'nun Gürgentepe ilcesinde bulunmaktadır. Bu nedenle biz de ancılık enstitüsünün ilçemize kurulması için 125 dönüm arazisi ve 4250 mefrekare kullanım alanı olan binayı beledive meclis kararı ile enstitüve tahsis ettik. Bu enstitü ilçemizde açılmalıdır" dedi. Belediye Başkanı Ekrem Aydın şöyle konuştu: "Gürgentepe 450 seyyar, bin 383 daimi ancıyı banndırmaktadır. 97 bin an kov anından 43 bin 807'si gezgincidir. Gürgentepe bal üretiminin kırkta birini. an say ısının da kırkta birini elinde tutmaktadır. Ancılık araştırma ve üretme enstitüsü Gürgentepe'nin hakkıdır." Kolesterole dikkat edilmiyor ANKARA (LBA) - İstanbul Amerikan Hastanesi ve Kaliforniya Üniversiıesi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiğı bir araştırma. kalp krizine yol açan faktörler içinde yer alan kolesterol ve sigara alışkanlığına Türkıye'de dikkat edilmediğini ortaya koydu. Araştırma sonuçlanna göre. özellikle eğitim ve kültür düzeyinin yüksek olduğu İstanbul'da kolesterole kimsenin aldırmadığı belirlendi. Araştırmanın diğersonuçlan şöyle: - Kolesterol düzeyi ideal düzeyin üstündeki erkeklerin yüzdesi Türkiye genelinde yüzde 32, İstanbul'da ise yüzde 48. Bu orana göre kalp krizi risk grubunda bulunan erkeklerin sayısı Türkiv e'de 8,6 milv ona, İstanbul'da 2.2 milyona ulaşıyor. - Kadınlarda kolesterol düzeyi normalin üstünde olanlann oranı ise yüzde 22. Diğer bir deyişle kalp krizi risk grubunda bulunan kadınlann sayısı Türkiye genelinde yüzde 5.9 milyona istanbul'da ise 900 bine ulaşıyor. - Kolesterol düzeyinin en yüksek olduğu il İstanbul olurken İstanbul'da yaşayan erkeklerin kolesterol nıiktan 201 mg. Türkiye genelinde. kolesterol düzeyi en düşük çıkan bölgeler ise zeytinyağının sıklıkla tüketildiği Aydın ve Ayvalık, burada yaşayanların 159-169 mg olan kolesterol düzeyleri kalp krizi riskini oluşturan 200 mg'ın çokaltındaçıktı. Türkiye'de gelir ve eğitim düzeyi arttıkça kolesterol de buna paralel olarak artış gösterirken uzmanlar, bunun hiçbir ülkede bu açıklıkla gözlenemediğini belirtti. Sanayibölgesi inşaatınakarşı birdavadaha GÜLÇİN İLCİ BURDUR - Burdur Gölü kı- yısında vapımı sürdürülen Isparta Organıze Sanavi Bölgesı ınşaatının durdurulması ve projenın iptali ıçın bir dava daha açıldı. Burdur'da ya- şamını sürdüren üç > urttaştan son- ra. Av ve Yaban Havatı Koruma Geliştirme \e Tanıtma Vakfı da. Burdur Gölü'nün Türkiye için bi- rinci derecede önemli doğal zengın- liklerimizden ve a\ hayvanlan ile ya- ban hayatının en önemli yaşama or- tamlanndan biri olduğu gerekçesiv- le Danıştay'a başvurdu. Yürütm#yi durdurma istemli dava dilekçesinde, "Göl, dışa akıntısı olmadığı için en küçük bir olumsuz etkinlikten hemen etkilene- rek kirlenebilecek, ekolojik yapısı bo- zulabilecek, sonuçta başta insan sağlığı olmak üzere her türlü yaşamı tehlikeye atabilecek bir konumda ve >apıdadır. Bu nedenle korunması ge- rektiği çok açıktır ve herkes tarafı- ndan bilinmektedir" denildi. YılkıatınınöyküsüSolgun kış giineşi bile Büyükada'nın V iranbağ'ını yeşertmeye yetiyor. Puslu havada denize açılmış bir kaç balıkçı teknesi, Marmara'nın giderek azalan balıklanna umut ağlannı salıp, beklemeye yatmışlar. Y ılkı atının onlara aldırdığı yok. Yaz boyunca fayton çekip yolcu taşımış. kulakları neşeli yolcuların şarkılanyla dolmuş... Karşılığı, bir vemlik saman oimuş... Saman fiy atlannın önlenemez artışı ile işlerin kesatlaşması aynı döneme denk gelince de sahibi tarafından yılkıya salınmış... Gücünü giderek yitiren, araba çekemev ecek denli anklamış bedenine giiç katmak düşüyle. tazeotlardan medet umuyor. Yıllardır yediği kırbaçlardan kurtulmuşluğunun sevinci içinde... Ama, işe yaramadığı ortay a çıkarsa kasabın satırını boylamak da var! Gençleşme çabası ondan mı dersiniz?(Fotoğraf: DİNÇ TAYANÇ) ' urdur Gölü kıyısmda yapımı sürdürülen inşaatın durdurulması için bu kez de Av ve Yaban Hayatı Koruma, Geliştirme ve Tanıtma Vakfı dava açtı. Burdur Gölü'nün ülkemızin ^8 sulak alanından 9'unun yer aldığı Göller Bölgesı'nin 3. bü\ük gölü ol- duğu vurgulanan dılekçede. gölün Ö7ellikleri ile ilgili şu bılgiler \er aldr "Göl. uluslararası öneme sahip bi- rinci sınıf bir sulak alandır. Her v ıl y aklaşık 200 bin su kuşunun banndığı bir kuş cennetidir. Dünva üzerinde nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşı- va bulunan dikkuvrukördeğinin dünyadaki en önemli kışlama alanıdır. Burdur Gölü, sadece bu göl- de bulunan burduricus adlı bir balık rürünün de ülkemizdeki tek vaşama alanıdır. Bu açıdan da korunması özel önem taşımaktadır. Göl. tüm bunlann > anında doğal güzellikleri ve barındırdığı ender canlı rürleri nede- niyie önemli bir yumuşak turizm ala- nıdır." Su kuşlannın. tanm zararlısı küçük canlılann ekili alanlara ver- dikleri zarann denetim altında tutu- labilmesi için ekolojik dengenin en önemli unsurlan olduğu vurgulanan dava dilekçesinde. su kuşlannın yok olmasının insan ve hayvan sağlığına zararlı olduğunun bilimsel olarak saptandığı kaydedildi. Dilekçede, Burdur Gölü'nün ko- runmasını zorunu kılan >asal hü- kümler de şöyle özellendı: "Türkiye, 1984 yılında 84/7601 sayılı kararla onaylayarak taraf ol- duğu 1979 tarihli'Avrupa'nın Yaban Hayatı \e Yaşama Ortamlarını Ko- ruma Sözleşmesi' (Bern Sözlesmesi) uyannca, dikkuynıkördeği >e onun vaşama alanı olan Burdur Gölü'nü korumak yükümlülüğü altındadır. Buna aykın davrandığı takdirde, söz- leşme uyannca uluslararası alanda y asai \e siy asi sorumluluğu söz konu- su olacaktır. Beş sulak alandan biri Türkiye, sulak alanlann konın- masını öngören »e 30 Aralık 1993 ta- rihli, 21804 sayılı Resmi Gazete'de vayımlanan 39S8 sayılı kanunla onayladığı Ramsar Sözleşmesi uyan- nca. dikkuynıkördeği ve onun yaşa- ma alanı olan Burdur Gölü'nü aynca korumak uluslararası yükümlülüğü altındadır. Göl, Ramsar Sözleşmesi uvannca korunacak beş sulak alan- dan biri olarak ismen belirtilmiştir." Türki\e"nın bızzat zamanın Baş- bakanı Süleyman Demirel baş- kanhğında katıldıa 1992 Rio Çevre Konferansı'nda "sürdühilebilir kalkınma" ılkesıni kabul ettiğını ve düny a üzerindeki canlı türleri ile on- lann yaşama ortamlannı koruma\ı öngören 'Bioçeşitlilik Belgesi'ni onaşladığını belırten davacı Av \e Yaban Ha\atı Koruma Geliştirme \e Tanıtma Vakfı avukatı Hikmet Gürsov, şunlan sövledi: "Burdur Gölü. vakfın başvunısu üzerine. Orman Bakanlığı'nca 19 Temmuz 1993 tarihinde 'Su Kuşlan Koruma ve Üretme Alanı' olarak tef- rik edilmiştir." Ana\asanın. Türk \atandaş- lannın sağlıklı bır çevrede vaşama hakkı bulunduğu amir hükmünü içerdığinı ka>deden Gürsov. "Sağlıklı çevrenin göstergesi ve koşu- lu. yaban havatının varlığını sürdüre- biimesi, vaşama ortamlannın tahrip edilmemesidir. Tüm dünva uluslan- nın yüzv ıllar süren denevimierine da- vanarak bannmalannın mümkün olamayacağı gerçeğidir" dedı. Dava dilekçesinde. A\ \e Yaban Havatı Vakfi'nın organize sanavi bölgesi ile ilgili şaptığı araştırmalar ve saptamalan sıralandr - Sanavi bölgesi >er seçimi, mevcut yasa, yönetmelik ve uluslararası söz- İeşmelere aykın olarak vapılmıştır. - Gerekli olmasına karşın. ÇED vapılmamıştır. - Seçilen arazinin veri. özellikle göle uzaklığı konusunda > anlış bilgi- ler söz konusudur. - Seçilen alanın. üzerine organize sana>i bölgesi gibi tesislerin kurul- ması >asalanmız ve Danışiay karar- lan ile yasaklanan türden tanm ara- zisi olduğu anlaşılmaktadır. Danı- ştay 10. Dairesi'nin Bursa Havaa- Ianı karan buna örnektir. Balık üretimi 3 yılda üçte bir oranında azaldıADANA (AA) - Üç tarafı denizle çeyrili ülkemizde, su ürünleri üreti- minin potansiyelin çok altında ol- duğu, yanlış avlanma ve uygulama- lar sonucu, balık üretiminin son 3 yılda 3'te 1 orarunda azaldığı bildi- rildi. Çukurova Üniversitesi Su Ürün- leri Fakültesi Dekanı Prof. Ercan Sanıhan, 1980'li yıllann sonunda 760 bin tona ulaşan su ürünleri üre- timinin, son vıllarda 475 bin tona düştüğünü söyledi. Balık üretimın- deki düşüşün ana nedeninin "hamsi krizi" olduğunu ifadeeden Prof. Sa- ruhan, şöyle konuştu: "Hamsi üretimi, 1987 yılında Tür- kiye'nin balık üretiminin >üzde 53'- ünü oluşturmasına rağmen, bugün bu rakam yüzde 25'lere düşmüştür. Bu da ülkenin toplam balık üretiminin düşmesine neden olmuştur. Ancak, halen 9 santimetrenin altında hamsi avı sürmektedir. Bu da önümüzdeki yıilarda yeni hamsi krizlerinin yaşa- nacağının göstergesidir." Türkiye'nin su ürünleri üretimin- de. denizlerin yanı sıra doğal ve >a- pay göller ile akarsulann da önemli bir kaynak oluşturduğunu vurgula- yan Prof. Saruhan, 2 milyon hektar alana ulaşan iç sulanmızda halen üretilebilen 50 bin ton su ürününün "çok az" olduğuna dikkati çekti. 1960"h yıllardan sonra, balık üre- timini arttırmak için yeni bir umut ışığı olarak görülen kültür balıkçıb- ğından da "Bilgi organizasyon ve altyapı eksiküği" nedenlenyle verim alınamadığını anlatan Prof. Sanı- han, bununla bırlıkte özellikle ala- balık üretimi yapan bazı kuruluşla- nn başanlı olduğunu ve bu tür te- şebbüslerin desteklenmesi gerektı- ğinı söyledi. Prof. Saruhan. Türkiye'de su ürünleri sektörünün başlıca sorun- lannı şöyle sıraladı: "Çevre kirliliği, teknoloji eksikliği, kullanılabilir stoklann saptanmamış olması. kül- tür balıkçılığının geliştirilememesi, göl ve akarsulann ıslahı, işleme ve muhafaza eksikliği, organizasyon ve mevzuat eksikliği, sermaye, kredi ve pazarlama sonınu." Türkiye'nin su ürünlen üretimi- nin 2000'li vıllarda en az 3 kat arttı- nlmasının hedeflendiğini. bunun için de öncelikle su ürünleri kaynak- lannın doğnı saptanması, kültür balıkçılığının geliştirilmesi ve su kir- lıliğinin önlenmesi gerektiğini belir- ten Prof. Dr. Saruhan, sözlerini şöy- le tamamladı: "Gereken mevzuat değişikliğinin en kısa sürede yapüması ve su kirlili- ğinin önlenmesi koşuluyla, Türkiye su üriinlerinin dünva sıralamasındaki yeri çok daha yukanya çekilebilir. Aynca, teknoloji transferi ve yabancı sermaye ortaklığı toplam üretimi art- tıracaktır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle