Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ARALIK 1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Mümtaz Soysal, istifasından sonra basında ilk kez her şeyi Cumhuriyet 'e anlattı
• Ulusal devlet, etnik farklılık temelleri üzerine kurulmuş ya
da bu farklılıklan beslemesi, karşı karşıya getirmesi
gereken bir devlet değildir. Gerçek ulusal devletin eşitlikçi ve
özgürlükçü felsefesi içinde etnik farklılıklar ikinci plana itilir,
hatta yok sayılır.
• Sorunun çözümünün başlangıç noktası, vatandaş eşitliğine
dayalı, etnik farklılıklan bilmek bile istemeyen, insan
haklannm gerçekleştirilmesine yönelik devrimci ulusal devlet.
Hiç kimseye, hiçbir etnik gruba özel hak tanımadan tam bir
özgürlük düzeni.
KURESELLEŞME
• Dünya, birkaç yıldır, "küreselleşme" denen büyük bir
aldatmacayı yaşıyor. Aslına bakarsanız, bu, geçen yüzyıldaki
emperyalizmin günümüz koşullanna uydurulmuş son değişik
şekJidir.
• Küreselleşme, kendi amaçlanna erişmede en büyük düşman
olarak ulusal devleti görür.
• Solculuk, sömürüden anndınlmış bir evrenselliği akılda
tutmayı, sömüriiye karşı ulusal devlet kalesini iyi korumayı
gerektirir.
'Halka ilıaııetiıı adı solcuhık olamaz'
IŞIKKANSU
ANKARA- Devlet yönetimini
"ciddfyetsizUk
n
le suçlayarak Dışişleri
Bakanlığı 'ndan istifa eden SHP Ankara
Milletvekili Prof. Dr. Mümtaz Soysal,
küreselleşmeden, milliyetçi sağ ile ulusal
sol aynmma; Kürt sorunundan,
koalisyon hükümetinde büyük mücadele
verdiği özelleştirmeye değin çeşitli
konularda Cumhuriyet'in sor.ulanm
yanıtladı.
Soysal 'a göre; dünya, birkaç yıldır,
"küreseUeşme" denen büyük bir
aldatmacayı yaşıyor. Sol, her şeyden
önce, bilimselliğe ağırlık vermek ve
sömüriiye, büyük sermayenin insanları
"yabancılaşttncı". "yabanlaştma"
degerlerden uzaklaştırıcı etkılerine karşı
çıkmak anlamına geliyor. Devrimciliğin,
vatandaşlık kavramı "insan haktan"
kavramından ayrı düşünülmemeli. Ulusal
devlet, etnik farklılık temelleri üzerine
kurulmuş ya da bufarklılıklan beslemesi,
karşı karşıya getirmesi gereken bir devlet
değil. Dışa sımrsızca açılmış bir
özelleştirme politikası vüzünden
'ekonomik bakundan stratejik "
kesımlerın, çabuk ve büyük kâr saikinden
başka güdüyle hareket etmeyen yabancı
sermayeye kurban edilme olasılığı var.
Soysal 'a ilk sorumuz "ulusal sol"
kavramı üzerine oldu. Mümtaz Soysal,
tartışmaya açtığı bu kavram ile
"küreselleşme" arasında nasıl bir ilişki
kuruyor? Ona göre solun evrensel olmas
savı yok mu? Yamtlıyor:
D
ünya bırkaç yıldır
"küreselleşme" denen büyük
bir aldatmacayı yaşıyor. Daha
doğnısu, böyle bir aldatmaca,
Batı Avrupa'nın ve Kuzey Amerika'nm
gelişmiş ülkeleri tarafından yeryüzünün
öbür kısımlanna, sanki evrensel bir
doğruymuş gibi tartışmasız kabul
ettirilmek isteniyor.
Buna göre, "kJeolojüerin ölümü"nden
sonra, bütün insanlık ıçin geçerli olan
sadece bir tek ekonomik sistem ve
yaşama tam vardır Serbest piyasa
ekonomisi ve Batı'nın liberalizmi. Yani,
dünya, hep aynı kurallann egemen
olması gereken bütünleşmiş bir pazardır
ve yerküresinin hiçbir kösesi bu pazann
kurallan dışında kalamaz. Artık,
müdahaleci ve koruyucu ulusal devlet
politikalannın yerini sınırsız rekabetin
amansız mücadelesı almalıdır.
Aynı aldatmaca, geçen yüzyılın
liberalizmini bugüne ve yeryüzünün
bütününe uyarlayarak, bunun bütün
ülkelerdeki tüm insanlara yarar
sağlayacağını savunur.
Yenl empervaHzm
Aslına bakarsanız, bu geçen yüzyıldaki
emperyalizmin günümüz koşullanna
uydurulmuş son değişik şeklidir. Ustaca
oluşturulan ve hûnerle sürdürülen bir
şekil. Emperyalizm, ikinci Dünya Savaşı
sonrasının bağımsızlıkçı akımlanndan
sonra, siyasal bağımsızlık gerisinde
sürdürülen ekonomik ve kültürel bağlarla
"yeni empervaliznı" denebilecek değişik
bir görüntüye zaten bürünmüştü.
Dünyanın birçok yöresinde güya
bağımsızlaşmış devletler vardı; ama,
bunlann hemen hepsi eski
sömürgecilerin kendilerine uygun
gördüğü rolleri üstlenmeye devam
etmekteydiler. Küreselleşme, bu
bağlantılann daha genel, daha yüksek
düzeye çıkartılması oluyor tletişimdeki
ve ulaşımdaki yeni gelişmeler,
küreselleşme yandaşlannın pek
sevdikleri bir deyimle, dünyayı bundan
böyle "küçûk bir köy" yapmıştır; bu
küçük "köy-küre"de artık ayn felsefeleri,
ayn düşünce biçimlerini, yaşam tarzlannı
ve ekonomik modelleri sürdürme olanağı
yoktur. Herkes, her şey tek felsefeye, tek
düşünce biçimine, tek yaşam tarzına, tek
ekonomik modele göre kendini
ayarlamalı, ayarlamıyorsa,
ayarlanmalıdır. Tek, Batı'nın, Batfdaki
gelişmiş ülkelerin "tek"ıdir. Daha
doğnısu, uluslararası ve devletler-üstü
nitelik kazanmış olan büyük sermayenin.
Büyük sermaye, çeşitli ekonomik ve
siyasal bırleşme biçimleriyle Kuzey
Arnerika'nın ve Batı Avrupa'nın
bütünleştirilmesınden sonra, dünyanın
bütünleştirilmesi ve bütünlük üzerinde
kendi egemenliğinin pekiştirilmesi
seferine çıkmıştır.
CafldaslıK adı attında tuzak
Bu seferin önündekı en büyük engel,
yine Batı düşüncesinin bir ürünü olan
"ulusal devtet" oluyor. Insanlan küresel
sömürünün robotlaştınlmış kurbanlan
olmaktan kurtaracak, ulusal çıkarlan
yabancı çıkarlann üstünde tutacak, yerel
özelliklerle gerçek evrensel değerler
arasındaki sağhklı uyumu yaratacak olan
odur. Küreselleşme, daha doğrusu
"küresefleştinne". kendi amaçlanna
erişmede en büyük düşman olarak ulusal
devleti görür ve onu yıpratmak,
zayıflatmak, ufalamak, etkisizleştirmek
için çok akıllıca düşünülmüş yollardan
her şeyi dener.
Tehlikeli olan, bu yollann çoğu zaman,
"flericflik" ve "çağdaşhk" gibi etiketler
altında sunulmasıdır. Türkiye gibi
ülkelerdeki sol bakımından en büyük
tuzak budur; çünkü sol demek, elbette
ilencilik ve çağdaşhk demektir.
Ama sol. her şeyden önce bilimselliğe
ağırlık vermek ve sömürüye. büyük
sermayenin insanlan "yabancılaştıncı",
"yabanlaşûncr, "insanca değerierden
uzaklaşüncı" etİulerine karşı çıkmak
anlamına gelir. Dolayısıyla, kurulan
tuzaklara düşmeyi önlemek için, Türkiye
gibi bir ülkedeki sol, yerine getirmesi
gereken birtakım ödevlerle karşı
karşıyadır.
Birincisi şu; sol, küreselleştirme
olayını, beyinlere aşılanmak istenen
yaygm düşünce kalıplannın ötesinde,
bilimsel bir çözümlemeden geçirebilmeli
ve gerçek yüzüyle açığa vurmalıdır.
Ikincisı, solculuk, evrenselliğin ancak
sömürüden anndınlmış bir evrensellik
olabileceğini akılda tutmayı ve sömürü
karşısında evrensel dayanışma
mekanizmalan kurulmadığı sürece,
sömürüye karşı "ulusal devlet" kalesini
iyi korumayı gerektirir.
Üçüncüsü. uzunca bir süre ulusal
olmak zorunda olan solculuk, halk
yığınlannı sömürüye karşı konımanın
her şeyden ve herkesten önce kendi
halkını korumak olduğunu düşünmeyi,
evrensellik, ilencilik, çağdaşhk
komplekslerine kapılmadan çeşitli
sömürü tuzaklanna karşı uyanık olmayı
emreder.
Sol, 'savunma' halinde
vasamak deflHdir
Böyle olduğu içindir kı, Türkiye'deki
solun "uhısakı" olmasını solun evrensel
ilkeleriyle asla çatışır görmüyorum; hatta
gerçek evrenselliğe vanşın ancak bu
yoldan olabileceğine manıyorum.
Evrensellik adına kendi halkına, kendi
insanına ihanet etmenın adı solculuk
olamaz.
Ama, öte yandan sol, elbette kendini
sınırlar ıçınde hapsederek içine kapanmış
bir "savunma" halinde yaşamak da
değildir. Gerçek evrensel değerlerin
ulusal çerçeveye aktanlması ve bu
çerçevede yüceltilmesı söz konusu.
Unutmamak gerekır ki, sömürüye karşı
uluslararası dayanışma mekanizmalannın
kurulması, solculuğun önemli ve zorunlu
bir kanadı olarak kalmaktadır.
Demokratikleşme ile
bölme çabalannı
kanştırmamak gerekir
Kürt sorununun çözümü nedir? Ulusal
sol, neden üniterliğisavunmalı? Mümtaz
Soysal, emperyalist güçlerin Sevr'iyeniden
canlandırmak istediklerini düşünüyor mu?
Sorunun, "Kürt sorunu" olarak
adlandınlır duruma gelmiş olması
üzücüdür. Kökenındeki düşüncelere
uygun bir ulusal devlette böyle bir etnik
sorun olamaz, olmamalıydı, çünkü ulusal
devlet, etnik farklılık temelleri üzerine
kurulmuş ya da bu farklılıklan beslemesi,
karşı karşıya getirmesi gereken bir devlet
değildir. Tam tersıne, gerçek ulusal
devletin eşitlikçi ve özgürlükçü felsefesi
içinde, etnik farklılıklar ikinci plana itilir,
hatta yok sayılır, "vatandaş" ve
dolayısıyla "insan" kavramlan ön plana
geçer. Bu yaklaşım, özellikle özgürlük
yönüne ağırlık verildiği zaman, bireylerin
yine kendilerini istedikleri gibi
görmelerine, tanımlamalanna ve
istedikleri gibi yaşamalanna engel
değildir.
Kflıt sonınu neden cılctı?
Eğer bugün "Kürt sonınu" diye
adlandınlan bir sorun ortaya çıkmışsa,
cumhuriyetin, her şeyden önce düşünce
ve ideoloji planında, kendi kuruluş
felsefesine ters düşen uygulamalara
sürüklenmiş olması yüzünden ortaya
çıkmıştır. Cumhuriyet, hele kuruluşunda
çeşitli etnik kökenden bir yığın insanın
kanı bulunan bir cumhuriyet, değişik
kökenli vatandaşlanna şiddet
kullanmaktan, baskı uygulamaktan,
yasaklar koymaktan uzak durması
gereken bir devlet olmalıydı; hatta, geçen
yüzyılın sonlannda misyonerlık
çalışmalannın etkisiyle ortaya çıkmaya
başlamış birtakım huzursuzluklara
demokratik katılım mekanizmalan
yoluyla özgürlükçü çözümler getiren bir
cumhuriyet olarak sürebilmelıydi.
çözümün baslangıcı. terörun
bttmesi deflll
1921 tarihli ilk "Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu"nun açıkça gösterdıği gibi,
başlangıçtaki niyet de zaten buydu.
Ne yazık ki, Kurtuluş Savaşı'nın
hemen sonrasında, Lausanne'da
çizilemeyen Irak sının yüzünden
Ingilizlerin başlattığı ayaklanmalar, genç
cumhuriyetin kendi vatandaşlanna karşı
sılaha başvurmasını zorunlu kıldı. Gensı,
Anadolu'nun yoksul ve geri bırakılmış
Güneydoğusu'nu ulusal ekonomiyle
bütünleştirecek, insanlanna eğitim ve
iletişim yoluyla ulusal bütûnlük içinde
saygın bir yer verecek, bütün bunlan tam
bir özgürlük ve katılım içinde
gerçekleştirecek politikalar yerine, hüzün
verici bir ihmaİler, plansızlıklar,
yasaklamalar, kısırhklar, miyopluklar
dizisidir.
Kendiliğinden ya da olaylann zoruyla
ortaya çıkan nüfus hareketleri de, ulusal
bütünleşmeyi sağlamaya yetmedi; tam
tersine başlangıçtaki "Doğu ve
Güneydoğu sonınu" bütün ülkeyi
etkileyen bir "Kürt sonınu"na dönüştü.
Çözümün başlangıç noktası.
MİLLİYETÇİ SAĞ ULUSAL SOL
Türk solu 'milliyetçi sağ'ın benzer tepkilerini ciddiye almalı
• Son yıllann Türk sağı, sol düşünceyi ve tutumu çağnştıran
tepkiler sergiliyor. Bu tepkileri devrimci politikalara çekebilmek,
Türk solunun küçümsememesi gereken bir ödevdir.
• Ulus denen bütûnlük içindeki bireylerin, insan olarak taşıdıklan
değere uygun bir düzeye ulaşabilmeleri, her şeyden önce, tam bir
özgürlük ortamı içinde yaşamalanna, kendi benliklerini
koruyabilmelerine, istediklerini, istedikleri gibi söyleyip
yazabilmelerine bağhdıf.
"Milliyetçi sağ" ve "ulusal sol"
çizgilenni iyi anlayabilmek için, Fransız
Devrimi'nin yarattığı ve 1920'den beri
Türkiye'deki devrimciliğin benimsediği
"ulus" kavramını iyi bilmek gerekir. Bu
devrim anlayışına göre ulus, örneğin
Cermen dünyasmdaki anlayıştan farklı
olarak, ırk ve din gibi etkenlerin ötesinde
"vatandaş," eşitliğine ve bu eşitlikten
oluşan bütünlüğe dayalı bir kavramdır.
Vatandaşlar, ırklan, kökenleri, dinleri,
mezhepleri, hatta kültürleri ve anadi1leri
ne olursa olsun, insan olarak eşittirler. Bu
bakımdan. devrimciliğin vatandaşlık
kavramı, "insan haklan" kavramından
ayn düşünülemez. Vatandaşlann meydana
getirdiği "ulus" denen bütûnlük, her
şeyden önce, insan haklannı en iyi
gerçekleştirecek, onlan soyut birer ilke
olmaktan çıkanp, yaşama geçirebilecek
en elverişli çerçeve olduğu için vardır.
Ulusal devlet de, yine bu bütünlüğün aynı
amaca, yani insan haklannı
gerçekleştirme amacına yönelik olması
gereken siyasal örgütleniş biçimidir. Bu
amacı gerçekleştrrecek başka bir
örgütlenme biçimi de yoktur.
Vatandaşlık kavrammın gerçek
boyutlanna ulaşması, yani ulus denen
bütûnlük içindeki bireylerin insan olarak
taşıdıklan değere uygun bir düzeye
ulaşabilmeleri, her şeyden önce tam bir
özgürlük ortamı içinde yaşamalanna,
kendi benliklerini koruyabilmelerine,
istediklerini istedikleri gibi söyleyip
yazabilmelerine bağlıdır. İnsan. kendisine
"insan" olma olanağını sağlayan devletin
vatandaşıdır, kendisine bu olanak
sağlandığı ölçüde o devletin vatandaşı
olduğunu hisseder, devleti benimser.
Devlet, insanlara kimlik damgası vuran
değil, kişilik tanıyan kuruluştur. Kişiliğin
çerçevesine, inanç ya da inançsızlık
özgürlüğü gibi, dil ve anlatım özgürlüğü
de gırer.
Tabıi, ulus denen bütünlüğün ve ulusal
devlet denen örgütlenme biçiminin insan
olarak değer verilen vatandaşlan belli bir
uyum ıçınde tutabilmesi ve bu uyumun
karşılıklı alışverişlerle yaratıcı bir
gelişmeye dönüşebilmesi, her şeyden
önce, ortak bir iletişim aracı olarak ulusal
bir dilin varlığına, geliştirilmesine ve
öğretilmesine bağlı. Ulusal dil olarak
Türkçe bu bakımdan önemlidir ve
Türkçeye dayalı ulusal eğitim yine bu
bakımdan zorunludur.
Ama, bu önem ve zorunluluk, bir
özgürlük konusu olarak, başka dillerin
varlığını tanımaya, onlann korunmasına.
özel ya da seçimlik olarak öğretilmesine
engel oluşturmaz.
Ulusal solun çizgileri olması gereken
ve evrensellikle pekâlâ da bağdaşan bu
çizgilerle karşılaştmldığı zaman,
Türkiye'de "milliyetçi sağ" denen bazı
çevrelerin yaklaşımlan gerçekten
ürpertici ve endişe vericidir. Vatandaşlık
kavrammın temelindeki eşitlik yerine
ırkçılığın ve din, mezhep bağlannm ön
plana çıkanlması, insan haklannı
olabildığince genişletmek yerine
yasaklarla sürdürmek istenen bir bütûnlük
anlayışı; devletin, özgürlükleri
gerçekleştirme aracı olarak benimsenmesi
yerine, tam da anlatılamayan bir otorite
mistiğinin gereği olarak yüceltilmesi;
halkın sömürülmesine yol açan ve aslında
gerçek ulusseverleri isyan ettirmesi
gereken dış bağhhklann, duygusal kılıflar
gerisinde örtbas edilişine göz
yumuhnası...
Kabul etmek gerekir ki, son yıllann
Türk sağı, özellikle bu son noktada, gerek
alışılmış "milliyetçi" etiketi altına sokulan
çevreler, gerekse dine ağırlık veren
siyasal kuruluşlar olarak, sol düşünceyi ve
tutumu çağnştıran tepkiler
sergilemektedir. Bu tepkileri, devrimci
politikalara ya da yapısal değişiklildere
çekebilmek ve sağlam temellere
oturtmak, Türk solunun asla
küçümsememesi gereken bir ödevdir.
"Milliyetçi sağ", hatta "dinci sağ" denen
çevrelerin, sol düşünceyi ve tutumu
çağnştıran bu yönlerini göz önünde
bulundurmaksızın, bütünüyle karşıya
alınması kadar yanlış bir davranış olamaz.
kimilerinin ısrarla savunduklan gibi
"önce terörün durdumlması" değildir.
Başlangıç noktası, cumhunyetın o pek
uygulanmayan, savsaklanan, sonra da
çığınndan çıkanlan kuruluş felsefesine
dönüştür. Vatandaş eşitliğine dayalı, etnik
farklılıklan bilmek bile istemeyen, insan
haklannm gerçekleştinlmesine yönelik
devrimci, ulusal devlet.
Demokratikleşme, yani vatandaşlara
gerçek insan olmayı sağlayan bütün
haklann ve özgürlüklerin tanınması,
Türkiye'deki başka birçok sorunun
olduğu gibi Kürt sorununun da
vazgeçilmez ilk koşuludur.
Ama, yalnız Doğu'da ve Güneydoğu'da
değil. Türkiye'nin her yerinde.
Yalnız Kürt kökenli vatandaşlar için
değil, herkes için.
Kimseye, hiçbir etnik gruba özel haklar
tanımadan tam bir özgürlük düzeni.
Hiçbir bölgeye özel statü ve ayncalık
tanımadan, tam bir katılım, yaygm bir
yerel yönetım sistemi.
Böyle bir yaklaşım, ilk bakışta,
duyulmaya alışılmış sözlerin ötesine
geçmeyen, pek yenilikçi olmayan, hatta
devnmcıliğin karşıtı bir yaklaşım gibi
gözükebilir. Çünkü, günümüzde, etnik
farklılıklann vurgulanması,
bölgesellıklerin öne çıkanlması, kültürel
ve siyasal özerkliklerin savunulması
modadır.
Uluslararası kuruluşlar, devlet dışı
insan haklan örgütleri, entelektüel
çevreler, bu modanın çığırtkanlan ve
slogancılanyla doludur. Hatta, aynı
yaklaşımt yüzeysel bir moda olmaktan
Çikanp, derinliğine felsefelere, insanlık
için mutluluk reçetelerine dönüştüren
düşünce çabalan da eksik değildir. Hepsi,
ilericılik, çağdaşhk adına sunulur.
Oysa, hepsi büyük bır gencılik, adeta
19. yüzyıl öncesine, hatta ortaçağa
dönüştür.
Insanlığı, Fransız Devrimi'yle eriştiği
vatandaş eşitliğine ve evrensel insan
haklanna dayalı anlayışın öncesine, etnik
farklılıklann önemsendiği ılkel âlemlere
çekmeye çalışan bir gericilik.
Son iki yüz yıllık tarihin ve eşitlikçi
insanlık anlayışının ûrünü olan ulusal
devleti bölgesel özerkliklere bölüp
zayıflatmaya, ufalamaya, uluslararası
sömürü mekanizmalannca kolay yutulup
istenen yerlere sürüklenir duruma
getirmeye, neredeyse kabileler, küçük
prenslikler görünümüne büründürmeye
yönelen, etnik kavgalar, mezhep ve dil
boğusmalan içinde yuvarlanıp gitme
tehlikesi taşıyan yeni bir ortaçağ.
l$galsiz Sevr teMlkest
Küreselleşmenın, küreselleştirmenin
değişik yüzü.
Yeni Sevr tehlikesi.
lşgalsiz. haritasız.
Bu çeşit "un ufak etme" çabalan ile
ülkenin ve halkın bütününü kapsayıcı
özgûrleştirme ve demokratikleşme
atıiımiannın zorunluluğunu birbirine
kanştınnamak gerekir. Genel
özgürleştirme ve demokratikleşme,
ülkenin bütün insanlanyla birlikte,
Güneydoğu'nun msanlannı ve
Güneydoğulu insanlan da kapsayacaktır.
Dolayısıyla, kimse özel haklara ve
ayncalıklara sahip olmadan. herkes bütün
özgürlüklere sahip olacak, her birey hem
kendisi olmanın. hem de bütün toplumla
uyum içinde bulunmanın rahathğını
yaşayacaktır.
Tabiı, solcu yaklaşım, düşünce
alanındaki bu gerçek devrimciliğin
yanında, ekonomik ve sosyal alanda da
bölge için planlı çözümler, doğal
kaynaklann ve nüfusun en iyi
değerlendirmesine yönelik akılcı
seferberlik çabalan gerektinr. Sol,
konuyu böylesine bir ideolojik bütûnlük
içinde düşünmelidir.
Konuyu düşünüştekı bu ideolojik
bütûnlük, ulusal sınırlar içinde herkesin
birlikte var olabilmesini sağlayan temel
koşuldur. Bundan daha "ikrici" bir çizgi
olamaz. Başka çizgiler, ilericilikten
sapma demektir, yanıltıcıdır; hepsi,
birlikte insanca var olabilme şansını
zayıflatan tutumlardır.
YARIN
ÖZELLEŞTtRME,
KÖKTENDlNCtLlK, TÜRKlYE'NlN
DIŞ POLtTlKASI, İKİNCİ
CUMHURİYET TARTIŞMALARI.
SHP'YE ELEŞTİREL BAKIŞ.