Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ARALIK 1994 PERŞEMBE CUMHURİYET
KÜLTÜR
SAYFA
15
'Heba edilmiş gençliğin' anlatıldığı 'Olmayan Kadın'ın yazan ve yönetmeni Kenan Işık:
Çöptükte âşık ohuıaıııazÇp şASUMARO
" Eğeretrafinızı tem izlemezseniz çöp-
lükte sevişemezsiniz. Böyle bir ortamda
aşk olmaz. Çok insani, çok doğal bir şev-
dir aşk. Aşk bir seçündir, aynı zamanda
bir iman, inanmışlik da içerir. Çok saf ol-
duğu için, insanın >aradıkşuıa ait bir şey
olduğu için bir şekilde barekete geçer.
Sıkıyönetimde de olsa, baskıda da olsa,
nerede olursanız oiun buna engel ola-
mazsınız, ama yaşanamaz".
Kenan Işık, 'gerçekleşmemiş'bir aşkı
anlatan bıroyun sahneye koyuyor AKM
Binm Tiyatro'da Oyunun kahramanı,
politik mücadelesiyle sevdiği kadın ara-
sında bocalamış. sonunda öğrenim gör-
mek üzere Cenevre'ye gitmiş genç bir
adam. Bir süre sonra geri dönüyor ve
yıllarönce kaldığı birote] odasmda geç-
mişiyle hesaplaşmaya giriyor. Kendinı
öldürmek ısterken birden vazgeçiyor ve
otel odasının arkaduvan yıkılarak mas-
mavi bir gökyüzü görünüyor arkada
Yaptıklan, yapamadıklan, se\gılısı, ıs-
temeden dolaylı olarak ölümüne neden
olduğu arkadaşı Ali Cem, birer birer ge-
çiyorlar gözlerinın önünden. Düşle ger-
çek, dünle bugün birbinne kanşırken
otelin bilge kahyası da elınden turup
umuda yöneltiyor genç kahramanı.
"Olmayan Kadın". Kenan Işık'ın ge-
çen yıl Kulrur Bakanlıgı ödiilünü almış
biroyunu. Geçmışını sorgulayan kahra-
manı Uğur Polat, Olmayan Kadın'ı Gö-
nen Bozbey, kâhya İshak'ı ıse Sumnı
Yavnıcuk, canlandınyor. Olmayan Ka-
din'ın 'sıstem'i temsileden sevgilısi ro-
lünde Cem Kurdoğlu var. Dekor Kanöz
Ozan'a, kosrüm Serpil Tezcan'a, ışık
Önder Ank'a aıt.
Heba edilmiş gençüğimiz
Kenan Işık, bu oyunu yazmayı uzun
süredir düşündüğünü belırtıyor: "Tür-
kiye'deşu son dönemdeolup bitenlerka-
famı sürekli meşgui ediyor. Bir sıkıyöne-
tim altında >aşı\ or olmak. özgürlüklerin
kısıtlı olması, hayatı tam anlamıyla ya-
şayamamak... Bu kimscnin elinden alı-
nacak bir şey değil, insanın çok doğal
bakkı. Ama bu hak zaman zaman bas-
kı rejimleriyle insanJann elinden alını-
yor.
68 hareketinin Türkiye'deki yansı-
masıyla Batı'da yansıması çok farklı
oldu. Batı'da önemli gelişmeler oldu,
demode olmuş sistem kendini diizelt-
me yoluna gitti. Ama Türkhe'de tam
tersi bastırıldı. iist üste bastırıldı hem
de. Bizim biitün gençliğimiz, o heba
edilmişlik bana çok dramatik geldi.
Bunu anlatmak istedim".
Oyımun, herhangi brr zamanda, her-
hangı bir ülkede yaşanabilecek bır ola-
yı anlattığını söylüyor Işık. Bu yüzden
iDTnin sahnelediği oyunda,Lğur Polat, Gönen Bozbey ve Cem Kurdoğiu oynuyoriar. EREX)ĞAN KÖSEOĞLU)
de Berlin'de açılan oyun yanşmasına
katılmasında bır sakınca görmemiş:
u
İnsanın geçmişiyle hesaplaşması yere)
bir konu değiL İnsan hep kendi tarihiy-
le hesapiaşır. Bence hesaplaşmak da ge-
rekir zaten çiinkii tarih da\atılı\or hc-
pünize. Ve bu tarihin bedelini biruerimiz
ödüvoruz. İnsan politik aniamda bu be-
deli öderken bireysel aniamda kendi
yaptiğı tarihin bedelini nasıl ödeyecek?
Eğer gerçekten kendi >aşamına karşı
saygılıysa, o hesaplaşmayı da yapması
gerekiyor. Bu Almama'da da olabilir,
Fransa'da da, Yenezüella'da da".
Aykırüık bir yenileşme içeriyor
Oyununun kahramanını olumiu an-
iamda 'anarşist' olarak nıtelendiren yö-
netmen, aykın olmayı erdemlılik kabul
ediyor: "Şu gfin kurulu olan dogmalan
degiştirecek bir enerji taşıyor aykın ol-
mak. Bir yenileşme içeriyor. Bir şeyler-
den nıemnun olmama. o memnun olun-
mayan şeyin yerine daha doğru, daha
insani başka bir şeyin ikame edilmesi
adına en azından".
Adam, bırörgûtün aktifelemanı. So-
kaklara yazılar yazıyor, gösterilere ka-
tılıyor. Bu sırada tanıdığı ve âşık oldu-
ğu ressam kadın; ya da 'olmayan' ka-
dın ise boyun egmişlikle sistemi kabul-
lenmiş biri. Bir reklam şirketinde çalı-
şıyor ve çevresındeki baskıya karşın hâ-
lâ hayattan zevk alabildiğini ileri sürü-
yor. Kenan Işık, bu sözleri 'gerçekdışı
bir teselIT olarak yorumluyor: "Piyesin
asıl vurgusu orada, sistem içi olmuş, bo-
nu benimsemiş olanın daha sonra geç-
mişiyle hesaplaşması var finalde. Bura-
da erkek kahraman için bir kurtuluş söz
konusu ama öteki için kurtuluş söz ko-
nusu mu değil mi onu pek bilemiyo-
runT.
Oyunun dekoru son derece sade. Bir
otel odasında bulunabilecek bırkaç par-
ça eşyanın dışında bir şey yok. Kenan
Işık, sahneye çok fazla şey yığmaktan
yana değil' "Oyuncunun kendisi olsun
sahnede, doğru hareket etsin, ilişldler
doğru kurulsun, seyirci de zaten o anla-
nıı kendisi çıkamor. Ben oyuncuyu çok
se\ horum. Tiyatrodadaoyuncuya yük-
lennıek hoşuma gfcfiyor".
Otel odası bir tapınağa
dönüşünce...
Bundan dekoru önemsemediğı sonu-
cu çıkmasın. Aksıne. önce dekoru dü-
>unü\or Kenan Işık "Mekânnedir? Bu
kafamda belûienmezse kolay kolay pi-
\ese başlayamıyonım. Çok önemsedi-
ğim bir dekoratör var Türkiye'de, Ali
Cem Köroğlu. Ona metni vermiştim,
otel odasını vıkmak nkri onundur. Son-
ra benim düşüncelerim. otel odasının bir
tapınağa dönüşmesi gibi, mezara benzer
hali. öliimle çok iç içe olmasL.. Herkes
elinden geleni yaptı. Dekor bir grup ça-
bşmasıyla ortaya çıktı diyebiliriz ama
Kanöz de bunlan realize etti".
Otel odasında Olmayan Kadın'ın
yaptığı, adamın çok sevdiği bır tablo
var: Beyaz bulutlu, mavi bir gök, tıpkı
odanın arkasındaki görüntü gibi: "O
tablo ünlii bir ressamın tablosu da ola-
biürdi Fakatben bunun çok soyut olma-
sından yanaydım. Diimdiiz bembeyaz
bir şey deolabilirdi amagökyüzü ile bir-
likte so>utiamak daha hoşuma gitti".
Yaşamayan, olmayan Tam gerektiği
anda gelip adama yol gösteren 'ahşıhna-
dık' otel kahyası lshak, son derece so-
yut, var mı yok mu belli olmayan bir ka-
rakter: "Çokteatral birtip.Yaşamayan,
olmayan... Zaman zaman İsviçre'deki
psikoterapistle iç içe geçiyor kahrama-
nın göziinde. Otel odaian ilginçtir ger-
çekten. Binlerce hayat >aşanmıştır. Son-
ra o ha> atlar terk edilir gidilir, orada bir
şey kaür. Zaten Ishak'uı söylediği de o:
Burada birikmiş onca hayat var, her gün
temizlememe rağmen çıkmıyor. O belki
bir derviş, belki bir çocuk, belki bir iini-
versite profesörü. Bö>le bir soyutlama
yaptım çünkü o hesaplaşırken ona yar-
dım edecek biri gerekiyonlu''.
lshak gıbı Olmayan Kadın'ın da çok
gerçek bir tip olmadığını belırtıyor Ke-
nan Işık: " Yaşamıs biri, var olan biri, ta
piyesin sonunda var ama. Ondan önce
yok. O yüzden giysilerinde bir pınm, ha-
reketlerinde bir durağanlık» Onu seç-
timhep".
Çöplükte evienilmez,
sevTjilmez
Oyunda balayı için otele gelip ertesi
gün yataklannda ölü bulunan yeni evli
bir çiftın sözü geçiyor sık sık. Kenan
Işık, aşk gibi evliliğin de bu ortamda
yaşayamayacağı inancında: "Finakkiki
kahraman birbirierine "seni sevivorum'
derier ama uzaklaşıriar. Uzaklaşılma-
saydı da kucaklaşılsaydı ne olacaktı?
Çöplükte evienilmez, sevişilemeyeceği,
âşık olunamayacağı gibi. Bu ortamda
evlilik kurumu da tıpkı aşk gibi ta baş-
tan ölü. Bu aniamda ben inrihar eden o
genç çifti çok haklı buluyorum. Önce
çöplüğün temizlenmesi lazım. Önce uy-
gar. demokrat özgür bir ülkede yaşıyor
ofmanuz lazım ki evliliklerimiz de doğ-
ru düriist NÜrüsün. Buyurgan ve baskı-
a sistemlerde engellenen esasında bu in-
sani duygular. Hiç farkına vanlmıyor,
enflasyon insanın belini büküyor denj-
lip geçiliyor. Sanki bu engellenmiyonnuş
gibL Dolayısıyla bütün bunlar engel-
leniyor, çok insana has, saf olan şeyler
esasen engeUenen".
INGILTERE
A.B.D.
KANADA
AVUSTRALYA
ALMANYA
FRANSA
İTALYA ve
İSPANYAda
Dil Eğitimi
DIL EGITIMINDE
KESİN BAŞARI
• 17 yaş üzerindeki herkese ve her amaca
yöneîik dil kursları,
• İngiltere'de 12 Amerika'da 24 haftalık
yoğun programa kayıt olanlara BEDAVA
gldlş-dönüş uçak blletl,
• 17 - 28 yaşlar arasındaki gençlere
Ocak-Eylül 95 tarihleri arasında çok
ekonomik AKADEMİK YIL DİL programı
• Amerika'da üniversiteye yerleştirme servisi
HEMEN ARAYIN, ÜCRETSIZ BROŞÜR İSTEYİN.
EFEĞİTİM LTD. Mım Kemal Öke Cad. 9/1 Nışantaşı/İSTANBUl
Tel: (0212) 225 02 10 Fax: 225 46 92
ACENTALAR: ANKARA: (312) 468 05 55 İZMİR: (232) 489 41 00
AOANA: (322) 454 79 85
VEFAT
Merhum Mehmet Rüştü Usluman
Beyefendi ve merhume Fitnat Usluman
Hanımefendi'nin kızlan, merhume Safiye
Usluman ve Musaffa Hanımefendilerin
kardeşi, Bayer ve Denizhan ailelerinin
sevgili anneleri,
HATÎCE BEDtA
BAYER
Harumefendi Tann'nın rahmetine
kavuşmuştur.
Cenazesi 22 aralık perşembe günü (bugün)
öğle namazını takiben Teşvikiye
Camii'nden Yahya Efendi Dergâhı'ndaki
aile mezarlığına kaldınlacaktır.
AİLESİ
nglish PîaîB
MÜZİK T EĞLENCE
Haftorun Komıİdan gunicmvie
rezervasyan zorunİudur
Lutfen 516 69 öC
f
den
halkla ıkskder departmûnnu artryu
İnsanın yılbasmda
rahat edeceği tek yer
evr
"yazariara, sanatçılara ve
dünyaya onlann gözüyle
bakan herkese açıktır."
Rez:261 25 58 / 59
Teşvikiye (Karakol) bostan
sok. 13/A(EskiKeçiBar)
TîyalR} Cadbe» No 25 Beyazıt 34490 Istanbul I TUflKEY
Telepnono (90)212 516 69 M (20 » » I
Telefu (90)212 516S999TM» 22993TPHI
Nüfuscûzdanımı kaybettirn.
Hükümsüzdür.
ALİÇAK1R
Memuriyet kımlığımı. öğrenci
kimlığimi ve öğrena pasomu
kaybettım.
Hükümsüzdıir.
GÜNERA
POLATOĞULLARI
YÜZBAŞI SELAHATTÎN'ÎN ROMANI-1
İlhan Selçuk
5.ba»rOOOO(ICDViçınde)
Çağdaş Ya\ mları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İsianbul
GALERÎ • ATÖLYE
KIRMIZI BALIK ÇOCUK EVİ
AİLE TOPLANTILARI
"Çocuklanmıza Kalıtım/a Neler Veriyorvz?"
Konu sunuşu: Danışman
Dr. Erdal Atabek
Kırmızı Balık ailesi davetlidir.
Dışandan katılacaklann telefon etmesi rica olunur.
BOSTANCI: 25.12.1994 Pazar, saat 12.00.
Tel: 417 16 36
IDA
SANAT GALERİSİ
Jackie ArdittyHesim Scrgisl
24 Aralık '94-15 Ocak -95
Tünel, Solyah Sk. 16.2 B*yoğlu
Te< 244 24 31 - 244 01 19
ALIYE
"Güneşin Doğuşu"
20 Aralık '94 - 7 Ocak '95
GaıwHni2 Paof P tesı dt^ında tıefLjur
13 00 19 00 3rasıaçıMır
. Eytam CO 31/A Maçla'lstanDul
] M 24080 23 Fa« 234 « 5 !
[MAÇKA SAMAT GALERİS
GULDEN
KUT
16 Aralık 94 -7 Ocak 95
İTOBAV SANAT GAURİSİİ
Devlet Tiyatrolan Taks»m
Sahnesı Ustu Tel: 212-249 01 92
ADNAN ÇOKERMinimaller ve Varyasyonlar
Serg. 21 OCAK 1995 tanhıne kadar uzatılmıştır
GALERİB
HCsrev Ge'ede Cad FınnSok No 2 1 Tesviove' Isfanbul
T
el 0 2*2) 227 03 Sd'Piar-Pımmimt;hergun tıOO-tljKmKtttr
293 89 78 (3HAT)
GALERİ
ODA
AYTEN
YETİŞ DOĞU
Resım Sergı sı
9-30 Aralık 1994
Hınrevgerede Cad 102/B (Fınn Sk )
TqMkı>t Tel 2^9 21 0»
TEKSTİL
GALERİSİ
ALİ CANDAŞ
5-29Aralık 1994
Gazneıılrr Sılc$i YaurUr Sokak
No 26 80300 Esmtrpc • Isıanbul
Td (0-2 li) 288 33 89
ISMET DOGAN
D ü z e n l e m e
9-31 Aralık 1994
URART
SANAT GALERİLERİ
Abdi İpettçi Cad. No: 18 Nijantaşt Tel : 241 21 83
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Önce Sevgi Varken...
16 aralık cuma günü Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakül-
tesi'nin konferans salonunda anlamlı bir toplantı vardı. O
üniversitenin ve fakültenin sevgi dolu insanları, "Şiir Çevi-
risinde Yaratıcılığın Payı" başlıklı konfeıansımı, ancak şiir-
lerde rastlanabilecek bir incelikle, sessız sedasız bir hazır-
lığın sonunda, çevirmenlık uğraşımda 25 yılı doldurmam
nedeniyie düzenlenen bir şölene çevirmişlerdi. Almanca
bölümü başkanı, sevgili dostum Mustafa Çakır, günlerön-
cesinden muzip bir ifadeyle gülümseyerek: "Konferansı-
nızda size bazı sürprizlerimiz var" diyordu. Bir afışe ilişkin
hazırlıklardan da -bağlı bulunduğum lletişim Bilimleri Fa-
kültesi'nden resmimın istenmiş olması nedeniyle- haberim
vardı.
Konferans gününün sabahında, Devlet Konservatuva-
n'ndaki dersimden çıktığımda, ilk güzel sürpnXafişten çok
bir tabloyu andıran, nefis bir afişle karşılaşmam oldu. Eği-
tim fakültesindeki sanatçılann hünerli ellerınden çıkan afiş,
kendi başına düzenlenen konferansın bu kez "özel" bir ko-
nuşma olacağını belirtmeye yeterliydi. Konferansın başla-
ma saatinde, eğitim fakültesi dekanı Prof. Dr. Doğan Ba-
yar, dekan yardımcılan Prof. Dr. Ahmet Konrot, Doç. Dr.
Gürhan Tümer, yabancı diller bölümü başkanı Prof. Dr.
Bahadır Gülmez ve Mustafa Çakır'la biriikte tamamen
dolu sakona girdiğimizde ise karşımda bır dınleyici kitlesi-
ni değil, fakat öğretim elemanlarıyla, ders verdiğim hemen
bütün fakültelerden gelmiş oğrencilerimden o[uşma büyük
bir aile buldum. Iki çok sevgili dost, Prof. Dr. Ö. Zühtü Al-
tan'la Prof. Dr. Levend Kılıç, bizden önce gelmişlerdi.
Ondan sonrasını yarı düş gibi anımsayabilıyorum. Baha-
dır Gülmez'in açış konuşmasında söylediği, beni ve bugü-
ne kadar ki çabalanmı tam anlamıyla onurlandıran sözler,
yaşamımın en eski tanığı ve dostu Selim lleri'nin bana hiç-
bir şey söylemeksizin gönderdiğı, sevgi ve takdir söczük-
leriyle dolu faks mesajının Mustafa Çakır tarafından okun-
ması. Dekan Doğan Bayar tarafından verilen, üstüne unu-
tulmaz sözcükler serpıştırilmiş küçük yontu - hepsi, ama
hepsi, gerçekten bir düş gibiydi; bir yaşam yolunda, geri-
de bırakılmış elli üç yıl boyunca hep görülmüş olsa bile, ger-
çekleşebileceğine pek olasılık tanınamayacak bır düş. Ya
da şöyte diyelim: Biryaşama, büyük bir bölümü tüketilmiş-
ken, hıç beklenmedik bir anda en sevgi dolu şiirierin tadı-
nı katıveren, boşuna yaşanmadığının en tartışmasız kanıt-
lannı berabennde getiren bır düş...
O gün konumuz, şıir çevırısıydı. Ben de şiir çevirenlerin
gizli şairliklennden söz ettim. Şiir çevirmenin yalnızca söz-
cüklerie oynamak değil, ama beste yapmayı da gereken
bir serüven olduğundan söz ettim. Şiir çevirmek söz ko-
nusu olduğunda, dil bilmenin kapsamının ne kadar geniş-
lediğinden, sözcükier bir kez imgelerin taşıyıcısı oldukla-
nnda, harigi bilmecelerte ve sihırli kaptlarla karşılaşabile-
ceğimizden, edebıyat çevırmenliğinin bır paylaşma eylemi
nitelığini taşıdığından, "Çevirmen olabilirmıyim?"diyeso-
ranlara: "Sen, okuduğun güzellıkleri başkalarıyla paylaş-
madan yaşayabilır mısın?"ü\ye bir karşı soru sorulması ge-
rektiğinden söz ettim. Bana: "Neden çevirmen oldunuz?"
diye sorulduğunda, epey uzun zamandır bu soruya: "Oku-
duğum her güzelliğı, o dili bilmeyenlerin paylaşamadıkla-
nnı bilmekten kaynaklanan tedirginlik ve acı yüzünden..."
O salonda söylediklerimi, daha önce herhangi bır yerde
ne yazmış, ne de söylemiştim. Çevırmenlığe bundan çey-
rek yüzyıl önce, o zamanlar onsuz, ondan uzak yaşayabi-
lecegimi aklımdan bile geçırmedığim birkentte, Istanbul'da
başlamıştım. Çevirdiğim bütün kitaplar, o kentte yayınlan-
mıştı. Şirndi ise yukandaki düşünceleri bir başka kentte,'
bundan üç yıl öncesine kadar yalnız adını bildiğim bir kent
olan Eskişehir'de, yine bundan üç yıl öncesine kadar ad-
larını dahi bilmediğim insanlara ilk kez anlatıyordum. Çün-
kü Istanbul, benim için artık belki geçmişte bile yaşama-
dığım bir kent olup çıkmıştı. Artık oraya yalnızca hafta son-
lan, o da büyük bir isteksizlıkle, neyse ki geçicı bir süre için
dönüyordum. Burada, bu salonda toplanmış dostlara ve o
gün orada olamayan daha birkaç Eskişehirli dosta ise san-
ki bütün bir yaşamı paylaşmışcasına yakındım.
Eski yazılarımdan birinde, Anadolu Üniversitesi'nden:
"Hep sevgi yönetiminin egemen olduğu bir yer" diye söz
etmiş olduğumu anımsıyorum. Ve şimdi, bu düşüncemde
yanılmadığımı da çok iyi biliyorum.
Çünkü dediğim gibi olmasaydı, o iklimde onca sevgi
nasıl yaşanabilirdi?
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nun özerkliği için
iıııza kanıpanyası (27)
Sinan tngeç. Mehmet Altan,
Atınç Tokgöz, Yıldız Yılmaz,
Semra Uslu, Bekir Balkanoglu.
Ahmet Görgün. Şenol Gülen,
Bahtiyar Koçak, F.Berker, Esin
Esiner. Mehmet Yazar, Musta-
faGiirçay, Şahin Ünal, Gülüm-
serGülek. Feryal Akyürek, Ay-
sel Candoğan. Tuba Çete, Aliye
Çakır, Nurhan Nazlı, Uğur
Dc^nıer, Meral Yamaç, Arzu
Uzunkuşak, E.Murat Bilir, El-
mas Inci Doğan, H.Günbay, Ce-
lal Çamay. Metın Oğuz. Kıiıç
Sezer, G.Günay, Emel Coşkun.
Halil_ Engin, Figen Ozdan. Si-
nan Özarslan, Adnan Sayış, Şe-
nol Kara, Ayşe İkizer, Sevinç
Aracıer, Cihan AsaL Çağlayan
Celepoğlu, Erkan Ajper. Fikri
Acar, Ş.Kekş, Gülay Artan, Ka-
dem Temur. Yavuz Banş, Hü-
seyin Bilgin, Ahmet Bahçeci,
Ali Özçdik. Harika Okay. Bü-
lent Kara, Benl Cıvelek. Şule
An, N.Cem Aksu, Leyla Kara-
köprülfi. M Esat Berkrnan. Ke-
mal Güleç, Sabahattin Güler-
yûz, A>1en Gfinaydm, Hülya
Aşkın, Fevzi GürbÛ2er, Mert
Ergil, Hüsamettin Ayan, Sevgi
Gülsün Tez, Haydar Akarvar-
dar, Cengiz Berksan, Selma
Karacabay, Oğuz Kırkgöz,
H.YeşUsev, Gül Uğurluer,
M.Duran, Y.Yokeş, NurCena-
bi Oktay, tlker Taşgül, Alpars-
lan Tansuğ, Candan Sağraklar,
DenizTipi, Can Özsoy, Hidayet
Atabey, Bahattin Güleryüz,
Nurdan İlhan, Işık Çakın. Cü-
nevtÇe%ik. Nuri Bayezid, Ibra-
him Ertaş, Ünal Altınay, Tevfık
Sözdir. Bahar Baygül, Murat
H.Köksal. Anber Şasi, Vedat
Mimaroğlu, Mazlum Kamer,
Babiir Acar. Necdet Kafalı,
Bahattin Dikmen. Adnan Ziya
JCay, Eyüp Aksu, Mevlüde Ka-
rakaya, Yavuz Yılmaz, Mehmet
Gürses, Akgün Göken. Gülay
Yıldınm. A-Melek Çeliker, Ah-
met Banş, Mehmet Aybar, Ha-
lil Yılmaz, Fatma Karadaş.
Mehmet Ali Alıç, >Bülent Kö-
se, Hakan Sel, Mehmet Erbü,
Süleyman Yalçın, Akgül Konat,
Handan Çolaklar, Nurseli Na-
ar, Cevriye Koçak, Refik Son-
gun, Rıfat Işık, IsmaüGörgülü,
GülerTacettinoğlu, Yeşim Usta,
Şermın Bulut. Zeynep Sivrika-
ya, Alp Tolay, Didem Aşkın.
Erol llksever, Sevgi Şenol. Er-
pak Elmas, Dilek Öztok, Hü-
meyra Çınar, Serdar Angın,
Mustafa Çiçek. Bülent Yılmaz.
Nejat Gül, Ajhan Paker. Deniz
Şölen, M.Cüneyt Ya§a, Musta-
fa Eşitgen. Şima Özbek, Hilal
Karasu, Kutay Atala>. Cemil
Aytekın, Güa Sisa, Selçuk Bos-
nalı, Seçil İzgen. Ergül Güneş,
Ayfer Güner, Yılmaz Koruk,
Necip Bircan, Asuman Sön-
mez, Ferda Oztiirk. Nalan Say»
gılı, Esra Alemdaroğlu. Pınar
Urel, Tolga Poturoğlu. Zernn
Naımoglu, Nural Dağdemir,
Tülin Ozer, Süna> Dalgıç, Yıl-
dız Özyalçın, Nihal Sumak,
Mert Badakul, Dilek Kayalar,
Mustafa Öztürk, Güven Köşe-
oğlu, Mine Doğan. Nigar Öz-
tûrk, Altan Katıkçı, Necil En-
gür, AtiIIa Özkan, Hamdi Yi-
ğjn, Ayhan Geylan, Mehmet
Ozgür. Hüseyin Alpdündar,
Köksal Karadeniz. Esin Turşu-
cu, Ferudun Yüksek, Bülent
Gürsoy, Kemal Atabey, Hasan
Bağlar, tsmai) Gülmez.'Salih
Kulay, lsmail Temizer, Ahmet
Atasoy, Mustafa Çiçek, Musta-
fa Vural, İsmail Deniz. Musta-
fa Somtaş, Rüstem Aydın,
H.Ahmet Sezer. S.Kaya, Kadir
Kuşı, Hacı Demir. Ferudun
Yüksek, KadriyeSayaşkan, Se-
vinç Aracıer, Akgün Göken,
Mehmet Gürses, Adnan Sayış,
Nüdaim Şengüler, Şenol Kara,
Eyüp Aksu, Yalçın Sevinç, Ke-
mal Yıldınm. HaydarYıMınm.
SÜRECEK