20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL1993 PERŞEMBE HABERLER Yasalarüstübir DGMsavcısı: NusretDemiral YURDAGÜL ERKOCA DGM Başsavcısı Nusret Demiral yine gündemde. Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili soruş- turma, bugüne kadar üstlendiği diğer davalar gibi hemen he- men çıkmaza girmiş durumda. Dava dosyasındaki çelişki ve tahrifat, hedef saptınldığına ilişkin kuşkular tartışılırken Başsavcı'nın davanın tek lanığını ciddiye almadığına iliş- kin açıkJaması hukukçular ta- rafından skandal olarak nite- lendirildi. Demiral, ashnda yalnız Tür- kiye'nin değil, Avrupa'nın in- san haklanyla ilgili hukuk çev- relennin de yabanası olmadığı bir kişi. Bugüne kadar hep önemli davalan üstlendı. Ama ününü üstlendiği davalan başanyla so- nuçlandırmasmdan değil, so- ruşturma aşamasında izlediği yöntemlerle sağladı. Neredeyse soruşturduğu her yeni dava yü- zünden gazete manşetlenne oturmayı başardı. Başta hu- kukçular olmak üzere. gazete yazarlan. insan haklan dernek- leri ve demokratik kitle örgütle- ri tarafından ağır bir biçimde suçlandı. Bununla da kalmadı Hemen her dönemde, iküdar partilerirün de muhalefet partı- lerinin de milletvekilleri. ba- kanlan kendisinden şikayetçi oldular. Kısacası Demiral "Uluslara- rası sözleşmeleri taıumadı", "İş- kenceye göz yumdu"'. "savun- ma hakkını gaspetti". " D G M - yi Anayasa Mahkemesi'nin üs- tünde tuttu". "kendi iradesini Meclis iradesinin üzerine çıkar- dı", "halkın haber alma özgür- lüğünü kısıtladı". "gazete büro- lannı bastinp hakkı olmadığı halde gazetecileri günlerce gö- zaltında tuttu" gibi suçlamalar- la hukuk tarihının "suçlanma dosyası" en kabank savcısı ol- du." TBKP liderleri Kutlu ve Sar- gın'ın yargılanması. Özal'a sui- kast girişimi. Bahriye Lçok, Muammer Aksoy ve nihayet Uğur Mumcu suıkastlan gibi si- yasi davalan üstlendiğinde tar- tışma konusu olan "becerisi ve tarafsızlığrydı Hukukçular, başında bulun- duğu Ankara DGM'yi "Tür- kiye'de benzeri bolunmayan bir hukuk kurumu" olarak niteledı. Bakanlarsöz geçiremiyor İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan. Demiral'ın "Tür- kiye Cumhuriyeti için tehlike ol- duğunu'" söylüyordu. Kazan bununla da kalmayarak "Baş- savcı görevde olduğu sürece ber- kes tehdit altındadır" dıyerek durumun ulaştığı boyutlann "vehameti"ne dikkati çekiyor- du. ANAP dönemınin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu kendısi- ne yapılan şikayetlen yanıtlar- ken "Söz geçiremiyorum" dıye yakındı. SHP koalisyon ortağı oldu- ğunda, hele muhalefet döne- minde Demiral'a karşı olduğu bilinen SHP'nin hukuk danış- manı Seyfi Oktay da Adalet Bakanlığı'na gelınce. hukuk çevreleri bir "oh çekti". Arük Demiral görevden alınabilecek- ti. Ama sonuç ANAP döne- minden farklı olmadı. Özetle Demiral'ı kimse yerinden kıpır- datamadı. Demiral'ın Türkiye'de ba- kanlar, milletvekilleri, TBMM Başkanı, demokratik kitle ör- gütlerini ve iç hukuk kurallannı hiçe sayarak görevini sürdür- mesi "devlet içinde devlet mi", "bu cesareti kimden alıyor" so- nılanna yolaçtı. Kutlu-Sargın Davası Demiral, ashnda gerek yurt- dışı gerek yurtiçindeki ününü, TBKP Liderleri Haydar Kutlu ile Nihat Sargın'ın Türkiye'ye dönmelerine borçlu. Demiral, Sargın ve Kutlu. Türkiye"ye dönme kararlannı yurtdışında açıkladıklan anda Türkiye'de soruşturmaya başlamıştı bile. İlk tartışma, sorgu tamalanma- dan TCK'nın 146. maddesi uyannca yargılanabilecekleri- nin basına yansımasıyla başlı- yordu. 16 Kasım 1987 larihinde Türkiye'ye dönen TBKP lider- leri Demiral'ın verdiği soruş- turma emriyle gözaltına alını- yorlar ve 19 gün Ankara Emni- yet Müdürlüğü'nde gözetim alünda tutuluyorlardı. Daha sonra tutuklanarak Ankara Cezavi'ne konan Kutlu ve Sargın, emniyette kaldıklan sü- re içinde işkence gördükleri ve özgürlüklerinin kısıtlandığı ge- rekçesiyle Avrupa İnsan Hak- ları Komisyonu'na kişisel baş- vuruda bulunuyorlardı. Ko- misyon ise 1989 yılında arala- nnda Demiral'ın da bulunduğu 9 kişinin ifadelerini almak üzere Türkiye'ye bir heyet yolluyor- du. Avrupa İnsan Haklan Söz- leşmesi Türkıye tarafından onaylarup yasa hükmü kazan- dığından yapılacak bir şey yok- tu. Avrupalı yargıçlar. hem De- mirarı hem de sorguyla ilgili di- ğer 8 kişiyi soruşturacak ve yüz- leştirecekti. 48 ekimde Tür- kiye'ye gelen üç kişiiik heyet se- kiz kişiyi sorguluyor, sıra DGM Başsavcısı'na geldiğinde ortalık kanşıyordu. Demiral, ıfade vermeyı reddedıyor ve ge- rekçe olarak da "Ben bağımsız Türk başsavctsıyım ifade ver- mem" diyordu. Uluslararası sözleşmeler de işlemiyor O andan itibaren de uluslara- rası platformda kıyamet kop- maya başladı. Heyet. ilkin Dı- şışleri Bakanlığı'na başvurup alünda dönemin Başbakanı Özal'ın imzasının bulunduğu sözleşmeyi hatırlatıyor, Dışişle- ri Bakanlığı da bir telaş Adalet BakanhğYnı anyordu. Gerek Adalet Bakanlığı gerek Hakim- ler ve Savcılar Yüksek Kurulu'- nun yanıtı "EHmizden bir şey gejmez" oldu. Devreye döne- min Başbakanı Turgut Özal gi- riyor. ama Demiral "Nuh deyip peygamber demeyince" heyet eli boş geri dönüvordu. Heyet geri dönüyor, ama ko- nu kapanmıyordu. 1990yıbnda ikinci bir heyet geldi. Ama De- miral'ın tavn değişmiyordu. Dönemin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, Bakanlık Teftiş Ku- rulu'na olayın hukuki yönüyle ilgili soruşturma açtınp neler yapılabileceğini araştırtıyordu. Devlet Bakanı Kamran İnan. yargıçlann görev yapamaması üzerine "Sayın başsavcı prose- dûre uyacak, çaresi yok" diyor- du. Adalet Bakanlığı ile Dışişle- ri Bakanhğı'nın girişimleri so- nuç vermeyince Özal. bir kez daha devreye gjriyor. ama Baş- savcının ifade vermesinı sağla- yamıyordu. Demiral, bu tavny- İa yasalardan ve uluslararası hukuk kurallanndan "Bağmı- sızltğını" ilan ediyordu Kime güveniyor ? Olay uluslararası platformda bir skandal olarak değerlendi- rirken Sungurlu "Dünyada böy- le bir şey olmadığını" söylemek- ten başka bir şey yapamıyordu. Adalet Bakanlığı Müsteşan Arif Yüksel ise Demiral'ın tav- nnın "devleti sıkmtıya soka- cağı"nı belirterek bu konuda gerekli uyanyı kendisine yap- tıklannı, ortaya çıkan sorunun da incelemeye alındığını açıklı- yordu. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin tek Türk yargı- cı Dr Feyaz Cölcüklü şaşkınlı- ğını "Yaptıkları olacak şey de- ğil. Kabadayılık. Başsavcı göre- >i savsaklamak suçunu işlemiş- tir" diyerek dile geüriyordu. Hukukçular olayı yorumluyor. Başsavcı'nın tavnnı onaylaya- cak tek bir değerlendirme çık- mıyordu ortaya. Prof. Rona Aybay, Demiral'ın iç hukuk ku- ralı haline gelmiş uluslararası sözleşmeye uymamakla yasaya aykın davrandığını belirtiyor- du. İzmır Milletvekili Kemal Anadol ise Meclis kürsüsünden •*Başsa>cı hangi güç odaklarma güveniyor" diye soru>ordu. Av- rupalı yargıçlar. ifade alama- manın şaşkınhğı ile ülkelerine geri dönerken Demiral, bu tav- nyla Türkiye'nin Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'nda tartı- şılmasına neden oluyordu. Demiral'ın, avukatlar ve ga- zetecilerle yıldızı hiçbir zaman banşmadı. Özellikle de avukat- larla. Müvekkilleriylegörüşme- ye gelen avukatlar, rahatlıkla gözaltına alınabiliyor, avukat bürolan "yasa dışı örgütle ilişki- leri olduğu" gerekçesıyle basılı- yor. Barolara kayıtlı avukatlar için polise arama emri çıkanlı- yordu. Gözaltında avoıkat- sanık görüşmesi ise Nusret De- miral'ın DGM'sinde söz konu- şu olamazdı. Hemde Başbakan Özal imzasıyla 26.9.1989 günü bir genelge yayımlanıp bütün dünyaya "sanıklara müdafiiden yararlaıuna hakkı tanındığf ilan edilmesine rağmen... Tür- kiye Cumhuriyeti'nin bir Baş- savcısı, Başbakan'ın imzaladığı genelgeye, Türkiye Cumhunye- ti yasalanna göre böyle bir hak- ka sahip değilken uymama ce- saretini gösterebiliyordu. Avukatlar Murat Demir ve Bedii Yarayıcı ile o günlerde Güneş Gazetesi İnsan Haklan Servisi Şefı olan Deniz Teztel. Demiral'ın emriyle Haziran 1991de Korgeneral İsmail Se- len suikastine kanştıklan iddia- sıyla gözaltına alınıyordu. Sa- nıklar gözaltına ahndıktan bir- kaç gün sonra kamuoyuna teş- hir ediliyorlar. Gazetecilere teş- hir edılirken fizikı işkence gör- düklerini açıklıyorlar ve haber Ankara Cezaevi'nde görüştüğü iki avukatın işkence ızlerini gördüğünü basına açıkhyordu. Demiral. kendi kurumunun yaraçlanyla da karşı karşıya geldi. Yıl İ985'ti. Ankara'da öl- dürülen Ürdünlü diplomat Zi- ad Sati olayınm soruşturması Demiral ve yardımcısı Ülkü Coşkunda. DGM heveti. De- miral ve Coşkun'un sanık san- dalyesine oturttuğu Filistinli- ler'in suçsuzluğuna karar veri- yor. A>nca gerekçeli kararda Başsavcılık eleştırilerek kanıt olmadığı belirtiliyordu. DGM heyetine göre iddialar, ışken- ceyle ahndığı iddia edilen ifade- leredayanıyordu. Üstelik ifade- ler de birbiriy le çelişiyordu. De- miral, mahkemenın karannı temyiz ederken heyeti işkence iddıalanna engel olmamakla suçluyor. ama Yargıtay'ı ıkna edemiyor. mahkem^ heyeti haklı bulunuyordu. Demiral için milletvekilleri hep doğal hedef oldu. Anayasa- nın milletvekili dokunulmazlığj ile ilgili 83. maddesini ise icraa- unın önündeciddi bir engel ola- rak gördü. ANAP iktidan dö- neminde. Demiral tarafından Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral. ertesi günkü gazetelerde yer alı- yordu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukatlar ile uzun süre sıkıyönetim mahkemelerinde gazetecilik yapmış olan Teztel için İstanbul ve Ankara barola- n seferber oluyordu. Sanıklarla görüşmek isteyen İstanbul Barosu Başkanı Tur- gut Kazan'ın istekleri Demiral tarafından sonışturma tamam- lanmadığı gerekçesiyle geri çev- riliyordu. Soruşturma bitme- den ve resmi ifadeler alınmadan kışilerin kamuoyuna teşhiredil- mesini hukuki açıdan skandal olarak nıtelendiren İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'dan yardım isteyınce Sun- gurlu'dan "Elimden geleni ya- parrnı ama umutlu değilim" yanıtı alıyordu. Turgut Kazan daha sonra dokunulmazhğı kaldınlmaya çalışılan milletvekillerinden biri de Meclis Adalet Komisyonu Başkanı ANAP Millctveki'lı Al- paslan Pehhvanlı'ydı. 1990 yılı Haziran ayında, Pehlivanb"nın Kripto Davası'nda haarlanan iddianameden dolayı kendisini eleşlirmesıne dayanamavan Demiral, derhal bir fezleke hazırlıyordu. Adalet Bakanlığı için artık bıçak kemiğe dayanı- yor ve Başsavcı hakkında yetki- si dışında davrandığı gerekçe- siyle soruşturma başlatılıyordu. Adalet Komisyonu Başkanı Pehlivanlı da "Başsavcılığın ta- raflı tutumu bir kez daha ortaya çıkmıştır" diyordu. Sonuç ise vine koca bir "hiç" olarak kalı- >ordu. Milletvekilleri hakkında soruşturma başlatmak ise en büyük meraklanndan bın oldu. Şimdiki Kültür Bakanı Fikri Sağlar partisinin muhalefet dö- neminde Demiral tarafından tehdit ediliyordu. 1989 yılının haziran ayında ODTÜ'de ye- mek boykotu ile başlayan olay- lann daha da büyümemesi için olay yerine giden İçel milletve- kili Fikri Sağlar. Demiral tara- fından suçlanıyordu. Olaylan yatıştırmak için çabalayan TBMM'nin bir milletvekiline TC Başsavcısı "Siz de onlarla birliktesiniz. Evlemcilerle ilişki- niz bulunup bulunmadığını araş- tırmak üzere hakkınızda soruş- turma açtnn" diyordu. Durum. 12 haziran günü şımdi Bayın- dırlık Bakanı olan o günkü SHP Grup Başkanvekili Onur Kumbaracıbaşı tarafından Ha- kimler Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığı'na iletiliyordu, ama her defasında olduğu gibi sonuç alınamıyordu. Fezlekelerin arkası kesilmiyor 22 Kürt milletvekilinin 6 Ka- sım 1991 günü Meclis Kür- süsü'nden Kürtçe yemin etme- leri üzenne Demiral. derhal ha- rekete geçiyordu. Milletvekille- rini idamla yargılamak için önündeki tek engel dokunul- mazlıklanydı Oyüzdende ilgili maddenin "aslında nasıl aşılabi- leceğira''1 araştırarak bununla il- gili bir fezleke hazırlıyordu. Fezleke ise TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'la Demi- ral arasında kıyasıya bir hukuk savaşının başlamasına neden oluyordu. Cindoruk'a göre anayasa, anayasa maddeleri hakkında yorum yapma hakkı- nı TBM M'den bile esırgiyordu. Bu durumda yargı organlarının anayasa yorumu yapma hakkı ve görevi olamazdı. Yani fezle- ke ile anayasa buyruğu sadece gözardı edilmekle kalmıyor. karşı çıkılıyordu. Cindoruk, fezlekeyi demok- rasi dışı iddialar ve eğıiımler olarak yorumluyor ve Demi- ral'ın Meclis'in imtiyazlannı askıya alma gırişimini kabul et- meyerek "Meclis'e hakaret edil- diği" gerekçesıyle fezlekevi geri çevinyordu. Ama bunlar De- mıral'ı yıldıracak şeyler dcğıldi. Demiral, 32 sayfalık fezlekeye. 12 sayfa daha ekleyerek yeni- den Adalet Bakanlığı'na yollu- yordu. Cindoruk'un da doku- nulmazlığının kaldınlması için fezleke hazırlanacağı yolundakı söylentiler yayılıyor. TBMM Başkanı ise bunu "Ben Egesel'- den. Başol'dan korkmadım. hırçın bir savcıdan hiç kork- mam" diye yanıtlı>ordu... Demiral'ın, miletvekillerinin dokunulmazılğına ilişkin gö- rüşlerinın belki de en iyı kanıtı Fehmi lşıklar olayı oldu. Ana- yasa Mahkemesi'nin. lşıklar'ın dokunulmazlığının kaldınlma- sına ilişkin karannı TBMM'ye yollamasının hemen ardından bir çağn çıkartıyordu: lşıklar gerekirse polis zoruyla gelip kendisine ifade verecekti. Demiral'a göre. Anayasa Mahkemesi karannın TBMM'ye iletilmesivle Işıklar'- ın milletvekilliği düşmüştü. TBMM'nin bu konudaki ka- ranna ise hiç gerek yoktu. Özal'a suikast girişimi ile ilgi- li dava her yönüyle olay haline geliyordu. Sabah gazetesinin Ozal'a suikast girşimiyle ilgili önemli açıklamalar yapacağını açıklaması üzerine DGM Baş- savcısı gazetenın İstanbul. Ankara ve İzmir matbaalannı bastırarak gazeteleri toplatı- yordu. Sabah gazetesi ise De- miral hakkında gazetenin dağı- tımını hukuka aykın olarak en- gellediğinden 550 mılyon liralık tazminat davası açıyordu. Suikastı gerçekleştiren Demi- rağ'ın ifadesinin tam metninin gazemizde 21 haziran tarihinde yayınlanması üzerine harekete geçen Demiral Ankara büro- muzu basarak arama yapıyor ve haberi yazan arkadaşımız Erbil Tuşalp'ı gözaltına aldın- yordu. Demiral, Tuşalp'ın TCK'nın 132 ve 136. maddele- rinegöre, yani devletin emnıyeti icabıyla gizli kalması gereken nıalümatı ifşa etmekten ceza- landınlmasını istiyordu. Oysa Tuşalp. Basın Kanunu'nun 30. maddesine aykın davranmıştı. Yani "ceza kovuşturmalanna ait talep ve iddianamelerle. ka- rarları duruşmada okunmasın- dan önce yayımlamak" suçun- dan kovuşturmaya uğraması gerekiyordu. Konuyla ilgili şi- kayet bu kez. Gazeteciler Cemi- yeti Başkanı Nezih Demirkent, ve büyük gazetelerin yöneticile- rinden Hasan Cemal. Çetin Emeç, Taha Akyol, Nadı Ilıcak ve Oktay Ekşi tarafından imza- lanarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na yollanıyor- du.. Özal'a suikast girişiminde bulunan KartaJ Demirağ'a iliş- kin dava dosyası ve soruşturma ise üzerindeki şaibeden kurtula- mıyordu. Yapılan soruşturma nedeniyle Demirağ suikastı tek basına planlayıp. girişimde bu- lunmaktan hüküm giyiyordu. Özal'a suikast gırişimıyle ilgi- li davanın kuşkulu sonuçlan- ması nedeniyle Prof. Muammer Aksoy cinayetine Demiral'ın bakmasına karşı çıkılıyordu. Heravukattabirdosya var Buna karşı çıkanlann başı- nda ise Uğur Mumcu geliyor- du. Mumcu saldırganelegectiği halde olayın gerçek nedenini kanıtlayamayan Demiral'ın olayı soruşturmasının güçlüğü- nedeğindikten sonra "Demiral1 - ın iziediği hukuk dışı yollarla üzerine tepkiler topladığını" hatırlatıyor ve "görevden alı- nmasının yasal zorunluluk ol- duğunu" belirti>ordu. Ancak Demiral hakkındaki bu görüşlerin sahibinin katle- dilmesiyle ilgili dava da Demi- ral'ın üzerine kalıyor. dolayısıy- la soruşturma sürecinde "kus- kular"dan geçilmıyordu. Bugün hemen her avukatın elinde Demiral'la ilgili bir dos- va var. Gazete sütunlanna ak- tarabildiğimiz, dosyalarda yer alanlann yalnızca bir bölümü. Avukatlann hazırlık soruştur- masına katılmasının engellen- mesi. öğrecilerin üzerine polısın saldırtılması. sol basının An- kara'dan sürülmesi. görev ba- şındakı gazetecilerin haber top- laması ve fotoğraf çekmesinin polis zoruyla engellenmesi. Adalet Bakanı'nın da konuş- macı oluduğu açık oturumlann henüz yayınlanmadan TRTye baskın yapılarak sansür edil- mesi gibi olaylar "vaka-ı adiye'- "den sayılıyor. Bunca tartışma ve kuşku ya- ratan savcının hala görevinin başında bulunması "Gûcûnü nereden alıyor" sorusunu gün- deme getiriyor ister istemez... Mumcu'nunkatilleıiııiköstebeklerkaçırdı MEHMET GUÇ Uğur Mumcu suikastının hemen ardından, suikastı gerçekleştirdikleri- ne ilişkin çok ciddi duyumlar alınan İslami Hareket adlı şeriatçı terör ör- gütü militanlannın kaçmasına olanak sağlayan bilgilerin, İstanbul Emniyet örgütü içindeki köstebek polLslerce sızdınldığı bellı oldu. İstanbul Emni- yet Müdürü Necdet Menzir bu ko- nudaki iddialan dolaylı olarak kabul- lendi ve bu yüzden kimi polislerin gö- rev yerlerini değiştirdiğini söyledi. Menzir görev yeri değıştirilen memur- lann "köstebek olup olmadıklan" yö- nündeki bir soruyu "istediğiniz gibi yorunıjayabiürsiniz" diyerek yanı- tladı. İstanbul Emniyet örgütü için- den alınan bilgilere göre sözkonusu "köstebekler" ANAP iktidan döne- mindeki içişleri bakanlanndan Ab- dulkadir Aksu döneminde polis örgü- tünde yuvalanan "şeriat yanlısı kad- rolar"ın uzantılan. Basına sızdırdığı bılgilerle Mumcu cinayeti soruşturmasının kilitlenmesi- ne yol açan "Emniyet içindeki köste- bek" için İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir soruşturma aç- madığını ancak. bazı memurlann gö- rev yerlerini değiştirdiğini açıkladı. Menzir köstebeğin kimliğinin belirle- nemediğini de söyledi. Emniyet içindeki köstebeğin varlığı. Mumcu cinayeti ile ilgili polis operasyonlan sırasında basına sızan bilgilerle bazı örgüt evlerinın bo- şaltıldığının farkedılmesiyle ortaya çıkmıştı. Mumcu'nun ölümünden iki gün sonra 26 ocak günü "İslami Ha- reket" operasyonu ile ilgili olarak başında yer alan haberk- üzerine basılan örgüt evlerinın hemen tümü- • İstanbul Emniyet Müdürü Menzir iddialan dolaylı olarak kabullendi. Menzir görev yeri değiştirilen memurların "köstebek olup olmadıklan" yönündeki bir soruyu "istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz" di\erek yanıtladı. Başında Necdet Menzir'in bulunduğu İstanbul polisinin sızdırdığı bilgi döne- min İçişleri Bakanı İsmet Sezgk'tzor durumda bırakmıştı. nün boşaltıldığı anlaşılmıştı. Dönemin İçişlen Bakanı İsmet Sez- gin'in basın açıklamasına da konu olan köstebek için. önce basın suç- lanmış. sonra da basına bilginin emni- yet içinden sızdınldığı anlaşılmıştı. İsmet Sezgin. İstanbul'da: Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden on gün sonra düzenlediğı basın toplantısında gizliliğe uyulmaması ve başında yer alan haberler yüzünden. operasyon- lardan sonuç alınamadığından yakınmıştı Gazetecilerin "basına bil- giyi veren polis sizin emrinizde"uvarısı üzerine de Sezgin. •"bilgı sızdınlıyorsa önlem alınacaktır" demişti. Bir emniyet yetkilisi "islami Hare- ket" operasyonlan sırasinda. gözaltı- ndaki sanıklann verdiği bilgilerle bir- çok örgüt evinin basıldığını, ancak İstanbul'da 3. Ankara'da 2 örgüt evi- nin operasyonlardan kısa süre önce boşaltıldığının anlaşıldığını söyjedi. ŞefıkPolatveEkremBaytapadlı"İsla- mi Hareket" yöneticilennin bu neden- le. neredeyse saat farkıyla elden kaçınldığını söyleyen emniyet yelkili- si. emnivet içinden basına sızan bilgi- lerin dolaylı yoldan örgüt üyelerine ulaşmış olabileceğınden kuşku duyul- duğunu anlattı. Bu kuşkulann soruşturulup soruş- turulmadığı sorusunu "Bizim bu ko- nuda soruşturma yetkimiz yok" dive yanıtlayan İstanbul Emnivet Müdürü Necdet Menzir şunlan söyledi: "Ce- zai soruşturma savcıiığın yetkisinde. İdari soruşturma ise vapmadık. Ama önlem olarak, bazı memurların yerleri- ni değiştirdik." Menzir görev yen değiştirilen me- murlann köstebek kuşkusu duyulan memurlar olup olmadığı şeklindeki bir soruya da "Nasıl yorumlarsamz yorumlayın, bu bir iç işleyiştir. açıkla- ma yapamam" vanıtını verdi. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sez- gin ise "köstebek polisler" hakkında soruşturma açılıp açılmadığı sorumu- za. "Hatırlamıyorum. Necdet Men- zir'e sorun" cevabını verdi. İstanbul DGM Başsavcısı Ahmet Köksal da "İslami Hareket" soruştur- ması sürerken basına sızdınlan bilgi- lerle ilgili olarak "gizliliğe uyulması" uyansında bulundukiannı belirtti ve "ancak şu an, bu konuda yapılabilecek bir şe> > ok. Eğer bu bir soruşturma ko- nusu olacaksa da bu İstanbul Cumhuri- yet Savcılığı'nın işidir'' dedi. DGM Başsavcısı Ahmet Köksal'ın "zamanında uyarıda bulunduk" dediği açıklamasında ise şu sözler yer alıyor: "sürmekte olan soruşturma ile ilgili başında yer alan haber >e açıkla- maların bazı aranan örgüt üyelerinin kaçmasına yol açtığı kuşkusu taşunak- tayız... Gizliliğe uyulmaması sonucu soruşturmamn Lstenildiği ölçüde sağlıklı olarak yüriitülemeyeceği açıktır. Bu durum aynı /amanda ka- nunda da öngörüldfiğü üzere cezai yaptırıma tabidir..." Ankara DGM Savcılığı da soruş- turma sürerken basına sızan bilgilerle ilgili olarak Ankara Ağır Ceza Mah- kemesi'ne yansıvan bir dava açtı- klannı, ancak dava için takipsizlik ka- ran verildiğıni açıkladı. Ençokşikâyet edilensavaDevlet Güvenlik Mahkemeleri'nın kurulduğu Mayıs 1984'ten bu yana Ankara DGM'nin Başsavcılığı görevini yürüten Nusret Demiral. Adalet Bakanlığı'na hakkında en çok şikayette bulunulan sava oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra sırasıyla, Torul. Alapaşa, Bafra ve Samsun savcılığı yapan Demiral daha sonra Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ndeTetkık Hakimlıği görevınegetirildi. Ardından Ankara Cumhuriyet Başsava Yardımcısı oldu. Demiral'ın bu görevi sırasında, Emlakbank'ı dolandırmak- tan sanık olarak yargılanıp 10 v ıl ağır hapis cezasına çaptınlan ışadamı Kemal Horzum'u gözaltında tutulduğu Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Şubesi'nden getirtip ifadesini alarak serbest bıraktığı iddialan ortaya atıldı. Cnlü M İT raporunda ismı Kemal Horzum'la ilişkili olarak anıldı. Raporda aynca Kemal Horzum ve Kürt Ahmet'in adının kanştığı davalan bizzat alarak lehlenne sonuçlandırdığı da iddia edildi. Demiral'ın icraatlan kadar Türk hukuk sistemine ilişkin önerileri de hep tartışma konusu oldu. İçişleri Bakanlığı'na "Doğan hercocuğun el >e ay ak parmak izleri ahndıktan sonra hüv\iyet cüzdanı verilmeli" devince GeorgeOr»eirin "1984" adlı romanındaki herkesi.herşeyı izleyen "Büyük Birader"yenıden tartışılmaya başlandı. Bir diğer önerisı de terörle ilgili sanıklann ifadelerinin gözleri bağlı alınması oldu. Türkiye'de sanıklann delil yetersizliğinden salıvenlesınin sakıncalannı anlatıp "Delil yetersizliğinden serbest bırakdmalan onlann suçsuz olduğunu göstermez"dedı. Delil yetersizliğinden salıverilmeyi engellemek için de "adi suçlulardan farklı yöntemlerle sorgu- lanmaları" gcrektiğını savundu. Ceyhan Mumcu'yla görüşen Adalet Bakanı Oktay: Soruşturmada koordinasyon eksikliği var • Ceyhan Mumcu'yla görüşen Adalet Bakanı Seyfı Oktay, Mumcu cinayeti soruşturmasındaki koordinasyon eksikliğinin giderilmesi için Adalet Bakanhğı'nın birtoplantı düzenleyebileceğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosiı) - Adalet Bakanı Seyfi Ok- tay. yazanmız Uğur Mumcu'- nun katledilmesinden sonra başlatılan soruşturmada. koor- dinasyon eksikliği bulunduğu- nu belirterek "Bu soruştur- mamn sonuçlandınbnasını her- kesten çok ben istiyorum. Bu olay aydınlatılsın, insanlar rahat nefes alsınlar. Benim dönemim- de çözümlenmesinden onur du- yanm" dedi. Oktay. koordinas- yon eksikliğinin giderilmesi için Adalet BakanlığYnın bir top- lantı düzenleyebileceğini. An- kara ve İstanbul DGM savcıla- nnın bu konuda öneride bulu- nabileceklerini bildirdi Oktay. dün Mumcu'nun kar- deşi Ceyhan Mumcu ile görüş- tü. Görüşmede. Mumcu soruş- turmasında yaşanan karmaşa ve son gelişmeler ele alındı. Ok- tay. Ceyhan Mumcu'nun. so- ruşturmada yaşanan karmaşa- yı eleştirmesi üzerine. kendisi- nin de koordinasyon eksikliği- nin farkında olduğunu ve bu eksikliği gidereceklerini söyle- di. Ceyhan Mumcu. Oktay'a, soruşturmamn tamamlanması için, önce bir yıllık süreden söz edildiğini. şimdi ise üç aylık bir zamanın telaffuz edildiğini anı- msatarak "Başsağlığı dileğine geldiğinizde size bir şiir vermiş- lerdi ve soruşturmayı size ema- net etmişlcrdi. Hatırladınız nu"- diye sordu. Bakan Oktay ise so- ruşturmanın takipçisi olduğu- nu belirterek şöyle konuştu: "Bu olay bizim sorunumuz- dur. Acısı yüreğimizde. Bunun yani sıra bu olay ın aydmlatılma- sında ülke çıkan da var. Aksoy, Dursun. Emeç cinayetlcrinin ay- dıniatıhnası insanların rahat ne- fes almalarını sağlay acaktır. Bunlar aydınlatılsın. Bu olayla- nn aydınİatılması herkesten çok beni memnun eder. Bu tarihi bir olaydır ve benden sonraya kala- cak bir onurdur. Bundan ben onur duyarım. DGM Savcısı kendi yetkisi ile hareket ederek soruşturmaya girdi. Şu anda An- kara'dan bir sava da İstanbuT- dadır." Ceyhan Mumcu, Oktay'ın SeyTı Oktay sözleri üzerine, DGM Başsav- cısı Nusret Demiral'ın. Aksoy cinayetinde başansızhğa uğra- dığını ve bu olaylan soruştur- mada beceriksizlik sergilediğini ifade etti. Demıral'ın kamuo- yunda sık sık eleştinldiğıne dik- kat çeken Mumcu. Demiral'ın delil toplamada ve soruşturma- da ciddi olmadığını savundu. Oktay. Mumcu'nun "Sonış- turmanın üç ayda çözümlenebi- leceği" doğruîtusundaki sözle- rini anımsatması üzerine. ken- disine ulaşan bilgilerin bu doğ- rultuda olduğunu kaydetti. Ok- tay. "Bana bu doğnılruda bilgi verdiler. Ben de bu açıklamada bulundum. Bu tarih bu bilgiler üzerine soylenmiştir. ^'arın baş- ka bir bulgu ortaya çıkar uzar y a da ktsalır'" dıye konuştu. Bakan Oktay, Mumcu soruş- turması ile ilgili olarak her gün bilgi aldığını da belirtti. Oktay, koordinasyon eksikliğinin gi- derilmesine ilişkin bilgi verir- ken de Bakanlar Kurulu gün- demınde bulunan "adli kolluk teşkilatı kuruunasına ilişkin" taslaktan söz ettı. Oktay. "Bu konuda İstanbul ve Ankara DGM savcıları ile koordinasyon eksikliğini giderecek bir toplan- tıyı Adalet Bakanlığı düzenleye- bilir. Savcılar da bu konuda ko- ordinasyonun sağlanmasında önerilerde bulunabiliıier" diye konuştu. KONYALILAR EL ELE Her yıl yapmakta olduğumuz geleneksel Konyaspor gecesi bu yıl 2 Ekim 1993 Cumartesi günü akşamı Yenikapı'daki Çakıl Müzikhol'deyapılacaktır. Düşüncelerimizin temeli birlik, beraberlek ve sosyal da- yanışmanın sürekli olması esasına dayandığından, İstan- bul'da yapılacak Konyaspor gecemizde Konyalı hemşehri- lerimizin ve Konya'yı seven dostlanmızın bizi yalnız bırak- mayıp onurlandırmalannı bekliyoruz. İrtibat: Konyaspor Kulübü Başkanı Kudret Fikirli Doç. Sait GÖNEN Tel: 230 92 33-232 28 64
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle