Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EYLÜL1993 PERŞEMBE CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Yann akşam ülkemizde ilk kez gösterilecek olan Yılmaz Güney'in başyapıtı" Yol" üzerine:
Otnürbiter"Yol" bıtmez...SUNGU ÇAPAN
Malum cuntanın. terörden
yılmış, sankı üzerlenne ölü top-
rağj serpilmış, evlenne kapanmış
herkesi dirsek teması hızaya sok-
tuğu, sus pus kestiği, avdınından
cahiline kadar kımsenin gıkını çı-
karmadan her şeyi sıneye çektığı,
bıraz da evlere kapatılma sonu-
cunda patlama >apan videonun
çok revaçta olduğu 1980'lerin
başına tekabül eden o karanlık ve
kayıp yıllardaydı.
O dönemın sarp ve dikenli yol-
lannda, akınüya karşı, güç bela
mesafe kaydetmeye uğraşırken
gecenin birinde. bır dost mecli-
sinde görmüştüm "Yol"u ilk kez.
Gizli saklı, soluklanmızı tuta
tuta. neredeyse huşu ıçınde. salya
sümük seyretmiştik bu "yssaklı"
başyapıtı. yurtdışından sağ-
lanmış kötü kalıteli bır kasetten.
Yer >er boşanan duygu sellen ve
göz çukurunda kendılığınden bı-
nken yaşlarla seyredilen. bır şey-
lerin gıderek yumnık gıbi gırtla-
ğa oturduğu, dırekt yoîdan seyir-
ciyi ele geçiriveren bir insanallık
bombardımanıydı "Yd".
Imralı Yan Açık Cezaevi'nden
bayram ızni gerekçesiyle bir süre-
liğıne salınan beş mahkumun öy-
küleri aracılığıyla 15 yıl kadar ön-
cesinın Türkıyesi'nden unutul-
maz kesitler sunan. yüreğe hitap
eden bir Yılmaz Gtinev sineması
başyapıüydı. Tütn dünvada gös-
terilip yoğun ilgı toplamasına ve
Türk sineması tarihınin kuşku-
Çukurova bereketinden yetişerek evrensele açılan sinemamızın en tanınmtş ustasının, bir zamanlar videodan gizli gizli seyredilensuz Batı'da en çok ses eetiren fil- VU K U r u
"a
DereKeıınuen yeuşercK evrenseıe ayııaıı MiKüiıamızııı eıı laııuunış IMUMIIUI, uır ınnvtuuaı tıueuuaıı gı«ı giiiı »eyrcuın
mi olmasına karşm yıllardır ya- s o a
başyapıtı "Yol", Yılmaz Giiney mitosunun boş yere doğmadığını örnekleyecek yann akşam Abdi İpekçi Spor Salonu'nda.
saklamalarla kendı sevircisinden
kaçınlıp gözlerden uzak tutulmuş cinsel açlığını genel kadınlarla gıdermek
"Yol", nihayet sansürü delerek ülkemiz- zorunda kalan Mevlui. ızin belgesinı
de göstenlıyor, 1 ekımde, Abdı İpekçi kaybettiği icın kansını göremeden tekrar
Spor Salonu'nda, nice yazlardan sonra. tutuklanan Yusuf ve yavuklusunu gor-
Namusuna leke düşüren kansını ceza- mek üzere gittığı kövünde jandarma
landıımak için köyüne yollanan Seyit kurşunlanna kurban gıtmiş ağabeyinın
Alı. geçmiştekı bir soygunda kansıyla cesediyle karşılaşan Örner'in öykülerinı
kardeşini yaralı bırakıp kaçtığından ötu- aktaran u
YoJ", yakın tarihimizın Ege"-
rü kayınvalidesıyle kayınpederinin nef- den "ora"lara kadar uzanan cografyası-
retinı kazanmış Mehmet Salih. nı- ndan seçilmış birtakım çağdaş ınsan
şanlısıyla bir türlü beraber olamayarak manzaralannı etkıleyıcı görüntülere dö-
ken unutulmaz bırepıktır.
Yılmaz Günev'in yaap monlajını
yaptığj. Şerif Goren'in yönettıği. izne
çıkan rnahkumlan oynayan Tank Akan.
Halil Ergiin. Necmettin Çobanoğlu. Hik-
met ÇeÜk gibı aktorlenn kendılenni
aştığj. 1982 Cannes Fılm Festivali'nin
Altın Palmiyesi'ni Costa Gavras'ın"Mis-
sing-Kayıp" fılmıvle ortaklaşa kazanmış
"Yol", İ990'larda hala aşılamadığı göz-
lenen Yılmaz Güne> sinemasının cn usta
ışı, duyarlı ve özgün ömeklennden bıri
kuşkusuz.
"Küniisfan" yazılı bır sahneden ötürü
yıllarca sansurden >akasını kurtara-
mayarak unutturulmak istenen. oysa
Avrupa'da ve özellıkle ABD'de. SOyıllık
sinemamızın en çok seyırci \e hasılat
toplayan filmı, şimdı "YoP'a emeğj ge-
çenler. Costa Gavras ve Fatoş Güne>'ın
katılımıyla, I ekımde Abdı İpekçi Spor
Salonu'ndakı Türkıye galasıyla kendi
seyirosinın huzuruna çıkıyor ni-
hayet.
Uluslararası film sözlüklerine
giren bincık fılmimiz olma özelli-
ğındeki, bütün zamanlann en iyi
Türk fılmleri anketlerinin önde
gelen, değışmez yapıtlanndan
"Yol"un geniş sevirci yığınlanna
sunulması. herhalde geçen 9 ey-
lülde hayli sessiz sedasız biçimde
9. ölüm yıldönümü geçiştirilen
Yılmaz Güney'i de memnun
ederdi
Sanat, edebiyat ve "aktüalite"-
yı takip etmeye kafayı takmış ha-
ber dergılerince bu yıl her neden-
se neredeyse görmezden gelinen,
198O'lı yıllarda el konulmuş çoğu
filmirun de bugün izine rastlan-
mayan Yılmaz Güney, Yol'un. el
altından gizli saklı vıdeoka-
^etleri yenne, salonda beyazper-
dede göğsünü gere gere göstenl-
mesini ve "Yol"un kendı seyircisi
tarafından da keşfedılmesinı yeğ-
lerdı kuşkusuz.
İkı >ıl kadar önce özellıkle
genç sinemasever kuşaklara
Yılmaz Guney sinemasını ta-
nıtmak amacıyla güç bela gös-
terilen. ancak ne var kı hak etıiği
ilgıyi pek göremeyen "Umut" fil-
minın yol açtığı hayal kmklığını
bır daha yaşamamak ısteyenlenn
doluşacağı ve huşu içinde. 1981
yapımı "YoTu sevredeceğı bu
gala beylik deyişle "kaçmaz".
"YoTu nihayet 1993'ün sonlan-
nda. I ekim cuma günü saat 19.
30'da Abdi fpekçi Salonu"nun
perdesinde ızlemek kısmetmiş
yeni kuşaklara!
"YoTun gösterimi. 1981'den
bu yana son 12 yılda bazı tabu-
lann artık yıkıldığına pek delalet
etmese de yedinci sanata gönül verenler
ve Yılmaz Güney sinemasının tadına
varmak isteyenler için bulunmaz bir fır-
sat. Çukurova bereketinden yetişerek ev-
rensele açılan sinemamızın en tanınmış
ustası. bir zamanlar videodan gizli gizli
seyredilen bu son büyük başyapıtıyla
Yılmaz Güney mitosunun boş yere doğ-
madığını örnekleyecek cuma akşamı
Evet. havat kısa, sanat uzun: ömür bıter.
ama "Yol" bıtmez!
Yönetmenliğini ŞerifGören'in üstlendiği 'YoP fılminin 'anasının' Yılmaz Güney olduğunu vurgulayan Fatoş Güney:
Yılmazçekseydi,çok dahafarkholurdu
AZMİ KARAVELt
"Rüzgarlar, kuşiar, >e çiçekler gibi üzüntünün
çeşitli gölgeleri. çeşitli yüzleri vardır. Bu filmde
bazı yakın arkadaşlanm >asıtası ile üzüntüyü,
aşkı ve pişmanlığı, bazı zamanlarda belii kişiler
bunları anlaşılmaz >eya olağanüstü bulsalar dahi
izaha çalıştım. Durum şudur ki, insanlar yaşama-
ya devam ettikçe ü/üntü, aşk ve pismanJık da çe-
şitli formları ile >aşamaya devam edecektir. Çün-
kü insan. farkında olsa veya olmasa da aşk ve
üzüntüyü beraber yaşayan yegane varlıktır."
Türk sinemasının ustası Yıbiıaz Güne> "Yol"
filmi için bunlan söylüyor. Cannes Film Festı-
vali'nde Altın Palmiye'yi Costa Gavras'ın
"Kayıp"ı ile paylaştıktan tam 11 yıl sonra "Yol"
yann akşam Abdi İpekçi Salonu'nda ilk kez
Türk seyircisiyle buluşuyor. Yılmaz Güney'in
yanaçık cezaevindeyken senaryosunu yazdığı
fılmin yönetmenliğini önce Erden Kıral daha
sonra Şerif Gören üstlenmişti. O gün bugündür
"Yol"un kimın fılmı olduğu tartışması sürüyor.
"Filmin anası Yılmaz Güney'dir. Ancak yanlış
anlaşılmasın Şerif Gören'le birbirlerini tamamla-
yan roller üstlenmişlerdi" dıyor Yılmaz Güney'in
eşi Fatoş Güney. Konuyla ilgjli sorulanmızı
yanıtsız bırakan yönetmen Şerif Gören ise 11 ni-
san I993"te Cumhur Canbazoğlu'nun sorusuna
şu \anıtı veriyor: "Ydmaz'ın filmi yönettiği gibi
bir iddia gülünç. O benira 25. filmim."
Tüm bu tartışmalar bir yana "Türkiyeli" sa-
natçı Yılmaz Güney"ın "Yol"u yann İstanbul-
lulann karşısına çıkıyor. 104 filmi yok edilen
Yılmaz Güney'in bugün 10 filmi kullanılabilir
durumda. Fatoş Güney bu filmlerden 6 tanesı-
nın tamiri için 1 5 milyarlirayaihtiyaç olduğunu
söylüyor. Yılmaz Güney'in her çeşit yapıtlannı.
onun yaşamı. sanatlanyla ilgili belge ve yapı-
tlannı toplamak ve korumak amacıyla kurulan
Yılmaz Güney Vakfı'nın öncelikle bu filmleri ta-
mir etmek amacında olduğunu söyleyen Fatoş
Güney'le Yılmaz Güney ve "Yol" üzerine bir
söyleşi yaptık.
- Yılmaz Güney 'in 'Yol' filmini nasıl gercekleş-
tirdiğini anlatır mısınız?
'"Yol" Yılmaz'ın senaryosunu yanaçık cezae-
vinde kaldığı yıllarda yazdığı bir film. Filmin
kahramanı Seyit Alı (Tank Akan)gerçek bir kişı.
Yan açık cezaevinden izinli olarak çıkan 5 mah-
kumun toplumsal ve ailevi sorunlannı anlatan
bir fılm"Yol". Yılmaz, asistanı Şerif Gören'e
uzun uzun kafasındakileri. gördüklerinı aktar-
maya çalıştı. Ortaya başanlı bır çahşma çıkü.
Bence Yılmaz çekseydi. çok daha farkh olurdu.
Senaryoya ve kafasındakilere uygun olmadığı
gerekçesiyle fılmdeki mahkum sayısıru 5'e ındır-
mışü.
- Yılmaz Güney genelde senaryoyla çalışmayı
pek sevmezdi. Bu durum Yol'un çekimlerine
nasıl yansıdı?
Evet. Yılmaz Güney senaryosuz yazardı. Ha-
yatın gerçeğini yakalamak isterdi. Dolayısıyla
filmi kağıt üzerinde bitinnek istemezdi. Çekim
alanı canlı bir organızmaydı onun içın. Fılm
aianındayeni fikirler gehşır. herşeydeğişebilirdi.
Ancak senaryolan detaylı yazmaya başlaması
hapısane sürecinde başladı. "Yol" içın de en
ince detayına kadar yazılmış bir senaryo
bırakmıştı
- Oyunculann seçimi nasü gerçekleşririldi?
Oyunculann seçıminı Şerif Gören'le bırlıkte
yaptılar. O zamanlar Yılmaz yan açık cezaevin-
de bulunuyordu ve karşı karşıya görüş ım-
kanının bulunabildıği birortam vardı.
- Filmin bütçesi nasıl karşılandı?
Bütçenm ne kadara çıktığını tam olarak hatı-
rlamıyorum ancak çok zor şanlar altında ger-
çekleştirildiğini söyleyebilirim. Hapisanedeki
arkadaşlan dahil olmak üzere dışardaki bırçok
dostu maddı katdıka bulundu. Dıyebilirim ki
"Yol", "Süru", "Düşman" yoktan varedılrruşler-
di. Yılmaz Güney'in en büyük özelliklennden
biri de buydu zaten. Yaratıalığına bağlı olarak
kaynaklan >aratmasını çok iyi bilirdi. Bir başka
sinemaa bu filmı hapisanede yapamazdı. Bu
onun mücadelecı yanının bir parçası.
-'Yol'un Cannes Film Festhali'nde aynı yıl
Costa Gavras'ın filmi "Kayıp" ile birlikte "4ltın
Palmiye'yi paylaşması üzerine bazı cevreler seci-
me siyasal tercihlerin kanştığı iddiasında bulun-
muşlardı. Jüri üyelerinden Jean Jacques Annaud
da bu iddialan kesin bir dille yalanlamıştı. Bu ko-
nuda siz neler diveceksiniz?
DünjanınenönemlıfestıvallenndenCannes'-
da ödülün haksızca, sıyasi kişiliğinden ötürü ve-
rildiği iddıa edildi. Ancak uluslararası bir başka
jünnın verdığı ıkina bir ödül de var. İnsanlar
filmden çok etkilenmışlerdı. Tûm dünya basını
fılmden sonra düzenlenen toplantıya katılmıştı.
En çok sorulan soru. "Hangi sinema okulundan-
sınız' ıdı. Yılmaz. hıçbir okulu bıtirmediğını söy-
ledığnde şaşksnlıklan bırkat daha artıyordu.
- Odülü bekliyor muydunuz?
Gösterilen bu yoğun ilgjden sonra odülü bek-
lemeye başlamıştık. O yüzden bızım için sürpri/
olmadı.
- Filmi önce Erden Kıral çekmeye başladı.
Daha sonra Yıunaz Güne> filmi neden Şerif Gö-
ren'e verdi?
Erden Kıral çok iyi bir yönetmendi. Ancak
Yılmaz'ın bu filmle yakalamaya çalıştığı duygu
ve düşünceleri kavrayamadı. Yılmaz Güney fil-
min ilk fotoğraflannı cezaevinde gördüğünde
Kıral'ın filmi >anlış ka\radığını \e kafasındaki-
leri değışik aktardığını düşündü. Doğal olarak
durdurdu. Burada Erden'in bır.hdtası yoktu
-'Yol'un kimin filmi olduğu da uzun bir tartı-
şma konusu. Filmi Şerif Gören çekmesine rağmen
'Bir Yılmaz Güney filmi' vazısı afişte yer almtştı.
Sizce "Yol" kimiıi filmi? '
Kahramanlan yaratan. psıkolojilerini kuran
filmin bir yaratıcısı vardır. Yılmaz Güney. tüm
bunlan kafasında toplumcu bir sanatçının so-
rumluluğu açısından değerlendirerek "Yol"u
yarattı. Evet bu bir Yılmaz Güney filmi. Yılmaz
Güney olmasaydı "Sürü", "Umut", "Düşman"
olabılir miydi? Filmde esas ürün Yılmaz Gü-
ney'e aıt ancak yanlış anlaşılmasın hayata geçi-,
rilmesi yönetmene aittir. Filmin anası Yılmaz
Güney'dir Bunda kınlacak bir şey yok. Bu an-
lamda bir Güney-Gören filmidir. Film Gören
olmazsa hayata geçirilemezdi. Her ikisi de bir-
birlerini tamamlayıcı rol oynamışlardır.
- "YoP'un galası için >aptığınız basın toplantısı
Yılmaz Güney Kürt mü Türk mü? tartışmalarına
sahne olmuştu. Bu konuda neler diveceksiniz?
Yılmaz Günev Kürt kökenlı bir sanatçıydı.
Annesı Kürt, babası Zazaydı. Ancak o hiçbır
zaman Kürt milliyetçısı olmadı. Ne Türk, ne de
Kürt devimını kullanırdı. Kendisini hep Tür-
kiyeli sanatçı olarak tanımlardı. Türkiye'nin bir-
çok kültüru banndıran bir yapısı olduğunu söy-
ler ve tüm bunlann etkilerini taşıdığma ınanırdı.
İki halkı içın de endişeleri vardı. Kürt asimilas-
yonuna karşıydı. Türkıye'deki tüm halklann de-
mokratik hak ve özgürlüklere kavuşmasını sa-
vunurdu.
"Yol" filminin 12 yıl aradan sonra yann galası
yapılacak. Yol'un gösterime girmesinin macera-
sını anlatabilir misiniz?
Öncelikle şunu söylemek ıstiyorum. Sansür
kalktı dıyorlar. Şimdı denetleme kurulu koydu-
lar. Filmlenn bu kuruldan geçmesi gerekıyor.
Bir de her ilde valilerin filmlen yayınlamama
haklan var. Denetleme Kurulu'na bugüne ka-
dar "Yol", "Arkadaş", "Ağıt" ve "Umut" girdl.
Pek yakında da Türkıye hapishanelennde yaşa-
nan ınsanhk dışı olaylan anlatan "Duvar" ku-
rulagirecek.
- Şu anda Yılmaz Güney'in sağlam kaç filmi
var ve bunlann kaç tanesi gösterime girebilir du-
rumda?
Yılmaz Güney "ın 104 filmı toplatıldı. Bunun
hesabını kimse veremıyor. Bunun hesabı sorul-
malıdır. Dünya sinema tarihinde onun kadar
haksızlığa uğrayan bir başka sinemacı yoktur
Yılmaz gerçekten bu konuda çok şanssızdı. Bır
sanatçının çocuklan olan eserlerinı yok etmek
aşcö-liK bırınsanlık suçudur. Elimızde bugün 10
filmin negatifi bulunuyor. 6 lanesinin tamire ih-
tiyacı var. Bunun içın toplam 1.5 milyar gerekı-
yor. Kültür Bakanlığı 400milyon lira verdi, Geri
kalan için vakfın çahşmalan sürüyor. Bu filmler
tamır edilemezse Yılmaz Güney'in düşmanlan
kazanacaktır.
- Yann akşamki galadan biraz sözeder misiniz?
10 yıldır Yılmaz Güney'i tanımayan yepyeni
bir kuşak gehştı. Yeni kuşaklann kültürlerine.
aydınlanna. sanatçılanna. devrimcilerine de-
mokrat insanlanna sahip çıkmalan gerekır.
Daha önceki gecelerden gördüğüm kadanyla
gençlik Yılmaz Güney'i tanımak istiyor. Bu yüz-
den olabildiğince genış bir kıtleyı kucaklayabıl-
mek içın Abdi İpekçi Spor Salonu'nu tercıh et-
tık. Yoksa 300-500 kişilık bır salonda da bu ga-
la>ı gerçekleştırmek mümkündü. Geceye Kül-
tür Bakanı Fikri Sağlar. filmin oyunculan ve
Amerika'da filmin yanm kesıp gelen Costa Gav-
ras katılacaklar. Şerif Gören'e davetiye gönder-
dik. Ancak katılıp katılmayacağını bilmıyorum.
- Televizyon kanallarının yerli yapımlara ilgi
gösterdiği bir ortamda. Yılmaz Güney filmlerinin
kesintili bir şekilde gösterilmesi durumunda nasıl
bir ta>ır almayı düşümiyorsunuz?
Yılmaz Gtiney'in filmlerinin kılına bile doku-
namazlar. Bu konuda taviz vermeyeceğiz. Zaten
bugün filmlenn sinemalarda göstenlmesini de
durdurduk. Türk sinemasının krizde olması ne-
deniyle bize kıyıda köşede kalmış sinemalar kal-
mıştı. Böyle olunca da hak ettiği ilgiyı göreme-
mışti. Ben Yılmaz Güney'in bu şekilde değerlen-
dınlmesıne karşıyım.
Önümüzdeki yıl 10. ölüm yıldönümü. Film
negatiflerinm tamınnden sonra önümüzdeki ey-
lül ayında toplu Yılmaz Güney filmleri haftası
düzenlemeyi amaçlıyoruz.
ÇeviPi eğitjminde
yanılsamatep
AHMETCEMAL
Günümüzde. özellikle edebiyat çevinsı alanında ülkemiz-
de yaşadığımız korkunç düzeysizlik karşısında, son zaman-
larda üniversıtelerimizde yaygınlaşmakta olan mütercimlik-
tercümanlık bölümlerinı umut ışığı sayrnak, elbet yanlış bir
düşünce değil. Yıllar süren bir ihmalin ardından çeviri konu-
sunu sonunda üniversite dûzeyinde ele almak. hıç kuşkusuz
olumlu bir gejişme. Ama her yeni girişimde olduğu gibi, bu-
rada da daha işe başlarken. var olan aksaklıklann kaynağını
iyi saptamak ve belli bir eğıtimin hedeflerini bu saptama doğ-
rultusunda yönlendirmek, kanımca başannın en önemli ko-
şuludur.
Konuya girerken, önce bir saptamayı yineleyelim: Günü-
müz Türkiyesi'nde okura sunulmakta olan edebiyat çevirile-
rinin çoğunun durumu, içler acısıdır; dahası, bu aîanda tanık
olduğumuz vurdumduymazlık, sorumsuzluk hem o çevırile-
ri yapanlar, hem de o çevirileri basmayı kabul edenler açısın-
dan bir ayıp düzeyine varmıştır. Günümüzde bu bağlamdaki
uygulamada artık, örneğin uslup açısından yanlışlar içeren
çeviriler bir yana. anlaşılırbir Türkçe'yle yapılmış çe\irilere
rastlayabilmek bile gittikçe güçleşmektedir Aynı kişiye ses-
lenilirken, "sen"le başlayıp. "siz"le bitirilen. şimdiki zaman-
la başlayıp, akışını genış zamanla sürduren cümleler artık
önümüze konan çevinlerde alışılageuniş uygulamalardır.
Bu durum karşısında, bazı noktalan ıyice belırgın kılma-
dan üniversite düzeyındeki çeviri eğıtiminden çok şeylerbek-
lemek. hele Yıldjz Teknik Ünıversitesı Fen-Edebıyat Fakul-
tesi Öğretım Görevlisi Sayın Ertuğrul Efeoğlu'nun 25 Eylül
1993 tarihlı Cumhuriyefte "L'nii'ersitelerin Mütercim-Ter-
cümanlık Bölümteri" başlığıyla çıkan -ve içinde savunulan
görüşleri hemen bütünüyle benimsediğım- yaasının sonun-
daki iyımserliğe katılarak bu çeviri anarşısınin yedı-sekız yıl
sonra düzelmeye başlayacağına inanmak. çok güçtür. Bu
güçlüğün nereden kaynaklandığını. bazı gerçekleri vurgu-
layarak açıklamaya çalışacağım.
Her şeyden önce, günümüz Türkiyesi'nde Türkçe bilme-
mek, ne yazık ki özellıkle genç kuşaklanmız açısından ağır
bır hastalığa dönüşmüştür. Burada. bu gençlere kendı dille-
rinin ilk ve ortaöğretim kurumlannda yeterince öğretibnedi-
ğini hemen behrterek. onlan tek suçlu olmaktan çıkaralım.
Aslında çeviri kitaplar bır yana. her gün tanık olduğumuz ve
gerek televızyonlar gerekse yazılı basın aracılığıyla gerçekle-
şen bozuk Türkçe bombardımanı bile ana dılımizi kullan-
mak bakımından hangı düzeyde bulunduğumuzu çok açık
biçimde gözler önüne sermektedır. Konumuz açısından
önem taşıyan nokta ise şudur: Her yıl liselerden ünıversitele-
nmize, büyük çoğunluğu henüz anadilini yeterince bılmeyen
kuşaklar aktanlmaktadır. Bu. mütercım-tercümanlık bö-
lümlerinin nasıl bir malzemeyle karşılaştıklannı saptamak
bakımından önemlidır.
Bu sorunun tek çözümü. üniversitelere çeviri eğıtımı için
alınacak adaylannçok sıkı bir Törkçe elemesinden geçirilme-
lendir. Çünkü ünıversite. çeviri eğitımı için gelen adaylara
anadillerinı öğretmek görevini de üstlenirse, asıl hedef tutu-
lan eğıtimı vermeye asla zaman bulamayacaktır. Batı'da çe-
vın eğıtımı vermekte olan kurumlann adaylanndan. çok
yüksek düzeyde bir anadilin y anı sıra. en az ıkı yabancı dıl de
ıstedıklen göz önünde tutulursa, seçmenın ciddiveti kendili-
ğınden anlaşılır.
Vurgulamak ıstedığim -ve çözümü ne yazık ki çok daha
güç olan- ıkincı sorun ise şudur: Her yıl liselerden üniversite-
lere gelen gençlerimızın hepsı okur-yazardır; ama bunlann
pek azı. okur'dur. Başka deyişle, okumayı bir gereksinim sa-
yanlar, bu gençler arasında ancak çok küçük bir azınlıktır.
Oysa edebiyat çevirmenliğinin -dil bilmekten de önce gelen-
temel koşulu; önce iyı. hem de çok iyi bir edebiyat okunı ol-
maktır! Oysa, Sayın Ertuğrul Efeoğhı'nun da andığım yazı-
sında çok yerinde olarak belırttiği gibı; bugün çe\ın dünya-
mızda. okuduğu ilk roman. çevırmek için aldığrroman olan
çevinmenlere rastlamak hıç de güç değildir!
Bu sorunun çözümündeki güçlük, üniversite çağına gel-
mış, ama 'okur' olmamış bir genci okura dönüştürebılmenın
aruk hemen hemen olanaksız olmasından kaynaklanır.
Çünkü genelde üniversite yaşı, okur olabilmek için artık geç
kalınmış bır yaştır ve okumayla yakınlık kurmamış bırgenç
insanın bu yakınlığı üniversitede kurmaya başlaması, kural-
dışı bir durum sayılmak gerekir.
Demek ki, çeviri eğıümi verecek üniversite kurumlan.
kendılerine gelen gençleri birer okura dönüştürme gibi bir
hedefe de yönelemeyeceklerdir; yöneldikleri takdirde. za-
manlannı çoğu kez boşa harcamış olacaklardır. Bu durum-
da yapılması gereken; -tıpkı yukanda anadil konusunda da
önerdiğımiz gibi- çeviri eğitimi kurumlannın. adaylannı
okur olup ounadıklan açısından da çok sıkı bır elemeden ge-
çi rmelendır
Bütün bu elemelerden sonra geriye kalan aday sayısı.
umulanın ve şu andaki gereksınimlerin çok altında olabılir.
Ama kendilerine çevin eğitimi verilebilecek düzeyde adaylar-
la ise başlamak. önce dil ve okuma eksiklerini gıdermekle ışe
başlamaktan çok daha gerçekçi bır tutumdur.
"YOL" İÇİN NE DEDİLER?
TARIK AKAN: Yol'u 1980 Türkıyesi'nde sıkıyönetim dö-
neminde çektik. Birçok engellerle karşılaştık. Kon\a. Adana.
Bursa Sıkıyönetim Komutanlıklan çekim ızni vermemişti. Bu
illerde kaçak çekimler yaptık. Benim için Türk sinemasının en
iyi örneklerinden bıridir. "Yol" bir Şerif Gören filmi. Yılmaz
Güney filmin senaristidır Çekimlerden 2.5 ay sonra ancak
Günev "le görüşebildık. Ön hazırlıklar süresınde tabiı hepımiz
görüşmüştük. Filmin Avrupa'da Yılmaz Güney filmı olarak
tanıtılması bence yanlışür. Yılmaz Güney'in çok büyük bir
sanatçı ve en büyük sınemacılardan bın olduğunu düşünüyo-
rum.
NECMETTİN ÇOBANOĞLU: Ben filmin prodüksiyon
amiriydim. Önce Erden Kıral ile çalıştık. Bazı nedenlerle ça-
Iışmalar durduruldu. Daha sonra Yılmaz Güney'in bu ka-
rannın doğruluğunu ben de gördüm. Sonra Şenf Gören'e tek-
hf edildi. Benim oynamamı da Şenf Gören sağlamıştır. Çe-
kimler sırasında bir de kaza geçirdim. Son sahnelerde adam
dağdan at üstünde kaçarken karşıma ıkı çocuk çıktı Atın du-
vara çarpması üzenne attan düştüm ve çifte yedım. Beyın
ameliyatı geçirdığim için çekımlere 15 gün ara verildı. Yılmaz
Güney'in içerde olması nedenıyle filmı daha bir sahıplenme
gerekivordu. Herkes büyük özveriyle çalıştı. Filmde yeralan
askerler gerçek askerdiler. Urfa'da bır hudut komutanı bize
bu konuda büyük kolaylık göstermişti. Birçok insan parasını
dahi alamamıştı. Film ne Yılmaz Güney'in. ne Şerif Gören'in.
Zorlu iklim şartlannda, Doğu Anadolu Bölgesi'nde. hem de
12 Eylül koşullannda çalışan filme emeği geçmiş herkesındir
bu film. Dolayısıyla kimsenin bu filmi sahiplenmeye hakkı
yoktur Ancak maddi açıdan filmin Güney Film'in oîduğu bir
gerçek
ŞERİF GÖREN: (11 Nisan 1993 Cumhuriyet Dergi'den)
(...)Yılmaz'ın filmi yönettiği gibi bir iddia gülunç. O benim
25 filmim Aynca o yıllarda iki dönem yönetmenler derneği
başkanıydım. Yılmaz filmi cektırmeye başlamışıı. Ben de ha-
pisteydım o zamanlar. Çıkınca bana teklif etti Senaryoda 11
mahkum vardı, sayıyı altıya indirdim. Yılmaz"Ne ıstıyorsan
çek" dedi. Filmin mutlaka yapılmasınr ıstiyordu. Yedi yıllık
geçmişimiz vardı. 'Umut', *Acı\ *Ağıt' ve birçok filmde asis-
tanıydım. Onun senaryosunu en iyi yorumlama şansına sahıp
kişi bendim. Cannes'a beni neden çağırmadıklannı bilmi-
yorum ama çağırsalardı bile gidemeyecektim. DİSK davası-
ndan yargılanıyordum. 1989'a kadar yurtdışına çıkma ya-
sağim vardı.
(.. )Ödülün polıtik endişelerle ve Yılmaz Güney'in adına ve-
rildığini ben bilemem Bu soruyu Jack Lang'a( dönemin
Fransa Kültür Bakanı) sormalısınız. Hatta Cannes Festıvalı
Jürisı yanıtlamalı soruyu. Sinema tanhı bır gün gerçeklen or-
taya çıkanr herhalde. Benim açımdan önemli olan bö>le bir
filmı çekmekü. 1981-821erde şartlar ilginçti. Sürekli içeri
alınınz diye düşünüyorduk. Bır de olayın montaj yönü var.
Biz filmi çektikten sonra Yılmaz yurtdışında montajını yaptı.
film değışiklığe uğradı. yani karmakanşık bir durum.