Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 AĞUSTOS1993 PERŞEMBE CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Türk felsefesinde, Türk düşünce tarihinde önemli bir bölümün son sayfası çevrildi
Gerçekbir aydındıMacitGökberk
ARSLAN KAYNARDAĞ
Macit Gökberk'in 1942-1947 yıllan
arasında öğrencısi oldum. Üniversite-
yi bitirdikten sonra ilişkımiz kesilme-
dı. İnsan yönlerini, erdemlı kişiliğini
daha yakından görüp tanıdım. Ho-
camız bir aydmlanma felsefecisi, dü-
şünceye önem veren bir eğitimci idi.
Aydınlanma felsefesi aklın
bağımsızlığını savunmak, sorunlan
kendi akhmızla sorgulamak, bağnazlı-
ğa karşı çıkmaktır. Türkiye'de Tanzi-
mat'la birlikte görülmeye başlayan ay-
dınlanma düşüncesi cumhuriyet dev-
rimlerinin başhca ilkelerinin kaynağı
olmuştur. Toplumumuzdaki yaşam-
sal önemi bugün her zamankinden
daha çoktur. Cumhuriyetin ilk felsefe
kuşağmın önde gelen temsilcilerinden
olan Gökberk 1908'de doğdu. Bütûn
koşullar, onun akılcı. aydınlanmaa
bir düşünür olması ve Türk eğitiminde
bu yönüyle göreve gelmesi için işbirliği
yapmışgibiydi.
Felsefe türkçesinin oluşması ~
O kuşaktan değerli ınsanlar yetiş-
miştir. Aklıma hemen şu adlar geliyor.
Niyazi Berkes, Vehbi Eralp, Pertev Bo-
ratav, Ekrem Akurgal, Nusret Hızır,
Takiyettin Mengüşoğlu, Hilmi Ziya
Ülken, Arif Müfıt Mansel, Sabahartin
Eyüboğlıı, Nunıllah Ataç. Azra Er-
hat...
Bunlann çoğu arkadaş idiler. Yük-
sek öğrenimlerini yurtdışında yapmı-
şlar, doktoralannı yurtdışında vermiş-
lerdi.
Gökberk felsefe öğrenimi gören. asıl
mesleği felsefe olan ilk felsefecılerimiz-
dendir. Üniversitedekı ötekı hocalar,
başka mesleklerden felsefeye geçmiş-
lerdi.
1933 Reformu'ndan sonra Felsefe
Bölümü'ne verilmek istenen yeni biçi-
min temel kuruculanndan olan Gök-
berk, Nazi Almanyası'ndan çıkanlan
felsefeti Hans Reidtenbach ve Ernst
Von Aster gibi iki değerli profesörle iş-
birliği yapma olanağını buldu. Bu iş-
birliği ona büyük deneyim kazandırdı.
Gökberk'in en büyük hizmeti felse-
fe Türkçesinin oluşmasındadır. Felse-
fede hep dil biünci ile hareket etmiştir.
Bir kavrarnın Türkçe olarak dile geti-
rilemeyişini aklı almazdı. Büyük ço-
ğunlugu Arapça olan eski feİsefe te-
rimleriyle, o terimler içinde sıkışıp ka-
lan Osmanlıca ile düşünce üretiîemi-
yor, felsefe yapılamıyordu. I>ers ver-
mek. ders dinlemek zor ve zevksiz olu-
' yordu. Bûna bir son verilmeliydi.
Türk Dil Kurumu Başkanlığı
Istanbul Felsefe Bölümü'nde Gök-
berk ve arkadaşlan 1945'ten sonra bu
amaçla çahşmalara başladilar, felsefe
dilini, özellikle terim sorununu ele
aldılar. Bugünkü felsefe sözlüğümü-
zün temeli o yıllarda aüldı. Hocamız,
Kant ve Herder'in Tarih Anlayışlan
adındaki kitabıru 1948'de yayı-
mladığında, yepyenı bir felsefe dıli ile
karşımıza çıkmışü.
'ökberk,felsefe
öğrenimigören,
asıl mesleği
felsefe olan ilk
felsefecilerimizdendir.
En büyük hizmeti
felsefe Türkçesinin
oluşmasındadır.
Felsefede hep dil bilinci
ile hareket etmiştir.
Gökberk, Türk Dil Kurumu'nda
görev aldı. Kurum başkanlığındaki
çalışmalan. onun yönetiminin sağ-
ladığı ortam içinde çok verimli ve ya-
rarlı oldu. Devrimlerden ödün veril-
meye başlandığ) o yıllarda Dil Kuru-
mu ödün vermedi, olumlu çahşma-
lannı daha çok hızlandırdı.
Dil bilinci kadar, tarih bilincinin de
önemini beürten Gökberk, Cumhuri-
yet devrimlerinin tarihimiz içindeki
yerini ve değerini bir aydınlanmaa
olarak yorurnlamıştır. Bizim için
"Batı'ya yönebnekte, insaniığın çağdaş
ve evrensel değerkrini kabul etmekten
başka yol yoktur" diyordu.
Iyi bir felsefe tarihçisiydi, bu alanda
uzmandı, 1961'de Felsefe Tarihi kitabı
yayımlandı. 1979'da Felsefenin Evrimi,
1980 de Değişen Dünya, Değjşen Dil
adındaki kitaplan çıkû. Birinci kitap-
da, felsefenin İlkçağdan Kant'a ka-
dar nasıl bir evnm geçırdiğini anlaü-
yordu. Bu yapıtta felsefe metinlerin-
den parçalar da yer alıyordu. İkinci ki-
tapta ise, makaleler, deneme türü yazı-
lar, konuşmalar bulunuyordu.
En yüksek deger insan
Hocamızın dikkatle hazırlanmış
konferanslan, bildirileri, onunla
yapılmış söyleşiler de vardır. 1986'da
uzun bir söyleşi de ben yapnuşüm.
Aydmlanma, Devrimler re Atatürk
başlıklı bildirisini özellikle anmak iste-
rim. I983'te bir serninerde okuduğu
bu bildiri, küçük bir kitap boyutun-
dadır ve yayımlanmıştır.
Görebildiğim son yayını "Aydm
Kavramı" üzerinedir. Burada aydı-
ndaki başhca özelliğin, tarih bilinci ve
bu bilinçle yapacağı eleştiri ve sorgula-
ma olduğunu söylüyor, bunun aynı
zamanda bir ahlak görevı olduğunu
belirtiyordu.
Gerçek bir aydındı Gökberk, bir
etik simgesiydi, toplumsal etkinliklere
her zaman ilgi duymuş, insanı en yük-
sek değer olarak kabul etmiştir. İnsan
haklannj, özgür düşünceyi savunmak
sözkonusu olduğunda toplu imza ey-
lemlerine kaülmaktan çekınmedi. Ca-
vit Orhan Tütengil vurulup öldürül-
düğünde, evine ilk koşanlardan biri
oldu. Server Tanilli kitabı yüzünden
yargılandığında onu savunanlar arası-
nda yer aldı. Haksız izlemelere uğra-
yan öğrencilerini korumaya çalıştı.
Doğa sevgisiyle doluydu
öğrencileriyle iyi diyalog kurabilen
bir öğretmendi. Düşünmeye, araşü-
rma ve eleştiriye önceük verilmesini is-
terdi. Sevdiği Sokrates'e benzeyen
yönleri azdeğildi.
Doğa sevgisi ile doluydu. Öğrencili-
ğimizde her yıl yaptığımız bahar yürii-
yüşlerini anımsıyorum. Başka hoca-
lann yapmadığı, yapamadığı bir şeydi
bu. Yürûyüşleri o düzenler, planlardı.
Biz de sevinçle katıhrdık. Kimi zaman
otuz kilometreye ulaşan bu yürüyüş-
lerde, hocamızın bilgisinden ve bilgelı-
ğinden. sevecen dısiplınınden yçgiş
ler öğreniyor, bir yandan da onü";
kadaşlarımızı, çevreyi ve doğayı daha
iyi tanıyorduk. Bu unutulmaz yü-
rüyüşlerde bize uzun yıllar öncülük
eden sevgili hocamız, ne yazık ki, son
yıllannda sağlığından çok şey yitirme-
ye başlamışu. Buna karşın belleği, dü-
şünseî yetenekleri sapasağlam ve pınl
pınldı.
Söyleşilerimizde, sağlam bir düşün-
ce dizisinden kaynaklanan akıcı ko-
nuşmalannı zevkle dinlerdik. Her an
yeni şeyler öğreniyorduk. İstanbul Bü-
yük Kent Belediyesi'nin 1991 'de onun
için düzenkdiği saygı toplantısının so-
nunda yaptığı konuşma gerçekten ha-
rika idi. Güzel Türkcesi ile laik. in-
sancı, aydınlanmacı düşüncesini usta-
lıkla belirtmiş. bu yolda ödün verilme-
mesini. felsefenin bağımsızlığının sa-
vunulmasını istemişti. O günkü top-
lantının ve bu konuşmanın video ka-
setleri belediyenin arşivindedir.
Bir anımj daha anlatacağım:
OmUJdıtlar, bundan üç ay kadar
önce, H ^ e ğ i n Peşinde Otuz Yolcu"
başlığı atânda bir belgesel dizi çekıl-
mesini planlamıştı. Otuz yolcudan biri
Macit Gökberk olacaktı. Otuz volcu-
nun otuzu da. yaşlan sekseni aşmış de-
ğerli kimselerdi.
Kutlar, Gökberk ile söyleşi yap-
mayı bana önerince severek kabul et-
tim. Bu düşünceyi sevgili hocama ilet-
tiğimde. anlayış göstermiş, rahetsız oîj
duğu halde kabul etmişti. Söyleşi ba-
şan ile gerçekleşti. Hocamız epeyce
uzun konuşarak çok ilgi çekici şeyler
söyledi, anılannı anlattı. Onat Kutlar
dostum, bu dizinin gösterime girmesı-
ni sanınm geciktirmeyecektir.
Felsefe sevgisinin simgesi
Bövle bir hocaya öğrendlik >ap-
manın. onun döneminde yaşamanın.
onunla son günlerine kadar konuşa-
bilmenın mutluluk olduğunu söyle-
mek isterim. Macit Gökberk'in ölü-
müyle. Türk felsefesinde, Türk düşün-
saynBFI{WirBBlŞuKı!u6si her zaman
görûfccek, düşüncderinden yararlanı-
lacak. erdemin ve felsefe sevgisinin bu
değerli simgesi unutulmayacakür.
Yakınlan Macit Gökberk'i anlatıyor
'Keşkebu kadaryaşamasaydım...'
AN1LAL
"Çok genç bir insan öMü diyor" kayı-
npeden Madt Gökberk'ı anlaürken
Me«e Tapan KJZI NUüfer (Gökberk)
Tapan "Genç insanlara taş çıkartırdı"
diye atılıyor. Yüzyılımıza tanıklık et-
miş, binlerce öğrenci yetiştirmiş, 85 yıl
yaşamış bir adam nasıl genç olur? Kim
gençtir..?
Komada olduğu son üç gününe ka-
dar dış dünyayla bağlantısını kesme-
yen, çevresindekilere espriler yapan, sü-
rekli okuduğu Cumhuriyet'te Sabri
Berkel'in ölümü üzerine geçenlerde-
yayımlanan Caoan Beykal'ın yansı için
"seviyesi yûksek" yorumu yapan Macit
Gökberk'in, yakınlanndan yaşamı bo-
yunca genç bir insan olarak kaldıgıru
öğreniyoruz. Aydınlanma düşüncesinin
bu uzun soluklu koşucusu insan aklına
sarsılmaz inana, gelecek hakkındaki
iyimserliği ve iyi olana tutkunluğu ile
hep genç. hep diri kalmış:"G«rcekten
inançlı bir Atatürkçü'ydü ve devrimciydi.
Türk topJumunun Batı'nuı rasyonel dü-
şüncesiyle kalkınabileceğine inanan bir
kişiydi. tlkelerinden hiçbir zaman sap-
mâdı; dürûst bir hayat yaşadı". Kızıyla
evlenmeden önce de Gökberk'i tanı-
dığını belirten Mete Tapan için onunla
ilgili en önemli anısı her ikisinin de aynı
kitapta "Çağdaş Düşünce Işığında
Atatürk" adlı kitapta makalelerinin bu-
lunması.
Yalnızca Edebiyat Fakültesi'nden
değil başka fakültelerden de öğrencile-
rin katıldığ, hala yüzierde birgülümse-
meyle, bazen özlemle anımsanan, felse-
feyle sınırlanmamış, sanattan edebiyata
farklı konulann tartışıldığı doğadaki o
uzun yûrüyüşlere ne demeli... Gök-
berk'in Almanya'da doktora öğrenimi
sırasında edindiği bu ahşkanlığı, pek
yürüyüş olarak da nitelenemez. Kımi
zaman Beykoz'a. Yuşa tepesine kadar
uzanan bu gezintilerde bazı öğrencilerin
yüriimekten ayaklan şişermiş. Ama
Gökberk durur mu hiç? O çocukluğun-
dan beri yürümüş, inanayla diğerlerini
de yürütmüş. Kendisinden iki yaş
küçük kızkardeşi Saadet Gökberk, ağa-
beynin önderliğinde küçük erkek kar-
deşinin de katıîdığı bu yürûyüşleri hiç
unutmamış. "Biraz despottu. Yara-
mazlıkta da önderdi. Bizi peşine takar, o
zaman araç, yol > ok tabii, dağ dağ gezdi-
rir, Bebek tepesini aşotır, sahUden Şişha-
ne'ye kadar yürütürdü".
Kan dolaşımındaki bir bozukluktan
dolayı bacağından rahatsızlanan Gök-
berk'i en çok üzen de arük bu yürûyüş-
leri yapamamak olmuş. 10 yıl önce baş-
layan rahatsızlığı gıderek yürümesini
yavaşlatmış, zorlaştırmış. Eşi Zahide
Gökberk "Yürüyemefneyi hiç hazmede-
medi" diyor.
Bu arada Gökberk'in" genç' bir özel-
liğini daha öğreniyoruz:"İki yıl öncesme
kadar her şeyi yapar, ev işlerine > arduncı
olurdu. Kabvaltıvı hazırlar, masayı ku-
rardı. Zeka bakmundan anlayış
bakunından, tş bakımuıdan bir kadını er-
kekten farksız bulurdu. Eşitu'kçiydi. Bir
ulusun medeniyet seviyesi kadınlara
karşı aklığı tavırla ölçülur derdi".
Ne kadar aydın. ilerici olunursa ol-
sun, zamana ayak uydunnak, hızla de-
ğişen Türkiye ve dünyadaki yenilikleri,
gelişmeleri berümsemek kolay değil.
Ama işte Gökberk, eleşürel dünya gö-
rüşü ile çağa ayak uydurabilmeyi ba-
şarmış, değişimler arasından ileri olan-
lan, insanhk için ulusu için iyivijetire-
cek olanı ayırt edebilmiş. "Çok uzukiü-
ğü Türkiye'deki bu gericilik harekerleri-
ne karşı, son derece hassas olmamız ge-
rektiğini söylerdi" dıyor Mete Tapan.
Alman halkına mal etmemiş:"Buıılann
bireysel çıkışjar olduğuna inanıyordu.
Hiçbir zaman Alman toplumunun örgüt-
lü bir şeyi olduğu düşünmemişti."
Macit Bey. tutkun olduğu Istanbul'-
daki değişimlere de tanıklık etti. Tepkisi
neydi? Yüriiyemediği zamanlârda
arük, aynı zamanda Anıtlar Koruma
Kurulu üyesı damadı Mete Tapan'la
araba gezilerine çıkarlarmış:"İstanbııl'a
aşıktı. Bu şekilde çirkin getişmesini haz-
roedememişti. 'Hep eski yapüarla uğraşı-
yorsun yeni yapdara kimse bir şey söyle-
miyor mu aUahaşluna' derdi. Çok iiginc,
o kadar ilerici bir insandı ki, çağdaş tek-
nolojinin de kuUandmasından yanaydı.
Betonlaşma sözcüğüne karşı çıkar,
Macit Gökberk, eşi Zahide Hanım, kızlan Ülkü ve NUüfer ile birlikte.
"Diğer taraftan da bu etnik meseieterin
de Türkiye'de önemli bir sorun olacağını
hep dile getirmiştir. Türkiye'deki bu gjdi-
şaO hiçbir zaman benimsememişti. Harta
bir keresinde "Keşke bu kadar yaşama-
saydım. Bunlan göreceğime hiç görme-
seydim' demişti".
Hep gençlerle birlikte olmak isteyen,
hep okuyan, yaşama açık bu adam
Türk basuunı olduğu kadar yabana
basını da izlemiş son anlanna dek. Der
Spiegel okurmuş. Türk Alman Kültür
Merkezi'nin kurucusu. Almanlar ve
Türkler ansında dostluk ilişkilerinin
kurulmasında büyük cabalan olan
Gökberk Almanya'da Türklere karşı
ürmanan ırkçı hareketleri hiçbir zaman
'Dünyada betonla bu kadar güzd şeyler
yapılıyor. biz niye kullanamıyoruz
1
der-
di. Gökdeienleri severdi. Çağdaş tekno-
lojiyle. çağdaş araçlarla doğru yapmak-
tan yana bir insandı. İstanbul'un gittikçe
kalabalıklaşmasına çok üzülüyor, göç
dıınnadan sorunların cözülemeyeceğini
söylüyordu."
Çocuklanyla çocuk olurmuş Macit
Bey. Sonra da torunlanyla. Küçük luzı
Nilüfer Tapan, 10 yıl yaz kış oturduk-
lan Büyükada'da babasıyla çilek top-
ladığı, ağaçlar arasında gezindikleri, bi-
sikletebindiklerigünlerianımsıyor."Ço-
cuklarma ve ailesine çok düşkün bir in-
sandı. Haftanın üç günii fakültedeydi.
Geri kalan ramamnı bizimle geçirirdi.
Biz hep ma-aile gezerdik hem yurticinde
hem de yurtdtşında. Yemeğe hep birlikte
oturmamızı isterdi. Özeu'kle pazar öğlen
vemekJerinde aile bir arada olurdu."
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölü-
mü öğrencısi Defne Suman'ın 'Kiki' de-
desine ait ilk anılan yine Büyükada'-
dan. Bu anılar kendısine o kadar çok
anlatılmış ki, Defne henûz üç aylıkken.
dedesiyle kurulan ilk diyaloğunu anı-
msadığına inanıyor. Macıt Bey, bebek
arabasında yatan üç aylık Defne'ye ka-
vaklan gösterip "Bak kavaklar" der-
miş, sanki Defne anlayacakmış gibı.
"Ama ilk canlı olarak yine Büyükada'da
oyun oynarken y anımdaki masada çalı-
şan, yazı yazan, birşeyler okuyan;
nusırcı, doıidurmacı geldiğinde bana
para veren dedem olarak hatırlıvonım.
Daha sonraları da benim için yeri, önemi
hiç değişınedi. İstanbul İ niversitesi'nde
çok önemli bir profesör olması, felsefeci
olması benim için çok önemli birşey ifade
etmiyordu. Kiki dede olarak kaİdı gö-
zümde". Çok meraklıymış Defne'nın
Kiki Dedesi. Defne'nın gördüğü film-
ler. okuduğu kitaplar hakkında tuttuğu
notlan. gezi notlannı okumak istermiş.
Son zamanlarda ders notlannı bile gör-
mek istemiş.
"Her şeyle ilgilenirdi, ber şeye merakı
vardı" diyor Nilüfer Tapan. Gökberk'-
in bu* genç merakı' onu yaşamı boyun-
ca nerelere ıtmemiş ki... Ârkeolojiyle de
çok ilgilenen Gökberk. yakın arkadaşı
Arif Müfit Mansel"le Bağdat'a Suriye'-
ye kazılara gitmiş. Bu kazılar ve yürü-
yûşlere bir de mavi yolculuklan eklerse-
niz...
Yaşasaydı eşiyle bugün (19 ağustos)
58. evlilik yıldönümünü kutlayacak-
lannı söyleyen Zahide Gökberk ilk
karşılaştıklan üniversıte yıllanndan
şöyle anımsıyor onu:"Çok genç olması-
•a karşın ağırbaşlı, efendi, sözü sohbeti
yerinde, konuşmalarında ve fikirterinde
güvenilir bir insandı. Atarürk'e hayrandı.
Atatürkcülüğün memleketi kurtarmak
için tek kurtuluş yolu olduğuna inanırdı.
Tanzimat reform hareketinde yanm
kalmıştı, Atatürk bu yanm kalmış re-
form hareketini tamamladı. Türkiye'yi
ortaçağ atlaslanndan çıkarıp rönesansa
kavuşrurmak istedi' derdi.
Hep sakin, anlay ışlı dediği eşi Macit'le
poiitika konusunda pek anlaşamaz-
larauş. "Ben biraz daha heyecanJıydım.
Mesela Güneydoğu konusunda Güney-
doğu insanına fazla zulüm edilmesinin
son derece yanlış olduğu kanaatindeydi
Macit. "Onlann Kürtce konuşma hak-
lan. kültürleri ellerinden alındı; bundan
önceki çok yanlış politikaların eseri ola-
rak Kürt meselesi bu hale geldi' derdi.
Ben de diyordum ki, Kürt meselesi on-
lann istediği gibi halledilmeye kalkılırsa
Sıvas'a kadar vermek zonında kalıru.
Macit her zaman, 'Dünya değişiyor,
koyu milliyetcilik fîkirteri sarsılıyor, in-
sanlık hakları öne çıkıyor' diye savunur-
du".
Üniversiteleriçin
açık çağn
AHMETCEMAL
Böyle bir çağnya neden gerek duyduğumu açıklamak için,
Sayın Yavuz Donat'ın 15 ağustos pazar günü. "Milliyet" ga-
zetesınde "Şişe Dağının Altında Kalan Kitapçı Dükkânı" başlı-
ğıyla çıkan yaasındaki bazı bilgilere atıfta bulunmak istiyo-
rum.
Bu yazıda istatistiklere dayanılarak verilen bilgilere göre,
1975 yılında Türkiye'de 30 bin olan kitapçı sayısı, günümüz-
de 3500'dür!
60 milyonluk Türkiye'de (1990 kültür istatistiklerine göre)
914 halk kütüphanesinde 8 milyon 415 bin kitap bulunmak-
tadır.
8.5 milyonluk İsveç'te, 382 halk kütüphanesinde toplam 45
mijyon 713 bin kitap vardır.
Universite kıtaplıklarımızdaki toplam kitap sayısı 3 mil-
yon 939 binken. Isveç üniversitelerinde bu rakam 15 milyon
694 bindir.
Bu verilerin yansıttığı gerçek. hiçbir voruma ve tartışmaya
gerek duyurmayacak açıklıktadır. O gerçek. şudur: Türkiye,
bir zamanlarki Osmanlı tmparatoriuğu'na matbaanın gelişin-
deki 300 yülık gecikmeyi kapatamamıştır. Cumhunyefın ku-
ruluşuyla birlikte bu gecikmeyi kapatmak için türlü olumlu
girişimler başlatılmış. ama sonradan, 1950'lerle birlikte baş-
layan bir süreç boyunca, bu işin peşi bırakılmıştır.
Dünya bilim literatüriine yapılan katkılar bakımından.
1988 yılı verilerine göre 44. sırada yer alan Türkiye. bugünkü
konumuyla. bilgi üretimi ve (eğitim kurumlannın dışındalci
eğitimi de kapsamak üzere) genel eğitim düzeyi bağlamında.
otomobil ve beyaz eşya üretimiyle. ilkokul çağına gelen her
çocuğa kitap yerine bilgisayar alma merakıyla ve "menkul
değerler piyasalarındaki" gelışmelenvle kendini çağdaşlaşmış
sayan. gerçek ıc iseçoktan çağınuı djşına ve gerisine atlamtş bir
ülİcedir.
Böyle bir ülkenın. çağıru atlamak bir yana, çağını yaka-
layabilmesi. ancak bazı seferberliklerin en kısa zamanda ve
kararlı bir tutumla gerçekieştırilmesıyle olasıdır.
Bizim çağnmız da, böyle bir girişimle ilgilidir.
_ Şu anda. Milli Eğitim Bakanlığı'nın ve Eskişehir Anadolu
Üniversjtesi'mn ortak gırişimleriy le ve bu yıl açıkta kalan bü-
tün üniversıte adaylannın ünıversitelere alınmalanyla, Tür-
kiye'de, universite düzleminde olmak üzere. daha önce göriil-
medik boyutlarda bir eğitim seferberliği başlatılmıştır. Ne
yazık kı bu seferberlikle neredeyse eşzamanlı olarak ve ba-
sından bazı siyasi partilere kadar uzanan bir yelpaze içersin-
de, böyle bir girişime hiç şans tanımayan, daha denenmemiş
yöntemlerin başan şansının bulunmadığını ileri süren. nere-
deyse böyle birçözümü denemek isteyenleri suçlayan, gerçek-
te her türlü bilimsel temelden yoksun "eleştiriler" de yüksel-
miştir.
tl
Sırf eleştirmiş olmak için eleştirmek", bu arada nelenn za-
rar görüp yıkılabıleceğini hesaba katmamak. ülkemizın alı-
şılagelmış uygulaması ve yaygın bir "aydın tavn"dır.
İşte ben, bu noktada bir çağn yöneltiyor ve diyorum ki. bir
kez. yalnız bir kez olsun, gelin şu tavn bir yana bırakabm! Bir
kez olsun. sonuçta bizimkisi gibi bir ülkede yaygın bir üniver-
sıte eğitimi uygulamasını amaçlayan bir kapsamda bir girişi-
mı. önce var gücümüzle destekleyelim! Yazanmızla. çizerimiz-
le, sanatçımızla. düşiinürümüzle, "topyekun" destekleyelim!
Bir kez. ama yalnız bir kez olsun. "bo girişim hangi partiden
geldiT", "kimler tarafından ortaya atıldı?" gibı hemen
sımflandırıcı soruları bir yana bırakıp. "acaba bu girişimi nasıl
destekleyebiliriz? Gerçekten başanya ulaşabümesi için ne y a-
pabilirizT' diye sorabm. Yine bir kez. yalnızca bir kez olsun,
kendi universite kurumlanmıza. sanki bunlar bizimle ilinti-
sizmişcesine. dçardan eleştiriler yöneltmek. eksikleri sayıp
dökmek yerine, üniversıtelerimizi ve oralarda okuyan gençle-
rimizı somut biçimde benimseyelim. BeUi alanlarda bugünün
gençlenne ıletebileceğimiz birikimlerimiz varsa, üniversitele-
re doğrudan, bizi cağırmalannı beklemeden başvurup, ister-
lerse bizden yararlanabileceklerini söyleyelim! İlerde kime
kalacağı belli olmayan özel kitaphklanmızı, vasiyetname yo-
luyla bugünden üniversitelerimize bağışlayalım; bugünden
kitaplıklanmızdan çıkarabileceklerimizi de hemen armağan
edelım! Yeni sistemin uygulanmasına ilişkin düşüncelerimiz
olursa, bunlan hiç üşenîneden ve yazılı olarak üniversiteleri-
mize iletelim! Bu girişime daha baştan kötümser bakanlara,
Eskişehir'e gidip, bu yeni seferberliği yürütme görevini üstle-
nen Anadolu Üniversitesi'ni, bozkınn ortasında yalnızca idea-
lizmin harcıyla oluşturulmuş bu dev kurumu ve onun işleyişi-
ni yerinde görmelerini tavsiye edelim!
Kısacası. ne yaparsak yapahm, bir kez olsun, çok somut
yapalım; ülkemizde egemen kılınmak istenen "köşeyi dönme"
felsefesine ve "pay kapma" savaşına karşın, bir kez. yalnız bir
kez olsun, kendimizi tüm çabalanmıza bedei biçme has-
talığından kurtaralım! Hepimiz. çabalanmızın bir bÖlümünü
olsun bağışlayalnn! Böyle bir universite seferberliği ne türlü
koşullan engel sayanlara ise, dönüp Cumhuriyet'in ilk yıllan-
nda bu ülkede neler yapılmış olduğuna bir kez daha bakma-
lannı öğütleyelim!
Evet, bir kez, yalnız bir kez olsun. eleştiri karşısında somut
çabalanmıza önceük tanıyalım ve ünlü bir şairin deyişiyle.
"düşlerimize layık ounayı" deneyelim!
NE DEDİLER?
BERNA MORAN: Prof. Macit Gökberk'in üniversitede ders-
lerine devam ettiğim için onun Türk kültürüne değerli katkılanna
tanık olmuşumdur. Macit Gökberk Türk toplumunun çağdaş
düşünceye ve değerlere çok gereksinimi olduğu bir zamanda aydı-
nlanma felsefesinin önerrdi bir temsilcisi rolünü üstlenmiştir. ölü-
mü Türk kültürü için önemb bir kayıptır.
ŞARA SAYIN: Hocamdı, aydınlanma felsefesine ışık tutan ilk
adamdı. Ama bizim açımızdan daha önemlisi öğrencikri olan biz-
lerle ilişkisiydi. Her 15 günde bir yürüyüş düzenler bu bütün gün
boyunca süren yurüyüşler edebiyat, felsefe sanat konulannda ko-
nuşurduk. Onun şahsında Alman felsefesini tanıdık. Hiçbirkonu-
yu olduğu gibi kabul etmeyip sorgulamayı öğrendik. Diyalektik
düşünmeyi öğrendik. En önemlisi bir diyalog insanıydı. Nesnel
yaklaşımı. ortak bir yerde uzlaşmayı öğretti bize. Her konuyu çok
irdelerdi. Türk aydınlanmasını ilk başlatan adamdı. Dogmalara
karşıydı. Bize her zaman "Dogmatik olmayın" derdi.
NECLA ARAT: Değerli hocam Prof. Macit Gökberk'i nasıl
anlatabilirim? Hümanizmin ve aydınlanma düşüncesinin önde
gelen savunuculanndan biri, Atatürk devrimlerinin felsefesini.
çağdaş düşüncenin ışığında genç kuşaklara aktaran aydın bir fel-
sefeci. Türkçe'nin ulusal kültür diü olarak benimsenmesine, an
bir Türk bilim ve felsefesinin yaratılmasına. araştırma özgürlüğü-
ne, akılcı, özgür. laik bir insanlık kültürüne adanmış bir yaşam
o. Bir büyük kültür devrimcisi. sevgili hocam Macit Gökberk'i yi-
tirmenin üzüntüsü içindeyim. Bu yeni ve sonsuz 'mavi yolcuğun-
da' 'güle güle' hocam, açtığmız yolda yürümeye devam edece-
ğiz. Bize aşılamaya çalıştığınız ınsanlığa ve ulusumuza olan guve-
ninizi. hep ileriye. iyiye gidilebileceğine ilişkin inanç ve iyimserliği-
nizi paylaşacağız. Ve "Türkiye'nin demokrasi denemesinde laiklik,
devTİmîere karşı çıkanların. devrimleri yıpratma çabalarının başlı-
ca hedefidir. Öğretimde birlik İlkesi zedelenmemelidir. Çağdaş uy-
garlık düzeyini aşmak istiyorsak, Atatürk devrimJerinin can da-
marı olan laikliği, savunmalıyız, savunmalısınız" ifadenizi vasiyeti-
nizsayarak koşullar ne olursa olsun yerine getirmeye çalışacağız.
ÖNAY SÖZER: Prof. Macit Gökberk'de, uzmanı olduğu Baü
felsefe tarihinden bizim kültür durumumuz için dersler çıkaran
bir düşünürü buluyoruz. Bu dersleri o çeşitli kitap ve yazılannda
dile geurmiştır. Gökberk. çok çeşitli ilgileri kendisinde taşıyan,
olgun bir kişilikti. Bu ilgiler arasında bilimi, sanatı, genel anlamda
politikayı sayabilirim. Bu ilgilerini kendisi son derece özlü bir
takım görüşleriyle dile getirmeyi. toplamayı başarrruştır. Gök-
berk'in dünya görüşü neydi? Bana bir keresinde böyle bir soruya
yanıt olarak şöyle dediğini anımsıyorum:"Ben bir dünya vatan-
dasıyım. Benim dünyaya bakışım evrensel bir bakıştır". Bütün bu
kışılıği doğrudan doğruya olan üslubuna, kısa yazılanndaki cid-
diyeti ve valınlığına yansımıştır. Gökberk toplu bir bakışa sahip
olan bırdüşünürdü. Bilimin vesanatm Türkiye'deki emeklemele-
rine, emeklemelerinin yanı sıra başanlanna felsefi bir kafanın an-
layışı ve umuduyla bakıyordu.