Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS1993PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
CariyeliktenHanımefendilige
Kodının
Güncesi
HazTrlayan: ZEYNEP AVCI
Osmanlı ahlakını
sağlam îutmaya
çalışanlar bu korkuyla
birkaçyıl daha
titreyedursunlar,
Halide Edip (Adıvar)
Hanım vediğerleri
kendiaralarında
toplanıp hem şu
erkeklere, hem de
dünyaya Türk
kadınının ne mene
işlere kadir olduğunu
gösterebümek için
sistemli, düzenli,
disiplinliçalışmalara
girişmişlerdi.
OsmanhUakadttunyeri-2-
•^p- - ^ - ıl 1911, yer yine tstanbul. Ger-
^L f çeküstü birfilmin,"anlaşılmasa
^^f daolur" diye çekilmiş bir sahne-
Wf siydisankı...Kocabirahşapko-
m nağm,(herhalde) iki yanı yeşil-
^ ^ L likli, fmutlaka) çakıl taşı döşen-
miş ginş yolundan cümle
kapısına doğru. tümüyle beyazlara bürünmüş bir
sürü kadın ağır ağır yürüyorlardı. Birçoğu uzak
semtlerden gelmışti. Çoğunun kocalan, babalan
ya da ağabeyleri. orada olduklannı bilmiyordu.
Bir..iki.. üç kadın değıl. Sayılan yüzû aşkın kadın.
Örtülü hepsı, ama beyazlarla örtûlû... Oysa so-
kaklarda kara çarşaflar, en ıyi olasılıkla gül kuru-
su yeldınneler ıçınde dolaşıyordu hemanslen.
Beyazh kadınlar konağın içine ginnce aynı oda-
ya doğru yöneldiler. Odanın kapısı açıktı.
Utanmayın! Uzatın başınızı, ıçeri bakın. Ne
görüyorsunuz'?
"Son bir nazarla baktığtm zaman. vorgunluktan
solan dudaklanm neşve-i muvaffakıyetle (başannın
sevinciyle) kızardı. Şimdi ta cephede beyaz kürsü,
beyaz iskemleler. beyaz perdeler. beyaz pencereler,
beyaz tavan ve döşemeyle, büsbütün beyaz birsalon
tertip edtiebilmiştı."
Bu bir "Beyaz Konferans"tı. Kaçıncısma
tanıklığınızı sağîadığımızı bilmıyorum. Bilinen o
kı, Fatma Nesibe Hanım'ın. izleyialeri gibı. tepe-
den tımağa beyazlara bürünüp verdiği bu konfe-
ranslardan doİcuz tane "tertip" edilmişti. Kimdi
bu Fatma Nesibe Hanım? Oldukça meçhul...
Neredeydi bu konferansm yapıldığı konak? Ta-
radığım kaynaklarda bulabilmiş değılım. Pekı ki-
mın konağıydı? P.B rumuzlu bır hanımın konak-
taki aileden v e sağlam mevkidekı binnin kıa oldu-
ğu sanıhyorsa da. konağı konferansa açan kadırun
(büyük olasılıkla annesinin) kimliği.. yine meçhul.
Bu meçhullerin yanında, bir Beyaz Konferansı,
olup bıttıkten birkaç yıl sonra da ojsa. tarihe kay-
deden "Kadmlar Dünjası" deıgıstıın yazan-yar.
YmeaynıkadınıP.B t
Gazetede kadın fotoğrafı mı çıkacak?
Beyaz Konferanslar'ın başlamasından bir yıl
kadar önce, o sıralarda kumlmuş "Osmanlı
Kadın DeraeğT'nin sekreten olan Kadriye thsan
Hanım, o güne kadar duyulmadık bir şey yaptı.
Bu yüzden de bazı çevrelerce anında lanetİendi.
O güne değın ve o günden birkaç yıl sonrasına
kadar, İslami kurallar çerçevesinde yayınlanan
tüm "mevkuteler", gazeteler, dergiler, vb., asla
kadın fotoğrafı basmazlardı. Kadriye Ihsan
Hanım ise "fotografısi"nı çektirip, basılması için
gazetelere gitmesıne ızın \eımez mi? Kimse bas-
madı ama, ortaya dehşet vericı bir mesele çıktr.
Hadı bir tanesıni susturdular! Ya bu kadınlann
sayısı artar da, gazetelerde çarşaf çarşaf kadın fo-
toğraflan çıkarsa? (Mümkün olsa da şimdıki du-
rumu görseler. kadın fotoğrafmın har vurup har-
man savurulmasına tanıkhk edebilseler...)
Osmanlı ahlakını sağlam tutmaya çalışanlar bu
korkuyla birkaç yıl daha titreyedursunlar, bir yan-
da Halide Edip (Adıvar) Hanım, öte yanda Sela-
nik'te oturan Emine Seniye Hanım, derken daha
birçoğu, kendi aralannda toplanıp hem şu erkek-
lere, hem de dünyada almış başını gıden hemcins-
lenne Türk kadınının ne mene işlere kadir olduğu-
nu gösterebilmek için sistemli, düzenli, disiplinli
çalışmalara girişmişlerdi.
P. B hanım "Kadın Dünyasr'ndaki yaasında,
evlerinden kimbilir hangi bâhaneyle çıkıp gelmiş.
heyecandan yüzleri üstlerindeki kıyafetler gibi be-
vazlaşmış kadınlar önünde Fatma Nesibe
Hanım'ın söylediğı şu sözlere yer veriyor:
" Ah! Şu zaif kollanmda kuvvet olsaydı, hilkat
(yaratılış) bana bır demır pençe, sert bır kalb ver-
seydi, yapacağım ilk iş, birçok erkeğin kafasını pa-
ralamak olacakü...Fakat ma'nen! Bunu kabul
edemeyiz hanımlar! Içinizde, saçlanmın uzunlu-
ğuna rağrnen en akılsızı ben olduğum halde..."
Beyazlar içinde olsa da alev rengi sözleri, her
konferansta toplanan en azından 25Okadına fırla-
tan Fatma Nesibe Hanım, erkek egemenliğine ıs-
yanını uzun uzun anlatmakla yetınmiyor, geleceğe
de bakıyor ve dıyor kı:
"Size metaneı tavsive ederim, hanımlar. Bugün-
kü içtimayı yapanlar, düşünülsün ki, kadmlardır.
Demek, ciddi ve sabıtbir adtm atılıyor. Bu ilk adım!.
.Şüphesiz ikincisi de anlacak ve madem kiyürünü-
yor, bunu diğerleri takip edecekıir.
Ah! Yirminci asır! Ey muhterem kadın asn!
Sen, ilk mes'ud! Seni takip edecek zamanlardan
arük eminiz..."
Şiir, edebiyat ve sohbet
Şimdı de İstanbul'un bır başka köşesinde, bir
başka konağın kapısı önünde düşleyın kendinizi.
O sıralarda pek sakındı Nişantaşı. Ve Şair Ni-
gar Hanım. bu sükuneti latif müzik sesleri, aruz
Türk kadınının yaşamından bazı tarihler
1898 Emine Senâye Hanım re arkadaslan
Selanik 'te Şevkat-i Misvan Derneğini kurdular.
1905faanbul,Kadırga 'da Ebe Mektebi ve
Doğumhanesi açıldı.
1908 11. Meşrutivet ilan edM.
1908 Kadınlar Meclis-i Mebusan 'ı/ı açıüş
görüşmelerini (kafes arkasından da olsa)
dinleme talebinde bulundular.
1908/Ağus. Müslim vegayrimüsh'm kadınlann
katıldığı ilk kadın konulu toplantı Selanik 'te
yapddı.
1908-Sisvan-t Osmaniye ımdad Cemiyeti
Fatma Atiye Hanım tarafindan kuruldu.
1908 Kadınlar için süreliyayudar hirbiri ardtna
çıkmaya haşladt: Demet, Mehasin, Kadtn
(Selanik ) , Mefharet (Selanik), vb.
1908 Selanik 'te Kırmızı-Beyaz (Jön Türklerin
renkleri) Kadın Derneğikuruldu.
1908 Selanik te Osmana Kadınları Şerkat
Cemiyet-i Hayriyesi kuruldu.
1909 Teali-i \isvan( Kadmlan Yükseltme)
Cemiyeti, Halide Edip (Adıvar) Hanım'ın
girişimleri sonucu kuruldu.
1910 Osmanlı Kadın Derneğisekreteri Kadriye
thsan basındayaytnlanmak üzerefotoğrafmın
çekilmesine izin verdi.
Dünya kadınlarının yaşamından bazı tarihler
1789 Fransız Burjuva Devrimi sonucu tnsan
Haklan Evrensel Bildirgesiyayınlandı.
1792 İlk İngitizfeministlerinden Mary Wollens-
tonecraft "Kadın Haklannın Doğrulanmast"
atbyla yayınladığı kitabında kadınhk durumu-
nun ilk belgesini olusturdu.
1792 Yeni Fransız Anayasasındaki değişikUk
"Karşıhkb nza ile boşanma'' olanağı sağlayarak
kadınlann medeni haklanndan birini verdi.
1793 Fransa 'dayeni bir kararname ile tüm kadın
kuliipleri kapatıldı.
1793 Yeni Fransız Anayasasında kadınlara oy
hakkı verilmeyisini eleştiren ve "Madem kikadı-
na giyotine gitme hakkı veriliyor, neden kürsüye
çıkma hakkı verilmiyor?" diyen Olympe de Gouge
giyotine gönderildi.
1834 İngihere'de işçi kadınlar Chartist İfçi Hare-
ketine destek verdüer ve eylemlere katddılar.
1840 Londra 'da kölelik aleyhineyapılan bir konfe-
ransa delege olarak giden Amerikah kadınlar.
kadın olduklan için toplantıya ahnmadılar.
1848 ABD'de Seneca Falb'da toplanan bir grup
Amerikah kadın, dünyanın ilk Feminist kongresini
yaptılar vebir "Bağımstzlık Bildirisi"yaymladüar.
1848 Fransa 'da "İşçi Komisyonu "na kadın delege-
ler de abndı.
Kadın haklan için mücadele eden Halide Edip Adıvar, Izmir Bornova'da konuşma yaparken.
Şair Nigar hanım acılarını ısrarla şiire döküvor Halide Edip Atatürk'le beraber...
vezninde yazılmış şiirlenn ahenkle okunuşuyla
bozmayı bilen, evinin kapısı dönemin şair ve sa-
natçılanna açık tek şair kadındı. Konağında sah
günleri öğleden sonra hanımlan. akşamları da
beyleri ağırlar, dönemin sanat, edebiyat ınsanlan
hep birlikte söyleşir, tartışır. müzik dinler, şiır
okurlardı. Bir kadının çevresinde oluşan bu canlı
ortam, o kadının ilginç kişüığinden, hüzünlü cazı-
besinden kaynaklanıyordu.
Feryadkifery adıma ımdad edecek yok,
Efsus (eyvah) kı gamdan beni azadedecek yok.
Tesir-i muhabbetle yıkılmıs güzelamma,
Vırane dili bir daha abadedecek yok.
Türk edebiyatının Batı'ya açıldığı günlerde,
mutsuz evliliğmin acılanru aruz veznıyle dile ge-
tirmekte ısrarh olan Şair Nigar Hanım. Türk
kadınlannın "ilk"leri arasına bu şiirleriyle girdı.
Macar Osman Bey'ın kıa, Abdülhak Hamit hay-
ranı. hatta "Kadınlann Abdülhak Hamit'i" diye
nitelendınlmiş, dönemin en ilginç kadınlanndan
binydı.
"Kadınlar Diinyası"
29 Mayıs 1913 yıhnda, Sultanahmet'in Binbir-
direk mevkiınde, mürettibinden, yani dızgisıni ya-
panından başyazanna kadar, cümle çalışanlan
kadın olan bir ekıp, ta 1921'e kadar sürecek bir
yayın hayatına girişti İlk kez. yalnızca kadınlann
elinde bir dergı şekilleniyordu: "Kadınlar Dün-
yası". Derginin. başında Nuriye Ulviye Hanım
vardı Aynı hanım, çok kısa bir süre önce kurulan
"Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Derneğı"-
nin (Osmanb Kadın Haklannı Koruma Derneği)
de başkanıydı.
Nunye Ulviye Hanım'ın kadın haklan için mü-
cadelesinin ortasında karşısına hayırlı bir kısmet
çıkmış olmalı... 108. sayıya kadar derginin sahibı
olarak Nunye Ulviyeçıkanismi, 109.sayida"Mev-
lan" ekini alıp uzadı, çünkü Mevlanzade Rıfat
Bey"le evlenmışti Rıfat Bey"ın Ulviye Hanım ka-
dar kadın haklan hareketine de ilgisı vardı ki,
kadın haklan savunucusu oldu, bir süre sonra da
"Erkekjer Dünyasf dergisinı çıkardı.
Kısa bir süre sonra (100 gün) haftalığa döndüler
ve o zaman olanlar oldu' Bır dergi bıçimine gıren,
dört sayfa iken 16 sayfaya yükselen haftahk dergi-
nin kapağında, basin tarihimizde ilk kez kadın fo-
toğraflan yayınlanmaya başlandı.
Demeğin etkınliklerinin sesinı duyııran dergı.
kimbilir kimlenn tüylerini diken diken eden şeylcr
yazıyordu. îlk büyük gürültü, Telefon İdaresi'ne
memure olmak üzere başvuran Bedra Osman adı-
ndaki genç hanım, "Kadındır" diye reddedilince
pktı. Küçüklü büyüklü öyle kıyametler kopardı ki
dernek ve dergi, sonunda Telefon İdaresi pes ettı.
yalnızca Bedra Hanım'ı değil, daha birkaç kadını
da birlikte ışe aldı.
Demekli hanımlar, Birinci Dünya Savaşı başla-
yınca, yayınlanna ara verişlerinin nedenini acıkla-
mak üzere Enver Paşa'ya bir telgraf çekip, "Vatan
müdafaasına iştirak etmek ve kadınlann harpte
dahi erkekler gibi ifa-i vaafeye hazır olduğunu ilan
etmek" arzulannı bildirdiler. Enver Paşa ne yanıt
verdi bilmiyorum ama ondan önce, devrin bakan-
lanndan Cemal Paşa'nın bu hanımlann iddiah bir
isteği karşısında dara düştüğünû cümle alem bih-
yor.
Kadın uçmak isterse...
Ceıjıal Paşa'nın kapısına dayanan dernek üyesi
ve dergide de yazan sayılan 10'u aşkın kadın,
"Arkadaştmız Belkıs Şcvket Hanım ille de uçağa
•bınecek!'" dıve cutturdular. - - -.- ,
Mesele, Belkıs Hanım'ın havadan îstanbul'u
seyretme hevesi değildi. Kadırun, her alanda ol-
duğu kadar göklerde de bır yen bulunması gerekti-
ğini ibret-i alem için göstermektı.
Cemal Paşa, Belkıs Hanım'ı uçurmak için elin-
den geleni yaptı ve sonunda Yeşilköy'den "Muave-
net-i Mılliye" adında ve pılot Fethi Bey'in yöneti-
mınde bir askeri uçak, Belkıs Şevket Hanım'ı aldı,
havalandı.
'llk"lerden biri de. yazarlanndan birinın ya-
şamında gizli. 1881 'de Tırhala'da doğan Azız Hay-
dar Hanım, günümüzde pek ender kadının yapa-
bıldığı bır şeyı becerrraşti. Atatürk'le aynı yıllarda
dunyaya gözünü açan, aılece Selanık'te oturmaya
başladıklannda Mustafa Kemalın kapı komşusu
olan Aziz Haydar, ailenin tek evladı olduğundan
baba adını korumak istiyordu. Karşısına hayırlı
bır kısmet çıkınca şartını söyledi: Baba adını değış-
tirmeyecekti. Evliliğıni kendi soyadıyla sürdürdü
ıse de mutlu olamadı. Boşanmasının ardından ba-
bası da ölünce. oğlunu kapıp Selanik'ten tstan-
bul'a göçtü, sonra da kendıni kadın haklan etkin-
liklenne. gertç kızlann egitımleri için çalışmalara
adadı.
Batı'ya açılmaya çalışan toplum
Şimdıki Erenköy Kız Lisesi'nın tohumlannın
atıldığı okulu. kimseden yardım istemeyıp kendi
olanaklanyla oluşturan Aziz Haydar Hanım. sa-
vaş çıktığında cephe gerisine koşup hemşırelik ya-
pan hanımlar ordusunun en çalışkan neferlerinden
de binydi.
O kadınlar ki, Tanzımat ilanından sonra, Batı'-
ya açılmaya çalışan bir toplum içinde doğmuşlardı.
Artık gazeteler çıkıyor, kıtaplar okunuyor, insan-
lar arada bır Avrupa ülkelerine gidip olan bitenleri
öğrenıyordu. Batı'nın kadınlan insanca haklara
kavuşmak için ellerinden geleni ardlanna koymaz
olmuştu. Öte yandan Osmanh'nın seçkin erkekleri
artık okumuş-yazmış, dünyadan haberdar, evi çe-
kip çevirecek kadar bilgilı, çocuklanna yalnızca
"anahk" değıl, bıraz başka şeyler de verebılecek
kadınlara "sahip" olmayı daha uygun
görüyorlardı. Şu kadınlar biraz okusalar,
eğitılseler, daha "kaliteli" eşler olsalar, böylece
toplum biraz daha batılılaşsa. Avrupa bize daha ıyi
gözle baksa, daha ivı değil miydi?
O kadınlar ki, fstanbul'un ya da Osmanh'nın
öteki önemli şehirlennin seçkin ailelerinden olduk-
lan ıçın okudular gerçekten. Güzel şeyler, yabancı
dıller. sanat, edebiyat öğrendiler.
"Batılılaşmak" için kadın eğitimine önem ver-
mek iyi bir ilaçtı, ama "'yan etkilen" vardı! Okuyup
yazan. bıraz bile olsa eğitilen kadınlar, başlannı
kaldınp bir de baktılar ki... Aaaa! İşte dünya! îyiy-
dı. hoştu...Ama niye ortabkta hep erkekler dolaşı-
yordu?
SÜRECEK
ÇALIŞANLAREV SORULARl/ SORU1VLARI YILMAZ ŞÎPAL
Yetinı Maaşını Kestirmedim
SoncBabamın ölümünden sonra, babamın Emekli
Sandtğrndan almakta olduğu maaş, biz çocuklan ve annem arasında
pay edildi. Bu maaşı aldıktan birkaç yıl sonra ben evlendim. Fakat bu
dunımu sandığa bildinnedim >e vetim maaşını kestirmedim, almaya
devam ettim. O zamanlar 30 bin lira dola\ ında olan maaş, şimdilerde 1
milyon 500 bin liravı buluyor.Soouçta, 25 milyon lira haksız kazanç
etde etmiş durumdayım. Artık bu duruma son vermek istivorum. Sonı-
larun: 1) Şu anda yalnız annem ve ben maaş alıyoruz. Böyle bir bildi-
rimde bulunursam, annemin maaşımn kesilnîesi söz konusu mudur?
2) Emekli Sandığı bu paray ı benden peşin olarak mı ister. yoksa tak-
stt uygulaması mı yapar? Herhangi bir faiz uygulaması söz konusu
mudur? Çünkü peşin ödeme yapmaya mali gücüm engeldir.
3) Bu paranın tamamı mı, yoksa normalde almanı gereken evlenme
yardımı ve annemin maaşına eklenecek olan kısım kesildikten sonra
kalan tutar mı istenecek?
YANIT: 5434 sayüı T.C Emekh Sandığı Yasası'nın 75. maddesine
göre "Kendisinden aylık bağlanacak olanlann ölümü tarihinde evli bu-
lunmayan kız çocuklanna aylık bağlanır."
Aynı yasanın 93. maddesi uyannca da. "Evlenen dul eşlerin, ana ve
kızfleerkek çocuklann (harp maluUeriyle evlenen kadınlar hariç)" al-
makta olduklan dul ve yetim avhklan kesilır.
Bö> le bir bildınmde bulunmanız, annenızın almakta olduğu aylıgı
olumîu yönde etkileyecektir Yasanın 68. maddesinde. ölerun bağ-
lanmış emekli aybğının "Dul, kan »eya koca için %50'si, aylık alan
vetimi rjolunmayanlann dul eşlerine %75'i"nın bağlanacağı belırlil-
mektedır. Anca'k. "Ölenin aylığa müstehak bir kan vey a kocası ile bir
vetimi bulunması halinde, dul kan vey a kocaya %60, yetimine %30
oranı uygulanır."
Bu bıldırimde bulunduğunuzda, annenizin almakta olduğu dul
aylıği oram %60'dan, %75'e yükselecektır.
2) Emekli Sandığı Yasası'nın 121 maddesinde "Herhangi bir ne-
denle sandık tarafindan ilgililcrt fazla \eva yersiz olarak vapılan öde-
melerin, bu hatalı işiemlerin düzeltildiği tarihten geriye doğru hesap
edilerek beş y ıllık tutarları tahsil edilir. Tahsilin ne sekilde yapüacağı
yönetmetikle düzenknir" dcnılmektedır.
Fazla ve Yersiz Olarak Yapılan ödemelerin Tahsili Hakkında Yö-
netmenbk'in 6. maddesi uyannca. yanhş bilgı \ e gerçek dışı bildirim-
de bulunup, "T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nü yanbş işlem
ve ödeme y apmav a sebebiyet verenlerin, borçlan aylık ve diğer ödeme-
lerin tamamı mahsup edilmek suretiyle tahsil edilir."
Ancak yönetmeliğın aynı maddesinde "hesaplanan borç mikta-
nnm üç ay içinde üç taksitte ödenmesi veya aylıklanndan kesilmesi
halinde faiz tahakkuk" ettirilmeyeceği vurgulanmaktadır.
Borcunuzu üç ay içinde ödemeruz durumunda borcunuza faiz ek-
lenmesi söz konusu olmayacaktır.
3) T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın evlenme ikramiyesine ilişkin 80.
maddesi uyannca: "Evlenmeleri sebebiyle dul ve vetim avhklan kesi-
len eş ve kız çocuklaria anaya bir defay a mahsus olmak üzere almakta
olduklan dul veya yetim aylıklannın iki yıllık tutarı evtenme ikramiye-
si olarak ödenir."
Emekh Sandığı Yasası'nda alacaklar ve borçlar yönünden 5 yılhk
bır zamanaşımı süresı söz konusudur.
Evlenme olayı, yasada 5 yıl olarak öngörülen zamanaşımı süresi-
nin dışındaysa. evlenme yardımının borca karşılık kesilmesi de söz
konusu olamayacaktır.
ANKARANOTLAM
MUSTAFA EKMEKÇİ
Adamlania Cüdamlar!Geçen yıl çıkan 'Nadır Nadi'yi Uğurlarken" kitabını
karıştırıyordum; Sami Karaören in yayına hazırladığı ki-
tapta benim de bir-iki yazım var. Birine "Utangaç Bir
Yazar" başlığını koymuşum. Kitaplarında, anılarında
utangaç bir kişi olduğunu belirten nice örnekler var. He-
le kalabalıkiar karşısında filan konuşmayı sevmez, sıkı-
lır. Düzenlenen imza günlerinde onu okur karşısına
çıkarmak kolay olmadı sanıyorum. Ama, okurlarla bir
arada olmayı sonradan sevdi de...
Nadir Nadi'nin yarın, ölumsüzlüğe uğurlanışının ikinci
yılı. Bir süredir, gerici kimi gazetelerde görüyorum;
Cumhuriyet'e çatıp saldırırken, Nadir Nadi'ye de, babası
Yunus Nadi'ye de yüklenmeye çalışıyor yazar müsved-
deleri. Nadir Nadi sağ olaydı; yazdıklarımıza karışmazdı
ama:
- Beni kanştırmayın, değmez bunlara yanıtlar verme-
ye.'derdi.
Nadır Nadi, "Perde Aralığından" kitabında, yer yer
babası Yunus Nadi'den söz eder. Babasının savaşımla-
rını anlatırken bir yerde şöyle der
"...Gericilerin, çekemeyenlehn, kıskanç yaradılışlı
küçük adamların babama karşı düşmanlığı da meşhur
Matosyan hikayesi ile işte o zamandan başlar. Kendimi
bildim bileli o zaten savaş halinde yaşayan bir adamdı.
Çeşitli vesilelerle tekrarlanan saldınlar, benim meşhur
'Alman realitesi' yazıma kadar sürmüştür. Özel çıkan
için politika yapmak, kanşık bırtakım ticaret işlerine gi-
rişmek, meşru olmayan yollardan zengin olmak, daha
bilmem ne gibisuçları ona yüklemeyekalkışanlarsıksık
görulmüştvr. Sabam, mesleğinde başan kazandıkça
saldınlar artar, rejimin ileri gelenlerine sataşamayan-
lar, devrimleri kalemiyle savunan Yunus Nadi'yi zarar-
sız bir hedef bildiklerinden, hınçlannı en çok ondan
çıkarmaya bakarlardı. Söylentilere göre, memleketin en
zengin adamıydı babam. Taksim'deki Cumhuriyet
Apartmanı -adı üstünde- onundu. Maçka Palas onundu,
Kartal Yunus Çimento Fabrikası -yine adı üstünde-
onundu. Daha ne fabrıkalan, ne değirmenleri, neleri
vardı!
Başarılı bir gazeteci olduğu için ıyikazanır, kazandığı-
nın büyük ktsmını da yine gazetesine harcardı. 1943 yı-
lında, dünya gözü ile bir daha görmemek uzere yurttan
ayrılırken, Cumhuriyet tesisleri bir yana, Nişantaşı'nda
eşi adına yaptırdığı bir apartmanla vaktiyie Ankara da
satın aldığı birkaç yüz metrekarelik bir arsadan başka
birmülküyoktu..."
Gericilerin yapılan araştırmaya değil, inanmaya da-
yalı olduğundan, duyduklarına inanıp, bunları da doğru
sanarak kaleme sarıhrlar. Yunus Çimento Fabrikası'nm
Yunus Nadi'nin olduğuna ilişkin söylentileri ben de du*
yardım. Söyleyenler, sözde "mılliyetçi", duzmece
"Müslüman" olduklarından bunların bir dedikodu olabi-
lecegini düşünür, kuşkuyla karşılardım. Zamanla her
şeyin ıcığını cıcığını öğrendım. Bir gün, eşim, bir de bir
bayan arkadaşımla Nadir Nadi'nin Yeniköy'deki evine
gitmiştik. Bahçe içinde güzel bir ev; Nadir Nadi koltukta
oturuyor, deniz kıyısında bir ev beni büyülemiş gibi, so-
ruyorum:
* - Buradan denize giriyor musunuz? Çevrenizde kim-
ler var?
Nadir Bey:
- Giriyorum! diyor. Oysa, oradan denize girilemeyece-
ğini benim de anlamam gerekir değil mi? Berin Nadi bir
arâ:
- Durun, dedi, ben önce şu evin namusunu bir kurtara-
yım! Bana döndü: "Ekmekçi, biliyor musun? Nazım'/n
karısı Münevver yurtdışına buradan kaçmış!"
- Yaaa!
- Yaaa, işte böyle! (ötekilere döndü) Haydi şimdi ko-
nuşmaya devam edebiliriz!
Bir ay filan önceydi sanıyorum; birkaç günlüğüne is-
tanbul'a gittiğimde, yönetimden, yazıişlerinden kalaba-
lık bir grup Berin Nadi'ye, Yeniköy'deki eve gittik. Şaka-
lar, konuşmalar gırla gidiyor. Berin Nadi takılıyordu:
- Ekmekçi sen susuyorsun, kafanda yazı mı tasarlıyor-
sun? Domuz eti yok kardeşim!
Berin Nadi, takılmadan edemezdi. Kirazla rakıyı yu-
dumlarken, Nadir Nadi'yi arar gibiydi gözlerim. Yarın
onun ölümünün ikinci yılı işte. O utangaç yazarın. gerici-
ler karşısında, din sömürücüleri karşısında ödün ver-
mez savaşımını seyrediyorum. Dilde özleşmenin, Köy
Enstitüleri'nin, Atatürk devrimlerinin, tümüyle demokra-
sinin yilmaz bir savunucusu, kavgacısı Nadir Nadi, bizim
ustamız. Cumhuriyet'te "domuz eti" ile ilgili yazılarımı
nasıl dadesteklerdi; "Arada biryaz!"derdi.
Nadir Nadi'yi okuyorum, babasını anlatıyor:
"...Ölümünden birkaç yıl öncesine gelinceye dek ba-
bam hayat dolu, dinamik, iyimser yaradılışlı bir adamdı.
Fikir savaşlarını yadırgamaz, tersine, inandığı davalar
uğruna kıyasıya savaşmaktan zevk alırdı. Ailesine. yur-
duna, arkadaşlarına, mesleğine derin bir sevgiyle bağlı
idi. Gazeteciliğe erken başlamış ve istibdat yönetimini
devirmeye gayret edenler safına tereddütsüz katılmış-
tı... Yanında çalıştırıp yetişmelerine gayret ettiği gençle-
ri öz çocuklanndan ayırt etmezdi. Bu kadar sevgiyi
yüreğinin neresine sığdırıyor diye arada bir hayrete
düştüğüm olurdu. Gericilere, sahte milliyetçilere, birde
fikir döneklerine tahammül edemezdi. ilerı hamleleri
desteklemekten korkanlar hakkında:
- Bunlar adam değil, cüdam! derdi."
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Ağaçtan yapılan kulp- ..
lu su kabı... Bir soru sözü.
2/ Şarkı, türkü... Belli bir 2
taşınır malın kullanılma- »
sının, geri verilmek koşu-
luyla bedelsiz olarak bir 4
kimseye bırakılması. 3/ c
Bir geminin alabıldiği
yük miktan... Fiyaka, ca- 6
ka. 4/ Çöllerde ya da de- -,
•niz kıyılannda rüzgârla-
nn yığdığı kum tepesi. 5/ 8
Anlama yeteneği... De- g
mir çubuk. 6/ "Gurbet
ilde — habenm duyarsan 'Başının
çaresini bul kara gözlüm" (Kara-
caoğlan)... Marangozlukta tahta
üzerine boydan boya açılan kanal.
7/ Tabanı tahtadan yapılmış deri
ayakkabı... Şaşma belirten bır söz.
8/ Put... Zaman. çağ. 9/ Vilayet...
Saçma sapan söz.
YUKARIDAN AŞAĞI\'A:
1/ Kadın süs eşyası olarak kullanı-
lan denız salyangozu kabuğu. Bir
nota. 2/ Fasıla... Yasal. 3/ Bir mo-
torda ya da silindir-pıston bağlantısında sudınnazlığj sağlayan
metal parça. 4/ Alından geçerek başın çevresine çember gibi
bağlanan bağ... Havvaiı'de karşılama ya da uğurlama anısı ola-
rak verilen çiçekten yapılmış kolye. 5/ Doğu Anadolu'da bir
ırmak... Müzikte, bir tam seslik arabğin bir kesimini oluşturan
çok küçük arahk. 6/ Bir bağlaç... Türk tuluat tiyatrosunda baş
komik görevindcki uşak tiplemesi. 7/ Yakup Kadri Karaosma-
noğlu'nun tanınmış bir romanı... Adın durum eklerinden biri.
8/ Bir çeşit küçük salkımlı üzüm. 9/ Anadolu'da kurulmuş eski
uygarlık... Önem ya da değer bakımından gitgide yükselen ba-
samaklann her biri.