Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET2 24TEMMU21993 CUMARTESİ
Köprü, otobüs, turistikteknelere rağmen inatla hizmet vermeyi sürdürüyorlar
Ayvalık'ınyandançarksızvapurlanGÜNEŞGÜRSON
AYVAUK - Adı; Uçanm...3O,
belki de 40 yaşında... Boyu posu ye-
rinde... Hem de 1.80'e 3.60 metre...
Hın desen; saatte 9-10 mil... Kapa-
siteyc geünce, o da 60-70 kişi... Bir
pusula, bir barometre, havalı bir de
korna... Eh bir de nazar boncuğu...
Kaptanı da esash... Daha ne ister,
yolcudan başka; Ayvalık - Cunda
Adası arasında her gûn mekik do-
kuyan ada vapurlan?...
Emektar motorlar
Rakipleri "köprü. otobüs ve tu-
ristik tekne"lere rağrnen, 40 yılhk
emektar motorlar, inatla Cunda
halkına hizmet vermeyi sürdürüyor-
lar. Gerçi 15'inden 5'i kalmış Ayva-
lık'ta. Biri tzmir'e gelin gitmiş, beşi
Kuşadası'na, biri de Fransız Tatil
Köyü'ne. Ama olsun, önemli değil.
Daha 40-50 yıl ömrü var teknelerin,
ne de olsa, yerli mah. "Yandan
çarkh" olmasa da, hepsinin kapı gi-
bi tapusu var.
"Antika"lığa merdiven dayamış
teknelerin emektar kaptanlanndan
biri, Fadıl Ulutepe. 15'inde denize
düştüğünde, bu işe bulaşan Ulute-
pe, o gün bugün Ayvabk-Cunda
arasmda, günde 10 "posta" yapı-
yor. 32 sene, dile kolay. Girit göç-
meni olan Fadıl Ulutepe, kaptan
köşkünde gülümseyerek karşıhyor
hergün yolculannı.
Biraz Rumca, biraz da tarzan-
cayla, turistlerle anlaşıyor. Aynhk
saati gelince karadan; teknesinin ha-
lattan kepçesini söktüğü gibi, çevik-
çe atlıyor tekneye. Kunıluyor dü-
men başına. Fadıl kaptanın koşkü
de esash hani. Kaptanın pusûta, ba-
rometre, vitesten oluşan 3 metreka-
relik dünyasını, bir nazar boncuğu
süslüyor. Radyo ye telsiz de, en iyi
arkadaşlan, tabii ki yolculardan
sonra. Kimi zamanlar da marülar
ve yunus bahklan.
Cünendi adlı teknenin 32 yılhk
yoldaşı Fadıl kaptan. "Denize düş-
tüğumüzde başka ış olmadığı için,
bu işe bulaştık" derken, mesleğine
olan sevgisi gözlerinden okunuyor.
Evladı gibi seviyor
Teknesini "evladı" gjbi seven ve
gözeten Fadıl kaptan, "deniz suyu,
makinalan çabuk yediği"için aracın
kışın tersanede bakımdan geçtiğini
AdıUçanm..
Boyuposuyerinde.
Hem de 1.80'e 3.60
metre. Hızhda.
Saatte 9-10
miL.Kapasiteye
gelince, 60-70 kişi.
söylüyor. Zabit Yeterlilik Belgesi'ni
gururla taşıyan Fadıl kaptan, 8
ocak 1948 tarihinde ahnmış "tapu-
su" olan motora gözü gibi bakıyor.
Günendinın sahibi AJi Günendi
de, Almanya dönüşünde 1988 yıhn-
da bu işe başlamış. Motorun önce
yansına ortak olan Günendi, sonra
diğer yansını da almış.
Adam başı 5 bin lirayla, yeni tu-
ristik teknelerle yanşmak ve beledi-
ye otobüsüyle rekabet etmekten yı-
lmayan Günendi, kışın zeytincihk
ve babkçılıkla uğraştıklanru söylü-
yor. Bir zamanlar Midilb'ye scfere
çikan. kışlan da yolcu taşıyan ada
vapurlanndan bir diğeri de, Ucanm.
Hatta çalışan 5 motorun en büyügü
olma özelh'ğini de taşıyan motorun
sahibi ve kaptanı Ahmet Antekin,
27 yıbnı bu işe vermiş.
Emekli olmaya da hiç niyeti yok.
Antekin, artık "sezondan sezona"
çalışan teknelerde çıraklıkla hayata
aülmış. Kendi deyişiyle "önce
mıço, sonra gemıcı, sonra usta ge-
mici, sonra kaptan" olan Ali Ante-
kin, turizmin bu sene "zayıf'hğı-
ndanyakınıyor.
"Cim-Bom"lu olduğu Kaptan
Köşkü'nden belli. Antekin,"Biz bu ÜnlÜ İSİmkr
işten mesulüz. Bir kaptan bir
tekneye mesul demektir. Eskiden
Ayvalık, Alibey'e (Cunda)
bağlanmamıştı. Şimdi her tarafta ev
oldu. Ada Ayvalik'la birleşti.
leti alıyorsun. Ya çıkarsa diye. Biz
de aynı bunun üzerinden gjdiyoruz.
Ha bugün olmaz da, yann olursa"
diye konuşuyor.
Ttırizm çok zayıf
Bu sene turizm çok zayıf. Geçen
senelerde tekne doluyordu. Sezonda
150 gidiş yapıyorduk. 2 kişiyle de gi-
diyoruz, 20 kişiyle de. En güzel pos-
ta, bir haftadan beri bu. 20 gündür
boş gıdip gehyoruz. İş olmazsa da
tekneyi satmayız. Milh Piyango bi-
Ayvalık - Cunda arasında her gün
yolcu taşıyan Yaman, Uçan, Uça-
nm. Neptüne ve Günendi adlı "yan-
dan çarksız"lann mazisinde ünlü
isimler de yer alıyor. Gönül Yazar
ve Fatma Girik'in rol aldıklan fılm-
lerde emektarlanrun "dekor", ken-
dilerinin de "figüran" olarak rol
aldıklannı gülümseyerek anımsıyor
kaptanlar.
Ada yeüyle renk yumağma dönen
bir rüzgar gülü eşliğinde serinlemek
isterseniz, Ayvalık ya da Cunda is-
kelelerine uğrayabiürsiniz.
Nufusu 6 yüda ikiye katlanarak 13 milyona ulaşan Kahire'ye göç hala sürüyor
Mısırlılar, Türk kadınlanna hayranÜLKÜ DEMİRTEPE
Göç, Kahire'yı sel gibi basıyor
Nüfus, altı yılda tam ikıye katlana-
rak on üç milyon olmuş. Kırsal
alandaki yoksulluğa karşıhk bin yıl-
hk Kahire modern bir kent. Zengjn
gözüküyor. Devlet sanki tüm ola-
naklannı buraya akıtmış. Kahire'-
nin yeni tapınaklan artık gökdelen-
ler. Dünyanın büyük metropoUerin-
de olduğu gibi yollar alttan üstten
birbirini kesmeden geçiyor. Buna
karşıbk Kahire caddelenndeki ha-
yaün hiç de modern olduğu söylene-
mez. Bu kadar gürültü dünyanın
hiçbir yerinde olamaz denilse abar-
tılmış olmaz herhalde. Gürültüyü
yaratanlar, motorlu taşıtlar. Bu ka-
dar çok klakson sesıne insan inana-
mıyor. Sürücüler, yayayı daha
uzaktan görünce klaksona asıhyor-
lar.
Lstanbulbile
Kâhire'nin yanında
sessizkalır.
Gürültüyü
yaratanlarmotorlu
taşıtlar. Bukadar
çok klakson sesine
insan inanamıyor.
Sürücüler, yayayı
daha uzaktan
görünce klaksona
asılıyorlar.
Dev Tahrir Meydanı'nda karşı-
dan karşıya geçmeye çabşıyordum.
Ama bunu başarabilmek ne müm-
kün! Yayalar yolun ortalannda,
arabalar yeşil ışık falan dinlemeden
aralıksız kornaya basarak gecip du-
ruyorlardı. Arada bir de keskin bir
fren sesi duyuluyordu. lstanbul bile
Kâhire'nin yanında sesşiz kahrdı.
Şerifî böyle tanıdraı. "Bir yabancı-
nın burada cadde gecmesi zordur.
Ben de geçiyordum karşıya, gelin
benimle" dedi. Sonra da Kahire
Müzesi'nin karşıandaki papirüs
dükkânınaçayiçmeyedavetetti.
Türk ohnak övünç kaynağı
Şerif, otuz beş yaşlannda, genele
göre iyi giyirnliydi. Mısırhdan çok.
esmer bir Türke benziyordu. Ger-
çekten de babaannesi Türkmuş.
Bunu gururlanarak anlattı. Mısır'-
da soyunda bir Türk olmak genel-
likle bir övünç vesilesi. Türkleri bir
üst suuf olarakgörüyorlar. Türk ka-
dınlannm ve IstanbuTun güzelbğı
bir efsane Mısır'da. Türk kadınlan-
na her yerde evlenme teklifleri geli-
yordu.
Şerif, hoş bir konukseverlikloKa-
hire'yi gezdirmeyi tekhTetti. Araba-
sını dükkânının önündenalırken po-
Piramitler ve develer Kâhire'nin yabancüan çeken iki sângesi. (Fotoğraf: Ülkû Demirtepe)
lise para verdi. "Buntarla ahbaba"
diye açıkladı. "Arabayı buraya koy-
mak yasak, ama o bana bir şey de-
mez." Pohsle halk ahbap-ça\Tiş iliş-
kileri içindeydiler. Polisler, Kahire
Müzesi'nde de açıkça bahşiş ahyor-
lardı. "Size mumyalan göstereyim"
benzeri bir şeyler tekb'f edip sonra
da bahşiş bekliyorlardı. Müzenin
ana kapısından çıkarken görmûş-
tüm, polisin avucu para doluydu
"Kımıızı tşıklarda neden durmu-
yorsunuzT" diye sordum Şerif e.
Acaba burada kırmızı ışıkta durma
âdeti yok muydu? önce cevap ver-
medi nedense. Soru birkaç kez tek-
rarlanınca. "Şimdi bayram da onun
için durmuyonnn. Nasil olsa kalaba-
hk değiL Bunüarda birbirimizi tanı-
nz hep" diye kaçamak bir cevapla
geçiştirdi soruyu.
Şeriat yanlısı aşın dinciler, bu top-
lumsal yozlaşmayı da ileri sürüyor-
lar bildirilerinde: "Ülke politik, sos-
yal ve ahlaki bir girdaba sürûkkni-
yor. Yönetki sınıf rûş>et yiyor, top-
hmı cöküyor. Röşvete soo veriMr,
tslam hukoku gereğince faiz ortadan
kalkarsa ekonomi kendisine yetecek-
tir."
Islamı eğilimin taraftarlan ülke
çapında "çözum tslamdddır" propa-
gandası yapıyorlar. Taraftarlannın
birçoğu mesleği olan insanlar: öğ-
retmenler, öğrenciler, doktorlar,
avukatlar...
Sistem değişân
Komiş El Nil'de rastladığımız iki
lise öğrencisi de şeriatın ve Müslü-
man Kardeşler'in ateşli birer savu-
nucusuydular. Sistemin değjşmesini
istiyorlardı. îslam hukukuna göre
hırsızhk yapanm eli kesilirse, bir da-
ha bu suç kolay kolay işlenemezdi.
Buna karşıbk ılımb ve dürüst bir
lider olarak lanınan Cumhurbaşka-
nı Hüsnfi Mfibarek, halk arasında
seviliyor. Cumhurbaşkanı olduğun-
dan beri önemli çabalanndan biri de
din adamlannı yatıştırmaya yöne-
ük.
Mısır hukuk sisteminde din tü-
müyle sistemin dışında değil. Ana-
yasa "DevJetin dini tslamdır" der-
ken, biçimsel olarak devleün laik ol-
madığını ifade ediyor. Medeni hu-
kuk alanında tam bir Batıblaşma
söz konusu değil. Medeni Kanun
sadece Borçlar ve Eşya Hukuku ala-
mnı kapsıyor. Aile Hukuku, temel-
de lslami. Bir erkek ilk kansının
yazıb izniyle dört kadına kadar evle-
nebiliyor. Hıristiyan ve Yahudiler
de bu alanlarda kendi dini kurallan-
na tabiler. Bunu bir Mısulı erkeğe
söylediğinizde umutsuzlukla başını
safiıyor. "Hangi panıyla?" diye so-
ruyor. "Burada yoksuUuk ve koout
sdunbsı yûzûnden hiç yuva kurama-
yan o kadar çok insan var ki!"
Konut sıkınüsı
Kahire'de konut sıkıntısı had saf-
hada. 13.5 milyonluk metropoldeki
kilometre kareye düşen nühıs yo-
ğunluğu 27 bin kişi. Yanm milyon
evsiz.
Kırsal alandakiler durmaksızın
kente taşınıyorlar. Yer bulan, akra-
basını da çağınyor, tıpkı İstanbıü'-
daki gibi. Sorulduğunda, hiç kimse
Kahire'de yaşamaktan memnun ol-
duğunu söylemiyor. "Ah, keşke kar-
nmuz köyümüzde doyabilseydi de
orada jaşasaydık" diyorlar hep bir
agızdan. Istanbul'dakişikâyetler bu-
rada da geçerb.
Aile planlaması
Hükümet çok yönlü bir aile plan-
laması kampanyası başlatmış. An-
cak kampanyanın ne kadar başanb
olacağı belb değil. Mısır'ın yetişkin
nüfusunun cehalet oranı, erkeklerde
yüzde 37, kadınlarda yüzde 66. Bu
oranlar ve din faktörü, kampanya-
nın başanb olacağı umudunu azaltı-
yor. Nitekim kırsal yörelerde do-
ğum kontrol haplannı muska yapıp
boynuna asanlar varmış.
Dibi delik ekonomisine karşın
Kahire, Afrika'nın kraüçesi. Arap
dünyasının ve Afrika'nın en büyük
kenti. Kişj başına düşen geür Mısır'-
da 630 dolar. BM'nin "1993 İnsan-
ca Geüşme Raporu"nda 173 ülke
içinde 124. sırada.
Keyifli insanlar
Bu kadar soruna karşın Mısır in-
sanının keyifli tabiau şaşırtıa. Gece-
nin geç saatleriydi. Korniş El Nil"de
iğne atsan yere düşmüyordu. Kaldı-
nmda eğleniyordu Kahıreliler:
gnıplaşmış şarkı söyleyip oynayan-
lar, bank olmadığmdan bir seyyar
çaycıdan aldıklan çayı ayakta yu-
dumlayanlar. Nil'e sarkıtüklan
uzun oltalanna babk takılmasını sa-
bırla bekleyenler... Yolun karşısın-
daki lüks apartmanlarda yaşayanla-
nn, beş yıldızb otellerin konuklanru
çatlatırcasına attıklan neşeli kahka-
halar, tef sesine kanşan şarkılar,
Nil'in karanlık sulannda yankılanı-
yordu. Adını anımsayamadığım bir
yazann, "Nasıl da garip bir şehir,
görkem ve sefalet, sevinç ve gözyaşı,
ber yerdekinden fazla keyfilik..." an-
latımı sanki Kahire içindi.
Yazhk sinemalan önceseyircisonraçerezdlerterketti
ÜMİTOTAN
İZMİR - Yaz akşamlannm en
önemli etkinliği unutuldu. Yazhk si-
nemalar birer birer yok oldular.
Kimi apartmanlann alünda kaldı,
kimi seyircisiz...
Bir kesekagıdı doluşu çerez, pat-
lamış mısır. Sonra "iki film birden"
Ferah, Şenocak, Gözümoglu yazhk
sinemalanna koşturmaca. Bahann
ilk günlerinde boyanan tahta san-
dalyeter, özene bezene badana yapı-
lan "taş perde..." Hepsi çok uzak-
larda kaldılar. Artık kentlerde
sinemasız geciyor yazlar. İzmir'de
1980 yıbnda tam 144 açık hava sine-
ması varmış. Şimdilerde geriye ka-
lan yalnızca 14. Onlann da çoğu,
baa akşamlar seyircisizlikten kapa-
h.
Şimdiki adıyla Göztepe sineması
uzun kış aylannda araba parkı ol-
maktan kurtutananın "keyfıni" yaşı-
yor. Sahipleri her yıl zarar edip yine
deniyor. Sonra sahipler değişiyor,
ama sonuç değişmiyor. Yazbk sine-
malann araba parkı olduğundan
söz ettiğimizde sinema yazan, Do-
kuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanat-
lar Fakültesi ögretim üyesi Doç. Dr.
Oğuz Makal, Türkiye'ye arabayla
birlikte kültürünün -ne yazık ki- ge-
lemediğini belirtip sürdürüyor:
"Bilirsiniz Amerika'da 50'li yıl-
lardan bugüne kadar gelen bir abş-
kanbk var. Arabayla gidılebılen
sinemalar. Gidiyorsunuz aracımzı
Y.az akşamlannın en önemli etkinliği
unutuldu. Yazhk sinemalar birer birer
yok oldular. Çoğuapartmanlann
altında kaldı.
park ediyorsunuz. Karşıruzda koca-
man bir perde. Filmi izliyorsunuz.
Yiyeceğinizi ısmarbyorsunuz. Hoş
bir-kaç saat geciriyorsunuz. Bizde
böyle olmadı. Bakın insanlar lüks
arabalanyla pastanelerin, kafetar-
yalann önünde tıkbm ükbm. Yiyor-
lar, içiyorlar hiçbir etkinlik yok. Ne
yazık ki sinemayı unuttuk."
Yabuz yazbk sinemalar mı? Kış-
bklar da aynı durumda. 15 yılda 25
sinema salonu kapanmış tzmir'de.
Bazılan spor salonu, bazılan mini
futbol sahası oknuş. Oğuz Makal,
sınemanın 7. sanat olduğunu anım-
satıp sinema salonlannın müze gibi
korunmasını istiyor. Televizyonun
etkisini de yadsımıyor
'Televizyon insanlan içeriye hap-
setti. Onca hareketlibğin olduğu bir
odada fıhn seyretmek mümkün mü?
Film sinemada seyredibr, ama gide-
rek sinemalanmız yok oluyor. Bir
kentteki sanat merkezlerini İcaldınr-
sanız geriye çöl kahr. Büyük sinema
salonlan büyük finansman gerekti-
riyor. Bunun yerine küçük 80-100
kişilik cep sinemalan yapılabilir.
Açık hava sinemalanna duyulan öz-
lem de trafiğe kapaübnış küçük
meydanlarda belediyeler öncülü-
ğünde beürb saatlerde fıbnler oyna-
tılarak giderilebibr. Jnsanlar dinle-
nirken fıbn de izleyebilirler."
Konak Beledıyesi'nin bu yönde
çabşmalan olduğu, Sevgj Yolu gibi
küçük, ama hoş mekanlarda bazı
akşamlar film oynatarak kaybolan
yazbk sinemalan insanlara anımsat-
ma çabşmalan yapıldığı belirtibyor.
_ Yazbk sinemalar "nostalji" oldu.
Önce seyirciler. ardından çerezciler,
mıarcılar terk etti. Ekmek araa köf-
teyi aüşünrken izlenilen fıbnlerin
keyfı şimdilerde sanki masal. Bu yıl
da sinemasız geçiyor yaz. Büyükler
televizyonlannın başında 16 kanal-
da "bölük-pörçük" film izlerken si-
nemalı yaz akşamlannın keyfıni
anlatıyoriar. Çocuklar bilmediklen,
görmedikleri, alışık. tanışık olma-
dıklan şeyleri dinlemiyorlar bıle...
Anne
sütünde
ağrı
kesici var
Tıp dünyasında insamn
gebşimiyle ilgıli evrim kuralı
giderek yaygınlaşıyor. Anne
veçocuk arasındaki
biyokimy asal etkileşim
incelendığinde fızyolojik
olaylann ardında bir gerekçe
olduğu kuramı kesinlik
kazanıyor.
ABD'deCalifornia
Üniversitesi Biyokimya ve
Moleküler Biyoloji Bölümü
doktorlanndan Dr. Margie
Profet gebştırdıği kuram
cerçevesınde hamile
kadınlarda sabahlan görülen
mide bulantılannın bir
savunma mekanizması
olduğunu ileri sürüyor.
Cenin toksine duyarh
Gebşmekte olan cenin ilk
aylannda sebzeve
baharatlardakı bazı toksinlere
duyarbdır. Dr. Profet ceninde
ciddı gebşım bozukluklanna
yol açabılecek toksik
maddeleri annenin yemesine
engel obnak için bulanüıun
ortayaçıkuğına inanıyor.
Hamileliğın ileri safhalannda
ceninde gelişim bozukluğu
tehbkesi ortadan kalkmca
bulantının da gectiğine dikkat
çekı>or
Bebek ana karnında geliştikçe
annenin iştahının artması da
aynı mekanizmanın
çabşmasına bağlanıyor. Profet
geleşim teorisi çerçevesinde tüm
fızyolojik olgulann bir nedeni
olduğunu bebrtiyor.
Doğumdan sonra da biyolojik
çebşkilerin devam ettiğini
açıklayan Dr. Profet, "Anne
sütünde bulunan
benzodiyazepin kimyasal bir
ağn kesici.
Valium da herkesin bildiği bir
yaüşüncı. Sütte bulunan bu
iki madde anneye
kolaybksağbyor."diyor.
Prostatkanserini
'radyoaktif
tohum'la tedavi
\U:i)IG\l
70'byıllardaçoksık
başvurulan, prostat
kanserinin ilk aşamalannda
minik radyoaktif tohumlann
aşılanması yolu ile tedaviye
yeniden dönülüyor. Bir grup
bilim adamı "radyoaktif
tohum ekimi" konusunda
umut verici yem bulgular
sunuyor. Seattle Üroloji
Merkezi'nden Dr. Haakon
Radge, radyoaktif tohumla
başan oranının çok yüksek
olduğunu, amebyat ya da
ışırunyol acabileceği cinsel
güçsüzlük türü yan etkilerin
de bu yöntemle ortadan
kalkacağmı ileri sürüyor.
Söz konusu yöntem, ışmla
tedavinin yüzde 50, ameh'yaün
yüzde 75 başanb sonucuna
kıyasla yüzde 90'ın üzerinde
bir başan sağlıyor.
Bir grup uzman, daha önceki
uygulamalarda urlann
tohumlarla bir süre etkisiz
duruma geldiğini, sonra
yeniden ortaya çıktığını
belirterek bu yönteme henüz
pek sıcak yaklaşmıyor.
Hastalann cinsel güçlerini
yitirmeyıp, yine de kanserti
olmayı sürdürmelen bir
kazanç sayılrnıyor. Bu grubun
yöntemle ilgiü îcesin bir görüşe
varmalan yedi-sekiz yıl sonra
gerçekleşebilir.