Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 EKİM1993 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
AKBANK 3.ULUSLARARASI CAZ FESTİVALİ:
UygarhkmüziğiAfrikaritmirıeulaşamaz
FETHİOKYAR
Randolph Ednard Weston 1926 yılında Nevv
York'ta doğdu. Zamanını piyanonun başında
pratik yapmak yerine sokaklarda oynayarak ge-
çirdiğı akşamlarda, babasının uzun tahta cet-
velinin avuçlannın içinde şakiadığı günleri ba-
zen hala hatırbyor. Babası. Frank Weston, Mar-
cus Garvey'in yaalanyla olduğu kadar, Calypso
ve Jazz'la da ilgibydi.
1940'b yıllarda babasının Brooklyn'de işlettiği
lokantanın müşterileri arasında bulunan Duke
EIlington,'Thelonious Monk ve Max Roadı gibi
cazın devleri sayesinde bu müzikle tanışü. Lo-
kantada dönen sohbetler ve de özellikle ba-
basının Afrika üzerine yapüğı olurnlu telkinler
VVeston'ın daha sonraki ydlardaki müzıkal ya-
şamını önemli ölçüde etkileyecekti. önceleri
rhvthm-blues topluluklannda, daha sonra New
Yorklu Bebop'cılar Kenny Dorham ve Cetil
Payne'le calıştı.
IKasırgaya tutulmuşcasına
titreyen dev piyanolar
195O"h yıllarda, genç yaşına rağmen çok yete-
nekli ve özgûn birpiyanist olduğunu göstermeye
başlayan VVeston'ın bestelennde, cazda yaygın
olan 4 '4ritmiyerine daha çok Afrika müziğinde
yaygın olan 3/8 ve 6/8'lik ritmlere rastlanıyordu.
1960 yılında büyük bir orkestrayla "Uhunı Afri-
ka" adh önemfi bir plak çalışması yapü. 1%1
yılında Amerikan hükümetinin desteğiyle 14 ül-
keyi kapsayan bir Afrika turnesine çıktı ve Afri-
kah müziğiyle arasındaki sihirli bağ, ilk durak
olan Lagos'ta başladı.
Turnenin ardından aldığı davet üzerine tekrar
Fas'a gelen Weston, Fas'ın geleneksel Gnawa
müzisyenleriyle yapüğı çahşmalarla, müziğini,
6/8'lik ritmin çok zengin varyasyonlanyla ta-
nıştırdı. Yûzyılîar önce Alt Sahra Afrikası'ndan
gelmış Sufı Müslümanlan olan Gnawalılar, rit-
mı müziğe hayat veren bir atardamar olarak
kullanıyorlardı. İkinci Afrika gezisınde duyduk-
lanndan son derece etkılenen Weston. Fas'ın en
büyük şehirlerinden biri olan Tanngier'e yerleş-
meye karar verdi ve 1967 yılında bu ülkeye gele-
rek Fas'ta yaşadığı yıllar boyunca Gnawa ve di-
ğer Afnka müziklerinin zengin mırasını tanı-
tmaya yönehk birçok uluslararası müzik fesüva-
li düzenledi. 1973te bir süre için tekrar Ame-
rikaya döndü. Fas'a yerleştigi ilk günlerden
ben, müziğinin ritmik ve tonal yapısını Afrika
ezgıleriyle sûsleyen Weston, buna rağmen cazın
Randy VV'eston ve African Rhyhms'ın konseri, bugün saat 21.30'da Cemal Reşit Rey Konser Saionu'nda.
köklerinden hiçbir zaman kopmayarak Elling-
ton ve Monk gıbi kendını çok derinden etkileyen
ustalann izinde müziğini geliştırdi. Solo, duo ve
daha büyiik topluluklarla yaptığj çabşmalan
Avrupa. Japonya ve Amerika'da sürdürdü.
Randy VVeston, daima gururla giydiği renkli
ve parlak geleneksel seremoni cüppeleriyle sah-
nede yer aldığında, 1.95 boyundaki dev cüssesı
ve uzun kollanyla piyanoyu adeta sarmalar. Af-
rika" nın köklerindCn gelen vurmalı çalgılar tek-
nıği. sanatçının piyanoyu çalış stilindeki en be-
lirgin unsurlardan biridir Konserler boyunca
zaman zaman bir kasırgaya tutulmuşcasına tit-
reyen dev piyanolar, bir an sonra kuş
cıvıltılannın narin ütreşimlerine dönü-
şürler.
Son birkaç yıl içinde Fransız. Ame-
rikan ve İspanyol televizyonlannca
yapılan 3 ayn belgesel, 1989 yılında
yapılan; Ellington, Monk ve kendi
bestelerinden oluşan üç CD'b'k bir
başyapıt, Polygram şirketi tarafından
son günlerde çıkanlan ve içinde Dizzy
Gillespieve Pharoah Sanders gibi dev-
lerin de bulunduğu 2 CD'lik bir çalış-
ma, Fas-Amerika-Avrupa-Japonya
rotası .ûzerinde soluk aldırmayan bir
turne programı Randy Weston'ı gü-
nümüzün en saygıdeğer ve aranılan
müzisyenlerinden biri yapmaktadır.
I.Bonkörlûğü, davullan ve
IritmiyleAfrika müziği
Türkiye'ye uzun yıllardır birlikte ça-
lışmalar yapüğı saksofoncu Talib Kib-
we, bas ustası Alex Blake ve vurmab
çalgılarda Neil Clarkeın yanında, Ab-
deUah El Gourd, Mostafa QubeUa ve
Abdeli Qubella adlı üç tane Faslı Gna-
wa müzisyeni de getirecek olan VVes-
ton, tstanbul konserleri için özel ola-
rak bir araya gelecek olan African
Rhythms adını verdiği topluluğuyla,
cazın Afrika müziğiyle kesişüği nokta-
lan vurgulayacak. Gnawa müzisyen-
lerinin çalacağı enstrümanlardan olan
karkba, bir çift metal plakadan oluşan
kastanyet benzeri bir enstrüman, gu-
enbri ise sesi üç telli gitar ile bas gitar
arasında enteresan bir telli sazdır.
Düşüncelerini "Bemm için Afrika
kültürümin en çarpıcı yanı. her zaman
ruhunuzun derinliklerine kadar inebtlen
müthiş gücû, bonköriüğü, davullan ve
ritmiyle Afrika müztğidir'' diyerek an-
latıyor. Diğer herhangi bir uygarlık
müziğinin, Afnka ritmlerinın gücüne
ve dennbğıne ulaşamayacağını vurgu-
layan Weston'ın "Bütün modern mfi-
zikler; Jazz, Gospel. Latin, Rock,
Calypso. Samba. Soul. Bhıes >e harta A\ant Gar-
de bile havatta olmalannı, köklerindeki Afrika
ritmlerine borcludurlar'* sözleri, buritmlerekarşı
beslenilen önyargılı duyarsızlığı temellerinden
dalgalandınyor. Weston's African Rhythms
topîuluğunun konserleri kanımca bu yıl kaçırı-
lmaması gereken etkinliklenn başını çekiyor.
'Yolcu'nun
galasını
Kültür
Bakanlığı
yapıyor
Kültür Servisi- Kültür Ba-
kanbgı destekledıği Türk
fılmlennin ilk göstenmiru ger-
çekleştirecek. Her ay bir Türk
fılmınin''galası' kültür Bakanı
Fıkri Sağlar'ın katılımı ile ya-
pılacak ve Atatürk Kültür
Merkezi'nin Büyük Salonu
ilk kez sinema gösterimlenne
açıbcak.
Kültür Bakanlığı 'ilk gala'
olarak Nazım Hikmet'in 'Yol-
cu' isimli eserinden Başar Sa-
buncunun senaryolaştırdığı
\e yöneünenbğini üstlendiği
aynı isimli 'Yolcu' fılmini gö-
sterimini gerçekleştirecek. Çe-
kimlen Erzurum'da tamam-
lanan 'Yolcu'da Tank Akan,
Müjde Ar, Halil Ergün, Ber-
han Şimşek oynuyor.
'Gala' için AKM'de özel
olarak dış cephe ışıklandınl-
ması yapılacak. cadde ile giriş
arasına kırmızı hablar döşe-
necek. "Gala'ya çağnlan
Nazım Hikmet'in yaşayan
hapisane arkadaşlan, ilk kez
toplu olarak 'gala'dan sonra
yapılacak kokteylde buluşa-
caklar ve Nazım'la ilgili anı-
lannı aktaracaklar. 'Gala'da
Kültür Bakanı Sayın Fikri
Sağlar ve DİSK Genel Baş-
kanı Kemal Nebioğlu. fılrrun
yaratıcılanna plaket verecek.
Uluslararası
Yazarlar
Parlamentosu
kuruluyor
Kültür Servisi - 150den fazla
yazar uluslararası bir yazarlar
parlamentosu kurulması için 31
temmuzda yapılan çağnya
olumlu yanıt verdiler. Böyle bir
parlamentonun kuruhnası, son
dönemlerde çeşitb ülkelerde
aydmlara yönelik baskılara
karşı, dayanışma düşüncesin-
den hâreketle doğdu.
Cezayir, lran, Saraybosna ve
son olarak da Türkiye'de yaşa-
nan bu gelişmeler böyle bir par-
lamentonun doğuş sürecini
hızlandırdı Parlamento kurul-
masına destek veren aydmlar-
dan bazı isımler şunlar Adonis,
Carlos Fuentes, Pierre Bourdi-
eu. Patrick Chamoiseau, Gunter
Grass, Octavia Paz, Safanan
Rüştü. Maurice Blanchot, Jose
Saramago. Jorge Amado, Clau-
dio Magris, Susan Sontag, An-
tonio Tabucchi.
Uluslararası Yazarlar Parla-
mentosu"nun kuruluşuna yöne-
lik esaslann saptanmasücin ya-
zarlar öniımüzdeki ay Sü"as-
bourg'ta >apılacak toplanüda
• biraraya ^lecekler.
Steve Coleman ve Five Elements bugün saat 18.30'da CRR Konser Saionu'nda
Müziğinharitasınıçizenyeni siyahestetiği
AHMETULUĞ
1980'lerin sonlanna doğru, çoğun-
lukla orta halb siyahlan banndıran
Brooklyn'in merkezine yakın Fort Gre-
en bölgesi, birçok siyah sanatçının mek-
kesi haline geldi. Çoğu 20 ile 30 yaşlan-
nda olan bu sanatçüar, yaşam süllerin-
de African - American tarzırtı uygula-
maya ve kendilerini renklerinin bilincin-
de olmayan ya da bunu daha az önem-
seyen dığer sanatçılardan ayı-
rmaya başladılar. Sanatlannı
ilgilendiren yaratıabk, tanıtım
ve finans gibi konulardaki yer-
leşik düzen ve kurallara uyma-
ya sabırlan olmayan bu artist-
ler, kısa zamanda Brooklyn Re-
naisance / New Black Aesthetic
(Brookhn Rönesansı / Yeni Si-
yah Estetiği) olarak adlandınla-
cak bir sürecin öncüleri oldular.
beden cazla çizilmışü. Tutuculuk hem
moda, hem de ahlakı açıdan doğru bir
tutum oldu, sanki cazın geçmiş stan-
dartlanna uymak, cazı unutulmaktan
kurtaracak tek yoldu. İşte NVynton
Marsalis'in tartışılmaz derecede kusur-
suz tekniğe sahip, şık giyinen ve "gerçe-
ğm" savunuculuğunu üstlenen bu ekibi.
neredeyse bir klişe haline geldi. Ancak
on seneyi aşan bu katı tutum hala bekle-
nen ürünü vermedi. Eksik olan, müzıs-
Bizim, müziğin nerede başlayıp nerede
bittiğine dair bir doktrinimiz yok. Müzi-
kal gelişme>i durduracak bir engel
tanımn-onız. EJimizi, kolumuzu devamlı
bağlaniaya çalışsalar da, ilgimizi çeken
hiçbir şeyden uzak durnıaya niyetimiz
y«A." Steve Coleman'ın çalışmalan.
funk ritmleri, alışılmadık aranjman,
prodüksiyon ve enstrümansyon, dünya
ve popüler müzıklerini kapsıyor. Tabii
ki, burada caz geleneği ve virtüöztik
teve Coleman
cazgeleneğininbelirledi ği
yapısal teorileri yeniden
tanımlamayı ve caz,
funk, Afrika kökenli çok
ritmli müzikleri, çağdaş
ses vefıkirlerledonatılmış
doğaçlamalarla
kaynaştırmayı
amaçlayanM-Baseadlı
kuruluşve akımın
yaratıasıdır.
Ünlü sinema yönetmeni Spi-
ke Lee'nin öne çıküğı bu hare-
ketin müzik dalındakı en önde
gelen ismi, Steve CoJeman dır
Steve Coleman, Greg Osby'le
birlikte caz geleneğinin belirle-
diği yapısal teorileri yeniden
tanımlamayı ve Caz / Funk /
Afrika kökenli çok ritmli mü-
zikleri, çağdaş ses ve fıkirlerle
donatılmış doğaçlamalarla
kaynaştırmayı hedefleyen M-
Base adlı kuruluş ve akımın ya-
ratıasıdır. Üyeteri arasında da-
yanışma ve yardımlaşmayı ge-
lişürmeyi amaçlayan M- Base,
çok basit bir felsefeden yola
çıkan bir örgüt: "Eğer ki yeni
birfikrinvarsa, herkes bunu din-
lemeye hazır, yeter ki fikrini da-
yandırdığın saglam bir temel ve
uygulamaya geçirecek azmin ve
yetenegin oteun."
M-Base akımı her akımda olduğu
gibi diğer bir akıma tepki olarak ve yeni
biryönbulmaihtiyacındandoğdu.1980'-
lerin başında Wynton Marsalis'in geç-
mişi temel olarak alma doktrini, kendi-
lerine yön arayan birçok genç caz mü-
zisyeni için tutunacak bir dal oldu. Ye-
nl-klaâkçiler, yeni-tutucular ya da yeni-
gelenekselciler olarak adlandınlabile-
cek bu yeni akımın en büyük özelbği,
saygıyla sadeliği eş tutan, geçmışe da-
yanan bir estetik anlayışı oldu. Bu yeni
akımın sınırlan, 50lerin sonunda hard-
bopla başlayan ve 60'lann ortasında
modal fermentasyonla etkinliğinı kay-
Stevc Coleman, James Brown*un fırüna *
saksofoncusu Maceo Parker'ı kendıne
örnek alarak funk topluluklanyla cal-
mayı yeğledi.
Wesleyan Üniversitesi'nde müzik eği-
timini sürdürdüğü sıralarda, Chariie
Parkef ın değerini anlamaya ve kendini
onun müziğini öğrenmeye adadı. 1978
yılına kadar çalmaya ve müzik dersleri
vermeye devam ettiği Chicago'da bir
tatminsizlik duymaya başladı. Klasik
cazcılarla avant-gard'alann.
müziğe yaklaşımlan çok fark-
bydı. Halbuki birkaç kezizleme
şansmı bulduğu Max Roach ve
Art Blakey gibi ustalar, çok
daha sağlıklı dengeler kurabili-
yorlardı.
Steve Coleman da bu çizgide
yürümesi gerektiğini düşünerek
Nevv York'a taşındı. New
York'taki ilk günlerinde, Thad
Jones - Md Lewis Big Band,
ardından da Sam Rrvers Big
Band ve Cecil Taylor Big Band
ile çaldı. 1980'lerin başında da-
vulcu Doug Hammond'la
çahştı. 1984'te Dave HoIIand'ın
grubunda çalmaya başladı ve
çıktıklan A\ rupa turnesinde
seyircilerden çok olumlu tepki-
ler aldı. David Murray. Mike
Brecker, Abbey Lincoln. Bobb>
McFerrinve Branford Marsabs
gibi büyük isimlerin albüm çalı-
şmalannda yer alarak temelinı
sağlamlaştırdı. 1985'te Five Ele-
ments adını verdiği bugünkü
topîuluğunun temellerini atü.
A
yenlenn müziğe kendilerinden bir şey
kaünalan, yani müziğin yaraücı ve öz-
gün yönü oldu.
Steve Coleman, Greg Osby ve bu iki-
linin öncülüğünde kurulan M-Base, bu
kısırlığa çok ciddi bir altematif oluştu-
ruyor. Steve Coleman'a göre, M-Base
takımı caza konulan bu duvarlardan
çok sıkılmış durumda, çünkü onlara
sunulan kural şu ki: Yeni-gelenekçile-
rin öngördüğü şekilde çalmazsan, ça-
lamıyorsun. Steve Coleman ise şöyle di-
yor: "Yeni-gelenekçilerin kucakladığı
her şeyi biz de kucaklıyoruz, fakat biz
bunlardan başka şeylerlede ilgileniyoruz.
saksofon sololan bol bol yer abyor.
Şarkıcı Cassandra NVilson, saksofoncu
Greg Osb>, piyanıst Geri Allen. davulcu
Manin *Smitty' Smith ve Terri Lynn
Carrington gibi cazcılan bir araya geti-
ren M-Base hareketi, kısa süre içinde,
özellikle Avrupa ve Japonya'da geniş iz-
leyici kitlesi bularak yeni bir akımın do-
ğuşuna neden oldu.
Steve Coleman. 1956 yılında Chi-
cago'da dünyaya geldi. Lise yıllannda
önce keman çaldı, fakat daha son-
ra alto saksofonu seçti. Babası Chariie
Parker hayranıydı ve oğlunu da bu doğ-
rultuda yönlendirmeye çahştı. Ancak
-rtık caz
dünyasında kendini
kabul ettirmiş ve
dünyanın her yanında
çok rağbette olan
Steve Coleman ve
liderliğindeki M-Base
takımı, birçok
eleştirmene göre
90'larda müziğin
gelişiminin
haritasını çiziyor.
Kısa süre içinde Harlem ve
Brooklyn'deki kulüplerde çal-
maya başlayan lopluluk. aynı
yıl bir Alman plak şirketi olan
JMT ile anlaştı. lki albümden
sonra, Pangaea Records'la ve daha son-
ra da RCA ile anlaşan Steve Coleman,
bugüne dek altı albüm çalışmasına imza
attı.
Artık caz dünyasında kendini kabul
etürmiş ve dünyanın her yanında çok
rağbette olan Steve Coleman ve liderli-
ğindeki M-Base takımı. birçok eleştir-
mene göre 90'larda müziğin gelişiminin
haritasını çiziyor.
Steve Coleman'a İstanbul konserle-
rinde luşlu çalgılarda Andy Milne, gitar-
da David Gilmore, basta Reggie VVas-
hington ve davulda Gene Lake eşlık ede-
cekler.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Kültûp ile Uyganlık
Bazı "fcü/tör"tanımlarında, "ltü/für"sözcüğönünyanı-
na ayraç açılarak "ya da uygarlık" yazıldığı görülür.
Şöyle: "Kültür (ya da uygarlık) toplumun bir üyesi olarak
insanoğlunun kazandığı..."
Demekki "kültür" i\e "uygarM"kimilerinceeşanlam-
da kullanılıyor.
"Uygarlık" tanımlarını gözden geçirdiğimizde ise,
"eriştiği düzey", "ilkellik ve bilgisizlik durumundan kur-
tulma", "ileri düzeye ulaşma" gibi sözlerle karşılaşıyo-
ruz. En kısalarından birini okuyalım:
"Bilim ve sanatın gelişmesiyle oluşan ileri insanlık
düzeyi."
"Kultür"ün toplumbilimsel anlamıyla çakışmıyor bu
tanım. "Bir yerde bir yaşam biçimi varsa orada mutlaka
bir uygarlık da vardır," diyebilmek için, o yaşam biçimi-
nin "ilkellik ve bilgisizlik durumundan" kurtulmuş, "ileri
insanlık duzeyi'ne ulaşmış olması gerekır.
Gene de "kültür" ile "uygarlık" eşanlamlı sözcükler
arasına konuluyor. Çünkü "kültür" sözcüğü de, birçok
durumda (bilimsel kullanılışlarını aştığı kadar), "ileri,
gelişmiş, yabanıllıktan uzak" nitelemelerini getirmekte.
Uygarlık (civilization) on sekizinci yüzyılda kullanılma-
ya başlanmış bir sözcük. Latinceden alınmış. Kökeni
("civilis'ya da "civicus") "kentli", dolayısıyla "düzenli",
"eğitilmiş", "kibar"gibi anlamlartaşıyor.Ösmanlıcada-
ki "medenî"sözcüğüdeArapçada "fcenf//"demek. Kent-
lerde yaşayan bilgili kişilere "medenf 'diyorlar. On seki-
zinci yüzyılda Aydınlanmafelsefesi "uygarlık" sözcüğü-
ne, dindışı bir tarihsel gelişme, ilerleme anlamı yükle-
miş. Giderek "kültür" insanların iç dünyasındaki olgun-
laşmayı, "uygarlık" ise dış dünyadaki gelişmeleri belir-
ler olmuş. Oylesine ki uygarlığa karşı, kültürü, dış dün-
yanın zenginliklerine karşı, iç dünyanın zengmliklerini
savunanlar çıkmış. özdeksel dünyanın gelişmeleri uy-
garlık, tinsel dünyanın gelişmeleri kültür diye anılmış.
On dokuzuncu yüzyılda bu tür bir ayırmayı doğru bulma-
yan düşünürler ise, kültürle uygarlık arasındaki çatış-
mayı aşmaya özen göstermişler. Böylece yirminci yüz-
yılın yeni kültür tanımlarına temel olan görüşler ortaya
çıkmış.
Bugün eşanlamlı sayılan bu iki sözcük arasındaki ince
ayrım şöyle açiklanıyor-
"Uygarlık özdeksel ve toplumsal yönlerden tyı yaşa-
ma biçıminin ileri bir aşamasını deyimler; kültür uygar-
lığın düşunsel görünümüne ağırlık verir; uygar yaşamın
olanaklan içinde aydınlanmayı, beğeni geliştirmeyi,
eğitmeyi öne olarak inceliklere iner."
Toplumbilimsel anlamıyla kültür düşünülürse, bu ay-
nm geçersiz kalır. "özdeksel, tinsel, bütün yönleriylebir
topluluğun yaşam biçimi," deyince, "uygarlık" da bu-
nun içine giriyor. Dışarda kalan yalnızca "ileri bir aşa-
ma" koşulu. Bu ise göreli bir konu. Neye göre ileri?
Gene de anlatılmak isteneni anlıyoruz. "Uygarlık"
sözcüğü kentlere yerleşme ile sıkı bir ilişki içinde düşü-
nülüyor. Çağdaş uygarlık, Batı uygarlığı, kentsoylu uy-
garlığı diye sıralayabiliriz... "Uygarlık" sözcüğü "ileri
bir aşama" koşuluyla sunulduğunda bunlara bağlanı-
yor.
Şu da üstünde iyice düşünülmesi gereken bir konu:
Ulusların ya da etnik grupların kültürel kimliklerinin
korunmasından söz ediliyor. Çağdaş dünyada "ileri bir
-ijşa.ma"djye anılan yaşam biçimine doğru karşı konula-.
mayan yönelişe karşın bu iş nasıl başarılacak? Hızlayökı
olduğu, bırakıldığı görülen kültürel değerler, destekle
ayakta tutulmaya, yaşatılmaya mı çalışılacak, yoksa
büsbütün unutulmamaları için müzecilik mi yapılacak?
Bu ikincisi olur da, birincisi çok kuşkulu...
Çağdaş Batı uygarlığının, kentsoylu uygarlığının ağır-
lığı bütün dünyada böylesine duyulurken, onunla sımsı-
kı bağtar içinde gelişen bir yaşam biçimi benimsenip
büyük oranda gene onun belirlediği düşunsel kültür bir
yana itilerek yerine yaşatılması özlenen başka bir kültür
yerleştirilebilir mi? Hiç sanmıyorum.
Yapılabilecek olan, dayatılan kültürü kendi potasında
eritip yeniden üretmektir.
Örnekse futbolu Almanlar ya da ingilizler gibi değil
de, kendine özgü bir tarz yaratıpTürkler gibi oynamak...
Cirit oyununa dönmeye çalışmak derseniz, o boşuna
çabalamaktr.
lran Büyükelçiiiğiiddialan
yalanladı
OSLO (AA) - Norveç'teki tran Büyükelçiliği, İngıliz yazar
Salman Rüşdü'nün tartışmalara neden olan "Şeytan
Ayetleri' kitabının Norveçli yayıncısının bu hafta başında
saldınya uğramasından kendilerinin sorumlu olduğu
şeklindeki iddialan yalanladı. lran Bü>
r
ükelçiliği sözcüsü.
"İran Büyükelçiliği'nin saldınyla ıhşkisı olduğunu
kesinliklereddediyoruız'dedı. Norveçliyayıncı\Vilham
Nygard'ın bu hafta başında evinin önünde kimb'ği
bilinmeyen kişi ya da kişilerce saldınya uğramasından bu
yana ilk defa sessizliğini bozan tran Büyükelçiliği, a> nca
medyanın ve Norveçlilerin "temelsiz ve yanbş' iddialarla
yönlendirilmemelerini istedi. İranlı eski birdiplomat, dün
Çarşamba günü Norveç'teki günlük bir gazede, Nygaard'a
düzenlenen saldınnın arkasında İranlı ajanlann
olduğundan emin olduğunu söylemışti.
İbrahim Çallı kitabı ve sergisi
Kültür Servisi - Kaya Özsezgin'in hazırladığı "İbrahim
Çallı" adlı kitap Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkü. "Türk
ressamlan Dizisi"nni ikinci kitabı olan "İbrahim Çallı",
sanatçı hakkında bugün edek yapılmış en kapsamlı ve
yeterli monografik çalışma. İbrahim çallı geerk sosyal
konumu geerkse kişiliğjnde temsil ettiği sanatçı
misyonuyla.Batıya yönelik Türk resimnın asker kökenli
ressamlarla başlamış olan gelişme sÜrecinden sıvilleşmeye
geçişi simgeleyen bir kimlik taşıyor. Çallf nın İstanbul
peyzajlanndan natürmortlara veçıplaklara uzanan resim
repertuvan.herhangi bir akımın ya da eğılimin patcntini
taşımak için değil.belli bir yaşam görüşünü.dünya
anlayışını yansıtmayı amaçlılyor. Gûnümüzde 1947'den
buyşanha yeterince bilinmeyen yapıtalnnı tanıtıcı
kapsamıl sergilerin yapılmamış. hakkında aynntılı
monografik çalışmalar yapıllmamış olmasından yola
çcıklarak birdesergı düzenleniyor. Sergi 12 kasımadek
Yapı Kredi Kültür merkezinde yer alacak. (293 08 24)
Kkvy'dan yeni kitap-
KültürServisi - Pablo Neruda'nın yazı ve
konuşmalanndan Nesrin Arman'ın derleyip, çevirdiği
kitap, "Şiir Boşuna Olmayacak" adıyla Broy
Yayınlan'ndan çıkü. "Şiir şarkı ve iberekettir" diyen
Neruda'nın bu kitabında yıllann yaşam deneyimi ve
gözlemleri yansıyor. Öte yandan Mayakovsky. Eluard,
Brech, Aragon, Neruda'dan derlenen yazılar "Saf Şiir
Yoktur" adlı bir kitapta toplandı. Kitabm şiir üstüne
yapılan tarüşmalara canlılık getirmesi bekleniyor. Broy
Yayınlan'nın yeni kitaplan arasında Seyyit Nezir'in
yedinci kitabı "Bana Bir Senaryo Yaz Eİediydin: Mesala
Papalina" da var. 1976'da yayınladığı "Şiir Duyarlığı" ile
şiir dünyamıza katılan Nezir,' 1970 Militan Şiir'nin son
aylarda dergilerde yeniden gündeme gelmesiyle "Dağlan
Oylecene", "İzleri Var". "İnsanın Beyaz Kokusu"nda yer
alan şıirleri de son kitabında biraraya gctirdi.