25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM1993CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Düvel-iMuazzama'nın son çırpınışları... POIJTIKAVEOTESI İstanbuVdan ayrılmayı hiç istemeyen "galip devletler''başta İngiltere, Kemalist başkente cephe aldı -4- Başkentle ilgjlı aal büyûk kayga, Türkiye üe Düvel-i Muazzama dcnen Batılı büyük dev- letier arasında koptu. Batılüar ve özellıkle tngütere, Ankara'nın başkent oluşuna karşı kesın cephe aldılar. Ingiltere, Ankara ile ügvlı geUşmelen yakı- ndan ızledı. Aylar önce- sinden bilgi toplamaya başladı ve kalınca bır dosya oluşturdu. Baş- kent değişurme Türki- ye'nin bir iç işidir. Ama bir bakıma -yabancılan da ügilendirir. Çünkü başkent taşınınca tstan- bul'daki yabancı elçilik- ler de taşınacaktardı. Ingıhzler ise Istanbul'- dan aynlmayı hiç istemiyorlardı. tngiltere Dışişteri Ba- kam Lord Curzon, daha Ankara'mnresmenbaş- kent olmasmdan iki ay önee, 2 Ağustos 1923 günü Fransa, ttalya, Ja- ponya ve ABD hükü- metlerine ortak bir noia gönderdi. Şu görûşleri ortaya atü: Lozan banş antlaşması yakında yü- rûrlüğe girecekti. O za- tnan Türkiye ile yeniden normal diplomatik ihşkiler kurulacak ve Türkiye 1 ye elçıler atana- caktı. Peki bu diploma- tik temsilcilenn statüleri ne olacaku? Elçi mi, bû- yükelçi mi? tlk soru buy- du. tkincisi, bu elçiler nerede oturacaklardı? Istanbul'da rru, Ankara- da rru? Bu-sonılan orta- ya atuktan sonra Lord Çurzon kendı görüşleri- niaçıkladr. "Ingütere, diplomatik misyonlann Ankara'ya gitmeyip, İstanbul'da kalmâlarınT arzu edi- yordu. Çünkü, "An- kara'da onuria ve konfor içinde otunılamaz" dedi tngütere cephe alıyor tngiltere, peşinen An- kara'ya cephe alıyordu. Ankara"ya elçı gön- dermeyecekti. tngjliz el- çisı Istanbul'da otu- racaktı. Yani Türkiye'- rün yeni başkentini boy- kot edecekü. Üstelik İn- giltere, öteki devletleri de yanına almak, Anka- ra'ya karşı bir "ortak cephe" oluşturmak istı- yordu. Bu uğurdakı İngiliz diplomatik gin- şimlen Ağustos 1923"te başladı ve Ankara baş- kent ohınca daha da yo- ğunlaşü. tngiltere, "Ma- jesteteri hükümeti, Tür- kiye'de Büvükelei bulun- dnnnayı yalnız bir şarta bağhyor ki, o da Büyükeiçi'nn İstanbuTda oturmastdır" diyordu. Istanbul'dakı İngiliz Yuksek Korniserhğ) daha da vlen gıdiyor ve "İngttiz BâyükelçUiği hangi şehirde otu- rursa, Türk hüküroeti de oraya gelecek- tir" dıye rapor ediyordu! Ankara'ya karşı ortak cephe Türk hükümeti, îngjliz Büyükelçiliği tstanbul'dadır diye oraya taşmmayı dû- şünmedi ve Ankara'yı başkent yaptı. Lord Curzon bu defa yeniden harekete geçü. 24Ekim 1924 günü müttefiklerine bir nota gönderdi. "Majesteteri hükü- metinin Ankara'ya Büyükelçi gönderme- roeye kararlı olduğunu" resmen duyur- du ve bu konuda bırlikte hareket edil- mesini istedi. Yaru ortak bır cephe ha- linde Türk hükümetinın karşısına çıkümahydı. Bu arada lstanbul'daki İngiliz Yük- sek Komiserliği Londra'ya durmadan yazıyordu. "Ankara, ancak iki yû baş- kent kalabilir"dı. Müttefikler, Ankara'- ya'karşı hep bırlikte direniılerse. Türk- lere boyun eğdirilebilir, başkenti yeni- den tstanbul'a taşıtüırdı. İngiliz Yüksek Komiserliği'nin düşüncesıne göre genç 1902'krtkki Ankara'nın Balık Pazan semtinden bir görünüm. Yaklaşık 20 yü oncabadire atiatddıktansonra bel- ki biraz üst baş değişmiş ancakkentin bîr yüzü hala bu görünümdeydı(ûstte). Öte yandan 192Tlerde Ankara gjkte- rek Cumhuriyet mimarisi anlayışıyla hızla baü şehirkriyle arasındaki farkı kapaüyordu. İşte Bankalar Caddesi. (ÖZAN SAĞDIÇ'ın arşivinden) Bir kent, iki yüz Türkiye Cumhuriyeti pek uzun ömurlü olamayacaktı ve "Sahanat diriltüirse İstanbul yeniden başkent olacaktı." Lozan antlaşması yürürlüğe girince, Şubat 1924'te tstanbul'a, Mr. lindsay adında yeni bir İngılız elçisı geldi. Lindsay. daha ayağmın tozuyla, henüz hiç görme- miş olduğu An- kara'ya veryansın etmeye başladı. Onun iddiasma göre Ankara'nın başkent yapılması. "Türklerin Asyalı olma ve Asya'ya dönme içgüdüsün- den" kaynaklaru- yormuş. Ama yann "Ankara Medisi'nin başına bir uğursuztuk geBrse" imiş o zaman Ankara'dan İstanbuTa koşulacakmış. Lindsay. profesyonel bır dıplomata pek yakışmayacak kadar kesin konuşuyor ve "Şunu cesarerk söyleyebilirim ki, gü- nön birinde istanbul'un yeniden Türki- ye'nin başkenti olacağı hemen hemen ke- sindir" diye yazıyordu. Ankara ile ilgili olarak bir yandan İngilizlerin kendi aralannda, öte yandan da İngüizlerle ötekibüyük devletler arasında yazışma- lar sürüp gjtti. Sonunda İngütere'nin aşkentin Ankara oiması demek, İstanbul daki elçiliklerin Ankara'ya taşınması demek...Nasılkabullenir Düvel-i Muazzamanın Boğaziçi'ne, Çamlıca'ya, debdebeye ve elüstünde tutulmaya alışmış "hariciyecileri" kalkıp Kemalcilerle dolu bir bozkırkasabasına dayanabilmeyi? Hem de düne kadar işgalleri altındayken İstanbul!... ısranyla büyük devletler şöyle bır ortak görüşe vardılar. "Türkiye üe bmükelçi- lik dürçyinde Uişki kurulacak. Ama bü- yûkelçiler İstanbul'da oturacak. Anka- la'ya yalnız birer irtibat görevlisi gönde- rilecek. Türk hükümeti, kordiploraatiğin Ankara'ya taşınması icin diretirse, o za- man Türkiye'ye bûyükelçi değil, elçi ata- nacak. Yani diptomatik temsâcilik dfize- >i düşürülecek..." Böylece Ankara'ya karşı bır ortak cephe oluşturuldu.Batılı devletlerin görûşleri Türkiye'ye henüz resmen bildırilme- mişti. Ama Türk hükümeti, eski düş- man devletlenn Ankara'ya bûyü- kelçi göndermekte güçlük çıkarabile- cekkrini anladı. Yabancı büyükelçi- lerin tstanbul'da kalmakta direnme- leri ise Türk hükü- metince sakıncalı görülûyordu. Çün- kü, başkent tekrar tstanbul'a taşına- cakmış gibi yanhş bir izknim yarata- caktı. Bu da Cumhunyet karşıüannı umuüandıracak, yürekkndirecekti. Dolayısıyla genç cumhuriyetinüz yıpra- nacakıı. Buna meydan venlmemeliydi. Türk hükümeü. yabana elçilıkleri te- zelden başkente çekebümek için onlara Ankara'da karşıhksız arsa vermeyi ka- rarlaşurdı. 19 Ocak 1925 günü bu konuda bir kararname çıkanldı. "Ecnebi sefaretlerine meccanen arsa tefrik ve itası... takanür etmiş- tir" dendi. Bu kararname üzeri- ne 1925 Bütçe Kanu- nu'na bir hüküm eklen- di ve Türkiye ile diplo- matik ilişkisi olan dev- letlere, "kra YekiBeri heveti kararı ik Anka- ra'da sefaret ve konso- loshane inşa eykmek üzere meccanen arsalar tevftzine ve.. bila harç tapu senedi itasına Ma- liye Vekakti mezundur" dendı. Sonra."Ankara'- da sefarethane ve konso- loshaneler inşası için memalik-i ecnebiyeden celbedilecek malzeme-i inşaiye gümrük resrain- den muaftur" dıye ek- lendi. Yani: Ankara'da, el- çilik ve konsolosluk bı- nalan yapmalan için yabana devletkre be- dava arsa verilecek. Bunlardan tapu harcı almmayacak. Yurt dışından getırilecek in- şaat malzemesi de güm- rük resmınden muaf olacaka. Bu madde. daha Meclis'te görüşül- meden önce yabana el- çıliklere sözlü olarak duyuruldu. Türkiye'ye nota Lozan banş anllaş- ması tam onaylamp yü- riirlüğe gjrerken ve eskı düşman devletlerle Türkiye arasında iliş- kıler nonnale dönüşür- ken yeni bir olay patlak verdi. 1 Mart 1925 günü İngiltere, Fransa ve ttalya, Türkiye'ye ortak nota verdiler: '•Haşmetiü ttalya Kralı. ingiltere Kralı ve Fransa Reisicumhuru'- nun ve hükümetkTinin Türkiye'deki siyasi mö- messîlliğini İstanbul'da oturacak olan bir büyü- kelciye tevdi etmek niyetinde bulunduğunu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin ıttılaına (bügjsİDe) an..." ettikr ve "İtalya, İn^ltere, Fransa sefûieri, lüzum hasıl oMukça Ankara'- ya gidecek >e orada se- faret memurlanndan bi- risi taraftndan daimi su- rette temsfl oluna- cakör" dediler. Üç Batıh devlet. Tür- kiye'nin yeni başkenti Ankara'ya bûyükelçi göndermeyeceklenni, büyükelçilerin tstan- bul'da oturacaklannı resmen bildiriyorlardı. Büyükelçüer arada bir Ankara'yı ziyaret edeceklerdi, ama orada oturmayacaklardı. Bu ortak nota tam ilişküerin normale dönüşeceği sırada veriliyor. Türkiye ile Batıh dev- letler arasında yeni bir kavga başlatılı- vor. Notasavaşı On yıldan beri Türkiye ile Fransa, tngiltere ve ttalya arasında normal dip- lomatik ıhşki yoktu. Osmanlı devletinin Birinci Dünya Savaşı'na girmesi üzeri- ne, 1914 yılında kesilen ilişkiler. Lozan Antlaşması'nın yürürlüğe gjrmesiyle nonnale dönüşecekti. Tam o sırada. Mart 1925'te notalarla bir "Ankara Sa- vaşı" başlatıhyor. Üç eski düşman dev- leÇ yeni Türkıye'nin başkenüni boykot ediyor. Ankara'ya karşı ortak bir dire- nişe geçiyor. Ankara, üç koldan topa tutuluyor! Türk hükümeti, Batı'nın baskısına boyun eğmiyor. Notaya notayla kar- şüık veriyor. Ankara uğruna bir nota düellosu başhyor.. 1925 yılmda beş ayda on beş nota alınıp veriliyor. YARIN: İngiltere direniyor ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ şiPAL Ben, nerede, hangi yanlışı yaptam? ! Köşenizde zaman zaman peşin ödeme yapıp süper emekli olanlann sorunlan ile ilgili yazdannıza rastladımsa da, maddi ola- nakstzlıklar nedeniyle ve borçlanmak suretiyle aynı haktan faydalan- mak zorunda kalan (sanınm az sa%ıda) ben ve benzerterimin karşılaşt»- klan göçlakleri konu alan >azınızı okuy amadım. 3395 sayılı yasanm tanıdığı takâtle borcianma hakkıra kullanmak için buhmdnğum başvuru kabul edildi. Ben de ilk taksidimi vadesinden önceödedim. Dahasonra bana gelen yazxla. bu borcun tamamını 11.6.1989 tarihi- ne kadar ödernem halindc, geçki üst gösterge üzerinden maaş arttjimın yapdacağt biMirildi. Bunun üzerine, 29 Mayts 1989'da borcumun geri kalan lusmı olan 3 mflyon 360 bin Ûrayı yine vadesinden önce defaten ödcdim. Uıun bir söre bana vaat edilen raaaşın gelmesini bekiedim. Gekne- yiace de, SSK'y a gecikmenin nedenini sordum. Gelen yaztda; yasa ko- yucn tarafından 11.6.1989 tarihi beklenmeden 352 sayılı kanün Hük- mnode Kararname ve 3522 sayılı kanun çıkanlmak suretiyle, geçici 70. maddeniniptaledildiği ve yatırdığım 4 milyon 200 binUrayı geri almam nırguianıyordu. Ben, yasalann bana tanıdığı süre içinde hak ve sorumiuluklanmı eksikstz yerine getirdim. Şimdi soruyorum: Ben, nerede,hangi yanlışı yaphm? (A.G.) YANTT: En sık değındiğımız konulardan biri. 3395 sayıh Süper Emeklilik Yasası'mn geürdiği haksızlığı açüdamak ve ömeklemek oünuştur. Bu haksızlığı bır kez daha örneklerle açıklayalım. 1) 3395 sayüı yasa, yalnızca büyük bir emekli grubunun küçük bir azınlıgına süper emekb olma hakkı tanımıştır. O günün en yüksek göstergesi olan 1.400'e ulaşanlar, bu haktan yararlanabihniştir. Onun 5 puan altında 1.395 ve daha düşük göstergelerden emekli olanlara, hiçbir hak tanınmamışur. Çahşma yaşamının tümünün primini en üst kazançtan ödeyip, son 5 yıl içinde birkaç gün (ay ve yıl değil) eksik ya da tavanın altında prim ödeyenlerin, geçmişte tavan- dan ödedıkleri primlerin üzerine sünger çekılmiştir. 2) 3395 sayılıyasa ödeme güçlüğü içinde olanlara. borçlannı, "aza- mi 5 yü içinde ve her yıla isabet eden bölümünün o yılın sonuna kadar ödenmesi'" hakkını da vermiştir. Bugün. yasayla siz ve benzerleriruze tamnan bu hak, bir başka yasayla elinizden alınmıştır. Böylece, ka- zarulmış haklar, hukuk kurallanna tersdüşen bir biçimde, geriye dö- nük olarak ışletilmıştir. 3395 sayılı yasada yapılan her değışikhk, ilk yapılan yanUşlığı onarmamış, yeni yanhşlar eklemiştir. 3) Haksızlığı bir kez daha somut örneklerle anlatmakta ve gözler önüne sermekte yarar vardır. Aynı ülkede. bir sigortalı, 25 yüuk (9.000 gün) çahşma yaşamının primini tavandan ödemiş ve 1988'den önce ve tavan göstergeden emekli olmuştur. Bu kişı 4milyon 200 binlirası olmadığı ve bu parayı bulamadığı için, Ekim 1993'te 2milyon 591 bin 622lira yaşhhk ayhğı alacaktır. A\ru ülkede bir başka sıgortah, yine 25 yıl çahşmış ve yine 1988'- den önce tavan göstergeden emekli olmuş ve 4 milyon 200 bin Urayı da yatınp. süper emekli olma hakkını kazanmıştır. Ekim 1993"te alacağı emekli aylığı, 5 milyon 380 bin 640 lıradır. Parası olup 4 milyon 200 bin lira yatıranlar, bu parayı bulamayan- lardan bugûn 2 milyon 790 bin lira ve yüzde yüzden fazla (%108) emekh ayhğı almaktadır. Yazımıa, 14 Mart 1991 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Ana- yasa Mahkemesı'nin 14.11.1990 karar günlü, 1990/5esasve 1990/28 sayıh karannda yer alan, Sayın Yılmaz Aliefendioğlu ve Sayın Gü- ven Dinçer'in "Karşıoy YazBi" ile noktalayahm. "(...) Sosy al Sigortalar Kurumu'nun bütün malvariığı, hizmet bina- lan, sağlık tesisleri ve akannı sağlay an türn binalar, dünün akrAfbugü- nûn pasif sigortalılannın primleri ile elde edilmiştir. Üst gösterge tablosuna day anan yeni sistem: 1- tki grup sigortalı yaratmış ve eşittiğe dayanan sisteıni bozmuştur. 2- Sigorta sisteminde imtiyaz yaratümıştır 3- Pasif sigortalıların yaratbğı malvariığı yeni ve imtiyazlı sigortab gnıbunun emrine verilnüştir. Aynı durumda bulunan kişilerin yasamn öngördüğû haklardan aynı esaslara göre yararianmaları. eşitlik ilkesinin gereğidir. Ayrıca, en üst göstergede bulunanlarla diğer göstergelerde bulunau- lar arasında sosya! güvenlik hakkı yönünden çok farklı hak durumları yaratdnuştır. Aynı hakkın, dengeli ve makul ölcülerde, diğer gösterge- lerde buhınanlara da tarunması gerekir. (...)" MEHMED KEMAL BaşkaBaskOyküsü... Bir Bask modelidir dolaşıp duruyor. Nedir bu Bask modeli? Herkes kendine göre anlatıyor. Boyle bir mode- lin varltğından ilkin, Sayın Çiller'in Viyana'da Ispanya Başbakanı Gonzales'le görüşmesinden sonra haberi- miz oldu. Ancak Sayın Çilter, sorulduğunda "Böyle bir modelden haberim yok" dedi; aradan sıyrıldı. ispanya'nın Bask bölgesinde bir küçük azınlıkyaşıyor. Bu arınlık, silahla donatılmış bir terör örgütüdür. Yıllar- dır bazı haklar almak için, Ispanyol ordusuyla çarpışır durur. Zaten İspanya'nın kendisi, netameli bir ülkedir. Yıllarca bir iç savaşla çalkalandı durdu. Cumhuriyelçi- lerle Kralcılar ytllarca dövuştüler. tç savaş, bir dünya savaşma dönüştü. Sonunda General Franco, bu iç sava- şı kazandı; diktatörlüğünü kurdu. Bu dikta öylesine sağ- lam kuruldu ki. Franco'nun ölümüne kadar sürdü. Franco diktatörlüğüne, komşusu Portekiz de özendi. O da yıllarca dikta yönetirni altina girdi. Ispanya demokrasisini, Franco'nun ölümünden sonra sosyalist Gonzales kurabildi. Bayan Tansu Çiller'in Avusturya gezisinden sonra, ortaya bir Bask modeli çıktı. Bayan Çiller dilediğt kadar, "8u konuda yazılanlarm, benim ağzımdanmtş gibi veril- mesini şaşkınlıkia izliyorum" desin dursun, ona mal edenler çoğalmaktadır. Karayalçm da bu konuda devre- ye girmiştir. "Her neyse Bask modeli tartışılmalıdır. Hatta federas- yonu savunrnak isteyenler de bunu tartışmalıdtr. Bunla- rın şiddetle ilgisi yok." BayanÇiller'in, Bask modelini şöyle ele aldığı bildirili- yor. "Terörün önlenmesi için, önce gidip Fransa Cum- hurbaşkanı Mitterrand ile görüşmüş. Terörü önlemenin birinci şartı, komşu ülkeyle anlaşıp sının güvence altına almak. İkinci adım, parlamentoda bir uzlaşmanın sağ- lanması..." Bask modelini, Deniz Baykal şöyle yorumluyor. "Avrupa Konseyi Toplantısı'nda Sayın Gonzales'le karşı karşıya geüyor. Birden Bask'ı keşfediyor. Bask de- neyiminin getireceği şanslan görüyor. Büyük bir heye- can/a Bask modeli diye, Türkiye'ye aktarıyor. Üç gün sonra bunu da bir kenara itiyor." Baykal eleştirisini, "Yumurtayı bıraksın, omlet yap- sm" diye tamamlıyor. Ispanya ile ilgili. bizim bir Yahya Kemal öykümüz var: Ispanya Kralı AHons'la Bûyükelçi Yahya Kemalin arası çok iyidir. Saraya gider, sık sık görüşür. Ancak, iç savaş- ta bir araCumhuriyetçiler kazanınca Kral, ülkeyi bırakıp kaçar. Kral kaçınca, dostu Türk Büyükelçisi de kaçar. Bu kaçışı Atatürk e anlatırlar. Çok öfkelenir. "Çabuk geri çekin!.." der. Yahya Kemal, Atatürk'ün öikesini bildiğinden ülkeye dönemez. Ancak beş on yıl sonra, tatJt bir zamanında anlatırlar. Ata bağışlar, ülkeye dönebilir. Bask modelintn bıze uymadığını bilenler söylüyorlar. Btzdeki Güneydoğu terörüyle ispanya'daki Bask terörü- nün pek benzer yani yok... Hamdullah Suphi Tannöver, Bükreşte büyükelçiy- ken Yahya Kemal gelir, ona sığınır. Çevreyi yoklar, ba- kar ki durum uygundur, yanına alıp getirir. Yalova'da Atatürk'etakdim edilir. Atatürk de bağışlar. Üstat, 'Endü- lüs, zil, şal, gül' şiirini, bu kargaşada yazar. Bir yanda kargaşa, öte yanda şiir... BÜIMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Kuşadası'nın anük dö- nemlerdekı adı. 2/ Asya'- da bır ülke... Mimarlıkta "sahın" anlammda kulla- nılan sözcük. 3/ Ortak ölçüden ve kuraldan ayn- lan 4/ Ölümsüz. 5/ Ko- nut... Kımse, kişi... Bir nota. 6/ Serbest meslek 6 adamlannı içinde topla- j yan resmı bırlik... Deyim. 7/ Ölülerle cinsel ilişki bı- 8 ciminde görülen sapıklık. g 8/ Müzikte yapıt anla- mında kullarulan "opus" sözcügü- nün kısa yazıhşı... Donarak katı duruma gelmiş su. 9/ Bir mechsin bir gün içindeki toplanmalan. \UKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Atom çekirdeğjni oluşturan nötron ve proton gibi temelparça- aklann ortak adı. 2/ Rütbesiz as- ker... İslam dinine dönmüş olan. 3/Namzet.. Birrenk.4/Rapüye... Yapmacıkh davTamş. 5/ "Gürül- tü, vızıldamak" gibi, bır şeyin çı- kardığı sese benzer seslerle yapılan sözcük. 6/ Keçi lulından hayvan çulu, yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse. 7/ Ayak dir'eme... Babânın kızkardeşi. 8/ Su taşkını... Canlılann bölüm- lenmesinde, dallann bir araya gelmesiyle oluşan birlik. 9/ Keten dövmeye varavan tokmak. ŞİLEASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN Dosya No. 1989/155 Davaa Maliye Hazinesi taraftndan davahlar tbrahim Marla ve 172 arkadaşı aleyhine ikame ettiği Şilenın İmrenli Köyü'nde kain ve tapuda 3128 parsel sayıb taşınmazın mera olduğundan davahlar adı- na yaptlan tespitın iptaü ile davacı Mahye Haanesi adına 3402 sayılı kanunun 16'Bmaddesigereğince sınırlandınlmasına karar verilmesi- ni talep etmiş olup; Mahkememızden verüen 14.4.1993 tarih ve 1989/155 esas 1993/86 karar sayılı ılamı üe 3402 sayüı kanunun 12»3 maddesi gereğince sü- kûtu hak yönünden subuta ermeyen davanın reddme karar verilmiş- tir Davahlar, tbrahim Marla, Mustafa Ayseslı, Mehmet Güldemir, Faıka Meral, Makbule girişken, Sadık Santavuk, Yılmaz Erol, Ce- mal Bahadır. Aksel Antonya, Doğan Korhan. Melek Çeük, Hatice Meral Çuhacı. Kazım Urak, Ertuğrul Gülsoy, Zehra Tomas, tliza Semerci, Serin Sevim, Saime Ozakun. Faruk Durukan, Mebrure Uz- kan, Gülhize Ersoy. Ozdemir Pöke, Abbas Şılit. Meün Ucak, Anna Babat. NerminPınar, Bedriye Özerkan. Sadı Gökçenük, Şayeste Bir- sel, Kemal Kalfaoğlu, Abbas Şüit. Tülay Ertem, Halit Dınkoğlu, Hüseyin Bulut, FatmaHavva Yukler. NecatiŞenol, tsmail Doğanay, Hüseyin Ocak, Kecmi Soner Dümen, Ertan Soyak, Sehavet Erberer, Bdgin Evren. Neyyire Durukan, Zekıye Aydoğan, Rukiye Duysak, Güngör Özerkan, Melaha Güler, Osman Dündar Dümen. Mustafa Arslan, Zeki Odabaşı. Hasan Ali Kök, Raip Alper, Kemal Gökçen, Artemal Has, Seher Er adlannadaha önce adreslerindebulunmadık- lanndan ilanen tebügat yapılmış olup ışbu davalılann ilarun yayını tarihinden itibaren 15 gün içerisinde kanun yoluna başvurmalan şe- rektiğı, aksi takdırde karann kesinleşurilecegi tebügat yerine kaım olmak üzereilanen teblığ olunur. Basm: 51731 BOZCAADASULHHUKUK HÂKtMLİĞÎ'NDEN DosyaNo: 1992/21 E. 1993/24 K. Davaa OsmanSirel vekili Nefıse Üngör taraftndan davalılar Van gel Sosane, Marika (Vangel kızı), Vasil Kode (Vangel oğlu) aleyhin mahkememızde açılan ortaklığm gıderilmesi davasınm yapılan açı yargılaması sonucunda, ortaklığın gıderilmesine mahkememızin 2i 7.1993 tarihlikaran ile karar venldığinden ve fakat davalılann adre lerinın meçhul oiması sebebi ile söz konusu karann davalılara ilan< tebliğine karar verilmekle, sözkonusu karanngazetedeyayunlanm sından bir hafta sonra kesinleşeceğirun ilanen tebügine karar venlı 5.8.1993 Basm: 51729
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle