05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7ŞUBAT1992CUMA HABERLER Istanbul'un azalan azınlıklarıSTEL\) BERBERAKİS (Kadı- köj) - Fi: Sultan Mehmet'in İstanbu!j"etrıinden sonra din ve dil cşrlükleri korunan ve bu haklaiLozan Anlaşması'y- la garan: îltına alınan istanbul Rumlana-.ık "azınlık psikolo- jisinin" /rattığı endişelerden "•Vatar.oş'tirkçe konuş" gibi laf at- mslannnvıt kaldığından sözedenbu vatandaş.i-j.oplam sayısı bugün 2 bın 50O olarai;eaplanıyor. Kalanlann 3'- te 2si kacn ;ocuk \e yaşlı. Bunlann ancak 3'te n .40-60 yaşlarıarasındaeli "iş tutabilei' ;rkekleroluşturuyor. Yu- nanistan'a \BD"ye. Avustralya'ya. Almanya>,£)ç eden İstanbul Rum va- tandaşlannn\ayısının 250-300 bin ol- duğu sanılı v G ö ç edip TC vatandaşlı- ğını koruyan Rumların sayısı ise 30-40 bıni geçmiyor. İstanbul Rum azınlığı İstanbul'a şim- di daha çok "turist" olarak geliyor. İs- tanbul'da yaşamını sürdürenler ise kendilerini yalnız hissediyor. 1960'larda yalnız Moda'da yapılan cemaat başkanı seçimlerinde 6-7 bin azınlık üyesi oy kullanırmış. Geçen yıl yapılan seçimlerde ise sandıktan 150 oy çıkmış. Yani şu anda Moda'da çoluk- çocuğuyla birlikte 200 kadar Rum yaşa- makta. Moda'nın bir Rum evinde eş dost için verilen bir davette dört çift vardı. Bu çiftlerin üçü Rum, biri Ermeniydi. Rum- lardan ikisi İstanbul'da üniversite profe- sörü, biri rehber, biri dalgıç. biri de miizisyendi. Ermeni çift ticaretle uğraşı- yordu. Hepsi çocukluk arkadaşıydı. Se- çimlerle ilgili açılan tartışma^ daha son- ra eski İstanbul ile yeni Istanbul'un karşılaştırılması ile sürdü. Ev sahibi, ay- nca "fanatik" bir eski kartpostal koleİc- siyoncusu. Istanbul'un 1800'Ierdeki görüntülerini dostlanna gösterdi. Her şeyin ne kadar değiştiği tartışıldı. Daha sonra Istanbul'un değişmekte olan demografık yapısı gündeme getiril- di. İstanbul'da yaşayan İstanbullulann kendi öz kentlerinde yabancılık çektiği- ni; azınlık ınsanlanna şimdi halis İstan- bullu Türklenn de eklendiğıni dile getir- diler. Şu sıralarda Anadolu'dan İstanbul'a göç eden milyonlarca kişinin, İstanbul'u "ikinci kez fethettiği" ve Istanbul'un o bilinen kültürünün tehlikeli bir biçimde "katledildiği" görüşünde birleşiyorlar. Rum ve Ermenilerin 1950 ve 60'larda ve özellikle Kıbrıs sorunu alevlendikçe duyduğu tedirginliğin artık kalmadığı- na, çünkü her şeyin yanı sıra azınlığın geçen bu yıllar içinde yok olup gittiğine dikkati çekiyorlar. Rum profesörlerden biri, bir Amerikalı meslektaşının "are you minority?" yani "azınlık üyesi misi- niz?" sorüsunu "this is curiosity" yani "bu bir merak konusudur" nüktesiyle yanıtladığını anımsatarak dostlannı güldürdü. Bunun en son kanıtı olarak da bir zamanlar binlerce çocuğun eğitim gördüğü Fener Rum Okulu'nda şimdi toplam 35 çocuğun kaldığını gösteriyor- lar. Rakı, şarap ya da viski tercihli; bol kanapeli. sıcak börek ve sosisli bu davet, çay-kahve ve eski usul "Lohuk" ikramı ile sona erdi. Dostlar birbirleriyle "haf- taya" davetli olduklan başka bir dost evinde görüşmek üzere öpüşerek veda- laştılar. Kadıköy'deki Acıbadem Rum Mezar- hğı da artık bomboş. 1800'lerde doğ- muş; 1970'lerde ölmüş Rumlann adını taşıvan, haçlı, bembeyaz mermerli me- zarlann üzerini yabani otlar doldurmuş. Mezarlığa bakan bir Süryani ailesi elin- den geldiğince mezarlığın bakımını ya- pıyor. Eskiden her hafta sonunda bura- lan dolup taşardı. Şimdi Yunanistan'- dan ya da başka bir ülkeden buraları ziyaret eden çok az insan var. Kadıköy içindeki kiliselere ise pazar günü ayinle- rine 4-5 aile gidiyor. Atina'da yaşayan Kadıköylüler, yıîda ya da iki yılda bir kez İstanbul'a gelip mezarlıklannı ya da kiliselerini ziyaret ederek "nostalji"leri- ni gideriyorlar. Ama hiçbirinin tekrar İstanbul'a dönmesinin söz konusu ol- madığı biliniyor. 5-6 Eylül 1955 olayla- nndan sonra 1964 yılında Yunan vatan- daşlannın İstanbul'dan sınır dışı edilme- leri ve 1974 Kıbrıs olaylannda duyulan korkunun izleri, dünya ülkelerine yayı- lan İstanbullu Rumların yalnız kendile- rinde yok; çocuklarına da işlemiş bulu- nuyor. Ruh hastalarının mesleki dağılımıOJMHUR (ANBAZOĞLU (Istan- bul>-Türk\t sanayileşiyor. Tür- kiye hızli kentleşiyor. Türk insanı bu labuk değişiklikliği- nin, değe: narmaşasının psiko- lojik ve ıcsyal faturasını ağır ödüyor. Ransız, programsız ya- şanan deşşim, psikolojik so- runlar altırda ezilen insan or- dusuna ter gün yeni isimler katıyor. Kent yaşaTL tıbben insanı deli etmi- yor, ama teüi.ısi çok güç yıkımlara uğ- ratıyor. Bakrlöy Ruh ve Sinir Hastalık- lan Hastaneınin verilerinde 1991 yılın- da 7 l'i çocut9X)2 hastanın tedavi altına alındığı belı-uyor. Mesleklerine göre hastalara gözaıldığında. listenin yansı- nın ev kadın2537 kişi) ve ışsizlerden (2899) oluştj|u görülüyor. Psikolojik sorunlan oliniar sık sık tedavi olmak amacıyla hasaneye "geri dönüyorlar. Aynca. kokyhkla iş bulamadıklann- dan, listede Teslekleri ev kadını ya da işsiz hanelernde geçiyor. Bu grubu işçi- ler (657), e-nekliler (608), memurlar (418), tutukhlar (334), öğrenciler (200), çiftçiler (200.şoförler (165), öğretmen- ler(143)takiD;diyor. Listede. hayat pahalılığıyla başetmeye çalışan kesiırin yanında. halkla dolaysız ilişkide bulu.ian meslek sahiplerinin de ilk sıralarda \er aldıklan dikkat çekiyor. Sigortalı olduklan ıçin İstanbul'da Erenköy Ruh ve Sinir Hastahklan Has- tanesi'nde tedavi edilen İETT şoförleri bu listeye dahı! değil. Özel oto sahipleri- ni bile çılgına çevıren İstanbul trafıği. hayatını dıreksıyon sallayarak kazanan bu insanlan adeta yiyip bitiriyor. İETT şoförleri psikosomatik hastalıklara ya- kalanan işçilerin başmda geliyor. Günlük yaşamda delirmek lafı ağzı- mızdan düşmüyor. Canımızı sıkan her sorunun bizi delirttiğine inanıyor, stre- sin sonunun delilik olduğunu düşünüyo- ruz. Ruhsal dengenin bozulması deliliğe yol açar mı? Bakırköy Ruh ve Sinir Has- tahklan Hastanesi Başhekimi Operatör Dr. Halil Toplamoğlu kentte çalışmanın ruh sağlığımızı ciddi şekilde tehdit ettiği- ni, ancak bu sorunların insanı delirteme- yeceğini söylüyor: "Herkeste yaygın kanı, stres içinde yaşamanın sonunda deliliğe varacağı şeklinde. öncelikle mesleklerde yaşanan sorunlann, sıkıntı- nın, stresin akıl hastahğına neden olma- dığını belirtmeliyim. Akıl hastalığı para- noyit, şizofreni gibi nedeni tam olarak bilinmeyen, genlere ya da gelişmede ya- şanan problemlere bağlanan olaydır. Oysa büyük kentin, buralarda yaşanan stresin sonucu nevroz doğar. Nevroz, in- sanın günlük yaşamdan kaptığı hasta- lıktır. Orneğin işinde huzursuz olan in- san zamanla mide ağnsı çekmeye başlar ama midesinde bir şey bulamazsınız. Sa- bah işe giderken beş kez geriye dönüp kapıyı kapatıp kapatmadığını kontrol edenler de bu sınıfa girer. Bunlar psiki- yatrik sorunlardır, delilikle kanştırma- mak lazım. Eğer insan olaylar karşısın- da akli dengesini yitirirse zaten onda böyle bir risk vardır. Herkesin normal kabul edeceği bir olayda aniden patlar, hastalık ortaya çıkar. Olay, tetik görevi yapmıştır." Avam Kamarası'nın davetlisi Türk çocuk (AA) Londra - Londra'da böb- reklerinin fonksiyonunu tama- men yitirmesi üzerine son bir yıldır 12 kez bıçak altına yatan ve birkaç kez ölümden dönen Türk çocuk Mehmet Buğra, Avam Kamarasf nda verilecek çocuk partisine davet edildi. Mehmet, Avam Kamarasf ndaki par- tiye, yaşadığı Enfield bölgesinin millet- vekili olan yere. yönetim bakanı Micha- el Portillo ile birlikte katılacak. Muhafa- zakâr bakan Portillo, özellikle İngil- tere'de geniş tepkilere yol açan "kelle vergisi" konusundaki sorumluluğu ile tanmıyor. Bir buçuk yaşmda Adana'da başladığı hastane yaşantKinı şu anda dünyanın en ünlü hastanelerinden olan Londra'daki Royal Free Hcspital'da sürdüren 10 ya- şmdaki Mehmtt. İngiliz tıp deTgilerine de konu oldu. Londra Great Street Çocuk Hasta- nesi'nde ilk önce kalbine giden ana da- mara takılan hortum ile diyaliz makine- sine bağlanan Mehmet, daha sonra Royal Free'ye nakledildi. Burada karnı- na yerleştirilen tüp ile diyaliz olmaya başlanan Türk çocuğu, birkaç ay sonra kasıklannda meydana gelen şişlik yü- zünden iki kasığından da ameliyat oldu. Diyaliz sistemin tıkanması yüzünden karnındaki tüpün değiştirilmesi için ye- niden bıçak altına yatan Mehmet, 6 ay sonra enfeksiyon olunca diyaliz sistemi iptal edildi ve yeniden kalbine giden ana damara hortum takıldı. Geçen yıl kasım ayında beklenen böb- reğin bulunması üzerine böbrek nakli ameliyatı olan Mehmet'in şansı yaver gitmedi. Ocak ayı ortalarında Mehmet'e yapı- lan ikinci böbrek nakli başanh oldu. Sokağın dili zaman oluncaREFİK DURBAŞ (İstanbul) - Bir pencereyim ben: Bir kanadım fotoğraflarda rengi silin- miş gökyüzüne açılır. bir kanadım çiçek- leri kurumuş ağaçların gölgesine. Çok, çok zaman önce yaşı benim ya- şımda bir çocuğun gözleriyle bakarım gün boyu sokaktan geçenlere. Sabah işe vetişen bir genç adamın dudağından dö- külen bır şarkıya takılır aklım, akşamü- zen okuldan dönen bir genç kızın kınalı saçlarına. Bır kapıyım ben- Ne kılıdim kalmış ne anahtanm. Eşi- ğımın ucundakı tenekelerde de ne sar- dunyalar kalmış ne onların kokusu. İçimin küfü gün ışığına \ uruyor, gün ışı- ğı boyası "sır" olmuş yüzüme. Bir el ne zaman çalar kapımı, bır yü- rek ne zaman... Bırcumbayım ben: Ne adım kaldı ne varlığım. Özlemi hâ- lâ duruyor, ama nişanlısmı bekleyen bir genç kızın koynumda. Koynumda saklı fotoğrafı anılann... Bir kemerim ben: Gün akar yüz yıllardır serin ışığımın deltasında, gece durur serinliğimin deh- lizinde. Geçer gider zaman avuçlanmın ara- sından. Ben bir başıma iki gökyüzü arasında... Bir kaldırımım ben: Almışlar yerimi yurdumu, bir yanımı bır kapı aralığına eklemışler, bır yanımı bir duvann gurbetine. Akşam üzerleri kadınlar mangal ya- kardı bir yanımda, çay içerdi bir yanım- da mahallenin gençleri. Nicedir bir ayak izinin gölgesi düşme- di üzerime. Acep bu yüzden ola ne gurbetimin ne sılamın olmayışı... Bir gökyüzüyüm ben: Silinse de "aşı" boyası terk edilmiş ev- lerin. benim defterimde durur bütün renkleri. Pencere önlerinde ölümü gözle- yen yaşlı kadınlann hüznü. çemberin- den önce çığlığı sokağa çıkan çocuklann sevinci. Benim defterimde yazıhdır hepsi. Bırevım ben: Bana değil, şu fotoğrafıma bakın ye- ter. Hangi söz, hangi sözcük anlatabilir çektiğimçileyi... Bir sokağım ben: Adım anlatmıyor mu her şeyi? Bir günüm ben: Yıllardır yaşıyorum işte bir eski du- varla bir eski ev arasında. Işığım aydın- latıv or yüz yıllar içinden görünen geçmi- şi ve görünmeyen geleceği. İster okuyun ister okumayın, ben yıllardır burada. İs- tanbul'un herhangi bir sokağında kendi külümle yazıyorum anılann defterini... ODTUde, öğrencilerin serbestliği ile idarenin kurallan, karşıtlann birliği halinde varlıklannı sürdürüyor 4 Bu kapıyı açacak kadar özgür müsünüz?9 HAKAN A^GÜN (Ankara) - Öğrenci hareketlerine hep damga vur-> muş olan ODTÜ, toplumdaki değişimin bir özeti sanki. Geçmiş- ten bu yanasilinemeyen görüntüler de yok değil. Tıpkı, yurtların yanı başındıki futbol sahasındaki tribün boyu "Devrim" sözcü- ğünün yılladır yağmurlara direnmesi gibi... Tıpkı, kampusun dört bir yarjnda "voltalayan" jandarmalar gibi... Değişmeye -ûz tutan görüntüler ise cileri bulmak şaşırtıcı oluyor. çok daha fazlt Tıpkı, Deniz Gezmiş'in - rektörlük biı»ıs:nın duvanna yazdığı "Beyaz Saray" sözcüklerinin üstüne çe- kilen astann s.iııuneye yüz tutması gibi. Değişimi karamak için öğrencilerle sohbet yeterli.ODTÜ'nün nabzı, görü- nüşte "RektcStüğe endeksli etkinlik bi- rimleri" olar^; adlandınlan 32 toplu- lukta atıyor. _^0 bin öğrencinin dörtte biri topluluk -»»esı. "Gülmecesâ nden, "Sinema"ya, "Çevrecilik"C-eı -Eşli Danslar"a, "As- tronomi"den '^lasik Gitar"a kadar uzanan topluLİıkıar zincirinde ilk dura- ğımız, KültüçrMüdürlüğü binasındaki Felsefe TopİL»]iğu. Odada. derslik bula- madıkları içirs»e^efe dersı yapan öğren- Topluluk üyesi Güven Yılmaz yakını- yor: "Bir siyasiyi söyleşi için çağırmak ya da dergi çıkartmak dert. Bir yığm izin gerekiyor. Bu koşullarda faaliyet göster- mek öylesine zor ki..." Felsefeciler yine de şanslı. "GO", "Satranç" ve "Briç" topluluklannın bu- lunduğu 9'uncu yurdun "dehlizi"ne yol- culuk, akla "Eskişehir Özel Tip Ce- zaevi"ni getiriyor. Öğle vakti olmasına karşın tıkırdatılan kapılardan yanıt al- mak olanaksız. Sorun, 9'uncu yurda kadar gidebilmek için 15 dakikahk yü- rüyüşün gerekmesi. Öğrenciler, fakülte binası ile yurtlar arasına İstikJâl Cad- desi'ndekinin benzeri bir tramvay siste- mi döşenmesini öneriyorlar. Matematik bölümünde bir oda ayar- layabilen Matematik Topluluğu hayli şansh. Odadaki panoda, "Don't make math, make love" yazılı. Ünlü matema- tikçi Hilbert'in bir fotoğrafı da duvar- lardan birini süslüyor. Bölümdeki 500 öğrenciye karşın topluluğun 200 üyesi var. Matematik bölümü öğrencisi Ke- rem Tomak, istediği halde topluluğa üye olamıyor. Nedeni. çevre topluluğunun başkanlığını yaparken Öğrenci Der- neği'nden üye kabul etmesi. Sonucunda da Kültür Müdürlüğü'nce "kara liste"- ye alınması. Ders yükü de sosyal etkin- liklere fazla vakit aynlamamasının ge- rekçeleri arasında. Kültür Müdürlüğü'nü eleştirmeyen öğrenci yok gibi. Aynı bölümden top- luluk üyeleri Şafak Demirel, Bediz Bü- yükyıldız. Can İleri ve adını açıklamak istemeyen çok sayıda öğrenci ile söyleş- mek, çok sayıda sorunu günışığına çıka- nyor. Otobüs duraklanndaki kuyruk, ula- şım sorununu somutluyor. Yurtlarda ise rektörlük, akmayan sulara çözüm bul- mak yerine kızlann namusunu koruma- yı görev bilmiş. Hafta sonunu yurtdışın- da geçirebilmek için vasi bulup e\ci kâğıdı çıkarmalan gerekiyor. Bir kız öğ- renci, bu uygulamayı şöyle eleştiriyor: "Erkeklerin namusu niye korunmu- yor bilemiyorum. Kimsenin de evci kâğıdında gösterdiği adreste kaldığı yok. Hem, bizim yöneticiler ODTÜ or- manlanna bir dalsalar, herkesin birbiri- ni nasıl götürdüğünü görecekler." Bir erkek öğrencinin anlattığına göre de jandarma çavuşunun, sarmaş dolaş çıftin erkeğine "niye kızı reklam ediyor- sun, evlensene" diye çıkıştığı olmuyor değil. Bir zamanlar cuma akşamlan yurtla- nn önünden CSO'ya otobüs kaldınlan ODTÜ'deki yığınla sorunun çözümü ise artık "kayyım" elinde olan Öğrenci Derneği'nin canlandınlmasında görülü- yor. Geniş katılım için bulunan formül de şu: "Kendi Afışini Kendin Yaz!" ODTÜ, bu strateji çerçevesinde üze- rinde konuşma balonu boş bırakılmış öğrenci karikatürleri bulunan afişlerle donatılmış durumda. Her öğrenci, istegini konuşma balo- nunun içine yazıyor: - Kim taİcar üniversiteyi, Levis'a yi- ne zam gelmiş. - Dikkat edin götürürler valla! - Bunlan asarken korkmuyor musu- nuz? - Ne sorunumuz var ki; diğer üniversi- teler daha kötü! - Bunlan yapmak için bunca boş za- manmız mı var? - Şimdi bunlan asıyorlar, yakında da bildiri dağıtırlar. - Fikri bunalımlar yaratmayın! - Sizi izlemeye devam mı edelim? Kampanyanın adı, "özgürlük İstiyo- ruz". Afişlerden biri de üzerinde "Bu kapıyı açacak kadar özgür müsünüz?" yazılı kilitli bir kapı. Kaç öğrencinin bu kapıyı açacağı ise öğrencilerin üniversite yönetimi üzerine' koyacağı ağırlığın dozajını belirleyecek. Uyuşturucu haritası • AA (Ankara) - Türkiye'de uyuşturucu kullananlann belirlenmesi amacıyla araştırma yapılacak ve Türkiye'de uyuşturucu kullanımı haritası çıkanlacak. Sağhk Bakanı Dr. Yıldınm Aktuna, uyuşturucu bagımlılığı konusunda istatistiki bilgi bulunmadığını belirterek "Uyuşturucu kullananlann sayısını bilmiyoruz. Uyuşturucu kullananlar yaygın mı, değil mi, söyleyemiyoruz. Ancak konu oldukça önemli. Bu nedenle bir araştırma başlatacağız ve uyuşturucu bağımlılannı belirleyeceğiz" dedi. Bakan Aktuna, kendisinin kurduğu Alkol, Madde Bağımlıları Tedavi ve Eğitim Merkezi'nin (AMATEM), Balkan ülkeleri uyuşturucu bagımlılığı tedavi, rehabilitasyon ve eğitim merkezi haline getirileceğini belirterek buranın örnek bir yer olacağını söyledi. Danışman öğpetmen • ANKA (Ankara) - Milli Eğitim Bakanlığı, ders geçme ve kredi sisteminde büyük önemi bulunan danışman öğretmenlerin mali olanaklannın genişletilmesi konusunda bir yasa tasansı hazırlığı yapıyor. Ders geçme sisteminde öğrencinin dersleri seçmesinde yönlendirici işlev alan danışman öğretmenlere yeni mali olanaklar getirecek olan yasa taslağında, ek ders ücretlerinde iyileştirmeler yer alacak. Yasa taslağının yakında Bakanlar Kurulu'na getirilmek ve tasan şekline dönüştürülmek üzere Başbakanlık'a sunulacağı bıldinldi. Basına kontrol • CLIVlHURİYET(Rize)- Rize'de yerel gazeteleri denetlemek amacıyla kontrol kurulu oluşturuldu. Oluşturulan kurulun yerel gazeteleri vasıflan konusunda denetleyeceği ve resmi ilan dağıtımını sağlayacağı bildirildi. Rize Valiliği tarafından oluşturulan kurulda Vali Yardımcısı M ustafa Erdoğan. Gülbahar İlkokulu öğretmeni Yavuzer Tarlan ve gazeteci Faik BakoğluyeraMılar. Felsefe Dünyası • AA (Ankara) - Türk Felsefe Derneği'nin yayın organı "Felsefe Dünyası" dergisinin ikinci sayısı çıktı. Editörlüğünü, ODTÜ Felsefe Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet İnam'ın üstlendiğı derginin bu sayısında, felsefenin değişik disiplinleri ile kültür ve sanat konulannın tartışıldığı yazılara yer verildi. Dernek Başkanı Prof. Dr. Necati öner'in "kültür" kavramını ele aldığı yazısının da bulunduğu dergıdeki diğer konu başlıklan ile yazarlan şöyle: Teo Grunberg"Mantık Felsefesi", Ahmet İnam "Felsefe Ahlakı Üstüne Bazı İlk Düşünceler", Teoman Duraü "Eklektism, Senkretism, Sentez, Disiplinlerarası Araştırma, Sistem Kavramlan Üzerine Çözümleyici Çalışma", Zümrüt Kuluzade "Doğu-Batı Panteizmiçerçevesinde Yunus Emre Mirası", Ömer Naci Soykan "Sanatın Kaynağı Sorunu", Çoşkun Değirmencioğlu "Felsefenin Düşündürdükleri", Sadettin Elibol "Bergson Felsefesi ve Türkiye". Soğuk, güneşi vurdu • CUMHURİYET (Adana) - Aşın soğuk ve don, güneş enerji sistemlerini patlatmaya başladı. TMMOB Makine Mühendisleri Odası Şube Başkanı Hüseyin Sayar, oda üyesi ve uzmanı Metin Gürkan'la birlikte dün yaptığı açıklamada, Ege ve Akdeniz sahiliyle Çukurova'da yoğun biçimde kullanılan güneş enerjisi sistemlerinin, aşın soğuk yüzünden patlama tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurguladı. Kalitesiz ve ince malzeme kullanılmasının, sorunun ortaya çıkışını çabuklaştırdığını anlatan Sayar ve Gürkan, yalıtım malzemelerinin yetersizliğînin de don olayının enerji sistemlerini bozmasında etkili olduğuna dikkam çektiler. Sadece Adana'da, bir şirketin yaptığı sistemlerden 25O'si son don olayları sırasında patladı. Erbaşlara kolaylık • Haber Merkezi- Milli Savunma Bakanhğı'nın uzrtıan Erbaş Yönetmeliğinde yaptığı değışıklıkle uzman erbaş olmak isteyenlere ordudan terhis olduktan sonra da başvurma hakkı getirildi. Ancak başvuru terhisten itibaren iki yıl içerisinde yapılmak zorunda olacak. Orduda görevieri sürerken uzman erbaşlık görevinin devamını isteyenler de terhisten en geç 6 ay önce dilekçe ile başvurabilecekler. Değişiklikle görev süreleri de uzatıldı. 30 yaş ile sınırlı olan uzman erbaşlık süresi 35 yaşa erbaşların astsubay olabilmek için başvuru yaş sınırı da 24'ten 27'ye yüksetildi. Bir başka değişiklikle sıhhıye sınıfına mensup erbaş ve erler, TSK'da görev yaptıkları süre ve görevle sınırlı olmak üzere küçük sıhhi ameliyat yapmaya yetkili olacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle