Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7ŞUBAT1992CUMA
HABERLER
Istanbul'un azalan azınlıklarıSTEL\) BERBERAKİS (Kadı-
köj) - Fi: Sultan Mehmet'in
İstanbu!j"etrıinden sonra din
ve dil cşrlükleri korunan ve
bu haklaiLozan Anlaşması'y-
la garan: îltına alınan istanbul
Rumlana-.ık "azınlık psikolo-
jisinin" /rattığı endişelerden
"•Vatar.oş'tirkçe konuş" gibi laf at-
mslannnvıt kaldığından sözedenbu
vatandaş.i-j.oplam sayısı bugün 2 bın
50O olarai;eaplanıyor. Kalanlann 3'-
te 2si kacn ;ocuk \e yaşlı. Bunlann
ancak 3'te n .40-60 yaşlarıarasındaeli
"iş tutabilei' ;rkekleroluşturuyor. Yu-
nanistan'a \BD"ye. Avustralya'ya.
Almanya>,£)ç eden İstanbul Rum va-
tandaşlannn\ayısının 250-300 bin ol-
duğu sanılı v G ö ç edip TC vatandaşlı-
ğını koruyan Rumların sayısı ise 30-40
bıni geçmiyor.
İstanbul Rum azınlığı İstanbul'a şim-
di daha çok "turist" olarak geliyor. İs-
tanbul'da yaşamını sürdürenler ise
kendilerini yalnız hissediyor.
1960'larda yalnız Moda'da yapılan
cemaat başkanı seçimlerinde 6-7 bin
azınlık üyesi oy kullanırmış. Geçen yıl
yapılan seçimlerde ise sandıktan 150 oy
çıkmış. Yani şu anda Moda'da çoluk-
çocuğuyla birlikte 200 kadar Rum yaşa-
makta.
Moda'nın bir Rum evinde eş dost için
verilen bir davette dört çift vardı. Bu
çiftlerin üçü Rum, biri Ermeniydi. Rum-
lardan ikisi İstanbul'da üniversite profe-
sörü, biri rehber, biri dalgıç. biri de
miizisyendi. Ermeni çift ticaretle uğraşı-
yordu. Hepsi çocukluk arkadaşıydı. Se-
çimlerle ilgili açılan tartışma^ daha son-
ra eski İstanbul ile yeni Istanbul'un
karşılaştırılması ile sürdü. Ev sahibi, ay-
nca "fanatik" bir eski kartpostal koleİc-
siyoncusu. Istanbul'un 1800'Ierdeki
görüntülerini dostlanna gösterdi.
Her şeyin ne kadar değiştiği tartışıldı.
Daha sonra Istanbul'un değişmekte
olan demografık yapısı gündeme getiril-
di. İstanbul'da yaşayan İstanbullulann
kendi öz kentlerinde yabancılık çektiği-
ni; azınlık ınsanlanna şimdi halis İstan-
bullu Türklenn de eklendiğıni dile getir-
diler.
Şu sıralarda Anadolu'dan İstanbul'a
göç eden milyonlarca kişinin, İstanbul'u
"ikinci kez fethettiği" ve Istanbul'un o
bilinen kültürünün tehlikeli bir biçimde
"katledildiği" görüşünde birleşiyorlar.
Rum ve Ermenilerin 1950 ve 60'larda
ve özellikle Kıbrıs sorunu alevlendikçe
duyduğu tedirginliğin artık kalmadığı-
na, çünkü her şeyin yanı sıra azınlığın
geçen bu yıllar içinde yok olup gittiğine
dikkati çekiyorlar. Rum profesörlerden
biri, bir Amerikalı meslektaşının "are
you minority?" yani "azınlık üyesi misi-
niz?" sorüsunu "this is curiosity" yani
"bu bir merak konusudur" nüktesiyle
yanıtladığını anımsatarak dostlannı
güldürdü. Bunun en son kanıtı olarak da
bir zamanlar binlerce çocuğun eğitim
gördüğü Fener Rum Okulu'nda şimdi
toplam 35 çocuğun kaldığını gösteriyor-
lar. Rakı, şarap ya da viski tercihli; bol
kanapeli. sıcak börek ve sosisli bu davet,
çay-kahve ve eski usul "Lohuk" ikramı
ile sona erdi. Dostlar birbirleriyle "haf-
taya" davetli olduklan başka bir dost
evinde görüşmek üzere öpüşerek veda-
laştılar.
Kadıköy'deki Acıbadem Rum Mezar-
hğı da artık bomboş. 1800'lerde doğ-
muş; 1970'lerde ölmüş Rumlann adını
taşıvan, haçlı, bembeyaz mermerli me-
zarlann üzerini yabani otlar doldurmuş.
Mezarlığa bakan bir Süryani ailesi elin-
den geldiğince mezarlığın bakımını ya-
pıyor.
Eskiden her hafta sonunda bura-
lan dolup taşardı. Şimdi Yunanistan'-
dan ya da başka bir ülkeden buraları
ziyaret eden çok az insan var. Kadıköy
içindeki kiliselere ise pazar günü ayinle-
rine 4-5 aile gidiyor. Atina'da yaşayan
Kadıköylüler, yıîda ya da iki yılda bir
kez İstanbul'a gelip mezarlıklannı ya da
kiliselerini ziyaret ederek "nostalji"leri-
ni gideriyorlar. Ama hiçbirinin tekrar
İstanbul'a dönmesinin söz konusu ol-
madığı biliniyor. 5-6 Eylül 1955 olayla-
nndan sonra 1964 yılında Yunan vatan-
daşlannın İstanbul'dan sınır dışı edilme-
leri ve 1974 Kıbrıs olaylannda duyulan
korkunun izleri, dünya ülkelerine yayı-
lan İstanbullu Rumların yalnız kendile-
rinde yok; çocuklarına da işlemiş bulu-
nuyor.
Ruh hastalarının
mesleki dağılımıOJMHUR (ANBAZOĞLU (Istan-
bul>-Türk\t sanayileşiyor. Tür-
kiye hızli kentleşiyor. Türk
insanı bu labuk değişiklikliği-
nin, değe: narmaşasının psiko-
lojik ve ıcsyal faturasını ağır
ödüyor. Ransız, programsız ya-
şanan deşşim, psikolojik so-
runlar altırda ezilen insan or-
dusuna ter gün yeni isimler
katıyor.
Kent yaşaTL tıbben insanı deli etmi-
yor, ama teüi.ısi çok güç yıkımlara uğ-
ratıyor. Bakrlöy Ruh ve Sinir Hastalık-
lan Hastaneınin verilerinde 1991 yılın-
da 7 l'i çocut9X)2 hastanın tedavi altına
alındığı belı-uyor. Mesleklerine göre
hastalara gözaıldığında. listenin yansı-
nın ev kadın2537 kişi) ve ışsizlerden
(2899) oluştj|u
görülüyor. Psikolojik
sorunlan oliniar sık sık tedavi olmak
amacıyla hasaneye "geri dönüyorlar.
Aynca. kokyhkla iş bulamadıklann-
dan, listede Teslekleri ev kadını ya da
işsiz hanelernde geçiyor. Bu grubu işçi-
ler (657), e-nekliler (608), memurlar
(418), tutukhlar (334), öğrenciler (200),
çiftçiler (200.şoförler (165), öğretmen-
ler(143)takiD;diyor.
Listede. hayat pahalılığıyla başetmeye
çalışan kesiırin yanında. halkla dolaysız
ilişkide bulu.ian meslek sahiplerinin de
ilk sıralarda \er aldıklan dikkat çekiyor.
Sigortalı olduklan ıçin İstanbul'da
Erenköy Ruh ve Sinir Hastahklan Has-
tanesi'nde tedavi edilen İETT şoförleri
bu listeye dahı! değil. Özel oto sahipleri-
ni bile çılgına çevıren İstanbul trafıği.
hayatını dıreksıyon sallayarak kazanan
bu insanlan adeta yiyip bitiriyor. İETT
şoförleri psikosomatik hastalıklara ya-
kalanan işçilerin başmda geliyor.
Günlük yaşamda delirmek lafı ağzı-
mızdan düşmüyor. Canımızı sıkan her
sorunun bizi delirttiğine inanıyor, stre-
sin sonunun delilik olduğunu düşünüyo-
ruz. Ruhsal dengenin bozulması deliliğe
yol açar mı? Bakırköy Ruh ve Sinir Has-
tahklan Hastanesi Başhekimi Operatör
Dr. Halil Toplamoğlu kentte çalışmanın
ruh sağlığımızı ciddi şekilde tehdit ettiği-
ni, ancak bu sorunların insanı delirteme-
yeceğini söylüyor: "Herkeste yaygın
kanı, stres içinde yaşamanın sonunda
deliliğe varacağı şeklinde. öncelikle
mesleklerde yaşanan sorunlann, sıkıntı-
nın, stresin akıl hastahğına neden olma-
dığını belirtmeliyim. Akıl hastalığı para-
noyit, şizofreni gibi nedeni tam olarak
bilinmeyen, genlere ya da gelişmede ya-
şanan problemlere bağlanan olaydır.
Oysa büyük kentin, buralarda yaşanan
stresin sonucu nevroz doğar. Nevroz, in-
sanın günlük yaşamdan kaptığı hasta-
lıktır. Orneğin işinde huzursuz olan in-
san zamanla mide ağnsı çekmeye başlar
ama midesinde bir şey bulamazsınız. Sa-
bah işe giderken beş kez geriye dönüp
kapıyı kapatıp kapatmadığını kontrol
edenler de bu sınıfa girer. Bunlar psiki-
yatrik sorunlardır, delilikle kanştırma-
mak lazım. Eğer insan olaylar karşısın-
da akli dengesini yitirirse zaten onda
böyle bir risk vardır. Herkesin normal
kabul edeceği bir olayda aniden patlar,
hastalık ortaya çıkar. Olay, tetik görevi
yapmıştır."
Avam Kamarası'nın
davetlisi Türk çocuk
(AA) Londra - Londra'da böb-
reklerinin fonksiyonunu tama-
men yitirmesi üzerine son bir
yıldır 12 kez bıçak altına yatan
ve birkaç kez ölümden dönen
Türk çocuk Mehmet Buğra,
Avam Kamarasf nda verilecek
çocuk partisine davet edildi.
Mehmet, Avam Kamarasf ndaki par-
tiye, yaşadığı Enfield bölgesinin millet-
vekili olan yere. yönetim bakanı Micha-
el Portillo ile birlikte katılacak. Muhafa-
zakâr bakan Portillo, özellikle İngil-
tere'de geniş tepkilere yol açan "kelle
vergisi" konusundaki sorumluluğu ile
tanmıyor.
Bir buçuk yaşmda Adana'da başladığı
hastane yaşantKinı şu anda dünyanın en
ünlü hastanelerinden olan Londra'daki
Royal Free Hcspital'da sürdüren 10 ya-
şmdaki Mehmtt. İngiliz tıp deTgilerine
de konu oldu.
Londra Great Street Çocuk Hasta-
nesi'nde ilk önce kalbine giden ana da-
mara takılan hortum ile diyaliz makine-
sine bağlanan Mehmet, daha sonra
Royal Free'ye nakledildi. Burada karnı-
na yerleştirilen tüp ile diyaliz olmaya
başlanan Türk çocuğu, birkaç ay sonra
kasıklannda meydana gelen şişlik yü-
zünden iki kasığından da ameliyat oldu.
Diyaliz sistemin tıkanması yüzünden
karnındaki tüpün değiştirilmesi için ye-
niden bıçak altına yatan Mehmet, 6 ay
sonra enfeksiyon olunca diyaliz sistemi
iptal edildi ve yeniden kalbine giden ana
damara hortum takıldı.
Geçen yıl kasım ayında beklenen böb-
reğin bulunması üzerine böbrek nakli
ameliyatı olan Mehmet'in şansı yaver
gitmedi.
Ocak ayı ortalarında Mehmet'e yapı-
lan ikinci böbrek nakli başanh oldu.
Sokağın dili zaman oluncaREFİK DURBAŞ (İstanbul) - Bir
pencereyim ben:
Bir kanadım fotoğraflarda rengi silin-
miş gökyüzüne açılır. bir kanadım çiçek-
leri kurumuş ağaçların gölgesine.
Çok, çok zaman önce yaşı benim ya-
şımda bir çocuğun gözleriyle bakarım
gün boyu sokaktan geçenlere. Sabah işe
vetişen bir genç adamın dudağından dö-
külen bır şarkıya takılır aklım, akşamü-
zen okuldan dönen bir genç kızın kınalı
saçlarına.
Bır kapıyım ben-
Ne kılıdim kalmış ne anahtanm. Eşi-
ğımın ucundakı tenekelerde de ne sar-
dunyalar kalmış ne onların kokusu.
İçimin küfü gün ışığına \ uruyor, gün ışı-
ğı boyası "sır" olmuş yüzüme.
Bir el ne zaman çalar kapımı, bır yü-
rek ne zaman...
Bırcumbayım ben:
Ne adım kaldı ne varlığım. Özlemi hâ-
lâ duruyor, ama nişanlısmı bekleyen bir
genç kızın koynumda.
Koynumda saklı fotoğrafı anılann...
Bir kemerim ben:
Gün akar yüz yıllardır serin ışığımın
deltasında, gece durur serinliğimin deh-
lizinde.
Geçer gider zaman avuçlanmın ara-
sından.
Ben bir başıma iki gökyüzü arasında...
Bir kaldırımım ben:
Almışlar yerimi yurdumu, bir yanımı
bır kapı aralığına eklemışler, bır yanımı
bir duvann gurbetine.
Akşam üzerleri kadınlar mangal ya-
kardı bir yanımda, çay içerdi bir yanım-
da mahallenin gençleri.
Nicedir bir ayak izinin gölgesi düşme-
di üzerime.
Acep bu yüzden ola ne gurbetimin ne
sılamın olmayışı...
Bir gökyüzüyüm ben:
Silinse de "aşı" boyası terk edilmiş ev-
lerin. benim defterimde durur bütün
renkleri. Pencere önlerinde ölümü gözle-
yen yaşlı kadınlann hüznü. çemberin-
den önce çığlığı sokağa çıkan çocuklann
sevinci.
Benim defterimde yazıhdır hepsi.
Bırevım ben:
Bana değil, şu fotoğrafıma bakın ye-
ter.
Hangi söz, hangi sözcük anlatabilir
çektiğimçileyi...
Bir sokağım ben:
Adım anlatmıyor mu her şeyi?
Bir günüm ben:
Yıllardır yaşıyorum işte bir eski du-
varla bir eski ev arasında. Işığım aydın-
latıv or yüz yıllar içinden görünen geçmi-
şi ve görünmeyen geleceği. İster okuyun
ister okumayın, ben yıllardır burada. İs-
tanbul'un herhangi bir sokağında kendi
külümle yazıyorum anılann defterini...
ODTUde, öğrencilerin serbestliği ile idarenin kurallan, karşıtlann birliği halinde varlıklannı sürdürüyor
4
Bu kapıyı açacak kadar özgür müsünüz?9
HAKAN A^GÜN (Ankara) - Öğrenci hareketlerine hep damga vur->
muş olan ODTÜ, toplumdaki değişimin bir özeti sanki. Geçmiş-
ten bu yanasilinemeyen görüntüler de yok değil. Tıpkı, yurtların
yanı başındıki futbol sahasındaki tribün boyu "Devrim" sözcü-
ğünün yılladır yağmurlara direnmesi gibi... Tıpkı, kampusun
dört bir yarjnda "voltalayan" jandarmalar gibi...
Değişmeye -ûz tutan görüntüler ise cileri bulmak şaşırtıcı oluyor.
çok daha fazlt Tıpkı, Deniz Gezmiş'in -
rektörlük biı»ıs:nın duvanna yazdığı
"Beyaz Saray" sözcüklerinin üstüne çe-
kilen astann s.iııuneye yüz tutması gibi.
Değişimi karamak için öğrencilerle
sohbet yeterli.ODTÜ'nün nabzı, görü-
nüşte "RektcStüğe endeksli etkinlik bi-
rimleri" olar^; adlandınlan 32 toplu-
lukta atıyor. _^0 bin öğrencinin dörtte
biri topluluk -»»esı.
"Gülmecesâ nden, "Sinema"ya,
"Çevrecilik"C-eı -Eşli Danslar"a, "As-
tronomi"den '^lasik Gitar"a kadar
uzanan topluLİıkıar zincirinde ilk dura-
ğımız, KültüçrMüdürlüğü binasındaki
Felsefe TopİL»]iğu. Odada. derslik bula-
madıkları içirs»e^efe dersı yapan öğren-
Topluluk üyesi Güven Yılmaz yakını-
yor:
"Bir siyasiyi söyleşi için çağırmak ya
da dergi çıkartmak dert. Bir yığm izin
gerekiyor. Bu koşullarda faaliyet göster-
mek öylesine zor ki..."
Felsefeciler yine de şanslı. "GO",
"Satranç" ve "Briç" topluluklannın bu-
lunduğu 9'uncu yurdun "dehlizi"ne yol-
culuk, akla "Eskişehir Özel Tip Ce-
zaevi"ni getiriyor. Öğle vakti olmasına
karşın tıkırdatılan kapılardan yanıt al-
mak olanaksız. Sorun, 9'uncu yurda
kadar gidebilmek için 15 dakikahk yü-
rüyüşün gerekmesi. Öğrenciler, fakülte
binası ile yurtlar arasına İstikJâl Cad-
desi'ndekinin benzeri bir tramvay siste-
mi döşenmesini öneriyorlar.
Matematik bölümünde bir oda ayar-
layabilen Matematik Topluluğu hayli
şansh. Odadaki panoda, "Don't make
math, make love" yazılı. Ünlü matema-
tikçi Hilbert'in bir fotoğrafı da duvar-
lardan birini süslüyor. Bölümdeki 500
öğrenciye karşın topluluğun 200 üyesi
var. Matematik bölümü öğrencisi Ke-
rem Tomak, istediği halde topluluğa üye
olamıyor. Nedeni. çevre topluluğunun
başkanlığını yaparken Öğrenci Der-
neği'nden üye kabul etmesi. Sonucunda
da Kültür Müdürlüğü'nce "kara liste"-
ye alınması. Ders yükü de sosyal etkin-
liklere fazla vakit aynlamamasının ge-
rekçeleri arasında.
Kültür Müdürlüğü'nü eleştirmeyen
öğrenci yok gibi. Aynı bölümden top-
luluk üyeleri Şafak Demirel, Bediz Bü-
yükyıldız. Can İleri ve adını açıklamak
istemeyen çok sayıda öğrenci ile söyleş-
mek, çok sayıda sorunu günışığına çıka-
nyor.
Otobüs duraklanndaki kuyruk, ula-
şım sorununu somutluyor. Yurtlarda ise
rektörlük, akmayan sulara çözüm bul-
mak yerine kızlann namusunu koruma-
yı görev bilmiş. Hafta sonunu yurtdışın-
da geçirebilmek için vasi bulup e\ci
kâğıdı çıkarmalan gerekiyor. Bir kız öğ-
renci, bu uygulamayı şöyle eleştiriyor:
"Erkeklerin namusu niye korunmu-
yor bilemiyorum. Kimsenin de evci
kâğıdında gösterdiği adreste kaldığı
yok. Hem, bizim yöneticiler ODTÜ or-
manlanna bir dalsalar, herkesin birbiri-
ni nasıl götürdüğünü görecekler."
Bir erkek öğrencinin anlattığına göre
de jandarma çavuşunun, sarmaş dolaş
çıftin erkeğine "niye kızı reklam ediyor-
sun, evlensene" diye çıkıştığı olmuyor
değil.
Bir zamanlar cuma akşamlan yurtla-
nn önünden CSO'ya otobüs kaldınlan
ODTÜ'deki yığınla sorunun çözümü ise
artık "kayyım" elinde olan Öğrenci
Derneği'nin canlandınlmasında görülü-
yor.
Geniş katılım için bulunan formül de
şu:
"Kendi Afışini Kendin Yaz!"
ODTÜ, bu strateji çerçevesinde üze-
rinde konuşma balonu boş bırakılmış
öğrenci karikatürleri bulunan afişlerle
donatılmış durumda.
Her öğrenci, istegini konuşma balo-
nunun içine yazıyor:
- Kim taİcar üniversiteyi, Levis'a yi-
ne zam gelmiş.
- Dikkat edin götürürler valla!
- Bunlan asarken korkmuyor musu-
nuz?
- Ne sorunumuz var ki; diğer üniversi-
teler daha kötü!
- Bunlan yapmak için bunca boş za-
manmız mı var?
- Şimdi bunlan asıyorlar, yakında da
bildiri dağıtırlar.
- Fikri bunalımlar yaratmayın!
- Sizi izlemeye devam mı edelim?
Kampanyanın adı, "özgürlük İstiyo-
ruz". Afişlerden biri de üzerinde "Bu
kapıyı açacak kadar özgür müsünüz?"
yazılı kilitli bir kapı.
Kaç öğrencinin bu kapıyı açacağı ise
öğrencilerin üniversite yönetimi üzerine'
koyacağı ağırlığın dozajını belirleyecek.
Uyuşturucu haritası
• AA (Ankara) - Türkiye'de
uyuşturucu kullananlann belirlenmesi
amacıyla araştırma yapılacak ve
Türkiye'de uyuşturucu kullanımı
haritası çıkanlacak. Sağhk Bakanı Dr.
Yıldınm Aktuna, uyuşturucu
bagımlılığı konusunda istatistiki bilgi
bulunmadığını belirterek "Uyuşturucu
kullananlann sayısını bilmiyoruz.
Uyuşturucu kullananlar yaygın mı,
değil mi, söyleyemiyoruz. Ancak konu
oldukça önemli. Bu nedenle bir
araştırma başlatacağız ve uyuşturucu
bağımlılannı belirleyeceğiz" dedi.
Bakan Aktuna, kendisinin kurduğu
Alkol, Madde Bağımlıları Tedavi ve
Eğitim Merkezi'nin (AMATEM),
Balkan ülkeleri uyuşturucu bagımlılığı
tedavi, rehabilitasyon ve eğitim merkezi
haline getirileceğini belirterek buranın
örnek bir yer olacağını söyledi.
Danışman öğpetmen
• ANKA (Ankara) - Milli Eğitim
Bakanlığı, ders geçme ve kredi
sisteminde büyük önemi bulunan
danışman öğretmenlerin mali
olanaklannın genişletilmesi konusunda
bir yasa tasansı hazırlığı yapıyor. Ders
geçme sisteminde öğrencinin dersleri
seçmesinde yönlendirici işlev alan
danışman öğretmenlere yeni mali
olanaklar getirecek olan yasa
taslağında, ek ders ücretlerinde
iyileştirmeler yer alacak. Yasa
taslağının yakında Bakanlar Kurulu'na
getirilmek ve tasan şekline
dönüştürülmek üzere Başbakanlık'a
sunulacağı bıldinldi.
Basına kontrol
• CLIVlHURİYET(Rize)- Rize'de
yerel gazeteleri denetlemek amacıyla
kontrol kurulu oluşturuldu.
Oluşturulan kurulun yerel gazeteleri
vasıflan konusunda denetleyeceği ve
resmi ilan dağıtımını sağlayacağı
bildirildi. Rize Valiliği tarafından
oluşturulan kurulda Vali Yardımcısı
M ustafa Erdoğan. Gülbahar İlkokulu
öğretmeni Yavuzer Tarlan ve gazeteci
Faik BakoğluyeraMılar.
Felsefe Dünyası
• AA (Ankara) - Türk Felsefe
Derneği'nin yayın organı "Felsefe
Dünyası" dergisinin ikinci sayısı çıktı.
Editörlüğünü, ODTÜ Felsefe Bölümü
öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet
İnam'ın üstlendiğı derginin bu
sayısında, felsefenin değişik disiplinleri
ile kültür ve sanat konulannın
tartışıldığı yazılara yer verildi. Dernek
Başkanı Prof. Dr. Necati öner'in
"kültür" kavramını ele aldığı yazısının
da bulunduğu dergıdeki diğer konu
başlıklan ile yazarlan şöyle: Teo
Grunberg"Mantık Felsefesi", Ahmet
İnam "Felsefe Ahlakı Üstüne Bazı İlk
Düşünceler", Teoman Duraü
"Eklektism, Senkretism, Sentez,
Disiplinlerarası Araştırma, Sistem
Kavramlan Üzerine Çözümleyici
Çalışma", Zümrüt Kuluzade
"Doğu-Batı Panteizmiçerçevesinde
Yunus Emre Mirası", Ömer Naci
Soykan "Sanatın Kaynağı Sorunu",
Çoşkun Değirmencioğlu "Felsefenin
Düşündürdükleri", Sadettin Elibol
"Bergson Felsefesi ve Türkiye".
Soğuk, güneşi vurdu
• CUMHURİYET (Adana) - Aşın
soğuk ve don, güneş enerji sistemlerini
patlatmaya başladı. TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Şube Başkanı
Hüseyin Sayar, oda üyesi ve uzmanı
Metin Gürkan'la birlikte dün yaptığı
açıklamada, Ege ve Akdeniz sahiliyle
Çukurova'da yoğun biçimde kullanılan
güneş enerjisi sistemlerinin, aşın soğuk
yüzünden patlama tehlikesiyle karşı
karşıya olduğunu vurguladı. Kalitesiz
ve ince malzeme kullanılmasının,
sorunun ortaya çıkışını
çabuklaştırdığını anlatan Sayar ve
Gürkan, yalıtım malzemelerinin
yetersizliğînin de don olayının enerji
sistemlerini bozmasında etkili olduğuna
dikkam çektiler. Sadece Adana'da, bir
şirketin yaptığı sistemlerden 25O'si son
don olayları sırasında patladı.
Erbaşlara kolaylık
• Haber Merkezi- Milli Savunma
Bakanhğı'nın uzrtıan Erbaş
Yönetmeliğinde yaptığı değışıklıkle
uzman erbaş olmak isteyenlere
ordudan terhis olduktan sonra da
başvurma hakkı getirildi. Ancak
başvuru terhisten itibaren iki yıl
içerisinde yapılmak zorunda olacak.
Orduda görevieri sürerken uzman
erbaşlık görevinin devamını isteyenler
de terhisten en geç 6 ay önce dilekçe ile
başvurabilecekler. Değişiklikle görev
süreleri de uzatıldı. 30 yaş ile sınırlı
olan uzman erbaşlık süresi 35 yaşa
erbaşların astsubay olabilmek için
başvuru yaş sınırı da 24'ten 27'ye
yüksetildi. Bir başka değişiklikle
sıhhıye sınıfına mensup erbaş ve erler,
TSK'da görev yaptıkları süre ve
görevle sınırlı olmak üzere küçük sıhhi
ameliyat yapmaya yetkili olacaklar.