15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7ŞUBAT1992CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 GÜNDEMDEKÎSANATÇI OBENGÜNEY Uzakta Piyano Sesleri" S«vgili dostum, eski şair, oyun yazan ve yönetmen arkadaşım Oben Güney'le, "Uzakta Piyano Sesleri" üstüne konuşuyorduk. Şu günlerde, Ali Poyrazo^lu Tiyatrosu'nda sahneye konan o nefis oyun üstüne. Akşamlan yüzlerce şanslı izleyiciyi şu her gün bayağılaşan, sıradanlaşan, insanlann vahşi hırsîarla birbirlerinin boğazına sanldıklan çirkin ve gürültülü ortamdan kurtanp bir vahaya götüren o olağünüstü Çehov dünyası. ONAT KUTLAR Filiz Kutlar'ın objektifînden Oben Güney. Karşılıkh oturmuş, susuyorduk. Sankı bızden uzak bir ses, gökten ge- lir gibi, kopan bir telin donan, kederli sesi işitildı. Sonra sessızlık bastırdı ye- niden. Sadece uzaktan, bahçeden, ağa- ca inen baltanın vuruşlan gelıyordu. "Hayata atılır atılmaz sılik, donuk, renksiz, tembel,kayıtsız,faydasız, mut- suz insanlar olup çıkıyoruz. Niçin? Bu kent yüz bınlerce insanı banndmyor. Ama hepsi birbirine benziyor. Hepsi aynı. Ne geçmişte ne de günümüzde bir tek azız bile bulamazsınız. Bir tek bilgin, bir tek sanatçı bile yok. Sadece yiyorlar, içiyorlar, uyuyorlar, sonra da ölüyorlar... Başkalan geliyor son-» ra, onlar da yiyorlar, içiyorlar, uyu- yorlar, sıkıntı- dan çıldırma- mak için dedi- kodu yapıyor- lar, iskambil oynuyorlar, dü- zenbazlık edi- yorlar. Çocuk- lann sırtına korkunç biryük binıyor, içlerin- deki o kutsal pı- nltı sönüp gidi- yor Günümûz ne kadar iğrenç. Ama geleceğı düşününce ra- hathyorum. Hafifliyorum sanki. Uzaklar- da bır ışık parlı- yor. Özgürlüğü görüyorum..." Okumayı durdurup kitabı kapadım. Yeniden sessizlik geldi, kıvrıldı masa- nın altına. Çaylanmızdan birer yu- dum aldık. Karşımda dalgın oturan, masanın üstüne koyduğu kendı elleri- ne bakan, ortadan biraz kısa boylu, gövdesi hafifçe öne eğilmiş, sarışın, mavi gözlü ve son derece soluk benizlı eski arkadaşıma baktım: "Hatırladın değil mi?" dedim, "Üç kızkardeşten Andrey'in ünlü tiradı..." Oben Güney, bu tuhaf konuşma başlangıcına hiç şaşırmadı. "Hatırlamaz olur muyum yavrum," dedi; "sanki yaşadığımız bir dönemi anlatıyor..." Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Sankı Yalta'daki köşkün büyüle sa- lonlanndan birindeydik. Pencereden görünen vişne ağaçlannm dallan alı- şılmadık bir beyaz örtünün altmda uyuyordu. Ve durmaksızm vuran baltanın sesı. Yaşama, gençlik yjllanna, güzellik- lere vuran ağır bir balta. "Çok kötü bir gece geçirdi" dedi o ana kadar sessiz duran ve kocasına se- vecenlikle gülümseyen eşi. "Hernen hemen hiç uyumadıİc." Oben Güney bir el hareketiyle sağlık konusunu bir yana itti. "19. yüzyılın sonuna doğru Rus top- raklannda Çar'ın diktatörlüğü ege- mendi. Bır yandan toprağa bağlı köy- lüleri kendi denetimine sokarken öbür yandan kültür ve eğitim üstündeki baskılan arttırmak amacıyla yeni ku- rallar koydu. Üniversitenin kendi ken- dini yönetimine son verildi. Birçok gazete ve derginin basımı engellendi. Yeminli mahkemelerin yetkileri kısıt- landı. Soyluiar ikinci plana ıtildi, bur- juva yaşamma öncelik tanındı. Köy- lerden kentlere göç başladı. Rus toplu- mu hastalıklj bır görunum aldı. Durdu bır an, bir nefes aldı. Yüzü alaycı bir ifade kazandı: "Bütün bunlar bize ne kadar taru- dık geliyor değil mi?" dedi. "İşte genç Çehov'un yazmaya başladığı ortam. Rusya'nın Zor Günler'i. Çehov, o gün- lerin gerçeğini derinden kavramakla kalmadı, insanı asal değerleri ile anlat- mayı ve böylece günümüze ışık tutma- yı başardı. Onun oyunlannda gülüş ve hıçkınk iç içedır. Sessizlikler ve müzik bırbınni bütünler. Umursamazlığın, ölüme karşı kayıtsızlığın altında hem ince bir hüzün hem alaycı bır gülümse- me vardır. Oyunu, Çehov'un bu evren- sel değerlerini göz önüne alarak yo- rumladım..." Sevgüi dostum, eski şair, oyun yazan ve yönetmen arkadaşım Oben Gü- ney'le, "Uzakta Piyano Sesleri" üstüne konuşuyorduk. Şu günlerde, Ali Poy- razoğlu Tiyatrosu'nda sahneye konan o nefis oyun üstüne. Akşamlan yüzler- ce şanslı izleyiciyi şu her gün bayağıla- şan, sıradanlaşan, insanlann vahşı hırsîarla birbirlerinin boğazına sanldıklan çirkin ve gürültülü ortam- dan kurtarıp bır vahaya götüren o ola- ğünüstü Çehov dünyası Oben Güney, o ziyafetin, rahatsızlı- ğı nedeniyle alkışlannı bile göremeyen aşçıbaşısı, perde arkasındaki kahra- manı. "Aşağı yukan aynı yıllarda şıire başladık galiba" dedim. Gittı, kıtap- lıktan bır Varlık dergisi buldu. "Senden birkaç yıl sonra" dedi; "Ilk şiırim 1956'da yayımlanmış, Varlık'ta. Sonra 1961'de ilİc şiir kitabım yayım- landı: Yorgun Deniz. Zaten bir de ti- yatro kitabım var. 1979 yılında yayım- landı, on yıllık bir emeğin ürünü: Insanda Tiyatro, Tiyatroda İnsan..." Evet, biz eski arkadaşlan hariç, sanat çevreleri onu tiyatrocu olarak tanıyor. 1960 öncesi ve sonrasında Dormen Tiyatro Kurslan, Ankara Meydan Sahnesi AST, Yenişehir Tiyatrosu... Arada Almanya ve Fransa'ya da gitti. Ama onun tiyatro yaşamına damgasını vuran bir ülke var: Polonya. "Seni hep o biraz karanlık ve kasvetli kentte, Krakovv'da, banliyö mahallesın- deki evınde hatırhyorum. Nova Huta mıydı? Hani festival nedeniyle gelmiş- tim." Kansıyla gülüştüler. "Hayır" dediler; "Nova Huta değil, Kozluvek." Bir seszilk oldu. "Bıliyor musun Onat anacağım," de- di Oben, "Son zamanlarda özler oldum oralan. 24 saat tiyatroyla deluydum. 1970 öncesinde bir Grotowski bursuyla gıttim Polonya'ya. Önce birkaç ay Wroclaw'da kaldım. Grotowski'den pek bır şey öğrenemedim. Çünkü kısa sürede şunu fark ettim: Grotowski, ver- mekten çok almakla ilgilıydi. Bizim, doğunun geleneksel tiyatrosunun ona ne verebileceğini düşünüyordu sadece. Sonra Hanuszkiewıcz'in tiyatrosun- da çalıştım. Orada ünlü aktör Daniel Olbrychkı ile tanıştım. Müthiş birTürk dostudur o. Kendisını yan yanya Türk sayıyor. Sonra da tutturdum Kantor'u görmek istiyorum, bana bir iş bulun di- ye. Bunun üzerine Krakow Üniversi- tesi'nde araştırma görevi verdiler. Bütün araştırma olanaklannı tanıdılar. Bir de ev. İşte o gördüğün yeri. Orada büyük Polonya tiyatro geleneğıni, çağ- daş öncülerini tanıdım. Kantor, Waj- da, Sajna ve öbürlerini. Oyunlar yaz- dım. O oyunlardan "Yük" Katowıce ve Gdansk'ta sahnelendi. ödüller ka- zandı. Tiyatro ile yüklü yıllardı. Polon- ya yıllan. Tam on yıl." Çağdaş dünya tiyatrosunun avant- garde laboratuvarlanndan biri olan Polonya'da parlak bir birikim edinen bu tiyatro sanatçımızı sonra biz ne yap- tık? Var gücümüzle ezmeye çalıştık. • Türkiye'ye dönünce girdiği Şehir Ti- yatrosu'ndan onu 1402 ile kovduk. Iş- sizlığe, parasızlığa, umutsuzluğa mah- kûm etmeye çalıştık. 24 saat tiyatro yaşayan bu değerli insanın yaşam da- marlannı kestik. Sağlığından ettik. Tannm, şimdı onun sakin, gülümse- yen ama derinlerde bır yerde örtük bır acı gızleyen yüzüne baİcıyorum da is- yanla doluyor ıçim. Ne gaddar, ne ka- dir bilmez bir toplum olduk biz? Oysa bunca haksızlığa rağmen o pınl pınl bir umutla gülümsemeyı başan- yor. "Uzakta Piyano Sesleri"nin Ameri- kalı yazarlan Driver ve \faddow, Çe- hov'un yaşamıyla ilgili bilgi ve belgeler- den yola çıkmışlar. Çehov, Bunin, Gorki, Stanıslawski gibı her biri ayn ayn önemli sanatçılann kişilıklerini ve yaşadıklan ortamı anlatmayı denemiş- ler. Üstelik bir Çehov duyarlığı ile. Ki- şilikleri çok kesin çizmemışler. Bu yüzden çalışırken oyun dışı bıİgilerden de yararlandık. Her oyuncuya o karak- ter, aynntılı olarak anlatıldı." "Nasıl, oyunculanndan memnun* musun?" Heyecanla aüldı: ' "Çook. Çok memnunum. Gerçi de- yım yerindeyse kozmopolit bir kadroy- du. Her biri ayn formasyonlardan, ayn kökenlerden, yetişme tarzlanndan ge- len oyunçulardı. Ama sanınm başardı- lar bir ekip oluşturmayı. Derya Alabo- ra, Köksal Engür, Gül Onat, öbür oyuncular ve gençler. Farklı oyun tarz- lannı abartmalan elimden geldiğince törpüledim. Dram-mizah dengesini kurmaya çalışüm. Ama özellikle, bu fırsatla Ali Poyrazoğlu üstünde dur- mak istiyorum. Bence Ali Pozrazoğlu, rahathkla söyleyebılırim ki, Avrupa'da bile ender rastlanır bir aktör. Kamu- oyunun alıştığı tarzda bir komedı oyuncusu değil. Büyük bir dram aktö- rü...." Heyecandan yorulmuştu. tki dializ arasında kısa bir yürüyüş, küçük bir heyecan bile yoruyordu onu. "Ne güzel bir finaldi o" dedim. Gözleri hafifçe bulutlandı. "Çehov'un Olga ile başbaşa kaldı- ğında birden ölümden nasıl korktuğu- nu anlattığı sahneyi, Ali daha kapalı oynamak iştiyordu. Ama ben çok iyi biliyorum. Ölüm karşısında insan, kim olursa olsun, çok duyarhdır. Orada tüm denetim mekanizmalan iflas eder. O sahnenin çok duygulu oynanmasını ıstedim. İyi de oldu..." •, Bu yazıyı yazarken, iki gün geçmesı- ne rağmen kar devam ediyordu. So- kaklardaki çamuru kapatmaya çalışa- rak. Masamda, Polonya votkası. Jitnia. Pınl pınl bır kadeh votkayı, bu güzel insanın, Oben'ın sağlığına kaldırdım. Andrey haklı. Ancak geleceği düşü- nünce rahathyoruz. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK Cemal Reşit Rey Toplantılan YÜZYILIN SONUNA DOĞRU TÜRKİYEDE ÇAĞDAŞ SANAT Arzu Başaran, Bedrı Baykam, Canan Beykal, Ergın Inan Cemal Reşrt Rey Kons«r Salonu Saat 17 °° "MS'lıysenızbızekatılın Aılemızdesızedevervar " MULTIPL SKELEROZ DERNEĞt Yardımlanmz ıçın, İş Bankası Sırkecı Şb Hesap No. 30440 - 503522 Adres PK. 134Sırkea-ISTANBULTel 2881197 1959- TEMELCOŞKUN Hüzün kotianna düştüğünü görmedik Öfke>se hiç terk etmedi seni Nere>e > ağacağını bilirdin ve sen Bizimlev ken tebessöm hiç eksümedi Gözlerinden Ailesi ve Arkadaşları adına HİDAYETCOŞKUN İLANEN TEBLİGAT Beyoğlu ılçesı Ahmet Emm Yalman llkoğretım Okulu Müdüru ıken ıstıfacn aynlan lsmaıl Şenay hakkında yapılan soruşturma sonunda dûzenlenen 28 4 1991 gün ve410<37sayılı ve 26 8 1991 gunve4IO'49 savılı soruşturma raporlarında gelırılen dısıplın teklıflen hususunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 130 maddesı uyarınca sa- vunmd alınabılmesı ıçın tum adres «ıraştırmasına rağmen adres tespıt edılememıştır Bu nedenle. 657 sayılı kanunun 125'B-a maddesı ve aynı kanunun 125,D-b mdddesınegıren fiıller ile ılgılı savunmanın ışbu ılanın yayını- nı ızleyen gunden ıtıbdren 15 gun ıçensınde yapılması, yapılmadığı tatdırde savunma hakkından vazgeçılmış olunacağı ılanen tebhğ olu- nur Basın 18910 BAŞSAĞUĞI Son elde edilen bılgilere göre 90'dan fazla asker, 50'den fazla sıvıl yurttaşımızın hayatını yıtırdığı Güneydoğu'dakı çığ felaketınden dolayı duyduğumuz üzüntü derindir. Olayda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlanna ve tüm halkımıza başsağlığı, yaralılara hayırlı şıfalardılenz. Halen kar altında olanlara bır an önce ulaşılması ve sağ olarak kurtanlmalan tek tesellımiz olacaktır. OTOMOBtL-İŞ SENDtKASI MERKEZ YÖNETİM KURULU PİKNİK PİYALEMADRA HIZLI GAZETECİ NECDETŞEN A9AM OLMAKJ OKUVuP YAZMAMI EN&ELLIVO MO OSLANIN CALIŞMA OPASl VAR eVÖILIM EVIME Vfe(?L£S.INCE KALOi BıRûK OMU, ĞAZeTe Bti-e PA DAHA. YA7AUM EVIEM- MlŞTıK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI GARFIELD//A/ZM I^^^Pv' t c 1 £^r l) i sü ? J BLACKIE WHITE CARLOS TRILLO-ERNESTO R.GARCIA SEIJAS R SUZSJJGl EBECT OLMASIN DA BULUT BEBEK NURAYÇİFÇTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle