Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7SU&AT1992CUMA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR SANAT 13
Madenci fotoğrafları
•,, KültfirServisi-MadenciIerinçalışma
lcoşullan ve Zonguldak-Ankara
•^ _yürüyikşü ile süren grevleri konu alan
t tfotoğraf sergisi 13 şubat tarihine kadar
Osmarkgazi Belediyesi Sanat
Calerisi'ndegörülebilecek. Bursa
Fotoğraf ve Sinema Amatörleri
Derneği'nindüzenlediği sergide, Emire
Kart, Aynur Köymen, Mustafa Eğ-
•iboyun, ErsinGüngör, Birol Üzmez,
Jsmaıi Ofluoğlu, Faruk Akbaş,
» Ibrahim Akyürek, YusufDanyerli,
<Gül Derbent, Süha Derbent, Celal De-
niz, Şirîn Küçüktabak, Hatice Tuncer,
Sevil ÜzrekveGünsel Yıldınm'ın
fotoğrafları yeralıyor.
Abaç'ın resimleri
s
Kültür Servisi- Ressam Nuri Abaç'ın
sergisi yann Benadam Sanat
Galerisi'ndeaçılıyor. 1944yılında İs-
tanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne
misafîr öğrenci olarak giren ve bir yıl
Leopold Levy Atölyesi'nde çalıştıktan
sonra Mimarhk Bölümü'ne geçen Nuri
Abaç, somut ve soyut denemelerinden
sonra gerçeküstü akımdan etkilendi.
- Sanatçı, 1960'lardan sonra Ana-
dolu'nun etkin kültürel ve plastik
birikimine eğilerek bir süre Hitit görsel
sanatının ve diğer Anadolu mitlerinin
1
verilerinden, daha sonralan Selçuk ve
Osmanlı sanatının minyatür ve
süsleme değerlerinden ve özellikle
Karagöz'ün resimsel olgusundan yola
çıkarak özgün bir dünya oluşturma
çabasını sürdürdü.
Anlağan sergisi
. KültürServisi-MimarSınan
Üniversitesi öğretim üyelerinden
Gökhan Anlağan'ın Nişanantaşı'nda
Galeri Baldem'de açtığı sergi 19 şubat
tarihine dek sürecek. 1968 yıhnda
İstanbuJ Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi Yüksek Resim Bölümü'nü
bitiren Anlağan, 1969-73 yıllan
arasında Paris'te National Superieur
des Beaux-Arts'da
bulundu. Yurtdışında ve içinde çeşitli
ödüller kazanan Gökhan Anlağan bu-
güne dek 23 karma sergiye katıldı, üç
kişisel sergi actı.
Sinema sohbetleri
Kültür Servisi-Beyoğlu ve Sinema
Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu
yazar ve senarist FerideÇiçekoğlu.
Yann Beyoğlu Sinemasf nda saat
17.00'de gerçekleştirilecek söyleşide,
"Uçurtmayı Vurmasınlar", "Bahann
Bittiği Yer", "Suyun öte Yakası",
'"Umuda Yolculuk" gibi senaryolan
ve "Sizin Hiç Babanız öldü mü?" adlı
öykü kitabıyla dikkatlari üzerine
çeken FerideÇiçekoğlu, yönetici
Turgut Yasalar ve sinemaseverlerin
sorıflannı yanıtlayacaklar.
Kitap sergisi
CUMHURİYET(Ankara)- Beş Türk
cumhuriyetinin kültür, tarih, coğrafya,
dil ve edebiyat üzerine yazılmış
yapıtlan Tömer Dil Eğitim
Merkezi'nde sergileniyor. Türkiye'de
ilk kez yapılan sergide, 148 kitap
bulunuyor. Türkçe öğretim Merkezi
Tömer"in Mehmet Hengirmen'in
girişimleriyle düzenlenen kitap
sergisinde, Azerbaycan, Kazakistan,
Türkmenistan, Özbekistan ve
Kırgızistan'dan gönderilen kitaplann
yanı sıra Azeri sanatçılann plaklan da
bulunuyor. 18 şubata kadar sürecek
olan sergi,4 marttan itibaren Ankara
Üniversitesi Rektörlüğü'nde tekrar
edilecek.
Mahkemelik ressam
ANKARA(AA>-Devlet sanatçısı
ressam Turan Erol, Türk-İş ile
mahkemelik oldu. Sanatçı, Türk-lş
Genel Merkezi'nde bulunan yaklaşık
60 metrekarelik duvar çalışmasının
tüm uyanlara karşın üç kez boyanması
sonucu Türk-İş aleyhinedava açtı.
Sanatçınınavukatı Ünsal Piroğlu,
genel merkez binasının giriş katındaki
salonun tüm sol duvannı kaplayan
eserin uyanlara karşın yapılan
tamiratlar sırasında yeniden
boyandığını söyledi. Piroğlu, eserin
son yıllarda üç İcez boyandığının
belgelendiğini ve mahkeme heyeti
tarafından oluşturulan teknik heyetin
de eserin orijinaline düzeltilemeyecek
derecede zarar verildiğinin belirlemesi
üzerine 50 milyon liralık tazminat
davası açmaya karar verdiklerini kay-
detti. Türk-İş basın danışmanı Burhan
Dodanlı da eserin estetik
anlamda tahrip edilmesi nedeniyle
sanatçıdan özür dilediklerini söyledi.
Kırca'ya suçlama
ANKA(İstanbul)- Levent Kırca
Tiyatrosu'nca sahnelenen "Gereği
Düşünüldü" adlı oyunun yazarlan
Yılmaz Erdoğan ve Muzafter
Abayhan, Levent Kırca'nın oyun için
verdiği gazete ilanlannda adlannı
kullanmayarak oyuna sahip çıkmaya
çalıştığını ilerisürdöler. Oyunun
yazan olarak İsmet Küntay Tiyatro
Ödülü'nü kazandıklannı hatırlatan
Erdoğan ve Abayhan, ilanda adlanna
yer verilmemesinin bilinçli birdav-
ranış olduğunu, reklam spotu olarak
İsmet Küntay ödülünden söz
edilmesinc karşın ödülü kazanan
5 yazarların adlannın yer almamasını
| anlayamadıklan söylediler.
Serigrafi ve gravürler
KültörServisi-Kadıköy'deki Mine
Sanat Galerisi'nde dokuz sanatçının
yapıtlannı biraraya getiren "Serigrafı
ve Gravürler" sergisi sürüyor. 10 mart
urihine dek izlenebilecek sergide,
Gülçin Aksoy, Avni Arbaş, Adnan
Çoker, Burhan Doğançay, Ergin İnan,
Asım İşler, Hayati Misman, Bünyamin
Özgültekin veŞenol Yorozlu'nun
yıpıtları yer alıyor.
SİNEMA
"Billy Bathgate", sokaklan, ıssız doklan, çılgın gece kulüpleri ile 1930'lann New Yorku'ndan bir kesit
Billy Bathgate, gangsterliğî öğrerayor
ATÎLLA
DORSAY
Billy Bathgate ; Yönetim ve se-
naryo: Robert Benton / Görün-
tü: Nestor Almendros / Müzik:
Joseph G. Aulisi / Oyuncular:
Dustin Hoffman, Nicola Kid-
man, Loren Dean, Bruce Willis,
Steven Hill / Bir Warner Bros
yapımı.
Gangster filmlerinin önümüze açtıkla-
n dünya, bir yanıyla Amerika denen dev
ülkenin yakın (20. yüzyıl) tarihinden bir
yaprak öte yandan ise kapitalizmin iç çe-
lişkilerinden ve parayı temel, giderek tek
değer belleyen mantığından kaynakla-
nan kaçınılmaz bir aşamanın perspekti-
fınden süzülüp gelen bir görüntüdür.
Gangster, bir diğer deyişiyle polisiye
fılmlerin önlenemez çekiciliği de zâten
bunda yatar. İyi bir polisiye, bir "tür si-
nemasf', bir vakit geçirtme, oyalama
amaçlı ticari ürün olmayı aşar, çağımı-
zın, onun en güçlü devletinin ve onu güç-
lü yapan temel ideolojinin beyazperdede-
ki bir yansıması olur çıkar.
Hele iyi bir polisiyenin içindeki insan
malzemesi de sağlam ve inandıncı biçim-
de seçilmişse, alacağınız tada doyum ol-
maz. Artık yüzyılın kapitalizminin ta-
dına ve keyfine varmış. ama tüm al-
çaklığını da tanımış insanın serüvenini
izliyorsunuz demektir. Üstelik bu serü-
ven, türün doğal dekoru ve atmosferi ge-
reği, karanlık gecelerin ürkünçlüğünü,
cinayet ve kıyımlann kan kokusunu. hep
ölümle baş başa yaşayan insanlann dur-
durak bilmez tcdirgınliğini. yasadışı ol-
manın kimi zaman bellı bir çekicilikle
Gangsterliği öğrenen genç bir adanıın serüvenini konu alan "Billy Bathgate" fılminde, Hoffman, Kidnıan ve Dean başrolde.
karışmış bitmez korkusunu da size geti-
recektir.
İşte "Billy Bathgate"de tüm bunlar
(bir kez daha) var. Bir kez daha, gangs-
terlik olayının şah dönemini yaşadığı ka-
pitalizmin yüzyılımızdaki en büyük bu-
nalım döneminde, yani 1930'lardayız.
Tam olarak, 1935 yılının New Yor-
ku'nda... Yaşamadığımız halde, kitap-
lardan ve daha çok da filmlerden öğren-
diğimiz bu dönem. sokağa döktüğü, sefa-
lete terk ettiği küçük insanlan, kitlelerde
yaratılmış bezginliği, anlamsız yasakları
ve tüm bunlann körüklediği yasadışı ka-
zanç iştahlanyla yeniden Icarşımızda...
Anası, tüm gençliğini çamaşırhanelerde
harcamış genç Billy Bathgate'e toplu-
mun ve çevrenin sunduğu "örnek
adam", mahalleden yetişme ünlü gangs-
ter Dutch Schultz'dur. Bir rastlantı sonu-
cu onunla tanışır genç adam... Ve "çete"-
ye dahil olur. Bu, onun dışandan yalnız-
ca bol para, lüks yaşam, pahalı giysiler,
çevrede pervane kadınlar gibi gözüken
yasadışılığın kan, ölüm. cinayet, kaba
güç ve bozgunla kanşık gerçek içyüzünü
öğrenmesine giden yolun da başlangıcı
olacaktır...
"Billy Bathgate"in temel çekiciliği, ko-
nusunun bu "öğrenme" yanında yatıyor.
Daha önce de "Ragtime" adlı romanı
Milos Forman tarafından sinemalaştırıl-
mış ojan Slav kökenli ilginç yazar E.L.
Doctorovv'un bir yapıtından uyarlanan
film, olayın o4ak noktasına bu dünyaya
yoksulluk ve merak yüzünden girmiş bir
genç ad»mın masum ve saf gözlerini yer-
leştirmiş. Billy Bathgate, bakıyor, görü-
yor, yaşıyor. İlk kez cebi para, sırtı şık
giysiler görüyor. Schultz'un yok ettiği bir
gangsterin, Bo'nun ardında bıraktığı gü-
zel ve umutsuz sevgilisi Drew Preston'a,
Schultz'la birlikie Billy deâşık oluyor. Ve
bu cinayet ve kıyım dünyasında, korku
ve dehşetle birlikte ilk kez aşkı vecinselli-
ği de tanıyor.
Filmin temel başarısı, kuşkusuz bizlere
tasvir ettiği dış dünyayı. ustalıkla dönem
havası verilmiş New York sokakları.
ıssız doklan. çılgın gece kulüpleri, hipod-
romlan ve başka şeyleriyle ustaca verir-
ken, insan malzemesini de aynı ölçüde
başarıyla vermesinde yatıyor. Çevresin-
dekilerin hepsinden küçük boyuyla. en
beklenmedik anlardaki yumuşak. in-
sancıl davranışı öfke anlarında kanlı bir
katile dönüşen çelişkili doğasıyla Dutch
Schultz, büyük ölçüde Dustin Hoffman'-
ın da katkısıyla perdede çok örneklerini
gördüğümüz Amerikan gangsterleri ga-
lerisine ilginç bir portre daha ekliyor.
Tüm diğerleri, Loren Dean'ın saf bakış-
larını ve biraz beceriksiz oyununu taşı-
yan Billy'den perdede Carroll Baker'dan
beri görülmemiş bir çocuk-kadın portre-
si çizen Nicole Kidman'a, kısa rolünde
çok inandıncı bir kişilik çizen Bruce Wil-
üs'tcn Dutch'in sağ kolu, altın yürekli
Otto'ya (Steven Hill) hepsi, çok inandın-
cı ve yaşayan kişiliklerc dönüşmüş.
Ve Robert Benton'un usta işi bir za-
manlaması var kuşkusuz. "Kramer Kra-
mer'e Karşı". "Gece" ve "Yürcktekı
Yerler"in yönetmeni. bu az ama öz film
yapan yazar-yönetmcn. ilk kez sıvandığı
bu "dönem filmi" denemesini oldukça
başarıyla sonuçlandırmış. Bizlere. gerek-
siz ve yüzeysel bir sertlikten, şiddet ve
kan gösterilerinden uzak, gerçekten ya-
şamış insanlann öyküsünün anlatıldığı
izlenimini veren bir film yapmış. Ne Cop-
pola ("Baba" serisi) veya Lconc'nın
("Bir Zamanlar Amerika") stilize. üslup-
çu çalışmalauna nc dc 1930-40'ların
klasik Amerikan gangster fılmierinin yi-
ne gerçek, otantik kişiliklerine dayanan,
ama doğal olmayan biçimde hızlı. hare-
ketli yapılarına itibar etmeden. kendi riı-
mini kuran, kendi soluğunu alan farklı
bir polisiye imzalamış. Türün meraklıları
elbet de kaçırmayacaklar. Biz ise Ame-
rikan gangster filmlerine yaklaşmayı de-
neyen bu yazının ikinci bölümünde. bu
kez Barry Levinson'un "Bugsy"sindc
buluşmak umudunu taşıyoruz.
StYAH-BEYAZ BAŞ YAPIT: Bir zamanlar givah beyazm, " gerçekçi" filnılerin kaçınılmaz özelliği olduğu düşünülürdü. İşte 1946 yıhnda, sava^tan dönen askerlerin
hikâyesini işleyen görkenıli bir dranı... William Wyler'ın yönettiği ve adı efsaneleşmiş Gregg Toland'ın görüntülediği film. konusu kadar plastik özellikleriyle de çok
beğenihnişti. Bu fiüııi renkli olarak düşünmek bile zor!.. Fotoğrafta (soldan sağa) Harold Kııssell. Teresa Wright, Dana Andrews, Myrna Loy, Hoagy Carmichael
(ayaktaki) ve Fredric March, "Hayatıınızın En Güzel Yılları" adlı bu filnıin bir sahnesinde görülüyorlar.
Çağımızın kimi yönetmenleri, bugün bile siyah beyaz fîlm çekmeyi yeğliyor
Siyah beyaz: Sinemanın asü rengi mi?20. yüzyılın temel estetik devrimlenn-
den biri, 70'li yıllardaki hammadde sıkın-
tısı nedeniyle yaşandı. Yeraltı madenle-
rindeki azalma ve özellikle gümüş made-
ninin nadirleşmesi. bir 10-15 yıl öncesin-
den itibaren, gümüş nitratlan kullanan
siyah-beyaz filmi renkli film kadar pahah
haJe getirdi.
İlk etkilenenler, amatör fotoğrafçılar
oldular: Artık aile resimlerini. eskiden ol-
duğu gibi ucuza bastırma olanakları kal-
mamıştı. Sinema ise renkliye çoktan geç-
mişti. (1955'lerdenbaşlayarak Amerikan
sinemasmın hemen tümüyle renkliye dö-
nüştüğü söylenebilir.) Sözünü ettiğimiz
bunalım buna eklendi ve kitle bilinçaltın-
da, sinema ile renk sözcükleri otomatik
biçimde özdeşleşti.
Ancak asıl şaşırtıcı olan, 20 yıla yakın
bir zaman içinde, siyah-beyaz ve renkliy-
le ilişkili değer ölçülerimizin hemen tü-
müyle ters dönmesi oldu. Sinemanın ilk
seyircileri, Kodak markalı fotoğraf çalış-
malarının popüler kıldığı siyah-beyazla
aynı görünümde olan filmleri kuşkusuz
alabildiğine "gerçekçi" bulmuşlardı. Üs-
telik. filmler hareket de ediyordu. Sonuç:
Grand Cafe'deki gösteriden ve diğerle-
rinden sonra, herkes filmlerin "hayatın
rengi"ni yansıttığını söylüyor ve aslında
Lumire kardeşlcrin daha zamanından
peşine düştükleri "renkli filmi" kimse
istemiyordu.
Siyah-beyaz uzun süre sinemada ger-
çekçiliğin simgesi olarak kaldı. Fantastik
sinema veya tür sineması (örneğin polisi-
ye film) örnekleri. bu gerçekçiliği biraz
dönüştürmeyi denese de sinema ilke ola-
rak gerçeğin beyazperdeye yansımasıydı.
Bu da bize, gerçekçilik denen şeyin esteti-
ğinin ne denli kınlabilir olduğunu göste-
riyor. Gerçekten de günümüzde en "ger-
çekçi" denen yönetmenlerin bile, bu
3 7 değein öeelenni yeınedenlerle siyah-beyazdılar. Siyah-beyaz değgin öğelenni yeniden bulmak gibi az-
sanki "sanatsal" fiîmin, kitle taleplerini Çok nostahık bir amacı da goz ardı etme-
melı. Fassbınder ın "Veronıka Voss un
p
hiçe sayan ve sanatsal ve etik amaçlar pe-
şinde koşan fılmlerin rengiydi. Oysa şim-
di siyah-beyaz. renkli kadar pahalıya
çıkıyor. "Sanatsal film" yapmak ise hiç
moda değil. Peki niçin hâlâ siyah-beyaz
film yapıhyor?
Siyah-beyaz sinema öldü mü? TV'de Sinema saatinde yer alan
eskinin siyah-beyaz sinema örnekîeri, seyircinin bir bölümünün
tepkilerine neden oluyor. öte yandan, çağımızın kimi yönet-
menleri, bugün bile siyah-beyaz fîlm çeyirmeyi renkliye yeğli-
yorlar. Peter Bogdanovich ("The Last Picture Show"), Woody
Allen ("Manhattan", "Broadway Danny Rose", vs) Lo Carax
("Boy Meets Girl"), David Lynch ("Fii Adam") vs. gibi. Bu
alanda, Le Monde gazetesinde çıkmış olan Jacques Aumont im-
zalı bir yazı bize oldukça ilginç gözüktü. Ve işte size bu yazının
bir çevirisi:
amaçla siyah-beyaz film çekmeye giriş-
tikleri düşünülemez. Şimdi eleştirmenle-
re, zaten çoğu zaman görüntü yönetme-
ninin isteğine bırakılmış olan rengin veya
ışığın seçim nedenleri üzerine değil, kırk
yılda birdeolsaortayaçıkan siyah-beyaz
filmlerin ncdeni üzerinde düşünmek kalı-
yor.Bu neden, başlarda sadece yoksul-
luktu. Luc Moullet veya Philippe Garrel
gibi "deneyci" Fransız yönetmenlerinin
filmleri, hem ekonomik, hem de ideolojik
Temel neden, farklı, ayrıcalıklı bir şey
yapmak ve dc klasik sinema nostaljisi
olarak nitelenebilir. Siyah-beyaz bir film.
öncelikle TV ekranlannı işgal eden sayı-
sız fılmden farklı gözükmek amacını taşı-
yor. Ayrıca "Kızgın Boğa". "Fii Adam".
"Noir et Blanc" gibi filmlerin siyah-
beyazında kuşkusuz iyice düşünülmüş.
seçilmış bir >an da var.
Ancak. adına klasik sinema denen ka-
yın kıtamn kimi görsel, plastik ve uslûba
Öyküsü". Alex Cort'un "VVelcome to Vi-
enna" gibi filmlerinde. bu amaç çok be-
lirgindir. Siyah-beyaz, günümüzde biraz
"elitist" bir öğe. klasik sinemanın hay-
ranlan kulübü için bir tür maymuncuk
olmuştur. O, eski filmlerin rengidir ve öl-
çeğini bilen François Truffaut'nun son
filmi "Neşeli Pazar" filmi için siyah-
beyazı seçmesi de bu yüzdendir.
Sinemada kesin siyah-beyaz aynmı
yoktur. Siyah-beyazın kimi zaman renk-
liye kayan tonları ve ara-tonları söz ko-
nusudur. Siyah-beyaz. dolaysız olarak
sinemayı, sinema malzemesini ve aygıt-
lannı çağrıştınr. Adına pelikül denen şe-
yin. yani ham filmin brut rengidir o...
Adına "fondu" denen geçiş yöntemi.
renkli filmde yapılamaz. Siyah-beyaz. si-
nemasal anlatımın temel rengidir. Renkli
sinema, doğanın renklerini taklit eder. en
azından çalışır. Ancak siyah-beyaz, bir
varlık, bir kendi kendine yetme alanı ola-
rak sinemanın asıl rengidir
Siyah ve beyaz sinemada 2 ayrı renk
değiîdir. Sinema filminin, üzerine istenen
her renktc düşler döşcnebilecek olan bu
dokunun temel ve tek rengidir. siyah-
beyaz. Renkli olmayan bir film. soğuk bi-
çimde yakla^ılırsa. aslında gri bir filmdir.
Ama ona gri film denmc/?. Lorcl-Hardy
gibi ikili bir ad ycğlcnir: Sıvah vc beya/.
Işin özü de burda değil mi'.'
Jodie Foster,
'başarılı kadın'
Kültür Servisi - "Little Man Tate" fılmi
ile yönetmen olarak kamcra arkasıri'a
geçen Jodie Foster. oyuncu ve yine
yönetmen olarak bu filmde ve geçen yıl
gösterilen "Kuzuların Sessizliği"
fılminde gösterdığı performans ile
ABD'nin ünlü kadın dergisi "Gla-
mour"un seçtiği yılın on başanlı kadını
arasında yer aldı.
Diğer ünlü kadınlar arasında kongre
üyeleri, savcı ve valiler yer alıyor.
"Little Man Tate". üstün yetenekleri
olan yedi yaşındaki bir çocuğun öy-
küsü.
Küçük dâhi Fred'in yetiştirilmesi ile
ilgili birbirleriyleçelişen iki kadın: sınıf
annesi ve zeki çocuk psikoioğunun bir-
birleriyle ve Fred'le ilişkileri... Başanlı
oyuncu Jodie Foster'ın bu kez yönet-
men olarak yorumu yansıyor beyaz-
perdeye." Little Man Tate" önümüzde-
ki aylarda Türkiye sinemalarında da
gösterime girecek.
Ustaoğlu'nun filmi
Fransa'da yarışıyor
Kültür Servisi - Yönetmenliğini
Yeşim Ustaoğlu'nun yaptığı
"Otel", Fransa'daki
Clermont-Ferrand Kısa Film
Yanşması'nda fınale kaldı.
Senaryosunu Tayfun Pirselimoğlu-
nun yazdığı ve Uğur İçbak'ın görüntü
yönetmeni olarak görev aldığı "Otel".
Clermont-Ferrand'da yarışmaya ka-
bul edilen 82 film arasından seçilen ilk
on fılmden biri oldu. Yeşim Ustaoğlu'-
nun dördüncü filmi olan "Otel". ay rıca
yönetmenin "Düet" adlı filmi ile birlik-
te Pompidou Modern Sanatlar Müzesi
arşiv ve kütüphanesi tarafından alındı.
Paris Radyosu. Yeşim Ustaoğlu ile
filmi ve filmciliği üzerine bir görüşme
yayımladı.
"Otei", 35 mm
olarak çekilen
lödakikahk bir
film. Film,
kaldığı otelde
bir cinayete
tanık olan. an-
cak buna hiçbir
tepki göstenne-
yen bir adamın
bu cinayetle ilgi-
li olarak suç-
landığında otel-
den kaçmaya
çalışmasını. fa-
kat bunu bir türlü başaramamasını an-
latan. soyut bir "Kafkavari" hikâye.
Başrollerini Ralf Hall. Neşe Şen ve Şe-
ref Türkmenoğlu'nun üstlendiği film.
TRT'nin katkılanyla gerçekleştirildi.
Yeşim Ustaoğlu. daha önce yaptığı
filmlerle de başan kazanmıştı. İlk filmi
olan "Bir Anı Yakalamak". İFSAK \c
FİLMA ödüllerini kazanmış, ikinci fil-
mi "Magnafantagna". 9. Uluslararası
Oberhausen Kısa Film Festivali Çocuk
Filmleri Bölümü'ne seçilmiş. üçüncü
filmi "Düet" de 1991 Yunus Nadi Kısa
Film Yarışması'nda birinciliğı bir baş-
ka filmlc paylaşmıştı. Clcrmont-Fcr-
rand'daki yarışma. 9 şubatla sonuç-
lanacak.