Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15NÎSAN1991 HABERLER CUMHURİYET/3
Amacı îslam geleneğini korumak veyaymak'olan ElAzhar Üniversitesi'nde Türkler ikincisırada
Mısır'da 663 Türk öğrenciKahire'de 1975 yıhnda kurulan El Azhar Üniversitesi yalnız İslam
âleminin değil dünyanın en eski üniversitesi sıfatma sahip çıkıyor.
Üniversitede İslam bilimleri ve Arapça fakültelerinin yanı sıra tıp,
eczacıhk ve mühendislik gibi fen bilimleri bölümleri de var. Türkiye,
üniversitede Malezya'dan sonra en çok öğrencisi olan 2. ülke konumunda.
1985'te 80'i aşmayan Türk öğrenci sayısı bu öğrenim yıhnda 663'e ulaşmış.
Üniversite Rektörü El Şeyh, Türk öğrenciler için "Kimi bizim bursumuzla,
kimi Türk hükümetinin bursuyla, kimi de kişisel parasıyla geliyor" diyor.
Bir öğretim üyesi, Türklerin en büyük sorununun Arapça öğrenmek
olduğunu belirterek "Kuram okuyor, ama anlamıyorlar. Çoğu hafız gelip
hafız gidiyor. Hiç Arapça öğrenemedikleri için sınavlannı veremeden
Türkiye'ye dönenler de oluyor" diye konuşuyor.
NİLGÜN CERRAHOĞLU
• KAHİRE — Abdel Fattah
Hüseyin El Şeyh'in bekleme sa-
lonunun etrafını koltuklar çev-
reliyor. Koltuklar birbiri ardına
duvarlara paralel dizilmiş, ama
koltukları kullanan olmuyor.
Gelenler hemen ayakkabılannı
çıkartıp namaza duruyorlar.
Son gelen takkeli bey de böyle
yapıyor ve sol taraftaki kapının
karşısında namaz kılmaya baş-
uyor. Hüseyin El Şeyh'in gelen
gidenini kollayan hademesi, ko-
nuğun kıbleyi şaşırdığını fark et-
mekte gecikmiyor. Takkeliye
usulca arkadan yaklaşan hade-
me, gözleri kapalı namaz kılan
beyi döndürüyor ve kıbleye çe-
viriyor. Takkeli hiç oralı olmu-
yor. Gözleri sımsıkı kapalı na-
mazına devam ediyor.
El Azhar Üniversitesi Rektö-
rü Abdel Fattah Hüseyin El
Şeylı ile görüşmek için bekliyo-
nım. İslam dünyaanın bu en es-
ki üniversitesi Kahire'nin Nassır
City denilen bölumünde; Enver
Sedat'ın "Müslüman Kardesler"
tarafından öidurulduğu Meçhul
Asker anıtından az ötede bulu-
nuyor. 1975 yıhnda kurulan üni-
versite yalnız İslam âleminin de-
ğil dünyanın en eski üniversite-
si sıfatma sahip çıkıyor. Üniver-
sitede İslam bilimleri ve Arap-
ça fakültelerinin yanı sıra tıp, ec-
zacıhk ve mühendislik gibi fen
bilimleri bölümleri de var.
Bu arada kızlar ve erkekler
ayrı sınıflarda öğrenim görüyor-
lar. Misyonunu "İslam gelene-
ğini korumak ve yaymak" ola-
rak tanımlayan üniversitede baş-
ta Afrika ülkeleri olmak uzere
68 ülkeden oğrenci bulunuyor.
"Arap medeniyetinin fenni, kül-
türel ve manevi mirasuıı canlan-
dırmak" amacını da güden El
Azhar Üniversitesi, aynı zaman-
da giderek artan sayılarda Türk
öğrencileri banndınyor. Nitekim
son beş yüda El Azhar'da öğre-
nim gören Türklerin sayısında 8
kat bir artış görülüyor. Rektör
Abdel Fattah Hüseyin El Şeyh
ile bu konuyu görüşmek istiyo-
rum.
Birden bekleme odasının ka-
pısında güleryüzlü iki bey beli-
riyor. Rektörle aramda tercü-
manlık yapacağını bildiren Dr.
Makram Abdulfatah, "hoşgel-
diniz" diyerek elimi sıkıyor. 19.
yüzyıl Türk-Mısır ilişkileri üze-
rinde doktora yaptığuıı söyleyen
Abdulfatah, doktorası için An-
kara'da birkaç ay bulunduğunu
söylüyor. Abdulfatah'a "Mmr
için Türkiye'nin ne anlam ifade
ettiğini soruyorum" fazla dü-
şünmüyor Dr. Abdulfatah,
"Türkiye bizim için hilafet dev-
letidir" diyor.
Bu arada şeyhin bizi kabul
edeceği bildiriliyor. El Azhar'ın
rektörlüğünü yapan Profesör
Abdulfatah Hüseyin El Şeyh as-
lında bir 'şeyh" değil, sadece
"şeyb" soyadını taşıyor. Gri bir
takım elbise giymiş olan El
Şeyh, beni masasının başında
elinde tespihi ile ayağa kalkarak
karşılıyor. Kadın olduğum hal-
de mübarek ramazan gunü eli-
mi sıkmaktan kaçınmıyor ve
görkemli bürosunun karşısında-
ki bir koltuğa beni buyur ediyor.
Rektörün odasındaki gül kuru-
su kadife kaplama koltuklar da
bekleme salonunda olduğu gibi
dikdörtgen şeklindeki odanın
duvarlarını çepeçevre izliyor.
Rektör bey, masasının ardından
hemen üniversitenin yeşil renkli
Pi-Ar kitabını (kitabın üstünde
böyle yazıyor) uzatıyor.
"Buyrun" diyor; "tstediğiniz
bilgiyi burada bulabilirsiniz."
Cumhuriyeiin50.yılındalstanburun çeşitliyerlerine20sanatyapıtı konulmuştu
50. yıl heykelleri paramparçaKiıltür Servisi — Tophane'-
deki Karabaş Parkı'nm önün-
den sık sık geçenler belki farkın-
dadır. Parkın anacaddeye ba-
kan kıyısında kocaman bir işçi
heykeli bulunur. Ama heykel
uzun süredir heykellikten çıkmış
durumda. Sağ kolu bileğinden
kırılmış. Şimdi o koca işçinin
sağ kolundan kalın bir demir
çubuk çıkıyor. Çizgi fıhnlerde
görmeye ahştığımız kanca kol-
lu korsanlan andırıyor işçi hey-
keli. Ilk önce çekici kınlrnış hey-
kelin. Ardından bilegi. Daha
sonra arkasındaki çarkın dişli-
leri.
1922 doğumlu Muzaffer Er-
toran'ın heykelinin "dogum
öykûsü" bundan 19 yıl önceye
uzanıyor. 29 Ekim 1973'ten ön-
ce, zamanın tstanbul Valisi Ve-
fa Poyraz başkanlığında topla-
nan Istanbul 11i Cumhuriyetimi-
zin 50. Yılını Kutlama Kurulu,
kentin park, alan ve yollarına
sanat yapıtları konulmasını ka-
rarlaştırmış. Öneriyi getiren
Mustafa Asiıer, Güzel Sanatlar
Komitesi Başkanlığı'na seçilmiş
ve projenin gerçekleştirilmesi
görevi Aslıer'e verilmiş.
Ertoran'ın işçi heykeli de bu
proje kapsamında gerçekleştiri-
len 20 yapıttan biri. Sanatçının
"Kompozisyon" adım verdiği
beton heykel, Tophane'deki Ka-
rabaş Parkı'na 1973'te dikilmiş.
Yakınında Iş ve İşçi Bulma Ku-
nımu'nun bürosu var. Nitekim,
heykeltıraş Muzaffer Ertoran
da parka bu yüzden bir işçi hey-
keli yapmayı düşünmüş.
"Heykelim ilk kınldığı sıra-
jtar ortaya birtakun soylentiler
•aüldı" diyor Ertoran. "Bu hey-
keli solcular dikti denildi. Oysa
Isağcdık-solculukla hiçbir ilgisi
iyoktu. Tamamen duygusal bir
olay olarak düşünmüştüm. O
zamanlar Avrupa'ya giden işci-
ler oralarda toplanıyordu. Bir
hatıra olur diye düşündüm.
Çünkü biz. oradan yolladığınuz
işçilere döviz sağlayacak bir ge-
lir kaynağı olarak bakıyorduk.
Heykeli de bu olayı tespit etmek
amacryla yapmıştım..."
Ertoran değişik zamanlarda
değişik biçimlerde kınlan heyke-
lini birkaç kez onarmış. Ama bu-
gün artık kişisel olarak onarma-
sınm maddi açıdan mümkün ol-
madığı kanısında. "Bu vurdum-
duymazlığa bir daha elimi
uzatmam" diyor sanatçı. "Ba-
kın aylar geçiyor, her gün bir
yeri kopanlıyor. Cumburiyet'-
in 50. yüında dikilen bu heykel-
lerin tümii, rfalkımızın içinden
çıkan sanatçdann topluma ar-
mağanıdır. 50. yıiın anlamı or-
tadan mı kalktı ki bu heykeller
birer birer kaldınldı ya da yıkıl-
dı?"
Gerçekten de 50. yıl dolayı-
sıyla Istanbul kentinin çeşitli
yerlerine konulan heykellerin
acıklı bir serüveni var. Metin
Haseki'nin Gümüşsuyu Parkı'-
na konulan "Negaüf Form"
adlı bakır heykeli, içlerinde en
talihsizleri. Ama belki de çabu-
cak ömrü sona eren heykel, öte-
kiler gibi yıllar yılı "acı
çekmekten" kurtulmuş. Hase-
ki'nin heykeli, dikildiğinin da-
ha ikinci gecesi "çaunmış", öyfe
ki fotoğrafı bile çekilememiş.
Gürdal Duyar'ın ilk başta
Karaköy'e konulan "Güzel
Istanbul" adlı beton heykelinin
macerası ise zamarunda gazete-
lerde sıkça yer alrruştı. Tutucu
çevrelerin tepki gösterdiği hey-
kel, uzun süren bir köşe kapma-
cadan sonra şimdilerde hiç de-
ğilse Yıldız Parkı'nda.
Füsun Onur'un Fındıklı Par-
kı'ndaki alüminyum "Kompo-
zisyon"unun yerinde yeller esi-
yor.
Yavnz Görey'in Taşhk Par-
kı'ndaki bronz soyut heykelinin
başına gelen daha da ilginç.
Mustafa Asiıer, arşivlemek için
söz konusu heykellerin fotoğ-
raflarını çekiyormuş. Görey'in
yapıtını da çekmek için bir gün
Taşlık Parkı'na gitmiş. Bakmış,
heykel yok. Pencereden bakan
kadınlar "Kamyonla vnnıp de-
virdilcr, sonra da yükleyip
götürdiiler" demişler.
Mehmel Uyanık'ın Barbaros
Bulvan Girişi'ndeki "Birlik"
adlı beton heykeli de sizlere
ömür. Üstelik yakın ydlarda.
1980'lerin ortalannda Beşiktaş
Belediyesi heykelin bulunduğu
yere tarihi çeşrne yaptırmayı ka-
rarlastırmış. Bu arada Uyanık'-
ın heykeli hava tabancalarıyla
parcalaruvermiş. Zamanın Bele-
dıye Başkanı "İşçiler bilmedik-
lerinden yapnusuu" diye bir de-
meç vermiş basına. Şimdi hey-
kelin yerinde tarihi çeşme tak-
lidi bir çeşme var. Üstelik sula-
rı akmıyor, musluklan da kop-
muş.
Kozgun Acar'ın Gülhane
Parkı'ndaki "Metal Kompozis-
yonu" da zamanın Bahçeler
Müdürü'nün hışmına uğramış.
Müdür, Kuzgun'un heykelini
beğenmediği için yerinden sök-
türmüş. Namık Denizhan'ın
Taksim Parkı'ndaki "tldmiz"
adlı beton heykeli ise 12 Eylül
sonrası kurbanlanndan. Onanl-
mak için kaldınlan heykel bir
daha geri dönmemiş. Zamanın
Şişli Belediye Başkanı olan Al-
bay, heykeli bir daha yerine
koydurtmamış. Gerekçe: Birile-
ri mektup yazmıs, biz bu heykeli
sevmiyoruz demiş...
Hakkı Karayiğitoğlu'nun Sa-
raçhane'de belediye önündeki
"Bahar " adlı beton heykeli bi-
raz daha talihli. Oradan kaldı-
nlmış, ama şimdi Emirgan Ko-
rusu'nda Sarı Köşk'ün önünde
duruyor hiç değilse. Haluk Te-
zonar'tn Maçka Parkı'ndaki be-
ton soyut kompozisyonu, Ali
Teoman Germaner'in Bebek
GERİYE KALAN — Tophane'deki Karabaş Parkı'na 1973'te konan Muzaffer Ertoran'ın işçi hey-
keli uzun süredir heykellikten çıkmış durumda. tlk önce çekici kınlmış heykelin. Ardından bilegi.
Daha sonra arkasındaki çarkın dişlileri...(Fotoğraf: Cumhuriyel)
Parkı'ndaki bakır kompozisyo-
nu da yerli yerinde dnran hey-'
kellerden. Zerrin Bolukbaşı'nın
Şehir Tiyatrolan Harbiye Muh-
sin Ertuğrul Sahnesi önündeki
beton figürü ise durmakla bir-
likte, Orduevi gökdeleniyle ti-
yatro arasında biraz boynu
bükük.
Seyhun Topuz'un 4. Levent
girişindeki demir sacdan soyut
kompozisyonu, Fatih Köprüsü
için girişilen yeni yol düzenleme-
leri sırasmda önce yıkılıp bir sü-
re yol kıyısında bekletildi, son-
ra da yok oldu gitti. Ferit Öz-
şen'in Arnavutköy Akıntıbur-
nu'ndaki "Yağmur" adlı metal
heykeli biraz yağmurla, biraz
rüzgârla çurüdü, bakımsızbktan
bir daha da kendini toparlaya-
madı. Hüseyin Anka Ozkan'ın
Gümüşsuyu Parkı'ndan Inönü
Stadyumu'na bakan demir sac-
dan kompozisyonu "ne
hikmetse" yerinde duruyor. Ka-
mil Sonad'ın Gülhane Parkı'n-
daki betondan "Çıplak" kadın
heykeli de henüz yaşıyor.
Aslında, anlattıklanna bakı-
hrsa Muzaffer Ertoran, Topha-
na'deki işçi heykelini yaparken
çok umutluymuş. Çünkü çalış-
ma sırasında çe\Tedeki insanlar-
dan yakın ilgi görmüs. Birçok
kişi, o heykeli oraya niçin koy-
duğunu, heykelin ne anlattığını
sormuş. Ertoran da sorulan ya-
nıtlamış, duygularını aktarmış.
Ama zaman içinde "tşçi"nin
başına gelenlerden sonra Erto-
ran artık başlangıçtaki umutla-
nnı taşımıyor:
"Bir boşluktan faydalanıp at
oynatanlar heykeli tahrip etüler.
Balun, ben her sabah oradan
geçiyorum. Bir vinç gelip hey-
keli kaldırsa 'Oh!' diyecegim.
'Bu is bittü' diyecegim..."
tşte, bundan yaklaşık 20 yıl
önce girişilen güzel, olumlu bir
çabanın acıklı serüveni. Kimse-
lerin sahip çıkamadığı, koruya-
madığı bir "kent projesi". Do-
ğanın ve insanların el ele verip
"bir güzel" yok ettikleri heykel-
ler.
Doğayı korumanın 50 basit yoluIstanbul Haber Servisi — Çöpe attı-
ğınız gazetelerle gereksiz, yazışmalarla ve
düşünmeden ahp çantanıza attıgmız ke-
sekâğıtlarıyla günde kaç ağaç kestiğini-
zi biliyor musunuz?
Ya kullanıp attıgımz pil, akü ve kim-
yasallarla kaç bin canlıyı öldürdüğünü-
zü?
Peki ya çöplerinizle günde kaç stad-
yumu tepeleme doldurduğunuzu?
Bu gibi sorulara ürkütücü rakamlar-
la açıklık getiren "The Earth Works
Group" tarafından hazırlanan, "50 Ba-
sit Önlemle Dünyayı Nasıl Kurtarabili-
riz?" adlı kitap 1989 yıhnda Amerika-
da yayımlandığında geniş yankılar uyan-
dırmıştı. En zorlu çevre sorunlanrun bile
50 basit önlemle çözümlenebileceğini sa-
vunan bu kitap, geçen günlerde bir sa-
nayi fırması tarafından dilimize de çev-
rüdi.
Hava kirliliğinden katı atık sorununa,
enerji ve su tasarrufundan yeşil alanla-
nn yok edilmesine kadar pek çok çevre
sorununa yer verilen kitapta, getirilen
önerilerden bazıları şöyle:
Gereksiz yazışmayı dordunın: Ameri-
ka'da insanların ellerine geçen gereksiz
yazışma ile günde 250 bin evi ısıtacak ka-
dar enerji üretilebileceği söyleniyor. Yal-
mzca 100 bin aile, gereksiz yazışmayı
durdursa, her yıl 150 bin ağacın kesil-
mekten kurtarüabileceği belirtiliyor.
ne kesekâğıdı yapabilmek için 15 ile 20
yaşlannda bir ağacın kesilmesi gerekiyor.
Eski kâğıtlardan yeni kâğıt yapmak, yüz-
de 35 ile 50 daha az enerji gerektiriyor
ve bu işlem sonucunda hav^ kirliliğinde
yüzde 95 bir düşüş sağlanıyor.
50 önlem paketi, ahşveriş sırasında kâ-
ğıt ve doğada yülarca bozulmayan ve de-
nizlere sürüklenerek canlı yaşamı tehdit
Amerika'da yayımlanan ve kısa süre önce Türkçeye çevrilen
bir kitapçıkta, insanların gündelik yaşamda uygulayacakları
basit yöntemlerle çevreyi kurtarabilecekleri belirtiliyor.
Bir agaç dikin: Bir Amerikah, günde
yedi ağaca bedel kereste kullanıyor. Bu,
yılda bir ile bir buçuk milyar ağaca eşit
oluyor. Dikilen bir ağaç, kirli havayı te-
mizlerken yuzlerce kuşa da barınak oluş-
turuyor. Amerikahlann yalnızca pazar
geceleri için 500 bin ağaçhk orman yok
oluyor. Hiç düşünmeden alışveriş sıra-
sında çantaya atılan kâğıt paketler ise bu
sayıyı daha da arttınyor. Yalnız 700 ta-
eden plastik torbalar yerine, kumaş tor-
ba ya da file kullanılmasını öneriyor.
Akıntıya kapılmayın: Tıraş olurken ya
da dişlerinizi fırçalarken açık bırakarak
boş yere harcadığınız suyla her gün duş
alabilirsiniz. Evlerde harcanan suyun
yüzde 40'ını çekilen sifonlar oluşturuyor.
Dört kışilik bir aile, beşer dakikalık duş
aldığında haftada yaklaşık iki bin 590 lit-
re kullanılıyor. Bu ise bir kişinin bir yıl-
1985/86 öğrenim ydında sayı-
lan toplam 80'i aşmayan Türk
öğrencilerin içinde bulunduğu-
muz öğrenim yümda 663'e çık-
tığını öğreniyorum. Bu Türkiye^
yi Malezya'dan sonra El Azhar'-
da en çok öğrencisi olan ikinci
ülke konumuna getiriyor. Rek-
töre beş yıl içinde meydana ge-
len bu geometrik artışın nasıl
gerçekleştiğini soruyorum. Ba-
zen gülerek, bazen de alaylı bir
ifadeyle sorularımızı yanıtlayan
El Şeyh, "Kimi bizim bursu-
muzla, kimi Türk hükümetinin
bursuyia, kimi de kişisel parasıy-
la geliyor" diyor ve arkadan da
eklemeyi unutmuyor; "Her ha-
lükârda gelen Turk öğrencilerin
hepsi Türk hükümetinin izniyle
geliyoriar. Türkiye ile Mısır ara-
sında bir kultür anlaşması var
biliyorsunnz" diyor.
Çeviriyi yapan Dr. Abdulfa-
tah, Türk öğrencilerin en büyük
sorununun Arapça öğrenmek
olduğunu söylemeyi unutmuyor.
"Türklerin çogu Araplann ara-
sına kanşmıyor" diyor Abdul-
fatah, "Kendi aralannda yaşa-
majı tercih ediyorlar. Bu neden-
le de hiç Arapça ogrenemiyor-
lar. Kuranı okuyarlar, arna an-
lamıyorlar. Çogu hafız geüp, ha-
fız gidiyor. Kendilerine yabancı-
lar için düzenledifimiz Arapça
kurslanna katılmalannı öneri-
yonım, fakat hicbiri bu kurs için
istenen 50 dolarlık ucreti venne-
ye yanaşmıyor. Hiç Arapça öğ-
renemedikleri için sınavlan ve-
remeden Türkiye'ye dönenler de
oluyor..."
El Azhar'dan diploma alan
Türk öğrencilerin üniversiteye
kayıtlı olan Türk öğrencilere
oranına ilişkin herhangi bir ra-
kam edinmek mümkün olmu-
yor. Öğrencilerin kaçta kaçının
Türk hükümeti, kaçta kaçının
El Azhar tarafından finanse
edildiği, hangi sosyal kesimler-
den ve hangi okullardan geldik-
lerine ilişkin soruların cevapla-
n da biraz da tercümedeki kan-
şıklık yuzünden hep havada ka-
lıyor. Bu arada rektörün odasın-
dabulunan eli tespihü bir dör-
düncu bey de arada bir sohbeıe
katılarak Ingilizce mülahazalar-
da bulunuyor. Ve konuşma gi-
derek Türkçe-Arapça-îngilizce
arasında gerçek bir "arapsaçına"
dönüşüyor. Ama Dr. Abdulfa-
tah, 43 fakülteden oluşan üni-
versiteye Türklerin îslam bilim-
leri ihtisası için geldığini belir-
tiyor. El Azhar diplomasıyla
Türkiye'ye dönenlerin çoğunun
Diyanet Işleri'ne girdiğini,
imam, hoca ya da Arapça öğret-
meni olduğunu vaaz verdiğini
sözlerine ekliyor.
Söz sonunda gene Atatürk
devrimlerine gehyor. Rektör bey
bu konuda önce "Bu Türkiye^
nin iç meselesidir. Biz kanş-
mayız" diyor, ama devam etme-
den kendisini alamıyor:
"Biz Türkiye'nin dunımunu
anlıyoruz, ama Atatürk'ün
Türkiye'yi neden İslam devleti'
niteliginden çıkardıgını anlaraı-
yomz. 'İslam devleti' sözcuğü-
nün ne zaran vardı ki? Bunu ne-
den degiştirdi Atatürk?"
Ben de rektör El Şeyh'e aynl-
madan son bir soru yöneltmek
istiyorum: "lran'da on yılı aşkın
süredir bir tslam cumhuriyeti
var. Cezayir'de ise İslami düzen
isteyen bir parti iktidara koşu-
yor. Türkiye ve Mısır gibi ülke-
lerde de İslami rejimlerin işba-
şına gelmesini arzular mısınız?
"Buna gerek yok" diyor El
Azhar Üniversitesi Rektörü Ab-
dulfatah Hüseyin El Şeyh, "Mı-
sır'da hepimiz zaten Müslüman
ve dindanz. Bizim anayasanuza
göre Mısır'da devlet dini tslam-
dır, ama biz mutedil Müslüma-
njz..."
Sorumun Türkiye'ye ilişkin
bölümünü ise Rektör El Şeyh
yanıtsız bırakıyor.
7 milyon metre kare askeri bölgede
nın
yeşil alanı
direniyor
BERAT GÜNÇIKAN
Istanbul genelinde gece-
kondulaşmanın yoğun oldu-
ğu bölgelerde askeri bölgele-
rin kaçak yapılaşmayı bir öl-
çüde de olsa sınırlandırdığı
gözlenirken söz konusu alan-
lann kamuya acılmasuun ya-
ratacağı sorunlara dikkat çe-
küiyor. Anakent Belediyesi,
Milli Savunma Bakanlığı'na
ait Zeytinburnu Tank Fabri-
kası ile tkitelli Sanayi Bölge-
si'nde bir alanın kendilerine
bırakılması için başvuruda
bulundu. Belediye Başkanı
Sözen, askeriyenin elindeki
alanlan tstanbullulara ka-
zandırmayı amaçladıklarını
söyledi.
Asya tarafından Anadolu-
kavağı'ndan Avrupa yaka-
sında Sanyer'e kadar uzanan
bölgeleri Boğaziçi'nin yeşil
kalmayı başarabilmış alanla-
nnın hemen tümünün aske-
ri sınırların içinde bulundu-
ğu görülüyor. Beykoz ve
Anadolukavağı arasındaki
toplam 3 milyon 270 bin met-
rekarehk 'askeri bölge' ordu-
nun elinde bulundurduğu en
geniş yeşil alanı oluşturuyor.
Anadolukavağı-Poyrazköy
arasında 559 bin, Poyrazköy
- Anadolufeneri arasında da
863 bin 250 metrekare alan
askeri orman alanı olarak
imar planında yerini alıyor.
Pasabahçe'de 23 bin, Kava-
cık'ta 274 bin, Kuleli - Kü-
çilksu arasında 360 bin.
1989 yıhnda, Turgut özal'-
ın başbaskanhğı döneminde,
"Askeri bölgeleri kent dışı-
na çıkartacağız" sözlerine
karşın bugune kadar sadece
Kâğıthane'de bulunan Sada-
bad askeri bölge statüsunden
çıkartılarak büyukşehir bele-
diyesine devredildi.
Sözen: Askeriyenin
işgal ettiği bölgeleri
kentliye
kazandıracağız
Yeşil alanlan gibi, yerle-
şim alanlan da giderek dara-
lan Istanbul'un Büyukşehir
Belediye Başkanı Nurettin
Sözen, askeri bölgelerin be-
lediyeye verilmesi girişimle-
rinin surdüğünü açıkladı.
Milli Savunma BakanüğTnın
üst düzey yöneticileriyle gö-
rüşmelerde Zeytinburnu'n-
daki Tank Fabrikasf nı ve
lkitelli Sanayi Bölgesi'ndeki
bir alanı talep ettiklerini be-
lirten Sözen, bu taleplerinin
kabul edildiğini, bakanlığa
söz konusu iki alan için yeni
yer göstereceklerini söyledi.
Sozen, "Askeriyenin kent
içinde işgal ettiği bölgeleri
kentliye kazandırmak için
ugraşıyoruz" dedi.
Büyukşehir Belediyesi
İmar Daire Başkanı Meiunet
Yıldız ise gecekondu işgali-
nin önemine dikkat çekerek,
korunamayan su havzaları-
nın askeriyenin kullanımına
verilmesini önerdi.Yıldız,
.sya tarafmda Anadolukavağı, Avrupa
yakasında Sanyer'e kadar uzanan bölgede
Boğaziçi'nin yeşil kalmayı başarabilmiş
alanlannın hemen tümünün askeri sınırlar
içinde bulunduğu gözleniyor. İstanbul
Belediye Başkam Nurettin Sözen,
"Askeriyenin kent içinde işgal ettiği
bölgeleri kentliye kazandırmak için
ugraşıyoruz" dedi.
Beylerbeyi-Çengelköy altın-
da 58 bin, Beylerbeyi - Nak-
kaştepe'de ise 216.2 bin met-
rekare alan az yoğun iskân,
koru mesire orman alanı adı
altında 'askeri bölge' olarak
değerlendiriliyor.
Boğaziçi'nin Avrupa ya-
kasında ise Yeniköy-Tarabya
arasında 175 bin, Kireçbur-
nu - Kefeliköy arasında 95
bin, Yenünahalle - Rumeli-
kavağı arasında 627 bin, Ga-
ripçe köyiınde 420 bin met-
rekare alan da askeri bölge
sınırlan içinde kalıyor.
Bu alanlann dışında Milli
Savunma Bakanlığı Küçü-
karmutlu böigesini de 'askeri
bölge' olarak kullanmaktan
yana. Ancak, bölgedeki ge-
cekondulaşma ve gecekon-
ducuların 'ölsek de buradan
aynlmayız' sözleri planın uy-
gulanmasını engelliyor. Bu
nedenle de bakanlığın bü-
yükşehir belediyesi ve tstan-
bul Valiliği'ne ilettiği 'bolge-
yi bosaltın' isteği gercekleş-
tirilemedi.
Baraj havzalan da
askeriyede
Sadece Boğaziçi değil, Is-
tanbul'da gecekondulaşmış
bölgelerin yanı başlan, baraj
ve su havzalan da 'askeri
bölge' adı altında tel örgüler-
le çevrili. Hasdal, Kuruçeş-
me, Sultanbeyli, Bakırköy-
Davutpaşa, Samandıra, Mal-
tepe girişinde Tugayyolu,
Küçükyalı-Levazun, Alem-
dağ, Fenerbahce yanmadası,
Ayazağa, Gülhane Parkı'nın
bir bölümü, Maslak, Bal-
mumcu, Yeşilköy askeri loj-
manları, Atatürk Hava Li-
manı çevresi bu bölgelerin
örneklerini oluşturuyor.
önerisinde askeriyenin kulla-
nımının da sadece atış alanı
olarak sımrlandmlmasuu is-
tedi. -
Odalardan çekince
Büyukşehir Belediye Baş-
kam Sözen'in bu çabasını
Mimarlar ve Şehir Planlama-
cılan Odası yetkilileri ihtiyat-
la karşıhyor. Şehir Planala-
n Odası Istanbul Şube Baş-
kanı Ahmet Turgut, beledi-
yenin yeşil alanlan askeriye-
den alması gerektiğini savu-
nurken, yatınmlann hızlı
gercekleşmemesi halinde bu
bölgelerin gecekondulaşma-
sından duydukları kaygıyı
dile getirdi. Yabancı bir uz-
manın tstanbul ve Ankara'-
yı gördükten sonra, "Kent-
lesmeyi bu boyutlanyla yaşa-
yan ülkelerde askeriye
nimettir" sözlerini anımsa-
tan Turgut, tstanbul'da üre-
tilen planlan uygulamaya
geçmeden önce görememek-
ten de yakındı.
Askeri bölgelerin plan ka-
rarlanyla, gerçekten toplu-
mun kullanabilecegi aktif ye-
şil alana orneğin rekreasyon
alanlan, çocuk parklan, in-
sanlann ulaşabilecekleri is-
kân sınırlanna yakın yerler-
de kamuya açılmasuıı olum-
lu karşılayacağını belirten
Mimarlar Odası tstanbul Şu-
besi Başkanı Yücel Gürsd ise
kuşkulannı şöyle dile getirdi:
"Önce topluma yeşil alan
kazandınyoruz diyoruz, son-
ra spekülasyona açıyoruz,
bikzikçi buna örnek, bu tür
spekulasyonları önlemek
için, plan, Medisten geçme-
H, alan park haline dönüşrü-
riilmeli, daha sonra Savun-
ma Bakanlığı'ndan böigeyi
terk etmesi istenmeli."
lık içme suyuna eşit oluyor.
Stiroforu ortadan kaldınn: Amerika-
da her yıl dünyanın çevresini 436 kez çe-
virebilecek sayıda stirofor bardak üreti-
liyor. Kanserojen ham benzolden yapı-
lan bu bardaklann üretimi sırasında kul-
lanılan CFC'ler, ozon tabakasındaki de-
üğin daha da büyümesine yol açıyor. Bu-
gün kullanılan bir bardak ise 500 yıl son-
ra bile dünyamn bir yerinde buluna-
biliyor.
Geri kalanını değeriendirin: Amerika-
lılar, günde 154 milyon ton çöp üretiyor.
Bu New Orleans Superdome Stadyumu-
nu günde iki kez ağzına kadar doldura-
biliyor. Bunlann yüzde 50'sini ise yeni-
den değerlendirilen çöpler oluşturuyor.
26 plastik şişeden bir polyester elbise üre-
tilirken teneke kutulann yenideu değer-
lendirilmesinin, enerji tüketimini yüzde
74, hava kirliliğini yüzde 75, katı atık-
ları yüzde 95 ve su kirliliğini yüzde 76
azaltabileceği bildiriliyor. Ancak bu te-
neke kutulann yalnızca yuzde beşi yeni-
den değerlendirilebiliyor.
"Geleceğin Sigortası"
Prinüerinizi Yatırmayı
Umıtmayınız!
ANADOLU HAYAT
Genel Müdürlük: Ankara Cad. No: 221 34430 Sirkeci / IST.
Tel: 511 42 80Fax: 520 94 55