20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15NÎSAN1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Amacı îslam geleneğini korumak veyaymak'olan ElAzhar Üniversitesi'nde Türkler ikincisırada Mısır'da 663 Türk öğrenciKahire'de 1975 yıhnda kurulan El Azhar Üniversitesi yalnız İslam âleminin değil dünyanın en eski üniversitesi sıfatma sahip çıkıyor. Üniversitede İslam bilimleri ve Arapça fakültelerinin yanı sıra tıp, eczacıhk ve mühendislik gibi fen bilimleri bölümleri de var. Türkiye, üniversitede Malezya'dan sonra en çok öğrencisi olan 2. ülke konumunda. 1985'te 80'i aşmayan Türk öğrenci sayısı bu öğrenim yıhnda 663'e ulaşmış. Üniversite Rektörü El Şeyh, Türk öğrenciler için "Kimi bizim bursumuzla, kimi Türk hükümetinin bursuyla, kimi de kişisel parasıyla geliyor" diyor. Bir öğretim üyesi, Türklerin en büyük sorununun Arapça öğrenmek olduğunu belirterek "Kuram okuyor, ama anlamıyorlar. Çoğu hafız gelip hafız gidiyor. Hiç Arapça öğrenemedikleri için sınavlannı veremeden Türkiye'ye dönenler de oluyor" diye konuşuyor. NİLGÜN CERRAHOĞLU • KAHİRE — Abdel Fattah Hüseyin El Şeyh'in bekleme sa- lonunun etrafını koltuklar çev- reliyor. Koltuklar birbiri ardına duvarlara paralel dizilmiş, ama koltukları kullanan olmuyor. Gelenler hemen ayakkabılannı çıkartıp namaza duruyorlar. Son gelen takkeli bey de böyle yapıyor ve sol taraftaki kapının karşısında namaz kılmaya baş- uyor. Hüseyin El Şeyh'in gelen gidenini kollayan hademesi, ko- nuğun kıbleyi şaşırdığını fark et- mekte gecikmiyor. Takkeliye usulca arkadan yaklaşan hade- me, gözleri kapalı namaz kılan beyi döndürüyor ve kıbleye çe- viriyor. Takkeli hiç oralı olmu- yor. Gözleri sımsıkı kapalı na- mazına devam ediyor. El Azhar Üniversitesi Rektö- rü Abdel Fattah Hüseyin El Şeylı ile görüşmek için bekliyo- nım. İslam dünyaanın bu en es- ki üniversitesi Kahire'nin Nassır City denilen bölumünde; Enver Sedat'ın "Müslüman Kardesler" tarafından öidurulduğu Meçhul Asker anıtından az ötede bulu- nuyor. 1975 yıhnda kurulan üni- versite yalnız İslam âleminin de- ğil dünyanın en eski üniversite- si sıfatma sahip çıkıyor. Üniver- sitede İslam bilimleri ve Arap- ça fakültelerinin yanı sıra tıp, ec- zacıhk ve mühendislik gibi fen bilimleri bölümleri de var. Bu arada kızlar ve erkekler ayrı sınıflarda öğrenim görüyor- lar. Misyonunu "İslam gelene- ğini korumak ve yaymak" ola- rak tanımlayan üniversitede baş- ta Afrika ülkeleri olmak uzere 68 ülkeden oğrenci bulunuyor. "Arap medeniyetinin fenni, kül- türel ve manevi mirasuıı canlan- dırmak" amacını da güden El Azhar Üniversitesi, aynı zaman- da giderek artan sayılarda Türk öğrencileri banndınyor. Nitekim son beş yüda El Azhar'da öğre- nim gören Türklerin sayısında 8 kat bir artış görülüyor. Rektör Abdel Fattah Hüseyin El Şeyh ile bu konuyu görüşmek istiyo- rum. Birden bekleme odasının ka- pısında güleryüzlü iki bey beli- riyor. Rektörle aramda tercü- manlık yapacağını bildiren Dr. Makram Abdulfatah, "hoşgel- diniz" diyerek elimi sıkıyor. 19. yüzyıl Türk-Mısır ilişkileri üze- rinde doktora yaptığuıı söyleyen Abdulfatah, doktorası için An- kara'da birkaç ay bulunduğunu söylüyor. Abdulfatah'a "Mmr için Türkiye'nin ne anlam ifade ettiğini soruyorum" fazla dü- şünmüyor Dr. Abdulfatah, "Türkiye bizim için hilafet dev- letidir" diyor. Bu arada şeyhin bizi kabul edeceği bildiriliyor. El Azhar'ın rektörlüğünü yapan Profesör Abdulfatah Hüseyin El Şeyh as- lında bir 'şeyh" değil, sadece "şeyb" soyadını taşıyor. Gri bir takım elbise giymiş olan El Şeyh, beni masasının başında elinde tespihi ile ayağa kalkarak karşılıyor. Kadın olduğum hal- de mübarek ramazan gunü eli- mi sıkmaktan kaçınmıyor ve görkemli bürosunun karşısında- ki bir koltuğa beni buyur ediyor. Rektörün odasındaki gül kuru- su kadife kaplama koltuklar da bekleme salonunda olduğu gibi dikdörtgen şeklindeki odanın duvarlarını çepeçevre izliyor. Rektör bey, masasının ardından hemen üniversitenin yeşil renkli Pi-Ar kitabını (kitabın üstünde böyle yazıyor) uzatıyor. "Buyrun" diyor; "tstediğiniz bilgiyi burada bulabilirsiniz." Cumhuriyeiin50.yılındalstanburun çeşitliyerlerine20sanatyapıtı konulmuştu 50. yıl heykelleri paramparçaKiıltür Servisi — Tophane'- deki Karabaş Parkı'nm önün- den sık sık geçenler belki farkın- dadır. Parkın anacaddeye ba- kan kıyısında kocaman bir işçi heykeli bulunur. Ama heykel uzun süredir heykellikten çıkmış durumda. Sağ kolu bileğinden kırılmış. Şimdi o koca işçinin sağ kolundan kalın bir demir çubuk çıkıyor. Çizgi fıhnlerde görmeye ahştığımız kanca kol- lu korsanlan andırıyor işçi hey- keli. Ilk önce çekici kınlrnış hey- kelin. Ardından bilegi. Daha sonra arkasındaki çarkın dişli- leri. 1922 doğumlu Muzaffer Er- toran'ın heykelinin "dogum öykûsü" bundan 19 yıl önceye uzanıyor. 29 Ekim 1973'ten ön- ce, zamanın tstanbul Valisi Ve- fa Poyraz başkanlığında topla- nan Istanbul 11i Cumhuriyetimi- zin 50. Yılını Kutlama Kurulu, kentin park, alan ve yollarına sanat yapıtları konulmasını ka- rarlaştırmış. Öneriyi getiren Mustafa Asiıer, Güzel Sanatlar Komitesi Başkanlığı'na seçilmiş ve projenin gerçekleştirilmesi görevi Aslıer'e verilmiş. Ertoran'ın işçi heykeli de bu proje kapsamında gerçekleştiri- len 20 yapıttan biri. Sanatçının "Kompozisyon" adım verdiği beton heykel, Tophane'deki Ka- rabaş Parkı'na 1973'te dikilmiş. Yakınında Iş ve İşçi Bulma Ku- nımu'nun bürosu var. Nitekim, heykeltıraş Muzaffer Ertoran da parka bu yüzden bir işçi hey- keli yapmayı düşünmüş. "Heykelim ilk kınldığı sıra- jtar ortaya birtakun soylentiler •aüldı" diyor Ertoran. "Bu hey- keli solcular dikti denildi. Oysa Isağcdık-solculukla hiçbir ilgisi iyoktu. Tamamen duygusal bir olay olarak düşünmüştüm. O zamanlar Avrupa'ya giden işci- ler oralarda toplanıyordu. Bir hatıra olur diye düşündüm. Çünkü biz. oradan yolladığınuz işçilere döviz sağlayacak bir ge- lir kaynağı olarak bakıyorduk. Heykeli de bu olayı tespit etmek amacryla yapmıştım..." Ertoran değişik zamanlarda değişik biçimlerde kınlan heyke- lini birkaç kez onarmış. Ama bu- gün artık kişisel olarak onarma- sınm maddi açıdan mümkün ol- madığı kanısında. "Bu vurdum- duymazlığa bir daha elimi uzatmam" diyor sanatçı. "Ba- kın aylar geçiyor, her gün bir yeri kopanlıyor. Cumburiyet'- in 50. yüında dikilen bu heykel- lerin tümii, rfalkımızın içinden çıkan sanatçdann topluma ar- mağanıdır. 50. yıiın anlamı or- tadan mı kalktı ki bu heykeller birer birer kaldınldı ya da yıkıl- dı?" Gerçekten de 50. yıl dolayı- sıyla Istanbul kentinin çeşitli yerlerine konulan heykellerin acıklı bir serüveni var. Metin Haseki'nin Gümüşsuyu Parkı'- na konulan "Negaüf Form" adlı bakır heykeli, içlerinde en talihsizleri. Ama belki de çabu- cak ömrü sona eren heykel, öte- kiler gibi yıllar yılı "acı çekmekten" kurtulmuş. Hase- ki'nin heykeli, dikildiğinin da- ha ikinci gecesi "çaunmış", öyfe ki fotoğrafı bile çekilememiş. Gürdal Duyar'ın ilk başta Karaköy'e konulan "Güzel Istanbul" adlı beton heykelinin macerası ise zamarunda gazete- lerde sıkça yer alrruştı. Tutucu çevrelerin tepki gösterdiği hey- kel, uzun süren bir köşe kapma- cadan sonra şimdilerde hiç de- ğilse Yıldız Parkı'nda. Füsun Onur'un Fındıklı Par- kı'ndaki alüminyum "Kompo- zisyon"unun yerinde yeller esi- yor. Yavnz Görey'in Taşhk Par- kı'ndaki bronz soyut heykelinin başına gelen daha da ilginç. Mustafa Asiıer, arşivlemek için söz konusu heykellerin fotoğ- raflarını çekiyormuş. Görey'in yapıtını da çekmek için bir gün Taşlık Parkı'na gitmiş. Bakmış, heykel yok. Pencereden bakan kadınlar "Kamyonla vnnıp de- virdilcr, sonra da yükleyip götürdiiler" demişler. Mehmel Uyanık'ın Barbaros Bulvan Girişi'ndeki "Birlik" adlı beton heykeli de sizlere ömür. Üstelik yakın ydlarda. 1980'lerin ortalannda Beşiktaş Belediyesi heykelin bulunduğu yere tarihi çeşrne yaptırmayı ka- rarlastırmış. Bu arada Uyanık'- ın heykeli hava tabancalarıyla parcalaruvermiş. Zamanın Bele- dıye Başkanı "İşçiler bilmedik- lerinden yapnusuu" diye bir de- meç vermiş basına. Şimdi hey- kelin yerinde tarihi çeşme tak- lidi bir çeşme var. Üstelik sula- rı akmıyor, musluklan da kop- muş. Kozgun Acar'ın Gülhane Parkı'ndaki "Metal Kompozis- yonu" da zamanın Bahçeler Müdürü'nün hışmına uğramış. Müdür, Kuzgun'un heykelini beğenmediği için yerinden sök- türmüş. Namık Denizhan'ın Taksim Parkı'ndaki "tldmiz" adlı beton heykeli ise 12 Eylül sonrası kurbanlanndan. Onanl- mak için kaldınlan heykel bir daha geri dönmemiş. Zamanın Şişli Belediye Başkanı olan Al- bay, heykeli bir daha yerine koydurtmamış. Gerekçe: Birile- ri mektup yazmıs, biz bu heykeli sevmiyoruz demiş... Hakkı Karayiğitoğlu'nun Sa- raçhane'de belediye önündeki "Bahar " adlı beton heykeli bi- raz daha talihli. Oradan kaldı- nlmış, ama şimdi Emirgan Ko- rusu'nda Sarı Köşk'ün önünde duruyor hiç değilse. Haluk Te- zonar'tn Maçka Parkı'ndaki be- ton soyut kompozisyonu, Ali Teoman Germaner'in Bebek GERİYE KALAN — Tophane'deki Karabaş Parkı'na 1973'te konan Muzaffer Ertoran'ın işçi hey- keli uzun süredir heykellikten çıkmış durumda. tlk önce çekici kınlmış heykelin. Ardından bilegi. Daha sonra arkasındaki çarkın dişlileri...(Fotoğraf: Cumhuriyel) Parkı'ndaki bakır kompozisyo- nu da yerli yerinde dnran hey-' kellerden. Zerrin Bolukbaşı'nın Şehir Tiyatrolan Harbiye Muh- sin Ertuğrul Sahnesi önündeki beton figürü ise durmakla bir- likte, Orduevi gökdeleniyle ti- yatro arasında biraz boynu bükük. Seyhun Topuz'un 4. Levent girişindeki demir sacdan soyut kompozisyonu, Fatih Köprüsü için girişilen yeni yol düzenleme- leri sırasmda önce yıkılıp bir sü- re yol kıyısında bekletildi, son- ra da yok oldu gitti. Ferit Öz- şen'in Arnavutköy Akıntıbur- nu'ndaki "Yağmur" adlı metal heykeli biraz yağmurla, biraz rüzgârla çurüdü, bakımsızbktan bir daha da kendini toparlaya- madı. Hüseyin Anka Ozkan'ın Gümüşsuyu Parkı'ndan Inönü Stadyumu'na bakan demir sac- dan kompozisyonu "ne hikmetse" yerinde duruyor. Ka- mil Sonad'ın Gülhane Parkı'n- daki betondan "Çıplak" kadın heykeli de henüz yaşıyor. Aslında, anlattıklanna bakı- hrsa Muzaffer Ertoran, Topha- na'deki işçi heykelini yaparken çok umutluymuş. Çünkü çalış- ma sırasında çe\Tedeki insanlar- dan yakın ilgi görmüs. Birçok kişi, o heykeli oraya niçin koy- duğunu, heykelin ne anlattığını sormuş. Ertoran da sorulan ya- nıtlamış, duygularını aktarmış. Ama zaman içinde "tşçi"nin başına gelenlerden sonra Erto- ran artık başlangıçtaki umutla- nnı taşımıyor: "Bir boşluktan faydalanıp at oynatanlar heykeli tahrip etüler. Balun, ben her sabah oradan geçiyorum. Bir vinç gelip hey- keli kaldırsa 'Oh!' diyecegim. 'Bu is bittü' diyecegim..." tşte, bundan yaklaşık 20 yıl önce girişilen güzel, olumlu bir çabanın acıklı serüveni. Kimse- lerin sahip çıkamadığı, koruya- madığı bir "kent projesi". Do- ğanın ve insanların el ele verip "bir güzel" yok ettikleri heykel- ler. Doğayı korumanın 50 basit yoluIstanbul Haber Servisi — Çöpe attı- ğınız gazetelerle gereksiz, yazışmalarla ve düşünmeden ahp çantanıza attıgmız ke- sekâğıtlarıyla günde kaç ağaç kestiğini- zi biliyor musunuz? Ya kullanıp attıgımz pil, akü ve kim- yasallarla kaç bin canlıyı öldürdüğünü- zü? Peki ya çöplerinizle günde kaç stad- yumu tepeleme doldurduğunuzu? Bu gibi sorulara ürkütücü rakamlar- la açıklık getiren "The Earth Works Group" tarafından hazırlanan, "50 Ba- sit Önlemle Dünyayı Nasıl Kurtarabili- riz?" adlı kitap 1989 yıhnda Amerika- da yayımlandığında geniş yankılar uyan- dırmıştı. En zorlu çevre sorunlanrun bile 50 basit önlemle çözümlenebileceğini sa- vunan bu kitap, geçen günlerde bir sa- nayi fırması tarafından dilimize de çev- rüdi. Hava kirliliğinden katı atık sorununa, enerji ve su tasarrufundan yeşil alanla- nn yok edilmesine kadar pek çok çevre sorununa yer verilen kitapta, getirilen önerilerden bazıları şöyle: Gereksiz yazışmayı dordunın: Ameri- ka'da insanların ellerine geçen gereksiz yazışma ile günde 250 bin evi ısıtacak ka- dar enerji üretilebileceği söyleniyor. Yal- mzca 100 bin aile, gereksiz yazışmayı durdursa, her yıl 150 bin ağacın kesil- mekten kurtarüabileceği belirtiliyor. ne kesekâğıdı yapabilmek için 15 ile 20 yaşlannda bir ağacın kesilmesi gerekiyor. Eski kâğıtlardan yeni kâğıt yapmak, yüz- de 35 ile 50 daha az enerji gerektiriyor ve bu işlem sonucunda hav^ kirliliğinde yüzde 95 bir düşüş sağlanıyor. 50 önlem paketi, ahşveriş sırasında kâ- ğıt ve doğada yülarca bozulmayan ve de- nizlere sürüklenerek canlı yaşamı tehdit Amerika'da yayımlanan ve kısa süre önce Türkçeye çevrilen bir kitapçıkta, insanların gündelik yaşamda uygulayacakları basit yöntemlerle çevreyi kurtarabilecekleri belirtiliyor. Bir agaç dikin: Bir Amerikah, günde yedi ağaca bedel kereste kullanıyor. Bu, yılda bir ile bir buçuk milyar ağaca eşit oluyor. Dikilen bir ağaç, kirli havayı te- mizlerken yuzlerce kuşa da barınak oluş- turuyor. Amerikahlann yalnızca pazar geceleri için 500 bin ağaçhk orman yok oluyor. Hiç düşünmeden alışveriş sıra- sında çantaya atılan kâğıt paketler ise bu sayıyı daha da arttınyor. Yalnız 700 ta- eden plastik torbalar yerine, kumaş tor- ba ya da file kullanılmasını öneriyor. Akıntıya kapılmayın: Tıraş olurken ya da dişlerinizi fırçalarken açık bırakarak boş yere harcadığınız suyla her gün duş alabilirsiniz. Evlerde harcanan suyun yüzde 40'ını çekilen sifonlar oluşturuyor. Dört kışilik bir aile, beşer dakikalık duş aldığında haftada yaklaşık iki bin 590 lit- re kullanılıyor. Bu ise bir kişinin bir yıl- 1985/86 öğrenim ydında sayı- lan toplam 80'i aşmayan Türk öğrencilerin içinde bulunduğu- muz öğrenim yümda 663'e çık- tığını öğreniyorum. Bu Türkiye^ yi Malezya'dan sonra El Azhar'- da en çok öğrencisi olan ikinci ülke konumuna getiriyor. Rek- töre beş yıl içinde meydana ge- len bu geometrik artışın nasıl gerçekleştiğini soruyorum. Ba- zen gülerek, bazen de alaylı bir ifadeyle sorularımızı yanıtlayan El Şeyh, "Kimi bizim bursu- muzla, kimi Türk hükümetinin bursuyia, kimi de kişisel parasıy- la geliyor" diyor ve arkadan da eklemeyi unutmuyor; "Her ha- lükârda gelen Turk öğrencilerin hepsi Türk hükümetinin izniyle geliyoriar. Türkiye ile Mısır ara- sında bir kultür anlaşması var biliyorsunnz" diyor. Çeviriyi yapan Dr. Abdulfa- tah, Türk öğrencilerin en büyük sorununun Arapça öğrenmek olduğunu söylemeyi unutmuyor. "Türklerin çogu Araplann ara- sına kanşmıyor" diyor Abdul- fatah, "Kendi aralannda yaşa- majı tercih ediyorlar. Bu neden- le de hiç Arapça ogrenemiyor- lar. Kuranı okuyarlar, arna an- lamıyorlar. Çogu hafız geüp, ha- fız gidiyor. Kendilerine yabancı- lar için düzenledifimiz Arapça kurslanna katılmalannı öneri- yonım, fakat hicbiri bu kurs için istenen 50 dolarlık ucreti venne- ye yanaşmıyor. Hiç Arapça öğ- renemedikleri için sınavlan ve- remeden Türkiye'ye dönenler de oluyor..." El Azhar'dan diploma alan Türk öğrencilerin üniversiteye kayıtlı olan Türk öğrencilere oranına ilişkin herhangi bir ra- kam edinmek mümkün olmu- yor. Öğrencilerin kaçta kaçının Türk hükümeti, kaçta kaçının El Azhar tarafından finanse edildiği, hangi sosyal kesimler- den ve hangi okullardan geldik- lerine ilişkin soruların cevapla- n da biraz da tercümedeki kan- şıklık yuzünden hep havada ka- lıyor. Bu arada rektörün odasın- dabulunan eli tespihü bir dör- düncu bey de arada bir sohbeıe katılarak Ingilizce mülahazalar- da bulunuyor. Ve konuşma gi- derek Türkçe-Arapça-îngilizce arasında gerçek bir "arapsaçına" dönüşüyor. Ama Dr. Abdulfa- tah, 43 fakülteden oluşan üni- versiteye Türklerin îslam bilim- leri ihtisası için geldığini belir- tiyor. El Azhar diplomasıyla Türkiye'ye dönenlerin çoğunun Diyanet Işleri'ne girdiğini, imam, hoca ya da Arapça öğret- meni olduğunu vaaz verdiğini sözlerine ekliyor. Söz sonunda gene Atatürk devrimlerine gehyor. Rektör bey bu konuda önce "Bu Türkiye^ nin iç meselesidir. Biz kanş- mayız" diyor, ama devam etme- den kendisini alamıyor: "Biz Türkiye'nin dunımunu anlıyoruz, ama Atatürk'ün Türkiye'yi neden İslam devleti' niteliginden çıkardıgını anlaraı- yomz. 'İslam devleti' sözcuğü- nün ne zaran vardı ki? Bunu ne- den degiştirdi Atatürk?" Ben de rektör El Şeyh'e aynl- madan son bir soru yöneltmek istiyorum: "lran'da on yılı aşkın süredir bir tslam cumhuriyeti var. Cezayir'de ise İslami düzen isteyen bir parti iktidara koşu- yor. Türkiye ve Mısır gibi ülke- lerde de İslami rejimlerin işba- şına gelmesini arzular mısınız? "Buna gerek yok" diyor El Azhar Üniversitesi Rektörü Ab- dulfatah Hüseyin El Şeyh, "Mı- sır'da hepimiz zaten Müslüman ve dindanz. Bizim anayasanuza göre Mısır'da devlet dini tslam- dır, ama biz mutedil Müslüma- njz..." Sorumun Türkiye'ye ilişkin bölümünü ise Rektör El Şeyh yanıtsız bırakıyor. 7 milyon metre kare askeri bölgede nın yeşil alanı direniyor BERAT GÜNÇIKAN Istanbul genelinde gece- kondulaşmanın yoğun oldu- ğu bölgelerde askeri bölgele- rin kaçak yapılaşmayı bir öl- çüde de olsa sınırlandırdığı gözlenirken söz konusu alan- lann kamuya acılmasuun ya- ratacağı sorunlara dikkat çe- küiyor. Anakent Belediyesi, Milli Savunma Bakanlığı'na ait Zeytinburnu Tank Fabri- kası ile tkitelli Sanayi Bölge- si'nde bir alanın kendilerine bırakılması için başvuruda bulundu. Belediye Başkanı Sözen, askeriyenin elindeki alanlan tstanbullulara ka- zandırmayı amaçladıklarını söyledi. Asya tarafından Anadolu- kavağı'ndan Avrupa yaka- sında Sanyer'e kadar uzanan bölgeleri Boğaziçi'nin yeşil kalmayı başarabilmış alanla- nnın hemen tümünün aske- ri sınırların içinde bulundu- ğu görülüyor. Beykoz ve Anadolukavağı arasındaki toplam 3 milyon 270 bin met- rekarehk 'askeri bölge' ordu- nun elinde bulundurduğu en geniş yeşil alanı oluşturuyor. Anadolukavağı-Poyrazköy arasında 559 bin, Poyrazköy - Anadolufeneri arasında da 863 bin 250 metrekare alan askeri orman alanı olarak imar planında yerini alıyor. Pasabahçe'de 23 bin, Kava- cık'ta 274 bin, Kuleli - Kü- çilksu arasında 360 bin. 1989 yıhnda, Turgut özal'- ın başbaskanhğı döneminde, "Askeri bölgeleri kent dışı- na çıkartacağız" sözlerine karşın bugune kadar sadece Kâğıthane'de bulunan Sada- bad askeri bölge statüsunden çıkartılarak büyukşehir bele- diyesine devredildi. Sözen: Askeriyenin işgal ettiği bölgeleri kentliye kazandıracağız Yeşil alanlan gibi, yerle- şim alanlan da giderek dara- lan Istanbul'un Büyukşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen, askeri bölgelerin be- lediyeye verilmesi girişimle- rinin surdüğünü açıkladı. Milli Savunma BakanüğTnın üst düzey yöneticileriyle gö- rüşmelerde Zeytinburnu'n- daki Tank Fabrikasf nı ve lkitelli Sanayi Bölgesi'ndeki bir alanı talep ettiklerini be- lirten Sözen, bu taleplerinin kabul edildiğini, bakanlığa söz konusu iki alan için yeni yer göstereceklerini söyledi. Sozen, "Askeriyenin kent içinde işgal ettiği bölgeleri kentliye kazandırmak için ugraşıyoruz" dedi. Büyukşehir Belediyesi İmar Daire Başkanı Meiunet Yıldız ise gecekondu işgali- nin önemine dikkat çekerek, korunamayan su havzaları- nın askeriyenin kullanımına verilmesini önerdi.Yıldız, .sya tarafmda Anadolukavağı, Avrupa yakasında Sanyer'e kadar uzanan bölgede Boğaziçi'nin yeşil kalmayı başarabilmiş alanlannın hemen tümünün askeri sınırlar içinde bulunduğu gözleniyor. İstanbul Belediye Başkam Nurettin Sözen, "Askeriyenin kent içinde işgal ettiği bölgeleri kentliye kazandırmak için ugraşıyoruz" dedi. Beylerbeyi-Çengelköy altın- da 58 bin, Beylerbeyi - Nak- kaştepe'de ise 216.2 bin met- rekare alan az yoğun iskân, koru mesire orman alanı adı altında 'askeri bölge' olarak değerlendiriliyor. Boğaziçi'nin Avrupa ya- kasında ise Yeniköy-Tarabya arasında 175 bin, Kireçbur- nu - Kefeliköy arasında 95 bin, Yenünahalle - Rumeli- kavağı arasında 627 bin, Ga- ripçe köyiınde 420 bin met- rekare alan da askeri bölge sınırlan içinde kalıyor. Bu alanlann dışında Milli Savunma Bakanlığı Küçü- karmutlu böigesini de 'askeri bölge' olarak kullanmaktan yana. Ancak, bölgedeki ge- cekondulaşma ve gecekon- ducuların 'ölsek de buradan aynlmayız' sözleri planın uy- gulanmasını engelliyor. Bu nedenle de bakanlığın bü- yükşehir belediyesi ve tstan- bul Valiliği'ne ilettiği 'bolge- yi bosaltın' isteği gercekleş- tirilemedi. Baraj havzalan da askeriyede Sadece Boğaziçi değil, Is- tanbul'da gecekondulaşmış bölgelerin yanı başlan, baraj ve su havzalan da 'askeri bölge' adı altında tel örgüler- le çevrili. Hasdal, Kuruçeş- me, Sultanbeyli, Bakırköy- Davutpaşa, Samandıra, Mal- tepe girişinde Tugayyolu, Küçükyalı-Levazun, Alem- dağ, Fenerbahce yanmadası, Ayazağa, Gülhane Parkı'nın bir bölümü, Maslak, Bal- mumcu, Yeşilköy askeri loj- manları, Atatürk Hava Li- manı çevresi bu bölgelerin örneklerini oluşturuyor. önerisinde askeriyenin kulla- nımının da sadece atış alanı olarak sımrlandmlmasuu is- tedi. - Odalardan çekince Büyukşehir Belediye Baş- kam Sözen'in bu çabasını Mimarlar ve Şehir Planlama- cılan Odası yetkilileri ihtiyat- la karşıhyor. Şehir Planala- n Odası Istanbul Şube Baş- kanı Ahmet Turgut, beledi- yenin yeşil alanlan askeriye- den alması gerektiğini savu- nurken, yatınmlann hızlı gercekleşmemesi halinde bu bölgelerin gecekondulaşma- sından duydukları kaygıyı dile getirdi. Yabancı bir uz- manın tstanbul ve Ankara'- yı gördükten sonra, "Kent- lesmeyi bu boyutlanyla yaşa- yan ülkelerde askeriye nimettir" sözlerini anımsa- tan Turgut, tstanbul'da üre- tilen planlan uygulamaya geçmeden önce görememek- ten de yakındı. Askeri bölgelerin plan ka- rarlanyla, gerçekten toplu- mun kullanabilecegi aktif ye- şil alana orneğin rekreasyon alanlan, çocuk parklan, in- sanlann ulaşabilecekleri is- kân sınırlanna yakın yerler- de kamuya açılmasuıı olum- lu karşılayacağını belirten Mimarlar Odası tstanbul Şu- besi Başkanı Yücel Gürsd ise kuşkulannı şöyle dile getirdi: "Önce topluma yeşil alan kazandınyoruz diyoruz, son- ra spekülasyona açıyoruz, bikzikçi buna örnek, bu tür spekulasyonları önlemek için, plan, Medisten geçme- H, alan park haline dönüşrü- riilmeli, daha sonra Savun- ma Bakanlığı'ndan böigeyi terk etmesi istenmeli." lık içme suyuna eşit oluyor. Stiroforu ortadan kaldınn: Amerika- da her yıl dünyanın çevresini 436 kez çe- virebilecek sayıda stirofor bardak üreti- liyor. Kanserojen ham benzolden yapı- lan bu bardaklann üretimi sırasında kul- lanılan CFC'ler, ozon tabakasındaki de- üğin daha da büyümesine yol açıyor. Bu- gün kullanılan bir bardak ise 500 yıl son- ra bile dünyamn bir yerinde buluna- biliyor. Geri kalanını değeriendirin: Amerika- lılar, günde 154 milyon ton çöp üretiyor. Bu New Orleans Superdome Stadyumu- nu günde iki kez ağzına kadar doldura- biliyor. Bunlann yüzde 50'sini ise yeni- den değerlendirilen çöpler oluşturuyor. 26 plastik şişeden bir polyester elbise üre- tilirken teneke kutulann yenideu değer- lendirilmesinin, enerji tüketimini yüzde 74, hava kirliliğini yüzde 75, katı atık- ları yüzde 95 ve su kirliliğini yüzde 76 azaltabileceği bildiriliyor. Ancak bu te- neke kutulann yalnızca yuzde beşi yeni- den değerlendirilebiliyor. "Geleceğin Sigortası" Prinüerinizi Yatırmayı Umıtmayınız! ANADOLU HAYAT Genel Müdürlük: Ankara Cad. No: 221 34430 Sirkeci / IST. Tel: 511 42 80Fax: 520 94 55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle