Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 ARALIK 1991 KULTÜR-SANAT CUMHURÎYET/9
7. İSTANBUL FOTOĞRAF GÜNLERİ
Yunııs Nadi Ödülleri Sergisi
• Kültür Servisi — 7. Istanbul Fotoğraf Günleri başladı.
Aralık ayı boyunca devam edecek günler çerçevesinde
bugün Beyoğlu Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde Yunus
Nadi Ödülleri 1990-91 Yanşma Sergisi açılacak. Sergi 15
aralık günune dek açık kalacak. Etkinlikler yann
Taksim'deki Vakıfbank Sanat Galerisi'nde Seyit Ali Ak'ın
"Türk Fotoğrafında Portre Geleneği" sergisi ile sürecek.
Sergi 18 aralık gunüne dek görülebilecek. (Fotoğraf:
Yunus Nadi Ödülleri yanşma birincisi Mustafa
Kocabaş'ın)
PSD GENEL KURULU
Koçan yine başkan
• Kultür Servisi — Plastik Sanatlar Derneği
başkanlığma yeniden Hüsamettin Koçan getirildi.
PSD'nin 30 aralık günü yapılan tkinci Genel Kunılu'nda
yönetim kurulu üyeliklerine Beril Anılanmert, T. Melih
Görgün, Ekrem Kahraman, Gülsün Karamustafa, Nur
Koçak, Hüsamettin Koçan ve Emre Zeytinoğlu seçildiler.
Yönetim Kurulu Koçan'ı başkanhğa, Anılanmert'i ikinci
başkanlığa, Gülsün Karamustafa'yı genel sekreterliğe,
Ekrem Kahraman'ı saymanlığa atadı. Yönetim Kurulu
yedek üyeliklerine; Meryem Ancan, Aynur Aytaç,
Mürteza Fidan, Berika lpekbayrak, Ahmet özel, Şeyma
Reisoğlu Nalça, Seyhun Topuz; Onur Kurulu üyeliklerine,
özdemir Altan, Fernıh Başağa, Hüseyin Bilişik; Onur
Kurulu yedek üyeliklerine; Oktay Anılanmert, Zahit
Büyükişleyen, Candeğer Furtun; Denetleme Kurulu asil
üyeliklerine, Tomur Atagök, tbrahim Çiftçioğlu, Basri
Erdem; Denetleme^Kurulu yedek üyeliklerine, Figen
Aydıntaşbaş, Filiz Başaran, Zümrüt Yasemin Radau
seçildiler.
SERGİ
Güzey'in köprüsü
I Kültür Servisi — Geçen ekim ayında Almanya ve
Avusturya sırurında Etenau ve Tittköning kentleri
arasında bir heykel sempozyumu gerçekleşti.
Sempozyuma her iki üNteden toplam 30 sanatçı katıldı.
Sempozyumun iki yabancı sanatçısı da vardı. Bu
sanatçılar Türkiye'den katılan Ender Güzey ile
Avusturya'yı temsilen katılan bir Japon sanatçıydı. Sraır
kavramı ile sanat yapıtlarının kaynaştığı sempozyum
sırasında bölgedeki doğal park içinde sanatçılar çeşitli
çalışmalar gerçeklestirdiler. Ender Güzey işlevsel anlamda
bir köpru yaptı. Güzey'in köprüleri sembolik anlamda
sınır aşma amacını simgeliyor. Sanatçının köprü
çalışmasının bir ucu suya inen basamaklarla sona eriyor.
Güzey 50 metre uzunluğundakı köprüsünü ahşaptan
yaptı.
MOZART GÖNLERİ
Boğaz'da nıüzik
• KUItür Servisi — Boğaziçi Üniversitesi'nde dün
başlayan Mozart Gunleri çerçevesinde bugün Ilgın Aka
ve Emre Şen, Buyük Toplantı Salonu'nda bir piyano
resitali verecek. Aka ve Şen'in resitalleri saat 16.30'da
başlayacak. Etkinlikler kapsamında yann yine aynı
salonda klarnet, viyola ve piyanodan oluşan trio konseri
saat 16.30'da başlayacak.
SEMPOZYUM
Yunus Emre Sempozyumu
• Kültür Servisi — Türkiye Yazarlar Sendikası ile
Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ortaklaşa
düzenledikleri "Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu"
bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda saat
10.00'daki açılış töreni ile başlıyor. Açılışını Istanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen'in
yapacağı sempozyumda bugün sabah bölümünde
Yunus'un "Yaşamıyla Ilgili Bilgiler" ve "Edebiyat
Yapıtlannda Portreleri", öğleden sonraki bölümde ise
"Dili" ve "Yunus Emre Üzerine Incelemeler" konulu
oturumlar gerçekleştirilecek.
Türkiye'de eski eser kaçakçılığı
• Kültür Servisi— "Türkiye'de Eskı Eser Kaçakçılığı,
Tahribatı ve Korunması" konulu sempozyum 3-6 aralık
tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştirilecek. Ankara
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Serin'in yann saat
10.00'da yapacağı açış konuşması ile başlayacak
sempozyum, AÜDTCF'de gerçekleştirijecek.
Sempozyumun ilk gününde Mehmet Özdoğan "Türk
Arkeolojisinin Sorunları ve Bazı Öneriler", Bergama
Belediye Başkanı Sefa Taşkın "Zeus Sunağı Kampanyası",
Mehmet İ. Tunay "Paul Getty Muzesindeki Eserlerimiz",
Mehmet Akif Işık "Ülkemizdeki Eski Eser Kaçakçılığmın
Tarihçesi", Bahadır Berkaya "Türkiye'de Sualtı
Arkeolojisi ve Kaçakçılığın Önlenmesi", Tomris Bakır
"Daskyleion'da Eski Eser Kaçakçılığı", Mustafa Akkaya
"Eski Eser Tahribatı ve Defineciler", Aykut Çınaroğlu
"Anadolu'dan Kaçırılan Bazı Gerçek ve Sahte Eserler" ve
Mehmet Yılmaz, "Eski Eser Kaçakçılığının Önlenmesi
lçin Kültür Bakanlığı'nca Yapılan Faaliyetler" başlıkh
bildiriler sunacaklar.
YARIŞMA
'Üaşadığımız Günler'
• Kültür Servisi — Türkiye Otomobil-lş Sendikası
"Yaşadığımız Günler" başlığıyla bir fotoğraf yanşması
düzenliyor. Son katılma tarihi 30 Aralık 1991 olan
yanşmanın tüm fotoğrafçılara açık olduğu belirtildi.
Çalışma ve bannma koşullan, çevre kirliliği, eğitim,
sağlık, dinlenme, doğa, hak arama çabaları ile tüm
yaşam la ilgili konulan anlatan fotoğraflann
değeriendirilmeye alınacağı yanşma yalnız 'renkli baskı'
dalında düzenlenmiş. Her yanşmacuun en çok dört
fotoğrafla katılabileceği yanşma sonuçlan ocak ayında
açıklanacak. Celal özdoğan, Aclan Uraz, Mustafa Vural
ve Baytekin Kara'dan oluşan Değerlendirme Kurulu'nun
saptadığı üç fotoğrafçıya 500'er bin liralık para ödulünün
verileceği yanşma sonucunda ödül alan yapıtlar
sendikanın arşivine konacak. (345 49 72)
Opera sanatçısı Saadet Ikesus Altan, MSİfnün fahri doktom unvanını aldı
Bombalar altında okııdııEVİN tLYASOĞLU
Türk operasına pek çok hiz-
met veren Saadet tkesus Altan,
Mimar Sinan Üniversitesi'nin
fahri doktora unvanını aldı.
Atatürk'ün genç cumhuriyetinin
coşkulu günlerini yaşayan Saa-
det Ikesus Altan Hanım, Hitler
Almanyası'nın ateşli günlerini
de solumuş. Üç kuşak opera sa-
natçısına hocalık eden Saadet
tkesus Hanım, ülkemizdeki ilk
opera seyircilerinden günümüze
sanat tutkusunu, fakültede öğ-
renciyken Oistrach ve Şostako-
viç'e nasıl sunuculuk yaptığını,
devlet sanatçılığı konusundaki
görüşlerini, sahneye ilk cıktığı
günleri anlattı.
— Nereden, nasıl başladı bu
operacılık merakınız?
— Lisedeki müsamerelerden
büyük bir keyif alıyordum. Ve-
teriner fakültesine girdiğim yıl-
lar bir Rus topluluk geldi. Ara-
lannda kemancı Igor Oistrach,
çok iyi bir tenor, ünlü bir sop-
rano ve sonradan ünlü bir bes-
teci olduğunu öğrendiğim piya-
nist Şostakoviç de vardı. Ben su-
nuculuk yaptım onlann konser-
lerinde ve bu şovdan çok etki-
lendim. Zaten şan dersleri alı-
yordum, bu sefer sahne mera-
kım da iyice pekişti. Böylece ak-
hma koydum sahneyi...
— Ne cesarettir ki benüz
otuzltı yıllarda, savaşa gebe bir
Almanya'ya lek başınıza bir ka-
dın olarak gidip ögrencilik ve sa-
natçılık yapmışsınız.
— Hiçbir şey beni yıldırmı-
yordu. Daha çok oğrenmek, da-
ha sanatsal olmak için tutuşu-
yordum. Tepemde bombalar,
karnım aç, karanlıkta, karda,
buzda dört ayak evime geldiğim
geceleri hatırlanm. Bir gece o
kadar sarsüdık ki meğer bitişik
cadde yerle bir olmuş. Alevler,
dumanlar, ertesi sabah dehşete
kapıldım.
— Ya sanat ortamı nasüdı, in-
sanlann bu yokluk ve baskıda
sanata ayıracak zamanlan, sa-
natçıyı degerlendirecek halleri
var mıydı hâlâ?
— Olmaz mı? Hiçbir aksama
yoktu sanat dünyalannda. Seyir-
ci, opera temsilinden çıkıp erte-
si günün konseri için bilet kuy-
ruğuna giriyordu. Bir de asker-
lere moral eğitimi konserleri ve-
riyorduk kışlalara gidip. Bu işi
seviyordum, çünkü onlardan yu-
murta, salam, çorap buluyor-
Atatürk'ün genç
cumhuriyetinin
coşkulu günlerini
yaşayan Saadet
Ikesus Altan,
Hitler
Almanyası'nın
ateşli günlerini de
soludu: "Tepemde
bombalar, karnım
aç, karanlıkta,
karda, buzda dört
ayak evime
geldiğim geceleri
hatırlarım.."
Mimar Sinan
Üniversitesi'nin
fahri doktora
unvanı, Saadet
İkesus Altan'ın
bugüne kadar
aldığı tek ödül.
PORTRE SAADET
İKESUS ALTAN
Üçkuşağın
hocasıSaadet İkesus Altan, Türk
operasına anistliği, rejisörlü-
ğü, çevirmenliği, uyarlamacılı-
ğı ile pek çok hizmet verdi. Bu
arada uç kuşak opera sanatçı-
sına hocalık ettı. 1916'da İstan-
bul'da doğan Altan, 1934'te
Ankara Kız Lisesi'nı bitirdi.
Veteriner Fakultesi'ne giderken
Musiki Muallim Mektebi'nde
Nurullah Taşkıran'ın oğrenci-
si oldu. 1936-40 arasında Ber-
lin Konservatuvarı'nda okudu;
mezuniyetinden sonra bir yıl
Ouisburg Operası'nda çalışıp
Essen, Regensburg ve Düssel-
dorfda konuk sanatçı oldu.
1942'de Ankara'da Fidelio
operasıyla sahneye çıktı. İzmir
ve Adana'daki ilk şan resital-
lerini gerçekleştirip Cosi fan
tutte operasını sahneye koya-
rak ilk kadın rejisorümüz ol-
du. Halen Mimar Sinan
Üniversitesi Devlet Konserva-
tuvarı'nda hocalığını sürdürü-
yor.
duk. Mektuplar alıyorduk as-
kerlerden. Benim kartpostalla-
nm satılırdı, göndermem için
gelen hiçbir mektubu cevapsız
bırakmamışımdır. Kimbilir bil-
mediğim hangi denizaltının ka-
marasında asılı kaldı o resimler?
— Siz Almanya'ya gitmeden
önce 19301u yülarda konser din-
leyicileri veya tiyatro izleyicileri
kimlerdi?
— Atarürk'ün çevresindekiler,
bütün Meclis üyeleri, vekâletle-
rin ileri gelenleri, yabancı mis-
yonlar. En iyi kıyafetleri, en de-
ğerli taküanyla gelirlerdi. Çoğu
da vazife diye.
— Almanya'dan döndükten
sonra 1942 gibi savaş yıllanpda
Ankara'da nasıl bir seyirci orta-
raı bnldunoz?
— Artık tnönü vardı. Müzik
kültürü özel bir devlet adamıy-
dı. Onun çevresi de mecburi ge-
liyordu operaya, konsere. Ama
bu sefer biraz tadıru almaya baş-
lamışlardı.
— Uzun yıllar Türk dilinin
opera diline uyarlanraası için ça-
lışmalar yapmıssınız. Hâlâ
Türkçe opera yadırganıyor. Ama
sizin çevirisini yapıp uyarladık-
lannızı daha rabat dinleyebiliyo-
ruz. Bu oldukça zor bir iş, sırn
nedir?
— Başlangıçta hece sayısına
göre nota sayısı, aruz vezninde-
ki kalıplara göre kapalı, açık he-
celer bu işi halleder sanıyordum.
İlk denememi Adnan Saygnn'a
gösterdim. Saygun bana Türkçe-
nin kendine özgu vurgulannı
anlattı. Latin alfabesi tam Türk-
çeyi çıkaramıyordu eskiden.
Sonra Halil Bedü Yönetken, Ul-
vi Cemal Erkin hepsi ayrı şey-
ler öğrettiler bu konuda bana.
İsm-i haslar (özel isimler) mum-
künse tam notasında kullanıl-
malı. Ben nota ilave etmeye ce-
saret edemezdim, ama Ulvi Ce-
mal Bey, ne de olsa besteci, uy-
mayan yerlere nota ekliyordu.
Bir de metinler son derece
önemli. Richard Strauss'ta mü-
zikle kaynaşır. Donizetti ve Bel-
lini'de kelime kelime tercumeye
gerek yok. Manası olsun ve ay-
nı edayı versin yeter. Mana ve
ahenk. Türkçede k-g gibi sert
sessizler var. Bazen hece uysun
diye "hep, hiç, ve" sokuşturu-
yoMar. Edebi olması, müzikle
vurgulann benzemesi lazım. Ba-
kın bir şey daha var: Ben Türk-
çe operalardan yanayım. Zaten
müzik biçimi bize yabancı, bir
de konuyu takip edemezse na-
sıl alışacak dinleyici?
— Sizin yetişip sahneye ilk
çıktığınız günlerie bugünün sa-
natçısı arasında bu altmış yıllık
zaman içinde, çok şey degişti.
Sizin bonılu gramofonda bulup
dinlediğiniz plaklann sayısız ic-
rası compact disderde, video ka-
setlerde.. Sirin Almanya'ya gi-
dip gelmeleriniz olağandışı iken,
bugün dunyanın dort bir yanı ile
sanatçılar kolayca iletişim için-
de.
— Bütün bu imkânlan yete-
rince kullanmadıklan kanaatin-
deyim. Bizim bir idealimiz var-
dı: Türkiye'de Batı'nın yaptığı-
nı yapabilmek. Onlann seviye-
sine ulaşmak, hatta aşabilmek.
Bu genç cumhuriyetin, Atatürk
yolunun ilk coşkusuydu. Yalnız
sanatçı değil, seyirci de özveri-
liydi. Saatlerce bilet kuyruğun-
da beklerdi seyirci, sanatçıyı mil-
li kahraman gibi görürdü.
Sanatçı ve halk arasında bir
başka kontakt vardı. Şimdi se-
yirci, "para verdim geldim,
keyiflendim" veya "sıkıldım" di-
ye bir çırpıda karar veren sanat-
çının çilesinden haberdar olma-
yan bir kitle... Biz, bir lokma,
bir hırka misali çahşırdık. Ben
dört yıl Fidelio'nun primadon-
nası, evime vasıtayla gidecek gü-
cüm yoktu, yürürdüm. Şimdi
sanatçılar tazmmat, derece, un-
van peşinde. Sanatın hizmetin-
de olmak bir onurdur. Ve de ha-
kiki sanatçı olmak çok zordur.
— Ya devlet sanatçılığı?
— Keşke birçoğu layık olsa da
hepsi devlet sanatçısı olsa.Türki-
ye"yi temsil etmenin bir gururu
vardı. Tekstilde, sporda, ilimde
nasıl biryarış varsa sanatta da
aynı şeydir bu. Ben o eski coş-
kuyu, disiplini ve otoriteyi göre-
miyonım. Herkesin de perde ar-
kasını biliyorum. Balık ne der-
miş: Çok şey var söylenecek
ama ağzım su dolu. Ufak tefek
özel kuruluşların şiltlerini say-
mazsak benim hayatımda aldı-
ğım tek mükafat bu fahri dok-
tora unvanı oldu.
SANATKULISİ
Sertyazar Mailer MADONNA
Amerikalıların "sert" yazan
Norman Mailer, 1970'te dilimi-
ze çevrilen "Çıplak ve Ölü" ve
"Amerikan Rüyası" adlı kitap-
lanndan bu yana Türk edebi>r
at-
severlerin de yabancısı değil.
Çağdaş bir korku romanı olan
"Sert Erkekler Dans Etmez"in
de yazan Mailer'ın bir sure on-
ce ABD'de yayımlanan yeni ro-
manı "Harlot'un Hayaleti",
ABD'nin belki de en saygın ki-
tap eki "New York Times Book
Review"da John Simon'dan ağır
bir eleştiri alınca, "sert yazarlar
altta kalmaz" diye düşunen Ma-
iler yaralı bir aslan gibi saldın-
ya geçiverdi. Bir zamanlar ken-
dini fazla önemsemesi ve kavga-
cılığı yüzünden hem eleştirmen-
lerin hem de okurlann tepkisi-
ni çeken Mailer, bu kez de eleş-
tirmen John Simon'ın kendisi-
ne garezi olduğuna ilişkin "ka-
nıt"lar topladı, New York Times
yöneticileriyle çekişmeli geçen
bir toplantıya katıldı ve sonun-
da eleştirmene yanıtının yayım-
lanmasını kabul ettirdi. New
York Times Book Review'nun 17
kasım sayısında Mailer'ın uzun
bir yanıtına yer verildi. Ünlü
dergide hiç de alışılmış bir şey
değildi bu. Şimdi eleştirmen
John Simon, Mailer için "Deri-
si çok inceymiş meğer" diyor.
"Bu kadar alınacağmı tahmin
etmemiştim!' Mailer ise "Aslın-
da eleştirilere karşı derim çok
kalındır" diyor. "Genellikle
hakkımda yazılanlardan yakın-
mam. Ama bu kez durum fark-
lıydı.
Madonna'nın kanı
Son gunlerde ABD'de an arta üç Madon-
na bi>ografisi yayımlandı. "Madonna Re-
vealed" (Ifşa Edilen Madonna), "Madonna
L'nauthorized" (Yetkisız Madonna) ve "Madon-
na: The Book" (Madonna: Kitap) adlarını taşı-
yan bu uç yaşamoykusünu bir dordüncusünün
de izlemesi bekleniyor. İlk kitabın yazan, bir In-
giliz muhabir. "Gerçek" Madonna'yı anlattığı-
nı ileri süren Douglas Thompson, 60 kaynağa
başvurmuş. Bunlardan biri de Madonna'ya bir
kez salata servisi yapmış bir kadın garson. Ikin-
ci kitabın yazan, "People" dergisinin eski edi-
törü Christopher Andersen. Üçüncü kitabın ya-
zarıysa "full-time" banker, "part-time" yazar
Norman King. Yaşamöykulerinin üçü de pop ila-
hesinin hayatından akla hayale gelmedik ayrın-
tılarla dolu. İşte çocukluğundaki lakaplarından
birkaçı: Ezme, Çılgın, Çamur! îlk kez bir ma-
nastırda öpusmuş! I.OJsu, yani ölçülmüş zekâ de-
recesini gösteren rakam bayağı yüksek: 140! Bu
kadar kısa süre içinde bir pop yıldızına dört bi-
yografi. "Time" dergisinin People sayfası yaza-
rı Lavvrence Mondi, "Madonna'nın damannı kes-
seniz mürekkep akacak" diyor. Ama bu mürek-
kebin rengi dolar rengi galiba.
'Ödüller Kimin?) Marie ve Pierre Curie çiftinin yaşamını konu alıyor
Laboratuvarda geçen ortak yaşam
Bugün Fatih Reşat Nuri
Sahnesi'nde izlenebilecek
oyunu sahneye Hakan
Altıner koydu. Altıner'e
göre Marie Curie, 'tam bir
laboratuvar faresi'.
ASLI KAYABAL
1860'lar. Kendini bilime adamış, sa-
karhğı ile ünlü Pierre Curie, inatçı, ufak
tefek eşi Marie Curie ile birlikte İabora-
tuvarlarında çalışıyor. Radyumu bula-
cakları yolda ilerîiyorlar. Bilim tarihin-
de kalan bu laboratuvar şimdi sahnede.
Oyuncular Marie ve Pierre Curie.
Tiyatro yönetmeni Hakan Altıner, şim-
diye dek hep "asık yüzlü" oyunlar sah-
nelediğini düşündü, bu kez tiyatro ile bi-
lim tarihinin buluştuğu bir oyunu yönet-
mek istedi. Böylece bir tür fars olan
"Ödüller Kimin?" İstanbul Belediyesi
Şehir Tiyatrolan'nın Fatih Reşat Nuri
Sahnesi'nde seyirci ile Marie ve Pierre
Curie'yi baş başa bıraktı.
Jean Noel Fenwick'in yazdığı "Ödül-
ler Kimin?"de Curie çifti, hayatları, o
hayat içindeki kavgaları ve cocuklukla-
rı ile sahnede. Mekân sürekli bir arada
olduklan "laboratuvarlan".
Marie Curie bir Polonya göçmeni.
1867'de Varşova'da doğmuş. 1891'de öğ-
renimi için Sorbonne'a geliyor. 1895'te
sakarhğı ile ünlü eşi fizikçi Pierre Curie
ile evleniyor.
Pierre Curie ise 1859'da Fransa'da
BAŞROLLERDE HL MEYRA VE AVNİ YALÇIN — İstanbul Belediyesi Şehir Ti-
yatrolan'nda sahnelenen "Ödüller Kimin?" adlı oyunda Marie Curie'>i Humeyra, Pi-
erre Curie'yi ise Avni Yalçın canlandınyorlar.
doğmuş. Alsacelı bir doktorun oğlu.
19O4'te Sorbonne"da genel fizik kürsü-
süne getiriliyor. Daha sonra evlilik. Ma-
rie Curie ile başlayan "ortak bir yaşam".
İşte bu yaşamın içine sığan tüm anlar,
görüntüler, yaşananlar "Ödüller Ki-
min?"le seyirciye ulaşmaya çalışıyor.
"Ödüller Kimin?" Curielerin radyumu
keşifleri ile sona eriyor. Çift 19O3'te No-
bel Fizdk Ödülu'nu H. Becquerel ile pay-
laşıyor. Curieleri ayıran, Pierre Curie
1
-
nin sakarlığı ile bir at arabasınm altın-
da kalarak ölmesi oluyor. Önce 1906'da
Pierre Curie, 1934'te de Marie Curie ve-
da ediyor yaşama.
İki perdelik oyunun yönetmeni Hakan
Altıner, "Curie çiftinin gerçek hayatına
mı bağlı kalalım, yoksa biraz fantezi ka-
talım mı düşüncesi ile yola cıktık" diyor.
Oyunda Curie çiftinin gerçek yaşamla-
nndan ahntılar var: Pierre Curie'nin ken-
disini ölüme göturen sakarlığı aynen ko-
runmuş. Ya Marie Curie? Altıner'e gore
o bir "laboratuvar faresi", hırslı, inatçı,
ufak tefek bir bilim kadını.
Marie ve Pierre Curie çifti Fatih Re-
şat Nuri Sahnesi'nde gerçek bir labora-
tuvarda birlikteler. İstanbul Üniversite-
si Fen Fakültesi ile işbirliğine gidilerek
sahnede deneyler yapılacak kadar gerçek
bir laboratuvar oluşturulmuş.
Oyunun yönetmeni Hakan Altıner,
Marie ve Pierre Curie'ye bakışını şoyle
aktarıyor: "Pierre Curie idealist, kendi-
ni bilime adamış. Kadınlara bile karşı.
Bilime zararlı olduklannı düşünüvor.
Marie Curie de a\nı derecede bilime tul-
kun. Ama gününü de yaşıyor. Gerekti-
ğinde taviz veriyor."
Curielerin bilim dünyası ve yaşamla-
rını sahneye taşıyan "Ödüller Kimin?"de
çevre düzeni içinde Marie Curie'nin gün-
cesinden alınan "özgün fotoğraflara" yer
veriliyor. Paris'te de sahnelenen Curie
çiftinin yaşamlarını bilim tarihi içinde
yakalamak isteyenler için "Ödüller Ki-
min?" Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde
süriiyor.
Oyunda Marie Curie'yi Hümeyra, eşi
Pierre Curie'yi Avni Yalçın canlandırı-
yor. Diğer oyuncular Orhan Elçin, Fun-
da Postacı, Yalçın Akça>, Cem Davran
ve Argun Kınal.
Ödüller Kimin? / Jean Noel Femvick /
İstanbul Şehir Tıyatroları Fatih Reşat
Nuri Sahnesi / 3, 10, 11, 12 ve 13 aralık
/ Tel: 526 53 30.
Mozart'tan
liedler
• Kültür Servisi — Mimar
Sinan Üniversitesi şan
hocalanndan soprano Ece
İdil (tyicil) bugün 18.30'da
Avusturya Kültür Ofisi'nde
bir şan resitali verecek. Ece
İdil'e piyanist Esin
Kamberoğlu eşlik edecek.
Soprano idil, resitalinin ilk
bölümünde Mozart'tan
ikinci bölümünde de
Debussy ve Verdi'den liedler
seslendirecek. Ece İdil ve
Esin Kamberoğlu aynı
resitali 19 aralık günü
Ankara'da Bilkent
Üniversitesi'nde
yineleyecekler.
'Otel'
göeterimde
• Kültür Servisi — Yeşim
Ustaoğlu'nun "Otel" adlı
kısa filminin ilk gösterimi
yapılacak. Ustaoğlu'nun
"Otel" adlı yapıtı 7 aralık
cumartesi günü saat
11.00'de İstanbul'da Beyoğlu
Sineması'nda izlenebilecek.
Fotoğrafta
hareket
• İSTANBUL (1ÜHA) —
İstanbul Fransız Kültür
Merkezi ve Kültür
Bakanlığı Ulusal Fotoğraf
Merkezi tarafından
hazırlanan "Bir Fotoğrafın
Görüntülenmesi" fotoğraf
sergisi 9 aralık tarihinde
açılıyor. Mimar Sinan
Üniversitesi İstanbul Resim
ve Heykel Müzesi'ndeki
sergi tüm bir fotoğraf
tarihini işliyor. Ayrıca
hareketlerin anında
görüntülenmesi, bir
anlamda dondurulması ile
ortaya çıkan ilginç
fotoğraflan içeriyor. Sergi
27 Aralık 1991 tarihine
kadar açık kalacak.
BUGÜN
• öğrenci gençlik ve
katılım Dr. Ferhat Kentel,
Tuncay Gürhan ve ömer
özgüner bugün Atatürk
Kitaplığı'nda "öğrenci
Gençlik ve Katılım"
üzerine konuşuyor.
(149 09 45)
• Adalar sanat tarihçisi
Dimitri Rayçonovski
"Adalardan Dünkü ve
Bugünkü Görüntüler"
üzerine saat 14.00'te Yıldız
Kültür ve Sanat MeTkeri-.
Konferans Salonu'nda r 7
konuşuyor.
• Kerem Operası
İstanbul Devlet Opera ve
Balesi üç perdelik Kerem
operasını bugün saat
20.00'de AKM büyük
salonda sahneliyor. (151 56
00)
• Özden'de sergi
Mehmet Başbuğ'un sergisi
özden Sanat Galerisi'nde
açılıyor. (147 08 99)
• Tem'de Vannca
Vannca'nın yapıtlan
bugünden itibaren Tem
Sanat Galerisi'nde.
(147 08 99)
• Çağlar'ın yapıtlan
Taksim'deki Fransız Kültür
Merkezi'nde Nurcan
Çağlar'ın sergisi açılıyor.
(144 44 95)
• Atlıhan'ın desenleri
Ergin Atlıhan sergisi
Atatürk Kitaphğı'nda
açılıyor. (149 09 45)
• Pilevneli Garanti'de
Mustafa Pilevneli sergisi
Garanti Sanat Galerisi'nde
açıhyor. (151 34 34)
bugün
bilsak
3 ARALIK SALI:
19.00 "Türkiye'de işçi
Harckcilcrinin Son 10 yılı
vc Gclccek Pcrspcküflcri:
Kamu Scndikalan"
Ismcl AKTAŞ
Vicdan BAYKARA
Niya/i ALTUNYA
Faruk PEKİN
Fotoğraf Çalışmalan
M. Zıya ÜLKENClLER
)onciinıırKİc
Seramik Çalışmalan
Kadn\cE/cl AĞAOĞLU
14.00-17.(10
Latince Çalışmalar
3 Aralık lan itibaren
Sali-Pcrşcmbc
19.30-21.30
UİLSAK KINDIKLI
Cafe-Bar-Restaurant
Re/.ervasjon:
15238 68-1520130
Cafe-Fo>er-Bar(Gınş)
12.00-IX) 30
AfricanCafe-Bar(5 Kai)
Çarş.-Pcrş.- Erkin KORAY
bilsak, sırasclvılcr cad.,
soğancı sok. 7 rıhangir
141 28 79-99