10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ARALIK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Azerbaycan ve Nahcivan'dan getirilen Azeri çocuklam devlet değil dini vakıflar sahip çıkıyor Izmir'de 'mürit'eğitimiDini köprü Bazı vakıf ye kuruluşlar Azeri gençlerini Kimler getiriyor? Dağılan Soyyetler Birliği'ndeki Nahcivan'dan Kars'a geçirip Türkiye'ye getirerek çeşitli Türki kökenli topluluklar, gençlerinin Türkiye'de eğitim kentlerdeki liselerde eğitim veriyorlar. Ancak bu eğitim görmesini istiyor.Devlet bu isteğe yanıt veremeyince,bazı daha çok dini grupların faaliyeti görüntüsünü taşıyor. tarikatlar 'eğitim köprüsü' rolünü oynamaya başhyorlar. VEDAT YENERER KARS/lZMİR/tSTANBUL — Azerbaycan'dan ve Nahci- van özerk Bölgesi'nden getiri- len 12-13 yaşındaki gençler Türkiye'deki bazı vakıf ve ku- rumlar tarafından eğitiliyor. Dağıüna süreci içinde olan Sovyetler Birliği'ndeki Türk kö- kenli topluluklann en buyuk öz- lemi Türkiye'ye gelmek ve genç- lerine Türkiye'de eğitim olana- ğı sağlamak. Türkiye bu konu- daki talebe "resınen" yanıt ve- remeyince ya da yetersiz kalın- ca, konuya Türkiye'deki çeşitli dini gruplar ya da tarikatlar sa- hip çıkarak bu tür bir eğitimi kendi olanaklan çerçevesinde gerçekleştirmeye çalişıyorlar. Milli Eğitim'e de bu konuda 'usulen' bilgj veriliyor. Biz bu tür bir ilişlci köprüsü içinde Nahavan'dan tzmir'e ge- tirilen Azeri çocuklan ile " m - cenüı bir söyieşi" yaptık. Şim- di bu söyleşinin öyküsünü anla- talım: "Oğlıım îzmir'de" Nahcivanlı öğrencilerden bir kısmının Izmir özel Yamanlar Lisesi'nde eğitilmek üzere dini bir vakıf tarafından getirildik- lerini öğreniyoruz. Kars'ın Aralık ilçesinde yapı- mı sürdürülen sınır köprüsünde yapdan ilk yardım nedeniyle du- zenlenen törene gelen Nahcivan Başbakanı Becan tbrahimoglu'- nun bulunduğu hevette olan Teymur Kasımoğlu ndan ço- cuğunun vakıflar aracıhğıyla Türkiye'ye, tzmir'e gıttiğini öğ- reniyoruz. Elinde bir telefon nu- marası var. Çocuğunu merak ediyor. Bir gün geri döneceğini ve Nahcivan'a yararlı bir insan olacağını söylüyor. Özel Yamanlar Lisesi Izmir'e gidip telefon numara- sını çevirdiğimizde karşımıza özel fzmir Yamanlar Lisesi çı- kıyor. Bize yatüı özel bir lise ol- duğunu söylüyorlar. Bu numa- radan Teymun Kasımoğlu'nun 13 yaşmdaki oğlu RemziTey- murofhı'nu istiyoruz. Remzfye babasının bir yakını glduğumu- zu ve kendisini tzmir'e gönne- ye geleceğimizi anlatıyoruz. Remzi, bir akrabasını görme umuduyla sevinç gösterisinde bulunuyor. 23 kasım cumartesi günü sa- at 11.00 sıralarında tekrar aynı numaradan Remzi'yi aratıyo- ruz. Telefona nefes nefese gelen Azeri genç okul bahçesinde ar- kadaşlanyla top oynadığını söy- lüyor. Bizi kapıda bekleyecek. Bir süre sonra bir taksiyle bu se- ne TÜBÎTAK'tan ve Küba'da bir fizik yanşmasında ödül alan Karşıyaka'nın arka taraflann- daki özel lzmir Yamanlar Lise- si'ne geliyoruz. Kapıdaki danışmaya Remzi'- yi sormak için hazırlandığım sı- rada Remzi çıkageliyor ve ken- disini tanıtarak beni öpüyor. Ona diğer arkadaşlannın nere- de olduğunu soruyorum. Birkaç dakika içinde Remzi'- nin bir akrabasırun geldiğini du- yan diğer Azeri çocuklar etrafı- ma toplanıyor. Okulun yan ta- rafına doğru çekiliyoruz. Ben teybimi açıyorum. önce Bakü ve oradan Sarp- Trabzon ve Istanbul-Fatih'teki Yavuz Selim öğrenci Yurdu'na geldiklerini anlatıyorlar. öğren- cilerle konuştuğumu fark eden bir hocanın engeUemesine kadar olan sürede çocuklar teybime kayıt ettiğim sonılanma şu ya- nıüan verdiler: lsimlerinizi ve yaşlannızı söy- ler raisiniz? Ziya Garip (13), Polat Hay- daroglu (13), Mehmet Ramil (11), EİDur Almurat (12), Bey- rek Mehmet (12), Orhan Isken- der (12), Selman Mehmet (12), Mehmet Ganioglu (13), Remzi Teymuroflu (13), Kenan Iman (12). Başka öğrenciler — Buraya kim tarafından ge- tirBdiniz, topiam kaç kişisiniz? — Hahcivan Başbakanı Be- can tbrahimoğlu aracüığıyla gel- dik. Kimin getirdiğini bilmiyo- ruz. Burada 16 arkadaşız. Ama topiam sayı 100'ün üzerinde, önce Trabzon'a daha sonra Is- tanbul'da Yavuz Selim Öğren- ci Yurdu'nda kaldık. Daha son- ra bazı arkadaşlarımız tstan- bul'da kaldı, bazılan Ankara'- ya, orada 'Samanyolu Lisesi' diye bir okula giden arkadaşlar da var. Birkaç kişinin de Bursa'- da olduğunu duyduk. Burada üniversitede okuyan büyük abi- lerimiz de var. — Dersierde neler ofreniyor- mnuz? — Her şey öğreniyoruz. lngi- lizce de var. — Din dersleri göriyor rau- sunuz? Kaç saat görfiyorsanıız? — Evet görüyoruz. Iki ya da Uç saat kadar. Boş vakitlerimiz Türkiye'ye bazı vakıflarca getirilen Azeri gençlerin bir kısmı, tzmir'deki Özel Yamanlar Lisesi'nde BakaBİığın onayını bekliyor. (Fotograf: VEDAT YENERER) Bakü-AnkamHAZAR D6HİZİ de büyük aoilerimiz gelip bizi çalıştınyorlar. Hadisleri ve Ku- ran okumayı öğreniyoruz. Çok memnunuz. — Hafta sonlannda ve boş vakiüerinizde en çok neler ya- jHyorsunuz? — Top oynuyonız, film'sey- rediyoruz. — Ne tür filmler? — Filmler bazen dini oluyor bazen karate oluyor. Dini film- lerde Abdullah'ı seyrettik, onun hapse düşmesi ve başına gelen- ler. Geçen hafta da bizi Turgut- lu'ya götürdüler. Orada da din dersi gördük. — Size orada ne ögrettiler? — Bedıiuzzaman Said Nur- si'yi öğrendik. Fetullah Hoca'- yı da duyduk, kitaplannı gör- dük. — Burada ne kadar kalacagı- nızı biliyor musunuz? — Liseyi burada bitirip geri döneceğiz. Eğer üniversiteyi ka- zanırsak kalacağız ve üniversi- teyi bitirdikten sonra geri döne- ceğiz. Kaseti verin Çocuklarla başlattığım diya- log devam ederken kendisini da- ha sonra Ali adıyla tanıtan kumral, sarı bıyıklı, kahveren- gi deri montlu, 32-3S yaşlann- da bir kişi konuşmamızı kesti. Elimdeki teybe elini uzatarak sakin bir dilie "bana kaseti verin" demesi üzerine bir çocu- ğun akrabası olduğumu ve ka- seti vermek istemediğimı söyle- dim. Çocuklann bazılan bu sı- rada söze atılarak "Hocam bi- zim oradan geliyor, yabancı degil" gibi sözler sarf ettilerse de Hoca tarafından kızgın bir dille dağıtıldılar. Daha sonra aynı kişi bana okulda izinsiz hiç kimseyle gö- rüşemeyeceğimi ve bu nedenle kaseti kendilerine teslim etmem Türkiye'deki kuraluşiar AnbkiçesindeJdamrköpnısunden zaman zaman yardım gonderiyorlar. (Fotograf: YÜCEL SEZER) NAHCİVAN ÖZERK CUMHURİYET BAŞKANIHAYDAR ALİYEV: Çocuklanmızı devlet okutsunNahcivan Özerk Bölgesi'nin Başkanı Haydar Aliyey, Azeri gençlerinin Türkiye'de eğitim görmesi isteğini vurgularken bunu dini vakıfların değil, Türkiye devıetinin yapmasını tercih edeceklerini belirtiyor. Nahcivan özerk bölgesinin Başkanı Haydar Aliyev 50 öğrencinin Nahcivan'dan, 100 öğrencinin de Bakü'den Azerbaycan Eğitim Bakanlığı'nın düzenlediği sınav sonrasında Türk vakıflannca eğitim amacıyla Türkiye'ye götürüldüklerini belirtti. Aliyev, dini amaçlı vakıflarca Türkiye'de eğitilen çocuklar ile ilgih' olarak "Orada tahsil görecekler. Biz istiyoruz ki vakıflaria degil, Türkiye hnkümeti ile anlaşalım, derlet okutsun, vakıflaria değil üniversitelerle anlaşalım" diye konuşuyor. tran Nahcivan'da Kiril harflerinin yerine Arap harflerinin kabul edilmesi durumunda ekonomik yardımlarını arttıracağını belirtirken Zaman gazetesi de Nahcivan'da kupon karşılığı verdiği kaset ve kitaplarını dağıtıyor. "Lenin'in frengiden öldügünü biliyor maydunuz" ya da "ABO'de şeytana tapanlar her yıl 60 bin kişiyi katlediyorlar" başlıklı yazılardan oluşan Zaman özel sayıları son günlerde Bakülü okurlara sunuluyor. Nahcivan Başbakanı Becan tbrahimoğlu'nun makamında da .Zaman gazetesinin hediyesi olan kitaplık ve kitaplar göze çarpıyor. Zaman gazetesinden bir yetkili ise gazetenin gıda yardımı ve gazete dışında hiçbir şey götürmediğini, kitap ve bant dağıtmadığını öne sürüyor. Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı olan 330 bin nüfuslu Nahcivan özerk bölgesinden ve Bakü'den alınan çocuklar dini amaçlı vakıflarca otobüslerle Sarp sınır kapısından turist statusunde geçirildikten sonra Trabzon'a ulaşıyorlar. Trabzon'da bir süre dinlendirilen gençler daha sonra Ankara, lstanbul, lzmir ve Bursa'daki "özel" yatıü liselere eğitim almak için gidiyorlar. gerektiğini tekrar hatırlattı. Bir anda etrafımızda 15 ka- dar insamn toplandığını gör- düm ve kendisine "Bu kadar in- sanın toplanmasına gerek yok, bir şey varsa kendi aranuzda konuşurnz" dedim ve kaseti vermek istemediğimi, gerekirse polis çağırabileceğimizi söyle- dim. Ali hoca bana eğer kaseti ver- mezsem zorla almak zorunda kalacaklarım nazik bir dille ile- terek, okula geldiğim taksinin kapısına yaslandı. Bütün bu ko- nuşmalan yaparken bir yandan da öğrencilere seslenip görevli okul yöneticisi Rıdvan Kızılte- pe'nin çağnlmasıru istiyordu. Taksi şoförünün "Arkadaş gazeteci, neden okula girişi ve bahcede öf rencilerle konuşma- sı yasak. Ben bö)1e bir şey gör- medim burası oknl mu? Askeri boige mi?" diye konuşması üze- rine gazeteci olduğumu anlayan hoca kendisine "Siz kanşmaym, bu sizi ilgilendirmez" dedi. İmzalı kâgıt Yönetici Rıdvan Bey bir süre sonra yammıza geldi. Ali Hoca ve benden olayı birer kez dinle- dikten sonra bana okula izinsiz girmenin ve öğrencilerle okul bahçesinde konuşmamn yasak olduğunu, kaymakamlıktan izin almam gerektiğini iletti. Bu arada Ali Hoca devamh olarak kaseti istiyor, bu yönde- ki fikirlerini Rıd\ r an Kızıltepe'- ye söylüyordu. Bir süre tartışük- tan sonra bana bir kâğıda "Aze- ri öğrencilerle bir süre göriiş- tüm. Okul yöneticisi Rıdvan Kı- zütepe izin almam gerektiğini söyledi" diye bir yazı yazmamı istediler. Ben aynen dediklerini yazdım ve imzaladım. Bu sıra- da da Ali Hoca taksinin kapısm- dan aynldı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Zaman gazetesi yazarla- nndan Taha Kıvanç Cumhuri- yet gazetesinin "trtica" ile ilgi- li olarak bir dizi başlatacağını ve büyük gaf içine düşeceğini ya- zıyordu. 16 Azeri öğrencinin hangi va- kıf tarafından Türkiye'ye geti- rildiği sorusu henüz bir cevaba ulaşmış değil. Özel lzmir Ya- manlar Lisesi yetkilileri öğren- cilerin lstanbul'daki Marmara Kültür ve Eğitim Vakfı tarafın- dan getirildiklerini belirtirken Vakıf Başkanı Özcan Memiş de öğrencilerle uzaktan yakından hiçbir ilgilerinin bulunmadığını tekrar tekrar öne sürüyor. Yaruı: Sezea ua bahmsı diy*r? GUNUN NOTLARI OSMAN ULAGAY kiye'yeyönelik trafıkgiderekyoğunlaşıyor. Türkiye'deki ba- zı dinci gruplar, turistik çerçeveli geliş-gidişleri örgütleyerek Azeri gençleri Bakü üzerinden Sarp sınır kapısına getiriyor- lar. Sınırdangeçenler Trabzon üzerindenA nkara'yageliyor ve buradan İzmir, lstanbul ve Türkiye'nin diğerçeşitlikentlerin- dekidiniağırlıklı eğitim veren çeşitlikuruluşlara tranşfer olu- yor lar. Ancakgençlerikimingetirdiği tam olarak bilinmiyor. KİT Fırtınası DYP-SHP koalisyon hükümeti icraata başladığında en bü- yük fırtına KİT'ler ve özelleştirme konusunda kopacak gibi geliyor bana. Yanlış anlaşılmasın, sözünü ettiğim fırtına ko- alisyon ortaklan arasında kopmayacak, hükümetın KİT'ler için öngördüğü çözüme karşı ANAP'ın ve özel sektörün estire- ceği bir fırtına gündeme gelebilecek. DYP'nin seçimler öncesinde hızlı özelleştirmeden yana iken seçim sonrasında SHP ile koalisyon yapma durumun- da kalınca "özerkleştirme" formülüne yanaştığı ıddiası -ki Sa- yın Mesut Yılmaz da buna benzer bir iddiayı öne sürdü- sa- nırım bir yanlış anlama ya da bilgi eksikliğınden kaynaklanı- yor. Sayın Tansu Çiller'in seçimler öncesinde bıze verdiği do- kümanlarda yer alan bilgıler, DYP'nin KİT'ler için öngördü- ğü çözümün temelde özerklestıımeye dayandığını açıkça gös- teriyor. Karnu hizmetı görenler dışındakj KİT'lerin özerklesti- rilerek politik müdahaleden kurtanlması ve "özerk bir kurum'un ya da vakfın üst yonetimi altında yeniden yapılan- ması DYP çözümünün çatısını oiuşturuyor. Söz konusu özerk kurumun altında sektör holdingleri bıçiminde örgütlenecek olan KİT'lerin bazılarının özelleştinlmesı ise tabıi kı günde-' me gelebilecek. Seçimler öncesinde gerek Sayın Demirel- in, gerekse Sayın Çiller'in bazı beyanlannda, "bazı KİT'ler hızla özelleştirilebilir" derken kastettikleri de buydu hertıakje. Kİrieri ANAP batırdı KİT'lerin yeniden yapılanması konusunda seçimler önce- sinde Tansu Çiller'e aynntılı bir rapor veren ve raporunun bazı paragrafları hükümet programında aynen yer alan Prof. Özer Ertuna, KİT reformunun temel amacını, "KİT'lerin Türk hal- kına ve kalkınmasına hizmet etmesinın sağlanması" olarak tanımlıyor. ANAP döneminde bir süre Sümerbank Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan ve kuruluşu kâra geçirmek istediği için Güneş Taner'in hışmına uğrayarak görevden aynlmak zo- runda kalan Özer Ertuna, KİT'lerı çıkmaza ıten nedenin po- litik müdahale ve kötü yönetim olduğunu düşünüyor. Ertu- na'nın verdiği bilgilere göre 500 büyük firma içinde yer alan KİT'lerin satış kârlılığı 1985 yılında yüzde 10.8 iken 1986'da yüzde 8.4'e, 1987'de yüzde 7.1'e, 1968de yüzde 63'e, 1989'da yüzde 4.4'e ve 1990'da yüzde 1'e duşmüş. Ertuna, bu yıl du- rumun daha da kötüye gittığıni belirtiyor ve ANAP'ın KİT po- Irlikasının "önce batır, sonra haraç mezat sat" ilkesine da- yandığını kabul ediyor, kendisinin böyle bir çözüme kesinlik- le karşı olduğunu belirtiyor. Prof. Erturta'nın DYP-SHP programına da yansıyan öneri- «ine göre DDY, PTT, TMO ve TEK gibi özel konumu olanlar dışında kalan KİT'ler birer anonim şirket statüsüne kavuştu- rulacak ve oluşturulacak sektör holdinglerine bağlanacak. Sektör holdınglerınin yüzde 51 hıssesi, en üst yönetımi oluş- turacak olan "özerk kurum"a devredilecek. Bu özerk kuru- mun üst yönetimini ise TBMM tarafından seçılecek bir "mü- tevellı heyeti" üstlenecek, onun altında ise yürütme görevi- ni yapacak bir "icra kurulu" yer alacak. Şeffaf yönetim Başlıca amacın KİT'leri yeniden yapılandırmak ve "hedef- lere göre yönetim" ilkesıni geçerlı kılmak olduğunu belirten Prof. Ertuna, önerdiği örgütlenme bıçımının KİT'leri doğru- dan politik müdahaleden kurtarma açısından başarılı olaca- ğına inanıyor, "Ayrıca her şey toplumun gözü önünde cere- yan etmeli, ben özerk kurum müteyelli heyeti toplantılannın televizyondan yayımlanmasını öneriyorum ' diyor. Prof. Ertu- na, önerdiği yeni yapılanmanın KİT'leri kamu müdahalesin- den anndırmak açısından özelleştirmeye eşdeğer bir sonuç vereceğini, ayrıca bazı KİT'lerin kısmen ya da tamamen özel- leştırılmesinin tabii ki gündeme geleceğini belirtiyor ve "Özel- leştirme bir amaç değil bir araç olmalı" diyor. Demirel hükümeti "özerkleştirme" çözümünü uygulama- ya koyacak adımları atmaya başlarsa herhalde, "ne pahası- na olursa olsun haraç-mezat satış" formülünü öneren ANAP : ın ve ANAP formülüne yakın düşünen bazı özel sektör çev- relerinin yaylım ateşine tutulacak. İlgınç bir fırtınanın başın- dayız sanıyorum. ANAP'ın son Hazine Müsteşarı Namık Ke- mal Kılıç'ın, dün basında yer alan "Özerkleştirme çözüm değil" yolundaki açıklaması, bu fırtınanın ilk işaretlerinden biri sayılabilir. Fenerbahçe seyircisi Geçen hafta taraftarlarını büyuk bir düş kırıkhğına uğra- tan Fenerbahçe'nin geçen cumartesi kendi sahasında yap- tığı maçı yalnızca 2 bin 900 seyirci izlemiş. Yani normalin on- da bin kadar seyirci gelmiş maça. Bazı diğer kulüplerin um- duğunu bulamayan seyircisi de buna benzer örnekler sergi- ledi daha önce. Futbol seyircisi de galiba Türk insanının gi- derek belirginlik kazanan bazı nıteliklerini sergiliyor. Körü ko- rüne kulüp bağlılığının yerini iyıyi, kalıteyı ve başarıyı talep eden bir taraftartık anlayışı alıyor. İyı oynamayan, başarılı so- nuç alamayan takımın maçına en fanatik taraftar bile gelme- yebiliyor. Bundan herkesın, öncelikle de politikacıların çıka- racağı önemli dersler olmalı. KlSA KISA • Fransa'nın Mulhouse kenti yakınlarındaki Sungau köyünde bir Türk ailesi tarafından düzenlenen sünnet düğünunde Niyazi Ilhan adh bir Türk, Şükriı Eroğlu'nu öldürdü. Olay, uzun yıllardan beri dargın olan iki eski arkadaşın geçen cumartesi gecesi düzenlenen sünnet düğünunde tesadüfen bir araya gelmeleri üzerine meydana geldi. Niyazi Ilhan (41), tuvalet kapısında, yakın mesafeden sıktığı iki kurşunla Şükru Eroğlu'nu (36) öldurdükten sonra, davetlilerin şaşkın bakışları arasmda, elinde silahıyla olay yerinden aynldı. Polisin ilk aramalan sonuçsuz kalırken katil Türk adh' makamlara telefon ederek teslim olmak istediğini bildirdi. Bunun üzerine tutuklanan Niyazi tlhan, ifadesinde, Şukrü Eroğlu'nun düğünde kendisine tahrik edici sözler yönelttiğini öne sürdü. • Ünye camiden çıkan kışıler arasmda meydana gelen kavgada bir kişi öldu. ltnam nikâhlı bir kan koca da ölü olarak bulundu. Arazi anlaşmazlığı bulunan Kodaman ve Uysal ailelerinden Ahmet Kodaman (17), daha önce kahvehanede tehdit ettiği Şükru Uysal'ı (61), camiden çıktıktan sonra dövmeye başladı. Uysal'ın yardım istemesi üzerine olay yerine gelenler kavgayı ayırmak istedi. Bu arada kavgayı ayırmak isteyenler arasında bulunan Şükrü Uysal'm gelini Ayşe Uysal (35), Ahmet Kodaman'ın bıçak darbeleri ile olay yerinde öldu. Şükru Uysal ile Hüseyin Uysal adh kişiler de yaralı olarak devlet hastanesine kaldırıldılar. Ahmet Kodaman, babası Yaşar Kodaman ve Mustafa Öztürk adh kişiler gözaltına alındılar. Göbül köyü Köyaltı Mahallesi'nde de imam nikâhlı Katip Yılmaz (82) ile Sabire Alkış (60) evlerinde ölü olarak bulundular. • Amasya'nın Gumüşhacıkoy ilçesi yakınlarında, İstanbul'dan Ordu'ya giden 34 NAN 91 plakalı otobusün şarampole yuvarlandığı kazada 7 kişi oldu. Ölenlerin Şemsi Sancakturan, Kemal Gündoğdu, Izzet Aslan, Mustafa Odabaş, Aydın Cesur, Aydan Ozturk ve Asiye Iztaş olduğu bildirildi. Diğer trafik kazalannda da dün 9 kişi yaşamını yitirdi. • Cağaloğlu'nda kullandığı otomobille bir direğe çarparak, bir kız öğrencinin olumune, 2 arkadaşının da yaralanmasına neden olan Pilot Teğmen Halit Ozer, tutuksuz yargılanmak uzere serbest bırakıldı. Pilot Teğmen Ozer, arkadaşına ait 34 LMJ 54 plakalı otomobıle aldığı, ITU Mimarlık Fakultesi son sıruf oğrencisi Aydan Paksoy ve arkadaşları Emine Ot ve Ebru Kerımoğlu'nu, kaldıkları Çemberlitaş Kız Öğrenci Yurdu'na götururken bir direğe çarpmıştı. Olayda Paksoy olmüş, Ot ve Kerimoğlu ise yaralanmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle