Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 ARALIK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
Azerbaycan ve Nahcivan'dan getirilen Azeri çocuklam devlet değil dini vakıflar sahip çıkıyor
Izmir'de 'mürit'eğitimiDini köprü Bazı vakıf ye kuruluşlar Azeri gençlerini Kimler getiriyor? Dağılan Soyyetler Birliği'ndeki
Nahcivan'dan Kars'a geçirip Türkiye'ye getirerek çeşitli Türki kökenli topluluklar, gençlerinin Türkiye'de eğitim
kentlerdeki liselerde eğitim veriyorlar. Ancak bu eğitim görmesini istiyor.Devlet bu isteğe yanıt veremeyince,bazı
daha çok dini grupların faaliyeti görüntüsünü taşıyor. tarikatlar 'eğitim köprüsü' rolünü oynamaya başhyorlar.
VEDAT YENERER
KARS/lZMİR/tSTANBUL
— Azerbaycan'dan ve Nahci-
van özerk Bölgesi'nden getiri-
len 12-13 yaşındaki gençler
Türkiye'deki bazı vakıf ve ku-
rumlar tarafından eğitiliyor.
Dağıüna süreci içinde olan
Sovyetler Birliği'ndeki Türk kö-
kenli topluluklann en buyuk öz-
lemi Türkiye'ye gelmek ve genç-
lerine Türkiye'de eğitim olana-
ğı sağlamak. Türkiye bu konu-
daki talebe "resınen" yanıt ve-
remeyince ya da yetersiz kalın-
ca, konuya Türkiye'deki çeşitli
dini gruplar ya da tarikatlar sa-
hip çıkarak bu tür bir eğitimi
kendi olanaklan çerçevesinde
gerçekleştirmeye çalişıyorlar.
Milli Eğitim'e de bu konuda
'usulen' bilgj veriliyor.
Biz bu tür bir ilişlci köprüsü
içinde Nahavan'dan tzmir'e ge-
tirilen Azeri çocuklan ile " m -
cenüı bir söyieşi" yaptık. Şim-
di bu söyleşinin öyküsünü anla-
talım:
"Oğlıım îzmir'de"
Nahcivanlı öğrencilerden bir
kısmının Izmir özel Yamanlar
Lisesi'nde eğitilmek üzere dini
bir vakıf tarafından getirildik-
lerini öğreniyoruz.
Kars'ın Aralık ilçesinde yapı-
mı sürdürülen sınır köprüsünde
yapdan ilk yardım nedeniyle du-
zenlenen törene gelen Nahcivan
Başbakanı Becan tbrahimoglu'-
nun bulunduğu hevette olan
Teymur Kasımoğlu ndan ço-
cuğunun vakıflar aracıhğıyla
Türkiye'ye, tzmir'e gıttiğini öğ-
reniyoruz. Elinde bir telefon nu-
marası var. Çocuğunu merak
ediyor. Bir gün geri döneceğini
ve Nahcivan'a yararlı bir insan
olacağını söylüyor.
Özel Yamanlar Lisesi
Izmir'e gidip telefon numara-
sını çevirdiğimizde karşımıza
özel fzmir Yamanlar Lisesi çı-
kıyor. Bize yatüı özel bir lise ol-
duğunu söylüyorlar. Bu numa-
radan Teymun Kasımoğlu'nun
13 yaşmdaki oğlu RemziTey-
murofhı'nu istiyoruz. Remzfye
babasının bir yakını glduğumu-
zu ve kendisini tzmir'e gönne-
ye geleceğimizi anlatıyoruz.
Remzi, bir akrabasını görme
umuduyla sevinç gösterisinde
bulunuyor.
23 kasım cumartesi günü sa-
at 11.00 sıralarında tekrar aynı
numaradan Remzi'yi aratıyo-
ruz. Telefona nefes nefese gelen
Azeri genç okul bahçesinde ar-
kadaşlanyla top oynadığını söy-
lüyor. Bizi kapıda bekleyecek.
Bir süre sonra bir taksiyle bu se-
ne TÜBÎTAK'tan ve Küba'da
bir fizik yanşmasında ödül alan
Karşıyaka'nın arka taraflann-
daki özel lzmir Yamanlar Lise-
si'ne geliyoruz.
Kapıdaki danışmaya Remzi'-
yi sormak için hazırlandığım sı-
rada Remzi çıkageliyor ve ken-
disini tanıtarak beni öpüyor.
Ona diğer arkadaşlannın nere-
de olduğunu soruyorum.
Birkaç dakika içinde Remzi'-
nin bir akrabasırun geldiğini du-
yan diğer Azeri çocuklar etrafı-
ma toplanıyor. Okulun yan ta-
rafına doğru çekiliyoruz. Ben
teybimi açıyorum.
önce Bakü ve oradan Sarp-
Trabzon ve Istanbul-Fatih'teki
Yavuz Selim öğrenci Yurdu'na
geldiklerini anlatıyorlar. öğren-
cilerle konuştuğumu fark eden
bir hocanın engeUemesine kadar
olan sürede çocuklar teybime
kayıt ettiğim sonılanma şu ya-
nıüan verdiler:
lsimlerinizi ve yaşlannızı söy-
ler raisiniz?
Ziya Garip (13), Polat Hay-
daroglu (13), Mehmet Ramil
(11), EİDur Almurat (12), Bey-
rek Mehmet (12), Orhan Isken-
der (12), Selman Mehmet (12),
Mehmet Ganioglu (13), Remzi
Teymuroflu (13), Kenan Iman
(12).
Başka öğrenciler
— Buraya kim tarafından ge-
tirBdiniz, topiam kaç kişisiniz?
— Hahcivan Başbakanı Be-
can tbrahimoğlu aracüığıyla gel-
dik. Kimin getirdiğini bilmiyo-
ruz. Burada 16 arkadaşız. Ama
topiam sayı 100'ün üzerinde,
önce Trabzon'a daha sonra Is-
tanbul'da Yavuz Selim Öğren-
ci Yurdu'nda kaldık. Daha son-
ra bazı arkadaşlarımız tstan-
bul'da kaldı, bazılan Ankara'-
ya, orada 'Samanyolu Lisesi'
diye bir okula giden arkadaşlar
da var. Birkaç kişinin de Bursa'-
da olduğunu duyduk. Burada
üniversitede okuyan büyük abi-
lerimiz de var.
— Dersierde neler ofreniyor-
mnuz?
— Her şey öğreniyoruz. lngi-
lizce de var.
— Din dersleri göriyor rau-
sunuz? Kaç saat görfiyorsanıız?
— Evet görüyoruz. Iki ya da
Uç saat kadar. Boş vakitlerimiz
Türkiye'ye bazı vakıflarca getirilen Azeri gençlerin bir kısmı, tzmir'deki Özel Yamanlar Lisesi'nde BakaBİığın onayını bekliyor. (Fotograf: VEDAT YENERER)
Bakü-AnkamHAZAR
D6HİZİ
de büyük aoilerimiz gelip bizi
çalıştınyorlar. Hadisleri ve Ku-
ran okumayı öğreniyoruz. Çok
memnunuz.
— Hafta sonlannda ve boş
vakiüerinizde en çok neler ya-
jHyorsunuz?
— Top oynuyonız, film'sey-
rediyoruz.
— Ne tür filmler?
— Filmler bazen dini oluyor
bazen karate oluyor. Dini film-
lerde Abdullah'ı seyrettik, onun
hapse düşmesi ve başına gelen-
ler. Geçen hafta da bizi Turgut-
lu'ya götürdüler. Orada da din
dersi gördük.
— Size orada ne ögrettiler?
— Bedıiuzzaman Said Nur-
si'yi öğrendik. Fetullah Hoca'-
yı da duyduk, kitaplannı gör-
dük.
— Burada ne kadar kalacagı-
nızı biliyor musunuz?
— Liseyi burada bitirip geri
döneceğiz. Eğer üniversiteyi ka-
zanırsak kalacağız ve üniversi-
teyi bitirdikten sonra geri döne-
ceğiz.
Kaseti verin
Çocuklarla başlattığım diya-
log devam ederken kendisini da-
ha sonra Ali adıyla tanıtan
kumral, sarı bıyıklı, kahveren-
gi deri montlu, 32-3S yaşlann-
da bir kişi konuşmamızı kesti.
Elimdeki teybe elini uzatarak
sakin bir dilie "bana kaseti
verin" demesi üzerine bir çocu-
ğun akrabası olduğumu ve ka-
seti vermek istemediğimı söyle-
dim. Çocuklann bazılan bu sı-
rada söze atılarak "Hocam bi-
zim oradan geliyor, yabancı
degil" gibi sözler sarf ettilerse
de Hoca tarafından kızgın bir
dille dağıtıldılar.
Daha sonra aynı kişi bana
okulda izinsiz hiç kimseyle gö-
rüşemeyeceğimi ve bu nedenle
kaseti kendilerine teslim etmem
Türkiye'deki kuraluşiar AnbkiçesindeJdamrköpnısunden zaman zaman yardım gonderiyorlar. (Fotograf: YÜCEL SEZER)
NAHCİVAN ÖZERK CUMHURİYET BAŞKANIHAYDAR ALİYEV:
Çocuklanmızı devlet okutsunNahcivan Özerk Bölgesi'nin Başkanı Haydar Aliyey,
Azeri gençlerinin Türkiye'de eğitim görmesi isteğini
vurgularken bunu dini vakıfların değil, Türkiye
devıetinin yapmasını tercih edeceklerini belirtiyor.
Nahcivan özerk bölgesinin Başkanı
Haydar Aliyev 50 öğrencinin
Nahcivan'dan, 100 öğrencinin de
Bakü'den Azerbaycan Eğitim
Bakanlığı'nın düzenlediği sınav
sonrasında Türk vakıflannca eğitim
amacıyla Türkiye'ye götürüldüklerini
belirtti.
Aliyev, dini amaçlı vakıflarca
Türkiye'de eğitilen çocuklar ile ilgih'
olarak "Orada tahsil görecekler. Biz
istiyoruz ki vakıflaria degil, Türkiye
hnkümeti ile anlaşalım, derlet okutsun,
vakıflaria değil üniversitelerle
anlaşalım" diye konuşuyor.
tran Nahcivan'da Kiril harflerinin
yerine Arap harflerinin kabul edilmesi
durumunda ekonomik yardımlarını
arttıracağını belirtirken Zaman gazetesi
de Nahcivan'da kupon karşılığı verdiği
kaset ve kitaplarını dağıtıyor. "Lenin'in
frengiden öldügünü biliyor maydunuz"
ya da "ABO'de şeytana tapanlar her
yıl 60 bin kişiyi katlediyorlar" başlıklı
yazılardan oluşan Zaman özel sayıları
son günlerde Bakülü okurlara sunuluyor.
Nahcivan Başbakanı Becan
tbrahimoğlu'nun makamında da
.Zaman gazetesinin hediyesi olan
kitaplık ve kitaplar göze çarpıyor.
Zaman gazetesinden bir yetkili ise
gazetenin gıda yardımı ve gazete
dışında hiçbir şey götürmediğini, kitap
ve bant dağıtmadığını öne sürüyor.
Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı olan
330 bin nüfuslu Nahcivan özerk
bölgesinden ve Bakü'den alınan
çocuklar dini amaçlı vakıflarca
otobüslerle Sarp sınır kapısından turist
statusunde geçirildikten sonra
Trabzon'a ulaşıyorlar.
Trabzon'da bir süre dinlendirilen
gençler daha sonra Ankara, lstanbul,
lzmir ve Bursa'daki "özel" yatıü
liselere eğitim almak için gidiyorlar.
gerektiğini tekrar hatırlattı.
Bir anda etrafımızda 15 ka-
dar insamn toplandığını gör-
düm ve kendisine "Bu kadar in-
sanın toplanmasına gerek yok,
bir şey varsa kendi aranuzda
konuşurnz" dedim ve kaseti
vermek istemediğimi, gerekirse
polis çağırabileceğimizi söyle-
dim.
Ali hoca bana eğer kaseti ver-
mezsem zorla almak zorunda
kalacaklarım nazik bir dille ile-
terek, okula geldiğim taksinin
kapısına yaslandı. Bütün bu ko-
nuşmalan yaparken bir yandan
da öğrencilere seslenip görevli
okul yöneticisi Rıdvan Kızılte-
pe'nin çağnlmasıru istiyordu.
Taksi şoförünün "Arkadaş
gazeteci, neden okula girişi ve
bahcede öf rencilerle konuşma-
sı yasak. Ben bö)1e bir şey gör-
medim burası oknl mu? Askeri
boige mi?" diye konuşması üze-
rine gazeteci olduğumu anlayan
hoca kendisine "Siz kanşmaym,
bu sizi ilgilendirmez" dedi.
İmzalı kâgıt
Yönetici Rıdvan Bey bir süre
sonra yammıza geldi. Ali Hoca
ve benden olayı birer kez dinle-
dikten sonra bana okula izinsiz
girmenin ve öğrencilerle okul
bahçesinde konuşmamn yasak
olduğunu, kaymakamlıktan izin
almam gerektiğini iletti.
Bu arada Ali Hoca devamh
olarak kaseti istiyor, bu yönde-
ki fikirlerini Rıd\
r
an Kızıltepe'-
ye söylüyordu. Bir süre tartışük-
tan sonra bana bir kâğıda "Aze-
ri öğrencilerle bir süre göriiş-
tüm. Okul yöneticisi Rıdvan Kı-
zütepe izin almam gerektiğini
söyledi" diye bir yazı yazmamı
istediler. Ben aynen dediklerini
yazdım ve imzaladım. Bu sıra-
da da Ali Hoca taksinin kapısm-
dan aynldı.
Aradan birkaç gün geçtikten
sonra Zaman gazetesi yazarla-
nndan Taha Kıvanç Cumhuri-
yet gazetesinin "trtica" ile ilgi-
li olarak bir dizi başlatacağını ve
büyük gaf içine düşeceğini ya-
zıyordu.
16 Azeri öğrencinin hangi va-
kıf tarafından Türkiye'ye geti-
rildiği sorusu henüz bir cevaba
ulaşmış değil. Özel lzmir Ya-
manlar Lisesi yetkilileri öğren-
cilerin lstanbul'daki Marmara
Kültür ve Eğitim Vakfı tarafın-
dan getirildiklerini belirtirken
Vakıf Başkanı Özcan Memiş de
öğrencilerle uzaktan yakından
hiçbir ilgilerinin bulunmadığını
tekrar tekrar öne sürüyor.
Yaruı: Sezea
ua bahmsı
diy*r?
GUNUN
NOTLARI
OSMAN ULAGAY
kiye'yeyönelik trafıkgiderekyoğunlaşıyor. Türkiye'deki ba-
zı dinci gruplar, turistik çerçeveli geliş-gidişleri örgütleyerek
Azeri gençleri Bakü üzerinden Sarp sınır kapısına getiriyor-
lar. Sınırdangeçenler Trabzon üzerindenA nkara'yageliyor ve
buradan İzmir, lstanbul ve Türkiye'nin diğerçeşitlikentlerin-
dekidiniağırlıklı eğitim veren çeşitlikuruluşlara tranşfer olu-
yor lar. Ancakgençlerikimingetirdiği tam olarak bilinmiyor.
KİT Fırtınası
DYP-SHP koalisyon hükümeti icraata başladığında en bü-
yük fırtına KİT'ler ve özelleştirme konusunda kopacak gibi
geliyor bana. Yanlış anlaşılmasın, sözünü ettiğim fırtına ko-
alisyon ortaklan arasında kopmayacak, hükümetın KİT'ler için
öngördüğü çözüme karşı ANAP'ın ve özel sektörün estire-
ceği bir fırtına gündeme gelebilecek.
DYP'nin seçimler öncesinde hızlı özelleştirmeden yana
iken seçim sonrasında SHP ile koalisyon yapma durumun-
da kalınca "özerkleştirme" formülüne yanaştığı ıddiası -ki Sa-
yın Mesut Yılmaz da buna benzer bir iddiayı öne sürdü- sa-
nırım bir yanlış anlama ya da bilgi eksikliğınden kaynaklanı-
yor. Sayın Tansu Çiller'in seçimler öncesinde bıze verdiği do-
kümanlarda yer alan bilgıler, DYP'nin KİT'ler için öngördü-
ğü çözümün temelde özerklestıımeye dayandığını açıkça gös-
teriyor. Karnu hizmetı görenler dışındakj KİT'lerin özerklesti-
rilerek politik müdahaleden kurtanlması ve "özerk bir
kurum'un ya da vakfın üst yonetimi altında yeniden yapılan-
ması DYP çözümünün çatısını oiuşturuyor. Söz konusu özerk
kurumun altında sektör holdingleri bıçiminde örgütlenecek
olan KİT'lerin bazılarının özelleştinlmesı ise tabıi kı günde-'
me gelebilecek. Seçimler öncesinde gerek Sayın Demirel-
in, gerekse Sayın Çiller'in bazı beyanlannda, "bazı KİT'ler
hızla özelleştirilebilir" derken kastettikleri de buydu hertıakje.
Kİrieri ANAP batırdı
KİT'lerin yeniden yapılanması konusunda seçimler önce-
sinde Tansu Çiller'e aynntılı bir rapor veren ve raporunun bazı
paragrafları hükümet programında aynen yer alan Prof. Özer
Ertuna, KİT reformunun temel amacını, "KİT'lerin Türk hal-
kına ve kalkınmasına hizmet etmesinın sağlanması" olarak
tanımlıyor. ANAP döneminde bir süre Sümerbank Yönetim
Kurulu Başkanlığı yapan ve kuruluşu kâra geçirmek istediği
için Güneş Taner'in hışmına uğrayarak görevden aynlmak zo-
runda kalan Özer Ertuna, KİT'lerı çıkmaza ıten nedenin po-
litik müdahale ve kötü yönetim olduğunu düşünüyor. Ertu-
na'nın verdiği bilgilere göre 500 büyük firma içinde yer alan
KİT'lerin satış kârlılığı 1985 yılında yüzde 10.8 iken 1986'da
yüzde 8.4'e, 1987'de yüzde 7.1'e, 1968de yüzde 63'e, 1989'da
yüzde 4.4'e ve 1990'da yüzde 1'e duşmüş. Ertuna, bu yıl du-
rumun daha da kötüye gittığıni belirtiyor ve ANAP'ın KİT po-
Irlikasının "önce batır, sonra haraç mezat sat" ilkesine da-
yandığını kabul ediyor, kendisinin böyle bir çözüme kesinlik-
le karşı olduğunu belirtiyor.
Prof. Erturta'nın DYP-SHP programına da yansıyan öneri-
«ine göre DDY, PTT, TMO ve TEK gibi özel konumu olanlar
dışında kalan KİT'ler birer anonim şirket statüsüne kavuştu-
rulacak ve oluşturulacak sektör holdinglerine bağlanacak.
Sektör holdınglerınin yüzde 51 hıssesi, en üst yönetımi oluş-
turacak olan "özerk kurum"a devredilecek. Bu özerk kuru-
mun üst yönetimini ise TBMM tarafından seçılecek bir "mü-
tevellı heyeti" üstlenecek, onun altında ise yürütme görevi-
ni yapacak bir "icra kurulu" yer alacak.
Şeffaf yönetim
Başlıca amacın KİT'leri yeniden yapılandırmak ve "hedef-
lere göre yönetim" ilkesıni geçerlı kılmak olduğunu belirten
Prof. Ertuna, önerdiği örgütlenme bıçımının KİT'leri doğru-
dan politik müdahaleden kurtarma açısından başarılı olaca-
ğına inanıyor, "Ayrıca her şey toplumun gözü önünde cere-
yan etmeli, ben özerk kurum müteyelli heyeti toplantılannın
televizyondan yayımlanmasını öneriyorum ' diyor. Prof. Ertu-
na, önerdiği yeni yapılanmanın KİT'leri kamu müdahalesin-
den anndırmak açısından özelleştirmeye eşdeğer bir sonuç
vereceğini, ayrıca bazı KİT'lerin kısmen ya da tamamen özel-
leştırılmesinin tabii ki gündeme geleceğini belirtiyor ve "Özel-
leştirme bir amaç değil bir araç olmalı" diyor.
Demirel hükümeti "özerkleştirme" çözümünü uygulama-
ya koyacak adımları atmaya başlarsa herhalde, "ne pahası-
na olursa olsun haraç-mezat satış" formülünü öneren ANAP
:
ın ve ANAP formülüne yakın düşünen bazı özel sektör çev-
relerinin yaylım ateşine tutulacak. İlgınç bir fırtınanın başın-
dayız sanıyorum. ANAP'ın son Hazine Müsteşarı Namık Ke-
mal Kılıç'ın, dün basında yer alan "Özerkleştirme çözüm
değil" yolundaki açıklaması, bu fırtınanın ilk işaretlerinden
biri sayılabilir.
Fenerbahçe seyircisi
Geçen hafta taraftarlarını büyuk bir düş kırıkhğına uğra-
tan Fenerbahçe'nin geçen cumartesi kendi sahasında yap-
tığı maçı yalnızca 2 bin 900 seyirci izlemiş. Yani normalin on-
da bin kadar seyirci gelmiş maça. Bazı diğer kulüplerin um-
duğunu bulamayan seyircisi de buna benzer örnekler sergi-
ledi daha önce. Futbol seyircisi de galiba Türk insanının gi-
derek belirginlik kazanan bazı nıteliklerini sergiliyor. Körü ko-
rüne kulüp bağlılığının yerini iyıyi, kalıteyı ve başarıyı talep
eden bir taraftartık anlayışı alıyor. İyı oynamayan, başarılı so-
nuç alamayan takımın maçına en fanatik taraftar bile gelme-
yebiliyor. Bundan herkesın, öncelikle de politikacıların çıka-
racağı önemli dersler olmalı.
KlSA KISA
• Fransa'nın Mulhouse kenti yakınlarındaki Sungau
köyünde bir Türk ailesi tarafından düzenlenen sünnet
düğünunde Niyazi Ilhan adh bir Türk, Şükriı Eroğlu'nu
öldürdü. Olay, uzun yıllardan beri dargın olan iki eski
arkadaşın geçen cumartesi gecesi düzenlenen sünnet
düğünunde tesadüfen bir araya gelmeleri üzerine meydana
geldi. Niyazi Ilhan (41), tuvalet kapısında, yakın
mesafeden sıktığı iki kurşunla Şükru Eroğlu'nu (36)
öldurdükten sonra, davetlilerin şaşkın bakışları arasmda,
elinde silahıyla olay yerinden aynldı. Polisin ilk aramalan
sonuçsuz kalırken katil Türk adh' makamlara telefon
ederek teslim olmak istediğini bildirdi. Bunun üzerine
tutuklanan Niyazi tlhan, ifadesinde, Şukrü Eroğlu'nun
düğünde kendisine tahrik edici sözler yönelttiğini öne
sürdü.
• Ünye camiden çıkan kışıler arasmda meydana gelen
kavgada bir kişi öldu. ltnam nikâhlı bir kan koca da ölü
olarak bulundu. Arazi anlaşmazlığı bulunan Kodaman ve
Uysal ailelerinden Ahmet Kodaman (17), daha önce
kahvehanede tehdit ettiği Şükru Uysal'ı (61), camiden
çıktıktan sonra dövmeye başladı. Uysal'ın yardım istemesi
üzerine olay yerine gelenler kavgayı ayırmak istedi. Bu
arada kavgayı ayırmak isteyenler arasında bulunan Şükrü
Uysal'm gelini Ayşe Uysal (35), Ahmet Kodaman'ın bıçak
darbeleri ile olay yerinde öldu. Şükru Uysal ile Hüseyin
Uysal adh kişiler de yaralı olarak devlet hastanesine
kaldırıldılar. Ahmet Kodaman, babası Yaşar Kodaman ve
Mustafa Öztürk adh kişiler gözaltına alındılar. Göbül
köyü Köyaltı Mahallesi'nde de imam nikâhlı Katip Yılmaz
(82) ile Sabire Alkış (60) evlerinde ölü olarak bulundular.
• Amasya'nın Gumüşhacıkoy ilçesi yakınlarında,
İstanbul'dan Ordu'ya giden 34 NAN 91 plakalı
otobusün şarampole yuvarlandığı kazada 7 kişi oldu.
Ölenlerin Şemsi Sancakturan, Kemal Gündoğdu, Izzet
Aslan, Mustafa Odabaş, Aydın Cesur, Aydan Ozturk ve
Asiye Iztaş olduğu bildirildi. Diğer trafik kazalannda da
dün 9 kişi yaşamını yitirdi.
• Cağaloğlu'nda kullandığı otomobille bir direğe
çarparak, bir kız öğrencinin olumune, 2 arkadaşının da
yaralanmasına neden olan Pilot Teğmen Halit Ozer,
tutuksuz yargılanmak uzere serbest bırakıldı. Pilot
Teğmen Ozer, arkadaşına ait 34 LMJ 54 plakalı
otomobıle aldığı, ITU Mimarlık Fakultesi son sıruf
oğrencisi Aydan Paksoy ve arkadaşları Emine Ot ve
Ebru Kerımoğlu'nu, kaldıkları Çemberlitaş Kız Öğrenci
Yurdu'na götururken bir direğe çarpmıştı. Olayda
Paksoy olmüş, Ot ve Kerimoğlu ise yaralanmıştı.