19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 KASIM 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/9 SERGİ Rus ressamın peyzajları • Kültiir Servisi — Peyzajlan ve naturmortlan ile ünlü olan lgor Soldatenkov'un yapıtlan 15 kasım cuma gününden itibaren Ramko Sanat Merkezi'nde sergılenecek. 1934 doğumlu sanatçı, 1955 yılında Riyazan Sanat Koleji'ni bitirdikten sonra Moskova'daki Surikov Dcvlet Güzel Sanatlar Enstitüsü'nde eğitim gördü. Sanatçı burada Yevgeny 1h>shev ve Nikolai Khristolyubov ile çalışmalarda bulundu. Halen Surikov Devlet Güzel Sanatlar Enstitüsü'nde doçent olarak ders vermekte olan Igor Soldatenkov, Borovsk'taki atölyesinde resim çauşmalan yapmakta. Bugüne dek 12 kişisel sergi açan ressamın yapıtları, Kanada, Ingıltere, tsviçre, Fransa, ltalya, Japonya ve Avustralya'da çeşitli karma sergilerde yer aldı. MÛZİK Jorge-Obo gitar ikilisi • Költür Servisi — Uluslararası 9. tstanbul Gitar Festivali, bugün Jorge-Obo gitar ikilisinin Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da vereceklen konserle surüyor. İki Alman virtüözünden oluşan ikili şımdiye dek Avrupa'nın tüm muzik merkezlerinde konserler verdi. Topluluk genellikle Güney Amerika ve Arap melodileri ile caz mUziğinden yapttklan derlemelerle tanınıyor. İki Alman müzisyenin bu akşam verecekleri konser saat 19.00'da başlayacak. TİYATRO 'Uvey Babam' I Kültür Servisi — Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu bu sezon perdelerini "Üvey Babam" adh oyunla açtı. tstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nca yıllar önce sahnelenen bu oyunu Zihni Küçûmen yeniden uyarladı. "Üvey BabanV'ı yöneten Gazanfer özcan, oyunu seçiş nedenini şöyle açıkhyor: "Şu sıralar hem dizi çekimi yapıyoruz, hem oyun sahneliyoruz. Araştırdığımız oyunlar arastnda rol dağılımı açısından bize en uygun olarak 'Üvey Babam'ı bulduk" Üç perdelik oyun tutucu iki kardeş Rıfkı ile Rıfkiye'nin hayatlanm çevreleyen karmaşık olayları aktanyor. "Üvey Babam" pazartesi ve salı günleri dışında her gün saat 21.00'de, pazar günü saat 15.00 ve 19.00'da sahneleniyor. YARIŞMA IFSAK'ın fotoğraf yarışması • Kultür Servisi — İFSAK'ın düzenlemiş olduğu 6. Uluslararası Fotoğraf Yanşması sonuçlandı. 39 ülkeden 633 kışıden gelen 1104 adet siyah-beyaz baskı fotoğraf, 745 adet renklı baskı fotoğraf ve 998 adet saydamın katıldığı yanşmada siyah-beyaz baskı dalında Arjantin'den Dalrruro Fernandez birinci, Almanya'dan Geid Romahn ikinci, Türkiye'den Isa özdemir üçüncü seçildi. Renkli baskı dahnda Türkiye'den Nafia Çalımlıoğru birinci, Italya'dan Franco Bowanomi ikinci, Kore'den Lee Jong Han uçüncü olurken saydam dahnda Fransa'dan Guy B. Samoyault birinci, Türkiye'den Yusuf Tuvi ikinci ve Avusturya'dan Erich Rohrauer üçüncü seçildiler. Yanşma sonucu ilk üç sırayı paylaşan sanatçılar altın, gümüş ve bronz madalya ile ödüllendirildiler. DERGİ ' Ttirldye'de • Knlrür Servisi — önümüzdeki yıl yayımlanışının 10. yüını kutlayacak olan Yazın dergisi, Avrupa'nın değişik ülkelerinde yaşayan kültür, sanat ve edebiyat insanlanmızın birleştiği bir dergi. Almanya'da dokuz yıldır dflzenli olarak iki aylık olarak (senede beş defa) yayımlanan Yazın derğisi, şimdi Türkiye'de de dağıtılmaya başlandı. Avrupa'da yaşayan kültür ve sanatla ilgili insanlanmızın hemen hemen hepsimn imzasının buluştuğu, Türkiye'den de edebiyatçı ve ' yazarlanmızın yazınlannı kapsayan derginin; Server Tanilli, Fakir Baykurt, özgür Savaşçı, Nihat Behram sürekli yazarlan arasında. Genel yayın yönetmenüğini Engin Erkiner'in, görsel yönetmenliğını Gökhan Çizer'in üstlendiği Yazın dergisinin, Türkiye temsılcılığini de Yeni Dünya Yayınlan'nın sahibi Mehmet Emin Sert yurütüyor. İnsancıl'da kasını ayı • Kültür Servisi — İnsancıl dergisinin 13. sayısı çıktı. Bu sayıda Fatma Gürel, "Asfaltta Papatya Yetiştirmek", A. Necmettin Borteçin "Duşleri Kınlan Türk Aydınına Mektup", Plehanov "Idealist Eleştıri ile Maddeci Eleştiri", A. Didem Uslu "Yazara Dönük Eleştiri: Eugene O'Neill'in Oyunlarına Psikolojik Yaklaşım", Kâzım Polat "lnsanlaşma Üzerine Notlar -4-", Arslan Kaynardağ "tstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakultesi Felsefe Bölümü Tarihine Bir Bakış", tsmail Tanju "Amerikan Zenci Tiyatrosunda 1960"^ ve Irksal Teatral Düşün", Yusuf Çotuksöken "Türk Dilleri Araştırmaları 1991", tzzet Kıhçh "Aşk Bülteni -9", Hasan Hüseyin Yalvaç "Ben tnsanı Yenecek", Saliha Yadigâr "Yenilenmek-Çoğalmak" adlı yanlanyla, Afşar Timuçin "Bursa'dan Burhan Geldi", Süreyya Evren "Bir Ansiklopedik Romanın Ortak Katlan" adh öyküleriyle yer aldılar. Bu sayıda aynca tnsancıl yazarlannın Cengiz Gundoğdu ile yaptıkları bir soyleşi yer alıyor. Kasım sayısının şıirleri ise şunlar: Berrin Taş, G. Appolinaire, Philippe Souppault, M. Mahzun Doğan, Ayhan Ergun, Raziye Cerit, Cemile Çakır, Nazan Karaca, Cengiz Bektaş, Hikmet Inan, Mehmet Aydın. YaşarKemaTin yapıtından Barbro Karubuda'nın uyarladığı Menekşe Koyu' gösterimde Rengârenk iıısaıı mozaigi Karabuda, Yaşar Kemal'i bizim öngörülerimizin de ötesinde yakahyor ve onun yazısına eşdeğerdebir sinema gerçekleştiriyor. Karabuda'nın, Yaşar Kemal'in sıcakhğına denetimli Kuzey yaklaşımı yine de sinemasal patlamalar içeriyor. ATtLLÂ DORSAY ~ Yaşar Kenuü, sinemada pek talöıli olmuş bir yazanmız sayıl- maz. Ondan yapılan uyarlama- lann, "tnce Memed" örneğin- de olduğu gibi başansız olması çokhık genel kuraldır. "Yer De- mir Gök Balur", bu talihsızlıği yarattığı atmosferle ve şiirli dünyayla bir derece kırabilen bir denemeydi. Barbro Karabu- da'nın yıllar önce izlediğim ve bende hoş bir anısı olan orta uzunluktaki "Bebek" füminden sonra soyunduğu bu yeni Yaşar Kemal uyarlaması da doğrusu başlarda pek olumlu bir izlenim bırakmadı bende... Bırakmadı, çünkü Isveçli si- nemacı, Yaşar Kemal'e bizim beklediğimizden, bekleyebilece- ğimizden temelde farklı bir yak- laşım gerçekleştinneyi denemiş samyorum. Kıyıdaki bir bahk- çı köyüne gelip yerleşmiş, elin- den her iş gelen, denize düşenin kurtanlmasından lâternaa Ha- san'ın bozuk armonikasının onanmına, marifet gerektiren her işin kendisinden beklenir ol- duğu Kerem Usta, köy sakinle- riyle gündelik yaşam ve sorun- lar çerçevesinde gelişen sınırh bir Uışki kuruyor. Sonra bekfcdiği, uzaklardaki kadını Neriman çıkageliyor bir gün: Camgöbeği rengindeki giy- sisi ve hırkası, kolunda iki ço- cuğu ve Türkân Şoray'ın Ana- dolu duvar halılanndan çıkıp yeryüzüne inmiş kadın yüzleri- ni anımsatan güzelliğiyle... Mutluluk ve uyum çok kısa sü- rüyor: Kerem Usta, doyumsuz Neriman'm istediği yaşamı ve- remeyecektir. Kadın alıp başını gidiyor. Çok sonra, Almanya'- da birlikte yaşadığı bir adamdan olma yeni bebeğiyle dönüp gel- diğinde, karşısında kınk, acılaş- mış, onca sevdiği doğaya, çev- reye ve de yaşama yabancüaş- nnş, elini kana bulamaya da ha- ar bir Kerem Usta bulacaktır... Barbro Karabuda'nın Yaşar Kemal'e yaklaşmak için seçtiği yöntem, stilizasyondan, soyut j lamadan ve gerçeküstücü doku- nuşlardan geciyor. Klasik an- lamda bir dramaturji kunnuyor kadm yönetmen, kişileri Batıh anlamda bir psikolojik çabayla bize tanıtmayı seçmiyor. Baş kı- şisi olan Kerem Usta'ya, özellik- le konuşurken, bir diyalog söy- lerken hiç yaklaşmıyor. Diğer bir deyimle, Kerem'in ağzından yakın plan eşliğinde tek bir söz- cük büe duymuyoruz. Seyircı- nin kahramanlarla özdeşleşme- sini, hatta yakınlaşmasını iste- miyor Karabuda... Çok sık il- mekli bir ipek hah değil, desen- lerin özgürce serpildiği bir du- var halısı örmeyi yeğliyor sanki... KADER KADIN — "Menekşe Koyu'nda Kerem Usta'nın kanst Neriman'ı Türkân Şoray oynu- yor.Karabuda, Şoray'ı sanki "ezdden ebede" degişmez kader-kadın olarak başanylaJcallanıyor. Ytaetaeo: Barbro Karabuda / Yaptf: Yaşar Kemal / Senaryo: Barbro Karabuda / r i ı i i i Güneş Karabuda / MteBu Alphonse / Oyvtodar: Sven Wollter (Kerem Usta), Türkân Şoray (Neriman), Macit Koper (Rüstem), Yavuzer Çetinkaya (Hasan), Vildan Kara (Karakız), Erol Günaydın, Füsun Demirel, Kadir Savun, Hikmet Karagöz, Savaş Yurttaş, Salih Kalyon, Lale Oraloğlu, Bilge Zobu, Ozan Bilen / Yı Konsept Filmcüik / Kadıköy As. tki kez kullandığun bu "du- var halısı" benzetmesi boşuna değil. Çünkü sonuç olarak böy- le bir yaklaşım galiba Yaşar Ke- mal metnine oldukça uygun dü- şüyor. Yaşar Kemal de klasik anlamda gerçekçi bir yazar de- ğil ki zaten. O bir masal ustası; gelenekleri, söylenceleri, halk masallannı ve tüm bunlardan çözülüp gelmiş kahramanlann, ister Toroslar'da olsun, ister bir Florya köyünde, alabildiğine zengin, kimisi sanki hiç duyul- mamış bir sözcük seli içinde tas- vir edildiği ve gerçek dediğimiz şeyle ilintisi zaman zaman kuş- kulu düzeylere kayan bir anla- tım büyücüsü değil mi? Karabuda, bu açıdan belki Yaşar Kemal'i bizim öngörüle- rimizin de ötesinde yakahyor (tipik bir Akdenizli yazarı Ku- zey Avrupa ülkelerinin bunca sevmesi ve kavraması beni hep şaşırtmıstır) ve onun yazısına eş- degerde bir sinemayı gerçekleş- tiriyor. Bu sinemada karakterler yok, tipler var. tnsanlar, kişiler de- rinleştirilmiş, Freudçu bir psiko- lojiyle boyutlandırılmış özvar- hklan ile değil, öncelikle Ame- rikan sinemasuu andıran çok başanh bir "tipleme" içindeki fiziksel özeimderi (örneğin bir Kadir Savun, bir Lale Oraloğ- lu, bir Erol Günaydın vb. yan tipleri düşünün) ve buna ek ola- rak temel davranış biçimleri ve onlann dışavurumu ile tatnmla- nıyorlar. Bireylerin bireysellikleri için- de ancak sınırh biçimde belirdiğı bu tablo, bir mozaigi, bir Bre- ughel tablosunu (LivaneU'nin "Yer Demir Gök Bakır"mın da bu ressamı akla getirmesi bir rastlantı değildı belki) veya (bir kez daha) bir duvar hahsını ak- la getiriyor. Bu genel görünüm içinde, Karabuda, bir yandan Macit Koper, Yavmer ÇetİMkaya, Vfl- dan Kaya gibi oyunculan, fizik- sel özelliklerine katılan temel davraruşlanyla birlikte karakte- re doğru geliştirirken Türkân Şoray'ı, bir adamı yücelten ve yıkan, var ve de yok eden ka- dın, sanki "ezelden ebede" de- ğişmez kader-kadın olarak ba- şarıyla kullanıyor. Fiziğiyle rolune çok yakışan, aynca "bakışlanvla konuşma- yı" da bilen usta oyuncu Sven Wollter'e gerçekten "konns- ma" fırsaü vermemiş olması ise (seslendirme güçlüğü mazeretiy- le açıklanamayacak) bir eksik- lik bence... Ve Yaşar Kemal'in sıcak Ak- denizliliğine bu denetimli Kuzey yaklaşımı, yine de yer yer kimi sinemasal "patlamalar" içeri- yor: Neriman'm (sözünü etti- ğim) ilk gelişi, Kerem Usta'nm fırtınalı bir deniz fonu önünde patlayan öfkesi, Neriman'm si- nirli bir denızden ikinci (ve asıl dramatik) çıkagelişi... Ve son- da, tuhaf biçimde Sven Woll- ter'in bir diğer (ve çok ünlü) fil- minin, Tarkovsky'nin "Kur- ban"mmkini çagrıştıran final bölümü... Sarunm, "Menekşe Koyu"nu ilk fırsatta bir kez daha görüp sakin, dingin havası altında ya- tan "ateş"i daha iyi kavramayı deneyeceğim... YAZAR-YÖNETMEN-OYUNCU ÜÇLÜSÜ — "Menekşe Koyu", Yaşar Kemal'in (solda) "Agır Akan Su" adlı yapıtından beyazperdeye aktanldı. ŞD sıralar Isvec sinemalannda da gösterilen filmin yonetmeni ve senaristi Barbro Karabnda (ortada). Filmde Kerem Usta'yı canlandıran Sven Wollter (sağda) tsveç'in en tanınmış oyunculanndan biri. Sinemaseverler VVollter'i, Tarkovski'nin "Knrban" adlı filminden de anımsayacaklar. Garipçe köyflnde geçfanJerini balıkçıhkla saglayan köyluler, VVoDter'i "Köylümüz Kerem UsU" diyerek bağnianna bastüar. Çağdoş Holkmda Semmikleri Sergisi Çanakkale SenamikSanat Galerisi'nde Ateş sanatından serüvenler Hollandalı sanatçıların seramiklerindeki düşünsel yapı öylesine görkemli ki her sanatçının işiyle yeni serüvenlere kaülıyorsunuz. SEMA OLGAÇ tnce, hassas, kılıkırk yaran iş- çiligi gözlemlemek, farklı kültü- rel çizginin hangi boyutta oldu- ğunu kavrayabilmek ve yüksek ateşin ısısıru duyumsayabilmek istiyorsamz; Çanakkale Seramik Sanat Galerisi'ndeki sergiye gıt- menizi öneririm. Tabii Hollan- da'ya gitmek daha cazip, ama çağdaş Hollanda seramiklerin- den böylesine bir kesiti, üstelik gelişimini kademe kademe izle- yebUmeniz açısından güzel bir fırsat. Disiplinlerarası etkileşi- min kayi")i""»7İigim vadsıyama- yacağunıza göre kendi çizgımi- zin hangi boyutta olduğunu gör- memiz açısından daha da etki- leyici... Seramiklerde düşünsel yapı öylesine görkemli ki her sanat- çının işiyle yeni serüvenlere ka- tıbyorsunuz. Her sanatçı kendi yaratıcı dünyasmm etkileşimini ve teknolojinin açümasıyla ulaş- tıklan oyunlann içıne sızi de ka- tıyor. Üstelik onlan izlerken sa- natcının malzeraeyi kullannmn- daki rahatlığı seziyorsunuz. Hangi ısıda hangi renk skalası- nın ortaya çıkacağım, neyin na- sıl tepkı göstereceğini çok iyi bi- len sanatçının huzurunu izliyor- SERAMİGE ŞttRSEL YAKLAŞIM — Çagdaş Hollanda sera- miginin ustalanndan Johan van Loon, seramiğe daha bir şürsel- dnygnsal yaklaşıyor. 1934 dogumlu seramikçi, çamuru kumaş- nusçasma açra büküyor. sunuz. Malzeme kısıtlaması ol- maksızın, seramik teknolojisinin getirdiği yeni olanaklarla, kahp- lann dışında, suurlann ötesinde- ki çağdaş seramiklerle iç içe olu- yorsunuz. Hollanda seramiğini yönlen- dıren ve diğer seramik sanatçı- lanna ışık veren iki sanatçı, sergi salonunun hemen girişinde yer alıyor. Johan van Loon ve Jan van der Vaart, çağdaş Hollanda seramığinin çizgisini belirleyen ve gelişmesinin kilit noktası ka- bul edilen dönemin hocalandır. Jan van der Vaart (1931) sade sırlamalan, süssüz mimari şekil- lerı, geleneksellikten uzaklaşan özgün biçemiyle canağı ve çöm- leğini yapar. Objenin işlevi ol- ması gerekliUgmi koymakla bir- likte sürekli gelişim içindeki eserlerinin temeli geometriden hiç uzaklaşmamışnr. Düz siyah, beyaz veya tunç renginde sırla- dığı işleri son yıllarda daha faz- la renk girmiş ve bu parçalan kalıba dökülmuş küçük seriler- de çoğaltılabilen objeler olmuş- tur. Johan van Loon (1934) ise olaya daha bir şiirsel, duygusal yaklaşıyor. Çamuru öylesine in- ce kullanıp sanki kumaşmışça- sına açıp büküyor ki asıl mesle- ği olan tekstil desinatörluğunün etkisi görulüyor. Seramik çivi ile birbirine bağlı olan geometrik tabakalar, seramik örgüler, ka- paklı gurbüz kuplerden yuvar- lak şekilli eserler, ince eğihniş porselen şentler, yelpaze şekilli çanak, çömleklerinden fazla ör- nek oimasa da sanatçının çamur yuzeyıne dokunmuş desen basıü işleri görulmeye değer. Netty van den Henvel (1956) incecik porselen tabakalan çeşit- li açılardan kesip, bir iğneyle üzerierine siyah çizgiler çizip 1000-1280-600 C gibi değişik de- recelerde fınnlayıp çok farklı boyutsal tadı yakalamaya çalışı- yor. Geniş gerilim alanları yara- tarak... Michel Knipers (1949) ve Ke- es Marinus (1952) ise eski kül- turlerin ve arkeolojiye olan et- kileşimleriyle uretmişlerdir. Mic- hel Kuipers'in, sanki arkeoloji kazılannda bulunmuşçasma kı- nklıklar yaratırken, boyut sırur- lann zorlayabüen kendi ifade tarzı için seramik teknolojisinin getirdiği yenilikleri kolaylıkla kullandığuu görüyoruz. Rob Brandt'ın (1946) işleri ise alışılagelmişin dışında bir dışa- vurumculuk. Sergideki diğer sa- natçılarda ise tngiltere, ABD ve son zamanlarda ttalyan Post- modern tasanm grubu olan Memphis"in etkileri görulüyor. Snsanne Hahn (1953), Vilma Henkelman (1944), Irene Vonck (1952) ve Evelyn van Baarda (1953). Evelyn van Baarda'ın çaydarüığı ile sergi sonlanıyor. Tüm kavramlarla alay eder bir tavır içinde seramiğin artık ge- leneksellikten nasıl uzaklaştıgı- m, fonksıyondan ne kadar kop- tuğunu gösteriyor. Çaydanlık ol- masına çaydanlık, ama çarpıcı bir çaydanlık... Paul Aııster'den yeniroman Kiütur Servisi — "Yazdıgım kitaplar uzerine konnşmak is- temryorsanı bu onlan anlama- dığım için . Bunlar bana em- reden öyknler" dıyor, "New York Üçlemesi", "Yalnızlıgın Keşfı" ve "Ay Sarayı" adlı ro- manlann Amerikah yazan Pa- ul Auster. Auster'in "Yalnızlıgın Keşfi" ve "Ay Şara>i" adh ki- taplan bknur Özdemir ve Seç- kitı Sdvi'nin çevirileri ile Türk- çede Can Ya>ınlan tarafından yayımlandı. Yazann bir diğer kitabı "La Musica del Caso" ise şu sıralar Italya'da Guanda Yaymevi tarafından yayunlanı- yor. Paul Auster 43 yaşında. Uzun bir sure şiir yazdıktan ve çeşitli işlerle uğraştıktan son- ra edebiyatla haşır neşir oldu. Uzun yıllar Avrupa'da yaşadı. Bugün özellikle tngiltere ve Fransa'da deneysel romanın en sevilen yazarlan arasında. "La Musica del Caso" da romanın kahramanı 33 yaşın- daki, eski ıtfaıyeci Jim Nasbt_ Nashe, kansının kendisini terk etmiş olmasırun şaşkınlığı için- de. Auster, romanlannm ani bir esinle şekillendığini aktanyor. Yazar, "La Musica del Caso"- nun önceden görulemeyen bir hayatı sergilediği düşüncesini heyecanla kabul ediyor. Paul Auster'e göre gerçeklik, ro- manlarda "gerçek yaşamı", "garip olaylan" ve "kaos"u anlatmak ve açığa çıkarmak için kullamlmalı. j Börtiteçene'nin sergisi sürüyor • Kttltur Servisi — Handan Börutçene"nin 'Bütün Denizlerin Içinden Geç Sessizlik ve Sırdır ötesi" adlı sergisi bir hafta daha uzatıldı. Sanatçuun Aya trini Müzesi'nde 15 ekim günü açılan sergisi Derishow ve Group Sanfa'mn işbirliğinde gerçekleşt irilmişti. Börüteçene kapılanm ilk kez kişisel bir sergiye açan Aya trini Müzesi'ni seçiş nedenine yönelik bu yapıyı yamızca yapıtlann sergilendiği bır yer olarak algılamadığmı, Aya tnni'nin tarihsel ve maddi elemanlanyla yapıtlannın bir parçası olduğu için sectiğini aktarmıştı. Moldavya'da mtizik günleri • KüHür servisi — Moldavya'da düzenlenen Türk müzik kültüni günleri kapsamında konser vennek üzere devlet sanatçısı bas Ayhan Baran, kemancı Saim Akçıl ve pıyanist Judith Uluğ konserler vermek üzere Moldavya'ya gittiler. Moldavya Cumhuriyetı'nin başkenti Kışinev'de şef Dimıtru Goıa yönetimindeki Filarmoni Orkestrası eşliğinde konserler aynca resitaller verecek olan sanatçılar, programlannda genç Turk bestecflerinin eserlerini de seslendırecekler. Kısa fîlmciler Macaristan'da • Kültür Servisi — Bu yıl ikincisi düzenlenen Retina Uluslararası Film ve Video Festivali'ne ulkemizden üç kısa film katıhyor: Yönetmenliğini Hilmi Etikan'ın yaptığı "Tarlabaşı Tarlabaşı", Nur Akahn'ın "Buradan Uzağa" ve Ethem özgüven'in "Ot". 22-24 kasım tarihlerinde Zigetvar'da gerçekleşecek olan bu uluslararası festivale Hilmı Etikan, Şener özler ve Nur Akahn konuk olarak katıhyorlar. Ayla Can'ın resimleri • Knltür Servisi — Ayla Can kişisel resim sergisi dün Ziraat Bankası Kantarcı Şubesi'nde açüdı. 1987 yılından beri Resim: Heykel Müzekri Derneği'nde resim "* çalışmalannı sürdüren Ayla Can'm Resim Heykel Müzeleri Derneği, Beyoğlu Belediyesi Resim Galerisi ve Kadıköy Belediyesi Resim Galerisi'ndeki karma sergilerinden sonra ilk kişisel sergisi. BUGÜN • Seyahat Fötoğrafçılığı tzzet Keribar'ın 'Seyahat Fötoğrafçılığı' adlı dia gösterisi saat 19.00'da Ruhi Su Kültür Merkezi Salonu'nda izlenebilecek. (345 47 03) • Yoni Türk Şiiri Kuçük lskender'in "Yeni Türk Şiiri: Seksenli Yıllann Şiirinde Marjinal Eğiumler" adlı söyleşisi saat 16.00'da Atatürk Kitaphğı'nda yer alacak. (149 09 45) • istanbul Mahalleleri Paris Üniversitesi profesörlerinden Stephane Yerasimos'un 16. yüzyılda İstanbul Mahalleleri konulu söyleşisi saat 18.30'dan itibaren Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nde. (144 17 17) bugün bilsak 12 KASIM SALI: 19.00 BilimDizisi: "Okulıizm (GulıBıhmlcr)" Yascmm BORAN Seramik Çulışmalan KadrıycE/cl AĞAOĞLU yonciımındc Sal^Pcrşcmbc-Cumancsı 10.00-14 (X) Cafe-Fojer-Bar(Gıriş) 1200-00.30 African Cafe-Bar(5.Kai) Rcggac-Afncan-Latın Musıc HcrPazancsı Oğrcnci Günü Her Cuma vc Cunuıncsi Panı BİLSAK FINDIKLI Cafe-I5ar-Restaurant Re/er\asyon: 152 38 68-152 01 30 bilsak, sırasclvilcr cad., soğanrı sok. 7 cıhangır 14J 28 79-99 YURTDISINDA LISAN Ingıltere'de seçktn dıl okulları Genç bayanlara Au-Paır'lık (Ingıltere'de Anienka'da Fransada) Eflrtimd© ciddryoT - 135 15 99 Şehttınuhiaf Cd 37/7Taksm-ET CX5GAN OBGANKASVOM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle