Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhunvet Matbaacılık ve Gazeıecılık Turk Anonım
Şırketı adına Berin Nadi • Murahha^ U\e Emine Lşaklıgil
0 Genel Yayın Muduru: Hasan Cemal. Yazı tşlerı Muduru Oka>
Gonensin 0 Haber Merkezı Muduru Yalçın Ba\er, Sa>fa
Duzenı Yonetmenı 4lı Acar O Tetnsılcıler ^NKARA Ahmel
Tan. IZMIR Hıkmel Çehnkaya, AD<\NA Çetin Yigenoglu
Iç Polıtıka Celal Başlangıç, Islanbul Haberlerı: Şena> Kalkan. Ekonomı Meral Tamer. Dış Haberler
Ergun Balcı, Kultur Celal L'sler, Eğıtım: Genca) Şajlan, Yurt Haberlerı Necdel Dogan, Spor
Danışmaru \bdulkadir Yucelman. Dızı Yazılar Kerem Çalışkan, Araştırma Nahin Alpa>. Duzeltme
Abdullah Yazıcı % Koordınator Atamel Konılsan 0 Malı Işler Erol Erkut % Muhasebe Bulenl
Yener # Butçe-Planlama: Sevgi Osmanbeseoğlu % Reklam Ajşe Tonın % Idare Huse>in Gurer 0
Işletme Onder Çelik 0 Bilgı-Işleırr Nail İnal % Personel: Sevgi Boslancıoğlu
Buvjn vt- tnvan. C umhurıyel Matbaacılık ve Gazetecılık TA.Ş. Turkocağı Cad
1* 41 Cagaioğlu 34334 Ist Pk 246 Istaubul Tel 512 05 05 (20 hat), Tdex.
22246, V^\ ın '26 60^2 # Burular Ankars: Zna Gökalp Bk InkılapS No.
19 4, Tel 133 11 4 H
7
, Telex 42344, Fa* (4) 133 05 65 # tzmir H Zıya Blv
1352 S 2-1. Tei 13 12 30, Teloc 52^59. Fa.\ (51) 19 S3 60 • Adana: Inönü Cad.
I") S No 1 Kdl I, Tel '9 r <2 (4 hat) Tele\ 62I<\ Fax Cl) 19 25 78
TAKVIM ' 2 KASIM 1991 Imsak: 5 13 Guneş' 6 40 Öğle: 11 53 Ikındı: 14.31 Akşam 16 56 Yatsı: 18 18
Yves Montand gençliğinde sosyalizme gönül verdi, 1956Macaristan ve 1968 Prag Baharı'nda totaliter anlayışlayolları ayrıldı
Tanklı sosyalizmi kabul etmediSignoret ile ilişkisi Yves Montand'ın, Simone
Signoret ile olan ilişkisi günümüz sinemasının saman
alevi gibi parlayıp sönen evliliklerinden değildi. Onunla
ikisinin de en genç ve güzel olduğu bir çağda
tamşmışlar, yalnızca sevgiyi değil, bir inanca, bir
politik ideale olan bağlılığı da paylaşmışlardı.
Sosyalizme bağlılık Yves ve Simone sosyalizme
bağlılıklarını açıkça ilan etmişlerdi. Ama Sovyetler'in
Macaristan ve Çekoslovakya'yı işgali daha önce
Stalinizmi yaşayan Sovyetler'e yaptıkları bir ziyaretin
olumsuz izlenimleri ile birleşince ünlü çift sosyalizme
sırt çevirdi, bunu açıklamaktan çekinmedi. Döneklik
suçlamalarını da göğüslediler.
ATİLLÂ DORSAY
İtalyan kökenliydi (Asıl adı Ivo Livi olup,
Marsüya'da anasının habire, "Ivo, monta-Ivo,
yukan gel" diye seslenmesinden esinlenerek
Montand soyadını aldığı söylenirdi). Proleter-
di. Müzik tutkunuydu. Bu özellikler onun
kimliğini oluşturduğu gibi yüzyılımızın en il-
ginç ve kimi alanlarda en simgesel kişilikle-
rinden birinin yaratılmasına da yardımcı ol-
dular.
İtalyan kökeni, onun sıcakkanlılığını, "bel
aınto"ya bağh muziksel kökenlerini oluştur-
du, ama onun zaman ıçinde tipik Fransızlaş-
masını engellemedi. Proleter kökeni, her tür
işte çalıştıktan sonra 1938'lerde Marsüya'da,
1944'lerde ise Paris'te başlayan şarkıcılığı ve
"mfizikbol" yaşamında, özellikle Edith Piaf-
ın elinden tutmasından sonra çığ gibi büyü-
yen unüne karşın, onun her zaman tipik bir
"entelektüel" olmasını engelledı, onun hep
ayaklan yere basan "halktan biri" olarak kal-
masını sağladı.
Muzik yeteneği ise besteci yanının yoklu-
ğuna karşın onu Fransız 'chanson'unun en
"baba" temsilcilerinden biri, özellikle "Les Fe-
uilles Mortes", "A Paris", "Les Grand Boule-
vards", "Rua Lepıc" gibi şarkılarıyla bu alan-
da olmezleşen bir isim haline getirdi.
Ama Yves Montand'ı Montand yapan yal-
nızca bunlar olmadı. Daha 1946'da Marcel
Carne'nin "Gecenin Kapılan" ile başladığı si-
nema yaşamında bu ilk önemli filminde söy-
ledıği Jacques Prevert'in sözleri ve Joseph
Cosma'nın müziğiyle "Les Feuilles Mortes",
yüzyıhmızın muzik olaylanndan, en devamlı
şarkı efsanelerinden bırini yaratmakla kalma-
dı, bir de "yıldız doğdu" bu filmle...
Montand, daha sonralan ilginç yönetmen-
lerle çalıştı. Özellikle "Debşet Yotculan-Le Sa-
laire de la Peur"le Clouzot, "Kanun
Kanundur-La Loi" ile Dassin, "Z", "İtiraf",
"Sıkıyönetim" uçlemesiyle Costa-Gavras,
"Savaş Bitti" ile Resnais. "Kızıl Çember"le
Metville, "Sen ve Ben" ve "Sen, Ben ve
Diğerleri" gibi fılmlerle Claude Sautet, "Polis
Piton 357" ve "Tehdit" ile Alain Corneau.
"Gıinej Yollan" ile Losey, ondan olağanustu
kompozisyonlar aldılar. Ve şarkıcı Montand,
aktör Montand olarak da olmezleşti.
Sonra kadınlar oldu hayatında... En ünlü-
lerinden... En çok bilinenler Edith Piaf, çok
uzun (olume dek) bir beraberliği surdurduğu
"yol arkadaşı" Simone Signoret ve Holl>-
wood'a yolu düşup "Gel Sevişelim"i "(Ge-
orge Cukor yönetiminde) çevirdiğinde tanış-
tığı Marüyn'di. Bu aşk, Simone'la evliliğıni bı-
le sarsar gibi oldu. Ama yıkmadı. Çunku Si-
mone'la olan ilişkisi, günümuz sinemasının sa-
man alevi gibi parlayıp sönen, yalnızca genç-
lik, güzellik ve başarıya bağlı evliliklerinden
biri değildi. Onunla ikisinin de en genç ve gü-
zel olduğu bir çağda tamşmışlar, yalnızca sev-
giyi değil, bir inanca, bir politik ideale olan
bağlılığı da paylaşmışlardı. Yves, proleter ko-
kenleri, Simone ise herhalde o yıllarda aydın-
lar arasındaki yaygınlığıyia sosyalizmi benım-
semişler ve bu bağlılığı açıkça belirtmişlerdi.
Ama Sovyetler'in Macaristan \e Çekoslo-
vakya'yı işgali, daha önce Stalinizmi yaşayan
Sovyetler'e yaptıkları bir ziyaretin olumsuz iz-
lenimleri ile birleşince, unlü çift, sosyalizme
sırt çevirmis ve bu kez de bunu açıklamaktan
çekinmemişlerdi. Gunümiizde çok sayıda in-
sanın muhatap olduğu "döneklik" suçlama-
sını, onlar daha o yıllarda göğuslemişlerdı.
Ne var ki Yves, sonralan (ve özellikle iyice
yaşlanıp ünün ve saygınhğın basamaklarının
tepesine yaklaşınca), sosyalizm bir yana, sol-
culuğu bile geride kalmış bir serüven olarak
nitelemeye doğru gitti. Tıpkı bir başka unlu
yuntaşı Jean Gabin gibi, yaşlüık yülannda iyi-
ce konformıstleşti, "saga kaydı", Fransa'mn
pohtik yelpazesindeki en tutucu kesimlerin ya-
nıbaşında değilse de oldukça yakınlannda yer
aldı. Bir ara TV'de siyasal konuşmalar yaptı,
cumhurbaşkanlığına oynadığı gozlendı, ama
aldığı tepkılerin de etkısiyle bundan vazgeç-
ti. Fransız toplumundaki unü ve sempatisi,
boylesıne seruvenleri tümüyle gereksiz kılıyor-
du. Ve bunu o da anladı.
1980'lerde Claude Berri'nin Marcel Pagnol
uyarlaması "Manon des Sources" ve "Jean de
Florette" uyarlamalan, Montand'a ileri yaşın-
da yeniden ün getirdi. Jacques De'my'nin
"26'sına 3 Yer" adlı müzikli filmiyse bir sa-
natçı için olabilecek onurlann en yîikseğiydi:
Tümuyle Montand'a, onun mesleki ve kişisel
yaşamına adanmış bir film... Chris Marker-
in daha 1974'te Montand uzerine yaptığı ün-
lu "Bir Uzun Mesafe ŞarkKisının Ynlnızlığı"
adlı belgeselden sonra Montand, bu kez de
belgesel olmayan bir ikinci Montand filmine
kavuşuyordu.
Tam 70 yaşında olan sanatçı, ani bir kalp
kriziyle öldüğünde yeni bir film çekiyordu.
Böylece sınema tarihınde eşi olmayan ve fi-
zikselliği kafa beraberliğiyle taçlandıran bir
aşk yaşadığı Simone Signoret'nin ölumunden
(1985) tam 6 yıl sonra "Özlemin Eski Tadı"
nın kalmadığı bir yerde Montand onunla ye-
niden buluştu...
Dev gibi yaşadı, sevişti, öldüYves Montand sahne
tekniğini Edith
Piaf'tan öğrendi.
Müthiş güzel dans
ediyordu. Yalnızca
siyah bir gömlek ve
kahverengi pantolon
ile çıktığı sahnede,
yaptığı bir el, bir ayak
hareketi dakikalar
boyu dans etmiş gibi
bir tempp veriyordu
konserlerine.
MİNE G. SAULNIER
PARİS — Yves Montand'ı ay-
nntılı anlatmak için bırkaç cüt
kitap yazmak gerekir. Ama Yves
Montand, altı sözcukle de özet-
lenebilir. Bu altı sözcüğün uçü,
birer kadın adıdır: Edith Piaf,
Simone Signoret ve Marilyn
Monroe. Bu kadınların çapı ve
özellikleri, sevdikleri adamın in-
san boyutunu tüm görkemiyle
sergilemeye yeter. Bir de siyasal
ve sosyal Montand var ki onu da
üç sözcukle özetlemek olası. Bu
sözcükler, Montand'a tapan üç
bilyük kentin adı: Paris, Mosko-
va ve New York. Yves Montand'-
ın düşünce yapısı Moskova ile
New York arasında gidip gelen
bir inançlar dizisinin ürünüydü.
Ama bu iki dünyaya yönelik
eleştirel mekanizmasını, Parisli
bir aydın kişiliğin örsünde döv-
müştü unlü sanatçı.
Montand bir devdi. Bir dev
gibi yaşadı, sevişti, dövuştü ve
öldü. Hiçbir şeyi olağan insan
boyutlarında yapmadı Mon-
tand. Oysa hiçbir şeyi hazır bu-
lanlardan değildi. Her şeyi hak
etmesi gerektL
13 Ekim 1921 günü, Italya'mn
Toskana bölgesinde dünyaya
geldi. Doğum, tam on uç saat
sürdü. Gece on bire doğnı do-
ğan Yves, tam beş bucuk kilo çe-
kiyordu. Adını Ivo koydular. Ivo
Livi. Babası koylu \e komünist-
ti. Komünistlerin kötu görüldü-
ğü Toskana'dan, Fransa'mn
Marsılya kentine göç etti yoksul
Livi aUesi. Yves Montand, ço-
cukluk günlerini hep mutluluk-
la anardı. 'Birbiriraizi severdik
ve asıl olan buydu" derdi hep.
Tüm aile Fransız yurttaşhğını
kabul ettiğinde, sekiz yaşınday-
dı küçük Ivo. Maısilya'daki Mu-
riers çıkmazındaki evin küçük
bahçesinde oynarken annesi:
"Ivo monta, Ivo nonta" diye
tempo tutardı şaklabanlıklan-
na. On sekiz yaşında, kendisine
bir sahne adı bulması gerekti-
ğinde, Ivo'yu Fransızca karşılı-
ğı olan Yves'e çevirmesi yetti.
Ama Ivo, Yves olmadan ön-
ce, on bir yaşında bir fabrikada
sürücu - hamal olarak işe baş-
ladı. Boylu posluydu, yasal
emekçi yaşı olan "on üç" diye
yazmışlardı çalışma kâğıdına.
Fabrika işciliği iki buçuk yıl sur-
dü ve bir şişe kırdığı için son ve-
rildi işine. Ablasının, Marsilya-
da bir berber dükkânı vardı.
Montand, çırak olarak çalıştığı
'Lydia Kuaförii" dönemüıden,
"Seks egitimimi orada
tamamladım" diye söz ederdi:
"Kadın müşterikrin saçiannı yı-
kıyordum. Enselerine uzun uzun
masaj \-apardim. Ama en rnıithi-
şi, yere duşen firketeleri bacak-
lannın arasında aramara numa-
rasıydı. On dort yaşındaydım ve
bana aldırmıyorlardı. Deli olu-
yordum." İkinci Dunya Savaşı,
kendisini Almanya'ya "gönüllü
işçi" olarak göndermek uzere
arayan polislerden saklanmakla
geçti. Babası, elbette unlu dire-
niş örgütünün "komiinist" üyesi
idi. Evin altındaki gizli bir böl-
mede, Korsika gitarını tıngırda-
MARILYN'ÎN YAYDlGl IŞK — Yves Montand, Marilyn Monroe ile kısa, ancak hayatının en
renkli aşkını yaşadı. Marilyn için şunlan söylüyordu: "Marilyn'de özel bir ışık vardı. Eğer Tan-
n'ya inanıyorsanız, bu ışığı yalnız Tann'nın yayabileceğini söyleyebilirsiniz. Öyle bir ışıktı ki bu,
balunduğu insan tarafından denetlenemijordu."
tarak savaşın bitmesini bekliyor-
du Ivo. Yves olduğunda, on ye-
di yaşında iki ve bir metre sek-
sen santim üstünde yükseliyor-
du ince erkek gövdesi. Çok, çok
yakışıklıydı, kendine özgü, da-
yanılmaz bir karizması vardı.
Paris'e geldi. Yedek korist
adayı olarak karşısına çıktığı
Edith Piaf, kendinden çok genç
bu adama âşık oldu. Zaten
Edith genç erkekleri severdi. Fa-
kat sevmekle yetinmedi. Ancak
iyi insanların, kocaman yüreklı
sanatçılann yapabileceği gibi
Yves Montand'ın olağanustu se-
sini, yeteneğini desteklemeye ka-
rar verdi. Birlikte şarkılar söy-
lediler. Sahne tekniğini ondan
öğrendi Montand. Klipler çevir-
diler ve Yves, kendine özgü bir
biçem geliştirdi. Müthiş güzel
dans ediyordu. Yalnızca siyah
bir gömlek ve kahverengi pan-
tolon ile çıktığı sahnede, yaptı-
ğı bir el, bir ayak hareketi, bir
parmak şıklatması, dakikalar
boyu dans etmiş gibi bir tempo
veriyordu konserlerine.
Sonra Simone'la karşılaştı.
Lamı cimi yok, buz gibi yıldınm
aşkıydı. Simone o sırada yönet-
men Yves Allegret ile evliydi. Bir
ünlü Yves'i, daha ünlü olacak ve
daha esaslı, başka bir Yves için
bıraktı. Howard Hugues'un
Hollywood'a gelmesi için yaptığı
çağrıyı reddedıp omru boyunca
büyuk bir tutkuyla sevdiği ada-
mın yanında, Paris'te kaldı.
Simone Signoret ıçın Yves
Montand'ın kuramcısıdır derler.
Doğru olabılir, ama "yazık" ol-
muş da demek mümkündur. Bu
konuda bence, Marcel Canıenin
yargısı inanılır ve geçerli. Yves
Montand, Simone Sıgnoret'den
once belki bir aydın profiline sa-
hip değildi. Ama sezgisi ile bir
kültur adamıydı. Hepimizin bil-
diği "Öjii Yapraklar' şarkısının
sözlerini ünlü ozan Jacques Pre-
vert'den alırken bu seçim o yıl-
ların şarkıcıları için alışümış bir
dunım değildi ve Signoret yok-
tu henüz etki ufkunda. Sol dü-
şuncelere inancı da babası ve
emekçi kökenli ailesi dolayısıy-
la zaten vardı. Simone, Yves'in
daha çok okumasını, daha çok
siyasal tavır almasını ve en
önemlisi, Israil yanhsı olmasını
sağladı. Birlikte, zamanın en un-
lu sanatçılarıyla birlikte komü-
nıst mılıtanlığı yaptılar. Nukle-
er silahlara karşı unlu bildirıyi
imzaladılar. İnsan haklannı, öz-
gürlüğu savundular her yerde.
Montand'ın komunızme duydu-
ğu inanç, 1956 >alındaki Macar
ayaklanmasının Sovyetler tara-
fından şiddetle bastırıhşı sırasın-
da sallandı. Fakat buna rağmen
militanlığını sürdurdü ve birkaç
yıl sonra çıktığı SSCB turnesin-
de, başta Kruscev olmak uzere
butün Sovyet yonetimi tarafın-
dan bir kahraman gibi karşılan-
dı. Ancak Yves Montand yaşa-
mı boyunca yanlış ve doğru la-
nyla dürüst bir insandı. Ve bu
SSCB turnesinde, komünizmin
uygulanışı konusundaki eleştiri-
lerini kendisine devlet başkanı
muamelesi yapan en yetkili Sov-
yet yöneticilerinin yuzüne söyle-
mekten çekinmedi.
1968 yılı ve Çekoslovakya'nın
işgali, Montand ve arkadaşlan-
nın genelinde komunizm, oze-
linde Fransız Komünist Partisiy-
le ilişkilerinin sonu oldu. Mon-
tand, Signoret, Jorge Semprun,
Costa Gavras gibi sanatçılar, bu
ıdeoloji ile ilişkilerini kesmekle
kalmadılar, karşısmda ve butun
guçleriyle tavır aldılar. Yves
Montand, Lech Walesa'yı ilk tu-
tanlardan biri oldu. Şili'deki
diktatörlüğe karşı, bu ulkenin
başkenti Santıago'ya kadar gi-
dip seçim gunü faşistlere oy ve-
rürnemesıni hoparlörle haykıra-
cak kadar ileri göturdü işi. Yves
Montand için solcu iken sağcı
oldu demek yanhştır. Montand,
kimi kez uygun olmayan söz-
cüklerle, kimi kez biraz megalo-
man bir duruş içinde, ama hep
daha eşit, daha özgur, daha
haklı bir düzen için savaştı.
Montand ve Marilyn
Yves Montand'ın yaşamında-
ki en önemli kadın Simone Sig-
noret olmasına karşın Marilyn
Monroe ile yaşadığı kısa aşk,
kuşkusuz en renklisiydi. 1960 yı-
hnda "Milyarder" fılminin çeki-
mi sırasında Monroe ve Mon-
tand, birbirlerine âşık oldular.
Simone Signoret, rakibinin sa-
hası olan Amerika'da dovuşece-
ği yerde sevdiği adam için ken-
dı taraftarlannın şiddetle teza-
hürat yaptıkları Fransa'ya dön-
dü. Rakibesi hakkında suskun-
du. Yalnızca biraz daha fazla içi-
yordu arkadaşlanyla. Marilyn,
Yves Montand'da, kocası Art-
hur Miller'le konuşamadığı or-
tak bir dil bulmuştu. Yves, Sig-
noret ve Paris'i Marilyn'e deği-
şemedi. Karısına döndü. Bir su-
re sonra Marilyn için şunları
soyluyordu:
"Marilyn'de özel bir ışık var-
dı. Eğer Tann'ya inanıyorsanız,
bu ışığı yalnız Tann'nın yavabi-
lecegini söyleyebilirsiniz. Öyle
bir ışıktı ki bu, bulunduğu insan
tarafından denetlenemiyordu."
Montand ve Carole
Simone Signoret öldükten
sonra Montand'ın "dede"liği ka-
bul edeceğini sananlar çok ya-
nıldılar. Fransa'mn efsane şarkı-
cısı, önce Signoret'nin gencecik
sekreteri (zavallıak işsiz kalmıştı
tabii) ile evlendi. 67 yaşında da
ilk kez baba oldu. Genç karısı
Carole ile birlikte, minik oğul-
lanna âşıklann koruy-ucu mele-
ğinin adını taktılar: Valentin.
Montand, yakm bir arkadaşı-
na: "Bu yaşta baba olunur mu?
Doğnısu epeyce utanıyorum.
Oğlumun büyiidüğünü bile gö-
remeyeceğim. Ama onun minik
elini alınca elime, eridim yine
de" demişti. Şöyle bir duşunecek
olursanız, böylesine yakışıkb bir
adamın, ardında bir oğul bırak-
madan göçüp gitmesi gerçekten
yazık olurdu. Fakat genç ve ha-
mm hanımak Carole'den, Mon-
tand'ın büyuk aşkı olarak söz
edilemez. Çünku sanatçı, Signo-
ret'nin ölümünden bu yana es-
ki kansının gölgesinden kurtu-
lamadı. Hatta, kendisini "iha-
nef'le suçlayan hayranlarına
karşı savunmak uzere: "Ve Ya-
şam Süriıyor" adlı bir de kıtap
yazmak zorunda kaldı.
İJIBERATION: ELVEDA SANAIÇI
Yves Montand'ın
en rahat yolcıduğu
Yves Montand, apansız bir
kalp kriziyle aramızdan
aynldığında, Jean Jacques
Bcneix'in yönetiminde adı
gizli tutulan bir film
çeviriyordu. Dün, ünlü
sanatçının kendisine ait
sahnelerin buyük
çoğunluğunu tamamladığı ve
fîlmin çok yakında piyasaya
çıkacağı açıklandı. Kısacası
Montand, ölümünden sonra
bir gışe rekoru daha kıracak.
Ölumunden birkaç hafta
önce, bütun Paris.
Montand'ın • -'r-ıvle
donanmıştı. Sanatçının 1992
yılında unlu Bercy
salonlannda vereceği
görkemli konserin bilet
satışları başlamıştı şımdiden.
Bu afişleri ilk gorduğumde,
doğrusu biraz şaşırdım ve:
"Bu yaşta bir yıl sonraki
konserin planlaması
yapılabilir mi" diye
duşundum. Montand,
kendisini stilize eden şapkalı
ve bastonlu bir golgenın
afışlere çıkt'.gı konseri hiçbir
zaman vcremeyecek. Oğlu
için olduğunu soylüvordu,
bu konser ıçın
konuştuğunda, Valentin'e
yaşam ıçinde ne oğüt
vereceğını soran gazeteciye,
şöyle demişti:
"Ona adam ol, diyecegim.
Salt bir adam, ama tam bir
adam!"
Sedye ile hastaneye giderken
ise aynı hastabakıcüara:
"Ömnimde çok az böyle
rahat bir yolculuk yapüm"
diye teşekkür etti.
Büytik bir Fransız sanatçısı
olan küçük İtalyan şarkıcısı,
kendi halinde insanlara ömrü
boyunca olağanustu bir
incelik ve sevecenlikle
yaklaşmıştı.
Montand'ın ölümü pazartesi
günü butün gazetelerin
birinci sayfasım işgal
ediyordu. Liberation gazetesi,
"Elveda Sanatçı!" başlığını
tam sayfa manşet olarak
kullanmıştı. Ünlü oyuncunun
"ölttmsüz" (1968), "ttiraT
(1969) gibi unutulmaz
filmlerini yöneten dostu
Costa Gavras ve eski Ispanya
KUltür Bakanı Jorge
Semprun, yine dün
televizyon ve radyolarda Yves
Montand için konuştular.
Jorge Semprun, Yves
Montand'ın bu yıl gösterilen
ve tutulmayan "Netchaev'in
Doniişü" filminin
senaryosunu da yazmıştı.
Yapıtın başarısızlığı gerek
Semprun, gerek Montand
için sarsıcı bir darbe
olmuştu.
Yves Montand'dan Fransa
kultur tarihine, kuşkusuz
şarkılannın hepsi ve Costa
Gavras'la çevirdikleri başta
olmak uzere, "Vincent,
François, Paul ve Diğerieri",
"Cesar ve Rosalie" gibi
fılmler kalacak.
Montand'ın cenazesi,
çarşamba sabahı Pere
Lachaise mezarlığında,
Simone Signoret'nin yam
başına gömülecek. Genç dul
Carole ve minicik oğlu
Valentin ise Yves'in
doldurulmaz boşluğunu
geriye kalan milyonlarca
frankhk serveti ve dokuz on
tane evi yönetmekle
unutmaya çalışacaklar.
Özel Eğitim
Günü bugün
• ANKARA (AA) —
Eskişehır Anadolu
Üniversitesi Eğitim
Fakültesi tarafından
düzenlenen "özel Eğitim
Gunu" bugün kutlanacak.
Türkiye'de özürlülerle ilgili
çahşmalan ilk kez başlatan
Doç. Mithat Enç^in
ölumunün birinci
yıldönümü olan 12 kasım,
bu yıldan itibaren "özel
Eğitim Gunü" olarak kabul
edildi. Bu günde, özel
eğitim alanındaki
gelişmeler, deneyler ve
sorunlar, bilim adamlan
tarafından tartışılacak.
Üniversite öğretim
üyelerinden Prof. Yahya
özsoy'un verdiği bilgiye
göre 1990 genel nüfus
sayımında, Türkiye'de özel
eğitime muhtaç çocuklann
sayısı 3 milyon 830 bin 408
olarak belirlendi. 1991-92
öğretim yılında ise bu
çocuklardan ancak 22 bin
50'si eğitim hizmetinden
yararlamyor.
Ders sayısı
degi^ti
• ANKARA (AA) —
Ankara, Akdeniz ve Erciyes
Üniversiteleri Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği'nde
yapılan değişiklikle,
başarısız olunan ders sayısı
ile bir üst sınıfa geçme ve
ek süre tanınmasında,
Atatürk ilkeleri ve inkılap
tarihi, Türk dili, beden
eğitimi ve güzel sanat
dalları dersleri göz önunde
tutulmayacak. Konuya
ilişkin yönetmelik
değişiklikleri dunkü Resmi
Gazete'de yayımlanarak
yürurluğe girdi. Ankara
Üniversitesi Kayıt, öğretim
ve Sınav Çerçeve
Yönetmeliği'ndeki
değişikliğe göre ara ve son
sınıf dahıl toplam 3 dersten
başarısız olan oğrencilere,
hiçbir ön şart aranmaksızın
iki yarı yıl ek süre tanındı.
*Ozel mezarlık
olmaz?
• ANKARA (UBA) —
Yargıtay Sekizinci Hukuk
Dairesi bilinen yaygın
anlayışın tersine özel
mezarlık ya da bir camiye
ait mezarlık olamayacağına
karar verdi. Dairenin
karannda genel olarak
mezarhkların, hangi kamu
tuzelkişiliğin sınırları
içindeyse ona ait olduğuna
atıfta bulunurken gerek
belediye, gerek Köy
Kanunu'na göre
mezarhkların kamu malları
olarak kabul edılmesi
gerektiği bildirildi. Hukuk
dairesinin karara bagladığı
bu ilginç dava Afşin Cami
Yaptırma Derneği ile
Hazine arasında gelişen
çekişme sonrasında açıldı.
Osnıanlı kültürü
yok oluyor
• KAHtRE (AA) —
Mısır'daki uç yuz yıllık
Osmanlı döneminin izlerini
günümüze taşıyan Osmanlı
mimari eserleri, gerekli
onlemlerin bir an once
alınmaması durumunda
bakımsızhk ve çeşitli çevre
sorunlan nedeniyle yok
olma tehlikesi ile karşı
karşıya bulunuyor. Bir
bölümü Mısır Eski Eserler
Idaresi tarafmdan koruma
altına alınan, bir bölümu
de Mısır Vakıflar
Bakarüığı'mn denetiminde
bulunan Osmanlı
eserlerinin büyük bir kısmı,
kapılarına kilit vurulduktan
sonra kendi kaderlerine
terk edihrken bazı eserler
de gelir getirmesi amacıyla
kiraya veriliyor.
66
Türkiye'de
şehircilik yok^
• tZMİR (AA) —
Türkiye'de, bir planlama
dahilinde uygulanan
şehircilik sisteminin mevcut
olmadığı bildirildi. Mimar
Sinan Üniversitesi Dunya
Şehircilik Günü Türkiye
Daimi Komitesi 2. Başkanı
Prof. Dr. Mehmet Çubuk,
Izmir'de düzenledikleri
"Türkiye 3. Şehircilik
Kongresi" sonrasında
soruları cevaplandırdı.
Türkiye'de şehirciliğin
"fevkalade" olduğunun
söylenemeyeceğini, ancak
cumhuriyetin ilamndan bu
yana buyuk aşamalar
gerçekleştirildiğini anlatan
Prof. Dr. Çubuk,
kongredeki konuşmalar
ışığında oluşan,
"Türkiye'deki şehircilik
profıli"nin sevindirici
olmadığını söyledi. Imar
Yasası'nın, farklı gelişim
bölgelerine sahip
Turkiye'nin bütününde
değerlendirilemeyeceği
görüşünü savundu.