22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunvet Matbaacılık ve Gazeıecılık Turk Anonım Şırketı adına Berin Nadi • Murahha^ U\e Emine Lşaklıgil 0 Genel Yayın Muduru: Hasan Cemal. Yazı tşlerı Muduru Oka> Gonensin 0 Haber Merkezı Muduru Yalçın Ba\er, Sa>fa Duzenı Yonetmenı 4lı Acar O Tetnsılcıler ^NKARA Ahmel Tan. IZMIR Hıkmel Çehnkaya, AD<\NA Çetin Yigenoglu Iç Polıtıka Celal Başlangıç, Islanbul Haberlerı: Şena> Kalkan. Ekonomı Meral Tamer. Dış Haberler Ergun Balcı, Kultur Celal L'sler, Eğıtım: Genca) Şajlan, Yurt Haberlerı Necdel Dogan, Spor Danışmaru \bdulkadir Yucelman. Dızı Yazılar Kerem Çalışkan, Araştırma Nahin Alpa>. Duzeltme Abdullah Yazıcı % Koordınator Atamel Konılsan 0 Malı Işler Erol Erkut % Muhasebe Bulenl Yener # Butçe-Planlama: Sevgi Osmanbeseoğlu % Reklam Ajşe Tonın % Idare Huse>in Gurer 0 Işletme Onder Çelik 0 Bilgı-Işleırr Nail İnal % Personel: Sevgi Boslancıoğlu Buvjn vt- tnvan. C umhurıyel Matbaacılık ve Gazetecılık TA.Ş. Turkocağı Cad 1* 41 Cagaioğlu 34334 Ist Pk 246 Istaubul Tel 512 05 05 (20 hat), Tdex. 22246, V^\ ın '26 60^2 # Burular Ankars: Zna Gökalp Bk InkılapS No. 19 4, Tel 133 11 4 H 7 , Telex 42344, Fa* (4) 133 05 65 # tzmir H Zıya Blv 1352 S 2-1. Tei 13 12 30, Teloc 52^59. Fa.\ (51) 19 S3 60 • Adana: Inönü Cad. I") S No 1 Kdl I, Tel '9 r <2 (4 hat) Tele\ 62I<\ Fax Cl) 19 25 78 TAKVIM ' 2 KASIM 1991 Imsak: 5 13 Guneş' 6 40 Öğle: 11 53 Ikındı: 14.31 Akşam 16 56 Yatsı: 18 18 Yves Montand gençliğinde sosyalizme gönül verdi, 1956Macaristan ve 1968 Prag Baharı'nda totaliter anlayışlayolları ayrıldı Tanklı sosyalizmi kabul etmediSignoret ile ilişkisi Yves Montand'ın, Simone Signoret ile olan ilişkisi günümüz sinemasının saman alevi gibi parlayıp sönen evliliklerinden değildi. Onunla ikisinin de en genç ve güzel olduğu bir çağda tamşmışlar, yalnızca sevgiyi değil, bir inanca, bir politik ideale olan bağlılığı da paylaşmışlardı. Sosyalizme bağlılık Yves ve Simone sosyalizme bağlılıklarını açıkça ilan etmişlerdi. Ama Sovyetler'in Macaristan ve Çekoslovakya'yı işgali daha önce Stalinizmi yaşayan Sovyetler'e yaptıkları bir ziyaretin olumsuz izlenimleri ile birleşince ünlü çift sosyalizme sırt çevirdi, bunu açıklamaktan çekinmedi. Döneklik suçlamalarını da göğüslediler. ATİLLÂ DORSAY İtalyan kökenliydi (Asıl adı Ivo Livi olup, Marsüya'da anasının habire, "Ivo, monta-Ivo, yukan gel" diye seslenmesinden esinlenerek Montand soyadını aldığı söylenirdi). Proleter- di. Müzik tutkunuydu. Bu özellikler onun kimliğini oluşturduğu gibi yüzyılımızın en il- ginç ve kimi alanlarda en simgesel kişilikle- rinden birinin yaratılmasına da yardımcı ol- dular. İtalyan kökeni, onun sıcakkanlılığını, "bel aınto"ya bağh muziksel kökenlerini oluştur- du, ama onun zaman ıçinde tipik Fransızlaş- masını engellemedi. Proleter kökeni, her tür işte çalıştıktan sonra 1938'lerde Marsüya'da, 1944'lerde ise Paris'te başlayan şarkıcılığı ve "mfizikbol" yaşamında, özellikle Edith Piaf- ın elinden tutmasından sonra çığ gibi büyü- yen unüne karşın, onun her zaman tipik bir "entelektüel" olmasını engelledı, onun hep ayaklan yere basan "halktan biri" olarak kal- masını sağladı. Muzik yeteneği ise besteci yanının yoklu- ğuna karşın onu Fransız 'chanson'unun en "baba" temsilcilerinden biri, özellikle "Les Fe- uilles Mortes", "A Paris", "Les Grand Boule- vards", "Rua Lepıc" gibi şarkılarıyla bu alan- da olmezleşen bir isim haline getirdi. Ama Yves Montand'ı Montand yapan yal- nızca bunlar olmadı. Daha 1946'da Marcel Carne'nin "Gecenin Kapılan" ile başladığı si- nema yaşamında bu ilk önemli filminde söy- ledıği Jacques Prevert'in sözleri ve Joseph Cosma'nın müziğiyle "Les Feuilles Mortes", yüzyıhmızın muzik olaylanndan, en devamlı şarkı efsanelerinden bırini yaratmakla kalma- dı, bir de "yıldız doğdu" bu filmle... Montand, daha sonralan ilginç yönetmen- lerle çalıştı. Özellikle "Debşet Yotculan-Le Sa- laire de la Peur"le Clouzot, "Kanun Kanundur-La Loi" ile Dassin, "Z", "İtiraf", "Sıkıyönetim" uçlemesiyle Costa-Gavras, "Savaş Bitti" ile Resnais. "Kızıl Çember"le Metville, "Sen ve Ben" ve "Sen, Ben ve Diğerleri" gibi fılmlerle Claude Sautet, "Polis Piton 357" ve "Tehdit" ile Alain Corneau. "Gıinej Yollan" ile Losey, ondan olağanustu kompozisyonlar aldılar. Ve şarkıcı Montand, aktör Montand olarak da olmezleşti. Sonra kadınlar oldu hayatında... En ünlü- lerinden... En çok bilinenler Edith Piaf, çok uzun (olume dek) bir beraberliği surdurduğu "yol arkadaşı" Simone Signoret ve Holl>- wood'a yolu düşup "Gel Sevişelim"i "(Ge- orge Cukor yönetiminde) çevirdiğinde tanış- tığı Marüyn'di. Bu aşk, Simone'la evliliğıni bı- le sarsar gibi oldu. Ama yıkmadı. Çunku Si- mone'la olan ilişkisi, günümuz sinemasının sa- man alevi gibi parlayıp sönen, yalnızca genç- lik, güzellik ve başarıya bağlı evliliklerinden biri değildi. Onunla ikisinin de en genç ve gü- zel olduğu bir çağda tamşmışlar, yalnızca sev- giyi değil, bir inanca, bir politik ideale olan bağlılığı da paylaşmışlardı. Yves, proleter ko- kenleri, Simone ise herhalde o yıllarda aydın- lar arasındaki yaygınlığıyia sosyalizmi benım- semişler ve bu bağlılığı açıkça belirtmişlerdi. Ama Sovyetler'in Macaristan \e Çekoslo- vakya'yı işgali, daha önce Stalinizmi yaşayan Sovyetler'e yaptıkları bir ziyaretin olumsuz iz- lenimleri ile birleşince, unlü çift, sosyalizme sırt çevirmis ve bu kez de bunu açıklamaktan çekinmemişlerdi. Gunümiizde çok sayıda in- sanın muhatap olduğu "döneklik" suçlama- sını, onlar daha o yıllarda göğuslemişlerdı. Ne var ki Yves, sonralan (ve özellikle iyice yaşlanıp ünün ve saygınhğın basamaklarının tepesine yaklaşınca), sosyalizm bir yana, sol- culuğu bile geride kalmış bir serüven olarak nitelemeye doğru gitti. Tıpkı bir başka unlu yuntaşı Jean Gabin gibi, yaşlüık yülannda iyi- ce konformıstleşti, "saga kaydı", Fransa'mn pohtik yelpazesindeki en tutucu kesimlerin ya- nıbaşında değilse de oldukça yakınlannda yer aldı. Bir ara TV'de siyasal konuşmalar yaptı, cumhurbaşkanlığına oynadığı gozlendı, ama aldığı tepkılerin de etkısiyle bundan vazgeç- ti. Fransız toplumundaki unü ve sempatisi, boylesıne seruvenleri tümüyle gereksiz kılıyor- du. Ve bunu o da anladı. 1980'lerde Claude Berri'nin Marcel Pagnol uyarlaması "Manon des Sources" ve "Jean de Florette" uyarlamalan, Montand'a ileri yaşın- da yeniden ün getirdi. Jacques De'my'nin "26'sına 3 Yer" adlı müzikli filmiyse bir sa- natçı için olabilecek onurlann en yîikseğiydi: Tümuyle Montand'a, onun mesleki ve kişisel yaşamına adanmış bir film... Chris Marker- in daha 1974'te Montand uzerine yaptığı ün- lu "Bir Uzun Mesafe ŞarkKisının Ynlnızlığı" adlı belgeselden sonra Montand, bu kez de belgesel olmayan bir ikinci Montand filmine kavuşuyordu. Tam 70 yaşında olan sanatçı, ani bir kalp kriziyle öldüğünde yeni bir film çekiyordu. Böylece sınema tarihınde eşi olmayan ve fi- zikselliği kafa beraberliğiyle taçlandıran bir aşk yaşadığı Simone Signoret'nin ölumunden (1985) tam 6 yıl sonra "Özlemin Eski Tadı" nın kalmadığı bir yerde Montand onunla ye- niden buluştu... Dev gibi yaşadı, sevişti, öldüYves Montand sahne tekniğini Edith Piaf'tan öğrendi. Müthiş güzel dans ediyordu. Yalnızca siyah bir gömlek ve kahverengi pantolon ile çıktığı sahnede, yaptığı bir el, bir ayak hareketi dakikalar boyu dans etmiş gibi bir tempp veriyordu konserlerine. MİNE G. SAULNIER PARİS — Yves Montand'ı ay- nntılı anlatmak için bırkaç cüt kitap yazmak gerekir. Ama Yves Montand, altı sözcukle de özet- lenebilir. Bu altı sözcüğün uçü, birer kadın adıdır: Edith Piaf, Simone Signoret ve Marilyn Monroe. Bu kadınların çapı ve özellikleri, sevdikleri adamın in- san boyutunu tüm görkemiyle sergilemeye yeter. Bir de siyasal ve sosyal Montand var ki onu da üç sözcukle özetlemek olası. Bu sözcükler, Montand'a tapan üç bilyük kentin adı: Paris, Mosko- va ve New York. Yves Montand'- ın düşünce yapısı Moskova ile New York arasında gidip gelen bir inançlar dizisinin ürünüydü. Ama bu iki dünyaya yönelik eleştirel mekanizmasını, Parisli bir aydın kişiliğin örsünde döv- müştü unlü sanatçı. Montand bir devdi. Bir dev gibi yaşadı, sevişti, dövuştü ve öldü. Hiçbir şeyi olağan insan boyutlarında yapmadı Mon- tand. Oysa hiçbir şeyi hazır bu- lanlardan değildi. Her şeyi hak etmesi gerektL 13 Ekim 1921 günü, Italya'mn Toskana bölgesinde dünyaya geldi. Doğum, tam on uç saat sürdü. Gece on bire doğnı do- ğan Yves, tam beş bucuk kilo çe- kiyordu. Adını Ivo koydular. Ivo Livi. Babası koylu \e komünist- ti. Komünistlerin kötu görüldü- ğü Toskana'dan, Fransa'mn Marsılya kentine göç etti yoksul Livi aUesi. Yves Montand, ço- cukluk günlerini hep mutluluk- la anardı. 'Birbiriraizi severdik ve asıl olan buydu" derdi hep. Tüm aile Fransız yurttaşhğını kabul ettiğinde, sekiz yaşınday- dı küçük Ivo. Maısilya'daki Mu- riers çıkmazındaki evin küçük bahçesinde oynarken annesi: "Ivo monta, Ivo nonta" diye tempo tutardı şaklabanlıklan- na. On sekiz yaşında, kendisine bir sahne adı bulması gerekti- ğinde, Ivo'yu Fransızca karşılı- ğı olan Yves'e çevirmesi yetti. Ama Ivo, Yves olmadan ön- ce, on bir yaşında bir fabrikada sürücu - hamal olarak işe baş- ladı. Boylu posluydu, yasal emekçi yaşı olan "on üç" diye yazmışlardı çalışma kâğıdına. Fabrika işciliği iki buçuk yıl sur- dü ve bir şişe kırdığı için son ve- rildi işine. Ablasının, Marsilya- da bir berber dükkânı vardı. Montand, çırak olarak çalıştığı 'Lydia Kuaförii" dönemüıden, "Seks egitimimi orada tamamladım" diye söz ederdi: "Kadın müşterikrin saçiannı yı- kıyordum. Enselerine uzun uzun masaj \-apardim. Ama en rnıithi- şi, yere duşen firketeleri bacak- lannın arasında aramara numa- rasıydı. On dort yaşındaydım ve bana aldırmıyorlardı. Deli olu- yordum." İkinci Dunya Savaşı, kendisini Almanya'ya "gönüllü işçi" olarak göndermek uzere arayan polislerden saklanmakla geçti. Babası, elbette unlu dire- niş örgütünün "komiinist" üyesi idi. Evin altındaki gizli bir böl- mede, Korsika gitarını tıngırda- MARILYN'ÎN YAYDlGl IŞK — Yves Montand, Marilyn Monroe ile kısa, ancak hayatının en renkli aşkını yaşadı. Marilyn için şunlan söylüyordu: "Marilyn'de özel bir ışık vardı. Eğer Tan- n'ya inanıyorsanız, bu ışığı yalnız Tann'nın yayabileceğini söyleyebilirsiniz. Öyle bir ışıktı ki bu, balunduğu insan tarafından denetlenemijordu." tarak savaşın bitmesini bekliyor- du Ivo. Yves olduğunda, on ye- di yaşında iki ve bir metre sek- sen santim üstünde yükseliyor- du ince erkek gövdesi. Çok, çok yakışıklıydı, kendine özgü, da- yanılmaz bir karizması vardı. Paris'e geldi. Yedek korist adayı olarak karşısına çıktığı Edith Piaf, kendinden çok genç bu adama âşık oldu. Zaten Edith genç erkekleri severdi. Fa- kat sevmekle yetinmedi. Ancak iyi insanların, kocaman yüreklı sanatçılann yapabileceği gibi Yves Montand'ın olağanustu se- sini, yeteneğini desteklemeye ka- rar verdi. Birlikte şarkılar söy- lediler. Sahne tekniğini ondan öğrendi Montand. Klipler çevir- diler ve Yves, kendine özgü bir biçem geliştirdi. Müthiş güzel dans ediyordu. Yalnızca siyah bir gömlek ve kahverengi pan- tolon ile çıktığı sahnede, yaptı- ğı bir el, bir ayak hareketi, bir parmak şıklatması, dakikalar boyu dans etmiş gibi bir tempo veriyordu konserlerine. Sonra Simone'la karşılaştı. Lamı cimi yok, buz gibi yıldınm aşkıydı. Simone o sırada yönet- men Yves Allegret ile evliydi. Bir ünlü Yves'i, daha ünlü olacak ve daha esaslı, başka bir Yves için bıraktı. Howard Hugues'un Hollywood'a gelmesi için yaptığı çağrıyı reddedıp omru boyunca büyuk bir tutkuyla sevdiği ada- mın yanında, Paris'te kaldı. Simone Signoret ıçın Yves Montand'ın kuramcısıdır derler. Doğru olabılir, ama "yazık" ol- muş da demek mümkündur. Bu konuda bence, Marcel Canıenin yargısı inanılır ve geçerli. Yves Montand, Simone Sıgnoret'den once belki bir aydın profiline sa- hip değildi. Ama sezgisi ile bir kültur adamıydı. Hepimizin bil- diği "Öjii Yapraklar' şarkısının sözlerini ünlü ozan Jacques Pre- vert'den alırken bu seçim o yıl- ların şarkıcıları için alışümış bir dunım değildi ve Signoret yok- tu henüz etki ufkunda. Sol dü- şuncelere inancı da babası ve emekçi kökenli ailesi dolayısıy- la zaten vardı. Simone, Yves'in daha çok okumasını, daha çok siyasal tavır almasını ve en önemlisi, Israil yanhsı olmasını sağladı. Birlikte, zamanın en un- lu sanatçılarıyla birlikte komü- nıst mılıtanlığı yaptılar. Nukle- er silahlara karşı unlu bildirıyi imzaladılar. İnsan haklannı, öz- gürlüğu savundular her yerde. Montand'ın komunızme duydu- ğu inanç, 1956 >alındaki Macar ayaklanmasının Sovyetler tara- fından şiddetle bastırıhşı sırasın- da sallandı. Fakat buna rağmen militanlığını sürdurdü ve birkaç yıl sonra çıktığı SSCB turnesin- de, başta Kruscev olmak uzere butün Sovyet yonetimi tarafın- dan bir kahraman gibi karşılan- dı. Ancak Yves Montand yaşa- mı boyunca yanlış ve doğru la- nyla dürüst bir insandı. Ve bu SSCB turnesinde, komünizmin uygulanışı konusundaki eleştiri- lerini kendisine devlet başkanı muamelesi yapan en yetkili Sov- yet yöneticilerinin yuzüne söyle- mekten çekinmedi. 1968 yılı ve Çekoslovakya'nın işgali, Montand ve arkadaşlan- nın genelinde komunizm, oze- linde Fransız Komünist Partisiy- le ilişkilerinin sonu oldu. Mon- tand, Signoret, Jorge Semprun, Costa Gavras gibi sanatçılar, bu ıdeoloji ile ilişkilerini kesmekle kalmadılar, karşısmda ve butun guçleriyle tavır aldılar. Yves Montand, Lech Walesa'yı ilk tu- tanlardan biri oldu. Şili'deki diktatörlüğe karşı, bu ulkenin başkenti Santıago'ya kadar gi- dip seçim gunü faşistlere oy ve- rürnemesıni hoparlörle haykıra- cak kadar ileri göturdü işi. Yves Montand için solcu iken sağcı oldu demek yanhştır. Montand, kimi kez uygun olmayan söz- cüklerle, kimi kez biraz megalo- man bir duruş içinde, ama hep daha eşit, daha özgur, daha haklı bir düzen için savaştı. Montand ve Marilyn Yves Montand'ın yaşamında- ki en önemli kadın Simone Sig- noret olmasına karşın Marilyn Monroe ile yaşadığı kısa aşk, kuşkusuz en renklisiydi. 1960 yı- hnda "Milyarder" fılminin çeki- mi sırasında Monroe ve Mon- tand, birbirlerine âşık oldular. Simone Signoret, rakibinin sa- hası olan Amerika'da dovuşece- ği yerde sevdiği adam için ken- dı taraftarlannın şiddetle teza- hürat yaptıkları Fransa'ya dön- dü. Rakibesi hakkında suskun- du. Yalnızca biraz daha fazla içi- yordu arkadaşlanyla. Marilyn, Yves Montand'da, kocası Art- hur Miller'le konuşamadığı or- tak bir dil bulmuştu. Yves, Sig- noret ve Paris'i Marilyn'e deği- şemedi. Karısına döndü. Bir su- re sonra Marilyn için şunları soyluyordu: "Marilyn'de özel bir ışık var- dı. Eğer Tann'ya inanıyorsanız, bu ışığı yalnız Tann'nın yavabi- lecegini söyleyebilirsiniz. Öyle bir ışıktı ki bu, bulunduğu insan tarafından denetlenemiyordu." Montand ve Carole Simone Signoret öldükten sonra Montand'ın "dede"liği ka- bul edeceğini sananlar çok ya- nıldılar. Fransa'mn efsane şarkı- cısı, önce Signoret'nin gencecik sekreteri (zavallıak işsiz kalmıştı tabii) ile evlendi. 67 yaşında da ilk kez baba oldu. Genç karısı Carole ile birlikte, minik oğul- lanna âşıklann koruy-ucu mele- ğinin adını taktılar: Valentin. Montand, yakm bir arkadaşı- na: "Bu yaşta baba olunur mu? Doğnısu epeyce utanıyorum. Oğlumun büyiidüğünü bile gö- remeyeceğim. Ama onun minik elini alınca elime, eridim yine de" demişti. Şöyle bir duşunecek olursanız, böylesine yakışıkb bir adamın, ardında bir oğul bırak- madan göçüp gitmesi gerçekten yazık olurdu. Fakat genç ve ha- mm hanımak Carole'den, Mon- tand'ın büyuk aşkı olarak söz edilemez. Çünku sanatçı, Signo- ret'nin ölümünden bu yana es- ki kansının gölgesinden kurtu- lamadı. Hatta, kendisini "iha- nef'le suçlayan hayranlarına karşı savunmak uzere: "Ve Ya- şam Süriıyor" adlı bir de kıtap yazmak zorunda kaldı. İJIBERATION: ELVEDA SANAIÇI Yves Montand'ın en rahat yolcıduğu Yves Montand, apansız bir kalp kriziyle aramızdan aynldığında, Jean Jacques Bcneix'in yönetiminde adı gizli tutulan bir film çeviriyordu. Dün, ünlü sanatçının kendisine ait sahnelerin buyük çoğunluğunu tamamladığı ve fîlmin çok yakında piyasaya çıkacağı açıklandı. Kısacası Montand, ölümünden sonra bir gışe rekoru daha kıracak. Ölumunden birkaç hafta önce, bütun Paris. Montand'ın • -'r-ıvle donanmıştı. Sanatçının 1992 yılında unlu Bercy salonlannda vereceği görkemli konserin bilet satışları başlamıştı şımdiden. Bu afişleri ilk gorduğumde, doğrusu biraz şaşırdım ve: "Bu yaşta bir yıl sonraki konserin planlaması yapılabilir mi" diye duşundum. Montand, kendisini stilize eden şapkalı ve bastonlu bir golgenın afışlere çıkt'.gı konseri hiçbir zaman vcremeyecek. Oğlu için olduğunu soylüvordu, bu konser ıçın konuştuğunda, Valentin'e yaşam ıçinde ne oğüt vereceğını soran gazeteciye, şöyle demişti: "Ona adam ol, diyecegim. Salt bir adam, ama tam bir adam!" Sedye ile hastaneye giderken ise aynı hastabakıcüara: "Ömnimde çok az böyle rahat bir yolculuk yapüm" diye teşekkür etti. Büytik bir Fransız sanatçısı olan küçük İtalyan şarkıcısı, kendi halinde insanlara ömrü boyunca olağanustu bir incelik ve sevecenlikle yaklaşmıştı. Montand'ın ölümü pazartesi günü butün gazetelerin birinci sayfasım işgal ediyordu. Liberation gazetesi, "Elveda Sanatçı!" başlığını tam sayfa manşet olarak kullanmıştı. Ünlü oyuncunun "ölttmsüz" (1968), "ttiraT (1969) gibi unutulmaz filmlerini yöneten dostu Costa Gavras ve eski Ispanya KUltür Bakanı Jorge Semprun, yine dün televizyon ve radyolarda Yves Montand için konuştular. Jorge Semprun, Yves Montand'ın bu yıl gösterilen ve tutulmayan "Netchaev'in Doniişü" filminin senaryosunu da yazmıştı. Yapıtın başarısızlığı gerek Semprun, gerek Montand için sarsıcı bir darbe olmuştu. Yves Montand'dan Fransa kultur tarihine, kuşkusuz şarkılannın hepsi ve Costa Gavras'la çevirdikleri başta olmak uzere, "Vincent, François, Paul ve Diğerieri", "Cesar ve Rosalie" gibi fılmler kalacak. Montand'ın cenazesi, çarşamba sabahı Pere Lachaise mezarlığında, Simone Signoret'nin yam başına gömülecek. Genç dul Carole ve minicik oğlu Valentin ise Yves'in doldurulmaz boşluğunu geriye kalan milyonlarca frankhk serveti ve dokuz on tane evi yönetmekle unutmaya çalışacaklar. Özel Eğitim Günü bugün • ANKARA (AA) — Eskişehır Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen "özel Eğitim Gunu" bugün kutlanacak. Türkiye'de özürlülerle ilgili çahşmalan ilk kez başlatan Doç. Mithat Enç^in ölumunün birinci yıldönümü olan 12 kasım, bu yıldan itibaren "özel Eğitim Gunü" olarak kabul edildi. Bu günde, özel eğitim alanındaki gelişmeler, deneyler ve sorunlar, bilim adamlan tarafından tartışılacak. Üniversite öğretim üyelerinden Prof. Yahya özsoy'un verdiği bilgiye göre 1990 genel nüfus sayımında, Türkiye'de özel eğitime muhtaç çocuklann sayısı 3 milyon 830 bin 408 olarak belirlendi. 1991-92 öğretim yılında ise bu çocuklardan ancak 22 bin 50'si eğitim hizmetinden yararlamyor. Ders sayısı degi^ti • ANKARA (AA) — Ankara, Akdeniz ve Erciyes Üniversiteleri Öğretim ve Sınav Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle, başarısız olunan ders sayısı ile bir üst sınıfa geçme ve ek süre tanınmasında, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi, Türk dili, beden eğitimi ve güzel sanat dalları dersleri göz önunde tutulmayacak. Konuya ilişkin yönetmelik değişiklikleri dunkü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürurluğe girdi. Ankara Üniversitesi Kayıt, öğretim ve Sınav Çerçeve Yönetmeliği'ndeki değişikliğe göre ara ve son sınıf dahıl toplam 3 dersten başarısız olan oğrencilere, hiçbir ön şart aranmaksızın iki yarı yıl ek süre tanındı. *Ozel mezarlık olmaz? • ANKARA (UBA) — Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi bilinen yaygın anlayışın tersine özel mezarlık ya da bir camiye ait mezarlık olamayacağına karar verdi. Dairenin karannda genel olarak mezarhkların, hangi kamu tuzelkişiliğin sınırları içindeyse ona ait olduğuna atıfta bulunurken gerek belediye, gerek Köy Kanunu'na göre mezarhkların kamu malları olarak kabul edılmesi gerektiği bildirildi. Hukuk dairesinin karara bagladığı bu ilginç dava Afşin Cami Yaptırma Derneği ile Hazine arasında gelişen çekişme sonrasında açıldı. Osnıanlı kültürü yok oluyor • KAHtRE (AA) — Mısır'daki uç yuz yıllık Osmanlı döneminin izlerini günümüze taşıyan Osmanlı mimari eserleri, gerekli onlemlerin bir an once alınmaması durumunda bakımsızhk ve çeşitli çevre sorunlan nedeniyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Bir bölümü Mısır Eski Eserler Idaresi tarafmdan koruma altına alınan, bir bölümu de Mısır Vakıflar Bakarüığı'mn denetiminde bulunan Osmanlı eserlerinin büyük bir kısmı, kapılarına kilit vurulduktan sonra kendi kaderlerine terk edihrken bazı eserler de gelir getirmesi amacıyla kiraya veriliyor. 66 Türkiye'de şehircilik yok^ • tZMİR (AA) — Türkiye'de, bir planlama dahilinde uygulanan şehircilik sisteminin mevcut olmadığı bildirildi. Mimar Sinan Üniversitesi Dunya Şehircilik Günü Türkiye Daimi Komitesi 2. Başkanı Prof. Dr. Mehmet Çubuk, Izmir'de düzenledikleri "Türkiye 3. Şehircilik Kongresi" sonrasında soruları cevaplandırdı. Türkiye'de şehirciliğin "fevkalade" olduğunun söylenemeyeceğini, ancak cumhuriyetin ilamndan bu yana buyuk aşamalar gerçekleştirildiğini anlatan Prof. Dr. Çubuk, kongredeki konuşmalar ışığında oluşan, "Türkiye'deki şehircilik profıli"nin sevindirici olmadığını söyledi. Imar Yasası'nın, farklı gelişim bölgelerine sahip Turkiye'nin bütününde değerlendirilemeyeceği görüşünü savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle