Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 OCAK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
Irak sınırınayakın yerleşim birimlerinde sivilsavunma önlemleri arttırılıyor
'Kritik bölge'ye korımıaSağlık Bakanlığı, Irak'a yakın 28 ilde
'Danışma Merkezi' kurdu.
Merkezlerden telefonla bilgi
alınabilecek. Güneydoğu'daki il ve
ilçelere gaz ölçümü yapabilecek ekipler
gönderildi. Hizmetler ve haberleşme
için PTT özel telefon hatları ayırdı.
Haber Merkezi — Körfez sa-
vaşının başlamasından bu yana
Türkiye'nin 'kritik' hale gelen
bölgelerinde eksik sivil savunma
önlemleri tamamlanmaya çalı-
şüıyor. Bu arada Sağlık Bakan-
hğı, savaşın Türkiye'ye sıcrama-
sını göz önünde bulundurarak
Irak'a yakın illerde 28 "Danış-
ma Merkeri" kurdu. PTT, hiz-
met ve haberleşmelerin aksama-
ması için özel telefon hatlan
ayınrken Güneydoğu'daki bü-
tün il ve ilçelere "gaz ölçme
ekipleri" gönderildi. Sivil Savun-
ma Genel Müdürü Ahmet Tu-
ran Bozkır da krizin başlama-
sından bu yana kendi örgutle-
rince seçilen ve eğitilen 80 bin
elemana gaz maskesi dağıtıldı-
ğını söyledi.
Cumhuriyet Adana Güney ll-
leri Büromuzun bildirdiğine gö-
re dün akşam Adana'ya Anka-
ra'dan üç adet siren aygıtı gön-
derildi. Her birinin kapasitesi 4
km. olan sirenler iki gün içinde,
şehrin siren sesini duyamayan
bölgelerinde hizmete sokulacak.
Bu arada Sivil Savunma Genel
Müdürlüğü de yine Adana'ya
"kimyasal gaz ölçümü yapabi-
lecek, kirli bölgeleri amnda sap-
tayacak, gann cinsini ve joğun-
lugunu belirleyecek" özel bir
tim gönderdi. Çeşitli özel ve ka-
mu kuruluşlanndan sağlanan
desteklerle de kentte kullanıla-
cak ambülans sayısı 128'e çıka-
rüdı. Hastanelere de 5700 ek ya-
tak kapasitesi eklendi.
tkinci derecede tehlikeli böl-
ge ilan edilen Içel'in Silifke iç-
lesinde de sivil savunma önlem-
lerine hız verildi. Kentte olası
bir saldırı karşısında sığınak sa-
yısı 51'e çıkanldı. Bazı sığınak-
lann kapısız ve penceresiz olma-
sı yuzünden belediye kapı ve
pencereleri kum torbalan ile ka-
patıyor.
lncirlik'le birlikte dikkatleri
en çok üzerine çeken U olan Bat-
man'da da özellikle ABD'li per-
sonele tepkiler nedeniyle önlem-
ler alınıyor. Bu arada geçen cu-
ma günü kentteki "izinsiz gös-
terilere katılarak yüriiyiiş du-
zenleyenler", çıkartıldıklan Nö-
betçi Sulh Ceza Mahkemesi'nce
serbest bırakıldı. Cumhuriyet
savcısının 12 sanık için yaptığı
itirazın ise mahkemece daha
sonra değerlendirileceği belirtil-
di. Bu arada önceki sabah
02.00'de Batman'ın neredeyse
tamamında duyulan şıddetli
patlamanın nedeni anlaşılama-
dı.lzmir Ege Büromuzun bildir-
diğine göre trafikten sorumlu
Emniyet Müdür Yardıması İd-
ris Pala dün düzenlediği basın
toplantısında trafiğe çıkan araç-
larda uygulamaya hazır vaziyet-
te ön ve arka farlan kapatacak
şekilde koyu mavi boya, maske
ve jelatin kâğıdı bulundurmala-
rını istedi.
Arkadaşlanmız Ergün Aksoy
ve Zafer Aknar'ın bildirdiğine
göre 500 bin nüfuslu Diyarba-
kır'da sığınak olarak belirlenen
41 yapı 27 bin kişiyi barındıra-
bilecek yapıda. Vali Cengiz Bu-
lut hazırlanan sığınaklan "sı-
gıntı yeri" olarak tanımlarken
belediye ekipleri belirlenen sığı-
naklan temizleme çalışmaları
yapıyor. Bu arada Sağlık Ba-
kanlığı'nca bölgeye gönderilen
sağlık personelinin olası bir sal-
dınya karşı savunmasız olduğu
beliitiliyor. Adının açıklanma-
sım istemeyen bir sağlık perso-
neli "Bakanlıgın açıklamasıaa
karşın heniK gaz maskeleri da-
ğıtılmadı" dedi.
Sağlık Bakanlığı hassas böl-
gelerde halkı bılgilendirmek
amacıyla danışma merkezleri
kurdu. 28 ilde kurulan merkez-
ler dünden itibaren çalışmaya
başladı.
Sivil Savunma Genel Müdü-
rü Ahmet Turan Bozkır, bir bo-
lümü MKE tarafından, bir bo-
lümü de ithal yoluyla sağlanan
maskelerin NATO standartları-
na uygun en son model maske-
ler olduğunu söyledi. Bu stan-
dartlara uygun olmayan ve pi-
yasada satılan maskelerin fay-
dadan çok zarar getıreceğini be-
lirten Bozkır, hiçbir maskenin
MKE'nin testinden geçirilme-
den alınmadığını söyledi.
Sıcak savaşa yakın bölgeler-
de kuüanılmak üzere il ve ilçe-
lere çok sayıda "gaz ölçme
ekipieri" gönderildiği bildirüiyor.
Sivil savunma uzmanları bun-
larla bulunduklan yerlerde sü-
rekli ölçümler yapacaklar.
Danışma
merkezleriDıya/bakır
K.Maraş
Hakkin
Ankara
Kars
Içel
Kaysen
f*Ö<Je
Van
Muş
Elazığ
Adana
Adıyaman
Malatya
Hatay
Afln
Bingöl
MartSn
Bolu
Antalya
Batman
Şanlıurfa
Gaaantep
Şımak
Bıths
Kcnya
Siiri
Eraııum
(831)
(771)
(0681)
(4)
(0211)
(741)
(351)
(483)
(061)
(0251)
(811)
(71)
(8781)
(821)
(891)
(0271)
(8181)
(8411)
(461)
(31)
(8391)
(871)
(851)
(8456)
(8491)
(331)
(8441)
(011)
22 563 - 12 170
14 195
12 41
310 64 71 -
309 13 48/384
110 10
17 772 - 17 773
12 39 1*113
18 755 - 11 257
10 771
11 049
11 705 - 13 983
13 20 05
11 088
32 78Ö240-
15 029
15 029/11 232
10 15
17 756
10 340
11 38 85-12 96 52
19 076 • 19 061
31 198 - 31 144
11 10 47 • 13 99 50
19 89
24 92
12 43 72
15 225 - 12 322
13 967
Adana'daki İnciıiik Hava Üssü, 'askeri harekât'ın yani sıra bürokratik hareketlilige de sabne oluvor. (Fotograf: Lğur Saner)
Sivil savunma'soluk kesti'DİYARBAKIR
N
c
B
0
E
A Ş
TL
L
L A
A
A
N G
R 1
L
I Ç
Bölgede oturanlardan bazıları 'etkin' bir
biçimde 'sivil savunma' önlemleri
almaktan geri durmadı. 'Sivil savunma
tarihi'ne olmasa bile 'otopsi raporu'na
geçen bu önlemler sonucu birçok kişi
karbonmonoksit zehirlenmesinden öldü.
DİYARBAKIR — Savaşın
soluğunu ensesinde hisseden
Güneydoğu halkı, Saddam'ın
kimyasal silahlarına karşı en et-
kin "sivil savunma" önlemlerini
aldı.
Gerçi "panik otmasın" diye
sivil savunma broşürleri dağıtıl-
mıyor, sığınaklann yeri açıklan-
mıyor, televizyondan "sivil
savunma" hakkında bilgi veril-
miyordu. Ama bölge halkı gaz
maskeleri ile kimyasal silahtan
koruyucu elbiselerin depolara
kilitlenip "zamaııı gelince" da-
ğıtılacağını bilmenin gönül ra-
hatlığı içindeydi. Sivil savunma-
nın bağlı olduğu en yetkiü kişi
Abdülkadir Aksu Diyarbakır'-
da açıklıyordu:
— MKE'nin gaz maskesi f ab-
rikasından çıkan bütün uretim
bize verili>or. Daha dağıtıım >a-
pılmadı. Gerektiğinde kullanıl-
ması için depolarda bekletil-
mektedir. Bastırdan broşürler
ve afişlerin dagıtımına hız veri-
lecektir.
Körfez savaşımn onuncu gu-
nünde yapılan bu açıklamayla
halkın içi iki kat rahatlamıştı.
Demek ki broşür ve afişler da-
ğıtılacak, gaz maskeleri "za-
manlannı" bekleyecekti. Gerçi
açıklığa kavuşmayan bir iki ko-
nu vardı: Dağıtım "zamanı" ne
zaman gelecek, depolardaki
maske ve elbise kaç kişiye yete-
cek gibisinden...
Sığınaklar konusunda da hal-
kın gönlü rahattı. Örneğin yedi
yüz bin nüfuslu Adana merke-
zinde on bir bin kişilik sığınak
vardı. Diyarbakır merkezinde-
ki beş yüz bin kişi için de yirmi
beş bin kişilik toplam kırk bir
sığınak belirlenmişti. Her ne ka-
dar bu sığınaklar yiyeceğin de-
polandığı, öldürucü gazlara
karşı gerekli yalıtımın yapüdığı,
filtresi olan "bildigimiz sığınak-
lar"dan değildi. Ama zaten hal-
kın boş zamanlaruıda "sığın-
dığı" kahve, hamam, pasaj gi-
bi Diyarbakır Valisi Cengiz Bu-
lut'un anlatımıyla "sıgıntı
yeri'ydi.
Zaten savaşın başlamasıyla
birlikte bölge halkı bu gaz mas-
kesi, kimyasal silaha karşı ko-
ruyucu elbise ve sığınma işinin
biraz "yaş" olduğunu anlamış-
tı. Bu nedenle de "sivil
savunma" önlemlerini kendi
kendine, hiçbir resmi kuruluşa
başvurmadan "sivil" olarak al-
dı. Bölge halkının "kimyasal
silaha" karşı aldığı en etkin "si-
vil savunma" önlemi "göç"tü.
Bölge halkı yıllardır zaten göçe-
rek "önlem" alıyordu teröre ve
baskıya karşı. Deneyimli oldu-
ğu bu yöntemi, kimyasal silaha
karşı "sivil savunma" önlemi
olarak uyguladı. Ancak baskı-
ya ve teröre karşı aldığı önlemi,
kimyasal silaha karşı aynen uy-
gulayınca ortaya eski Cizre Be-
lediye Başkaru Tahir Vesek'in
saptadığı görünüm çıktı:
"K6\lcrden Cizre, Silopi,
Nusaybin gibi ilçe merkezlerine
geienler "savaştan kaçtım' sam-
yordu. İlçe merkezlerinden
Mardin, Siirt, Ştrnak, Diyarba-
kır gibi il merkezlerine göçenler
de 'savaştan kaçtım' sandıları
Bu il merkezlerinde oturanlar
da İstanbul, Ankara, Izmir gi-
bi kentlere gidince Saddam'ın
füzelerinden kurtulduklarını
düşünüyoriardı."
Halk bölgeden goçerek "sivü
savunma" önlemi almaya çalı-
şırken bölgedeki yetkililer "Ger-
çi gaz maskesi veremedik ama
korkup da göçmeyin, kimyasal
silah bir şey yapmaz" gibisin-
den, sınır bolgesinin insansızlaş-
tırılmasını engellemeye çalışı-
yorlardı. HEP Genel Başkanı
Fehmi lşıklar, hiçbir önlem
alınmamasına karşın, halkın
göçmesini engelleme çabalarını
"Savaşta sivil hedefler de gerek-
lidir. Salt askeri hedeflerin ol-
ması tehlikelidir" diye değerlen-
diriyordu. Ama bölge halkı,
"Radyasyon bize bir se> yap-
maz. Radyasyonlu çay ictim.
Sınırdabombalı yaşamÇUKURCA — "Nereden gdiyorsun, nereye gidi-
yorsun?"
Bu sorulan en az 10 kez yanıtlamak zorunda kalı-
yorsunuz, "sıfır noktası"ndaki Çukurca'ya giderken.
Ardından isimleriniz ve araanızın plakası alınıyor. Tel-
sizle önce "merkez"e, sonra bir ileri karakola bildi-
riliyor.
Yol, yer yer kar ve buzla kaplı. Önce asfalt olarak
başlayıp sonra bir patikaya dönüşen yolun sağ tara-
fından adına filmler yapılan, türküler söylenen Zap
Suyu akıyor. Solda ise insana ürküntü veren kayalar
yükseliyor. Zap Suyu çevresine serpiştirilmiş köyler-
de tek tük insan göze çarpıyor. 3 saati aşan yolculuk
boyunca birkaç kaür, köpek ve keçinin dışında, uçu-
şan kargalan ve bir iki güvercini görebildik.
Yöre halkı, "Şimdi kontroller azaldı, savaş nede-
niyle. Eskiden didik didik aranırdık" diyor. Bölgede-
ki askeri birliklerin sayısı arttığı için kontroller de "teh-
likenin azalması" nedeniyle nispeten gevşetilmiş.
Yolculuk süresince en çok konuşulan konu, Irak'ı
"vuran" uçakların yeri göğu inleten gürültüleri ve bir-
çoğu yerleşim merkezlerinin yakımna düşen bomba-
lar. Tüm bunlar gece olup bittiği için yörede gece uy-
kusu kalmamış. Asker, sivü herkesin gözleri uykusuz-
luktan kırmızı kırmızı.
En çok bombaya ev sahipliği yapan Ormanlı Köyü'-
nün yakınlarındayız. Köy, Zap'ın yanıbaşından yük-
selen karlı dağın ardında. Dağın yamacında büyükçe
bir karakol. Yol üzerinde de kontrol noktası ile bir bü-
fe. Büfeyi işleten Sebmuz, dağın ardını işaret ediyor:
"Bombalar oraya düşlii. Biz burada sarsıldık..."
11 yaşındaki Ramazan, çok korkmuş. İlk bomba-
nın düştüğü günden beri de hiç uyumamış geceleri.
ç
N
F
B
T
Y
u
0
A
İ L
U
I
K
T
D
L
u
L
R
t
R
RC
AR
u
R t C
A
M A
A
1
K
t
N
Z
Hakkâri'nin
Çukurca
ilçesinde hiçbir
ekonomik
faaliyet yok,
korku var.
"Niye hâlâ buradasınız" sorusuna, "Nereye gide-
lim ki" diyorlar.
Kimliklerimizi kontrol eden asker de aynı şeyi
söylüyor:
"Burnurauzun dibine döştü neredeyse. Öyle bir fır-
lamışız ki... Tabii ne uyku kaldı, ne buzur. Bir sonra-
kinin nereye düşeceği belli değil ki..."
Çukurca'nın girişinde elindeki uzun namlulu tüfe-
ğini ileri doğru uzatan bir polis karşılıyor. "Nereye"
dercesine bir işaret edip önce bizi, sonra aracımızı uzun
uzun inceliyor. Kendimizi tanıtıp kaymakamla görüş-
mek istediğimizi söyluyoruz. "Gel" diye bir işaret da-
ha. Kaymakam yok. Emniyet Amirliği'ne ahnıyoruz.
"Haber merkezi"ncle resmı gıysüı ıkı gorevlinin dışında
biri sakallı, diğeri bıyıklarını çenesine kadar sarkıtmış
iki özel tim görevlisi var. Sakalhsuelefon bekliyor, di-
ğeri elindeki kocaman tüfekle oynuyor. Ikisi de sela-
raımızı almanın dışında tek bir söz etmiyor.
"Çıkıp, dolaşabilir miyiz?" llçede iotoğraf çekme-
memiz sıkı sıkıya tembih edildikten sonra "tabii"
deniyor.
Kentin birbirini kesen iki caddesinden ilkinde ilerli-
yoruz. Dışarıda çocuklardan başka pek kimse yok. Es-
naf konuşmuyor. Sedat 8, Mural 9 yaşında. "Bom-
balar nereye düştü" sorusuna, her ikisi birden, Çukur-
ca'nın kenarından yükselip, Irak topraklarında alça-
lan Herekol Dağı'nı gösteriyor. İkisi de çok korkmuş.
"Hep bomba patlıyor" diyorlar. tşaret ettikleri yer,
hükümet konağına 400-500 metre uzaklıkta.
Biraz ileride iki sivil polis durduruyor bizi. Kim ol-
duğumuz, nereye gittiğiiniz, nereden geldiğiıniz bir kez
daha soruluyor. Yanıtladıktan sonra ilçenin tek kah-
vehanesine giriyoruz. Ortadaki masada 7-8 genç iskam-
bil oynuyor. tlgisiz biçimde selamımızı alıp oyunları-
na dönuyorlar. Çaylanmız geliyor, ardından da genç
bir adam masamıza oturuyor. Aynı anda iki sivil po-
lis içeri giriyor ve yan masada oturarak gözlerini üze-
rimize dikip dinlemeye başlıyorlar.
Böyle olunca ne karşımızdaki rahat konuşabiliyor
ne de biz değişen havayı fark edip soru sorabiliyoruz.
Daha sonra öğreniyoruz ki sayım sonuçlarına göre nü-
fusu 5 bin 500 olan Çukurca'da yaşayanların 2 bin
500'ü asker, polis ve bunların aileleri. Çukurcalıların
bir bölümü Hakkâri, Van ve Yüksekova'ya göç etmiş.
İlkokulda öğretmen sıkıntısı yok, ama lise ve ortao-
kulda sadece 4 öğretmen bulanuyordu. Çocukların ba-
şarı durumları oldukça kötü. Hiçbir ekonomik faali-
yet de kalmadığı için hayat çekilmez hale gelmiş. Hay-
vancılık da önemli bir darbe yemiş, ilçede et sıkıntısı
çekiliyor.
Çukurca'yı geride bırakıp ayrılıyoruz. Zap, yine akı-
yor, yalçın kayalar yine yükseliyor, yolda gelirken gör-
mediğimiz kaya parçalarına rasthyoruz. Sık sık heye-
lan oluyormuş. Yine askerler durduruyor bizi, yine ay-
nı sorulan soruyorlar:
"Nereden geliyorsunuz, nereye gidiyorsonuz?"
bana bir şey olmadı" diyen
"devlet büyüğümüz" gibi dü-
şünmeyip köydeki ilçeye, ilçede-
ki kent merkezine, kentteki de
batıya göçmüştü. Hem de
"tabansız" damgasını yeme pa-
hasına.
Bölge halkından bazıları
"etkin" bir biçimde "sivil
savunma" önlemi almaktan geri
durmadı. "Sivil savunma tari-
bi"ne olmasa bile "otopsi rapo-
ru"na geçen bir "sivÛ savun-
ma" yönteminin sonucu şöyle:
"Olay sırasında evde karde-
şimle birlikte kalıyordum. Diğer
aile efradımız ve yakınlanmız
Körfez savaşı nedeniyle Bin-
göl'e gitmişlerdi. İçeri girdiğim-
de televizjon açıktı ve banyo-
nun ışığı yanıyordu. İçeri gir-
mek istedim, fakat kapıyı aça-
madım. Bu a> sonu kriz nedeni
ile banyonun penceresini hava
geçinneyecek şekilde bantlamış-
tım ve şohbenin borusunu deli-
ğinden çıkarmış. deliği yine ha-
va geçirmeyecek şekilde kapat-
mıştım. İçeri girdigimde karde-
şim tahminime göre hava yet-
memesinden dolayı vefat etmiş-
ti."
Levent Akbaş on yedi yaşın-
daydı ve otopsi raporunda "ok-
sijensiz ortamdaki solunum
yetmezliği" yazıyordu.
Bir başka "otopsi raporıT'n-
da da "her türlü önlemi
alınmış" bir başka "sivil sa-
vunma" örneği vardı:
"Halime Aksoy, oğullan Ah-
met Aksoy ve Nezir Aksoy ile
evlerindeki bacayı naylon torba
ve briketle kapattıklan için kar-
bonmonoksit zehirlenmesine
bağlı olarak oldüler."
"Otopsi raponT'na göre Ra-
mazan Kızılkaya alınan "sivil
savunma" önlemi sonucu artık
"kimyasal silahtan" etkilenmez
duruma gelmiştı:
Babam kaıbondioksit zehirlen-
mesi sonucu sobadan çıkan kö-
miir isi ve dumanı nedeniyle öl-
müştür."
Bölge halkı kimyasal silaha
karşı etkin "sivil savunma" ön-
lemi alıyordu. "Panik otmasın"
diye dağıtılmayan broşörler,
yerleri bildirilmeyen sığınaklar,
halka televizyondan verilmeyen
"sivil savunma" bilgileri yer yer
"otopsi raporu"na dönuşüyor-
du. Bölge halkı depodaki gaz
maskelerinin "zamanı gelince"
dağıtılacağını bilmenin gönül
rahatlığı içinde kendi savunma-
sını "sivil" olarak kendisi alı-
yordu.
AIİSİRMEN
Oynak Kalemler
Sözünü etmek istediğim oynak kalemler, tahmin ettiğiniz
gibi Özal'ın her girişiminde "hayır" arayan, savaşı barış sa-
yan, fır fır dönmeyi gelişme ile karıştıran bizim yokuşun oy-
nak kalemleri değil.
Sözünü etmek istediğim "oynak kalemler", bir bütçe mu-
hasebe deyimi. Bu deyim, bir kalemden bir kaleme, "fasıl
kaydırması", "fon aktanmı" ya da frenklerin deyimiyle
"virement" yapılmasını sağlayacak biçimde düzenlenmiş
olan değişken kalemlerdir.
Oynak kalemlerin bütçede yer alması, kaynağı arttırma-
dan bir kalemden öbürüne aktarma yapmayı sağlar.
Özal iktidarının, Kürtçe konuşmayı serbest bırakma girişi-
mi, bana hemen oynak kalemleri anımsattı. Önce hemen be-
lirtmek isterim. Isteyen yurttaşın Kürtçe konuşabilmesi, şar-
kısını türküsünü istediği dilden soyieyebilmesi, doğallıkla des-
teklenmesi gereken bir atılımdır. Bizler bu görüşü her zaman
destekledik. SHP bu yönde bir yasa önerisi getirdiği zaman
da destekledik. Ama nedense daha doğrusu, o sıralar Kör-
fez savaşı sonrası hesapları olmadtğından bu öneri ANAP
tarafından reddedildi ve aradan geçen zaman içinde, satt
Kürtçe konuştukları için kimi yurttaşlarımız gözaltına alındt-
lar, tutuklandılar.
Biz hükümetin, bu alandaki girişimini de yetersiz buluyo-
ruz. Gerektiginde, isteyenin Kürtçe gazete ve dergi çıkara-
bilmesini, kitap yazmasını, hatta özel okullarda istendiği za-
man ikinci dil olarak Kürtçenin okutulmasını da destekliyo-
ruz. Öyle ya, Türkiye'de İngilizce kitap, dergi ve gazete çıka-
nldığında, kimi okullarda Türkçenin yanında nasıl İngilizce,
Fransızca, Almanca eğitim yapılabiliyorsa, Kürtçe eğitim de
yapılabilmelidir.
Biliyorum, bazıları bu görüşlerin ve gelişmelerin "ulusal
bırlik ve beraberlik" açısından sakıncalar taşıyacağını söy-
leyeceklerdir. Onların bu düşüncelerınin içtenliklı olduğuna
da inanıyorum. Ama demokrasilerde "ulusal biriik ve
beraberliği" zorla değil, uzlaşmayla, kültür ve düşünce ço-
ğulculuğuyla sağlamaktır ilke. Kaldı ki geçmiş de bize ulu-
sal biriik ve beraberliği sağlamada, baskının, yasağın hiçbir
değeri ve etkisi olmadığını göstermektedir.
Demokrasinin gereği, insan haklarına saygıdır ve tüm de-
mokratlar da herkesin ditediği dili öğrenmesi, yazması, dile-
diği dilde yayın yapması, eğitim yapması yolundaki önlem-
leri desteklemek zorundadır. Bu yüzdendir ki insan haklarr-
nın sürekli çiğnendiği bir ortamda, hangi alanda olursa ol-
sun sağlanan en küçük bir olumlu gelişmeyi dahi destekle-
mek görevdir.
Şimdi ileri sürdüğümüz görüşlere karşı anayasa engeli çı-
kanlabilir. Gerçekten anayasamız, Kürtçe eğitimi yasaklar ni-
teliktedir.
Ancak unutulmaması gereken nokta, hukukta "normlar hi-
yerarşisinde", uluslararası anlaşmaların en üst sırada yer al-
dığıdır. Türkiye AGİK ile ilgili Paris Şartını imzaladığına göre
gerekli anayasal değişikliği TCK 140, 141, 142 ve 163. mad-
delerini de içerecek biçimde değiştirmek yükümlülüğünü de
kabul etmış demektır.
Hükümetin son girişimini tamamlayacak yeni gelişmeleri
beklerken konunun bir başka yönüne dokunmak istiyorum.
Kürtçeye konan yasağın kaldırılması, özgürlükler ve insan
hakları yönünden olumlu bir gelişmedir. Ama ne yazık ki du*
rum "oynak kalemler"i andırmaktadır. Yani Türkiye'de, özgür-
lüklerin miktarı çoğaltılmamış, özgürlükler ve insan hakları
açısından yeni kaynaklar yaratılmamış, sadece bir kalemden
bir başka kaleme kaynak aktarması yapılmıştır. Nitekim, Kürtr
çe üzerindeki yasağın kalktığı gün Bakanlar Kurulu, iki ay
"süreyle grevleri yasaklıyordu. Bu yasaklamanın anlamı, iki
ay sonra grevde olan işçilerin yeniden toplusözleşme masa-
sına oturabilmeleri de değil. Çünkü yasal düzenlemeye gö-
re bu süre içinde, ücret anlaşmazlığı Yüksek Hakem Kurulu
tarafından çözülecektir. Yani burada bir askıya alma değH,
serbest toplusözleşme kurumunun fiilen saf dışı b+rakrtmaeı
söz konusudur ki buna da bal gibi "yasaklama" denir.
Öte yandan arkadaşımız Okay Gönensin'in dürtkü
"Cumhuriyet'ten" köşesinde de belırttiği gibi "Ankara'nın sa-
vaş politikasının mimarı olan en üst düzey yetkililerin nes-
nel habercilik yapmaya çalışan Türk basınından rahatsızlık-
ları kendi ağızlarından da dile getirilmeye başlandı ve gaze-
tecilere, hangi sınırlara uyarak bu politikaya yardımcı olacak-
ları açıklandı."
Okây Gönensin, sözü geçen yazısında, doruğun gönlün-
de yatan yasakları bir bir sayıyordu.
Bunlara ek olarak, İnönü, Demirel ve Erbakan'ın konuşa-
cağı Barış Paneli ile İnsan Hakları Derneği ve İstanbul Ta-
bip Odası'nın ortaklaşa düzenledikleri "Banşa Çağrı" mrtin-
gine de izin verilmedi.
Arkadaşımız Uğur Mumcu'nun önceki gün ve bugünkü ya-
zısında da belırttiği gibi bu yasaklann olağanüstü hal rejinv
leri ilan edilmeden sistematik hale sokulması ve üniforma-
sız bir "sivil sıkıyönetim"in yürürlüğe konması çok güçlü ola-
sılık olarak önümüzde durmaktadır.
Bir yandan Kürtçeyi sınırlı biçimde özgür bırakırken, grev-
leri ve "banşa evet - savaşa hayır" demeyi yasaklamak faz-
la bir anlam taşımayacaktır.
Kürtçeye evet, greve hayır, barışa hayır, basın özgürlüğü-
ne hayır diyen bir uygulama, özgürlükleri arttırmamakta, tam
tersine azaltırken, bir kalemden öbürüne kaynak aktarmak-
la yetinmektedir.
Bu, yepyeni bir "oynak kalemler" politikası değil de ne-
dir?
Bakalım bizim yokuşun "oynak kalemleri" bu konuda nfr-
ler söyleyecekler?
KlSA KISA
• Karadeniz Teknik Üniversitesi eski rektörlerinden Prof.
Dr. Erdem Aksoy, uzaklaştınldığı üniversiteye yeniden
dönerek öğretim üyeliği yapmaya başladı. 1977-1982 yıllar
arasında KTÜ Rektörlüğü yapan ve 1402 sayıü kanuna
muhalefet nedeniyle üniversiteden uzaklaştırılan Prof. Erdem
Aksoy, mahkeme ve YÖK karan doğnıltusunda yeniden
öğretim üyeliği görevine döndü.
• Ankara'nın Sincan
ilçesi Fatih
Mahallesi'nde 173 yapı
kooperatifinin
sığmağının bakkal
dükkânı olarak
kullanıldığı bildirildi.
Sincan Belediyesi'nden
yapılan açıklamada,
nüfusu 50 bini aşan
Fatih Mahallesi'nde,
Bayındırlık ve Iskân
Bakanlığı'nın
projesindeki 'ticari
alanlar'
tamamianamadığı için
173 yapı
kooperatifinin
sığınağının bakkal dükkâmna dönuştüğu kaydedildi.
• Mardin'in Nusaybin ilçesinde, inşaatı devam eden
kutuphane binasında dün akşam meydana gelen
patlamada iki kişi öldü. Yetkililer ölenlerin Abdülhamit
Algan ve Ahmet Dilmeç olduğunu ve patlama yerinde 2
tabanca ile 4 şarjör bulunduğunu kaydettiler. Olayın
siyasi yonü olup olmadığının araştınldığı belirtildi.
• Van'ın Ercis ilçesinde bir benzin istasyonunu basan
silahlı soyguncular 2 kişiyi öldürdü. Dün akşam Ercis-
Patnos yolu üzerinde bulunan bir akaryakıt bayiine 2 kişi
tarafından baskın düzenlendi. Benzin istasyonuna bir
taksiyle gelen iki soyguncu, önce ofiste bulunan Sabahattin
Arvas (25) ve Osman Gürbüz (24) adlı işçilerden para
istediler. Soyguncular para vermek istemeyen Sabahattin
Arvas ve Osman Gürbüz'e 6 el ateş ettiler. Üçer mermi
isabet alan, iki işçi olay yerinde öldü. Salih Kaya (33) ve
Ali Rıza Kaya (19) adlı soyguncular Patnos yakınlannda
yakalandılar.
§ -
1
9