Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPOR1AJ
V E A D N
26EYLÜL 1990
NERMİN ABADAN-UNA T
Pakistan'da Ziya Ül-Hak dönemindeyapılan hukuk (
reformları\ insafsızcezasistemlerinide beraberinde getirmiştir
Kadına yakırk katır,ya kırk satırPakistan devletinin kadınlan
ikinci sınıf vatandaşlığa indir-
mek amaa ile benimsemiş oldu-
ğu resmi ideoloji, kendini en
açık bir biçimde Ziya-Ül Hak
döneminde yapılan hukuk "re-
fonnlan" alanında göstermiş-
tir. özeUikle 'Hudud" karar-
namesi, Delil Gösterme Yasası
ve Kıssas / Diyet Yasa Tasansı
bu konudaki en önemü örnek-
lerdir.
Zina devlete karsıdır
Askeri rejimin kurulmasın-
dan kısa bir süre sonra kutlanan
Peygamberüı doğum gunünde
çıkanlan Hudud Kararnamesi,
İslamlaşmaya doğru atılan ilk
adım olarak kamuoyuna büyük
törenlerle tanıtılmıştır. Bu ka-
rarname hırsızlık, sarhoşluk, zi-
na, ırza geçme ve yaJan şahitlik
suçlannı kapsamaktadır. Karar-
name gereğince îngiliz huku-
kunda karı kocayı ilgilendiren
bir suç konusu sayılan zina,
'devlete karşı işlenmis bir suç'
sayılmıştır.
Dolayısıyla poüs ve yasayı uy-
gulamakla görevli diğer kamu
makamlan, vatandaşlann özel
yaşamına kanşmak ve denetle-
mek yetkileriyle donatılmış, bu
arada kendi kendilerini "ahlak
bekçisi" olarak ilan eden kişi ve
gruplar terör havası estirmeye
başlamışlardır.'"
Kararnamenin kadınları en
fazla etkileyen kısmı zinaya iliş-
kin bölümdur. Bu bölüm zina
ve ırza geçmeyi birlikte ele al-
maktadır. Zina suçu için verilen
en yüksek ceza (hadd) evli kişi-
ler için "taşiamak" suretiyle
idam (recm), evli olmayanlar
için yüz kırbaç darbesidir. Şu
kadar ki hadd cezasının verile-
bilmesi için aranan koşul, iyi
şöhrete sahip dört erkek Müs-
İürnan şahidin, fiilin yapılma-
sında hazır bulunması ya da bu
fîili işleyenin mahkeme huzu-
runda itiraf etmesidir. Itiraf, ce-
zanın infazından önte her za-
man geri aJınabilır. Kadınların
ya da Müslüman olmayanların
tanıklığına dayanarak hadd ce-
zası verilemez. Bu takdirde da-
ha hafif bir ceza sayılan "tazir"
uygulanır. Tazir, on yıla kadar
hapis cezası ya da otuz kırbaç
dajbesiru içermektedir.
Irza geçme suçunda ceza, zi-
na suçu ile bir tutulmaktadır, şu
kadar ki hapis cezası en az dört
yıldan başlayarak 25 yüa kadar
çıkarîılabilir. Hudud kararna-
mesi özellikle kadınlara ilişkin
olarak bir seri sorunun ortaya
çıkmasına yol açmıştı. Kararna-
me hadd cezası konusunda ka-
dınların tanıklığını tümden red-
detmektedir. Yine kararname
ırza geçme ile zina arasında fark
göz etmemektedir. Bu durumda
kadınlann şikâyet etme hakkı
ciddi surette engellenmektedir.
Zira kadın ırza geçme nedeni ile
hamile kalırsa, zina suçundan
yargılanmaktadır. Oysa ırza ge-
çen erkek, hemen her zaman de-
lil yetersizliğinden aklanmakta-
dır.
."m^mım^:;~-vp-'r£:
"'-. v.-^^İMMSa^v
Kararname ilk çıktığında, ti-
tizlikle eleştirilmediği için çeşitli
çevreler tarafından olurnlu kar-
şılanrruş, ancak iki yıl sonra
Fehmida/A.Bux davası karar-
namenin getirdiği eşitsizliği tüm
çıplakhğ) ile göz önüne sermiş
ve Kadınlann Eylem Forumu'-
na (WAF) yeni bir dinamizm
getirmiştir. Bu kadın örgütü da-
vanın oluşturduğu büyük hak-
sızlığı uhıslararası kuruluşlara
kadar duyurmasını bilmiş hük-
mün gerçekleştirilmesini önleye-
bilmiştir.
Davanın hikayesi şöyledir:
Fehmida adlı bir kadın alt orta
sınıftan bir aileye mensuptu.
Kendisinden sosyal tabakalaş-
ma açısından daha düşük ve
farklı bir cemaate mensup, evli
bir otobüs şoförü olan A.Bux'a
âşık olmuştu. Pakistan'da çok
kanlılık geçerli olması nedeni ile
Fehmida otobüs şoförüne kaç-
mış ve kendisiyle evlenmiştir.
Fehmida'nın annesi babası bu
gelişme karşısında büyük bir fe-
verana kapılıp önce şoföre kız-
larını boşaması için bir miktar
Hudud kararnamesinin yol
açtığı ikinci bir aykırı hüküm,
hukuk açısından kadınlan farklı
ölçeklere tabi tutma durumunu
daha da açığa çıkarmıştır.
1983'te Sahimal bölgesinde bu-
lunan bir alt mahkeme, zina su-
çu nedeni ile 18 yaşrnda, kör de-
nilecek derecede gözleri görme-
yen bir kıa 15 kırbaç darbesi, üç
yıl hapis cezası ve bin rupi para
cezasına carptınruştır. Safıye
Bibi adlı bu kız, büyük bir top-
rak sahibinin evinde ev işleri
görmek üzere istihdam edilmis-
ti. Polise venniş olduğu bilgiye
göre kız önce ev sahibinin oğlu,
daha sonra babası tarafından
tecavuze uğramıştı. Sonuçta hâ-
mile kalmış dünyaya getirmiş
olduğu çocuk ise doğumdan kı-
sa bir süre sonra ölmüştü.
Kızın babası çocuğun ölü-
münden sonra ırza geçme suç-
laması ile adaJete başvurmuş.
Hâkimler ırza geçmeyi kanıtla-
yacak tanıkların bulunmaması
nedeni ile ev sahibi ile oğlunu
beraat ettirmişler, buna karşın
Safı Bibi'nin itiraf yolu ile ka-
satta dinsiz olarak ilan etmek-
ten geri kalmayan mollaJar son
zamanlarda güçlerini arttırmış-
lar, bu kararnameleri yasallaş-
tırmayı başarrmşlardır.
Delil Yasası
lslam İdeoloji Konseyi'nin
hazırlamış olduğu Delil Yasası,
28 Ekim 1984'te yüriirlüğe gir-
miştir. Salt erkeklerden oluşan
konseyin kaleme aldığı metne
göre Hudud Kararnamesi ile di-
ğer özel yasalar dışında kalan
suçlann islenmesi halinde, yar-
gı organlan iki erkek tanık, iki
erkek tanığın yokluğu duru-
munda bir erkek ve iki kadınıa
tanıkhğına dayanarak hukum
vereceklerdir. Yine kadın kuru-
luşlarının şiddetli tepkisine yol
acan bu yasayı savunanlar, içe-
riğinin Kuran'ın Bakara sure-
sinden esinlendiğini ifade etmiş-
lerdi. Bu sure Hicri takviminin
yedınri yılında Arabistan'da
ödünç para verme işlemine iliş-
kin düzenleyici hukümler getir-
mektedir. Bu dönemde kadınlar
çok nadir ve sınırb ölçüde para-
akistan'da ataerkil aile yapısı, geçmişten bu
yana süregelen köklü gelenekler ve
İcöktendinci İslarnın resmi söylemi, çoğulcu
bir siyasal düzenin yerleşmesine engel
olmuştur. Hırsızlann ellerinin kesifinesi,
bankalann faiz almamaları, yabancı basını
kontrol edecek bir İslami komisyonun oluşturulması
gibi konular, hükümetin karşı koymasına ragmen
son aylarda Pakistan Senatosu'ndan geçmiştir.
para teklif etmişlerdir. Bu giri-
şimleri sonuç vermeyince, bu
kez polise kızlannı iğfal edildi-
ğini bildirmişler. Fehmida polis
tarafından Bux'un birinci eşi ve
çocuklan ile birlikte oturduğu
evde bulunduğunda, bir çocuk
bekliyordu. Fehmida ve Bux
sözlü nikâh kıydırdıklarını, res-
mi nikâhın tescilini Fehmida'nın
hamile oluncaya kadar ertele-
diklerini beyan etmişler. Bu ifa-
de üzerine hâkim her ikisini
hadd cezasına çarptırmış erke-
ğin taşlanmak suretiyle idamı-
na, Fehmida'ya ise çocuğunu
doğurduktan iki ay sonra yüz
kırbaç darbesi verilmesine!'
21
Karar, gerek daha önce geçer-
li yasaların bu tur suçlar konu-
sunda daha hafif cezalar öngör-
mesi, gerekse kararnamenin ka-
bulünden önce nikâhlarım tescil
ettirme koşulunun bulunmama-
sı nedeni ile ve taraflann sözlü
olarak nikâh kıydırdıklarını ta-
nıklar yolu ile kanıtlayabildik-
leri gibi nedenlerie, Karaçi'de-
ki üst mahkeme tarafından bo-
zulmuştur. Ancak bu bozma
karanrun verilmesinde en önem-
li etkenlerden biri, çeşitli kadın
dernek ve örgütlerinin bu açık
haksızlığı ulusal ve uluslararası
platformlarda sergilemelerine
bağlanabilir.
bul ettiği hamileliği, zina kanıtı
olarak değerlendirmişler. Ver-
dikleri ceza ise Safi Bibi'nin ya-
şının kuçüklüğü ve görme özrü
nedeni ile "hafif" tutulmuş.
<3)
Pakistanlı Kadınlann Eylem
Forumu bu davayı da büyük bir
heyecanla iç ve dış kamuoyu
odaklanna yansıtmışlar, bu sa-
yede Federal Şeriat Mahkemesi
- temyiz süresi başlamazdan ön-
ce - davayı yeniden ele alacağı-
nı ilan etmişti.
Bununla beraber kadınlann
alenen kırbaçlanması önleneme-
mişür. Nitekim halk önünde ilk
kırbaçlanan kadın 30 Eylül
I983'te Lal Mai olmuştur.^
Beş bin seyirci huzurunda ken-
disine bir erkek tarafından 15
kırbaç darbesi vurulmuştu.
Bu arada Pakistan'ın farklı
siyasi görüşlere sahip kadın ku-
ruluşlanmn tümü bu insafsız,
uygarlığa ters düşen ceza siste-
mini protesto etmişlerdir. Pakis-
tanlı Kadın Hukukçular Deme-
ği bu kararnamenin iptalini ta-
lep etmişti. Ancak 1985'te sıkı-
yönetimin kaldınlmasına rağ-
men daha önce askeri rejimin
kabul ettiği tüm kararnameler
yürürlukte kalmıştır. Benazir
Buüo'nun başbakanlığa seçil-
mesinden sonra bu kararname-
ler gerçi fiilen uygulanmamıştır,
ancak Benazir Butto'vu her fır-
sal işlerle meşgul oluyorlardı,
dolayısıyla o devrin koşullanna
göre bir kadının tanıklığını ka-
bul etmek ilerici bir düşüncenin
ürilnü sayılabilir. Oysa E>eliller
Yasası bu kuralı tüm suçlara
yaygınlaştırmıştır. Kadın kuru-
İuşlan bu yasa ile bir kez daha
kadınlann kamu alanının dışı-
na itildiklerine dikkati çekmiş ve
kadınlann konumunun erkeğe
göre yan yanya indirildiğini
vurgulamışlardır. Buna ragmen
yasa yürürlüğe girmiştir. Günü-
müzde de uygulanmaktadır.
Böylece gereğinde okuma yaz-
ma bilmeyen iki erkeğin ifade-
si, öğrenim görmüş bir kadına
kıyasla üstün sayılmaktadır.
(4>
Diyet yasa tasansı
Keza lslam İdeoloji Konseyi
tarafından 1980'de kaleme aJı-
nan, ancak 1985 yılına kadar
Meclis'ten geçirilemeyen bu ta-
san, kasti ve kasti olmayan ci-
nayetlere, vücut bütünlüğüne
karşı saldırılara ve çocuk duşür-
me (kürtaj) konulanna ilişkin-
dir.
"Kıssas" terimi kelime anla-
mı olarak "göze göz" mantığı-
na uyarak ceza biçme, "diyet"
ise cinayete karşı kan bedeli ya
da fiziksel zarar görme halinde
parasal tazminat anlamına gel-
mektedir.
Kıssas/Diyet yasa tasansında
kadına karşı işlenen kasti olma-
yan cinayet durumunda ödene-
cek kan bedelini bir erkeğin öl-
dürülmesine kıyasla yan yanya
biçmektedir. Benzer şekilde fi-
ziksel bir hasara uğrayan kadı-
na da aynı suçun bir erkeğe kar-
şı islenmesi haline göre yan ya-
nya tazminat ödenir. Kadın ör-
gütleri bu tasanyı, insan haya-
tının değerini cinsiyete göre
farklı olarak biçmesi nedeni ile<
şiddetle eleştirdikleri gibi Ku-
ran'da cinsiyete ilişkin bir hük-
mün bulunmadığını savundular.
Yasa tasansuıı savunanlar ise
erkeğin aile baskanı ve gelir
bağlayan kişi olması nedeniyle
ölümünün aileyi konımasız bı-
rakacağı goruşünden hareket et-
mektedirler. Bu görüşü savu-
nanlar gerçek halde kadınlann
evin içinde ve dışında pek çok
üretici işlevler yüklendikierini,
özellikle kırsal kesimde tanmsal
üretimin belkemiğini oluştur-
duklarmı tümden görmezlikten
gelmektedirler.
Kıssas konusunda da aynı
eşitsizlik söz konusudur. Zira
bir cinayetin kanıtlanabilmesi
için iki Müslüman erkeğin ta-
nıkhğı gerekmektedir. Yalnız
kadın tanığı, bulunması halin-
de verilen ceza yanya indiril-
mektedir.
Tasan kürtaj konusunda da
çok sert hukümler getiriyordu.
Buna göre kürtaj yasaya aykın
bir fiildir. Bu fiili yapana ve
yaptıran müstakbel anneye ye-
di yıllık bir hapis cezası öngö-
rürmektedir. Tasan annenin ha-
yatının tehlıkede ya da kadının
ırzına geçilmiş olmasını da ma-
zeret saymamaktadır.
Kıssas/Diyet yasa tasansı şid-
detli protestolara konu olmak-
la beraber, iki yıllık bir müca-
dele sonunda çoğunluğun bu-
lunmadığı bir celsede meclisten
geçirüdi. Yapılan tek düzeltme,
odenecek diyet miktannın nihai
olarak Federal Şeriat Mahkeme-
si'nce karara bağlanacak olma-
sıdır.
Ziya-Ül Hak dönemi, devlet
baskanının uçak kazasında öl-
mesiyle aniden sona erince,
1986 ilkbahannda sürgünden
ulkesine dönmüş bulunan Bena-
zir Butto'ya iktidar yolu açıl-
rmştı. Partisinin etkin örgütü ve
yogun siyasi kampanyasıyla Be-
nazir Butto seçimlerden kazanç-
Iı olarak çıkabilmiş fakat ülke-
sini, doğduğu tarihten bu yana
giderek büyüyen bir ideolojik
kutuplaşmadan pkaramamısür.
Halk iradesine dayalı bir de-
mokrasiden söz ettikçe ataerkil
aile yapısı, geçmişten bu yana
süregelen köklü gelenekler ve
köktendinci İslamın resmi söy-
lemi, çoğulcu bir siyasal düze-
nin yerleşmesine engel olmuştu.
Sağcı muhalefetin baskısı ile
"hırsızlann ellerinin kesilmesi,
bankalann faiz almamalan, ya-
Pakistanlı kadınlar oy kuHannor. Antfak gundelik hayatta her türiu kaülımdan men edilmiş durumdalar.
bana basını kootrol edecek bir
İslami komisyonun oluşturul-
masına" ilişkin yasa tasanlan
hükümetin karşı koymasına
ragmen son aylarda Pakistan se-
natosundan geçmiştir. Benazir
Butto hırsızhk eden kişinin bi-
leklerinin kesilmesine karşı de-
meç verince, Ulema Konseyi,
"O bir Müslüman degildir. Bi-
zim toplum düzenimize ve ina-
nıslanmıza inanmavan kişi baş-
bakan olamaz" şeîclmde fetva
verdi/
5
»
Pakistan'da geçen ay yapılan
bir kamuoyu yoklamasma katı-
lanların W» 64'ü, bu yasalan
onaylarken, sadece °7tS'i bunla-
ra kesin olarak karsı çıkmıstı.
(6
>
Bu koşullar altında devlet baş-
kanının meclisi fesh ederek baş-
bakanlık görevini Benazir But-
to'dan alıp sağcı ve Islancı si-
yasal partiler koalisyonunu tem-
sil eden lidere vermesi şaşırtıcı
bir hareket sayılmamalıdır.
Pakistan'ın otuz yılhk tarihi
bir kez daha şu gerçeği göz önü-
ne sermektedir: Az gelişmiş bir
ülkede olup biten ekonomik ve
toplumsal dönüşümler, otoma-
tik olarak beraberinde kadınla-
nn özgürleşmesini getirmemek-
tedir. Hele azgelişmiş bir ülke
lslam dinini benimsiyorsa de-
mokrasinin yerleşmesi iki kat
güçleşmektedir. Ataerkil siste-
min yıkılması uzun, meşakkat-
li bir mücadeleyi gerektinnekte-
dir.
Simgeleri değiştirmek yet-
mez, yapıların kendileri de de-
ğismelidir. Sert bir otoriterhk
sistemine dayalı geleneksel aile,
daha küçük yaştaki erkek ço-
cuklara ister evde ister kamu .
alanında olsun üstün, farklı bir
konuma sahip olduklan bilinci-
ni aşılamaktadır. Eşitsiz insan-
lann yaşadığı bir toplulukta ise
farkh cinslerin , farklı fikirlerin
ve farklı inançlann serbestçe bir
arada yaşayabilecekleri temeli-
ne dayanan demokratik düzenin
fıliz vermesine olanak yoktur.
(DPakisUa Lcgal Decisjons, Lahore,
1980, Sh.105
(2) Najma Sadcque, "Zina Ordinance,
the L'njusı Law". Shc. Vol.l, No.8.
1984, Sh. 75-78
(3) Dmwn ve The Mmlim. 6/8/1983.
(4) Lal Mai'nın kırbaçlanması Amnesty
International'ın 1983 yıllık
raporunda yer almıştı.
(5) SU»ll, 31/7/1990.
(6) Nemveek, 29/7/1990.
Y ann: Iran'da
T K A D I N Ş Ü K R A N K E T E N C İ
Hükümetin geçen yılın sonundayayımladığı,'AileAraştırma Kurumu Kurulması' hakkındaki kararnameMüslüman/Türk insan modelini amûçlıyordvu
Aile için'milli güvenlik'siyasetiAile Araştırma Kurumu'nun görevleri arasında, aile
geçimsizliğini önleyecek programlar hazırlamak, ailedeki
kültürel değişimleri araştırmak da var.
Hükümet 29 Aralık 1989'da
yine kamuoyunun dikkatini
çekmeden, kadın hareket ve ör-
gütlenmelerinin sonradan farke- de kararname, ilk maddesinde
dip tepki gösterdikleri bir karar- vurgulandığına göre "Türk ai-
name yayımladı. "Aile Araşbr- lesinin bütünlüfünün kornnma-
ma Kurumu Kurulması" hak- sı, giiçlendirilınesi, aile ile ilgili
kmdaki 396 sayılı kanun gücün- milii bir politikanm oluşturul-
masını" amaçlıyordu.
Aile Araştırma Kurumu,
"Gdeneksel aile yapısındaki çö-
zülme>i engellemek, Musluman
- Türk insan modelini yarat-
m«k" üzere kuruldu. Kurumun
görevleri arasında aile geçimsiz-
liğini önleyecek programlar ha-
zırlama, ailedeki kulturel deği-
şimleri ve nüfus planlamasının
toplumsal etkilerini araştırmak,
aile sorunlan konusunda kamu-
oyundaki eğilimleri saptamak,
aile yapısma etkiü olabilecek ya-
yınlar konusunda ilgili kunıluş-
lara görüş bildirmek de var. Ku-
rumun kadrosunda Diyanet İş-
leri temsilcileri de bulunacak ve
çahşmalannı 'Mili güvenlik
1
si-
yasetine uygun olarak yüriite-
cektir.
Cemil Çiçek'in Devlet Bakan-
hğı'na bağh olarak kararname
ile kunılan kuruma, 132 adet
kadro tahsis edilmiştir. Kadın
hareket ve örgütlenmeleri uygu-
lamasından kaygı duyduklan
kurumun çahşmalan kapsamın-
da ilk akla gelebilecek olumsuz
sonuçları şöyle özetliyorlar:
"Nüfus planlamasının top-
lumda kötü etki yarattığı sonu-
cuna vanp kaldınlmasını iste-
yebilir.
• Aile sonınlan konusunda
kamuoyundaki eğilimleri istedi-
ği biçimde değerlendirebilir.
• Aile yapısına kötü etki yap-
ngı varsayımıyla, istedigi gaze-
te veya dergiyi ilgili kuruiusla-
İstanbul Universitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Necla Arat:
'Çalışan kadınakötü gözlebakılıyofProf. Dr. Kecla Arat
Köktendinciler, aynca
kadınlan örtüler altına
sokarak, toplumdaki yer
ve görevlerini sınırlayarak
'eşit' birer 'vatandaş'
olmaktan alıkoymaya
çalışmaktadırlar.
Köktendinciler için kadın
yalnız ve yalnız bir "ev"
(ya da "yuva") varhğıdır.
Nitekim her tarafta
binlercesi satılan dinsel
kasetlerde "Kadın ve
Aile", "Kadın ve Namus"
başlıkları altında en koyu
şeriat propagandası
yapılmakta; çalışan kadınlar
ve onların çocukları
suçlanıp lekelenmektedir.
Siyasi iktidar ve sivil örgütlenmeler eliyle, dinsel ör-
gütlenmenin kadınlan nasıl etkile>eceği sorusuna İst.
Uni. Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merke-
zi Başkanı Prof. Necla Arat'ın yanıtı özetle şöyle:
"Köktendinci akımlann güçlendiği ülkelerde hiç kuş-
ku yok ki en çok etkilenen kesim, kadınlar oluyor. Ni-
tekim, Iran, Mısır ve Cezayir'de yaşananlar, kadınlar
açısından tehlikenin boyutlannı çok güncel ve somut
örneklerle sergilemektedir.
Bilindiği gibi dinsel örgütlenmenin gerçek amacı, te-
okrasiyi, yani din devletini kurmaktır. İeokrasi, hiç-
bir şekilde demokrasi ile bağdaşmaz. Çunkü ilkinde
"Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ın" ise ikincisinde
"Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur."
Köktendinciler, mutlak ve tek doğru yol olarak gör-
dükleri şeriatın öncesiz-sonrasız geçerliğini tartışma-
sız onaylarlar. Oysa şeriat sistemi içinde kadının erke-
ğe 'eşit' bir varlık olarak görulmediği, mirasta ve ta-
nıkhkta erkeğin yan hakkına sahip olduğu, çokeşlili-
ğin erkeğe hak olarak tanındığı artık herkesçe bilin-
mektedir.
Köktendinciler, aynca kadınlan örtüler altına soka-
rak, toplumdaki yer ve görevlerini sınırlayarak *eşit' bi-
rer 'vatandaş' olmaktan alıkoymaya çalışmaktadırlar.
Köktendinciler için kadın yalnız ve yalnız bir "ev" (ya
da "yuva") varhğıdır. Nitekim her tarafta binlercesi sa-
tüan dinsel kasetlerde "Kadın ve Aile", "Kadın ve
Namus" başlıklan altında en koyu şeriat propagandası
yapılmakta; çalışan, iş yaşamımn sorumluluklanm er-
keklerle paylaşan çağdaş kadınlar ve onlann.çocukla-
n suçlanıp lekelenmektedir.
Oysa çağdaş aile eğitiminde "annelik, toplumsal bir
işlevdir. Çocukların yetiştirilme ve gelişiminde kadın
ve erkeğin ortak sonımlaluklan vardır". Kadının ça-
lışması "Türk ailesini olumsuz yönde etkileyen bir
uygulama" olmadığı gibi kadının çalışmaması fikri de
"Türk toplumunun yöneliş ve tercihi" degildir ve 'ol-
mamalıdır.' Bunun böyle olmadığını devletimiz, 'Ka-
dınlara Karşı Her Türlü Aynmcılığın Önlenmesi Söz-
leşmesi'nin 3. bölumundeki 10. maddeyi çekincesiz ka-
bul ederek onaylamaktadır.
Bağnazhklannı ve karanlık düşuncelerini dinle mas-
kelemeye çalışan ve dinin özüne zarar veren kökten-
dinciler, dinsel orgutlenmelerinde gömşlerini bulandır-
dıkları kadınlardan da yararlanmakta, bu kadınlan
kendilerini toplumdan dışlayacak teokratik düzeni kur-
mada sembol militanlar olarak kullanmaktadırlar. Şu
anda köktendinci dinsel örgütlenmede işlevsel birer yeri
olan bu militanlar, görev tamamlandığında "ev
köleleri" olarak çağdışı bir konuma sokulacaklardır.
Köktendinci örgütlenme, kadınlara, hukuksal, eko-
nomik, medeni ve eğitsel yaşamda çağdaş normlarla
bağdaşmayan karanlık bir gelecek çizmektedir.
Bu karanlık gelecek senaryosunda okul öncesi ça-
ğındaki çocuklardan yetiştirme yurtlarına ve üniversi-
teü genç kızlara kadar uzanan bir strateji madde madde
uygulanmaktadır.
Töplumumuz kadınlan, (vazgeçilmez doğal haklan
olan) hak ve özgurlüklerini yitirmemek istiyorlarsa çok
uyanık olmak, "milli ve manevi değerler", "milli gö-
rüş", "Müslüman-Türk insan modeli", "Türk-lslam ge-
lenek ve degerleri" gibi kavramların "yanlış ellerde"
ne gibi sonuçlara yol açabileceğini sorgulamak duru-
mundadırlar.
"tk cinsten birinin asağılıgı veya üstıinlügü fikrine
ya da kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı ön-
yargıların, geleneksel ve diğer tum uygulamalann"
"gerekçesi" olarak kullanılabilecek "milli ve manevi
değerler" 'deger' olmak niteliklerini yitirmiş oldukla-
rı için değiştirilmek ya da ortadan kaldınlmak zo-
rundadır.
ra şikâyet edebilir.
• Diyanet İşleri temsUdlerine
hazıriattınıcagı ber türtü yayını,
ilgili kuruluşlara empoze edip
eğitimsiz kiüelere dagıtürabin'r.
• Hoşlanmadıgı girişimleri
'Milli güvenliğe aykın' savı ile
dnrdurabUir."
Ve hükümet adına Devlet Ba-
kanlığı 31 Temmuz 1990 tarmli
Resmi Gazetede "Aile Ş&rası
Yönetmeliği"ni yayımladı.
Yönetmeliğin şûramn görev-
lerine ilişkin hükümleri, siyasi
iktidarın hedef ve yaklaşımını
çok açık biçimde ortaya koyu-
yor:
"Aile ile ilgili milli bir politi-
kanın tespiti için toplumun de-
gişik kesimierinin katılun ve ta-
leplerini ifade etmek
• Aile konusunda, yönlendir-
me, teşvik ve işbirtiği program-
lanna esas olacak öneri paket-
leri sunmak.
• Türk ailesini olumsnz yön-
de etkileyen uygulama, yöneliş
ve terdhler konusunda milli du-
yarlılıklan dile gelirmek..."
Prof. Necla Arat, çeşitli ka-
dın hareket ve örgütlenmeleri ile
çeşitli meslek temsücisi kadınla-
nn tek tek katıldıklan toplantı-
da Aile Şûraa yönetmeliği ile il-
gili kaygılanm dile getirirken
daha önce Aile Kurumu üzerin-
deki kaygılarının hakhlığım or-
taya çıkardığım söyledi. Kadı-
nın gelismesi ve haklanna yöne-
lik müdahale zincirinin bir hal-
kasını oluşturduğunu vurguladı.