25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPOR1AJ V E A D N 26EYLÜL 1990 NERMİN ABADAN-UNA T Pakistan'da Ziya Ül-Hak dönemindeyapılan hukuk ( reformları\ insafsızcezasistemlerinide beraberinde getirmiştir Kadına yakırk katır,ya kırk satırPakistan devletinin kadınlan ikinci sınıf vatandaşlığa indir- mek amaa ile benimsemiş oldu- ğu resmi ideoloji, kendini en açık bir biçimde Ziya-Ül Hak döneminde yapılan hukuk "re- fonnlan" alanında göstermiş- tir. özeUikle 'Hudud" karar- namesi, Delil Gösterme Yasası ve Kıssas / Diyet Yasa Tasansı bu konudaki en önemü örnek- lerdir. Zina devlete karsıdır Askeri rejimin kurulmasın- dan kısa bir süre sonra kutlanan Peygamberüı doğum gunünde çıkanlan Hudud Kararnamesi, İslamlaşmaya doğru atılan ilk adım olarak kamuoyuna büyük törenlerle tanıtılmıştır. Bu ka- rarname hırsızlık, sarhoşluk, zi- na, ırza geçme ve yaJan şahitlik suçlannı kapsamaktadır. Karar- name gereğince îngiliz huku- kunda karı kocayı ilgilendiren bir suç konusu sayılan zina, 'devlete karşı işlenmis bir suç' sayılmıştır. Dolayısıyla poüs ve yasayı uy- gulamakla görevli diğer kamu makamlan, vatandaşlann özel yaşamına kanşmak ve denetle- mek yetkileriyle donatılmış, bu arada kendi kendilerini "ahlak bekçisi" olarak ilan eden kişi ve gruplar terör havası estirmeye başlamışlardır.'" Kararnamenin kadınları en fazla etkileyen kısmı zinaya iliş- kin bölümdur. Bu bölüm zina ve ırza geçmeyi birlikte ele al- maktadır. Zina suçu için verilen en yüksek ceza (hadd) evli kişi- ler için "taşiamak" suretiyle idam (recm), evli olmayanlar için yüz kırbaç darbesidir. Şu kadar ki hadd cezasının verile- bilmesi için aranan koşul, iyi şöhrete sahip dört erkek Müs- İürnan şahidin, fiilin yapılma- sında hazır bulunması ya da bu fîili işleyenin mahkeme huzu- runda itiraf etmesidir. Itiraf, ce- zanın infazından önte her za- man geri aJınabilır. Kadınların ya da Müslüman olmayanların tanıklığına dayanarak hadd ce- zası verilemez. Bu takdirde da- ha hafif bir ceza sayılan "tazir" uygulanır. Tazir, on yıla kadar hapis cezası ya da otuz kırbaç dajbesiru içermektedir. Irza geçme suçunda ceza, zi- na suçu ile bir tutulmaktadır, şu kadar ki hapis cezası en az dört yıldan başlayarak 25 yüa kadar çıkarîılabilir. Hudud kararna- mesi özellikle kadınlara ilişkin olarak bir seri sorunun ortaya çıkmasına yol açmıştı. Kararna- me hadd cezası konusunda ka- dınların tanıklığını tümden red- detmektedir. Yine kararname ırza geçme ile zina arasında fark göz etmemektedir. Bu durumda kadınlann şikâyet etme hakkı ciddi surette engellenmektedir. Zira kadın ırza geçme nedeni ile hamile kalırsa, zina suçundan yargılanmaktadır. Oysa ırza ge- çen erkek, hemen her zaman de- lil yetersizliğinden aklanmakta- dır. ."m^mım^:;~-vp-'r£: "'-. v.-^^İMMSa^v Kararname ilk çıktığında, ti- tizlikle eleştirilmediği için çeşitli çevreler tarafından olurnlu kar- şılanrruş, ancak iki yıl sonra Fehmida/A.Bux davası karar- namenin getirdiği eşitsizliği tüm çıplakhğ) ile göz önüne sermiş ve Kadınlann Eylem Forumu'- na (WAF) yeni bir dinamizm getirmiştir. Bu kadın örgütü da- vanın oluşturduğu büyük hak- sızlığı uhıslararası kuruluşlara kadar duyurmasını bilmiş hük- mün gerçekleştirilmesini önleye- bilmiştir. Davanın hikayesi şöyledir: Fehmida adlı bir kadın alt orta sınıftan bir aileye mensuptu. Kendisinden sosyal tabakalaş- ma açısından daha düşük ve farklı bir cemaate mensup, evli bir otobüs şoförü olan A.Bux'a âşık olmuştu. Pakistan'da çok kanlılık geçerli olması nedeni ile Fehmida otobüs şoförüne kaç- mış ve kendisiyle evlenmiştir. Fehmida'nın annesi babası bu gelişme karşısında büyük bir fe- verana kapılıp önce şoföre kız- larını boşaması için bir miktar Hudud kararnamesinin yol açtığı ikinci bir aykırı hüküm, hukuk açısından kadınlan farklı ölçeklere tabi tutma durumunu daha da açığa çıkarmıştır. 1983'te Sahimal bölgesinde bu- lunan bir alt mahkeme, zina su- çu nedeni ile 18 yaşrnda, kör de- nilecek derecede gözleri görme- yen bir kıa 15 kırbaç darbesi, üç yıl hapis cezası ve bin rupi para cezasına carptınruştır. Safıye Bibi adlı bu kız, büyük bir top- rak sahibinin evinde ev işleri görmek üzere istihdam edilmis- ti. Polise venniş olduğu bilgiye göre kız önce ev sahibinin oğlu, daha sonra babası tarafından tecavuze uğramıştı. Sonuçta hâ- mile kalmış dünyaya getirmiş olduğu çocuk ise doğumdan kı- sa bir süre sonra ölmüştü. Kızın babası çocuğun ölü- münden sonra ırza geçme suç- laması ile adaJete başvurmuş. Hâkimler ırza geçmeyi kanıtla- yacak tanıkların bulunmaması nedeni ile ev sahibi ile oğlunu beraat ettirmişler, buna karşın Safı Bibi'nin itiraf yolu ile ka- satta dinsiz olarak ilan etmek- ten geri kalmayan mollaJar son zamanlarda güçlerini arttırmış- lar, bu kararnameleri yasallaş- tırmayı başarrmşlardır. Delil Yasası lslam İdeoloji Konseyi'nin hazırlamış olduğu Delil Yasası, 28 Ekim 1984'te yüriirlüğe gir- miştir. Salt erkeklerden oluşan konseyin kaleme aldığı metne göre Hudud Kararnamesi ile di- ğer özel yasalar dışında kalan suçlann islenmesi halinde, yar- gı organlan iki erkek tanık, iki erkek tanığın yokluğu duru- munda bir erkek ve iki kadınıa tanıkhğına dayanarak hukum vereceklerdir. Yine kadın kuru- luşlarının şiddetli tepkisine yol acan bu yasayı savunanlar, içe- riğinin Kuran'ın Bakara sure- sinden esinlendiğini ifade etmiş- lerdi. Bu sure Hicri takviminin yedınri yılında Arabistan'da ödünç para verme işlemine iliş- kin düzenleyici hukümler getir- mektedir. Bu dönemde kadınlar çok nadir ve sınırb ölçüde para- akistan'da ataerkil aile yapısı, geçmişten bu yana süregelen köklü gelenekler ve İcöktendinci İslarnın resmi söylemi, çoğulcu bir siyasal düzenin yerleşmesine engel olmuştur. Hırsızlann ellerinin kesifinesi, bankalann faiz almamaları, yabancı basını kontrol edecek bir İslami komisyonun oluşturulması gibi konular, hükümetin karşı koymasına ragmen son aylarda Pakistan Senatosu'ndan geçmiştir. para teklif etmişlerdir. Bu giri- şimleri sonuç vermeyince, bu kez polise kızlannı iğfal edildi- ğini bildirmişler. Fehmida polis tarafından Bux'un birinci eşi ve çocuklan ile birlikte oturduğu evde bulunduğunda, bir çocuk bekliyordu. Fehmida ve Bux sözlü nikâh kıydırdıklarını, res- mi nikâhın tescilini Fehmida'nın hamile oluncaya kadar ertele- diklerini beyan etmişler. Bu ifa- de üzerine hâkim her ikisini hadd cezasına çarptırmış erke- ğin taşlanmak suretiyle idamı- na, Fehmida'ya ise çocuğunu doğurduktan iki ay sonra yüz kırbaç darbesi verilmesine!' 21 Karar, gerek daha önce geçer- li yasaların bu tur suçlar konu- sunda daha hafif cezalar öngör- mesi, gerekse kararnamenin ka- bulünden önce nikâhlarım tescil ettirme koşulunun bulunmama- sı nedeni ile ve taraflann sözlü olarak nikâh kıydırdıklarını ta- nıklar yolu ile kanıtlayabildik- leri gibi nedenlerie, Karaçi'de- ki üst mahkeme tarafından bo- zulmuştur. Ancak bu bozma karanrun verilmesinde en önem- li etkenlerden biri, çeşitli kadın dernek ve örgütlerinin bu açık haksızlığı ulusal ve uluslararası platformlarda sergilemelerine bağlanabilir. bul ettiği hamileliği, zina kanıtı olarak değerlendirmişler. Ver- dikleri ceza ise Safi Bibi'nin ya- şının kuçüklüğü ve görme özrü nedeni ile "hafif" tutulmuş. <3) Pakistanlı Kadınlann Eylem Forumu bu davayı da büyük bir heyecanla iç ve dış kamuoyu odaklanna yansıtmışlar, bu sa- yede Federal Şeriat Mahkemesi - temyiz süresi başlamazdan ön- ce - davayı yeniden ele alacağı- nı ilan etmişti. Bununla beraber kadınlann alenen kırbaçlanması önleneme- mişür. Nitekim halk önünde ilk kırbaçlanan kadın 30 Eylül I983'te Lal Mai olmuştur.^ Beş bin seyirci huzurunda ken- disine bir erkek tarafından 15 kırbaç darbesi vurulmuştu. Bu arada Pakistan'ın farklı siyasi görüşlere sahip kadın ku- ruluşlanmn tümü bu insafsız, uygarlığa ters düşen ceza siste- mini protesto etmişlerdir. Pakis- tanlı Kadın Hukukçular Deme- ği bu kararnamenin iptalini ta- lep etmişti. Ancak 1985'te sıkı- yönetimin kaldınlmasına rağ- men daha önce askeri rejimin kabul ettiği tüm kararnameler yürürlukte kalmıştır. Benazir Buüo'nun başbakanlığa seçil- mesinden sonra bu kararname- ler gerçi fiilen uygulanmamıştır, ancak Benazir Butto'vu her fır- sal işlerle meşgul oluyorlardı, dolayısıyla o devrin koşullanna göre bir kadının tanıklığını ka- bul etmek ilerici bir düşüncenin ürilnü sayılabilir. Oysa E>eliller Yasası bu kuralı tüm suçlara yaygınlaştırmıştır. Kadın kuru- İuşlan bu yasa ile bir kez daha kadınlann kamu alanının dışı- na itildiklerine dikkati çekmiş ve kadınlann konumunun erkeğe göre yan yanya indirildiğini vurgulamışlardır. Buna ragmen yasa yürürlüğe girmiştir. Günü- müzde de uygulanmaktadır. Böylece gereğinde okuma yaz- ma bilmeyen iki erkeğin ifade- si, öğrenim görmüş bir kadına kıyasla üstün sayılmaktadır. (4> Diyet yasa tasansı Keza lslam İdeoloji Konseyi tarafından 1980'de kaleme aJı- nan, ancak 1985 yılına kadar Meclis'ten geçirilemeyen bu ta- san, kasti ve kasti olmayan ci- nayetlere, vücut bütünlüğüne karşı saldırılara ve çocuk duşür- me (kürtaj) konulanna ilişkin- dir. "Kıssas" terimi kelime anla- mı olarak "göze göz" mantığı- na uyarak ceza biçme, "diyet" ise cinayete karşı kan bedeli ya da fiziksel zarar görme halinde parasal tazminat anlamına gel- mektedir. Kıssas/Diyet yasa tasansında kadına karşı işlenen kasti olma- yan cinayet durumunda ödene- cek kan bedelini bir erkeğin öl- dürülmesine kıyasla yan yanya biçmektedir. Benzer şekilde fi- ziksel bir hasara uğrayan kadı- na da aynı suçun bir erkeğe kar- şı islenmesi haline göre yan ya- nya tazminat ödenir. Kadın ör- gütleri bu tasanyı, insan haya- tının değerini cinsiyete göre farklı olarak biçmesi nedeni ile< şiddetle eleştirdikleri gibi Ku- ran'da cinsiyete ilişkin bir hük- mün bulunmadığını savundular. Yasa tasansuıı savunanlar ise erkeğin aile baskanı ve gelir bağlayan kişi olması nedeniyle ölümünün aileyi konımasız bı- rakacağı goruşünden hareket et- mektedirler. Bu görüşü savu- nanlar gerçek halde kadınlann evin içinde ve dışında pek çok üretici işlevler yüklendikierini, özellikle kırsal kesimde tanmsal üretimin belkemiğini oluştur- duklarmı tümden görmezlikten gelmektedirler. Kıssas konusunda da aynı eşitsizlik söz konusudur. Zira bir cinayetin kanıtlanabilmesi için iki Müslüman erkeğin ta- nıkhğı gerekmektedir. Yalnız kadın tanığı, bulunması halin- de verilen ceza yanya indiril- mektedir. Tasan kürtaj konusunda da çok sert hukümler getiriyordu. Buna göre kürtaj yasaya aykın bir fiildir. Bu fiili yapana ve yaptıran müstakbel anneye ye- di yıllık bir hapis cezası öngö- rürmektedir. Tasan annenin ha- yatının tehlıkede ya da kadının ırzına geçilmiş olmasını da ma- zeret saymamaktadır. Kıssas/Diyet yasa tasansı şid- detli protestolara konu olmak- la beraber, iki yıllık bir müca- dele sonunda çoğunluğun bu- lunmadığı bir celsede meclisten geçirüdi. Yapılan tek düzeltme, odenecek diyet miktannın nihai olarak Federal Şeriat Mahkeme- si'nce karara bağlanacak olma- sıdır. Ziya-Ül Hak dönemi, devlet baskanının uçak kazasında öl- mesiyle aniden sona erince, 1986 ilkbahannda sürgünden ulkesine dönmüş bulunan Bena- zir Butto'ya iktidar yolu açıl- rmştı. Partisinin etkin örgütü ve yogun siyasi kampanyasıyla Be- nazir Butto seçimlerden kazanç- Iı olarak çıkabilmiş fakat ülke- sini, doğduğu tarihten bu yana giderek büyüyen bir ideolojik kutuplaşmadan pkaramamısür. Halk iradesine dayalı bir de- mokrasiden söz ettikçe ataerkil aile yapısı, geçmişten bu yana süregelen köklü gelenekler ve köktendinci İslamın resmi söy- lemi, çoğulcu bir siyasal düze- nin yerleşmesine engel olmuştu. Sağcı muhalefetin baskısı ile "hırsızlann ellerinin kesilmesi, bankalann faiz almamalan, ya- Pakistanlı kadınlar oy kuHannor. Antfak gundelik hayatta her türiu kaülımdan men edilmiş durumdalar. bana basını kootrol edecek bir İslami komisyonun oluşturul- masına" ilişkin yasa tasanlan hükümetin karşı koymasına ragmen son aylarda Pakistan se- natosundan geçmiştir. Benazir Butto hırsızhk eden kişinin bi- leklerinin kesilmesine karşı de- meç verince, Ulema Konseyi, "O bir Müslüman degildir. Bi- zim toplum düzenimize ve ina- nıslanmıza inanmavan kişi baş- bakan olamaz" şeîclmde fetva verdi/ 5 » Pakistan'da geçen ay yapılan bir kamuoyu yoklamasma katı- lanların W» 64'ü, bu yasalan onaylarken, sadece °7tS'i bunla- ra kesin olarak karsı çıkmıstı. (6 > Bu koşullar altında devlet baş- kanının meclisi fesh ederek baş- bakanlık görevini Benazir But- to'dan alıp sağcı ve Islancı si- yasal partiler koalisyonunu tem- sil eden lidere vermesi şaşırtıcı bir hareket sayılmamalıdır. Pakistan'ın otuz yılhk tarihi bir kez daha şu gerçeği göz önü- ne sermektedir: Az gelişmiş bir ülkede olup biten ekonomik ve toplumsal dönüşümler, otoma- tik olarak beraberinde kadınla- nn özgürleşmesini getirmemek- tedir. Hele azgelişmiş bir ülke lslam dinini benimsiyorsa de- mokrasinin yerleşmesi iki kat güçleşmektedir. Ataerkil siste- min yıkılması uzun, meşakkat- li bir mücadeleyi gerektinnekte- dir. Simgeleri değiştirmek yet- mez, yapıların kendileri de de- ğismelidir. Sert bir otoriterhk sistemine dayalı geleneksel aile, daha küçük yaştaki erkek ço- cuklara ister evde ister kamu . alanında olsun üstün, farklı bir konuma sahip olduklan bilinci- ni aşılamaktadır. Eşitsiz insan- lann yaşadığı bir toplulukta ise farkh cinslerin , farklı fikirlerin ve farklı inançlann serbestçe bir arada yaşayabilecekleri temeli- ne dayanan demokratik düzenin fıliz vermesine olanak yoktur. (DPakisUa Lcgal Decisjons, Lahore, 1980, Sh.105 (2) Najma Sadcque, "Zina Ordinance, the L'njusı Law". Shc. Vol.l, No.8. 1984, Sh. 75-78 (3) Dmwn ve The Mmlim. 6/8/1983. (4) Lal Mai'nın kırbaçlanması Amnesty International'ın 1983 yıllık raporunda yer almıştı. (5) SU»ll, 31/7/1990. (6) Nemveek, 29/7/1990. Y ann: Iran'da T K A D I N Ş Ü K R A N K E T E N C İ Hükümetin geçen yılın sonundayayımladığı,'AileAraştırma Kurumu Kurulması' hakkındaki kararnameMüslüman/Türk insan modelini amûçlıyordvu Aile için'milli güvenlik'siyasetiAile Araştırma Kurumu'nun görevleri arasında, aile geçimsizliğini önleyecek programlar hazırlamak, ailedeki kültürel değişimleri araştırmak da var. Hükümet 29 Aralık 1989'da yine kamuoyunun dikkatini çekmeden, kadın hareket ve ör- gütlenmelerinin sonradan farke- de kararname, ilk maddesinde dip tepki gösterdikleri bir karar- vurgulandığına göre "Türk ai- name yayımladı. "Aile Araşbr- lesinin bütünlüfünün kornnma- ma Kurumu Kurulması" hak- sı, giiçlendirilınesi, aile ile ilgili kmdaki 396 sayılı kanun gücün- milii bir politikanm oluşturul- masını" amaçlıyordu. Aile Araştırma Kurumu, "Gdeneksel aile yapısındaki çö- zülme>i engellemek, Musluman - Türk insan modelini yarat- m«k" üzere kuruldu. Kurumun görevleri arasında aile geçimsiz- liğini önleyecek programlar ha- zırlama, ailedeki kulturel deği- şimleri ve nüfus planlamasının toplumsal etkilerini araştırmak, aile sorunlan konusunda kamu- oyundaki eğilimleri saptamak, aile yapısma etkiü olabilecek ya- yınlar konusunda ilgili kunıluş- lara görüş bildirmek de var. Ku- rumun kadrosunda Diyanet İş- leri temsilcileri de bulunacak ve çahşmalannı 'Mili güvenlik 1 si- yasetine uygun olarak yüriite- cektir. Cemil Çiçek'in Devlet Bakan- hğı'na bağh olarak kararname ile kunılan kuruma, 132 adet kadro tahsis edilmiştir. Kadın hareket ve örgütlenmeleri uygu- lamasından kaygı duyduklan kurumun çahşmalan kapsamın- da ilk akla gelebilecek olumsuz sonuçları şöyle özetliyorlar: "Nüfus planlamasının top- lumda kötü etki yarattığı sonu- cuna vanp kaldınlmasını iste- yebilir. • Aile sonınlan konusunda kamuoyundaki eğilimleri istedi- ği biçimde değerlendirebilir. • Aile yapısına kötü etki yap- ngı varsayımıyla, istedigi gaze- te veya dergiyi ilgili kuruiusla- İstanbul Universitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Necla Arat: 'Çalışan kadınakötü gözlebakılıyofProf. Dr. Kecla Arat Köktendinciler, aynca kadınlan örtüler altına sokarak, toplumdaki yer ve görevlerini sınırlayarak 'eşit' birer 'vatandaş' olmaktan alıkoymaya çalışmaktadırlar. Köktendinciler için kadın yalnız ve yalnız bir "ev" (ya da "yuva") varhğıdır. Nitekim her tarafta binlercesi satılan dinsel kasetlerde "Kadın ve Aile", "Kadın ve Namus" başlıkları altında en koyu şeriat propagandası yapılmakta; çalışan kadınlar ve onların çocukları suçlanıp lekelenmektedir. Siyasi iktidar ve sivil örgütlenmeler eliyle, dinsel ör- gütlenmenin kadınlan nasıl etkile>eceği sorusuna İst. Uni. Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merke- zi Başkanı Prof. Necla Arat'ın yanıtı özetle şöyle: "Köktendinci akımlann güçlendiği ülkelerde hiç kuş- ku yok ki en çok etkilenen kesim, kadınlar oluyor. Ni- tekim, Iran, Mısır ve Cezayir'de yaşananlar, kadınlar açısından tehlikenin boyutlannı çok güncel ve somut örneklerle sergilemektedir. Bilindiği gibi dinsel örgütlenmenin gerçek amacı, te- okrasiyi, yani din devletini kurmaktır. İeokrasi, hiç- bir şekilde demokrasi ile bağdaşmaz. Çunkü ilkinde "Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ın" ise ikincisinde "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur." Köktendinciler, mutlak ve tek doğru yol olarak gör- dükleri şeriatın öncesiz-sonrasız geçerliğini tartışma- sız onaylarlar. Oysa şeriat sistemi içinde kadının erke- ğe 'eşit' bir varlık olarak görulmediği, mirasta ve ta- nıkhkta erkeğin yan hakkına sahip olduğu, çokeşlili- ğin erkeğe hak olarak tanındığı artık herkesçe bilin- mektedir. Köktendinciler, aynca kadınlan örtüler altına soka- rak, toplumdaki yer ve görevlerini sınırlayarak *eşit' bi- rer 'vatandaş' olmaktan alıkoymaya çalışmaktadırlar. Köktendinciler için kadın yalnız ve yalnız bir "ev" (ya da "yuva") varhğıdır. Nitekim her tarafta binlercesi sa- tüan dinsel kasetlerde "Kadın ve Aile", "Kadın ve Namus" başlıklan altında en koyu şeriat propagandası yapılmakta; çalışan, iş yaşamımn sorumluluklanm er- keklerle paylaşan çağdaş kadınlar ve onlann.çocukla- n suçlanıp lekelenmektedir. Oysa çağdaş aile eğitiminde "annelik, toplumsal bir işlevdir. Çocukların yetiştirilme ve gelişiminde kadın ve erkeğin ortak sonımlaluklan vardır". Kadının ça- lışması "Türk ailesini olumsuz yönde etkileyen bir uygulama" olmadığı gibi kadının çalışmaması fikri de "Türk toplumunun yöneliş ve tercihi" degildir ve 'ol- mamalıdır.' Bunun böyle olmadığını devletimiz, 'Ka- dınlara Karşı Her Türlü Aynmcılığın Önlenmesi Söz- leşmesi'nin 3. bölumundeki 10. maddeyi çekincesiz ka- bul ederek onaylamaktadır. Bağnazhklannı ve karanlık düşuncelerini dinle mas- kelemeye çalışan ve dinin özüne zarar veren kökten- dinciler, dinsel orgutlenmelerinde gömşlerini bulandır- dıkları kadınlardan da yararlanmakta, bu kadınlan kendilerini toplumdan dışlayacak teokratik düzeni kur- mada sembol militanlar olarak kullanmaktadırlar. Şu anda köktendinci dinsel örgütlenmede işlevsel birer yeri olan bu militanlar, görev tamamlandığında "ev köleleri" olarak çağdışı bir konuma sokulacaklardır. Köktendinci örgütlenme, kadınlara, hukuksal, eko- nomik, medeni ve eğitsel yaşamda çağdaş normlarla bağdaşmayan karanlık bir gelecek çizmektedir. Bu karanlık gelecek senaryosunda okul öncesi ça- ğındaki çocuklardan yetiştirme yurtlarına ve üniversi- teü genç kızlara kadar uzanan bir strateji madde madde uygulanmaktadır. Töplumumuz kadınlan, (vazgeçilmez doğal haklan olan) hak ve özgurlüklerini yitirmemek istiyorlarsa çok uyanık olmak, "milli ve manevi değerler", "milli gö- rüş", "Müslüman-Türk insan modeli", "Türk-lslam ge- lenek ve degerleri" gibi kavramların "yanlış ellerde" ne gibi sonuçlara yol açabileceğini sorgulamak duru- mundadırlar. "tk cinsten birinin asağılıgı veya üstıinlügü fikrine ya da kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı ön- yargıların, geleneksel ve diğer tum uygulamalann" "gerekçesi" olarak kullanılabilecek "milli ve manevi değerler" 'deger' olmak niteliklerini yitirmiş oldukla- rı için değiştirilmek ya da ortadan kaldınlmak zo- rundadır. ra şikâyet edebilir. • Diyanet İşleri temsUdlerine hazıriattınıcagı ber türtü yayını, ilgili kuruluşlara empoze edip eğitimsiz kiüelere dagıtürabin'r. • Hoşlanmadıgı girişimleri 'Milli güvenliğe aykın' savı ile dnrdurabUir." Ve hükümet adına Devlet Ba- kanlığı 31 Temmuz 1990 tarmli Resmi Gazetede "Aile Ş&rası Yönetmeliği"ni yayımladı. Yönetmeliğin şûramn görev- lerine ilişkin hükümleri, siyasi iktidarın hedef ve yaklaşımını çok açık biçimde ortaya koyu- yor: "Aile ile ilgili milli bir politi- kanın tespiti için toplumun de- gişik kesimierinin katılun ve ta- leplerini ifade etmek • Aile konusunda, yönlendir- me, teşvik ve işbirtiği program- lanna esas olacak öneri paket- leri sunmak. • Türk ailesini olumsnz yön- de etkileyen uygulama, yöneliş ve terdhler konusunda milli du- yarlılıklan dile gelirmek..." Prof. Necla Arat, çeşitli ka- dın hareket ve örgütlenmeleri ile çeşitli meslek temsücisi kadınla- nn tek tek katıldıklan toplantı- da Aile Şûraa yönetmeliği ile il- gili kaygılanm dile getirirken daha önce Aile Kurumu üzerin- deki kaygılarının hakhlığım or- taya çıkardığım söyledi. Kadı- nın gelismesi ve haklanna yöne- lik müdahale zincirinin bir hal- kasını oluşturduğunu vurguladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle