24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 HABERLERİN DEVAMI 26 EYLÜL 1990 lîııslı(Baftara/ı 1. Sayfada) dakika süren bu göriişmede ABD Başkanı George Bush'un yanında Dışişleri Bakanı James Baker bulundu. Cumhurbaşka- nı Özai'ın ise sadece özel kalem müdürü Nabi Şensoy'Ia gelme- si dikkat çekti. Amerikalı mes- lektaşı James Baker oval ofıs- teyken Türk Dışişleri Bakanı Ali Bozer, yemek saatine kadar dı- şanda bekledi. Ikili görüşmenin sona ermesinden sonra taraflar heyetler halinde öğle yemeği ye- di. Yemekte ABD tarafından Başkan Bush, Dışişleri Bakanı James Baker, Savunma Bakaru Richard Cheney, Ulusal Güven- lik Danışmanı Brent Scowcroft, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz, Ulusal Güvenlik Konseyi'nden eski CIA Başkan Yardımcısı Bob Gates ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı James Dobbins bu- lundu. Türk tarafında ise Cum- hurbaşkanı Özai'ın yanı sıra Dı- şişleri Bakanı Ali Bozer, Devlet Bakanı Giineş Taner, Türkiye'- nin VV'ashington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir, Cumhurbaş- kanlığı sözciisü Kaya Toperi, Cumhurbaşkanı'ran özel kalem müdürü Nabi Şensoy yer aldı. Heyetler halinde yenen çalış- ma yemeğinden sonra iki lider, Beyaz Saıay'ın gül bahçesinde basın için hazırlanmış çok katlı bir platformun önüne gelerek ortak bir açıklama yaptı. Cum- hurbaşkanı Özal'dan iki saat önce Beyaz Saray'a gelmiş olan Portekiz Başbakanj için böyle bir platform hazırlanmamış ol- duğu dikkati çekti. Ponekiz Başbakanı sadece Beyaz Saray'- Bush ve Özal Beyaz Sara>'daki oval ofiste- (Fotoğraf: AA) daxı ayrılırken kapmm önünde gazetecilerle konuştu. Ancak Cumhurbaşkanı Özal ve Bush yemek yedikleri salondan yürü- yerek Beyaz Saray'ın çim kaplı gül bahçesine geldi ve burada yaklaşık 100 kadar gazetecinin önünde birer konuşma yaptılar. Gazetecüer arasında ABD TV'- lerinin star muamelesi gören Be- yaz Saray muhabirleri ile Uzak- doğulu gazetecüer de bulunu- yordu. llk konuşmayı ABD Başkanı Bush yaptı ve Türkiye'nin Kör- fez politikalan ve özal'ı övdük- ten sonra bol vaatte bulundu. Ancak bunlardan tekstil konu- su dışındakilerin ne ölçüde so- mutlaşacağı konusunda fazla aynntı vermedi. Bush'un aJtını çizdiği dört konu şöyle: 1. iki ülke arasındaki yeni bir tekstil anlaşması için önümüz- deki ay heyetlerarası görüşme- lerin başlaması. 2. AT üyeliği için Türkiye'ye Amerikan desteğinin devamı. 3. Türkiye'nin 1991'dealaca- ğı 530 milyon dolarhk Ameri- kan yardımının kesilmemesi için Kongre'de lobi oluşturma' vaa- di. 4. F-I6 satışı da dahil olmak üzere Türk ordusunun moder- nizasyonu için çaba gösterilme- si. Bush konuşmasına "Bütün Amerikalılar adına bugün sizin cesaret ve liderliğinizi selamlıyo- rum" diyerek başladı. Türk- ABD ilişkilerinın son kırk yıl- dan beri hep iyi düzeyde sürdü- ğünü, ancak "Saddam Hiise- yin'in 8 hafta önce korunmasız Koveyt'e acımasızca saldırma- sından sonra" iki ülke arasmda- ki dayanışmanın daha da arttı- WASHEVGTON'DAN Sofrada umulan ve bulunan AHMET TAN VVASHINGTON — Cum- hurbaşkanj Özal, Beyaz Saray'a "dost nyareli"ne gelmiş gibi ra- hattı. Protokol veya mütekabi- liyet türünden kaygılan yoktu. Bu yüzden yemek öncesi baş- başa göriışmede Dışişleri Baka- nı Baker'ın karşısına Ali Bozer'i değil de, Özel Kalem Müdürü Nabi Şensoy'u oturttu. Amerikalı gazetecüer Şen- soy'u "Baker'ın meslektaşı" sandılar. Oysa gerçek meslektaş yandaki odadaydı. Gazetecüer, Bush'un çalışma odasındaki görüşme sırasında Amerikan Başkanı'na soru sor- dular. Bush, "Burada soru sorulma- sı disipline aykındır" dedi. Oysa ki, dokuz ay önceki özal buluşmasında gazetecilerin sorulanna yanıt vermişti. Bush'un bellegı mi zayıftı, yoksa koşullar değişince tutum mu değiştiriyordu? ABD Başkanı, Türk gazeteci- lerinin akhndan geçen bu soru- ları okumuş gibi bahsettiği di- sipiini bozdu. Türkiye'nin öne- mi ile ilgili soruyu yamtladı: özal'ı göstererek, "Irak sal- dırganlığı karşısında, şu anda sağımda oturan bu adamdan daha cesur ve giiçltt bir miitte- fik olmamıştır" dedi. Bush'un, Özal'a "adam" de- mesi kabalığından değil, sami- miyetinden olmalı. Ancak bu- nun bir başka nedeni daha var. Bush, bir "kadın" olan bayan Thatcher'ı de gücendirmek iste- miyordu. Doyulmayacak sofra Beyaz Saray'da Bush'un sof- rasına otururken Özai'ın aklın- dan geçen atasözü, "Doymaya- cağın yerde açlığını beili etme" değüdi. Ama yine de evsahibi- ne, aç görüntüsü vermemek için elinden geleni yaptı. "Şunu islerim.. Bunu da ve- rin.." demedi. "Yardım edin.. Borç silin.." türünden bir söz de etmedi. Tek söylediği, "ticareti genişletelim, tekstildeki engelleri kaldınn" oldu. Bunu da zaten iki hafta önce Bush'a yazdığı mektupta belirtmişti. Sonuçta Özal, sofrada fazla istekci izlenim vermekten kaçın- dı. Çünkü, "gerçek sofra" he- nüz kurulmamıştı. Sofrada bu- lunanlardan bir Türk yetkilinin, bize ifade ettiği deyimle "talep- kâr tutum" seTgilemenin bir ya- ran ve anlamı şu anda yoktu. özal ve Bush önce birbirleri- nin "önceliklerini" saptamaya çaJıştılar. Türkiye'nin öncelikleri ara- sında Amerikan basınının yan- sıttığı gibi para veya borç silme talebi yoktu. özal, otelde bunu kendisine sorma fırsatı buldu- ğumuzda da bize belirtmişti. "Borç silme türünden (aiepler, Türkiye'nin kendisini, kendi eliyle Mısır ile aynı kefeye koy- ması olur"du. Türkiye için "borçlanabüme ehliyeti" yardım almaktan da- ha önemliydi. Beyaz Saray bahçesinde de Amerikan gazetecilerine borç silmenin söz konusu olmadığı- nı dolaylı olarak vurguladı: "Türkiye'nin" dedi. "tstedi- ği yardımdan çok, licaret yap- maktır." Bahçede kurulan, minik işporta tezgâhına benzer sehpalı mikrofonların önünde önce Bush konuştu. Sofrada özal'a verdiklerini sıralamaya başladı: 1- Tekstil anlaşması için önü- müzdeki ay görüşeceğiz. 2- Türkiye'nin AT üyeliğini desteklemeye devam edeceğiz. 3-1991 bütçesindeki yardım- lardan makul pay almasına ca- lışacağız. 4- Türk ordusunun moderni- ze edilmesi için F-16'lann satı- şına yardım edeceğiz. Bush, "verdiklerini" saydı. Ama, "aldıldarından" hiç söz etmedi. Herhalde bunu da Özal yapacaktı. Özal da Bush gibi "verdiklerini" acıklayınca, tab- lo ortaya çıkacaktı. Ama bu gerçekleşmedi. Türkiye Cumhurbaşkanı Körfez krizinde Bush'un "istisnai bir li- derlik sergilediğini", Amerika üe iliskilerin gelişeceğini dile ge- tirdi. Özal, Bush'un "istisnai lidertiğini" övüyordu ama asıl istisnai liderlik sergileyen özai'- ın kendisiydi. Bush Körfez'e asker depola- maktan, Saddam'a "haydut- despot" demekten başka henüz bir şey yapmamıştı. Özal ve Bush'un açıklamala- rından ve iki saat süren Beyaz Saray beraberüği sırasında üze- rinde konuşulan konunun Kör- fez krizi değil, iki Ulke arasm- daki ilişkiler olduğu anlaşılıyor. Görüşmede de, yemekte de ki- mın ne aiıp, ne vereceği konu- şuldu. Bush'un verdiği dört şey var. Bunlardan yalnızca tekstil va- adi dişe dokunur görünüyor. Onun da altından ne çıkaca- ğı belli değil. Bush'un vaadi yal- nızca "yeni tekstil anlaşması için görüşmelerin başlayacagı" ile sınırlı. öteki vaatlerin kunıluğu ve içlerinin boşluğu hemen göze çarpıyor. Çünkü; AT'de destek, ordunun modernizasyonu ko- nuları ile ilgili somut biçim ve nitelik konusunda bir açıklık yok. 1991 mali yardımının arttınl- ması konusundaki vaat ise, Bush'ta değil Kongre'nin elin- de. Bush'un vaat ettiği 1991 ma- li yardımı tam olarak çıksa bile ancak 530 milyon dolar. Bu miktar Körfez krizûıden önce- ki döneme göre ayarlanmış. Ordunun modernizasyonu vaadi ise, milletvekillerinin se- çim vaatlerini andınyor. Mo- dernizasyon F-16 satışlarına bağlanıyor. özal, Beyaz Saray sofrasında umduğuyla değil, bulduğuyla yetinecek. Bulduklan ise kann doyuramayacak. Umut ise yine Saddam sonrasının büyük sof- rasında. Senaryo yazılıyor UFUK GÜLDEMtR WASHI\GTO.\ — ABD başkentinin etkih" gazetesi Was- hington Post'un Irak ile bir sa- vaşa girilmesi dunımunda Tür- kiye'den de bir saldırı koridoru istenebileceğine ilişkin haberi, Washington'a geldiği gece Cumhurbaşkanı Turgut Özal'- ın dikkatine getiriliyor. Özal, gazeteyi alıyor, şöyle bir bakı- yor ve gülerek tepkisini veriyor: "Bunlar da senaryo yazı- yor..." Cumhurbaşkanma yakın kay- naklara göre özai'ın VVashing- ton'a gelişindeki hedeflerinden birisi, krizin Türkiye üzerinde- ki etkilerini bafifletecek olanak- lar aramaksa, en az bunun ka- dar önemli bir diğer hedef de Amerika'nın Irak için düşündü- ğü asü senaryoyu kavramaya çaiışmaktı. Amerika ambargo- yu hangi noktaya kadar götüre- cekti? Ambargo sonınu çöz- mezse, gündeme gelecek seçe- nekler hangi yönde gelişiyordu? Hepsinden önemlisi de Ameri- kan yönetiminin kafasında bu konu için biçilmiş bir zaman bi- rimi var mıydı? Cumhurbaşka- runın çevresindeki kavnaklara göre bu sorulara ahnacak yanıt- lar, krize komşu olan Türkiye açısından 'acil ve yaşamsal' önem taşıyordu. Cumhurbaşkanı özal, Körfez krizinin ilk günlerinde, hem 'doğru olduguna inandıgV için hem de ABD'nin hemen vura- bileceği izleniminden hareketle, atak politikalar izledi. Ancak aradan geçen zamanda ABD'- nin bir askeri harekâta girişme- mesi tiim dünyada olduğu gibi Ankara'da da Washington'un gerçek niyetine dönük bazı so- ru işaretleri uyandırdı. Bu soru işaretlerinden dolayıdır ki Cum- hurbaşkam Özal, son haftalar- da kriz ile ügüi demeçlerinde ilk günlerden çok daha farklı bir- ton kullanıyordu. Bu farkm, özal'ın önceki gün başlayan ABD gezisinde daha da arttığı gözden kaçmadı. Cumhurbaş- kanı, son iki gundür ABD ba- sınına verdiği demeçlerde, ısrar- la ambargo üzerinde durdu, as- keri seçenekleri tamamen ikin- ci plana itti. Bu yeni çizgi, ABD Başkanı George Bush'un izledi- ği çizginin tıpatıp aynısı, öyle aynısı ki önceki gün Özal ile sohbet eden Washington Post yazı kurulu üyeleri bu sohbeti, 'yeni bir açı' ile haberleşürmek- te güçlük çekti. Peki özal, buradaki temasla- nnda, ABD'nin Irak ile ilgili ni- yeti konusundaki soru işaretle- rini giderecek sinyaller aJdı mı? Bugüne kadar yapılmış olan gö- rüşmelerden dışanya yansıyan- 1ar, bu soruya olumlu yarnt ve- rilmesine olanak sağlamıyor. Örneğin, ABD Savunma Baka- nı Cheney, Özal'a Körfez'deki askeri durumu anlatırken gayet açık bir ifade ile Amerika'nın Suudi Arabistan'da 'savunma' amacı ile bulunduğunu söyledi. Yani Amerika'mn Irak'a dönük askeri planları konusunda özel bir 'aynniı', ya da özal'm Ame- rika'nın gerçek niyetini kestir- mesine yol açabilecek sinyaller vermedi. Bir yetkili, Cheney gö- rüşmesinden sonra Cumhurbaş- kanı'nın çevresindeki havayı, "Ne yapmak istediklerini anla- nıış değiliz" cümlesiyle özetli- yordu. Cumhurbaşkam, bu gö- rüşmede dikkatini o kadar çok ABD'nin Irak'a vurup vurma- yacağı konusunu anlamaya ver- mişti ki Cheney'e, Türkiye için çok önem taşıyan 10'a 7 oranı konusunu hiç açmadı. Cumhurbaşkanı Özal, bu çer- çevede Beyaz Saray'daki gâruş- mede de bir sinyal alamadı. Ye- meğin uzunca bir bölümü iki li- derin bölge ülkeleri üzerinde sohbeti ile geçti. ABD Başkanı Bush, Özal'a bölge ülkelerinin tutumlan konusunda sorular sordu, Özal da "bir bölge lideri" olarak bunları yanıtladı. Ancak Bush, Amerika'nm Körfez'deki askeri niyeti konusunda çok faz- la kopya vermedi. Kesin olarak ne "vuracağız" dedi ne bu seçe- neği dışladı, ne de bu konuda te- reddütlü davrandı. Yani, dışarı- da basına ne soylüyorsa, aynen o çizgiyi izledi. Zaman birimi vermekten ise büyük bir özenle kaçmdı. Fakat Bush'un bu tav- rı, Türk heyetinin Amerika'nın Irak konusundaki niyetinin ne olduguna ilişkin bazı izlenimler edinmesini tamamen engelleme- di. ğmı vurguladı. Bush, Türkiye'- nin bu kriz ile ilgili tavrmın tüm dünyaya "Amerika ve Türkiye gibi kararlı müttefiklerin bu iş- gale göz yumulmayacağı" sin- yalini verdiğini ileri sürdükten sonra "Büyük ölçüde Cumhur- başkanı Özai'ın sayesinde Türk- iye'nin Irak'ın lanetlenmesinde ön sıralarda yer aldığını" söy- ledi. Bu kriz süresince Özai'ın "gerçek bir dost ve kararlı bir lider" olarak davrandığım söy- leyen Bush, "Geçmişte yakın te- mastaydık. Önümüzdeki gün- lerde de yakın danısmaJarda bu- lunmayı arzuluyorum" diye ko- nuştu. Bush, Amerika'nın "uy- gar dünyanın degerlerinden ya- na tavır alan Türkiye'nin yanın- da olacağını" vurguladıktan sonra söz konusu vaatlerini yap- tı. Ancak Bush konuşmasının sonuna Yunanistan'ı da gözeten bir cümle koymadan edemedi. Bush, bu cümlede "Başta Türk- iye ve Yunanistan olmak üzere Doğu Akdeniz'deki ülkelerin arasmdaki ilişkilerin geliştiril- mesinin önemine" dikkat çek- ti. Bush konuşmasını, özal'a hi- taben "Bağlarımız, hiç bu ka- dar güçlü, dostluğumuz da hiç bu kadar derin oimamıştı. Size tüm şefkatimle güle güle diyorum" diyerek bağladı. ABD Başkanı Bush'tan son- ra Cumhurbaşkanı Özal da bir konuşma yaptı. Konuşmasına "Benim ve ülkem hakkındaki nazik sözleriniz için minnetta- nm" diyerek başlayan Özal, gö- rüşmede ikili ilişkilerin ele alın- dığını, "ama asü dikkatin Kör- fez'e verildigini" kaydetti. ABD Başkam Bush'un, krizin çıkma- sından bu yana "istisnai bir liderlik" gösterdiğini kaydeden özal, "Kriz başladığından bu yana yakın temasta olduğum için kıymet biçilmeyen çabala- nnı en iyi bilen oirkaç kişi ara- sındayım" diye konuştu. Özal, "Mr. President, tüm uygar dünyanın derin takdir duygula- nnı hak ettiniz" dedikten son- ra şöyle devam etti: "Bu krizin banşçı yoilarla çö- zümü tercibe sayandır. Bu ama- cın elde edilmesi için tek umut da ekonomik ambargonun etkili bir şekilde uygulanmasıdu." Görüşmede iki ülke arasmda- ki ilişkilerin daha da genişletil- mesi konusu üzerinde duruldu- ğunu belirten Özal, şöyle devam etti: "Başkan Bush'a 'yardım de- ğil. daha çok ticaret' düsturu- muzun değişmediğini ifade et- tim. Türkiye yardımdan daha fazla ticaret istiyor. Bu bakım- dan iki ülke ilişkilerinın güven- lik alanında olduğu kadar tica- ri ve ekonomik ilişkilerde de or- tak düzeye vükselmesi geçerli bir bedeftir. İki ülke arasmda- ki ticaret bariyerlerinin hemen indirilmesi böyle bir ortaklığın ruhuna uygun olan bu noktada, göruşmemizin çok tatminkâr ol- duğunu vurgulamak istiyo- nım." Özal Basın Kulübü'nde — Cumhurbaşkanı Özal, Bush ile görüşmesinden sonra Ulusal Basın Kulübü'nde bir konuşma yaptı. Konuşmasında Körfez krizi çerçevesinde bölgedeki gelişme- leri değerlendiren Özal, "Bu bu- nalım nasıl sonuçlamrsa sonuç- lansm, ne Körfez'deki durum ne de Araplararası ilişkiler eskisi gibi olacakür. A>nlık tohumlan bntün Arap dunyası iizerine ekilmistir. Artık bölgede istik- rar daha zor telaffuz edilecek- tir ve bu yüzden bölgede kalıcı barış ve istikrar oluşturulmaltdır" dedi. Ku- veyt'in işgalinin zengin ülke- yoksul ülke çekişmesi içinde de- ğerlendirildiğini hatu-latan Özal, "L'luslararası camia gelişmekte olanlarla gelişmiş ülkeler arasm- daki uçurumu kapatmalıdır. Aksi halde bu tez, başka saldır- ganlıklar için bahane olacakür" diye konuştu. Özal, buradaki konuşmasın- da "Kürt" konusuna 1 da değin- di. Türkiye'de, Irak/ve Iran'da olduğundan fazla sayıda Kürt yaşadığını, Kürtlere karşı her- hangi bir ırk ayınmcılığııun söz- konusu olmadığını belirten özal, Kürtlerin devletin üst ka- demesinde görev alabüdiklerini, general olabildiklerini anJattı. özal, bölgede "otonom" bir Kürt devleti ksrulmasının, Kürtlerin zararına olacağını sa- vundu. Cumhurbaşkanı Özal, daha sonra Türkiye'nin VVashington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir'- in büyükelçilikte verdiği resep- siyona eşi Semra Özal ile birlik- te katıldı. özal ABD'deki temaslarını bugün de sürdürecek. IMF:Kriz çok sert etkileyecek VVASHİNGTON (Cumhuri- yet) — Cumhurbaşkanı Turgut Özai'ın önceki gün VVashing- ton'da yaptığı ekonomik temas- lanndan iyimser bir hava çıktı, ama somut bir adım çıkmadı. Özal bu temaslar çerçevesinde Aimanya Dış Ekonomik Jşler Bakanı Jurgen \Varnke üe de sürpriz bir görüşme yaptı. Özai'ın VVashington'daki ilk ekonomik teması, IMF Başka- nı Michael Camdesus ile gerçek- leşti. Cumhurbaşkam'mn kaklı- ğı Madison Oteli'nde yaklaşık yarım saat süren göruşmeden sonra gazetecilerin sorulanm ya- mtlayan Camdesus, şunlan söy- ledi: "Arkadaşım Cumhurbaşkanı Özal'ı tekrar görmekten büyük memnuniyet duydum. Kendisi- ni moralini çok yüksek ve dog- ru ekonomik politikalan sür- dürmek konusunda çok kararlı buldum." Krizin Türk ekonomisi üze- rindeki etkileri konusunda ne ölçüde kaygılı olduğunun sorul- ması üzerine "Çok sert, ama öl- keniz altından kaikacakür" ya- mtını veren Camdesus, "Türlu- ye'nin Körfez krizini kendi ener- jisi ve uluslararası toplumun desteği ile atlatacağım" söyler- ken "Herhalde sizin de bu süre- ce kayıtsız kalacagınızı ima et- miyorsunuz?" diye sorulması üzerine Camdesus, "Bana ne ima ettiğimi sormayın. Ben çok şey ima edebiJirim, ama genel olarak ne ima ettiğimi söyle- mem. Çünkü eğer ne ima etti- güuü söyleyerek başlarsanız, bu ima olmaktan çıkar" diye ko- nuştu. Camdesus, "Peki, Türki ye'ye destek konusunda sizin bir roHinüz olmayacak mı?" diye ıs- rar edilmesi üzerine ise "Biz za- ten rol oynuyoruz, oynamaya devam edeceğiz" diye ekledi. Aimanya Dış Ekonomik lşler Bakanı Warnke ise yaklaşık ya- nm saat süren göruşmeden son- ra gazetecilere şunlan anlattı: "Bildiginiz gibi Türk mailan- nın Avnıpa Topluluğu'na erişi- mi konusunda yakın işbirligi icindeyiz. Görüşme konulann- dan birisi buydu. Aynca Körfez krizinin Kuveyt'in toprak bütiin- lüğü ihya edilmeden çözülmüş sayılmayacağuıı da görüştiik." VVarnke, Almanya'mn Körfez krizinden zarar gören üç bölge Ulkesine aktaracağını açıkladığı 2 milyar dolar tutarındaki fonların, hangi kanallardan ve ne oranda dağıtılacağının sorul- ması üzerine biraz da şaşırmış izlenimi vererek şöyle konuştu: "Cumhurbaşkanı, parasal yardımın önemli olduğunu vur- gulamakla birlikte, Türkiye'nin hedefinin bu olmadığını söyle- di, Türkiye'ye daha fazla ticaret yapma olanağı tanınmasını iste- di. Mesajı şuydu: Türkiye'nin güç dunımda olduğunu düşiinü- yorsamz o zaman daha fazla ih- racat için şans verin. Cumhur- başkam'na, şansölyenin, Türki- ye'nin ticaret konusundaki erael- lerine yardım etmek için Alman etkisini kulianmava karar verdi- ğini ilettim." Cheney: Türkiye yaşamsal müttefik VVASHİNGTON (Cumburi- yet) — ABD Savunma Bakam Richard Cheney, önceki akşam Cumhurbaşkanı Özal ile yakla- şık 1 saat süren bir görüşme ya- parak Cumhurbaşkanı'na ABD'nin Körfez'deki askeri du- rumu hakkında bügi verdi. Göruşmeden sonra gazetecüe- rin sorulanm yanıtlayan Cheney, geçen temmuzda Ankara'yı ziya- ret ettiğini hatırlattı ve Özal'ı görmekten her zaman mutlu ol- duğunu vurguladı. Görüşmede genel olarak Kör- fez krizinin ve iki müttefik ola- rak bu sorunla baş etmek için gösterüen ortak çabanın ele alındığını açıklayan Cheney, Türkiye'nin savunma ihtiyaçla- rı konusunun da görüşüldüğü- nü vurguladı. Cheney, bir gaze- tecinin, "Bu ihtiyaçlar konusun- da ne düşünüyorsunuz" diye sorması üzerine, "Son birkaç haftadaki olaylan yasamıs olan herkes, dünyanın o yöresinde müstakbel bir istikrarsızlık ol- duğunu bilir. Türkiye, Irak ile ortak sınırian olan yaşamsal bir müttefik ülke. Türkiye'nin gü- venliğini garanti altında tutacak ölçüde ve mümkün oldugunca yardım etmek istiyoruz" diye konuştu. Bu konuda ayrınülara girmek istemediğini kaydeden Cheney, iki gün önce VVashing- ton Post'ta yayımlanan kuzey cephesi iddialarına ilişkin habe- rin içeriğinin özal ile ele alınıp alınmadığuun sorulması üzerine "Hayır" karşılığını verdi. Bir gazeteci Cheney'e, Türki- ye'nin Körfez krizi konusunda aktif davranmış olmasının yöne- timin 10'a 7 oramnı kırması için Kongre'de lobi yapmasına gerek- çe oluşturup oluşturmayacağmı sordu. Cheney bunun üzerine, "Biz 10'a 7 oranının kötü bir fi- kir, kötü bir politika olduğunu düşünüyoruz. Buna karşı çık- maya devam edeceğiz" diye ko- nuştu. Kurultay için ıızlaşma (Baftara/ı 1. Sayfada) parti meclisi (PM) listesi hazır- İama çaiışmaları hız kazanır- ken, Inönü adına PM üyeliği önerisi götürüien Necdet Uğur, "Parti meclisi için aktif politi- kaya dönerim" dedi. SHP Gene 1 Başkanı Erdal Inönü'nün katılmadığı önceki günkü PM toplantısında ahnan kararlar sonrası Baykal çevre- sinde, kurultayın güvenliğinin sağlanması konusunda tnönü ile uzlaşmaya gidümesi arayışı baş- ladı. Baykal'a yakın olarak bi- linen Genel Sayman Fuat Ata- lay'ın girişimiyle, tnönü'nün başkanlık edeceği bir MYK top- lantısında güvenlik konusunda ortak bir noktaya vanlması dü- şüncesi Genel Sekreter Deniz Baykal'a aktanldı. Baykal'ın gi- rişime sıcak baktığını belirtme- si sonrasında Atalay, Inönü'ye yakın genel sekreter yardımcısı Hikmet Çetin aracılığıyla tnö- nü'nün tavnnı sordu. Çetin, mesajm genel başkana iletildiği- ni ve kurultayın güvenliği üze- rinde bir uzlaşmaya vanlabile- ceğini belirtti. Karşıhklı mesaj alışverişinin sürdüğü sırada, tnönü'nün MYK'yı kumltay hazırhklanm görüşmek üzere bugün saat 9.15'te toplantıya çağırdığı öğrenildi. Toplantıya gezilerini sürdüren Baykal da katılacak. Bu arada dün birkaç kez bir araya gelen Genel Sekreter Yar- dımcısı Hikmet Çetin, genel sayman Fuat Atalay ve MYK üyesi Nail Gürman, varılacak uzlaşma formülü üzerinde gö- rüştüler. Buna göre Baykal ve arkadaşlarının MYK toplantı- sında kurultay güvenliğinin 6 merkez Uçe ile Kızılcahamam, Haymana gibi büyük ilçelerin de ağırlıklı olarak yer alacağı Ankara'nın 21 ilçesinden görev- lilerce sağlanması noktasında uzlaşmaya varılmasını iştemeleri bekleniyor. Her iki genel baş- kan adayı çevresi de uzlaşma ça- balarının kendilerince başlatü- dığını öne sürerken, Fuat Ata- lay, "MYK'nın bu konuda yet- kili olmasına ve karar almasına rağmen, tüzuğu de bir yana bı- rakıp bu meseleyi çözmek arzu- sunda olduklan" görüşunü sa- vundu. Inönü'nün Konya'daki soh- bet toplantısında dile getirdiği "genel başkanlık seçiminden sonra Parti Meclisi seciminin ikinci gun yapılması" önerisi Baykal ve arkadaşlannca "parti geteneklerine aykur" olduğu ge- rekçesiyle reddedilirken, tnö- nü'nün konuyu bir önergeyle kurultayın karanna bırakması halinde delegelerin önergeye ve- recekleri oyların "genel başka- nının kim olacağını kurultayın başında ortaya koyacağı" göriı- şü öne sürüluyor. İnönü'nün listesi Delegelerle sohbet toplantıla- nnı tamamlayan Inönü, çevre- siyle•birlikte Parti Meclisi liste- sinin belirlenmesine hız verdi. Hikmet Çetin, Onur Kumbara- cıbaşı, Fikri Sağlar, Ertuğrul Günay, Sevfi Oktay, Ercan Ka- rakaş, Türkan Akyol, Güneş Gürseler'in înönü'nün listesin- de yer alacağı, CHP'Ii eski Milü Eğitim Bakanlaruıdan Necdet Uğur'a da aynı listede yer alma önerisi götürüldüğü bildirildi. Jnönü'ye yakın bir PM üyesi, "CHP kadrolanndan gelen, dü- şünceleriyle ve kisilikleriyle et- kilerini bugün de sürdüren üç ya da dört eski parlamenterin PM listesine gireceğini ve bunlann başında da Necdet Uğur'un geldiğini" söyledi. Konuyla ilgili olarak Cumhu- riyet muhabirinin sorulannı ya- mtlayan Necdet Uğur, "SHP'de liderlik yanşının kaçuulmaz ha- legeldiğini" belinerek, "Bu ya- nşın yapılmasında zorunluluk vardı" dedi. Uğur, "Aktif po- litikaya donecek misiniz" sonı- sunu da "PM için evet, ama o kadar" yanıtını verdi. Uğur'un önümüzdeki günlerde Ankara'- ya gelerek Inönü ile görüşeceği öğrenildi. Genel başkan adayı Baykal milletveküleriyle tek te"k yaptı- ğı görüşmelerini sürdürüyor. özellikle Inönü'ye yakm olarak bilinen milletvekilleriyle görü- şen Baykal, kurultay hazırlıkla- nnı genel merkez binası dışına kaydırmak amacıyia, Fuat Ata- lay'a bir büro kiralattı ve genel merkezde çalışan bir sekreteri bu büroda görevlendirdi. Baykal'ın listesinde Adnan Keskin, Nail Gürman, Erol Çe- vikçe, Güler Tanyolaç, Birgen Keleş, Atila Sav gibi eski MYK üyeleri başta olmak üzere ço- ğunluğunu eski PM üyoierinin oluşturduğu isimlerin yer alaca- ğı Baykal'a yakm çevrelerce ifa- de edilirken, Inönü'nün Ustesin- de olmalarına kesin gözüyle ba- kılan Hikmet Çetin, Ertuğrul Günay gibi PM üyelerinin de Baykal tarafından listeye alına- bileceği ve "hizipçi olmadığı" imajını yaygınlaşürmaya çalışa- cağı belirtiliyor. İnönü'den delgelere mektup Olağanüstü kurultaya gitme nedenlerini düzenlediği sohbet toplantılannda delegelere anlat- mayı tamamlayan Inönü, dün delegelere birer mektup gönder- di. İnönü'nün mektubunda, "politikaya sosyal demokratlan birleştirmek için atıldığını" anımsattığı ve "delegelerden partiye sahip çıkmalarını islediği" öğrenildi. Baykal KayserFde bunık karşılandı (Baştarafi 1. Sayfada) dı. Bunun üzerine Baykal'ı din- lemek için gelenler ikinci kez tepkilerini yükselterek, "Bırakın hizipçiliği", "Biz aileden değil miyiz? Başka partiden mijiz? ", "Biz di emeye geldik" diye ba- ğırmaya başladılar. Bu arada bazıları da kilitli salon kapısına yüklenerek içeri girmeye çalıştı- lar. Ancak görevülerin müdaha- lesiyle bir bölümü içeri girmeyi başaran partililerden büyük bir bölümü yine dışarda kaldı. Bun- lar da dışardan bağırmaya de- vam ederlerken Baykal'ın kapı- yı açtırarak koridora çıktığj gö- rüldü. Bunun üzerine oluşan sessizlikte Baykal şunlan söyle- di: "Dışa dönük, halka açık bir toplantı için Kayseri'ye tekrar gelmek niyetindeyiz. Buna ihti- yacımız var. Bugün çeşitli engei- ler çıktı. Hareketimiz gecikti. Ancak saat 16.00 ile 16.30'da Adana'da olmamız gerekiyor, bir >^nlış anlaşılma oldu. Ben kendi adıma özür diliyonım. Bu yanlışı bana bağışlayın." Baykal'ın bu sözleri ardından da protesto uğultuları yükselir- ken, "Siz Cem ile pazarlık ya- pın", "Oyunuzu alınca iyi mi?", "Hizipçiliği bırakın" sözleri du- yuldu. Bunun üzerine çıkan itiş kakıştan Baykal'ın da etküene- rek sessizce içeri girdiği göriildü. Baykal'ın tekrar salona girmesi ardından dışarıda bakleyenler bu kez de "Inönü başkan, tnönü" diye bağırdılar. Baykal, Kayseri'de basına ka- palı olarak süren konuşmasın- da ise Bayrampaşa seçimlerini anlattı. Baykal, burada beledi- ye başkanlığı adaylığı için yapı- lan önseçime Vahit Çalın'ın dı- şındaki adayların katılmadığını vurgulayarak, şöyle dedi: "Uyelere 'Oy kullanmaym' diye baskı yaptılar. Eyüp ve ts- tanbul il yönetimi de... Ortalık karıştı. Vahit Çalın seçildi. Di- ğerleri kaülsaydı da sonuç degiş- mezdi. Bana ne genel başkan, ne İstanbul il yönetimi, ne Ana- kent Beledhe Başkanı, herhan- gi bir adav önermedi. Ben de en iyi adavı anyonım var mı? Yok. Hepsi olmadığını ifade etti. Par- ti Meclisi saat 10.00'oa toplanı- yordu. 9.00'a kadar öneri gel- medi. Saat 9.00'da genel baş- kan, 'Zait Gürdal iyi adaydır' diyor. Oturmuşlar, önseçime katılmayan dört adaydan biri üzerinde anlaşmışlar. 'Bunu aday göştermek uygundur' di- yoriar. Önseçim kazanmış bir adayın önüne nasıl gecilir? Ada- yı değiştirseydik de hiçbir şey değişmezdi. Ben buna hâlâ ina- nıyorum." Baykal, genel başkanm hiçbir zaman hiçbir arkadaşından şi- kâyeti olmadığını ve kendisinin genel başkan adayı olmak iste- mesi halinde bunun için eline fırsatlar geçtiğini, ancak kullan- madığjnı ifade ederken, "Keş- ke istifa etmeseydim. Parti bu hale gelmeseydi" diye konuştu. Baykal, konuşmasının bir ye- rinde şöyle dedi: "Genel başkanlık için elime nice fırsatlar, imkânlar geçti. Köşke çıkma olayı, biliyorsunuz ben Iskoçya'daydım telefon et- tiler 'herhalde bir bildiği vardır' dedim. Bağnma taş bastım, iki- lik var göriintiisü çıkmasın, ih- tilaf olmasın diye Köşk'e yanın- da beraber gittim" dedi. Baykal, kendisinin genel baş- kan adayı olmak istemediğini ama, olaylann kendisini bu noktaya getirdiğini, genel baş- kana karşı saygısını her zaman sürdürecegini ve her zaman "ge- nel başkam" olarak kaiacağınr vurguladı ve "Ben bu siyasi mü- cadelede tnönü'den önce var- dım, sonra da olacagım" diye konuştu. Baykal, konuşmasımn sonun- da, "Ben genel sekreter olarak Sayın fnönu'yü başbakanlıga, cumhurbaşkanlığına tırmandır- ma mücadelesi verdim. Şimdi. genel başkan seçilirsem, başba- kan olarak, O'nun cumbDrbaş-' kanı olmasına çalışacagım" gö-; rüşüne yer verdi, Adana'da moral Baykal Kayseri'deki protesto- lu toplantının ardından geldiği Adana'da moral buldu. Deniz Baykal, ha- vaalanından çoğunluğunu bele- diye araçlannın oluşturduğu bü- yük bir konvoyla yaklaşık 45 dakikada Adana U örgütüne gel- di. Yol boyunca sevgi gösterile- riyle karşılanan Baykal, il bina- sından yaptığı İconuşmada "SHP'nin 29 eylül kurnlUyın- dan sonra Türkiye'de iktidara gelebilecek bir parti olduğunun ilk kıvılcımlannı. ilk işaretleri- ni Adana'da aldun" dedi. Sade- ce SHP genel başkanlığına de- ğil başbakanlıga aday olduğunu da söyleyen Baykal, "Gelecege, dönük bir umudun gelişmekte, yesermekte olduguna tanık olu- yonız. Bunu bir araya ulaştır- mamız gerekir. Olav artık parti içi sorun olmaktan çıkmıştır. Bir ulusal sorun haline dönüş- meye başlamıştır" dedi. Baykal daha sonra Seyhan Oteli'nde il, Uçe örgütleri yöne- ticileri, belediye başkanlan ve kurultay delegeleriyle basına ka- palı bir toplantı yaptı. Baykal bugün Samsun ve Çorlu'da konuşacak. 15 delegenin kaçı BaykaPa (Baştarafi 1. Sayfada) düşünür..." Hava üssünde yoğun bir tra- fik vardı. Eğitim uçaklan bir ini- yor bir kalkıyordu. Nâzım'm di- zeleri Zülfü Livaneli'nin sesinde sürüyordu: "Bulut mu olsanı / Deniz mi yoksa»." Geçen pazar günü İnönü gel- mişti Kayseri'ye; "genel başkan- lık yansı" için. Aynı yerde yüz- lerce araç karşılamış, kent mer- kezine bir coşku seli olarak in- mişti SHP'liler. Baykal'ı karşı- layanlar içinde Inönü yanlıları da vardı. Karşılamada bulunuş- larını "parti görevini yerine getirmek" diye açıklıyorlardı. Baykal'ın uçağı iki buçuk sa- at gecikmeyle indi alana. Bu arada "Inönücüler" ile "Baykalcılar" bol bol kurultayı konuştular. Kayseri'nin on beş delegesi var. Bir önceki kurul- tayda, on üçü Baykal'ın listesi- ne oy vermiş. tkisi de înönü 1 nün. Ancak şimdi dengeler tü- müyle değişmiş. On bir delege genel başkanlık için "tnönü" di- yor. "Baykal" diyen delegelerin sayısı dörde düşmüş. Önceden Baykal'a oy verenler, şimdi niye lnönü'ye yöneldiklerini anlatı- yorlar gazetecilere: — Biz Baykai'a genel sekre- terlik için oy vermiştik. Genel başkanlık için değil. tnönü- Baykal formülü iyiydi. Meyve- sini 26 Mart'ta topladık. Ama yüriimüyor artık. Son kurultayda Baykal'a oy veren bir delegenin sesinde piş- manlık var: — Ben size dedim. Bu adama blok oy vermeyelim. Sonra ge- nel başkanlık için cesaret alır di- ye. Ama kendimizi tutamadık iş- te. Baykal'ın uçağı geciktikçe alanda bekleyenlerin sayısı da azalıyor. Toplantının başlama saati on bir olarak duyurulmuş. Baykal'ı dinlemek için gelenler salonun dolmasına yetmiyor. Alandaki gibi salonda da dur- gun bir hava var. Belki de fırtı- na öncesinin sessizliği. Salon çi- çeklerle ve Baykal'm posterleriy- le süslenmiş. Sahnede SHP bay- rağı ve çiçeklerle süslü bir kür- sü var. Sahneyi çelenkler doldu- ruyor. Kaldmmdan salonun içi- ne kadar kırmızı bir halı seril- miş. Onun da kenarlan çiçekler- le süslü. Salondaküer üç saattir beklemekten sıkıntılı. 11 Başkanı Mustafa Karslı çı- kıyor kürsüye. Gecikmeyi, yan- lış anlaşıhnayı, Baykal'm "aile içi" görüşme isteğini, bu nedenie herkese açık bir konuşma yapa- cağını, sadece delegelerin ve ör- güt yöneticüerinin belediye ni- kâh salonuna gelmesini istiyor. Salonda bulunanlar şaşkın. Saatlerdir Baykal'ı dinlemek için bekleyenler tepki göstermeye başhyor. Giderek artıyor bağır- maiar: — Siz partili olamazsınız. — Niye halktan kaçıyor? — Delegeleri satın mı alacak- lar? Baykal'ın toplantıya çağırdı- ğı yere sadece içeri girebilecek- ler değü, sıradan insanlar da gi- diyor. Amaçlan Baykal'ı dinle- mek. Ancak kapıdaki "SHP" kolluklu görevlileri gelen parti- lileri karar gereği sokmuyor içe- ri. Tartışmalar, itişmeler, kakış- malar... "Biz aileden değil mi- yiz?" "Oyumuzu akrken iyi mi?" diye bağınyor dışarda ka- lanlar. Hiçbiri de Baykal'ı pro- testo için gelmiş gibi görünmü- yor. Işin başmda niyetlerinin Baykal'ı dinlemek olduğu açık. Kapıdaki kavga sürüyor. iop- lanü başlayamadı içerde. Bir sü- re bekledikten sonra Baykal ka- pıya çıkıyor. \atışmaya cağınyor kızgınlan. Ancak sesler daha çok yükseliyor. Baykal, usulca giriyor içeri. Bağırtı artıyor. Ses- ler karmakanşık. Kimin ne di- ye bağardığj belli değüken birden tek slogana dönüşmeye başüyor. — Başkan tnönü, Başkan İnönü... Günlerdir kentte minibüs do- laştmnış ü örgütü, Baykal'ın ge- leceği, halka hitap edeceği duyu- rulmuş. Gerçi bu duyuruya kar- şın yedi yüz kişüik salon tama- men dolmamış, ama Baykal'ı dinlemeye gelen az sayıda insan da saatlerce beklemesine karşın amacına uiaşamadığmdan kız- gın. öfkesini aJamavanlar, Baykal - kapalı toplantısını yaparken sa- lonun önünden ayrıhîııyor. Her an patlamaya hazırlar. Adnan. Keskin dışandakileri yatıştırma- * ya çalışıyor. İçerde Baykal, "ye- ni projeleri", "SHP'deki glas- nosf'u anlatıyor olmalı. Alan- da üzerinden şarkılar yayılan ' minibüs bir kenarda sessiz seda-; siz duruyor. Zülfü'nün şarkısı • da susmuş. Nâzım'm "Bulut mu olsam / Deniz mi yoksa" dize- leri duyuhnuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle