Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26EYLÜL 1990 CUMHURİYET/15
Sosyal demokrasinin bunalımı üzerine açıkoturum
Liderler değil ilkeler öııemli
Sosyal demokrasi Türkiye'de
bir bunalımdan geçiyor. Bu
bunalım, sosyal demokrat
hareketin bölünmüş olmasıyla,
gerçek anlamda
örgütlenemeyişiyle, kimliğini
tanımlayamayışıyla ve başka
şekillerde kendini ortaya
koyuyor. Bu bunalımın
nedenlerini ve çıkış yollannı,
htanbul Üniversitesi siyaset
bilimi pro/esörü tlter Turan,
kıdemli bir sosyal demokrat
politikaa olan Tarhan Erdem,
Marmara Üniversitesi iktisat •
pro/esörü Taner Berksoy ve
Boğaziçi Üniversitesi siyaset
bilimi profesörü tlkay Sunar'ın
' katıldıklan bir açıkoturumda
tartıştık. Tartışmanın geniş bir
özetini aşağıda sunuyoruz.
Yöneten: ŞAHİN ALPAY
—Bu açık oturumun amacı, sosyal demok-
rasinin içinde bulunduğu bunalımın neden-
lerini irdelemek ve çözüm yollannı tartış-
mak. Hastalıga "teşhis" koymak ve
"tedavi" yollarını önermek. tlk soruyla
başlayabiliriz: Türkiye'de sosyal demokrat
hareket neden bir bunalımdan geçiyor?
ERDEM — Bence bunalım yalnızca
kendilerine sosyal demokrat diyenler ara-
sında görülmüyor. Siyaset yaşamımızda
bütünüyle bir eskimişlik ve veritnsizlik var.
Ama şu da doğru ki kendilerine muhafa-
zakâr diyenler zaman zaman "değişim"den
söz ediyorlar da kendilerine sosyal demok-
rat diyenler, gazete başlıklanndan hareket
eden okul münazaralan mantığında de-
meçler dışında, bir ses vermiyorlar. Çün-
kü toplum sorunlartnın davacısı veya söz-
cüsü olmak yerine, bir yere seçilmek için
politika yapanlar çoğunlukta görünüyor.
Böyleleri koltuk politikasından zevk alır-
lar; onun için kadro, hizip kurarlar. Bir
toplum olayının üzerine gidip, iğne ile ku-
yu kazar gibi, sorunu enine boyuna ince-
leyip tutarlı politikalar üretmek onlara zor
ve zaman yitirici görünüyor. Geçici başa-
nları ile mutlu oluyorlar. Bu alıskanlık sü-
ratle bütün hareketi sarıyor. Önce huku-
kun zorlanması, kuralların kendine göre
yommlanması ve değiştirilmesi ile politi-
ka sürdürülüyor. Bu dunıma içeriden ve dı-
, şandan itiraz edenler seslerini yükselttik-
İerinde, mücadele yeniden başlıyor. Türk
siyasal hayatında, özellikle kendilerine sos-
yal demokrat diyenlerin kısır döngüsü ben-
ce budur.
TURAN — Sayın Erdem çok güzel bir
teşhis koydular. Biz sadece sosyal demok-
rat partilerimize özgıi bir bunalımla kaışı
karşıya değiliz. Bence. butün partiler ben-
zer rahatsızhklar içinde. 1960'tan bu yana
Türk siyasal hayatı üç defa deneyünli kad-
rolardan yoksun bırakıldı ve yeni kadrolara
yol açıldı. Her defasında bir önceki döne-
min marjinalleri siyasette ön plana çıktı-
lar. 1980 askeri müdahalesi ise daha vahim
bir hata yaptı. Bütün siyasi parti sistemini
yeniden şekillendirmeye kalktı; siyasette
olağan ayrışmalara ek olarak, bir de 1980
öncesi ve sonrası aynşmalan çıktı. Sağ-sol
eksenine bir de 1980 öncesi vcsonrası par-
tileri ekseni eklendi. Sonuçta 1980 müda-
halesini yapanların istediklerinin tam ter-
si oldu, parti sayısı çoğaldı.
Kadrolarda istikrarsızlık
Türkiye'de siyasi kadrolarda istikrarsız-
lık önemli bir sorun. Örneğin hemen her
seçimde parlamentonun yansı yenileniyor.
Siyaset büyük yatınmlar gerektiren, fakat
kısa vadede sona ermesi olası gözüken bir
deneyim oluyor. Toplumda başarılı kimse-
ler siyasete pek heves etmiyorlar. Heves
edenler de siyasete yatınmlannı kısa vade-
de maksimize etmeye çalışıyorlar. İnsanlar
siyaseti uzun vadeli bir meslek olarak gör-
müyorlar.
Sosyal demokrasi örnek alınan
Batı Avrupa toplumlarında artık yerleşik
bir endüstriyel sistemin sorunlarını çözmek
amacıyla uygulanan bir siyaset. Bizde bu-
na ek olarak, sosyal demokrasi iktisadi kal-
kınmayı gerçekleştirme misyonunu da yük-
leniyor. Bu iki misyon biraraya gelince bir
kanşıklık ortaya çıkıyor. Başka ülkelerde
dikilen elbiseler buraya uymuyor. Türkiye
konumundaki bir ülkenin ihtiyaçlartna ce-
vap veren bir sosyal demokrasi üretiknesi
son derece güç. Ûstelik Türkiye'de insan-
lar uzun boyhı düşünmeyi gerektiren faa-
liyetlerden pek haz etmiyorlar. Sosyal de-
mokrat hareketin sürekli yeni düşünceler
üreten, fakat günlük politikaların dışında
kalmaya çalışan bir entelektüeller grubu
yok. Bu da sosyal demokTasimiz için so-
run yaratıyor.
Slogan değil, fikir
Öte yandan, Türkiye uluslararası ekono-
miyle bütünleşme sürecine girmiş bir ülke.
Sosyal demokrat hareket içinde uluslara-
rası ekonomik sistemin bir parçası olmayı
kabul edelim mi, yoksa buna direnelim mi
konusunda bir karar verilebilmiş değil. Oy-
sa bütün dünyada olan bir gelişmeyi gö-
nip, bu düzenin dışında kalalım demek im-
kâruna pek sahip değiliz. Türkiye'de bir
sosyal demokrasi düşüncesi üretilecekse,
bu, uluslararası ekonomi ile bütünleşme-
nin karşısında değil, onun içinde insanı ön
plana alan bir düşünce olmalı. Geçmişin
etkisiyle sosyal demokrasimizde otarşi yan-
lısı diyebileceğimiz, kendi kendine yeterli-
ği ön plana alan düşünceler ağır basmak-
ta. Yaygın görünen başka bir sorun, slogan-
lara bağlılık; bunlara içerik kazandırma-
daki eksiklik. Geçen gün bir sosyal demok-
rat politikacı diyor ki "Biz, slogan ürete-
medik!" Oysa problem slogan değil, fikir
üretememek.
BERKSOY — Sosyal demokrasinin bu-
nahmını yalnızca Türkiye bazında düşün-
mek yanliş olur. Şimdi yavaş yavaş aşıyor,
ama sosyal demokrasi dunyada bir buna-
lım geçirdi. Bize de serpintileri yansıyor.
Özellikle 1970'lerin başındaki dünya eko-
nomik bunalımının Batı dünyasındaki si-
yasal sonuçlarıne bakarsak, sosyal demok-
Prof. Dr. İlter Turan Türkiye'de
bir sosyal demokrasi düşüncesi
üretilecekse bu, uluslararası ekonomi ile
bütünleşmenin karşısında değil, onun
içinde insanı ön plana alan bir düşünce
olmalı. Yaygın görünen başka bir sorun,
sloganlara bağlılık; bunlara içerik
kazandırmadaki eksiklik. Geçen gün bir
sosyal demokrat politikacı diyor ki "Biz,
slogan üretemedik!" Oysa problem
slogan değil, fikir üretememek.
Prof. Dr. Taner Berksoy
İlkelerini ortaya koyabilmek için sosyal
demokrat hareket kökeniyle, altıokla,
CHP'yle hesaplaşmalıdır. Bu
hesaplaşmada kopan olur, dağılma olur;
bunlara bakmadan açık açık tartışmarnız
gerekir. Devletçilik konusu, özel girişime
karşı alınacak tavır konusu SHP içinde
bugün konuşulmuyor; tabudur. Satıldı
derler, ihanet etti derler bu konulan
konuşturmazlar. Bunu aşmak lazım.
rasinin o dönemde güç günler geçirdiğini
görüyoruz. Petrol kriziyle pekişen bu kri-
ze getirdiği çözümlerle liberal ideolojinin
dünyada üstünlük sağladığını, sosyal de-
mokrasinin bunalımının bir ucuyla buna
bağh olduğunu görmek gerekir. Serbest re-
kabet, piyasa güçleri ve çok düşmüş olan
kâr oranlarırun arttırılmasıyla krizin aşıl-
masıyla, eskiden geçerli olmuş sosyal de-
mokratik çözümlerin işlerliği olmadığı gö-
rüldü. Liberal dalganın güçlenmesine sos-
yal demokrasi yeni bir projeyle yanıt vere-
medi, yeni bir ütopya geliştiremedi.
Bu geneldeki sosyal demokrat bunalımı
Türkiye'de yoğunlaştıran birçok etken söz
konusu. Türkiye'de yalnız sosyal demok-
raside değil genel olarak siyasette bir sıkıntı
var. Bu bunalımlı ortamda eskisinden da-
ha kapasiteli, daha kaliteli bir kadroya ge-
reksinim varken, siyasetçilerin genel düzeyi
düşmekte. Niye düşüyor diye baktığınızda,
Türkiye'de bir siyasetçi geleneğinin oluşma-
sına izin verilmeyişini görüyorsunuz.
1960'tan bu yana baktığınızda siyasi kad-
roların, siyaset dışına itildiğini görüyorsu-
nuz. Bana kalırsa marjinal insanlar siya-
set yapmaya başlıyor. Türkiye herkesin si-
yasetle ilgili olduğu, siyasetin en yoğun ko-
nuşulduğu ulkelerden biri. Ama siyaseti fi-
ilen yapan insanlar marjinal, çünkü siyasi
kuzeyindeki birçok ülkede sosyal demok-
rat iktidarların yerini liberal-muhafazakâr
iktidarlar alrnıştır. Ancak Güney Avrupa
7
da bunun tam aksi olmuş; Kuzey Avrupj
yeni-liberal akıma kapılırken, güneyde sos-
yal demokrat iktidarlar ortaya çıkmıştır.
Fakat 1970'lerin ve 1980'lerin sosyal de-
mokrat gündemini bile yeni-liberal ve yeni-
muhafazakâr akım etkilemiştir. Ancak ben
Türkiye bağlamında Batı'daki bunalımın
etkisinin fazla abartılmasından yana deği-
lim. Çunkü Sayın Turan'ın da belirttiği gi-
bi, Batı'daki sosyal demokrasinin gelenek-
leri ve sorunları bizden önemli değişiklik-
ler gösteriyor.
Türkiye genelinde 1980 askeri müdaha-
lesinden sonra yeniden demokratikleşme he-
nüz yerine oturmamıştır. Siyasal sistem he-
nüz işlerlik kazanamamıştır. Demokratik
rejim konsolide olamarruştır. Bunun birçok
sebepleri var. Ancak demokrasinin işlerlik
kazanmasının "olmazsa olmaz" şartların-
dan biri, siyasal partilerin yerleşmesi, ku-
rumsallaşmalan ve süreklilik kazanmala-
ndır. Oysa Türkiye'deki siyasi partilerin is-
ter sağda ister solda olsun hiçbiri henüz
yerleşmiş, kurumlaşmış değil. Genelde de-
mokratik rejimin bir oturmamışlığı söz ko-
nusu. Bu ne ölçüde gecirilen sarsıntılardan,
ne ölçüde partilerin kendi iç bünyelerinden
dine göre özellikleri olacak elbette, ama
sosyal demokrasinin bazı asgarileri, olmaz-
sa olmaz ilkeleri var. Bu açıdan ne DSP'nin
ve ne de özellikle SHP'nin görüşlerinde bir
açıklık olduğu kanısında değiİim.
Sosyal demokrasinin asgarisi nedir? Ka-
nımca bu, hem siyasal mücadele hem de
uzlaşma ilkesidir. Sosyal demokratlar siyasi
mücadelesini ücretlileri ve küçük üreticileri
temsil ederek yapar. Fakat sosyal demok-
rat hareket aynı zamanda bir sınıf uzlaş-
masına dayanır. Emek ile sermaye arasın-
da uzlaşma ilkesine dayanır. Türkiye'de
sosyal demokrasi henüz bu iki asgariyi bi-
le açıkhkla ortaya koyamamıştır. Sosyal de-
mokrasinin başka bir temel ilkesi, bölüşü-
mün sosyalleştirilmesidir. Batı'daki sosyal
demokrat partilere bakarsak üretimin özel
ellerde olmasını kabul etmişlerdir; üretimin
devletleştirilmesi yoktur. Sosyal demokrat-
lar, bölüşümü sosyalleştinnişlerdir. Üretim
özel veya karma, fakat bölüşüm toplum-
saldır. Bu aynm, Türkiye'deki sosyal de-
mokrat harekette henüz açıkhkla yapılmış
değil.
Ozetlersem, Türkiye'de soşyal demokrasi
hem kökeni hem dünya ölçeğine yaşanan
bunalım hem Türkiye"nin siyasal sistemin-
deki oturmamışlık nedeniyle bir bunalım-
dadır. Ama bütün bunlann sosyal demok-
mümkün kıimaktadır. Toplumda çeşitli
açılardan bir çöküş yaşanmaktadır. Bu
boşluğu ne SHP ne de DSP dolduramaz.
Bunun çaresi, Türkiye'de kurulu düzeni ye-
ni baştan düzenlemeyı talep eden, yepyeni
bir sosyal demokrat parti kurmak gerekir.
lyice düşünülmüş fikirlerini ve çözümlerini
açıkça savunan; açıkladığı görüşler tutar-
lı bir programm parçası olan bir parti ol-
malıdır. Eğer bu yapılamazsa, Türkiye'yi
çok zor günler beklemektedir.
TURAN — Belki tarihsel bir perspek-
tifle bakıhrsa, iyimser olmak mümkün; es-
ki değerlerin çözülmesiyle yeni değerlerin
oluşması arasında geçen bir dönemin en
karmaşık, karamsarlık verici dönem oldu-
ğu başka toplumlann da bir deneyimi. An-
cak kötülüğün içinden kendiliğinden bir
iyiliğe gidiş çıkmayacaktır. Çıkış birtakım
insanların düşünce üretmesiyle mümkün
olabilir. Yoksa tarih, insanlar ne yaparsa
yapsın hükmünü yürüten bir süreç değil-
dir.
Bence Türkiye'de muhalefet boşluğunun
yarattığı sorunlarla, genel siyasetin sorun-
larıyla sosyal demokrat hareketin bunalı-
mı içiçe geçiyor. Yapılması gereken, toplu-
mun daha demokratikleşmesine yöneük bir
mücadele verilmesi. Herkesin düşünce ve
isteklerini rahatlıkla savunabileceği bir or-
Prof. Dr. tlter Turan, Prof. Dr. Taner Berksoy, Tarhan Erdem ve Prof. Dr. tlkay Sunar, arkadaşımız Şahin Alpa\'ın sorularını yanıtlarken bir noktada birleştiler:
Türkiye'de sosyal demokrasi, kimliğini ve ilkelerini açıkhkla ortaya koymalıdır. (Fotoğraf: Uğur Saner)
kadrolar ya askeri darbelerle siyasetin dı-
şına itilmişler ya da insanlar çekindikleri
için bu sürecin içinde yer almak istemiyor-
lar. Aktif siyaseti marjinal insanlar götür-
meye başladığı zaman, siyasete girmesi ge-
reken nitelikte insanlar büsbutün siyaset-
ten uzaklaşıyor, bir kısır döngüye giriliyor.
Sosyal demokrasinin alternatif bir pro-
je üretemeyişi Batı için olduğu gibi Türki-
ye için özellikle geçerli. Alternatif proje
üretilemeyince geleneksel politika yapüma-
ya devam ediliyor. İtiraf etmek gerekir ki
geleneksel polkikayı muhafazakârlar çok
daha iyi bir biçimde yapıyor. Bugün görül-
düğü üzere sosyal demokrat hareketteki
tartışma, fıkirlerin, alternatif çözüm öne-
rilerinin tartışıhnasına değil, hangi kişinin
örneğin daha iyi konuşma yaptığına iliş-
kin bir tartışmaya dönüşüyor.
Değinmek istediğim bir başka sorun,
Türkiye'de sosyal demokrasinin solunun
açık olması. Legal olarak örgütlenme öz-
gürlüğüne sahip olmadıkları için, daha sol-
da politika yapmak isteyen kirnseler şu veya
kaynaklanıyor, kestirmek güç. Ancak
Türkiye'de demokrasinin kesintiye uğrama-
sı yalnız siyasal partilerin değil, bütün si-
yasal sistemin konsolide edilemeyişiyle so-
nuçlanıyor.
Türkiye'de sosyal demokrat hareketin
Batı'dan farklı bir şekilde geliştiğini de gö-
rüyoruz. Batı'da sosyal demokrasi aşağı-
dan yukanya, toplumdan başlayarak geli-
>en bir hareket olarak karşımıza çıkıyor.
e yandan sosyal demokratlaıın Batı'da
kökeni sosyalizm hareketidir. Geçirdikleri
bazı değişikliklerden sonra sosyal demok-
rat platform ortaya çıkmıştır. Türkiye'de-
ki sosyal demokrat hareket çok yeni. Bir
noktada şu haksızlık yapılmamau. Türki-
ye'de sosyal demokrasi çok yeni bir kav-
ram. En çok 1960'lann ortalanna uzata-
bileceğimiz bir geçmişi var. Öte yandan Ba-
tı'dan çok farklı olarak sosyal demokrasi-
nin Türkiye'deki taşıyıcısı, merkeziyetçi, eli-
tist, otoriter bir geleneğe sahip olup, bir
noktada kendisini toplumdan so>Titlanmış
olarak hissederek, halka açılma gereğini
ratların kendi kimliklerini daha açık bir şe-
kilde tanımlamalanna engel oluşturabile-
ceğini sanmıyorum. DSP daha çok küçük
bir lider partisi görünümündedir. Ama
SHP de kilitlenmiş, dışarıya açılamamış,
adeta nevrotik bir kişiliğe sahip bir insan
gibi, bir türlü dışanyla irtibat kuramayan,
kendi iç çekişmeleriyle uğraşan, egosant-
rik, bir parti haline gelmiştir.
— tkinci temel sonımuza geçelim: Ne
yapmalı ki sosyal demokrat hareket için-
de bulunduğu bunalımı aşsın ve güçlü, ik-<
tidara yonelik bir siyasi akım haline gelsin?
ERDEM — Tedavi önerilerime geçme-
den önce, daha önceki tartışmamızda ele
alınan bazı noktalann üzerinde durmak is-
tiyorum. TBMM bir halk meclisidir, TC
kurulduğundan bu yana. Türkiye*nin ge-
nel kesiti ne ise TBMM'nin genel kesiti de
o olmak lazımdır. Orada fazla bilgili adam-
lara, profesörlere, bilginlere yer vardır; ama
çoğunluğu onlar oluşturursa, o Meclis tem-
sil niteliğini kaybeder. Bence bugün Türki-
ye'deki siyasi kadroların eksiği, siyasi tec-
tama geçilmesi. Oysa bugün istenilen top-
lumda herhangi bir özerk güç kaynağının
olmaması. TÜSİAD Başkanı bile savcılık
tarafından sorguya çekilebiliyor. Hepimiz
medeni cesaretimizi sonuna kadar kullan-
mak zonındayız. Demokratikleşmenin yal-
nızca yasal değişikliklerle gerçekleştirilebi-
leceğini sanmak bir hayaldir. İnsanların si-
yasete cesaretlendirilmesi lazım. Gündelik
tepkiler şeklinde oluşan siyaset yerine, ge-
nel ilkelerin günlük ifadeleri şeklindeki bir
siyasetin geçmesi için, belki devletin de des-
tekleyeceği fikir üretecek birtakım merkez-
lerin, vakıfların faaliyete geçmesi gerekir.
BERKSOY — Sayın Erdem'in birçok
görüşüne katıhyorum, ama eğer "ülke
batıyor" diye bir teşhis koyarsamz, kurtar-
ma gibi bir misyon yükleniyorsunuz de-
mektir. Ben Türkiye'de kurtarma misyon-
lanna karşıyım. Kurtarma olarak siyaset
yapılmasına, askerlik görevi yapümasına
karsmm; derneklerin, barolann, üniversi-
telerin, öğretim üyelerinin, yargıçların gün-
lük görevlerini ülkeyi kurtarmak için yap-
Sosyal demokrasi, ilkelerini açıkhkla be-
lirlemelidir. Bana kalırsa ilkelerini ortaya
koyabilmek için, sosyal demokrat hareket
kökeniyle, altıokla, CHP'yle hesaplaşma-
lıdır. CHP'yi bugiıne taşımamız, Tahran Bey
de söyledi, mümkün değildir. Bu hesaplaş-
mada kopan olur, dağılma olur; bunlara
bakmadan açık açık tartışmamız gerekir.
Devletçilik konusu, özel girişime karşı ah-
nacak tavır konusu SHP içinde bugün ko-
nuşulmuyor; tabudur. Satıldı derler, iha-
net etti derler bu konulan konuşturmaz-
lar. Bunu aşmak lazım. Bu değişen dün-
yayı bir ucundan ya tutacağız ya da tuta-
mayacağız. Tutamazsak işte o zaman bat-
tık. Batarsak dünya yüzünden silinmeyiz,
ama Türkiye üçüncü sınıf bir ülke haline
gelir.
Ikinci olarak sosyal demokrat hareketin
kendini tanımlaması açısından kendi soluy-
la hesaplaşması gerekir. Bunu çekinmeden
kamuoyunun önünde yapabilmesi lazım.
Benim kimh'ğim bu, görüşüm bu diyebil-
mesi lazım. Parti içindeki birtakım unsur-
lardan tepki alırım, bilmem nerede seçimi
kaybederim kaygılanrun dışına çıkmak ge-
rek. Sayın Sunar'ın söylediği önemli bir sey
var: Sosyal demokrasinin temelinde uzlaş-
ma vardır. Yani sosyal demokrasi düzen de-
ğiştirme partisi değildir. Düzen degiştirme,
sosyal demokrasinin daha solunda olan
partilerin savunmaları gereken bir plat-
formdur, ama sosyal demokrasinin değil.
Sosyal demokrasi düzenin nasıl işlemesi ge-
rektiği konusunda alternatif bir proje ge-
tirecektir. Üretimdeki tıkanıkların nasıl aşı-
lacağı, adil bir bölüşümün nasıl sağlana-
cağı konularında çözüm getirmelidir.
Uzlaşırken kiminle uzlaşacağız? Kendi
tabanınla uzlaşacaksın, onlara ilkelerini
anlatacaksın ve onlan fikirlerinle kazana-
caksın. İkinci olarak, demokrasi konula-
nnda diğer siyasi hareketlerle uzlaşacak-
sın. tlla benim görüşümü benimse, aksi
takdirde, zaman zaman yapıldığı gibi,
"yoksa askerlere şikâyet ederim" tutumun-
dan vazgeçmek lazım. Türjdye'nin bugün-
kü ortamında sosyal demokratların uzlaş-
ma ortamının yaratılmasına fevkalade
önemli katkılan olacağr kanısındayım,
çünkü ülke yönetiminde hiç uzlaşmaya yat-
kın obnayan bir siyasi kadro var.
SUNAR — Sosyal demokrasi bugünkü
bunalımdan nasıl çıkabilir? Bu krizden
herhalde süper kahramanlarla cıkılamaz.
Demokrasi, süper insanlar rejimi değil, ale-
lade insanların, basit vatandaşlann rejimi-
dir. Daha da ötesi demokrasi, bir kurum-
la. rejimidir. Eğer kurumlannızı yerleşti-
rememişseniz, siyaset bir dengesizük orta-
mında yürumektedir. İşte o zaman süper
kahramanlara ihtiyaç olabilir. Onlara ih-
tiyaç bulunan bir ortamda, demokrasi bu-
naiımda demektir.
Liderliği aşıyor
SHP'de liderlik yanşını kim kazanırsa
kazansm, onun ötesinde bir sorun var. Li-
derliğin işlevini ve önemini inkâr etmiyo-
rum. Ama hem sosyal demokrasinin alter-
natif haline gelmesi hem de demokrasinin
işlerlik kazanması açısından, sorunlar li-
derlik meselesini aşmaktadır.
Sosyal demokrasi, her şeyden önce, de-
mokratik rejime sahip çıkmalıdır. Demok-
rasi, sivil toplum dediğimiz kurumlar bü-
tününün çalışmasıyla yakından ilgilidir.
Sosyal demokrasi, si\il toplum kavramma
ve kurumlarma sahip çıkmalıdır. Çok mer-
keziyetçi bir siyasal gelenekten geliyoruz.
Bunun tarihi nedenleri var. Türkiye'de ye-
niliklere hep devlet kadrolan öncülük et-
miş, ama demokrasiyi yaşatmak, sivil top-
lumu yerleştirmek için sosyal demokratlara
büyük görevler düşüyor.
İkinci olarak, sosyal demokratlar iktida-
ra gelmek için hangi seçmen koalisyonu-
na dayanacaklarını iyi saptamahdırlar. Ik-
tidara geldikten sonra da sosyal güçler ara-
sında bir uzlaşma söz konusudur.Batı sos-
yal demokrasisinde bu uzlaşma emek, ser-
maye ve hükümet arasındadır. Sosyal de-
mokratların iktidarda olduğu ülkelerde ik-
tisadi ve sosyal politikalar esas itibanyla
bu üçlü ortaklığın aralannda yaptıklan pa-
zarhklar sonucu vardıklan anlaşmalara da-
yanır. Türkiye'de sosyal demokrat partiler
sosyal güçler arasında uzlaşma ve işbirli-
ğine dayalı olarak politika üretecek kurum-
ları nasıl oluşturacaklannı ortaya koyma-
lıdırlar.
Tarhan Erdem Bence bunalım
yalnızca kendilerine sosyal demokrat
diyenler arasında görülmüyor. Siyaset
yaşamımızda bütünüyle bir eskimişlik ve
verimsizlik var. Ama şu doğru ki
kendilerine sosyal demokrat diyenler,
gazete başlıklanndan hareket eden okul
münazaralan mantığında demeçler
dışında, bir ses vermiyorlar. Çünkü
toplum sorunlarının davacısı veya
sözcüsü olmak yerine, bir yere seçilmek
için politika yapanlar görünüyor.
Prof. Dr. tlkay Sunar Sosyal
demokrasinin temelinde bir
kolektifleştirme-devletleştirme ilkesinin
yatmadığı kabul edilmelidir. Üretimde
özel girişim, bölüşümde
toplumsallaştırma esastır. Bu konular
henüz seçmen önünde açık seçik
tartışılmarnıştır. Sosyal demokrasi
Türkiye'deki belirsizlik ortamına katkıda
bulunmaktadır. İnsanlar bu belirsizliği
algılıyorlar ve seçmende bir güvensizlik
doğuyor.
bu şekilde sosyal demokrat hareket içinde
politika yapmak zorunda kalmakta. Batı-
daki sosyal demokratlann böyle bir soru-
nu yok. Ben Türkiye'de sağın, sosyal de-
mokrasinin solunu biraz da bilinçli olarak
boş bıraktığı kanısındayım. Sosyal demok-
rasinin solunda özgür örgütlenme olmadığı
sürece, sosyal demokrasinin kendi kimliğini
ve programını açık olarak tanımlaması
mümkün değil, çünkü hareketin içinde çok
geniş bir sol yelpaze var.
SUNAR — Önce size teşekkür etmekle
başlamak istiyorum. Bundan birkaç gün
once bir Istanbul gazetesinde Boğaziçi Üni-
versitesi'nden bir başka arkadaşın sosyal
demokrat hareketle ilgili görüşleri yanlış-
lıkla bana atfedilmişti. Burada düşüncele-
rimi açıklama fırsatını bana verdiğiniz için
teşekkür ederim.
Efendim, sorunu genelden özele doğru
ele alacak olursak, Sayın Berksoy'un be-
lirttiği gibi sosyal demokrasi 1970'lerden
başlayarak dünyada bir bunalım yaşamış-
tır. Bir yeni - muhafazakâr ya -da yeni - li-
beral akım bir atak yapmıştır. Avrupa'nın
duymuş olan CHP'dir. Bütün bu etkenle-
ri dikkate alırsak, Türkiye'de sosyal de-
mokrasinin bugün oturmuş bir nitelik ka-
zanması bir mucize olurdu.
Ben, sosyal demokrasinin bugünkü en
büyük sorununu belirsizlik olarak tanım-
lıyorum. İki partiye bölünmüşlük veya
SHP içindeki liderlik yanşının ötesine gi-
dersek, Türkiye'deki sosyal demokrat ha-
reketin bir belirsizlik sorunu var. Henüz
daha kim olduğunu, kişiliğini tanımlaya-
mamış durumda. Sosyal demokrat parti-
ler kitle partileridir, geniş bir tabana yayı-
lırlar. Sınıf partileri değillerdir, ama ücret-
lilerin ve küçük üreticilerin sözcülüğünü
yüklenmişlerdir. Ama sosyal demokrat
parti herkesi, her fikri kucaklayan bir parti
olamaz. SHP'de bu kriz ne ölçüde devam
ediyor, tam bilemiyorum; ama başlarda bu-
nalımın önemli bir nedeni buydu. Çok
farklı fikir ve kanatlann bir araya gelme-
sinden dolayı parti kilitlenmişti. Bu kilit-
lenme aşıldı mı bilmiyorum, ama sosyal de-
mokrat hareketin seçmenin karşısına belirli
bir platformla çıkmış olduğu kanısında de-
ğilim. Her ülkede sosyal demokrasinin ken-
rübedir.
Bugün bunalımın aşılmasının yolu,
CHP'nin canlandırılması olamaz. CHP'yi
12 Eylül 1980 sabahındaki insanlarla ye-
niden kursanız, yine aynı problemlerin
içinde yaşarsınız. Türkiye'de son on yılda
çok şey değişti. CHP'yi özlemek yerine,
CHP'nin 1923 ile 1960'lara kadar yaptık-
lan örnek alınmalı. O da toplumu ileriye
götürme, yenileştirme uğraşıdır. SHP, son
beş yılda yeni fıkirler üretebilseydi, anaya-
sadaki eksikükleri ortaya koyabilseydi, sağ-
lık, eğitim, ulaşım sorunlannm ve daha on-
larca sorunun nasıl çözüleceğini söyleyebil-
miş olsaydı bugün bu durumda olmazdı.
Ancak bu çözümleri ortaya koymak ciddi
çalışmalan gerektirir. Sabah kalkıp gaze-
teyi okuduktan sonra filancaya cevap ye-
tiştirmeyle uğraşarak politika olmaz. Po-
litika bu hale gelmiştir.
Ben ne DSP'nin ne de SHP içindeki ha-
reketlerin çözüm üretme ihtiyacına cevap
verebileceği kanısında değilim. Bu boşluk
çok tahripkâr bir boşluktur. Bu siyaset ve
muhalefet boşluğu birtakım sorumsuz
kimselerin sorumlu gibi davranmalannı
malanna karşıyım. Toplumda büyük bir
değişim, dönüşüm var, Sayın Erdem'in vur-
guladığı boşluk da on yıldır var, fakat
"batıyoruz" diyemeyiz.
Türkiye'de sosyal demokrat hareketin
bugünkü bunalımı nasıl aşacağı konusu-
na gelince: Dünya büyük bir hızla değişi-
yor ve bütünleşiyor. Bununla birlikte siya-
set de diğer konular da hızla değışiyor. On
beş sene önceki CHP'ye dönmek mümkün
değil, nasıl ki on beş sen önceki Alman
Sosyal Demokrat Partisi'ne dönmek müm-
kün değil ise. Dünyadaki bu değişmenin
ipuçlarını çok iyi yakalamak lazım. Benim
gördüğüm kadarıyla, dünyadaki değişim
daha özgür, daha liberal, ekonomi anla-
mında da iyi veya kötü daha liberal bir
dünyaya doğru gidildiği. Bu bize de yansı-
yacaktır. Bu hızla değişen ve bütünleşen
dünyada, biz devletçi mi olalım özel sek-
törcü mü tartışması bana kalırsa abesle iş-
tigaldir. Ekonomide dünyaya açılalım mı
yoksa kendi içimize kapanahm mı tartış-
ması, belki akademik olarak yapılabilir,
ama bir siyaset olarak dünyayı pek iyi ta-
kip etmiyorum anlamına gelir.
Bölüşümde sosyalleştirme
Sosyal demokrat politikalara gelince: Sa-
yın Berksoy'un belirttiği gibi, değişen bir
dünyada yaşıyoruz. Bunu kabul etmek la-
zım. Tarihte verilen mücadeleler gözümüz-
de ne kadar değerli olsa da dünya değiş-
mektedir; sosyal demokratlar da bu değiş-
melerin dışında kalamazlar. Bunlan yaka-
lamak ve yönlendirmek gerekir. Yakalan-
ması gereken değişmeler nelerdir? Bir de-
fa, sosyal demokrat partiler artık Türkiye
1
-
nin dünyanın bir parçası olduğunu
kabullenmelidir. Türkiye'nin kültüreL siya-
sal, ekonomik olarak dünyaya açık bir ül-
ke olduğunu ve ancak dünyayla karşüıklı
etkileşim içinde bir sosyal demokrasinin
mümkün olabileceği kabul edilmelidir.
İkinci olarak, sosyal demokrasinin teme-
linde bir kolektifleştirme -devletleştinne il-
kesinin yatmadığı kabul edilmelidir. Üre-
timde özel girişim, bölüşümde toplumsal-
laştırma esastır. Bu konular henüz seçmen
önünde açık seçik tartışılmarruştır. Sosyal
demokrasi Türkiye'deki belirsizlik ortamı-
na katkıda bulunmaktadır. İnsanlar bu be-
lirsizliği algılıyorlar ve seçmende bir güven-
sizlik doğuyor. Sosyal demokrasi seçmene
güvenilir bir alternatif olarak görünmüyor-
sa, bu kendini seçmene açık seçik tamta-
mamış olmasıyla ilgilidir. Türkiye'de sos-
yal demokrasinin güçlenmesi için liderler-
den çok bazı ilke ve kurumlara sahip çı-
kılmasının önemli olduğunu düşü-
nüyorum.
Son olarak, yeni bir partiye ihtiyaç ol-
duğu görüşüne katılmadığımı belirtmek is-
terim. Bunalıma mevcut partiler çerçeve-
sinde çözüm aranmalıdır. Yeni bir partinin,
bu ortamda bir altenatif olarak ortaya çı-
kabileceğini sanmıyorum. Parti piyasasın-
da yeni bir partiye yer olmadığı kanısında-
yım. *