Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EYLÜL 1990 ÇL1MHURİYET/19
Çocuk
ışıklan
BM Çocuk
Fonu
(UNICEF),
Birleşmiş
Milletlerde
29-30 eylül
giınleri
arasında
yapılacak
çocuk zirvesi
öncesinde
geçen pazar
akşamı bütfln
dünyada
çocuklar için
bir "ışık
zinciri"
oluşturdu.
(Fotoğraf: AP) 200 ALMAN MARKI — Almanya'da >eni bir 200 marklık banknot 1 ekim tarihinden itibaren
piyasaya çıkıyor. Birleşrae ile birlikte dolaşıma girecek yeni banknotun üzerinde Nobel Tıp ödıiliı
sahibi Paul Ehrlich'in resmi yer alı>or. (Fotograf: AP)
Pehlivanlı-
Coşkiın davası
ANKARA (ANKA) — 'Özal-
Bush' görüşmesinin tutanakla-
nıun sızdınlmasına ilişkin DGM
savcısının soruşturması sırasın-
da kendisine "savcılık mesleği-
nin yuzkarası" diyen TBMM
Adalet Komisyonu Başkanı
Alpaslan Pehlivanlı hakkında
DGM Savcısı Ülkü Coşkun'un
açtığı 20 müyon liralık manevi
tazminat davasına devam edildi.
Ankara 10*uncu Asliye Hu-
kuk Mahkemesi'nde dün yapı-
lan duruşmaya Alpaslan Pehli-
vanh katıldı. Ülkü Coşkun'un
avukatı Feridun Divaner maze-
ret bildirerek duruşmaya katıl-
madı. Mahkeme Alpaslan Peh-
livanlı'nın Ülkü Coşkun için
söylediği sözlerden sonra Pehli-
vanh'nın dokunulmazlığının
kaldınlması istemiyle fezleke
düzenledi.
KAN KANSERİNİ PULLARLA UNLTUYOR— lOyaşında-
kj Craig Shergold. kan kanseri. En büyiık merakı ise pul kolek-
siyonu. Craig, dunyanın dört bir yanından gelen 22 milyon kart
arasından topladığı pullarla Guinnes rekorlar kitabında da ar-
tık yer sahibi. Craig ölürse, topladığı pullardan oluşan koleksi-
yonun geliri, kanser araştırmalannda kullanılacak.
HABERLERIN DEVAMI
CÜNEYT ARCAYUREK yazıyor
Ekonomide Güç Günler...
(Baştarafı 1. Sayfada)
gün için sağlam duran Alman ve Japon eko-
nomılerinın bu durumlarını daha ne kadar ko-
ruyabılecekleri konusundaysa değişik varsa-
yımlar var.
Körfez krizinin sıcak savaşa dönüşmesi ih-
timaline gelince, bunu düşünmek bile kor-
kutucu. Bu durum özellikle Türkiye gibi ül-
keler için ekonomik açıdan yıkım anlamına
gelecek.
Dünya Bankası uzmanlarının yaptığı bir
araştırmaya göre, eğer Körfez'de sılahlar
patlarsa: (1) Petrol fiyatları bu yılın sonuna
dek ortalama 58 dolara çıkacak; (2) 1991 'de
65 dolara oturacak; (3) 1992 yılında 44 do-
lara dek düşebilecek.
Kuşkusuz hiç kimse böyle bir olasılığı ak-
lına bile getirmek ıstemiyor. Ama Dünya
Bankası uzmanlarının hesaplarına göre, varil
başına ham petrol fiyatı 30 dolarda karar kıl-
sa bile bundan en az 60 ülke çok ciddi bi-
çimde etkilenecek.
Bu haftaki The Economisfm başyazısında-
ki şu satırlar, olası gelışmelerın iç açıcı ol-
madığını belli ediyor:
"Petrol ithal eden ülkelerin hükümetleri ve
seçmenleri, bir gerçeği kesinlikle gözden ka-
çırmasınlar: Pahalı petrol, gerçek gelirlerin
düşmesi demektır. Ne kadar akıllıca ekono-
mik politikalar izlenirse izlensin, bu gerçek de-
ğişmeyecektir. Bugün durum genel olarak kö-
tüye gitmekle kalmadı; aynı zamanda olağa-
nüstü belirsiz hale geldi. Bunun bir nedeni,
petrol fiyattannın gelecek yıl her şey olabile-
ceğidir.
Ancak Saddam Hüseyin baskılara boyun
eğer ve sessiz sedasız Kuveyt'ten çekilirse,
petrol fiyatlan yeniden 20 dolar ve altına ine-
bilir. Bugünkû çıkmazın devam etmesi ise fi-
yatlann 257e 35 arasında bir yerde oturma-
sına yol açabilir. Fakat savaş patlarsa varil
başına fiyat bir süre için 50 dolar veya daha
üstûne fırlayabilir."
Kuveyt'ten kıpırdamaya hıç nıyetı olmayan
Saddam'm sürekli tehditleri de gözönünde
tutulursa, ekonomik krizin eşıkte olduğu or-
taya çıkar.
Bu durum özellikle ülkemiz açısından te-
dirginlik vericidir. Ankara'da yeni yıl bütçe-
siyle programını, petrol fiyattannın 27 dolar
olacağı varsayımına göre hazırlamaya çalı-
şanlann hesaplan havada kalabilir; 1991 için
öngörülen 1.8 milyar dolarlık ek petrol fatu-
rası anlamsız kaçabilir. 30 dolar ve üstünde
bir petrol fiyatına Türk ekonomisinin nasıl da-
yanacağı ise tam bir soru işaretidir.
Ekonomiyi ve herkesi güç günler bekliyor.
Dua edelim, bir de savaş çıkmasın!
Her Şeye Evet Her Şeye Hayıri
ANKARA — Inönü dün "Bı-
zim görevimiz bir süper gücün
çıkarlarını korumak için onun
planlarına yardımcı olmak
değildir" diyor ve ekliyordu:
"TO, ABD'de aldatıcı hayallere
kapılıp yeni angajmanlara gi-
rerse bu, ulusal çıkarlarımıza
tamamen aykırı bir şey olur."
Oysa, adının yazılmaması
koşuluyla basınla konuşan Be-
yaz Saray yetkilisi, "Türkiye'nin
bugüne kadar tüm ABD talep-
lerine 'evet' dediğini" açıklıyor.
TD-Bush görüşmesinden önce
Beyaz Saray yetkilisinin verdi-
ğı bılgiler fanatik Çankaya des-
tekleyıcilehni rahatsız edici ni-
telikte. Yanı sıra olumlu kimi
beklentilerin çanına ot tıkaya-
cak ölçüde olumsuz çizgiler
içeriyor.
Demirel de dün VVashington
ağırlıklı bir konuşma yapıyor,
ABD'nin tüm taleplerine evet
diyen Türkiye'nin "pazarlık
gücünü" yitirdiğini söylüyordu.
Körfez bunalımı on altı ay sü-
recek olursa Türkıye'ye maliyeti
on alt; milyar dolara yüksele-
cekti. İki ayda zaten beş milyar
zararı sinemize çekmiştik. TÖ
ise uluslararası dayanışmayla
zararın karşılanması yerine "ti-
caretin arttırılmasını" yine ön
plana alıyordu. Nedenini açık-
lıyordu: El açar duruma düş-
meyi sindiremiyormuş!"
Ama ABD ne derse "evet"
demeyi içine sindirebiliyordu.
TÖ'nün "ABD'yi çok tatmin
eden politika izlemesinden"
sonra VVashington'un Türkiye:
ye "yapacağı bir şeyler" yok
muydu? Beyaz Saray'ın TD-
Bush görüşmesinden önce
yaygınlaştırdığı görüş, "Genel
anlamda yapabileceklerinin"
olmadığını vurguluyordu.
Beyaz Saray yetkilileri kuş-
kusuz Bush-TÖ buluşmasından
önce kamuoyunu hazırlıyorlar-
dı. Sözcülerin yaptığı açıklama-
ları tersyüz edecek beklenme-
yen gelışmeler izlenmezse
dünkü zirveden "ne çıkar ne
çıkmaz"ları daha önceden kes-
tirebilirdik.
Hukukçular: Anayasa Mahkemesi yetkisîni daralttı
TURAN YILMAZ
ANKARA — Anayasa Mah-
kemesi'nin, hükümete yabancı
ülkelere silahlı kuvvet göndenne
ya da ülkede silahlı kuvvet bu-
lundurma izni veren TBMM'nin
107 ve 108 sayılı kararlarının,
kendi denetim yetkisi dışında ol-
duğuna ilişkin karanna tepkiler
sürtiyor. Anayasa Mahkemesi
eski başkanlanndan A. Hamdi
Boyacıoğlu "Anayasa Mahke-
mesi bu kararlan inceleme cesa-
retini gösteremedi" dedi.
Anayasa hukukçulanndan
Prof. Dr. Oya Araslı ve Yrd.
Doç. Dr. Mehmet Semih Gemal-
maz, Anayasa Mahkemesi'nin
karannın, söz konusu Meclis
kararlannın anayasaya aykırılık
savlannı çözıime bağlamadığını,
Anayasa Mahkemesi'nin bu ka-
ran ile kendi yetki alanını da-
ralttığını savundular.
DSP Genel Başkanı Bulent
Ecevit de konuya ilişkin, "Bu
hukuki bir karar, ne diyebilirim
ki" dedi.
Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Anayasa Hukuku Kür-
süsü öğretim üyelerinden Prof.
Dr. Oya Araslı, hükümete izin
veren ve "parlamento karan"
adını taşıyan hukuki işlemin,
Anayasa Mahkemesi'nin dene-
tim aJanına girip girmediğinin
tartışmalı bir konu olduğunu
belirterek şunlan söyledi:
"Mahkemenin görttşii, bu-
nun denetim alanının dışında bir
karar olduğu yönünde. Ama bu,
hiçbir zaman bu karann anaya-
saya uygunluğu demek değildir.
Bu durumda, 107 ve 108 sayılı
kararlann anayasaya aykınlığı
konusunun çözüme bağlandığı-
nı düşünemeyiz. Benim görüşü-
me göre bu kararlar aracılığıyla
TBMM yetkisi dahilinde olma-
yan bir yetki devri yapmışnr. Bu
yetkiyi de belirsiz bir organa
devretmiştir. Çünkü 'hükumet-
le neyin kastedildigi belli değil-
YELİEFENDİ'DEN
FİKRET DAĞLIOĞLU
TAHMİNLER
1. KOŞU: F: Kalamış (5), P:
Tayga (3), S: Serdarbey (1).
2. KOŞU: F: Oberon (2), PP:
Neriman (7), P: Thoro (6), S: A\-
rupa (3).
3. KOŞU: F: Karacabeygüzeli
(10). PP: Maradona (2). P: Kay-
ra (3), S: Korsan 1 (8).
4. KOŞU: F: Begum 2 (12), PP:
Ramiz (11), P: Hatip (2), S: Mer-
mi (9).
5. KOŞU: F: Black Jak (2), PP:
Koraytay (6), P: Canpınar (4), S:
Beylerbeyi (1). w
6. KOŞU: F: Hayırlıoğlu (11),
PP: Gökpmar (2), P: Akansel (4),
P: Kıvücım (3), S: Sambey (5).
7. KOŞU: F: Bonsai (7), PP:
Dokuzoğuz (6), P: Flamingo (9),
S: Yıldıray (12).
dir. Hiçbir organ anayasanın im-
kân tanımadığı bir yetki devri-
ni yapamaz. Bu noktadan hare-
ket edilince bu kararlann ana-
yasaya yok hukmunde sayılraası-
nı gerektirecek kadar aykırı oldu-
ğu göriışundeyim. Anayasa Mah-
kemesi karan da bu durumu hiç-
bir şekilde etkileyecek tarzda bir
karar degil."
lstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Anayasa Kürsüsü öğ-
retim üyelerinden Yrd. Doç. Dr.
Mehmet Semih Gemalmaz da
"Anayasa Mahkemesi'nin kara-
rı, söz konusu Meclis karannın
içerik bakımından yurürliıkteki
anayasaya bile aykın olmadığı-
nı hukme bağlamıyor. Anayasa
Mahkemesi'nin yaptığı. kendi
yetki ve alanını daraltıcı bir yo-
rurala. bu Meclis karannın ken-
di denetim yetkisine girmediği-
ni söylemekten ibarettir" dedi.
Hukukçu Nazif Keyman da
.Anayasa Mahkemesi'nin kanun,
KHK, TBMM içtüzüğünü şekil
ve esas yönünden anayasaya uy-
gunluğunu denetleyebildiğini
belirterek bu konuda görev ve
yetki sınırlamalannın anayasa-
da açıkça gösterilmesi gerektiği-
ni kaydetti.
Usul ve iislup hatası
TBMM MUli Savunma Ko-
misyonu Başkanı Recep Ergun
da, Anayasa Mahkemesi'nin ka-
rarıru saygıyla karşıladığını, bu
konuda herhangi bir yorum
yapmayı da terbiyesine uygun
bulmadığını belirterek, şöyle
dedi:
"Benim itirazun, işin anayasa]
yönüne değildi. İtirazım, bu ko-
nuda yapılan uslup ve usul ha-
tasınadır. İlk tezkerede savaş ila-
nı ve kuvvet göndenne sözcük-
leri bir cümledeydi. Sonra savaş
ilanı sözü kaldınldı. Ancak,
ikinci sözcügiin korunması, sa-
vaş ilanı durumunu ortadan kal-
dırmış değildir. Siz karşı tarafa
kuvvet gönderirseniz, siz bunu
savaş Uanı saymasanız bile kar-
şı taraf bunu savaş ilanı olarak
KDV ile zam yağacak
(Baştarafı I. Sayfada)
sıdar, oranlann ıki aşamalı art-
tırılmasından yakınarak bunun
birtakım güçlükler doğuracağı-
nı belirtti. Oranlann arttınlma-
sının özellikle temel gıda malla-
rında pahalılık getireceğini söy-
leyen İrsıdar, yeni KDV oranla-
rırun kâr marjı düşük olan mal-
larda hemen kendini gösterece-
ğini vurguladı. Sıvı yağlar, mar-
garinler, et, tavuk, un, makar-
na gibi kâr marjından fedakâr-
lık etmeye elvermeyen malların
piyasa fiyatlarının hemen yük-
seleceğini savunan Irsıdar'a gö-
re ekmek, Tekel ürilnleri, şekerli
mamuller, haar çorbalar, biskü-
vi, deterjan, tuvalet kâğıtları gi-
bi mallarda ise kısa vadede bir
fiyat arttırımı söz konusu olma-
yabilir. irsıdar, bu ve benzeri
mallarda ya uretici ya da satıcı
kademesinde fiyatlann dengede
tutulabileceğini savundu. KDV
oranlannın yükselmesinin talep-
te bir azalmaya neden olmaya-
cağını da sözlerine ekleyen irsı-
dar, "1000 liralık malın 1010 li-
raya çıkanlması kesinlikle tale-
bi etkilemez" goruşünu savunu-
yor.
Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Ticaret Konseyi Başkanı
Ali Zafer Taciroğlu ise KDV
oranlannın arttınbnasıyla yıik-
selen fiyatlann alım düzeyini
düşüreceğini savundu. "Artık pi-
yasalar satıcı piyasasından alıcı
piyasasına döndu. Bu nedenle
fiyatlan alıcüann talebi belirle-
meye başladı" diyen Taciroğlu,
fiyatlann artmasıyla duşecek
olan talebin üreticilerin kısa va-
dede yeni KDV oranlarını
"promosyon" adı altında fiyat-
14
7
1
)
>
I
F,»,4
9
7
B
1
i3
4
1
7
1
ISTANBUL BÜYÜK ŞEHİR
BELEDİYE BAŞKANLIGI'NDAN
1- Yanıcı, Parlayıcı Kimyevi Depolar Müdüıiüğü ihtiyacı 46 ka-
lem iş güvenliği malzemesi 110.834.971.- TL + KDV muhammen
bedelle satın ahnacaktır.
Geçici teminatı: 3.325 049.- TL'dır
Şartnamesı: 20.000.- TL bedelle Araç Gereç Satınalma Müd.'den
satın alınabılir.
2- Ambarlar Müdürlüğü'nün ihtiyacı 121 kalem muhtelıf elek-
trik malzemesi 112 135.600.- TL + KDV muhammen bedelle ıha-
le olacaktır.
Geçıcı teminatı: 3.364.068.- TL'dır
Şartnamesı: 20.000.- TL bedelle Araç Gereç Satınalma Müd.'den
satın alınabllir.
3- Bılgı Işlem Koordinasyon Müdürlüğü'nün ihtiyacı 16 kalem
elektrik malzemesi 20.781.900.- TL + KDV muhammen bedelle ıha-
le olacaktır.
Geçıcı temınatı- 623.457.- TL'dır.
Şartnamesı: 10 000.— TL bedelle Araç Gereç Satınalma Mü-
dürlüğû'nden satın alınabılir
Yukarıda yazılı işler 9 Ekım 1990 günü saat 11.00'de lstanbul
Büyük Şehır Beledıye Encümeni'nde 2886/45'inci mad. göre açık
eksıltme usulü ile şartnamesi veçhile ayrı ayrı ıhale olacaktır!
Ihalelere katılmak ısteyenlerin geçici teminat mektup veya mak-
buzları ile şartnamelerinde yazılı diğer belgelerle birlikte yukarı-
da yazılı gün ve saatte lstanbul Büyük Şehır Belediye
Encümeni'nde hazır bulunmaları gerekmektedır.
llan olunur.
İngilizceyi 6 ayda
konuşun, sizi Amerikalı
dostunuzla buluşturalım.
Tcl: 349 48 57
H
:ISA\
vı öğrenmek
' ıster&nız...
PK.45, Beyoğlu
Nüfus cüzdammı kaybettım
Hükümsüzdür.
A YŞE CÜRELtR
kabul eder. Bu ise usulde yapıl-
nuş bir hatadır. Böylesine önem-
li bir konunun Meclisten ittifak-
la çıkmasında sayısız faydalar
vardı. Bence, her şeyden önce
bunun yolları aranmalıdır."
Anayasa Mahkemesi eski baş-
kanlanndan Ahraet Hamdi Bo-
yacıoğlu, Anayasa Mahkemesi'-
nin SHP tarafından açılan, hü-
kümete "savaş ilanı" ve "yurt-
dışına asker gönderme, yurtiçin-
de yabancı asker bulundurma"
konulannda izin veren TBMM
kararlarıyla ilgili davanın ilk in-
celeme aşamasında reddedilme-
sini değerlendırdi. Boyacıoğlu,
"Anayasa Mahkemesi, bu karar-
lan inceleme cesaretini
gösteremedi" dedi. Anayasa
Mahkemesi'nin önceki yıllarda
bu konularda verdiği çok sayı-
da karann bulunduğunu anım-
satan Boyacıoğlu, Anayasa
Mahkemesi'nin gelen belgenin
"adına değil, içeriğine bakarak
incelemesi gerektiğini" söyledi.
ANKA'nın haberine göre
larına yansıtmamasına neden
olabileceğini belirtti. Ancak
uzun vadede buna dayanamaya-
cak olan firmaların fiyat artışı-
na gideceklerini de söyleyen Ta-
ciroğlu, uzun vadede KDV ora-
nı kadar bir miktarın fiyatlara
yansıyacağını vurguladı. Tacir-
oğlu, oranlann yükselmesiyie
KDV kaçağının kaçınılmaz ol-
duğunu da vurgulayarak,
"Oranlann yükselmesiyie alıcı
ve satıcının menfaati birleşiyor.
Bu da faturasız satışlan teşvik
ediyor" dedi. KDV oranlan ara-
sında büyük farklıhklardan da
yakınan TOBB Ticaret Konseyi
Başkanı, vergi sisteminin kolay
anlaşılabilir ve kolay uygulana-
bilir olması gerektiğine dikkat
çekti.
Taciroğlu'nun bu konuda-
ki görüşleri şöyle:
"KDV'si yüksek ve düşiik
olan ürünler bir orta noktada
buluştunılmalı. Örneğin gıdada
KDV oranı şu anda yüzde 3 ile
yüzde 10 arasında degişiyor. Oy-
sa gıdada tek oran olmalı. Halk
KDV oranını bilmece çözer gibi
her mal için ayrı ayn düşünme-
meli. Bu sistem, halkın vergi de-
netimini engelliyor."
Dayanıklı Tuketim Malları
Satıalan ve Tüketicileri Koruma
Derneği Başkanı Ziver Zıllı ise
yeni KDV oranlannın piyasaya
yansımasının daha büyuk oran-
larda olacağını ileri siırdü. Ör-
neğin lüks tüketim mallarında-
ki yuzde 20"ük KDV oranının pi-
yasaya yüzde 25 olarak yansıma-
smın kaçınılmaz olduğunu dile
getiren Zıllı, "Sanayici malı pi-
yasaya arzettiği andan itibaren
KDV'yi uyguluyor. Üretüği malı
2-3, batta daha fazla vadelerte
piyasava sunarken KDV'yi peşin
ödüyor. Ve vade farkını direkt
KDV'ye yansıtıyor. Ve tüm aşa-
malarda toptancıdan peraken-
de>e gidene dek de KDV'ler pe-
şin yatınlıyor, sabşlar vadeli olu-
yor. Dolayısıyla KDV oranlan-
nın piyasa fiyatlanna yansıma-
sı, oranın üzerinde
gerçekleşiyor" dedi. Zıllı, KDV
oranlannın uretici ve toptancı
aşamalannda değil, perakende-
1970-1985 yılları arasında 15 yıl
süreyle Anayasa Mahkemesi
üyeliği ve başkanhğı görevlerin-
de bulunan Boyacıoğlu, konuyla
ilgili sorulan yanıtlarken Ana-
yasa Mahkemesi'nin bundan
önce benzer konularda verdiği
kararlarda, "Gelen belgenin adı-
na değil, içeriğine bakılır. Eğer
bu içerik, bir yasa düzenlemesi-
ni ya da bir içtuzuk düzenleme-
sini ortaya koyııyorsa, bunlar in-
celenir. Hatta bu bir karar bile
olsa" denildiğini anımsattı. Bo-
yacıoğlu, "Kanaatime göre bu,
bugun de geçerli bir durumdur"
dedi.
Sosyahst Parti (SP) Genel
Başkanı Ferit tlsever, Anayasa
Mahkemesi'nin "Hükümete sa-
vaş ilanı, yurtdışına asker gön-
derme ve yurtiçinde yabancı as-
ker bulundurma" izni veren
TBMM karanyla ilgili iptal is-
temini reddetmesi üzerine yetki-
nin ne Meclis'te, ne hükümette
olduğunu, asıl yetkinin halkta
bulunduğunu bildirdi.
ci aşamasında devreye girmesi-
nin bunu önleyeceğini savundu.
Ziver Zıllı, aynca 15 ekimde yü-
rürlüğe girecek olan yeni KDV
oranlarının bu 20 günluk süre-
de "psikolojik zamlar"a da ne-
den olabileceğini söyledi. Tüke-
ticinin iyi niyetle yeni oranlar
yürurlüğe girmeden bazı ma-
mullere daha çok talep göstere-
ceğini ve dolayısıyla fiyatlann
yükseleceğini belinen Zıllı'ya
göre 15 gün sonra da yüksek fi-
yatlara ahşılacak ve 15 ekimde
yeni KDV oranlannın yürurlü-
ğe girmesiyle yeniden bir zam-
ma maruz kalinabilecek. Piya-
sa çevreleri aynca yurürlüğe gi-
recek yeni oranlann perakendeci
aşamasında fiyatlann yuvarlan-
masıyla daha da artacağında gö-
rüş birliğine varıyorlar. Aynı
çevrelerde, bazı mallarda yüzde
3-5 olan KDV artışlarının etiket
fiyatlarında yüzde 10'luk bir ar-
tışa neden olabileceği söyleni-
yor.
KDV oranlannın arttınlması-
na her kesimden tepkiler sürer-
ken Hak-İş Konfederasyonu
Başkanı Necati Çelik, Körfez
kriziyle gelen fiyat artışlannın
getirdiği külfete KDV oranlan-
nın arttınlması da eklenerek ya-
şamm daha da çekilmez hale
geldiğini söyledi. Turkiye Bak-
kallar ve Bayiler Federasyonu
Başkanı Bendevi Palandöken ise
KDV oranlannın yukseltilmesiy-
le temel tüketim maddeleri fiyat-
larında büyük bir artışın olaca-
ğını, "ekmek, peynir, yumurta"
gibi temel tüketim maddelerinin
de bundan nasibini alacağını
vurguladı.
Öte yandan Cumhuriyet Ege
Burosu'nun haberine göre KDV
oranlarının arttınlması, buna
karşılık akaryakıt tuketim vergi-
si ile istikrar fon kesintisinin du-
şürulmesini değerlendiren Ege-
li sanayici ve işadamları "Dar-
gelirlinin kesesine el
atdmamauydı" değerlendirmesi-
ni yaptılar. TOBB Sanayi Kon-
seyi ve EBSO Meclis Başkanı Şi-
nasi Ertan, "Yeni düzenlemede
fakir fukarının cebine el
atılmamalıydı" dedi.
Beyaz Saray adına fısılda-
nanlara göre (a) Askeri yardım-
da Yunanistan ile aramızdakı
10/7 oranı Kongre'nin işiydi.
Körfez bunalımındaki tutumu-
rnuz bu oranı lehimize değiştir-
meye yeterli değildi. (b) Yöne-
timin Ermeni politikasında de-
ğişiklik yoktu. (c) Kredi, bağış
yerine daha geniş ticari ola-
naklar arayan TÖ'nün başlıca
kozu, tekstil kotalarının ya ta-
mamen kaldınlması ya da yüz-
de yüz arttırılmasıydı. Sözcü-
lerden bu konuda da umut ve-
rici yanıtlar alınamıyordu.
Demirel'in dünkü sorusu bir-
den önem kazanıyordu. Ticaret
diyoruz, artmıyor. Kredi, bağış
ise henüz bilinmeyen rakam-
larda. Kısacası "her şeye evet
diyen, demeye hazır bir Türki-
ye'nin belli başlı isteklerı,
önemli konulardaki direnmeleri
'hayır'la yanıtlanıyordu."
ABD, Irak'a silahla vuracağı
tarihi henüz saptayamadığı için
Beyaz Saray'la yönetimin öte-
ki dalları, kuzey cephesi ya da
ABD askerine bizden "koridor"
açılması planlarını belli başlı
konu olarak TÖ ile görüşmeye
almayaçaklarını duyumsatıyor-
lardı. TÖ'nün harem-i ismetin-
deki sözcü Kaya Toperi, güney
sınıriarımızdan Irak'a saldırı se-
naryolannı "Bizde böyle bir şey
yok. Orası -yani güney- zaten
dağlık bir bölge" diye karşılıyor-
du.
Bağdat'a kuzeyden koridor
ya da cephe açılacaksa. asker-
leri "dağlık bölgeden aşağıya"
göndermek şimdılık senaryola-
rın içınde yer almıyordu. Incir-
lik, Diyarbakır gibi hava üslerin-
den kalkacak ABD hava gücüy-
le Irak vurulacaktı.
Beyaz Saray yetkilisinin söy-
lediği gibi Türkiye "her isteğe
evet demışse" başta İncirlik üs-
sünü ABD'ye çoktan vermiştik.
Başkentte bu yorumlar yapı-
lırken TÖ, VVashington'da he-
nüz uykudan uyanıyor, Bush
1
la yapacağı görüşmeye hazır-
lanıyordu.
Gece yarısı VVashington'da-
ki arkadaşlarımız, Bush'un
şapkasından 'hayır'ın diplomat-
çası bol vaat çıktığını söylü-
yorlardı.
Oteldeki görkemli dairesinde
toplayaçağı gazetecılere; baka-
lım TÖ neler söyleyecek.
Bush'a verdiği akıllardan baş-
layarak Türkiye'nin elde ettiği
büyük olanakları veya verdiği
yeni ödünleri nasıl açık-
layacak?
GOZLEM
UGURMUMCU
(Baftarafı 1. Sayfada)
nüşerek tarıh sahnesini terk ediyor. Moskova'ya bağlı ko-
münist partileri de bu çöküşten paylannı ahyorlar.
Sosyal demokrasi, Leninist sistem ile yaptığı ideolojik sa-
vaşı da kazanıyor.
Böyle bir dünyada sosyal demokrasi, insan hakları, co-
ğulcu ve katılımcı demokrasi gıbı inanç ve amaçların da or-
tak adı oluyor.
Leninist rnodel, Batı kapitalizmine teslim olurken dünya-
da bir başka olgu daha yaşanıyor.
Bu olgu, "ekonomilerin militarizasyonu" olgusudur. Bu
kavram, kapitalist ekonomilerin askeri darbelerle korunması
ve kollanması anlamına geliyor.
Güney Amerika'daki askeri rejimler bu modele dayatıldı.
Azgelişmiş ekonomilerin dünya kapitalist sistem ile bütün-
leşmesi böylece sağlandı. Arjantin, Brezilya ve Şili gibi Gü-
ney Amerika ülkelerinde kapitalizm bu ülkelerin silahlı kuv-
vetleriyle korundu ve kollandı.
Aynı model, 12 Eylül darbesiyle Türkiye'de de uygulan-
dı.
Bugünkü yasakçı rejimin kaynağında 12 Eylül darbesi;
12 Eylül darbesınin de ardında 5388 ölüyle anarşi ve terör
ortamı yatıyor. Bu anarşi ve terör ortamının ardında da 1974
ambargoları ve birdenbire bir düğmeye basılmışçasına baş-
layan Ermeni terörü ile sağ ve sol terör örgütierinin kanlı
hesaplaşmaları yatıyor!
Özetle bugünkü yasakçı rejimin kaynağında Türkiye'nin
"destabilızasyonu", yanı anarşi ve terör ortamına itilerek kar-
gaşaya sürüklenmesi olgusu yatıyor.
Sosyal demokrat kesim tek bir çatı altında toplanıp bü-
tün bu olay vş olguları aklın süzgecinden geçirerek "eko-
nomilerin militarizasyonu" adı verilen bu "cuntacı ve yasakçı
rejime" karşı insan haklarının katılımcı ve özgürlükçü demok-
rasinin öncülüğünü yapacağına kişisel sürtüşmelerin ve
kavgalarm içıne si rüklenerek bölündü ve parçalandı.
Şu olgulara bakın:
Son on yıl içinde ücret ve aylıkların mılli gelir ıçindeki pay-
Jarı yüzde 32'lerden yüzde 13'lere düşerken kâr-faiz ve rant
gelirlerı de pastadaki paylannı yüzde 42'lerden yüzde
73'lere çıkardı.
Anarşi ve terör ile gelen askeri darbe, sonuçta işçinin,
memurun, emeklinin sofralanndan aldığı lokmaları iş ve ser-
maye çevreleri ile "hayaliihracaf vurguncuları ve bunlann
bürokrasi içindeki işbirlikçilerinin önterine koydu!
Toplam dış borçjar da 14 milyar dolardan 36 milyar dola-
ra kadar sıçrayarak Osmanlı İmparatorluğu'nun son zaman-
larındakı kurulan Duyun-u Umumiye İdaresi gibi devlet ha-
zinesini IMF'nın ıpoteğine soktu.
İslamcı inançlarm tarikatlara, ticarete ve siyasete kalkan
yapılarak resmi ideoloji haline gelmesi de özellikle son
yılların "devlet modası" oldu.
Bu koşullarda sosyal demokrat partiler, parti çatılannda-
ki bu kısır ve yüzeysel çekışmeleri bırakıp güçlerini bir ara-
ya getırselerdi ANAP hiç bu kadar güçlenebilir miydi?
Ve Özal Cumhurbaşkanı olabilir miydi?
Sosyal demokrat partilerin tabanlarını oluşturan "Anado-
lu aydınlan" kendilerini bugüne kadar temsil eden liderleri-
nın bu konularda ne kadar dar açılı ve ne kadar çapsız ol-
duklarını ve dünyada ve Türkiye'deki gelişmeler karşısında
ne kadar yetersız kaldıklarını görmüyorlar mı?
Duygusal tepkiler ve kışısel çekışmelerle sosyal demok-
ratların ne kadar zaman harcadıklannı anlamıyortar mı?
Hiç şüphe yok; görüyorlar ve anlıyorlar.
Sosyal demokrat partileri bırleştirecek tek güç bu parti-
lerin tabanlarını oluşturan bılınçli ve ınançlı insanlardır.
Parti tabanlarındaki bu bilinç, "asker delegeleri" ve "si-
yaset şeyhlerini" aşıp parti tavanlarına nasıl yansıtılacak?
Ali Baba
9
nın hazinesi
(Baştarafı 20. Sayfada)
çakçılar arasında Ali Bayırlar,
yeğeni Ünsal'dan başka "İstan-
bul'lu Nihat Kolasın, kardeşi
Mustafa" ile birlikte bir yığın adı
daha açıklar.
Bugun, New York Metropoli-
tan Müzesi'ndeki Karun Hazine
si'nden yaklaşık 300 kadar eser-
den ancak 50-60'ı sergileniyor.
Bunlardan bazılarının altında
"hediye eden" kişi olarak Mu-
hammed Yegani'nin de adını gö-
rebilirsiniz. Kendisi Frankfurt-
ta, kardeşi de Londra'da iş ya-
par.
Edip Telli bir başka noktaya
daha değindi gülerek:
"Bu arada bir de duvar resinı-
leri çıktı ortaya. Bunlan Fuat,
Nihat Bey ve Bob (Hecht) pa-
zariadı. Ancak işin içine bir sah-
tecilik lafı kanştL.."
Edip Telh" bu noktada da doğ-
ru soylemektedir. Metropoli-
tan'ın ayna toplantılannın gizli
tutunaklannm ekinde müzenin
kabul ettiği hediyelere yer veri-
liyor. Yunan ve Roma bölümün-
de "tÖ 6. yy.'ye Doğu Yunan, ki-
reç taşı üzerine resim parcalan.
Öneren Robert E. Hecht,
Jr"dur.
Edip Telli'nin gülmesinin ne-
denini o an anlayamamıştım.
Bilmem kaçıncı kez gideceğim
Gure köyünde daha sonra anla-
tacaklardı bu güluşün ardında-
ki gerçeği. Bir başka soygun
kurbanı Aktepe"deki anıtmeza-
rın duvanndâ resimler vardı.
Bunlar sökülerek satılmıştı.
(Kırkağaç'ın Kahta' tümülüsün-
deki olayla kanştırmamak gere-
kir.)
Bu resimlerin pazarlanmasın-
da rol oynayan bir köylü, aynı
mezann resimsiz duvarlanna
buna benzer resimleri kendisi
yapmış, ardından bu sahte resim
de kaçakçüara satılmıştı. Resim-
ler daha sonra New York'tan
sahte diye dönecekti. Ressam
koylü de askere giderek canını
kurtarmıştı. Bu öyküyü kendi-
sinden de dinlemiştim.
'Kahta Tümülüsü'nden gelen
duvar resimlerinin finansmanı-
ru Hazine Bakam Douglos Dil-
lon bizzat kendi cebinden yap-
mışu. Müzenin 28 Mart 1967 ta-
rihli bir başka gizli belgesine gö-
re bu iş için ödediği para 48.164
dolar 42 sentti. Hazine Bakanı
müzeye böyle bir eser kazandır-
mış ve bunu vergisinden duş-
müştü.
BBC, 'Yağmacaar' adıyla an-
tika talanını anlatan bir belge-
sel yapmıştı. Bunu bir Ameri-
kan TV istasyonu ile birlikte or-
taklaşa fınanse etmişti. Belgesel-
de Karun Hazinesi ve Metropo-
litan Muzesi ih'şkilerine geniş yer
veriliyor ve müze suçlanıyordu.
Hem maddı hem sıyasal varlık-
lı Dillon'un bu TV istasyonuna
bir telefonu, 'Yağmacüar'ın tüm
Amerikan TV istasyonlannda
gösterilmesini önlüyordu. Bu is-
tasyon ayrıca ünlü Time, Life
dergilerini yayımhyordu. Daha
sonra TV istasyonun zararları
Dillon'un başka telefon talimat-
lan ile karşılanıyordu.
Bana inanmıyorsanız açın te-
lefonu bu TV istasyonuna,
"BBC ile ortak yapılan bu fıl-
min neden gösterimden
çekildiğini" sorun. Bakalım si-
ze ne diyecekler? Tatmin edici
yanıt alamazsanız BBC'nin pa-
zarlama bölümüne sorun, en
azından onlar bana söyledikle-
rini size de tekrarlayacaklardır.
Sayın Maliye Bakanı Adnan
Kahveci, Türkiye'nin muze ya da
ören yerlerine bağışta bulunan-
lann bunlan vergilerinden düş-
melerine olanak veren böyle bir
yasaya, daha doğrusu Gelir Ver-
gisi Kanunu'nda böyle bir mad-
deye ihtiyacı var. Unutmayın
Türkiye'nin tarihsel ve kültürel
mirasımn bekçisi Kültür ve tçiş-
leri bakanlıklan ise bunlann
devlet adına gerçek sahibi hazd-
nedir. Kaçakçılığın önlenmesi ve
müzelerin maddi açıdan güçlen-
meleri için böyle bir desteğe ih-
tiyaç var.
Karun Hazinesi davasında
önemli bir aşamaya gelinildi.
Önümüzdeki birkaç ay içinde
Türk hükümetinin avukatlannın
gözetiminde bir Türk ve Ame-
rikan uzmanlanndan oluşan bi-
lirkişi Metropohton Müzesi'nin
deposuna inip, sergilenmeyen,
gizlenen eserleri belirleyecek.
Karun Hazinesi daha önce çe-
şitli kereler yazıldığı gibi bir ki-
şiye ait olmayan bir dönemdeki
Yunan-Lidya-Pers uygarlıklan-
nı yaşamış kişilerin anıtmezar-
larından kaçınlmıştır.
Türk ve yabancüardan oluşa-
cak bu uzmanlann her türlü bil-
gi ve belgeyle donatıunası gere-
kir. Bu nedenle tzmir, Manisa,
Uşak müzeleri ile genel müdür-
lüğün dosyalan iyice taranmalı
ve 1963'ten bu yana bu yöreden
kaçınlmış eserlerin tarifleri ve
bunlara ilişkin olaylar ve belge-
leri ve varsaresimleriçıkartılma-
hdır. Her dosyadaki bilgi kınn-
tılan tamamlanarak Karun Ha-
zinesi olayının bilinmezlik mo-
zaiğinin parcalan yerli yerine
oturtuhnalıdır. Yoksa, uzmanlar
Metropolitan'ın uzmanlan ve
avukatlan önünde güç duruma
düşebilirler.
Ümit ederim ki bu konuda
hazırhğa çoktan başlanmıjtır bi-
le. Inşallah...
Yaruı: Ebuüı
bilfauneyea yöalerl