22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLÜL 1990 ÇL1MHURİYET/19 Çocuk ışıklan BM Çocuk Fonu (UNICEF), Birleşmiş Milletlerde 29-30 eylül giınleri arasında yapılacak çocuk zirvesi öncesinde geçen pazar akşamı bütfln dünyada çocuklar için bir "ışık zinciri" oluşturdu. (Fotoğraf: AP) 200 ALMAN MARKI — Almanya'da >eni bir 200 marklık banknot 1 ekim tarihinden itibaren piyasaya çıkıyor. Birleşrae ile birlikte dolaşıma girecek yeni banknotun üzerinde Nobel Tıp ödıiliı sahibi Paul Ehrlich'in resmi yer alı>or. (Fotograf: AP) Pehlivanlı- Coşkiın davası ANKARA (ANKA) — 'Özal- Bush' görüşmesinin tutanakla- nıun sızdınlmasına ilişkin DGM savcısının soruşturması sırasın- da kendisine "savcılık mesleği- nin yuzkarası" diyen TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Alpaslan Pehlivanlı hakkında DGM Savcısı Ülkü Coşkun'un açtığı 20 müyon liralık manevi tazminat davasına devam edildi. Ankara 10*uncu Asliye Hu- kuk Mahkemesi'nde dün yapı- lan duruşmaya Alpaslan Pehli- vanh katıldı. Ülkü Coşkun'un avukatı Feridun Divaner maze- ret bildirerek duruşmaya katıl- madı. Mahkeme Alpaslan Peh- livanlı'nın Ülkü Coşkun için söylediği sözlerden sonra Pehli- vanh'nın dokunulmazlığının kaldınlması istemiyle fezleke düzenledi. KAN KANSERİNİ PULLARLA UNLTUYOR— lOyaşında- kj Craig Shergold. kan kanseri. En büyiık merakı ise pul kolek- siyonu. Craig, dunyanın dört bir yanından gelen 22 milyon kart arasından topladığı pullarla Guinnes rekorlar kitabında da ar- tık yer sahibi. Craig ölürse, topladığı pullardan oluşan koleksi- yonun geliri, kanser araştırmalannda kullanılacak. HABERLERIN DEVAMI CÜNEYT ARCAYUREK yazıyor Ekonomide Güç Günler... (Baştarafı 1. Sayfada) gün için sağlam duran Alman ve Japon eko- nomılerinın bu durumlarını daha ne kadar ko- ruyabılecekleri konusundaysa değişik varsa- yımlar var. Körfez krizinin sıcak savaşa dönüşmesi ih- timaline gelince, bunu düşünmek bile kor- kutucu. Bu durum özellikle Türkiye gibi ül- keler için ekonomik açıdan yıkım anlamına gelecek. Dünya Bankası uzmanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, eğer Körfez'de sılahlar patlarsa: (1) Petrol fiyatları bu yılın sonuna dek ortalama 58 dolara çıkacak; (2) 1991 'de 65 dolara oturacak; (3) 1992 yılında 44 do- lara dek düşebilecek. Kuşkusuz hiç kimse böyle bir olasılığı ak- lına bile getirmek ıstemiyor. Ama Dünya Bankası uzmanlarının hesaplarına göre, varil başına ham petrol fiyatı 30 dolarda karar kıl- sa bile bundan en az 60 ülke çok ciddi bi- çimde etkilenecek. Bu haftaki The Economisfm başyazısında- ki şu satırlar, olası gelışmelerın iç açıcı ol- madığını belli ediyor: "Petrol ithal eden ülkelerin hükümetleri ve seçmenleri, bir gerçeği kesinlikle gözden ka- çırmasınlar: Pahalı petrol, gerçek gelirlerin düşmesi demektır. Ne kadar akıllıca ekono- mik politikalar izlenirse izlensin, bu gerçek de- ğişmeyecektir. Bugün durum genel olarak kö- tüye gitmekle kalmadı; aynı zamanda olağa- nüstü belirsiz hale geldi. Bunun bir nedeni, petrol fiyattannın gelecek yıl her şey olabile- ceğidir. Ancak Saddam Hüseyin baskılara boyun eğer ve sessiz sedasız Kuveyt'ten çekilirse, petrol fiyatlan yeniden 20 dolar ve altına ine- bilir. Bugünkû çıkmazın devam etmesi ise fi- yatlann 257e 35 arasında bir yerde oturma- sına yol açabilir. Fakat savaş patlarsa varil başına fiyat bir süre için 50 dolar veya daha üstûne fırlayabilir." Kuveyt'ten kıpırdamaya hıç nıyetı olmayan Saddam'm sürekli tehditleri de gözönünde tutulursa, ekonomik krizin eşıkte olduğu or- taya çıkar. Bu durum özellikle ülkemiz açısından te- dirginlik vericidir. Ankara'da yeni yıl bütçe- siyle programını, petrol fiyattannın 27 dolar olacağı varsayımına göre hazırlamaya çalı- şanlann hesaplan havada kalabilir; 1991 için öngörülen 1.8 milyar dolarlık ek petrol fatu- rası anlamsız kaçabilir. 30 dolar ve üstünde bir petrol fiyatına Türk ekonomisinin nasıl da- yanacağı ise tam bir soru işaretidir. Ekonomiyi ve herkesi güç günler bekliyor. Dua edelim, bir de savaş çıkmasın! Her Şeye Evet Her Şeye Hayıri ANKARA — Inönü dün "Bı- zim görevimiz bir süper gücün çıkarlarını korumak için onun planlarına yardımcı olmak değildir" diyor ve ekliyordu: "TO, ABD'de aldatıcı hayallere kapılıp yeni angajmanlara gi- rerse bu, ulusal çıkarlarımıza tamamen aykırı bir şey olur." Oysa, adının yazılmaması koşuluyla basınla konuşan Be- yaz Saray yetkilisi, "Türkiye'nin bugüne kadar tüm ABD talep- lerine 'evet' dediğini" açıklıyor. TD-Bush görüşmesinden önce Beyaz Saray yetkilisinin verdi- ğı bılgiler fanatik Çankaya des- tekleyıcilehni rahatsız edici ni- telikte. Yanı sıra olumlu kimi beklentilerin çanına ot tıkaya- cak ölçüde olumsuz çizgiler içeriyor. Demirel de dün VVashington ağırlıklı bir konuşma yapıyor, ABD'nin tüm taleplerine evet diyen Türkiye'nin "pazarlık gücünü" yitirdiğini söylüyordu. Körfez bunalımı on altı ay sü- recek olursa Türkıye'ye maliyeti on alt; milyar dolara yüksele- cekti. İki ayda zaten beş milyar zararı sinemize çekmiştik. TÖ ise uluslararası dayanışmayla zararın karşılanması yerine "ti- caretin arttırılmasını" yine ön plana alıyordu. Nedenini açık- lıyordu: El açar duruma düş- meyi sindiremiyormuş!" Ama ABD ne derse "evet" demeyi içine sindirebiliyordu. TÖ'nün "ABD'yi çok tatmin eden politika izlemesinden" sonra VVashington'un Türkiye: ye "yapacağı bir şeyler" yok muydu? Beyaz Saray'ın TD- Bush görüşmesinden önce yaygınlaştırdığı görüş, "Genel anlamda yapabileceklerinin" olmadığını vurguluyordu. Beyaz Saray yetkilileri kuş- kusuz Bush-TÖ buluşmasından önce kamuoyunu hazırlıyorlar- dı. Sözcülerin yaptığı açıklama- ları tersyüz edecek beklenme- yen gelışmeler izlenmezse dünkü zirveden "ne çıkar ne çıkmaz"ları daha önceden kes- tirebilirdik. Hukukçular: Anayasa Mahkemesi yetkisîni daralttı TURAN YILMAZ ANKARA — Anayasa Mah- kemesi'nin, hükümete yabancı ülkelere silahlı kuvvet göndenne ya da ülkede silahlı kuvvet bu- lundurma izni veren TBMM'nin 107 ve 108 sayılı kararlarının, kendi denetim yetkisi dışında ol- duğuna ilişkin karanna tepkiler sürtiyor. Anayasa Mahkemesi eski başkanlanndan A. Hamdi Boyacıoğlu "Anayasa Mahke- mesi bu kararlan inceleme cesa- retini gösteremedi" dedi. Anayasa hukukçulanndan Prof. Dr. Oya Araslı ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Semih Gemal- maz, Anayasa Mahkemesi'nin karannın, söz konusu Meclis kararlannın anayasaya aykırılık savlannı çözıime bağlamadığını, Anayasa Mahkemesi'nin bu ka- ran ile kendi yetki alanını da- ralttığını savundular. DSP Genel Başkanı Bulent Ecevit de konuya ilişkin, "Bu hukuki bir karar, ne diyebilirim ki" dedi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Kür- süsü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Oya Araslı, hükümete izin veren ve "parlamento karan" adını taşıyan hukuki işlemin, Anayasa Mahkemesi'nin dene- tim aJanına girip girmediğinin tartışmalı bir konu olduğunu belirterek şunlan söyledi: "Mahkemenin görttşii, bu- nun denetim alanının dışında bir karar olduğu yönünde. Ama bu, hiçbir zaman bu karann anaya- saya uygunluğu demek değildir. Bu durumda, 107 ve 108 sayılı kararlann anayasaya aykınlığı konusunun çözüme bağlandığı- nı düşünemeyiz. Benim görüşü- me göre bu kararlar aracılığıyla TBMM yetkisi dahilinde olma- yan bir yetki devri yapmışnr. Bu yetkiyi de belirsiz bir organa devretmiştir. Çünkü 'hükumet- le neyin kastedildigi belli değil- YELİEFENDİ'DEN FİKRET DAĞLIOĞLU TAHMİNLER 1. KOŞU: F: Kalamış (5), P: Tayga (3), S: Serdarbey (1). 2. KOŞU: F: Oberon (2), PP: Neriman (7), P: Thoro (6), S: A\- rupa (3). 3. KOŞU: F: Karacabeygüzeli (10). PP: Maradona (2). P: Kay- ra (3), S: Korsan 1 (8). 4. KOŞU: F: Begum 2 (12), PP: Ramiz (11), P: Hatip (2), S: Mer- mi (9). 5. KOŞU: F: Black Jak (2), PP: Koraytay (6), P: Canpınar (4), S: Beylerbeyi (1). w 6. KOŞU: F: Hayırlıoğlu (11), PP: Gökpmar (2), P: Akansel (4), P: Kıvücım (3), S: Sambey (5). 7. KOŞU: F: Bonsai (7), PP: Dokuzoğuz (6), P: Flamingo (9), S: Yıldıray (12). dir. Hiçbir organ anayasanın im- kân tanımadığı bir yetki devri- ni yapamaz. Bu noktadan hare- ket edilince bu kararlann ana- yasaya yok hukmunde sayılraası- nı gerektirecek kadar aykırı oldu- ğu göriışundeyim. Anayasa Mah- kemesi karan da bu durumu hiç- bir şekilde etkileyecek tarzda bir karar degil." lstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Kürsüsü öğ- retim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Semih Gemalmaz da "Anayasa Mahkemesi'nin kara- rı, söz konusu Meclis karannın içerik bakımından yurürliıkteki anayasaya bile aykın olmadığı- nı hukme bağlamıyor. Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı. kendi yetki ve alanını daraltıcı bir yo- rurala. bu Meclis karannın ken- di denetim yetkisine girmediği- ni söylemekten ibarettir" dedi. Hukukçu Nazif Keyman da .Anayasa Mahkemesi'nin kanun, KHK, TBMM içtüzüğünü şekil ve esas yönünden anayasaya uy- gunluğunu denetleyebildiğini belirterek bu konuda görev ve yetki sınırlamalannın anayasa- da açıkça gösterilmesi gerektiği- ni kaydetti. Usul ve iislup hatası TBMM MUli Savunma Ko- misyonu Başkanı Recep Ergun da, Anayasa Mahkemesi'nin ka- rarıru saygıyla karşıladığını, bu konuda herhangi bir yorum yapmayı da terbiyesine uygun bulmadığını belirterek, şöyle dedi: "Benim itirazun, işin anayasa] yönüne değildi. İtirazım, bu ko- nuda yapılan uslup ve usul ha- tasınadır. İlk tezkerede savaş ila- nı ve kuvvet göndenne sözcük- leri bir cümledeydi. Sonra savaş ilanı sözü kaldınldı. Ancak, ikinci sözcügiin korunması, sa- vaş ilanı durumunu ortadan kal- dırmış değildir. Siz karşı tarafa kuvvet gönderirseniz, siz bunu savaş Uanı saymasanız bile kar- şı taraf bunu savaş ilanı olarak KDV ile zam yağacak (Baştarafı I. Sayfada) sıdar, oranlann ıki aşamalı art- tırılmasından yakınarak bunun birtakım güçlükler doğuracağı- nı belirtti. Oranlann arttınlma- sının özellikle temel gıda malla- rında pahalılık getireceğini söy- leyen İrsıdar, yeni KDV oranla- rırun kâr marjı düşük olan mal- larda hemen kendini gösterece- ğini vurguladı. Sıvı yağlar, mar- garinler, et, tavuk, un, makar- na gibi kâr marjından fedakâr- lık etmeye elvermeyen malların piyasa fiyatlarının hemen yük- seleceğini savunan Irsıdar'a gö- re ekmek, Tekel ürilnleri, şekerli mamuller, haar çorbalar, biskü- vi, deterjan, tuvalet kâğıtları gi- bi mallarda ise kısa vadede bir fiyat arttırımı söz konusu olma- yabilir. irsıdar, bu ve benzeri mallarda ya uretici ya da satıcı kademesinde fiyatlann dengede tutulabileceğini savundu. KDV oranlannın yükselmesinin talep- te bir azalmaya neden olmaya- cağını da sözlerine ekleyen irsı- dar, "1000 liralık malın 1010 li- raya çıkanlması kesinlikle tale- bi etkilemez" goruşünu savunu- yor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ticaret Konseyi Başkanı Ali Zafer Taciroğlu ise KDV oranlannın arttınbnasıyla yıik- selen fiyatlann alım düzeyini düşüreceğini savundu. "Artık pi- yasalar satıcı piyasasından alıcı piyasasına döndu. Bu nedenle fiyatlan alıcüann talebi belirle- meye başladı" diyen Taciroğlu, fiyatlann artmasıyla duşecek olan talebin üreticilerin kısa va- dede yeni KDV oranlarını "promosyon" adı altında fiyat- 14 7 1 ) > I F,»,4 9 7 B 1 i3 4 1 7 1 ISTANBUL BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIGI'NDAN 1- Yanıcı, Parlayıcı Kimyevi Depolar Müdüıiüğü ihtiyacı 46 ka- lem iş güvenliği malzemesi 110.834.971.- TL + KDV muhammen bedelle satın ahnacaktır. Geçici teminatı: 3.325 049.- TL'dır Şartnamesı: 20.000.- TL bedelle Araç Gereç Satınalma Müd.'den satın alınabılir. 2- Ambarlar Müdürlüğü'nün ihtiyacı 121 kalem muhtelıf elek- trik malzemesi 112 135.600.- TL + KDV muhammen bedelle ıha- le olacaktır. Geçıcı teminatı: 3.364.068.- TL'dır Şartnamesı: 20.000.- TL bedelle Araç Gereç Satınalma Müd.'den satın alınabllir. 3- Bılgı Işlem Koordinasyon Müdürlüğü'nün ihtiyacı 16 kalem elektrik malzemesi 20.781.900.- TL + KDV muhammen bedelle ıha- le olacaktır. Geçıcı temınatı- 623.457.- TL'dır. Şartnamesı: 10 000.— TL bedelle Araç Gereç Satınalma Mü- dürlüğû'nden satın alınabılir Yukarıda yazılı işler 9 Ekım 1990 günü saat 11.00'de lstanbul Büyük Şehır Beledıye Encümeni'nde 2886/45'inci mad. göre açık eksıltme usulü ile şartnamesi veçhile ayrı ayrı ıhale olacaktır! Ihalelere katılmak ısteyenlerin geçici teminat mektup veya mak- buzları ile şartnamelerinde yazılı diğer belgelerle birlikte yukarı- da yazılı gün ve saatte lstanbul Büyük Şehır Belediye Encümeni'nde hazır bulunmaları gerekmektedır. llan olunur. İngilizceyi 6 ayda konuşun, sizi Amerikalı dostunuzla buluşturalım. Tcl: 349 48 57 H :ISA\ vı öğrenmek ' ıster&nız... PK.45, Beyoğlu Nüfus cüzdammı kaybettım Hükümsüzdür. A YŞE CÜRELtR kabul eder. Bu ise usulde yapıl- nuş bir hatadır. Böylesine önem- li bir konunun Meclisten ittifak- la çıkmasında sayısız faydalar vardı. Bence, her şeyden önce bunun yolları aranmalıdır." Anayasa Mahkemesi eski baş- kanlanndan Ahraet Hamdi Bo- yacıoğlu, Anayasa Mahkemesi'- nin SHP tarafından açılan, hü- kümete "savaş ilanı" ve "yurt- dışına asker gönderme, yurtiçin- de yabancı asker bulundurma" konulannda izin veren TBMM kararlarıyla ilgili davanın ilk in- celeme aşamasında reddedilme- sini değerlendırdi. Boyacıoğlu, "Anayasa Mahkemesi, bu karar- lan inceleme cesaretini gösteremedi" dedi. Anayasa Mahkemesi'nin önceki yıllarda bu konularda verdiği çok sayı- da karann bulunduğunu anım- satan Boyacıoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin gelen belgenin "adına değil, içeriğine bakarak incelemesi gerektiğini" söyledi. ANKA'nın haberine göre larına yansıtmamasına neden olabileceğini belirtti. Ancak uzun vadede buna dayanamaya- cak olan firmaların fiyat artışı- na gideceklerini de söyleyen Ta- ciroğlu, uzun vadede KDV ora- nı kadar bir miktarın fiyatlara yansıyacağını vurguladı. Tacir- oğlu, oranlann yükselmesiyie KDV kaçağının kaçınılmaz ol- duğunu da vurgulayarak, "Oranlann yükselmesiyie alıcı ve satıcının menfaati birleşiyor. Bu da faturasız satışlan teşvik ediyor" dedi. KDV oranlan ara- sında büyük farklıhklardan da yakınan TOBB Ticaret Konseyi Başkanı, vergi sisteminin kolay anlaşılabilir ve kolay uygulana- bilir olması gerektiğine dikkat çekti. Taciroğlu'nun bu konuda- ki görüşleri şöyle: "KDV'si yüksek ve düşiik olan ürünler bir orta noktada buluştunılmalı. Örneğin gıdada KDV oranı şu anda yüzde 3 ile yüzde 10 arasında degişiyor. Oy- sa gıdada tek oran olmalı. Halk KDV oranını bilmece çözer gibi her mal için ayrı ayn düşünme- meli. Bu sistem, halkın vergi de- netimini engelliyor." Dayanıklı Tuketim Malları Satıalan ve Tüketicileri Koruma Derneği Başkanı Ziver Zıllı ise yeni KDV oranlannın piyasaya yansımasının daha büyuk oran- larda olacağını ileri siırdü. Ör- neğin lüks tüketim mallarında- ki yuzde 20"ük KDV oranının pi- yasaya yüzde 25 olarak yansıma- smın kaçınılmaz olduğunu dile getiren Zıllı, "Sanayici malı pi- yasaya arzettiği andan itibaren KDV'yi uyguluyor. Üretüği malı 2-3, batta daha fazla vadelerte piyasava sunarken KDV'yi peşin ödüyor. Ve vade farkını direkt KDV'ye yansıtıyor. Ve tüm aşa- malarda toptancıdan peraken- de>e gidene dek de KDV'ler pe- şin yatınlıyor, sabşlar vadeli olu- yor. Dolayısıyla KDV oranlan- nın piyasa fiyatlanna yansıma- sı, oranın üzerinde gerçekleşiyor" dedi. Zıllı, KDV oranlannın uretici ve toptancı aşamalannda değil, perakende- 1970-1985 yılları arasında 15 yıl süreyle Anayasa Mahkemesi üyeliği ve başkanhğı görevlerin- de bulunan Boyacıoğlu, konuyla ilgili sorulan yanıtlarken Ana- yasa Mahkemesi'nin bundan önce benzer konularda verdiği kararlarda, "Gelen belgenin adı- na değil, içeriğine bakılır. Eğer bu içerik, bir yasa düzenlemesi- ni ya da bir içtuzuk düzenleme- sini ortaya koyııyorsa, bunlar in- celenir. Hatta bu bir karar bile olsa" denildiğini anımsattı. Bo- yacıoğlu, "Kanaatime göre bu, bugun de geçerli bir durumdur" dedi. Sosyahst Parti (SP) Genel Başkanı Ferit tlsever, Anayasa Mahkemesi'nin "Hükümete sa- vaş ilanı, yurtdışına asker gön- derme ve yurtiçinde yabancı as- ker bulundurma" izni veren TBMM karanyla ilgili iptal is- temini reddetmesi üzerine yetki- nin ne Meclis'te, ne hükümette olduğunu, asıl yetkinin halkta bulunduğunu bildirdi. ci aşamasında devreye girmesi- nin bunu önleyeceğini savundu. Ziver Zıllı, aynca 15 ekimde yü- rürlüğe girecek olan yeni KDV oranlarının bu 20 günluk süre- de "psikolojik zamlar"a da ne- den olabileceğini söyledi. Tüke- ticinin iyi niyetle yeni oranlar yürurlüğe girmeden bazı ma- mullere daha çok talep göstere- ceğini ve dolayısıyla fiyatlann yükseleceğini belinen Zıllı'ya göre 15 gün sonra da yüksek fi- yatlara ahşılacak ve 15 ekimde yeni KDV oranlannın yürurlü- ğe girmesiyle yeniden bir zam- ma maruz kalinabilecek. Piya- sa çevreleri aynca yurürlüğe gi- recek yeni oranlann perakendeci aşamasında fiyatlann yuvarlan- masıyla daha da artacağında gö- rüş birliğine varıyorlar. Aynı çevrelerde, bazı mallarda yüzde 3-5 olan KDV artışlarının etiket fiyatlarında yüzde 10'luk bir ar- tışa neden olabileceği söyleni- yor. KDV oranlannın arttınlması- na her kesimden tepkiler sürer- ken Hak-İş Konfederasyonu Başkanı Necati Çelik, Körfez kriziyle gelen fiyat artışlannın getirdiği külfete KDV oranlan- nın arttınlması da eklenerek ya- şamm daha da çekilmez hale geldiğini söyledi. Turkiye Bak- kallar ve Bayiler Federasyonu Başkanı Bendevi Palandöken ise KDV oranlannın yukseltilmesiy- le temel tüketim maddeleri fiyat- larında büyük bir artışın olaca- ğını, "ekmek, peynir, yumurta" gibi temel tüketim maddelerinin de bundan nasibini alacağını vurguladı. Öte yandan Cumhuriyet Ege Burosu'nun haberine göre KDV oranlarının arttınlması, buna karşılık akaryakıt tuketim vergi- si ile istikrar fon kesintisinin du- şürulmesini değerlendiren Ege- li sanayici ve işadamları "Dar- gelirlinin kesesine el atdmamauydı" değerlendirmesi- ni yaptılar. TOBB Sanayi Kon- seyi ve EBSO Meclis Başkanı Şi- nasi Ertan, "Yeni düzenlemede fakir fukarının cebine el atılmamalıydı" dedi. Beyaz Saray adına fısılda- nanlara göre (a) Askeri yardım- da Yunanistan ile aramızdakı 10/7 oranı Kongre'nin işiydi. Körfez bunalımındaki tutumu- rnuz bu oranı lehimize değiştir- meye yeterli değildi. (b) Yöne- timin Ermeni politikasında de- ğişiklik yoktu. (c) Kredi, bağış yerine daha geniş ticari ola- naklar arayan TÖ'nün başlıca kozu, tekstil kotalarının ya ta- mamen kaldınlması ya da yüz- de yüz arttırılmasıydı. Sözcü- lerden bu konuda da umut ve- rici yanıtlar alınamıyordu. Demirel'in dünkü sorusu bir- den önem kazanıyordu. Ticaret diyoruz, artmıyor. Kredi, bağış ise henüz bilinmeyen rakam- larda. Kısacası "her şeye evet diyen, demeye hazır bir Türki- ye'nin belli başlı isteklerı, önemli konulardaki direnmeleri 'hayır'la yanıtlanıyordu." ABD, Irak'a silahla vuracağı tarihi henüz saptayamadığı için Beyaz Saray'la yönetimin öte- ki dalları, kuzey cephesi ya da ABD askerine bizden "koridor" açılması planlarını belli başlı konu olarak TÖ ile görüşmeye almayaçaklarını duyumsatıyor- lardı. TÖ'nün harem-i ismetin- deki sözcü Kaya Toperi, güney sınıriarımızdan Irak'a saldırı se- naryolannı "Bizde böyle bir şey yok. Orası -yani güney- zaten dağlık bir bölge" diye karşılıyor- du. Bağdat'a kuzeyden koridor ya da cephe açılacaksa. asker- leri "dağlık bölgeden aşağıya" göndermek şimdılık senaryola- rın içınde yer almıyordu. Incir- lik, Diyarbakır gibi hava üslerin- den kalkacak ABD hava gücüy- le Irak vurulacaktı. Beyaz Saray yetkilisinin söy- lediği gibi Türkiye "her isteğe evet demışse" başta İncirlik üs- sünü ABD'ye çoktan vermiştik. Başkentte bu yorumlar yapı- lırken TÖ, VVashington'da he- nüz uykudan uyanıyor, Bush 1 la yapacağı görüşmeye hazır- lanıyordu. Gece yarısı VVashington'da- ki arkadaşlarımız, Bush'un şapkasından 'hayır'ın diplomat- çası bol vaat çıktığını söylü- yorlardı. Oteldeki görkemli dairesinde toplayaçağı gazetecılere; baka- lım TÖ neler söyleyecek. Bush'a verdiği akıllardan baş- layarak Türkiye'nin elde ettiği büyük olanakları veya verdiği yeni ödünleri nasıl açık- layacak? GOZLEM UGURMUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) nüşerek tarıh sahnesini terk ediyor. Moskova'ya bağlı ko- münist partileri de bu çöküşten paylannı ahyorlar. Sosyal demokrasi, Leninist sistem ile yaptığı ideolojik sa- vaşı da kazanıyor. Böyle bir dünyada sosyal demokrasi, insan hakları, co- ğulcu ve katılımcı demokrasi gıbı inanç ve amaçların da or- tak adı oluyor. Leninist rnodel, Batı kapitalizmine teslim olurken dünya- da bir başka olgu daha yaşanıyor. Bu olgu, "ekonomilerin militarizasyonu" olgusudur. Bu kavram, kapitalist ekonomilerin askeri darbelerle korunması ve kollanması anlamına geliyor. Güney Amerika'daki askeri rejimler bu modele dayatıldı. Azgelişmiş ekonomilerin dünya kapitalist sistem ile bütün- leşmesi böylece sağlandı. Arjantin, Brezilya ve Şili gibi Gü- ney Amerika ülkelerinde kapitalizm bu ülkelerin silahlı kuv- vetleriyle korundu ve kollandı. Aynı model, 12 Eylül darbesiyle Türkiye'de de uygulan- dı. Bugünkü yasakçı rejimin kaynağında 12 Eylül darbesi; 12 Eylül darbesınin de ardında 5388 ölüyle anarşi ve terör ortamı yatıyor. Bu anarşi ve terör ortamının ardında da 1974 ambargoları ve birdenbire bir düğmeye basılmışçasına baş- layan Ermeni terörü ile sağ ve sol terör örgütierinin kanlı hesaplaşmaları yatıyor! Özetle bugünkü yasakçı rejimin kaynağında Türkiye'nin "destabilızasyonu", yanı anarşi ve terör ortamına itilerek kar- gaşaya sürüklenmesi olgusu yatıyor. Sosyal demokrat kesim tek bir çatı altında toplanıp bü- tün bu olay vş olguları aklın süzgecinden geçirerek "eko- nomilerin militarizasyonu" adı verilen bu "cuntacı ve yasakçı rejime" karşı insan haklarının katılımcı ve özgürlükçü demok- rasinin öncülüğünü yapacağına kişisel sürtüşmelerin ve kavgalarm içıne si rüklenerek bölündü ve parçalandı. Şu olgulara bakın: Son on yıl içinde ücret ve aylıkların mılli gelir ıçindeki pay- Jarı yüzde 32'lerden yüzde 13'lere düşerken kâr-faiz ve rant gelirlerı de pastadaki paylannı yüzde 42'lerden yüzde 73'lere çıkardı. Anarşi ve terör ile gelen askeri darbe, sonuçta işçinin, memurun, emeklinin sofralanndan aldığı lokmaları iş ve ser- maye çevreleri ile "hayaliihracaf vurguncuları ve bunlann bürokrasi içindeki işbirlikçilerinin önterine koydu! Toplam dış borçjar da 14 milyar dolardan 36 milyar dola- ra kadar sıçrayarak Osmanlı İmparatorluğu'nun son zaman- larındakı kurulan Duyun-u Umumiye İdaresi gibi devlet ha- zinesini IMF'nın ıpoteğine soktu. İslamcı inançlarm tarikatlara, ticarete ve siyasete kalkan yapılarak resmi ideoloji haline gelmesi de özellikle son yılların "devlet modası" oldu. Bu koşullarda sosyal demokrat partiler, parti çatılannda- ki bu kısır ve yüzeysel çekışmeleri bırakıp güçlerini bir ara- ya getırselerdi ANAP hiç bu kadar güçlenebilir miydi? Ve Özal Cumhurbaşkanı olabilir miydi? Sosyal demokrat partilerin tabanlarını oluşturan "Anado- lu aydınlan" kendilerini bugüne kadar temsil eden liderleri- nın bu konularda ne kadar dar açılı ve ne kadar çapsız ol- duklarını ve dünyada ve Türkiye'deki gelişmeler karşısında ne kadar yetersız kaldıklarını görmüyorlar mı? Duygusal tepkiler ve kışısel çekışmelerle sosyal demok- ratların ne kadar zaman harcadıklannı anlamıyortar mı? Hiç şüphe yok; görüyorlar ve anlıyorlar. Sosyal demokrat partileri bırleştirecek tek güç bu parti- lerin tabanlarını oluşturan bılınçli ve ınançlı insanlardır. Parti tabanlarındaki bu bilinç, "asker delegeleri" ve "si- yaset şeyhlerini" aşıp parti tavanlarına nasıl yansıtılacak? Ali Baba 9 nın hazinesi (Baştarafı 20. Sayfada) çakçılar arasında Ali Bayırlar, yeğeni Ünsal'dan başka "İstan- bul'lu Nihat Kolasın, kardeşi Mustafa" ile birlikte bir yığın adı daha açıklar. Bugun, New York Metropoli- tan Müzesi'ndeki Karun Hazine si'nden yaklaşık 300 kadar eser- den ancak 50-60'ı sergileniyor. Bunlardan bazılarının altında "hediye eden" kişi olarak Mu- hammed Yegani'nin de adını gö- rebilirsiniz. Kendisi Frankfurt- ta, kardeşi de Londra'da iş ya- par. Edip Telli bir başka noktaya daha değindi gülerek: "Bu arada bir de duvar resinı- leri çıktı ortaya. Bunlan Fuat, Nihat Bey ve Bob (Hecht) pa- zariadı. Ancak işin içine bir sah- tecilik lafı kanştL.." Edip Telh" bu noktada da doğ- ru soylemektedir. Metropoli- tan'ın ayna toplantılannın gizli tutunaklannm ekinde müzenin kabul ettiği hediyelere yer veri- liyor. Yunan ve Roma bölümün- de "tÖ 6. yy.'ye Doğu Yunan, ki- reç taşı üzerine resim parcalan. Öneren Robert E. Hecht, Jr"dur. Edip Telli'nin gülmesinin ne- denini o an anlayamamıştım. Bilmem kaçıncı kez gideceğim Gure köyünde daha sonra anla- tacaklardı bu güluşün ardında- ki gerçeği. Bir başka soygun kurbanı Aktepe"deki anıtmeza- rın duvanndâ resimler vardı. Bunlar sökülerek satılmıştı. (Kırkağaç'ın Kahta' tümülüsün- deki olayla kanştırmamak gere- kir.) Bu resimlerin pazarlanmasın- da rol oynayan bir köylü, aynı mezann resimsiz duvarlanna buna benzer resimleri kendisi yapmış, ardından bu sahte resim de kaçakçüara satılmıştı. Resim- ler daha sonra New York'tan sahte diye dönecekti. Ressam koylü de askere giderek canını kurtarmıştı. Bu öyküyü kendi- sinden de dinlemiştim. 'Kahta Tümülüsü'nden gelen duvar resimlerinin finansmanı- ru Hazine Bakam Douglos Dil- lon bizzat kendi cebinden yap- mışu. Müzenin 28 Mart 1967 ta- rihli bir başka gizli belgesine gö- re bu iş için ödediği para 48.164 dolar 42 sentti. Hazine Bakanı müzeye böyle bir eser kazandır- mış ve bunu vergisinden duş- müştü. BBC, 'Yağmacaar' adıyla an- tika talanını anlatan bir belge- sel yapmıştı. Bunu bir Ameri- kan TV istasyonu ile birlikte or- taklaşa fınanse etmişti. Belgesel- de Karun Hazinesi ve Metropo- litan Muzesi ih'şkilerine geniş yer veriliyor ve müze suçlanıyordu. Hem maddı hem sıyasal varlık- lı Dillon'un bu TV istasyonuna bir telefonu, 'Yağmacüar'ın tüm Amerikan TV istasyonlannda gösterilmesini önlüyordu. Bu is- tasyon ayrıca ünlü Time, Life dergilerini yayımhyordu. Daha sonra TV istasyonun zararları Dillon'un başka telefon talimat- lan ile karşılanıyordu. Bana inanmıyorsanız açın te- lefonu bu TV istasyonuna, "BBC ile ortak yapılan bu fıl- min neden gösterimden çekildiğini" sorun. Bakalım si- ze ne diyecekler? Tatmin edici yanıt alamazsanız BBC'nin pa- zarlama bölümüne sorun, en azından onlar bana söyledikle- rini size de tekrarlayacaklardır. Sayın Maliye Bakanı Adnan Kahveci, Türkiye'nin muze ya da ören yerlerine bağışta bulunan- lann bunlan vergilerinden düş- melerine olanak veren böyle bir yasaya, daha doğrusu Gelir Ver- gisi Kanunu'nda böyle bir mad- deye ihtiyacı var. Unutmayın Türkiye'nin tarihsel ve kültürel mirasımn bekçisi Kültür ve tçiş- leri bakanlıklan ise bunlann devlet adına gerçek sahibi hazd- nedir. Kaçakçılığın önlenmesi ve müzelerin maddi açıdan güçlen- meleri için böyle bir desteğe ih- tiyaç var. Karun Hazinesi davasında önemli bir aşamaya gelinildi. Önümüzdeki birkaç ay içinde Türk hükümetinin avukatlannın gözetiminde bir Türk ve Ame- rikan uzmanlanndan oluşan bi- lirkişi Metropohton Müzesi'nin deposuna inip, sergilenmeyen, gizlenen eserleri belirleyecek. Karun Hazinesi daha önce çe- şitli kereler yazıldığı gibi bir ki- şiye ait olmayan bir dönemdeki Yunan-Lidya-Pers uygarlıklan- nı yaşamış kişilerin anıtmezar- larından kaçınlmıştır. Türk ve yabancüardan oluşa- cak bu uzmanlann her türlü bil- gi ve belgeyle donatıunası gere- kir. Bu nedenle tzmir, Manisa, Uşak müzeleri ile genel müdür- lüğün dosyalan iyice taranmalı ve 1963'ten bu yana bu yöreden kaçınlmış eserlerin tarifleri ve bunlara ilişkin olaylar ve belge- leri ve varsaresimleriçıkartılma- hdır. Her dosyadaki bilgi kınn- tılan tamamlanarak Karun Ha- zinesi olayının bilinmezlik mo- zaiğinin parcalan yerli yerine oturtuhnalıdır. Yoksa, uzmanlar Metropolitan'ın uzmanlan ve avukatlan önünde güç duruma düşebilirler. Ümit ederim ki bu konuda hazırhğa çoktan başlanmıjtır bi- le. Inşallah... Yaruı: Ebuüı bilfauneyea yöalerl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle