Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 TEMMUZ 1990 • ••• HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
NATO Ne Olacak?
(Baftarafi 1. Sayfada)
rupa'nın elden çıkışı ile Almanya'nın birleş-
mesinin Moskova'da muhafazakâr çevreler-
de yarattığı tepkileri etkisiz kılabilmek için,
Batı'dan bazı jestlerin beklentisi içinde oldu-
ğu biliniyor Gorbaçov'un.
NATO'nun artık eski NATO olarak kalama-
yacağını gösteren bir başka işarel de Batı
Avrupa ülkelerinin kamuoylannda esen ha-
vadır. örneğin Batı Almanya'da geçen mart
ayında yapılan bir kamuoyu yoklaması şu so-
nucu vermiş: Yüzde 43.3 Almanya'nın NA-
TO üyeliğine evet diyor; yüzde 49.6 tarafsız-
lıktan yana; yüzde 56.5 Amerikan askerleri-
nin Alman topraklanndan çekilmesini des-
tekliyor.
Evet, NATO değişmek zorunda, ama na-
sıl?
Şimdilik NATO üyelerinin tümü, NATO'-
nun değişerek, siyasal boyutu ön plana çt-
kararak varlığını sürdürmesinden yanadıriar.
Birleşik Almanya'nın NATO üyeliğinin deva-
mında da farklı görüşleri yok. Bu arada, Av-
rupa Güvenlik İşbirliği Örgütü'nün (AGİK) ge-
liştirilmesi konusunda da ilke olarak anlaşı-
yorlar.
Bu genel çerçevede birleşmekle birlikte,
NATO üyeleri arasında iki farklı çizgi kendi-
ni belli ediyor. Bu farklılık, Moskova'nın gü-
venlik kaygılannın karşılanmasında nasıl bir
yol izleneceği konusunda ortaya çıkıyor.
ABD'nin başını çektiği grup -Türkiye dahil-
daha ölçülü gidilmesini, NATO'nun askeri
boyutunun pek o kadar ihmal edilmemesi-
ni; Almanya'nın başını çektiği grup ise biraz
daha radikal davramlmasını istiyor.
Perşembe ve cuma günleri NATO üyesi
16 ülkenin devlet ya da hükümet başkanları
Londra'da bir araya geldiklerinde NATO'nun
yazgısını ele alacaklar; "NATOdeğişsin, ama
nasıl?" sorusunu tartışacaklar.
NATO Genel Sekreteri Wörner, bu konu-
da Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'n-
de yaptığı bir konuşmada NATO'nun ken-
disine yepyeni bir rol aradığını söylemiştir.
VVörner bu arada, Akdeniz ya da Körfez'de
dogabilecek krizlerle ilgili olarak müttefik hü-
kümetlerin politikalarının koordinasyonunda
NATO'nun daha çok yardımcı olması gerek-
tiğinden de söz etmiştir. (International He-
rald Tribune; 22 Haziran 1990)
NATO Genel Sekreteri'nin bu sözlerinin
ülkemizi de yakından ilgilendirdiğini belirt-
meye herhalde gerek yoktur.
Türkiye bugün için NATO'nun askeri bo-
yutunun ve öneminin mümkün olabildiğince
sürmesinden yanadır. Yeni Avrupa mimari-
si içinde etkili rol sahibi olabilmesinin ancak
buradan geçtiğine inanıyor Ankara.
Günün koşullannda pek haksız da sayıl-
maz. Avrupa sahnesinde sürekli dışlanan bir
ülke olarak, tek tutamak noktasını NATO
platformunda görmesine şaşmamak gereki-
yor.
Ancak bu zemin de çok hızlı olmasa da
Türkiye'nin ayağının altından artık kaymaya
baslamıştır. Onun için, ulusal güvenlik poli-
tikalannı, dış politikasını radikal biçimde göz-
den geçirme gereğiyle karşı karşıyadır Tür-
kiye.
Iııöııü: Devleti tahrip ediyorlar
Yargıtay - baro krizi
Yargıtay'ın 'onur günü'ne Türkiye Barolar Birliği
Başkaıu Sav katılmadı. Eski başkan Evren; "Yargının
bağımsızlığı tartışmalı hale geliyor" dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) —Yargıtay'ın 6 eylülde yapıla-
cak adlı yıhn açılışı töreninde
Türkiye Barolar Birliği Başkanı
(TBB) Önder Sav'ın konuşturul-
mamasına tepkiler sürüyor. Sav,
T&rgıtay'ın dünkü "oonr günü"ne
ılmadı. TBB eski başkanları
x j ı ı k Erem ve Teoman Evren de
bir geleneğin bozulmasırun üzün-
tü verici olduğunu, Türkiye*de yar-
gının bağımsızlığının tartışmalı
hale geldiğini söylediler.
Yargıtay Başkanı tsmet Ocakçı-
ogl« Sav'dan adli yılın açılışında
yapacağı konuşraa metnini 25 ha-
zirana kadar kendilerine ulaştır-
masını istemişti. Sav, bunun
"sansür" anlamma geleceğini be-
lirterek metni göndermemişti. Bu-
nun üzerine Yargıtay Başkanlar
Kurulu da Sav'ın törende konuş-
turulmamasını kararlaştırmıştı.
Yargıtay'ın dün yapılan Onur
Günü'e Sav katılmadı. Yargıtay
konferans salonundaki toplantıya
Danıştay ve Sayıştay'ın başkanve-
kili düzeyinde temsil edilmesi dik-
kat çekti.
Sönük geçen törende Yargıtay
Başkanı Ocakçıoğlu çok kısa bir
konuşma yaptı.
Uzun yıllar TBB'nin başkanlı-
ğmı yapan Prof. Faruk Erera,
Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlar-
ken şöyle dedi:
"Olay üzücüdür. Bu gelenek,
yani adalet yılının açılışında Yar-
gıtay Başkanı'ndan sonra Türki-
ye Barolar Birliği Başkanı'nın ko-
nuşması geleneği benim ilk birlik
başkanı olduğum dönemden baş-
ladı.
O taribten bu taribe kadar her
yıl yargının dertlerini Barolar Bir-
liği başkanlan dile getirdikr. Şim-
diye kadar hiç kimse konuşmanın
metnini merasimden evvel isteme-
di. Böyle bir istek konuşulacak
olanlan evvelden denetlemek an-
lamına gelir. Son günlerde mem-
leketimizde "gizli sansür" uygula-
malanna yeni örnekler verilmek-
tedir."
TBB eski başkanlanndan Avu-
kat Teoman Evren de yargı yılının
açılışında TBB'nin görüşlerini
açıkJamasının yülann geleneğı ol-
duğunu belirterek özetle şunları
söyledi:
"Türkiye Barolar Birligi'nin
Yargıtay'da yapılan törende ko-
nuşturulmaması asiında yargının
sesinin kesilmesi sonucunu dogu-
racak, Yargıtay'a büyük zararlar
verecek, yargı bağımsızlığı konu-
sunda tartışmalara neden olacak-
tır. Savunmanın sesi yargının se-
sidir. Bu ses savunma makamla-
nnca dile getirilmektedir. Türki-
ye Barolar Birliği adına yapılacak
konuşmanın Yargıtay Başkanlar
Kurulu'ndan geçirilmesi gibi bu-
güne kadar hiçbir zaman günde-
me gelmemiş bir uygulamanın or-
taya çıkması düşündüriicüdür.
Yargı, bağımsızhğının ve niteli-
ğinin bilincine maalesef varama-
mışnr. Böyle zamanlarda ülkemiz-
de yargı bağımsızhğının lartışıhr
olması doğaldır. Zira yargı bağım-
sızlığı ile yargıç güvencesi herşey-
den önce bir insan sorunudur. Bu
güvene ve bağınısızlığa layık ku-
nımlar ve insanlara gereksinim
vardır. Bugün en tartışılan konu
yargının vatandaşa güven vereme-
mesidir. Böyle bir zamanda alınan
kantn gereksiz bulmaktan 6te teh-
Gorbi, atağa hazırlanıyor
(Baftarafi 1. Sayfada)
hızlı gerçekleşeDilir. Devlet Baş-
kanlığı Konseyi'nin 15 üyesinden
biri olan Yevgeni Primakov, dün
Pravda'da yaptığı açıklamada
"Tutuco politika belli çevrelerde
sempati uyandırsa da intihar
politikasıdır" derken bu noktaya
dikkat çekiyordu. Rusya Komü-
nist Partisi yönetimini tutucu aday
Ivan Polozkov'un ele geçirmesi
parti içindeki reformculan tam
anlamıyla isyana sürüklüyor.
Moskova'da radyo ve gazeteler-
de çalışan birçok Komünist Par-
tisi üyesi gnıplar halinde yaptık-
lan açıklamalarda, parti üyelikle-
rini askıya aldıklannı ve aidat
öderaeyeceklerini açıkladılar.
Pravda ve Izvestiya ile diğer bü-
tün reformcu basın son bir hafta-
dır tutucu kanadı topa tutuyor.
Bütün bunlar bu kesimin 28.
kongrede etkinlik kazanmasını
Kongrenin ağır topları
, jtarafi 1. Sayfada)
geçişi ve diğer pek çok reformun
kabul edilmesini sağladı. Ancak
bu süre içinde ülke ekonomisi gi-
derek kötüleşti. Gorbaçov, şiradi
hem muhafazakâr komünistler
hem de radikal reformcular tara-
fından ızlediği politikaların başa-
rısızlığa uğradığı eleştirisine
uğnıyor.
BORIS N. YELTSIN Gümüş
rengi saçlı, davudi sesli Sibiryalı
Yeltsin, Gorbaçov'un reformcu
kanattaki en tiddi rakibi. Gorba-
çov'un reformlannı yeterince hızlı
bulmayan Yeltsin, bir yandan ül-
ke çapında büyük bir yandaş kit-
lesi toplarken diğer yandan da Ko-
münist Parti'nin muhafazakâr ka-
nadını karşısına aldı. 59 yaşında-
ki Yeltsin popülaritesini, geçen ay
yapılan Rusya Federasyonu baş-
kanlık seçimlerinde kullandı ve
başkanlığı kazandı. Komünist
Parti'nin kendini yenilememesi
durumunda, partiden aynlabilece-
ğini veya parti üyeligıni askıya ala-
bileceğini söylüyor.
IGOR K. LIGAÇEV Partinin
reformcu kanadının şimşeklerini
üzerine çeken 69 yaşındaki Liga-
çev, Gorbaçov'un Politbüro için-
deki en önemli rakibi. Politbüro
içinde daha önceleri güçlü bir ko-
numa sahip olan Ligaçev, 1988 yı-
hnda tarun politikasını yönetme
görevine atandı. Tanm politikası-
run başansızlığa uğraması, onun
Eleştirilerî
(Baftarafi 16. Sayfada)
dem, çeyrek finalde elendi. Ya-
n finale üç TED'li kaldı. Mert
Ertunga, yerine oynatılması is-
tenen Mustafa Azkara'yı final-
de 6-3, 6-2 bir sonuçla yenerek
yerinin adamı olduğunu bir ke-
r- <taha kanıtladı."
«Jevanşir, ayrıca Cumhurbaş-
kanlığı Kupası'nın TED'in yeni
tesislerinde yapılmasının istendi-
ğini, buna olumlu cevap verile-
ceğini, son hazırlıklann yapıldı-
ğını ve tesisin şu günlerde açıla-
cağıru da bildirdi.
• TED'in iki milli oyuncusu A.
Karagöz ve M. Ertunga, Fransa
1
dan sonra ltalya'ya geçerek iki
hafta süre ile uluslararası turnu-
valara katılacaklar.
da Politbüro içindeki güçlü konu-
munu sarstı. Ancak son aylarda
Gorbaçov'a yonelttiği sert eleşti-
rilerle tekrar dikkatleri çekmeyi
başardı. tki hafta önce Gorba-
çov'un başkanlık ile parti liderli-
ğini bir arada yürütemeyeceğini
savunarak Gorbaçov'un parti li-
derliğinden aynlması gerektiğini
söyledi.
IVAN K. POLOZKOV 55 ya-
şındaki Polozkov, iki hafta önce
yapılan Rusya Komünist Partisi
toplantısmda esen muhafazakâr
rüzgârlann sonucunda Rusya Ko-
münist Partisi lideri seçildi. Gor-
baçov'un desteklediği kooperatif-
lere karşı açtığı kampanyayla dik-
katleri üzerine topladı. Rusya Fe-
derasyonu Başkanlığı seçiminde
Yeltsin'in karşısmda yenilgiye uğ-
radı. Polozkov, muhaliflerin iddia
ettiği kadar rauhafazakâr olmadı-
ğını savunuyor, Yeltsin ve Gorba-
çov ile işbirliği yapacağını
söylüyor.
ALEXANDER YAKOVLEV
Gorbaçov'un refonnlannın beyni
olarak kabul edilen Yakovlev,
kongrede baskın bir karakter ola-
rak ortaya çıkacağa benzemiyor,
genellikle perde arkasında kalma-
yı tercih ediyor. Gorbacov'dan da-
ha radikal olduğu bilinen Yakov-
lev, muhafazakârlar tarafından en
çok eleştiriye uğrayan isimlerden
biri. 66 yaşında olan Yakovlev, 2.
Dünya Savaşı'nda bir bacağını yi-
tirmiş ve daha sonra 10 yıl sürey-
le Kanada Büyükelçiliği yapmıştı.
VLADIMIR LYSENKO Re-
formcu 'Demokratik Platform'
grubunun 34 yaşındaki lideri,
kongrede KGB, ordu ve polisin
günlük yaşamdan çekilmesini sağ-
layacak kararlar alınmaması du-
rumunda gruba bağlı 100 delege-
nin kongreyi terk edeceğini açık-
ladı. 'Demokratik Platform', ülke-
deki 18 milyon komünistten yüz-
de 40"ımn desteğine sahip olduğu-
nu öne sürüyor.
ALEXANOER MELNIKOV
Sibirya'nın Kemerovo bölgesi parti
şefi olan Melnikov, Gorbaçov'un
muhafazakâr kanattaki en saldır-
gan muhaliflerinden. tki hafta ön-
ce yapılan Rusya Komünist Par-
tisi toplantısmda Gorbaçov yöne-
timine istifa çağnsında bulundu.
59 yaşındaki Melnikov, Gorba-
çov'u kendisini putlaştırmakla
s u ç l u y o r .
önlemek için.
Gorbaçov ekibi hafta sonunu
delegelerle grup grup toplantılar
yaparak geçirdi. Amaç, delegele-
rin tutucu kanada kaymasını ön-
lemek ve Gorbaçov'a tam destek
vermelerini sağlamak.
Sovyet lideri cuma günü Mer-
kez Komitesi'nin 300 üyesi ile yap-
tığı 5 saatlik toplantıda, hazırla-
dığı raporun çerçevesini Merkez
Komitesi üyelerine anlattı. Bunun
önemi şurada: "Gorbaçov, Rusya
Komünist Partisi Kongresi'nde
kendisine tutucu kanat lideri Li-
gaçev tarafından yöneltilen "par-
tiye dantşmamak, kolektifi hiçe
sayrnak" eleştirilerine karşı bu kez
raporunu MK'ya onaylatarak
MK'nın raporu olarak kongreye
sunmak istiyor.Yani Marksist par-
tilerin geleneklerine uygun bir bi-
çimde...
Dışişleri sözcüsü Alexander
Kapto'ya göre MK'da Gorbaçov^
un konuşması üzerine yapılan en
önemli eleştiri, "ekonomik
refonn" konusundaydı. Bazı MK
üyeleri "kontrollii piyasa
ekonomisi" gibi genel tanımlar ye-
rine neler yapılacağımn daha net
ve somut olarak açıklanmasını is-
tediler. Bakalım Gorbaçov bu
önerileri ne kadar dikkate aiacak.
Kongreyi 460 kadar yabancı ga-
zeteci izliyor. Bunlann çok küçük
bir bölümü bugün Kremlin'deki
kongre sarayına alınacak (daha
çok TV ekipleri), diğerleri ise
kongreyi Cağaloğlu-Taksim mesa-
fesinde Dışişleri Bakanlığı'nın bir
bölümünde yarı resmi nitelikteki
Novosti Press Ajansı Basın Mer-
kezi'nde TV yaymından izleyecek-
ler. Kongrenin tamamının TV'den
verilip verilmemesine kongre ken-
di karar verecek. Bu da glasnostu
partinin 5 yılda ne kadar benim-
sediğinin bir göstergesi olacak.
Ote yandan Nekrasov Kazaklan
olarak bilinen ve 1918'de 12 tü-
menle Türkiye"ye sığınan ve daha
sonra Kruşçev döneminde affedi-
lerek Sovyetler*e dönen Don Ka-
zaklannın çocuklan geleneklerini
yaşatmak ve sürdürmek için Mos-
kova'da bir dernek kurdular. Bu
Kazaklarşimdi daha çok Moldav-
va ve Stavrapol'da yaşıyorlar.
AA'nın haberine göre Sovyetler
Birliği'nin en büyük cumhuriyeti
olan Rusya Federasyonu'nun ye-
ni oluşturulan Komünist Partisi-
nin Birinci Sekreteri Ivan Poloz-
kov, Batılı radyo istasyonlarını
aleyhine kampanya yürûtmekle
suçladı.
Bir gazeteye verdiği denJeçte,
Başkan Mibail Gorbaçov'un ve
SSCB hükümetinin piyasa meka-
nizmalanna geçiş çabalanru onay-
ladığını söyleyen Polozkov, "mal
ve serrnaye piyasalan üzerindeki
tüm kısıtlamalann kaldınlmasını"
istemesine karşılık, "bir emek pi-
yasasımn doğmasına izin verile-
meyeceğini", böyle bir gelişmenin
ülkeyi 19'uncu yüzyıl kapitalizmi-
ne geri döndüreceğini savundu.
HAKANKARA
MARMARİS — SHP Genel
Başkanı Erdal İnönü, Cumhur-
başkaru Özal ve Başbakan Akbn-
Int'un devlet düzenini tahrip eden
yaklaşımlar içerisinde oldukları-
nı belirterek bu yaklaşımlann her-
kesi aynı yanhşhkları yapmaya
götürdüğünü söyledi. Bunun so-
nunun tam bir keşmekeş olacağı-
nı kaydeden tnönü, "Bnnlar, de-
mokraside olmaması gereken tep-
kilere götürebiiir. Yani bunlar so-
nnnda bir seçimi gerçekten diişü-
nüyorlar mı? Yoksa 'seçime git-
meden bir kargaşa eıksa da biz yi-
ne iktidanmıza devam etsek mi'
diye düşünüyorlar" dedi.
Bayram tatilini geçirmek için
önceki gece Bozburun'a gelen
SHP Genel Başkanı Erdal tnönü,
dün sabah kaldığı Sabrina Motel'-
de gazetecilerin sorularını yanıt-
ladı. Cumhurbaşkanı Özal ve
ANAP iktidannı sert bir dille eleş-
tiren İnönü, bir sonı üzerine şun-
lan söyledi:
"Sayın Özal başta ve Akbulot'-
un ondan sonra devlet düzenini
tahrip eder yaklaşımlar yapması,
herkesi aynı yanlışhklan yapma-
ya gölürüyor. Bunun sonu tam
bir keşmekeş olur. Sayın Özal'ın
bugün yaptığı bu keşmekeşi art-
tınnakor. Bunlar demokraside ol-
maması gereken tepkileri getire-
bOLr. Özal'ın da istedigi bn rau bi-
lemiyorara? Ama yaptığı o. Sü-
rekli halkı kı/dırmak, sürekli mu-
halefet partilerini tepkilere götür-
mek. Yani bunlar sonunda bir se-
çim gerçekten düşünüyorlar mı,
yoksa 'seçime gitmeden bir kar-
gaşa çıksa da biz gene iktidanmı-
za devam etsek' diye mi düşünü-
yorlar? İnsan bunları düşünmeye
başuyor. Çünkü bu kadar göz gö-
re göre halkın tepkisini çekecek
yanlışhklann yapılmasını açıkla-
mak imkânsız. Bizce sorunlar de-
mokrasi çercevesinde ve seçim yo-
luyla çözümlenebilir."
Türkiye'de, seçimin olacağıru,
ancak seçime giderken dikkatli
olunması gerektiğini vurgulayan
İnönü konuşmasını şöyle sürdür-
dü:
"Bugün gördüğümüz olaylar
karşısmda mesele, seçime gider-
ken bir keşmekeş yaratıp, iktida-
nn berkesi birbirine düşürüp, on-
dan sonra demokrasi tehlikeye
düştü yeniden seçim yapılamaya-
cak havasına sokmasına engel ol-
maktır. Çünkü bu son televizyon
olayı çok ögreticidir. Bu kadar va-
him bir hatayı nasıl kabul eder Sa-
yın Özal? Elbette, hepsini büiyor-
lardı. Günlerce düşünüp sonra
'biz bunu göze alamayız' dediler.
Seçime giderken kimbilir neler ya-
pacaklar? Seçimin doğnı dürüst
bir seçiın olmasım engeüemek için
her çareye başvuracaklardır."
Cumhurbaşkanı Özal'ın de-
mokrasiyi ne denli yozlaştırdığı-
na bir örnek olarak da adalet yılı
açılışında Barolar Birliği Başka-
nı'nın konuşma programından çı-
karıltnasını gösteren İnönü, bu-
nun temelinde de Özal'ın müda-
halesinin yattığını öne sürdü.
Özal'ın anayasada olmayan yet-
kıleri kullanmaya kalktığını vur-
gulayan tnönü, "Herkesi uyanyo-
rnm. Yargıtay'ın adalet mekaniz-
masını uyanyorum. Anayasada
olmayan yetkileri kendisinde var
farz edip öyle davranmaya çauşan
Cumhurbaşkanının her istediğine
evet demekle hiçbir yere vanla-
maz" dedi. Cumhurbaşkanı'nın
anayasada olmayan bir yetkiyi
kullanması durumunda devlet gö-
revlilerini, "Cumhurbaşkanı ola-
rak size saygım var. Ama Türki-
ye Cumhuriyeti Anayasası'na ve
hukuka saygım daha büyüktür.
Onun için söylediğinizi
yapamam" demeye çağıran İnö-
nü şu görüşleri dile getirdi:
"Barolar Birliği Başkanı'nı ko-
nuşturmamakla adaletin savunma
kesimi adli yılın açılışında temsil
edilmemiş olacak. Savunmasız
adalet olmaz. Çok önemli bir ek-
siklik, tören aşamasında dahi ol-
sa, adalet yapımızda gündeme ge-
tirilmiş oluyor. Zaten bu anaya-
sa ile yargı bağımsızlığı güvence
altında değildir. Hâkimlerin atan-
masında söz sahibi olan yüksek
kurul, şimdiki yapısıyla Adalet
Bakaniiğı etkisi altında çalışan bir
kurumdur. Yargıçlar bağımsız de-
ğiller. Bunun düzelmesi için ana-
yasa degişikliği yapılmasını istiyo-
nız. Barolar Birliği Başkanı'nın
konuşturulmamasının temelinde
Özal'ın anayasada olmayan yet-
kileri kullanmaya kalkması ve fi-
ili bir egemenlik havasını dalga
dalga yaymakta olması yatıyor.
Anayasada olmayan yetkileri
cumburbaşkanı kullanmaya baş-
larsa, 'Ne yapalım ki cumhurbaş-
kanı bize müdahale etmesin, cum-
hurbaşkanının kızgınhğını üzeri-
mize çekmeyelim' göriişü bütün
devlet mekanizmasına hâkira ol-
maya başlar. Bugünkü durumda
o."
Halkın ANAP iktidarına karşı
her geçen gün tepkisinin arttığmı
belirten Erdal İnönü, muhalefeti
'Hodri Meydan' programında ko-
nuşturmayan ANAP'ın açıkça
korktuğunu söyledi. ANAP'ın
muhalefetin televiz>'ondan ger-
çekleri dile getirmesinden, Özal'ın
anayasaya aykırı davrandığını,
enflasyonun onun yönetiminden
kaynaklandığını, memur maaşını
arttırmadığını dile getirmesinden
korktuğuna dikkati çeken tnönü,
"Bu kadar aciz bir dunıma düşen
bir hükümet, zaten devam ede-
mez. Son yapüan hareketler seçi-
mi daha da yakma getirmistir" di-
ye konuştu. İnönü, Akbulut'un
televizyonda belediyeleri eleştir-
mesi buna karsüık belediyelere ya-
nıt hakkı tammaması üzerinde de
durarak yapılanlann 'jurnalcüik'-
ten öte bir şey olmadığını ve hü-
kümetin elindeki imkânlan kötü-
ye kullandığını söyledi.
Gazetecilerin "Muhalefet zirve-
si ve muhalefetin Meclis'ten çekil-
mesi önerileri" konusunda sor-
dukları soruyu yanıtlayan tnönü,
"İktidarda kalmak için her şeyi
göze almış insanlara bu amaçla-
nnda yardım etmek yanlış. Bu-
günkü imkânlanmız az. Ancak
bunlar da elimizden giderse, ola-
naklanmız daha da azalır. Müca-
delede herkes bulundugu yere iyi-
ce sanlmah ve yerini güçlendirme-
lidir" dedi. Günümüzde sorunun
temel meselelerde iktidann yanlış-
hklarını dile getirmek olduğunu
vurgulayan İnönü, ancak bunda
dikkatli olunması gerektiğini söy-
ledi. İnönü, halkın seçimlerde
oyuyla hem demokrasiyi koruma-
sı hem de iktidardan kurtulması-
m sağlamak gerektiğine değinir-
keıı "Yanlış hedefler göstenneme-
liyiz" diye konuştu.
İnönü, Rabıta'mn bazı bürok-
ratları hacca götürmek için para
verdiği yolundaki iddialar için de
şunları söyledi:
"Hacca gitraek için dış ülkeden
yardım almak olacak şey değil.
Temelden yanlış. Hiçbir hükümet
görevlisi kişisel çıkar için yardım
alamaz. Hacca gitmek kişisel bir
meseledir. Böyle bir şey dürüst
devlet anlayışına sıgmaz. Yardım
kabul edilemez. Çünkü o zaman
bağımsızlık yitirilmiş olur. Yar-
dım alan kişi, 'ben bunu diğer
dünya için yapıyorum' da diye-
mez. Zaten bu meselelerde iki dü-
zenin birbirine kanştınldıgı da
açık."
Erdal İnönü, gazetecilerle yap-
tığı sohbetten sonra bir tekneye
binerek Bozel Koyu'na gitti. Bu-
rada babasının ünlü çivileme at-
layışını yapan tnönü, yüzerken de
bol bol fotoğraf çektirdi. tnönü,
7 temmuza dek tatilini sürdüre-
cek.
Baykal: TRT bu ayıbı temizlesin
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — SHP Genel Sekreteri Deniz
Baykal, partisinin önceki gün
"Hodri Meydan"ın 48 saat içinde
yayımlanması istemiyle yaptığı
başvurunun TRT'nin ayıbını te-
mizlemesi için bir fırsat olduğu-
nu, aksi halde tazminat davası da
dahil olmak üzere tüm yasal yol-
lara başvurulacağım açıkladı.
Türkiye'nin böyle bir yönetime la-
yık olmadığını söyleyen Baykal,
"Programın kaldınlmasının so-
nımluluğunu kimse üsUenemiyor,
ne Özal ne hükümet ne TRT 'Ben
yaptım' diyemiyor. Hükümetin
derhal istifa etmesi ve yeniden bir
yapılanmaya gidilmesi gereklidir"
dedi.
Hodri Meydan programının ya-
yından kaldınlmasımn yani sıra
adli yıl töreninde baro başkanının
konuşturulmaması, 2000*6 Doğnı
dergisinin ve basıldığı matbaanın
kapatılması konulannı da anım-
satan Baykal, "Son yaşanan olay-
lar demokrasi adına üzüntü veri-
cidir. Ne kadar ilkel sonınlarla
karşı karşıv^ olduğumuz ortaya
çıkmışnr. En doğal haklar gaspe-
diliyor. Bu, halk desteğini kaybe-
den iktidann korkusundan kay-
naklanıyor" diye konuştu.
Baykal, Hodri Meydan'ın yayı-
na 3.5 saat kala kaldınlmasının
sorumluluğunu hiçbir kişinin ve
kurumun üstlenemediğini de be-
lirterek şunlan söyledi:
"Bununla ilgili başvunıyu ya-
pan bakan kacıyor. Akbulut, bi-
zim programı da yayımlamadılar
diyor. Genel Müdür, haberinin ol-
madığını söylüyor. Türkiye böyle
bir yönetime layık degildir. Hükü-
met Hodri Meydan programının
yayımlanmaması için baskı yap-
mış, bunu başarmış, ancak so-
nımluluğunu üzerine alamamışür.
Burada toplumun gösterdiği tep-
ki umut vericidir."
Özal'ın da program için "Ya-
yımlansaydı" dediğinin anımsatıl-
ması üzerine Baykal, "Hayır, Sa-
yın Özal hiç inandıncı değfl. Ola-
yın ertesi günü Köşk'ten apar to-
par açıklama yapılıyor. Bunda
Köşk'ün hiçbir rolü yoktur deni-
yor. Bu korku niye? Zorla bir ka-
rar değiştiriliyor, ama kimse bu-
nun sorumluluğunu alamıyor" di-
ye konuştu.
TRT'nin programın yayından
kaldınlması için getirdiği gerekçe-
lerin hiçbir tutarlı yani olmadığı-
nı vurgulayan Baykal, daha son-
ra şöyle dedi:
"tki gün önce bize neredeyse
zorla kabul ettirdiler. Ben prog-
ramın kısalıgı nedeniyle fazla sı-
cak bakmamıştım, ama bağnmı-
za taş bastık, kabul ettik. İki gün
içinde ne değişti. bnnlan bilmek
istiyonız. Hükümet mi baskı yap-
tı? Akbulut'un iplerinin kimin
elinde olduğunu biliyoruz."
Baykal, partisinin önceki gün
programın 4S saat içinde yayım-
lanması için yaptığı başvuruya
TRTnin verdiği "Yönetim kuru-
lunu olağanüstü toplayıp konuyn
değeriendireceğiz" yanıtına ilişkin
olarak da "Bu bir fırsattır.
TRTnin ayıbını temizlemesi için
önemli bir fırsattır. Bir an önce
karar vermelerini ve Hodri Mey-
dan'ı yayımlamalanm bekliyoruz.
Zarann neresinden dönülürse kâr-
dır" dedi.
ıfi 1. Sayfada)
baskına ilişkin geniş bir açıkla-
ma yapacaklarını bildirdiler.
Abdülaziz Balakan adlı bir kj-
şinın adliye baskını öncesinde
14'lü tabancayla yakalanması ve
daha sonra yapılan sorgusunda,
adliye kapısmdaki kanlı saldın ile
ilgisinin görülmesi üzerine operas-
yon başlatan polis, Levent Bayram
ile Mustafa Bayram adlı kişileri
gözaltına almıştı. Ayrıca önceki
gece olayda kullanıldığı belirtilen
34 BMK 43 plakalı siyah BMW
marka otomobille birlikte Şemset-
tin Tulay ve Ferzinde Pepe adlı iki
kişi, ekiplerin çalışması sonucu
yakalanmışlardı.
tstanbul Emniyet Müdürlüğü
yetkilileri ile lçişleri Bakanı Ab-
dülkadir Aksu'nun yaptıklan or-
tak değerlendirme sonunda, sal-
dınnın Sincar Aşireti ile Mengilan
Aşiretleri arasındaki bir "husu-
nıet"ten kaynaklandığı belirtilmiş-
ti. Ancak daha sonra saldınnın
Mengilan değil, Şerefhan Aşireti
üyelerince yapıldığı ortaya atılın-
ca, aşiret ileri gelenlerinden Mus-
tafa Bayram, dün Van'ın Başkale
ilçesindeki evinden almarak Van
Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi.
Burada ilk ifadesi alman Bay-
ram, özel bir ekiple birükte 11.45
uçağıyla lstanbul'a hareket etti.
Sorgulanmak üzere tstanbul'a ge-
tirilen Bayram'ı, Atatürk Havali-
manı'ndan Asayiş Şube Müdürü
Ergun Işık'ın yani sıra kalabalık
bir güvenlik konvoyu karşıladı.
Mustafa Bayram çok sıkı gü-
venlik önlemleri içinde Gayrette-
peMeki Asayiş Şube Müdürlüğüi
ne getirildi. Gazetecilerin fotoğraf
çekmelerine izin vermemek için
polisin, Bayram'ı arka kapıdan
büyük bir hızla içeriye soktuğu
gözlendi. Asayiş Şube Müdürü
Ergun Işık, soruşturmanın sürdü-
ğünü belirterek, gerekli açıklamayı
bugün yapacaklarını söyledi.
Mustafa Bayram ise Van Emni-
yet Müdürlüğü'ne götürülürken,
kanlı baskın olayının kendi asire-
tiyle bağdaştınlmasını yalanlaya-
rak, Sincar Aşireti ile aralannda
herhangi bir kan davası bulunma-
dığını belirtti.
Mustafa Bayram'ıc amcasımn
oğlu Musa Bayram da AA muha-
birine, Cemal Sincar'ı ve aşiretini
tammadıklanm, 1986 yılında aşi-
retlerinden ömer Bayram'ın Mar-
din'in Kızıltepe ilçesinde öldürül-
mesi olayı ile ilgili olarak da hiç
kimseden davacı olmadıklannı
anlattı. Musa Bayram. tstanbul'a
getirilen aşiret reisi Mustafa Bay-
ram'ın oğlu Levent Bayram ile bir
arkadaşırun da olaydan iki gün
önce tstanbul'da polis tarafından
gözaltına alındjğım kaydetti.
TRT Yönetim Kurulu toplantıya çağnldu
Gündem: Hodıî MeydanANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — TRT Yönetim Kurulu,
SHP'nin "Hodri Meydan" prog-
ramının 48 saat içinde yayımlan-
raasıyla ilgili başvurusunu karara
baglamak üzere olağanüstü top-
lantıya çağrıldı. Toplantının, Av-
rupa Yayın Birliği için Paris'te bu-
lunan TRT Genel Müdürü Kerim
Aydın Erdem'in yurda dönüşün-
den sonra, 4 temmuzda yapılaca-
ğı bildirildi. TRT Genel Müdür
Vekili Kenan Yomralı, SHP'nin
Hodri Meydan'ın yayımlanması
için yaptığı başvuruya, "Konnyu
genel müdüre ilettik. Yönetim Ku-
rulu olağanüstü toplanarak
görüşecek" yanıtını verdi. Hodri
Meydan programının yayından
kaldınlmasının sorumluluğunu
AhmetOzal
(Baftarafi 1. Sayfada)
birine, işadamı Ömer Çavuşoğ-
lu'ndan, Ahmet Özal'la ilgili bir
rüşvet dedikodusu aktardığı öne
sürülmüştü. Bakan Kahveci, ak-
tardıklanmn dedikodudan ibaret
olduğunu muhabire vurguladığı-
nı açıklamış, Çavuşoğlu ise Ad-
nan Kahveci'yle böyle bir görüş-
me yapmadığını söyleyerek habe-
ri yalanlamıştı.
TRT içinde de kimsenin üstlen-
mek istemediği belirtiliyor. Bir
TRT yetkilisi, "Hodri Meydan'ı
yayımlasak gerçekten suç işlemiş
olurduk. Ama son anda yayımla-
mamak da suç. Ortada karmaka-
nşık bir durum var" dedi.
SHP Genel Sekreter Yardımcı-
sı Adnan Keskin, önceki gün saat
11.30'da TRT'ye bir dilekçe vere-
rek Hodri Meydan'ın 48 saat için-
de yayımlanmasını istemiş, aksi
durumda Cumhuriyet SavcılığYna
suç duyurusunda bulunulacağını
belirtmişti.
TRT Genel Müdür Vekili Yom-
ralı'mn dün öğle saatlerinde SHP
Genel Sekreterliği'ne gönderdiği
özel Kalem Müdürlüğü 315 sayı-
sı resmi açıklama şöyle:
"Hodri Meydan programının
yayımlanmasının seçim dönemi
sonuna ertelenmesi karanna iliş-
kin mütalâalan ile anılan progra-
mın 48 saat zarfmda yayımlanma-
sı istemini içeren ilgi yazılan dik-
katle incelenmiştir.
Konunun taşıdıgı önem göz
önünde bulundunılarak durum
görevli olarak yurtdışında bulu-
nan Sayın Genel Müdüre sunul-
muş ve ilgi yazılannda belirtilen
istemin, olağanüstü toplantıya da-
vet edilecek Yönetim Kurnlumuz
tarafından ele alınarak sonuçlan-
dınlacagı talimalı alınmıştır.
Bilgüerinize arz ederim."
Avrupa Yayın Birliği toplantısı
için Paris'te bulunan Kerim Ay-
dın Erdem'in 4 temmuzda Türki-
ye"ye döneceği öğrenildi. TRT yet-
kilileri, Avrupa Yayın Birliği tor)-
lantısına sadece genel müdürlerin
katıldığını, yerine bir başka kişi
katılamayacağı için Erdem'in top-
lantı sonuna kadar orada kalaca-
ğını söylediler.
Hodri Meydan programının ya-
yından kaldırılmasından sonraki
durumu değerlendiren bir TRT
yetkilisi şunlan söyledi:
"Ortada karmakanşık bir du-
rum var. Eğer biz programı yayın-
lasaydık suç olurdu. YSK bizi
mahkemeye verebilirdi. Çünkü ya-
sa öyle ki 300 haneli yerdeki se-
çimde bile tüm yurt çapında ya-
sak uygulanıyor. Buna bir açıklık
kazandınlmalı. Ancak jayına 3.5
saat kala Hodri Meydan'ın kaldı-
nlması da suç."
TRT Genel Müdür Vekili Yom-
ralı, Baş Hukuk Danışmanı Akın
Beşioğlu ve diğer danışmanlar
dün TRTde bir araya geldiler. Ya-
pılan görüşmenin içeriği hakkın-
da bilgi verümedi.
ISTANBUL'dan HİKMET ÇETİNKAYA
(Baftarafi 1. Sayfada)
yu'ndaki Deviet istatistik Ens-
titüsü'nün dinlence evindeler.
Çam ormanlannın içindeki konut
aylar önce hazırlanmıştı. Tipik bir
Muğla mimarisi olan evin dış gö-
rünüşü oldukça sade. içeriye
mermer merdivenlerle giriliyor,
salon ise hayat denilen bölüme
açılıyor.
Biz OİE dinlence evini hiç gez-
medik, anlatılanları dinlemekle
yetindik. Vatak odasından yemek
salonuna, oradan mutfak. banyo,
tuvaletine dek her şey özenle se-
çilmiş. Yine anlatılanlara göre it-
hal mobilyalarla donatılmış.
Okluk, o yöredeki irili ufaklı koy
ve büklerin en güzellerindendir.
Yamaçlarda kara çam ağaçları
denize doğru dikey olarak iner.
Tek sorun sivrisinektir. Ancak yi-
ne öğrendiğimiz kadarıyla o so-
run da çözümlenmiş, bir süre ön-
ce havadan ilaçlama yapılmış.
Cumhurbaşkanı Özal ve eşi,
uzun süre kalacaklar Marmaris1
te. Bu nedenle doğal olarak çev-
rede güvenlik önlemleri alınmış,
Okluk Koyu yasak bötge ilan edil-
miş. Çevreye sahra çadırları ku-
rulmuş. Kimse izinsiz olarak Ok-
luk Koyu'na giremeyecek.
Acaba yabancı bayraklı yatla-
ra, turizm acentelerine bu güven-
lik önlemi duyuruldu mu?
Öyle ya. Rodos'tan mavi yol-
culuğa çıkan yabancı tekneler
Okluk Koyu'nun yasak bölge ol-
duğunu bilmezler ve oraya uğra-
yıp gecetemek isterler. Bir akşam
üstü bir yat yanaşırsa nöbetçi as-
kerler yasak bölgenin kurallarını
işletebilirler. Onun için yetkilile-
re, özellikle de yat acentelerine
anımsatmakta yarar var diye dü-
şündük.
Bir de genç meslektaşlarımı-
za bir uyarı...
Sakın olaki izinsiz girmesinler
Okluk Koyu'na. Bakın bir yetkili
ne diyor gazetecilere:
— Ben devletim, sizi yatınr cip-
le ezerim...
Bize göre iç politikanın ağırlık
merkezi Marmaris. Çünkü SHP
lideri Erdal inönü de Marmaris
yakınlarındaki Bozburun'da. İnö-
nü ve eşi Sevinç Hanım, tatille-
rini beş yıldır hep Bozburun'da
geçiriyorlar. Bu kez Koral Göy-
men'in küçük ve şirin pansiyo-
rtunda değil bir başka pansiyon-
da kalıyorlar.
Cumhurbaşkanı Özal, Marma-
ris'e gelmeden önce Başbakan
Akbulut'tan 19 ağustosta yapıla-
cak ikinci mini seçim için bilgi alı-
yor Özal, Akbulut'un kızı Gül-
süm'ün düğün töreninde ANAPIı
bakanlara ve milletvekillerine
"Sıkı çalışın" uyarısında bulun-
duktan sonra Devlet Bakanı İb-
rahirn Özdemir'e soruyor:
— Ne yapıyorsunuz, seçim iş-
leri nasıl gidiyor, adayların hep-
si belirlendi mi?
Bakan Özdemir yanıt veriyor:
— Bir kısmı belirlendi Sayın
Cumhurbaşkanım.
Cumhurbaşkanı, "Hıım" deyip
başını sallıyor:
— Aman iyi aday belirleyin.
Evet, tatilde iç politika kıyı ka-
sabalarına kayıyor.
19 ağustosta yapılacak yerel
seçimlerin gözde ilçesi Bayram-
paşa için SHP'de çalışmalar ara-
lıksız sürüyor. İl seçim komisyo-
nu, Ercan Karakaş'ın açıklama-
sına göre 51 kişiden oluşuyor.
SHP adayları 12 temmuzda par-
ti içi seçimle saptanacak. Aday,
21 temmuz günü Bayrampaşa
Stadı'nda yapılacak şölende de
açıklanacak.
Kısaca temmuz ve ağustos ay-
larında iç politika da devinimli
günler yaşanacak...
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
(Baftarafi 2. Sayfada)
sek, onlardan bezmişsek bir dahaki oylamada öcümüzü alınz.
Demokrasinin en önemli koşulu, yurttaşın oylarıyla insanları gö-
reve getirmesi ya da görevden düşürmesidir.
Bu açıdan Bay Özal'ın sözleri doğrudur. Ama bir de tersi var.
Ya seçimlerde gereken çoğunluğu almayanları, seçim yasaları-
nı kendi isteklerine göre düzenleyerek düşük oranda oy alarak
işbaşına gelenleri ne yapacağız? Örneğin 1987 genel seçimle-
rinde ANAP yüzde 36 oranında oy aldı, ama seçim yasası gere-
ği Meclis'te kalabalık sandalye elde etti. Şimdiye dek yüzde 36
oyla iktidar olunduğu görülmemişti, hele beş yıl boyunca bu oy
gücü ya da güçsüzlüğüyle iktidarı elinde tutabilmek hiç görül-
memişti. Ama bu durumu şimdi görüyor, yaşıyoruz! Üstelik de
ANAP son yerel seçimlerde büyük bir yenilgiye uğradığı halde...
"Ben bir kez seçildim, sonuna kadar görevde kalacağım" di-
ye düşünmek de demokrasiye uymayan bir görüş sayılmamalı
mı? Seçilmişsin, şu ya da bu yoldan seçilmişsin, ama genel oya
dayanan bir seçim daha yapılmış, orda yenik düşmüşsün, oy ora-
nın yûzde 21 'e kadar inmiş. Sen hâlâ ben yüzde 36 ile beş ytl
görevdeyim diyebilir misin? Dersin, ama oturduğun koltuğun ça-
tırdamaya başladığını duymazlıktan gelebilir misin?
1979 ara seçimlerinde beş milletvekilliğini AP kazanınca Mec-
liste çoğunluğu elde tutan CHP hükümeti görevden ayrılmadı
mı? Azınlık partisi olan AP tek başına hükümeti kurmadı mı?
1974'te MSP ile ortaklığı bozan CHP, iktidardan ayrılmayı, yeni
bir genel seçime gidip yurttaşın güvenini kazanmayı istemedi
mi? Batı ülkelerinde bir parti, bir lider ara seçimlerde bile yenik
düştü mü kendiliğinden yeni seçime gider, halktan güven ister
Ama ANAP iktidarının başındakiler "biz bir kez seçilip geldik,
sonuna kadar sürdürürüz egemenliğimizi" kafasındadırlar!
Demokrasi diyoruz, ama hiç kimse demokrasinin halkın ira-
desi olduğunu anlamak istemiyor. Halk seni seçmiş, ama iki yıl
sonra başka bir genel seçimde seni ülkenin üçüncü partisi du-
rumuna düşürmüş. Senin yapman gereken erken bir genel se-
çime gitmektir. Kendine güveniyorsan, halkın desteğinin senin
yanında olduğuna inanıyorsan...
ANAP iktidarının, o iktidann başı Bay Özal'ın -hem cumhur-
başkanlığı hem başbakanlığı hem ANAP lidertiğini üstlenmiş gö-
rünen Bay Özal'ın- yazarlara ceza davaları açtırmak durumuna
gelmesi ANAP'ın son günlerinin geldiğini belirleyen bir göster-
gedir. Hep böyle olur, sonu gelen iktidar liderleri önce yazartarı
mahkeme kapılanna gönderir, mahkûm ettirtmeye çalışır. Bilmez
ki yazılanlar, çizilenler kendisi için bir çeşit uyarıdır. Basın bir
aynadır, yazarlara kızmak, onları cezalandırmaya kalkışmak po-
litika adamlarına hiç bir şey kazandırmaz. Olsa olsa çöküşlerini
biraz daha hızlandınr.
Delî Dokuz, Urgan Sekîz
(Baftarafi 2. Sayfada)
na karşı sonuna kadar mücadele
edeceğim. Son zamanlarda irticai
faaliyetlerin Hava Kuvvetleri'ne
yönelmesi ilgi çekicidir. 1980'den
günümüze kadar yıkıcı, bölücü,
irticai ve ideolojik görüşleri be-
nimsedikleri için 1011 astsubay ve
askeri öğrencinin Türk Silahlı
Kuvvetleri ile ilişiği kesilmiştir."
(Hürriyet, 21.5.1990) Askeri
okuüara gerici örgütler yoluyla
sızdınlan askeri öğrencilerin okul-
dan çıkanlmasından sonra onla-
n mali yönden destekleyip yönlen-
direnler Devlet Güvenlik Mahke-
mesi'nce o beğenilmeyen, küçüm-
senen 163. madde ile cezalandınl-
mışlardır. Atatürk'e ve devrimle-
rine düşman, Türk milletinin şe-
riat hükümlerine göre idâre edil-
mesini isteyen Said-i Nursi'nin
Nur Külliyatı bugün yurdumuzun
her tarafında okullarda, kahveler-
de, pazar yerlerinde sergilenip sa-
tılamıyorsa nedeni 163. maddenin
yürürlükte olmasından dolayıdır.
Sonuç
lslamcı genç: "163. maddenin
kaldınlması, Müslümanlann so-
runu değildir, demokrat olma id-
diasında bulunanlan ilgilendirir"
diyor. (Cumhuriyet, 20.3.1990)
Danimarka'da bir Kürt genci
Prof. Sadun Aren'e, "Kürt soru-
nunun bağımsızlık içinde çözül-
mesini savunmadan bırakın sos-
yalist olmayı demokrat olunabüir
mi" diye soruyor. (Cumhuriyet,
1.4.1990, Mustafa Ekmekçi'nin
köşesi) Prof. Sadun Aren bu gen-
ce hak ettiği yamtı çok güzel ver-
miş, onun için ben yinelemiyo-
rum.
163. maddenin kaldınlmasını
demokratlara (özellikle sosyal de-
mokratlara) havale eden tslaracı
genç de Türkiye'de bağımsız bir
Kürt devletinin kurulması için ça-
ba harcamayı demokratlık sayan
ve bu işlevi de sosyalistlerden bek-
leyen Kürt genci de ne yaptığını,
ne istediğini çok güzel biliyor.
Ama demokratlık adına 163.
maddenin kaldınlması için uğra-
şan, Türkiye'deki Kürtçülük akı-
mını hâlâ insan haklan açısından
masum bir hareket gibi gören bi-
zim naif solcularunız acaba ne
yaptıklarını biliyorlar mı?