22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 TEMMUZ 1990 • ••• HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 NATO Ne Olacak? (Baftarafi 1. Sayfada) rupa'nın elden çıkışı ile Almanya'nın birleş- mesinin Moskova'da muhafazakâr çevreler- de yarattığı tepkileri etkisiz kılabilmek için, Batı'dan bazı jestlerin beklentisi içinde oldu- ğu biliniyor Gorbaçov'un. NATO'nun artık eski NATO olarak kalama- yacağını gösteren bir başka işarel de Batı Avrupa ülkelerinin kamuoylannda esen ha- vadır. örneğin Batı Almanya'da geçen mart ayında yapılan bir kamuoyu yoklaması şu so- nucu vermiş: Yüzde 43.3 Almanya'nın NA- TO üyeliğine evet diyor; yüzde 49.6 tarafsız- lıktan yana; yüzde 56.5 Amerikan askerleri- nin Alman topraklanndan çekilmesini des- tekliyor. Evet, NATO değişmek zorunda, ama na- sıl? Şimdilik NATO üyelerinin tümü, NATO'- nun değişerek, siyasal boyutu ön plana çt- kararak varlığını sürdürmesinden yanadıriar. Birleşik Almanya'nın NATO üyeliğinin deva- mında da farklı görüşleri yok. Bu arada, Av- rupa Güvenlik İşbirliği Örgütü'nün (AGİK) ge- liştirilmesi konusunda da ilke olarak anlaşı- yorlar. Bu genel çerçevede birleşmekle birlikte, NATO üyeleri arasında iki farklı çizgi kendi- ni belli ediyor. Bu farklılık, Moskova'nın gü- venlik kaygılannın karşılanmasında nasıl bir yol izleneceği konusunda ortaya çıkıyor. ABD'nin başını çektiği grup -Türkiye dahil- daha ölçülü gidilmesini, NATO'nun askeri boyutunun pek o kadar ihmal edilmemesi- ni; Almanya'nın başını çektiği grup ise biraz daha radikal davramlmasını istiyor. Perşembe ve cuma günleri NATO üyesi 16 ülkenin devlet ya da hükümet başkanları Londra'da bir araya geldiklerinde NATO'nun yazgısını ele alacaklar; "NATOdeğişsin, ama nasıl?" sorusunu tartışacaklar. NATO Genel Sekreteri Wörner, bu konu- da Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'n- de yaptığı bir konuşmada NATO'nun ken- disine yepyeni bir rol aradığını söylemiştir. VVörner bu arada, Akdeniz ya da Körfez'de dogabilecek krizlerle ilgili olarak müttefik hü- kümetlerin politikalarının koordinasyonunda NATO'nun daha çok yardımcı olması gerek- tiğinden de söz etmiştir. (International He- rald Tribune; 22 Haziran 1990) NATO Genel Sekreteri'nin bu sözlerinin ülkemizi de yakından ilgilendirdiğini belirt- meye herhalde gerek yoktur. Türkiye bugün için NATO'nun askeri bo- yutunun ve öneminin mümkün olabildiğince sürmesinden yanadır. Yeni Avrupa mimari- si içinde etkili rol sahibi olabilmesinin ancak buradan geçtiğine inanıyor Ankara. Günün koşullannda pek haksız da sayıl- maz. Avrupa sahnesinde sürekli dışlanan bir ülke olarak, tek tutamak noktasını NATO platformunda görmesine şaşmamak gereki- yor. Ancak bu zemin de çok hızlı olmasa da Türkiye'nin ayağının altından artık kaymaya baslamıştır. Onun için, ulusal güvenlik poli- tikalannı, dış politikasını radikal biçimde göz- den geçirme gereğiyle karşı karşıyadır Tür- kiye. Iııöııü: Devleti tahrip ediyorlar Yargıtay - baro krizi Yargıtay'ın 'onur günü'ne Türkiye Barolar Birliği Başkaıu Sav katılmadı. Eski başkan Evren; "Yargının bağımsızlığı tartışmalı hale geliyor" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) —Yargıtay'ın 6 eylülde yapıla- cak adlı yıhn açılışı töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Önder Sav'ın konuşturul- mamasına tepkiler sürüyor. Sav, T&rgıtay'ın dünkü "oonr günü"ne ılmadı. TBB eski başkanları x j ı ı k Erem ve Teoman Evren de bir geleneğin bozulmasırun üzün- tü verici olduğunu, Türkiye*de yar- gının bağımsızlığının tartışmalı hale geldiğini söylediler. Yargıtay Başkanı tsmet Ocakçı- ogl« Sav'dan adli yılın açılışında yapacağı konuşraa metnini 25 ha- zirana kadar kendilerine ulaştır- masını istemişti. Sav, bunun "sansür" anlamma geleceğini be- lirterek metni göndermemişti. Bu- nun üzerine Yargıtay Başkanlar Kurulu da Sav'ın törende konuş- turulmamasını kararlaştırmıştı. Yargıtay'ın dün yapılan Onur Günü'e Sav katılmadı. Yargıtay konferans salonundaki toplantıya Danıştay ve Sayıştay'ın başkanve- kili düzeyinde temsil edilmesi dik- kat çekti. Sönük geçen törende Yargıtay Başkanı Ocakçıoğlu çok kısa bir konuşma yaptı. Uzun yıllar TBB'nin başkanlı- ğmı yapan Prof. Faruk Erera, Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlar- ken şöyle dedi: "Olay üzücüdür. Bu gelenek, yani adalet yılının açılışında Yar- gıtay Başkanı'ndan sonra Türki- ye Barolar Birliği Başkanı'nın ko- nuşması geleneği benim ilk birlik başkanı olduğum dönemden baş- ladı. O taribten bu taribe kadar her yıl yargının dertlerini Barolar Bir- liği başkanlan dile getirdikr. Şim- diye kadar hiç kimse konuşmanın metnini merasimden evvel isteme- di. Böyle bir istek konuşulacak olanlan evvelden denetlemek an- lamına gelir. Son günlerde mem- leketimizde "gizli sansür" uygula- malanna yeni örnekler verilmek- tedir." TBB eski başkanlanndan Avu- kat Teoman Evren de yargı yılının açılışında TBB'nin görüşlerini açıkJamasının yülann geleneğı ol- duğunu belirterek özetle şunları söyledi: "Türkiye Barolar Birligi'nin Yargıtay'da yapılan törende ko- nuşturulmaması asiında yargının sesinin kesilmesi sonucunu dogu- racak, Yargıtay'a büyük zararlar verecek, yargı bağımsızlığı konu- sunda tartışmalara neden olacak- tır. Savunmanın sesi yargının se- sidir. Bu ses savunma makamla- nnca dile getirilmektedir. Türki- ye Barolar Birliği adına yapılacak konuşmanın Yargıtay Başkanlar Kurulu'ndan geçirilmesi gibi bu- güne kadar hiçbir zaman günde- me gelmemiş bir uygulamanın or- taya çıkması düşündüriicüdür. Yargı, bağımsızhğının ve niteli- ğinin bilincine maalesef varama- mışnr. Böyle zamanlarda ülkemiz- de yargı bağımsızhğının lartışıhr olması doğaldır. Zira yargı bağım- sızlığı ile yargıç güvencesi herşey- den önce bir insan sorunudur. Bu güvene ve bağınısızlığa layık ku- nımlar ve insanlara gereksinim vardır. Bugün en tartışılan konu yargının vatandaşa güven vereme- mesidir. Böyle bir zamanda alınan kantn gereksiz bulmaktan 6te teh- Gorbi, atağa hazırlanıyor (Baftarafi 1. Sayfada) hızlı gerçekleşeDilir. Devlet Baş- kanlığı Konseyi'nin 15 üyesinden biri olan Yevgeni Primakov, dün Pravda'da yaptığı açıklamada "Tutuco politika belli çevrelerde sempati uyandırsa da intihar politikasıdır" derken bu noktaya dikkat çekiyordu. Rusya Komü- nist Partisi yönetimini tutucu aday Ivan Polozkov'un ele geçirmesi parti içindeki reformculan tam anlamıyla isyana sürüklüyor. Moskova'da radyo ve gazeteler- de çalışan birçok Komünist Par- tisi üyesi gnıplar halinde yaptık- lan açıklamalarda, parti üyelikle- rini askıya aldıklannı ve aidat öderaeyeceklerini açıkladılar. Pravda ve Izvestiya ile diğer bü- tün reformcu basın son bir hafta- dır tutucu kanadı topa tutuyor. Bütün bunlar bu kesimin 28. kongrede etkinlik kazanmasını Kongrenin ağır topları , jtarafi 1. Sayfada) geçişi ve diğer pek çok reformun kabul edilmesini sağladı. Ancak bu süre içinde ülke ekonomisi gi- derek kötüleşti. Gorbaçov, şiradi hem muhafazakâr komünistler hem de radikal reformcular tara- fından ızlediği politikaların başa- rısızlığa uğradığı eleştirisine uğnıyor. BORIS N. YELTSIN Gümüş rengi saçlı, davudi sesli Sibiryalı Yeltsin, Gorbaçov'un reformcu kanattaki en tiddi rakibi. Gorba- çov'un reformlannı yeterince hızlı bulmayan Yeltsin, bir yandan ül- ke çapında büyük bir yandaş kit- lesi toplarken diğer yandan da Ko- münist Parti'nin muhafazakâr ka- nadını karşısına aldı. 59 yaşında- ki Yeltsin popülaritesini, geçen ay yapılan Rusya Federasyonu baş- kanlık seçimlerinde kullandı ve başkanlığı kazandı. Komünist Parti'nin kendini yenilememesi durumunda, partiden aynlabilece- ğini veya parti üyeligıni askıya ala- bileceğini söylüyor. IGOR K. LIGAÇEV Partinin reformcu kanadının şimşeklerini üzerine çeken 69 yaşındaki Liga- çev, Gorbaçov'un Politbüro için- deki en önemli rakibi. Politbüro içinde daha önceleri güçlü bir ko- numa sahip olan Ligaçev, 1988 yı- hnda tarun politikasını yönetme görevine atandı. Tanm politikası- run başansızlığa uğraması, onun Eleştirilerî (Baftarafi 16. Sayfada) dem, çeyrek finalde elendi. Ya- n finale üç TED'li kaldı. Mert Ertunga, yerine oynatılması is- tenen Mustafa Azkara'yı final- de 6-3, 6-2 bir sonuçla yenerek yerinin adamı olduğunu bir ke- r- <taha kanıtladı." «Jevanşir, ayrıca Cumhurbaş- kanlığı Kupası'nın TED'in yeni tesislerinde yapılmasının istendi- ğini, buna olumlu cevap verile- ceğini, son hazırlıklann yapıldı- ğını ve tesisin şu günlerde açıla- cağıru da bildirdi. • TED'in iki milli oyuncusu A. Karagöz ve M. Ertunga, Fransa 1 dan sonra ltalya'ya geçerek iki hafta süre ile uluslararası turnu- valara katılacaklar. da Politbüro içindeki güçlü konu- munu sarstı. Ancak son aylarda Gorbaçov'a yonelttiği sert eleşti- rilerle tekrar dikkatleri çekmeyi başardı. tki hafta önce Gorba- çov'un başkanlık ile parti liderli- ğini bir arada yürütemeyeceğini savunarak Gorbaçov'un parti li- derliğinden aynlması gerektiğini söyledi. IVAN K. POLOZKOV 55 ya- şındaki Polozkov, iki hafta önce yapılan Rusya Komünist Partisi toplantısmda esen muhafazakâr rüzgârlann sonucunda Rusya Ko- münist Partisi lideri seçildi. Gor- baçov'un desteklediği kooperatif- lere karşı açtığı kampanyayla dik- katleri üzerine topladı. Rusya Fe- derasyonu Başkanlığı seçiminde Yeltsin'in karşısmda yenilgiye uğ- radı. Polozkov, muhaliflerin iddia ettiği kadar rauhafazakâr olmadı- ğını savunuyor, Yeltsin ve Gorba- çov ile işbirliği yapacağını söylüyor. ALEXANDER YAKOVLEV Gorbaçov'un refonnlannın beyni olarak kabul edilen Yakovlev, kongrede baskın bir karakter ola- rak ortaya çıkacağa benzemiyor, genellikle perde arkasında kalma- yı tercih ediyor. Gorbacov'dan da- ha radikal olduğu bilinen Yakov- lev, muhafazakârlar tarafından en çok eleştiriye uğrayan isimlerden biri. 66 yaşında olan Yakovlev, 2. Dünya Savaşı'nda bir bacağını yi- tirmiş ve daha sonra 10 yıl sürey- le Kanada Büyükelçiliği yapmıştı. VLADIMIR LYSENKO Re- formcu 'Demokratik Platform' grubunun 34 yaşındaki lideri, kongrede KGB, ordu ve polisin günlük yaşamdan çekilmesini sağ- layacak kararlar alınmaması du- rumunda gruba bağlı 100 delege- nin kongreyi terk edeceğini açık- ladı. 'Demokratik Platform', ülke- deki 18 milyon komünistten yüz- de 40"ımn desteğine sahip olduğu- nu öne sürüyor. ALEXANOER MELNIKOV Sibirya'nın Kemerovo bölgesi parti şefi olan Melnikov, Gorbaçov'un muhafazakâr kanattaki en saldır- gan muhaliflerinden. tki hafta ön- ce yapılan Rusya Komünist Par- tisi toplantısmda Gorbaçov yöne- timine istifa çağnsında bulundu. 59 yaşındaki Melnikov, Gorba- çov'u kendisini putlaştırmakla s u ç l u y o r . önlemek için. Gorbaçov ekibi hafta sonunu delegelerle grup grup toplantılar yaparak geçirdi. Amaç, delegele- rin tutucu kanada kaymasını ön- lemek ve Gorbaçov'a tam destek vermelerini sağlamak. Sovyet lideri cuma günü Mer- kez Komitesi'nin 300 üyesi ile yap- tığı 5 saatlik toplantıda, hazırla- dığı raporun çerçevesini Merkez Komitesi üyelerine anlattı. Bunun önemi şurada: "Gorbaçov, Rusya Komünist Partisi Kongresi'nde kendisine tutucu kanat lideri Li- gaçev tarafından yöneltilen "par- tiye dantşmamak, kolektifi hiçe sayrnak" eleştirilerine karşı bu kez raporunu MK'ya onaylatarak MK'nın raporu olarak kongreye sunmak istiyor.Yani Marksist par- tilerin geleneklerine uygun bir bi- çimde... Dışişleri sözcüsü Alexander Kapto'ya göre MK'da Gorbaçov^ un konuşması üzerine yapılan en önemli eleştiri, "ekonomik refonn" konusundaydı. Bazı MK üyeleri "kontrollii piyasa ekonomisi" gibi genel tanımlar ye- rine neler yapılacağımn daha net ve somut olarak açıklanmasını is- tediler. Bakalım Gorbaçov bu önerileri ne kadar dikkate aiacak. Kongreyi 460 kadar yabancı ga- zeteci izliyor. Bunlann çok küçük bir bölümü bugün Kremlin'deki kongre sarayına alınacak (daha çok TV ekipleri), diğerleri ise kongreyi Cağaloğlu-Taksim mesa- fesinde Dışişleri Bakanlığı'nın bir bölümünde yarı resmi nitelikteki Novosti Press Ajansı Basın Mer- kezi'nde TV yaymından izleyecek- ler. Kongrenin tamamının TV'den verilip verilmemesine kongre ken- di karar verecek. Bu da glasnostu partinin 5 yılda ne kadar benim- sediğinin bir göstergesi olacak. Ote yandan Nekrasov Kazaklan olarak bilinen ve 1918'de 12 tü- menle Türkiye"ye sığınan ve daha sonra Kruşçev döneminde affedi- lerek Sovyetler*e dönen Don Ka- zaklannın çocuklan geleneklerini yaşatmak ve sürdürmek için Mos- kova'da bir dernek kurdular. Bu Kazaklarşimdi daha çok Moldav- va ve Stavrapol'da yaşıyorlar. AA'nın haberine göre Sovyetler Birliği'nin en büyük cumhuriyeti olan Rusya Federasyonu'nun ye- ni oluşturulan Komünist Partisi- nin Birinci Sekreteri Ivan Poloz- kov, Batılı radyo istasyonlarını aleyhine kampanya yürûtmekle suçladı. Bir gazeteye verdiği denJeçte, Başkan Mibail Gorbaçov'un ve SSCB hükümetinin piyasa meka- nizmalanna geçiş çabalanru onay- ladığını söyleyen Polozkov, "mal ve serrnaye piyasalan üzerindeki tüm kısıtlamalann kaldınlmasını" istemesine karşılık, "bir emek pi- yasasımn doğmasına izin verile- meyeceğini", böyle bir gelişmenin ülkeyi 19'uncu yüzyıl kapitalizmi- ne geri döndüreceğini savundu. HAKANKARA MARMARİS — SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, Cumhur- başkaru Özal ve Başbakan Akbn- Int'un devlet düzenini tahrip eden yaklaşımlar içerisinde oldukları- nı belirterek bu yaklaşımlann her- kesi aynı yanhşhkları yapmaya götürdüğünü söyledi. Bunun so- nunun tam bir keşmekeş olacağı- nı kaydeden tnönü, "Bnnlar, de- mokraside olmaması gereken tep- kilere götürebiiir. Yani bunlar so- nnnda bir seçimi gerçekten diişü- nüyorlar mı? Yoksa 'seçime git- meden bir kargaşa eıksa da biz yi- ne iktidanmıza devam etsek mi' diye düşünüyorlar" dedi. Bayram tatilini geçirmek için önceki gece Bozburun'a gelen SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, dün sabah kaldığı Sabrina Motel'- de gazetecilerin sorularını yanıt- ladı. Cumhurbaşkanı Özal ve ANAP iktidannı sert bir dille eleş- tiren İnönü, bir sonı üzerine şun- lan söyledi: "Sayın Özal başta ve Akbulot'- un ondan sonra devlet düzenini tahrip eder yaklaşımlar yapması, herkesi aynı yanlışhklan yapma- ya gölürüyor. Bunun sonu tam bir keşmekeş olur. Sayın Özal'ın bugün yaptığı bu keşmekeşi art- tınnakor. Bunlar demokraside ol- maması gereken tepkileri getire- bOLr. Özal'ın da istedigi bn rau bi- lemiyorara? Ama yaptığı o. Sü- rekli halkı kı/dırmak, sürekli mu- halefet partilerini tepkilere götür- mek. Yani bunlar sonunda bir se- çim gerçekten düşünüyorlar mı, yoksa 'seçime gitmeden bir kar- gaşa çıksa da biz gene iktidanmı- za devam etsek' diye mi düşünü- yorlar? İnsan bunları düşünmeye başuyor. Çünkü bu kadar göz gö- re göre halkın tepkisini çekecek yanlışhklann yapılmasını açıkla- mak imkânsız. Bizce sorunlar de- mokrasi çercevesinde ve seçim yo- luyla çözümlenebilir." Türkiye'de, seçimin olacağıru, ancak seçime giderken dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan İnönü konuşmasını şöyle sürdür- dü: "Bugün gördüğümüz olaylar karşısmda mesele, seçime gider- ken bir keşmekeş yaratıp, iktida- nn berkesi birbirine düşürüp, on- dan sonra demokrasi tehlikeye düştü yeniden seçim yapılamaya- cak havasına sokmasına engel ol- maktır. Çünkü bu son televizyon olayı çok ögreticidir. Bu kadar va- him bir hatayı nasıl kabul eder Sa- yın Özal? Elbette, hepsini büiyor- lardı. Günlerce düşünüp sonra 'biz bunu göze alamayız' dediler. Seçime giderken kimbilir neler ya- pacaklar? Seçimin doğnı dürüst bir seçiın olmasım engeüemek için her çareye başvuracaklardır." Cumhurbaşkanı Özal'ın de- mokrasiyi ne denli yozlaştırdığı- na bir örnek olarak da adalet yılı açılışında Barolar Birliği Başka- nı'nın konuşma programından çı- karıltnasını gösteren İnönü, bu- nun temelinde de Özal'ın müda- halesinin yattığını öne sürdü. Özal'ın anayasada olmayan yet- kıleri kullanmaya kalktığını vur- gulayan tnönü, "Herkesi uyanyo- rnm. Yargıtay'ın adalet mekaniz- masını uyanyorum. Anayasada olmayan yetkileri kendisinde var farz edip öyle davranmaya çauşan Cumhurbaşkanının her istediğine evet demekle hiçbir yere vanla- maz" dedi. Cumhurbaşkanı'nın anayasada olmayan bir yetkiyi kullanması durumunda devlet gö- revlilerini, "Cumhurbaşkanı ola- rak size saygım var. Ama Türki- ye Cumhuriyeti Anayasası'na ve hukuka saygım daha büyüktür. Onun için söylediğinizi yapamam" demeye çağıran İnö- nü şu görüşleri dile getirdi: "Barolar Birliği Başkanı'nı ko- nuşturmamakla adaletin savunma kesimi adli yılın açılışında temsil edilmemiş olacak. Savunmasız adalet olmaz. Çok önemli bir ek- siklik, tören aşamasında dahi ol- sa, adalet yapımızda gündeme ge- tirilmiş oluyor. Zaten bu anaya- sa ile yargı bağımsızlığı güvence altında değildir. Hâkimlerin atan- masında söz sahibi olan yüksek kurul, şimdiki yapısıyla Adalet Bakaniiğı etkisi altında çalışan bir kurumdur. Yargıçlar bağımsız de- ğiller. Bunun düzelmesi için ana- yasa degişikliği yapılmasını istiyo- nız. Barolar Birliği Başkanı'nın konuşturulmamasının temelinde Özal'ın anayasada olmayan yet- kileri kullanmaya kalkması ve fi- ili bir egemenlik havasını dalga dalga yaymakta olması yatıyor. Anayasada olmayan yetkileri cumburbaşkanı kullanmaya baş- larsa, 'Ne yapalım ki cumhurbaş- kanı bize müdahale etmesin, cum- hurbaşkanının kızgınhğını üzeri- mize çekmeyelim' göriişü bütün devlet mekanizmasına hâkira ol- maya başlar. Bugünkü durumda o." Halkın ANAP iktidarına karşı her geçen gün tepkisinin arttığmı belirten Erdal İnönü, muhalefeti 'Hodri Meydan' programında ko- nuşturmayan ANAP'ın açıkça korktuğunu söyledi. ANAP'ın muhalefetin televiz>'ondan ger- çekleri dile getirmesinden, Özal'ın anayasaya aykırı davrandığını, enflasyonun onun yönetiminden kaynaklandığını, memur maaşını arttırmadığını dile getirmesinden korktuğuna dikkati çeken tnönü, "Bu kadar aciz bir dunıma düşen bir hükümet, zaten devam ede- mez. Son yapüan hareketler seçi- mi daha da yakma getirmistir" di- ye konuştu. İnönü, Akbulut'un televizyonda belediyeleri eleştir- mesi buna karsüık belediyelere ya- nıt hakkı tammaması üzerinde de durarak yapılanlann 'jurnalcüik'- ten öte bir şey olmadığını ve hü- kümetin elindeki imkânlan kötü- ye kullandığını söyledi. Gazetecilerin "Muhalefet zirve- si ve muhalefetin Meclis'ten çekil- mesi önerileri" konusunda sor- dukları soruyu yanıtlayan tnönü, "İktidarda kalmak için her şeyi göze almış insanlara bu amaçla- nnda yardım etmek yanlış. Bu- günkü imkânlanmız az. Ancak bunlar da elimizden giderse, ola- naklanmız daha da azalır. Müca- delede herkes bulundugu yere iyi- ce sanlmah ve yerini güçlendirme- lidir" dedi. Günümüzde sorunun temel meselelerde iktidann yanlış- hklarını dile getirmek olduğunu vurgulayan İnönü, ancak bunda dikkatli olunması gerektiğini söy- ledi. İnönü, halkın seçimlerde oyuyla hem demokrasiyi koruma- sı hem de iktidardan kurtulması- m sağlamak gerektiğine değinir- keıı "Yanlış hedefler göstenneme- liyiz" diye konuştu. İnönü, Rabıta'mn bazı bürok- ratları hacca götürmek için para verdiği yolundaki iddialar için de şunları söyledi: "Hacca gitraek için dış ülkeden yardım almak olacak şey değil. Temelden yanlış. Hiçbir hükümet görevlisi kişisel çıkar için yardım alamaz. Hacca gitmek kişisel bir meseledir. Böyle bir şey dürüst devlet anlayışına sıgmaz. Yardım kabul edilemez. Çünkü o zaman bağımsızlık yitirilmiş olur. Yar- dım alan kişi, 'ben bunu diğer dünya için yapıyorum' da diye- mez. Zaten bu meselelerde iki dü- zenin birbirine kanştınldıgı da açık." Erdal İnönü, gazetecilerle yap- tığı sohbetten sonra bir tekneye binerek Bozel Koyu'na gitti. Bu- rada babasının ünlü çivileme at- layışını yapan tnönü, yüzerken de bol bol fotoğraf çektirdi. tnönü, 7 temmuza dek tatilini sürdüre- cek. Baykal: TRT bu ayıbı temizlesin ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal, partisinin önceki gün "Hodri Meydan"ın 48 saat içinde yayımlanması istemiyle yaptığı başvurunun TRT'nin ayıbını te- mizlemesi için bir fırsat olduğu- nu, aksi halde tazminat davası da dahil olmak üzere tüm yasal yol- lara başvurulacağım açıkladı. Türkiye'nin böyle bir yönetime la- yık olmadığını söyleyen Baykal, "Programın kaldınlmasının so- nımluluğunu kimse üsUenemiyor, ne Özal ne hükümet ne TRT 'Ben yaptım' diyemiyor. Hükümetin derhal istifa etmesi ve yeniden bir yapılanmaya gidilmesi gereklidir" dedi. Hodri Meydan programının ya- yından kaldınlmasımn yani sıra adli yıl töreninde baro başkanının konuşturulmaması, 2000*6 Doğnı dergisinin ve basıldığı matbaanın kapatılması konulannı da anım- satan Baykal, "Son yaşanan olay- lar demokrasi adına üzüntü veri- cidir. Ne kadar ilkel sonınlarla karşı karşıv^ olduğumuz ortaya çıkmışnr. En doğal haklar gaspe- diliyor. Bu, halk desteğini kaybe- den iktidann korkusundan kay- naklanıyor" diye konuştu. Baykal, Hodri Meydan'ın yayı- na 3.5 saat kala kaldınlmasının sorumluluğunu hiçbir kişinin ve kurumun üstlenemediğini de be- lirterek şunlan söyledi: "Bununla ilgili başvunıyu ya- pan bakan kacıyor. Akbulut, bi- zim programı da yayımlamadılar diyor. Genel Müdür, haberinin ol- madığını söylüyor. Türkiye böyle bir yönetime layık degildir. Hükü- met Hodri Meydan programının yayımlanmaması için baskı yap- mış, bunu başarmış, ancak so- nımluluğunu üzerine alamamışür. Burada toplumun gösterdiği tep- ki umut vericidir." Özal'ın da program için "Ya- yımlansaydı" dediğinin anımsatıl- ması üzerine Baykal, "Hayır, Sa- yın Özal hiç inandıncı değfl. Ola- yın ertesi günü Köşk'ten apar to- par açıklama yapılıyor. Bunda Köşk'ün hiçbir rolü yoktur deni- yor. Bu korku niye? Zorla bir ka- rar değiştiriliyor, ama kimse bu- nun sorumluluğunu alamıyor" di- ye konuştu. TRT'nin programın yayından kaldınlması için getirdiği gerekçe- lerin hiçbir tutarlı yani olmadığı- nı vurgulayan Baykal, daha son- ra şöyle dedi: "tki gün önce bize neredeyse zorla kabul ettirdiler. Ben prog- ramın kısalıgı nedeniyle fazla sı- cak bakmamıştım, ama bağnmı- za taş bastık, kabul ettik. İki gün içinde ne değişti. bnnlan bilmek istiyonız. Hükümet mi baskı yap- tı? Akbulut'un iplerinin kimin elinde olduğunu biliyoruz." Baykal, partisinin önceki gün programın 4S saat içinde yayım- lanması için yaptığı başvuruya TRTnin verdiği "Yönetim kuru- lunu olağanüstü toplayıp konuyn değeriendireceğiz" yanıtına ilişkin olarak da "Bu bir fırsattır. TRTnin ayıbını temizlemesi için önemli bir fırsattır. Bir an önce karar vermelerini ve Hodri Mey- dan'ı yayımlamalanm bekliyoruz. Zarann neresinden dönülürse kâr- dır" dedi. ıfi 1. Sayfada) baskına ilişkin geniş bir açıkla- ma yapacaklarını bildirdiler. Abdülaziz Balakan adlı bir kj- şinın adliye baskını öncesinde 14'lü tabancayla yakalanması ve daha sonra yapılan sorgusunda, adliye kapısmdaki kanlı saldın ile ilgisinin görülmesi üzerine operas- yon başlatan polis, Levent Bayram ile Mustafa Bayram adlı kişileri gözaltına almıştı. Ayrıca önceki gece olayda kullanıldığı belirtilen 34 BMK 43 plakalı siyah BMW marka otomobille birlikte Şemset- tin Tulay ve Ferzinde Pepe adlı iki kişi, ekiplerin çalışması sonucu yakalanmışlardı. tstanbul Emniyet Müdürlüğü yetkilileri ile lçişleri Bakanı Ab- dülkadir Aksu'nun yaptıklan or- tak değerlendirme sonunda, sal- dınnın Sincar Aşireti ile Mengilan Aşiretleri arasındaki bir "husu- nıet"ten kaynaklandığı belirtilmiş- ti. Ancak daha sonra saldınnın Mengilan değil, Şerefhan Aşireti üyelerince yapıldığı ortaya atılın- ca, aşiret ileri gelenlerinden Mus- tafa Bayram, dün Van'ın Başkale ilçesindeki evinden almarak Van Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi. Burada ilk ifadesi alman Bay- ram, özel bir ekiple birükte 11.45 uçağıyla lstanbul'a hareket etti. Sorgulanmak üzere tstanbul'a ge- tirilen Bayram'ı, Atatürk Havali- manı'ndan Asayiş Şube Müdürü Ergun Işık'ın yani sıra kalabalık bir güvenlik konvoyu karşıladı. Mustafa Bayram çok sıkı gü- venlik önlemleri içinde Gayrette- peMeki Asayiş Şube Müdürlüğüi ne getirildi. Gazetecilerin fotoğraf çekmelerine izin vermemek için polisin, Bayram'ı arka kapıdan büyük bir hızla içeriye soktuğu gözlendi. Asayiş Şube Müdürü Ergun Işık, soruşturmanın sürdü- ğünü belirterek, gerekli açıklamayı bugün yapacaklarını söyledi. Mustafa Bayram ise Van Emni- yet Müdürlüğü'ne götürülürken, kanlı baskın olayının kendi asire- tiyle bağdaştınlmasını yalanlaya- rak, Sincar Aşireti ile aralannda herhangi bir kan davası bulunma- dığını belirtti. Mustafa Bayram'ıc amcasımn oğlu Musa Bayram da AA muha- birine, Cemal Sincar'ı ve aşiretini tammadıklanm, 1986 yılında aşi- retlerinden ömer Bayram'ın Mar- din'in Kızıltepe ilçesinde öldürül- mesi olayı ile ilgili olarak da hiç kimseden davacı olmadıklannı anlattı. Musa Bayram. tstanbul'a getirilen aşiret reisi Mustafa Bay- ram'ın oğlu Levent Bayram ile bir arkadaşırun da olaydan iki gün önce tstanbul'da polis tarafından gözaltına alındjğım kaydetti. TRT Yönetim Kurulu toplantıya çağnldu Gündem: Hodıî MeydanANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — TRT Yönetim Kurulu, SHP'nin "Hodri Meydan" prog- ramının 48 saat içinde yayımlan- raasıyla ilgili başvurusunu karara baglamak üzere olağanüstü top- lantıya çağrıldı. Toplantının, Av- rupa Yayın Birliği için Paris'te bu- lunan TRT Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem'in yurda dönüşün- den sonra, 4 temmuzda yapılaca- ğı bildirildi. TRT Genel Müdür Vekili Kenan Yomralı, SHP'nin Hodri Meydan'ın yayımlanması için yaptığı başvuruya, "Konnyu genel müdüre ilettik. Yönetim Ku- rulu olağanüstü toplanarak görüşecek" yanıtını verdi. Hodri Meydan programının yayından kaldınlmasının sorumluluğunu AhmetOzal (Baftarafi 1. Sayfada) birine, işadamı Ömer Çavuşoğ- lu'ndan, Ahmet Özal'la ilgili bir rüşvet dedikodusu aktardığı öne sürülmüştü. Bakan Kahveci, ak- tardıklanmn dedikodudan ibaret olduğunu muhabire vurguladığı- nı açıklamış, Çavuşoğlu ise Ad- nan Kahveci'yle böyle bir görüş- me yapmadığını söyleyerek habe- ri yalanlamıştı. TRT içinde de kimsenin üstlen- mek istemediği belirtiliyor. Bir TRT yetkilisi, "Hodri Meydan'ı yayımlasak gerçekten suç işlemiş olurduk. Ama son anda yayımla- mamak da suç. Ortada karmaka- nşık bir durum var" dedi. SHP Genel Sekreter Yardımcı- sı Adnan Keskin, önceki gün saat 11.30'da TRT'ye bir dilekçe vere- rek Hodri Meydan'ın 48 saat için- de yayımlanmasını istemiş, aksi durumda Cumhuriyet SavcılığYna suç duyurusunda bulunulacağını belirtmişti. TRT Genel Müdür Vekili Yom- ralı'mn dün öğle saatlerinde SHP Genel Sekreterliği'ne gönderdiği özel Kalem Müdürlüğü 315 sayı- sı resmi açıklama şöyle: "Hodri Meydan programının yayımlanmasının seçim dönemi sonuna ertelenmesi karanna iliş- kin mütalâalan ile anılan progra- mın 48 saat zarfmda yayımlanma- sı istemini içeren ilgi yazılan dik- katle incelenmiştir. Konunun taşıdıgı önem göz önünde bulundunılarak durum görevli olarak yurtdışında bulu- nan Sayın Genel Müdüre sunul- muş ve ilgi yazılannda belirtilen istemin, olağanüstü toplantıya da- vet edilecek Yönetim Kurnlumuz tarafından ele alınarak sonuçlan- dınlacagı talimalı alınmıştır. Bilgüerinize arz ederim." Avrupa Yayın Birliği toplantısı için Paris'te bulunan Kerim Ay- dın Erdem'in 4 temmuzda Türki- ye"ye döneceği öğrenildi. TRT yet- kilileri, Avrupa Yayın Birliği tor)- lantısına sadece genel müdürlerin katıldığını, yerine bir başka kişi katılamayacağı için Erdem'in top- lantı sonuna kadar orada kalaca- ğını söylediler. Hodri Meydan programının ya- yından kaldırılmasından sonraki durumu değerlendiren bir TRT yetkilisi şunlan söyledi: "Ortada karmakanşık bir du- rum var. Eğer biz programı yayın- lasaydık suç olurdu. YSK bizi mahkemeye verebilirdi. Çünkü ya- sa öyle ki 300 haneli yerdeki se- çimde bile tüm yurt çapında ya- sak uygulanıyor. Buna bir açıklık kazandınlmalı. Ancak jayına 3.5 saat kala Hodri Meydan'ın kaldı- nlması da suç." TRT Genel Müdür Vekili Yom- ralı, Baş Hukuk Danışmanı Akın Beşioğlu ve diğer danışmanlar dün TRTde bir araya geldiler. Ya- pılan görüşmenin içeriği hakkın- da bilgi verümedi. ISTANBUL'dan HİKMET ÇETİNKAYA (Baftarafi 1. Sayfada) yu'ndaki Deviet istatistik Ens- titüsü'nün dinlence evindeler. Çam ormanlannın içindeki konut aylar önce hazırlanmıştı. Tipik bir Muğla mimarisi olan evin dış gö- rünüşü oldukça sade. içeriye mermer merdivenlerle giriliyor, salon ise hayat denilen bölüme açılıyor. Biz OİE dinlence evini hiç gez- medik, anlatılanları dinlemekle yetindik. Vatak odasından yemek salonuna, oradan mutfak. banyo, tuvaletine dek her şey özenle se- çilmiş. Yine anlatılanlara göre it- hal mobilyalarla donatılmış. Okluk, o yöredeki irili ufaklı koy ve büklerin en güzellerindendir. Yamaçlarda kara çam ağaçları denize doğru dikey olarak iner. Tek sorun sivrisinektir. Ancak yi- ne öğrendiğimiz kadarıyla o so- run da çözümlenmiş, bir süre ön- ce havadan ilaçlama yapılmış. Cumhurbaşkanı Özal ve eşi, uzun süre kalacaklar Marmaris1 te. Bu nedenle doğal olarak çev- rede güvenlik önlemleri alınmış, Okluk Koyu yasak bötge ilan edil- miş. Çevreye sahra çadırları ku- rulmuş. Kimse izinsiz olarak Ok- luk Koyu'na giremeyecek. Acaba yabancı bayraklı yatla- ra, turizm acentelerine bu güven- lik önlemi duyuruldu mu? Öyle ya. Rodos'tan mavi yol- culuğa çıkan yabancı tekneler Okluk Koyu'nun yasak bölge ol- duğunu bilmezler ve oraya uğra- yıp gecetemek isterler. Bir akşam üstü bir yat yanaşırsa nöbetçi as- kerler yasak bölgenin kurallarını işletebilirler. Onun için yetkilile- re, özellikle de yat acentelerine anımsatmakta yarar var diye dü- şündük. Bir de genç meslektaşlarımı- za bir uyarı... Sakın olaki izinsiz girmesinler Okluk Koyu'na. Bakın bir yetkili ne diyor gazetecilere: — Ben devletim, sizi yatınr cip- le ezerim... Bize göre iç politikanın ağırlık merkezi Marmaris. Çünkü SHP lideri Erdal inönü de Marmaris yakınlarındaki Bozburun'da. İnö- nü ve eşi Sevinç Hanım, tatille- rini beş yıldır hep Bozburun'da geçiriyorlar. Bu kez Koral Göy- men'in küçük ve şirin pansiyo- rtunda değil bir başka pansiyon- da kalıyorlar. Cumhurbaşkanı Özal, Marma- ris'e gelmeden önce Başbakan Akbulut'tan 19 ağustosta yapıla- cak ikinci mini seçim için bilgi alı- yor Özal, Akbulut'un kızı Gül- süm'ün düğün töreninde ANAPIı bakanlara ve milletvekillerine "Sıkı çalışın" uyarısında bulun- duktan sonra Devlet Bakanı İb- rahirn Özdemir'e soruyor: — Ne yapıyorsunuz, seçim iş- leri nasıl gidiyor, adayların hep- si belirlendi mi? Bakan Özdemir yanıt veriyor: — Bir kısmı belirlendi Sayın Cumhurbaşkanım. Cumhurbaşkanı, "Hıım" deyip başını sallıyor: — Aman iyi aday belirleyin. Evet, tatilde iç politika kıyı ka- sabalarına kayıyor. 19 ağustosta yapılacak yerel seçimlerin gözde ilçesi Bayram- paşa için SHP'de çalışmalar ara- lıksız sürüyor. İl seçim komisyo- nu, Ercan Karakaş'ın açıklama- sına göre 51 kişiden oluşuyor. SHP adayları 12 temmuzda par- ti içi seçimle saptanacak. Aday, 21 temmuz günü Bayrampaşa Stadı'nda yapılacak şölende de açıklanacak. Kısaca temmuz ve ağustos ay- larında iç politika da devinimli günler yaşanacak... EVET/HAYIR OKT4YAKBAL (Baftarafi 2. Sayfada) sek, onlardan bezmişsek bir dahaki oylamada öcümüzü alınz. Demokrasinin en önemli koşulu, yurttaşın oylarıyla insanları gö- reve getirmesi ya da görevden düşürmesidir. Bu açıdan Bay Özal'ın sözleri doğrudur. Ama bir de tersi var. Ya seçimlerde gereken çoğunluğu almayanları, seçim yasaları- nı kendi isteklerine göre düzenleyerek düşük oranda oy alarak işbaşına gelenleri ne yapacağız? Örneğin 1987 genel seçimle- rinde ANAP yüzde 36 oranında oy aldı, ama seçim yasası gere- ği Meclis'te kalabalık sandalye elde etti. Şimdiye dek yüzde 36 oyla iktidar olunduğu görülmemişti, hele beş yıl boyunca bu oy gücü ya da güçsüzlüğüyle iktidarı elinde tutabilmek hiç görül- memişti. Ama bu durumu şimdi görüyor, yaşıyoruz! Üstelik de ANAP son yerel seçimlerde büyük bir yenilgiye uğradığı halde... "Ben bir kez seçildim, sonuna kadar görevde kalacağım" di- ye düşünmek de demokrasiye uymayan bir görüş sayılmamalı mı? Seçilmişsin, şu ya da bu yoldan seçilmişsin, ama genel oya dayanan bir seçim daha yapılmış, orda yenik düşmüşsün, oy ora- nın yûzde 21 'e kadar inmiş. Sen hâlâ ben yüzde 36 ile beş ytl görevdeyim diyebilir misin? Dersin, ama oturduğun koltuğun ça- tırdamaya başladığını duymazlıktan gelebilir misin? 1979 ara seçimlerinde beş milletvekilliğini AP kazanınca Mec- liste çoğunluğu elde tutan CHP hükümeti görevden ayrılmadı mı? Azınlık partisi olan AP tek başına hükümeti kurmadı mı? 1974'te MSP ile ortaklığı bozan CHP, iktidardan ayrılmayı, yeni bir genel seçime gidip yurttaşın güvenini kazanmayı istemedi mi? Batı ülkelerinde bir parti, bir lider ara seçimlerde bile yenik düştü mü kendiliğinden yeni seçime gider, halktan güven ister Ama ANAP iktidarının başındakiler "biz bir kez seçilip geldik, sonuna kadar sürdürürüz egemenliğimizi" kafasındadırlar! Demokrasi diyoruz, ama hiç kimse demokrasinin halkın ira- desi olduğunu anlamak istemiyor. Halk seni seçmiş, ama iki yıl sonra başka bir genel seçimde seni ülkenin üçüncü partisi du- rumuna düşürmüş. Senin yapman gereken erken bir genel se- çime gitmektir. Kendine güveniyorsan, halkın desteğinin senin yanında olduğuna inanıyorsan... ANAP iktidarının, o iktidann başı Bay Özal'ın -hem cumhur- başkanlığı hem başbakanlığı hem ANAP lidertiğini üstlenmiş gö- rünen Bay Özal'ın- yazarlara ceza davaları açtırmak durumuna gelmesi ANAP'ın son günlerinin geldiğini belirleyen bir göster- gedir. Hep böyle olur, sonu gelen iktidar liderleri önce yazartarı mahkeme kapılanna gönderir, mahkûm ettirtmeye çalışır. Bilmez ki yazılanlar, çizilenler kendisi için bir çeşit uyarıdır. Basın bir aynadır, yazarlara kızmak, onları cezalandırmaya kalkışmak po- litika adamlarına hiç bir şey kazandırmaz. Olsa olsa çöküşlerini biraz daha hızlandınr. Delî Dokuz, Urgan Sekîz (Baftarafi 2. Sayfada) na karşı sonuna kadar mücadele edeceğim. Son zamanlarda irticai faaliyetlerin Hava Kuvvetleri'ne yönelmesi ilgi çekicidir. 1980'den günümüze kadar yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri be- nimsedikleri için 1011 astsubay ve askeri öğrencinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilmiştir." (Hürriyet, 21.5.1990) Askeri okuüara gerici örgütler yoluyla sızdınlan askeri öğrencilerin okul- dan çıkanlmasından sonra onla- n mali yönden destekleyip yönlen- direnler Devlet Güvenlik Mahke- mesi'nce o beğenilmeyen, küçüm- senen 163. madde ile cezalandınl- mışlardır. Atatürk'e ve devrimle- rine düşman, Türk milletinin şe- riat hükümlerine göre idâre edil- mesini isteyen Said-i Nursi'nin Nur Külliyatı bugün yurdumuzun her tarafında okullarda, kahveler- de, pazar yerlerinde sergilenip sa- tılamıyorsa nedeni 163. maddenin yürürlükte olmasından dolayıdır. Sonuç lslamcı genç: "163. maddenin kaldınlması, Müslümanlann so- runu değildir, demokrat olma id- diasında bulunanlan ilgilendirir" diyor. (Cumhuriyet, 20.3.1990) Danimarka'da bir Kürt genci Prof. Sadun Aren'e, "Kürt soru- nunun bağımsızlık içinde çözül- mesini savunmadan bırakın sos- yalist olmayı demokrat olunabüir mi" diye soruyor. (Cumhuriyet, 1.4.1990, Mustafa Ekmekçi'nin köşesi) Prof. Sadun Aren bu gen- ce hak ettiği yamtı çok güzel ver- miş, onun için ben yinelemiyo- rum. 163. maddenin kaldınlmasını demokratlara (özellikle sosyal de- mokratlara) havale eden tslaracı genç de Türkiye'de bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için ça- ba harcamayı demokratlık sayan ve bu işlevi de sosyalistlerden bek- leyen Kürt genci de ne yaptığını, ne istediğini çok güzel biliyor. Ama demokratlık adına 163. maddenin kaldınlması için uğra- şan, Türkiye'deki Kürtçülük akı- mını hâlâ insan haklan açısından masum bir hareket gibi gören bi- zim naif solcularunız acaba ne yaptıklarını biliyorlar mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle