07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 ODUL NobePler verildi • Kiiltür Servisi — Bu yılın Nobel ödülleri, İsveç'in başkenti Stockholm'de Konser Salonu'nda düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi. Ödülleri kazananlara İsveç Krah Carl Gustaf (sağda) tarafmdan verildi. Ülkemizde de yayımlanan "Yalmzlık Dolambacı", "Güneş Taşı" gibi yapıtların yazarı, şair ve denemeci Octavio Paz (solda), ödül törenine eşiyle birlikte katıldı. İsveç Kraliçesi Silvia'nın da katıldığı törende kimya dalında Elias J. Corey, tıp dalında Prof. E. Donnall Thomas, ekonomi dalında Harry Markowitz, fizyoloji dalında Kanadalı Richard Taylor ödüllerini aldıîar. Soljenitsiıı'e devlet ödülü • MOSKOVA (Reuter) — 1974'te hükümet tarafından Sovyetler Birliği dışına çıkartılan yazar Aleksandr Soljenitsin'e Rusya Devlet Edebiyat Ödülü verildi. "Sovyetskaya Rossiya" gazetesinin verdiği habere göre 15 Sovyet Cumhuriyeti'nin en büyüğü olan Rusya hükümetince Devlet Edebiyat Ödülü'ne Soljenitsin'in "Gulag Takımadaları" adlı yapıtıyla değer görüldüğü açıklandı. Stalin dönemindeki çalışma kamplannı anlatan "Gulag Takımadaları", ilk kez 1970'lerin ortalarında Batı'da yayımlanmış, Sovyetler Birliği'nde ise bir süre önce bir gazetede tefrika edilmiş ve kitap olarak basılmıştı. Uzun süredir ABD'de yaşamakta olan Soljenitsin, Rusya Başbakanı Jvan Silayev tarafından Sovyetler Birliği'ne davet edilmiş, ancak bu daveti geri çevirmişti. SERGİ 75 metrelik resim • Kiiltür Servisi — Ekrem Kahraman, yaklaşık 75 metre uzunluğundaki ve 220 cm genişliğindeki resmini Atatürk Kültür Merkezd'nde sergiliyor. Türkiye'nin en büyük resimlerinden birini gerçekleştiren Kahraman'ın yapıtı Serhat Akyol'un müziği eşliğinde sunuluyor. Ekrem Kahraman'm çalışmasına Berrin Avan, Nazmiye Ece, Banu Kahraman ve Melih Akbıyık katkıda bulundu. Ekrem Kahraman ve akademi öğrencileri, 75 metre uzunluğundaki resmi yapacak uygun atölye bulamayınca Mecidiyeköy kat otoparkında çalıştılar. tstanbul'da 15 aralık tarihine kadar görülebilecek sergi şubat ayı içinde Izmir Amerikan Kültür Merkezi'nde, mart ayında ise Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde yinelenecek. TİYATRO Sanat Igliği'nden yeni oyunlar • Kültür Servisi — Kartal Sanat Işliği Tiyatrosu üç yıl aradan sonra yeniden küçük seyircileriyle birlikte. Topluluk Erkin Kut ve Çeün Etili'nin yazdığı "Dostluk Şarkısı" adlı müzikli çocuk oyununu her pazar Pendik Atatürk Kültürevi'nde sergiliyor. Ali Osman Ayan, Çetin Etili, Sonnur Güneş, Yeter İldan, İnci Kuşçuluoğlu, Erkin Kut, Şebnem Sönmez, Mustafa Şahin ve Nazım Yılmaz rol alıyorlar. Oyunun yönetmeni Çetin Etüi. Aynca Kartal Sanat lşliği'nin "Vur Bir Mastika" adlı kabare ile yurtiçi turneleri devam ediyor. Oyun, 22 arahkta Izmit Sabancı Kültür Merkezi'nde, 28 aralıkta saat 20.00'de, 29 arahkta saat 15.00 ve 19.00'da, 12 ocak saat 15.00 ve 18.30'da Pendik Atatürk Kültürevi'nde, 4 ocak saat 19.00 ve 21.15'te Gaziosmanpaşa Müge Sineması'nda oynanacak. Kartal Sanat lşliği'nin ikinci tur oyunlannın provaları da başladı. İkinci turda Yılmaz Onay'ın yazdığı "Şarkılanmız Ölmesin" adlı müzikli çocuk oyununun provalan sürüyor. Repertuardaki diğer oyunlar ise Kerim Korcan'ın "Linç" ve "Tatar Ramazan", Fanık Erem'in "Bir Ceza Avukatının Anılan", Bilgesu Erenus'un "Nereye Payidar" adlı oyunları bulunuyor. MÜZÎK Viyanalı saksofoncular geliyor • Kiiltür Servisi — Avusturya'run tanınmış klasik müzik topluluklanndan olan Viyana Saksofon Dörtlüsü, konserler vermek üzere Türkiye'ye geliyor. Alexander Hermann (soprano saksofon), Sabine Zwick (alto saksofon), Thomas Schön (tenor saksofon) ve Herbert Rainer'den (bariton saksofon) oluşan topluluk, ilk konserini 15 aralık cumartesi günü saat 15.00'te Emirgan'daki Beyaz Köşk'te verecek. Sanatçılar bu konserlerinde J.S. Bach'ın "Aus der Kunst der Fuge"si ile M. Moussorsky'nin "Bir Sergiden Tablolar"ını yonımlayacaklar. Topluluk, tstanbul'dan sonra 17 aralık pazartesi günü Ankara'da, Hacettepe Üniversitesi'nde, 19 aralık çarşamba günü de Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde birer konser verecek. 1984 yılında kurulan Viyana Saksofon Dörtlüsü, bugüne kadar çeşitli oda müziği yanşmalarında ödüller aldı. ABD, Sovyetler Birliği, Portekiz, tsviçre vb ülkelerde konserler verdi, televizyon programları yaptı ve plak doldurdu. YARIŞMA 'Bilim Sanat İnsanlanmız' • Kültür Servisi — Ankara Fotoğraf Sanatçılan Derneği (AFSAD) tarafından bu yıl sekizincisi düzenlenen 'Ulusal Fotoğraf Yarışması', 'Bilim Sanat İnsanlanmız 2'ye son katılım tarihi 17 Aralık 1990. Yarışmaya siyah beyaz, renkli baskı ve saydam dallarında en fazla beşer eserle katılınabilecek. Seçici kurul dışında herkese açık olan yanşmaya gönderilecek fotoğraflann daha önce hiçbir yanşmada ödül almamış olması gerekiyor. AFSAD'ın 1989 yılında düzenlediği 'Bilim Sanat insanlanmız 1' konulu 7. ulusal sergisinde yer almayan bilim adamı ve sanatçılar seçilecek. Yanşmaya verilecek fotoğraflann kısa kenan 20 cm'den küçük, uzun kenarı 30 cm'den büyük olmayacak. Saydamlar ise 24x36 mm. boyutunda olacak. Yanşmaya katılacak yapıtlar AFSAD, PK 830, 06426 Kızılay Ankara adresine postayla veya Fevzi Çakmak Sokak 14/12 adresine elden teslim edilebilecek. MUZIKFİLİZAU AreVin yönetiminde Türkiye radyolarında müziğin altın çağı yaşanmıştı Bülent Arel de böylece...Önce besteciler sanki bir yerde mumyalanıyorlar. Gün gelir, Bülent Arel belki taş olur, heykel olur. O heykeli görenler, acaba onun müziğini tanıyor olacaklar mı? tLHAN MİMAROĞLU Bekleniyordu. Yıllardır beklendiğı için beklenmez olmuştu artık. 'Mucize' dediklerini duyuyorduk doktorlann. Ka- fasının gücüyle verdiği savaş, 'multiple myeloma' denen o adı cakalı hastalığı yenememişti, ama sanki ölümu yenmişti. Sonuçta kalbi duruvermiş. Gününü ve yerini belgeleyelim: '24 Ka- sım 1990, Cumartesi, Üniversite Hasta- nesi, Stony Brook, Nevv York. New York Times haberi nasıl verecek- ti acaba? New York Times bildirene de- ğin, gerçekten ölmüş olamazsınız. Dör- düncü gün çıktı yazı. "Bülent Arel, 71, Elektronik Müziğiyle Bilinen Bir Besteci" diyordu başlık. Sözü edilmiyor- du 'geleneksd' yapıtlannın: Oda müzik- lerinin, piyano parçalanmn, orkestra ya- pıtlannın, şarkılarının... Hoşunagitme- yecekti bu. Biliyorum. Yıllar önce, elek- tronik müzik alanında besteleneduran yapıtların sayısmdaki büyük artışı bir şişkinlik diye görmüş, hem de gözlemi- ni gereksizce yenilgici bir tutuma yönel- terek kendini artık elektronik müzik bes- tecisi saymayacağını bana söylemişti. 1960'lann sonundaydık. Elektronik ya- pıtlannı meydanın o günlere göre boş sa- yılabileceği yıllardî vermeye başlayan Arel'in kalabalık olmayan bir ortamda çalışma ve adını sürdürme erinçliğinden yararlanmak istemesi anlayışla karşıla- nabilirdi. Ancak, Arel'in unutmuş gö- ründüğü, 'geleneksel' bestecilik alarumn öbüründen çok daha kalabalık olduğuy- du. Böyle bir neden bir besteciyi uğra- şından uzak durmaya götürebiür miydi? İyi ki sözünde durmadı Arel ve başka elektronik yapıtlar da besteledi. Arel'in ölümünün haftasında Aaron Copland da öldü. Dört gün beklemedi New York Times. Ertesi gün haber hem de birinci sayfadaydı. Televizyonda bi- le bu kez, cinayet, yangm, ırza geçme, hayvanat bahçesinde gebe kalan may- mun ve çocuğunu otomobilin bagaj ye- rine kapayan hınzır ana haberlerinin ye- rini aldı Copland'ın olümu; baş haber olarak sunuldu (ama adını 'Copeland' diye yanlış yazmayı da becerdiler). Ne- dir, kimdir bir besteciyi ünlü yapan? Raftan Copland'ın bir plağını çekip din- lemek istediğim olmamıştır. Raflanm- da Copland'ın plaklan yoktur bile bel- ki. Hepsini çöpe atmış olabilirim. Rad- yoda 'Billy the Kid' ya da 'Apalachian Spring' çalınsa istasyon değiştiririm. Oy- sa ilk ya da yeniden dinlemem, başvur- mam gereken sayısız müzik arasında, Arel'in müziklerine yan çizmem. Bir bestecinin ne oranda tanındığı, onun de- Mobiller yapardı. Bütün bunlann yanın- da değerli bir öğretmendi. Geçimsiz bir yanı vardı kişiliğinin. Yanlış algılamadımsa davraruşlanm, be- nimle de arası oldum olası iyi değildi. Dostluk ve alışveriş konusuna gelmiş ol- duk böylece. 1957 yılıydı sanıyorum. Ankara Radyosu'nun müzik yayın şefi olduğunda Arel, bütün kapılan açtı ba- na. "İstediğin programları yap" dedi. Tasarılarımızı Fanık Güvenç'îe payla- şıp, geceyi gündüze katıp neler yaptna- dık o günlerde Ankara Radyosu'nda! Arel'in yönetiminde Türkiye Radyola- n'nda müzik yayıncüığının bir Altın Ça- 30 YTLDA.N FAZLADIR AMERİKA'DAYDI — Bülent Arel, Amerika'da Stony Brook Üniversitesi'nde profesör olmuş, oradan emekliye ayrılmıştı. ğeriyle, önemiyle pek de ilgili olmayan birçok etkenin ve olayın rastgelip birleş- mesine bağlı. Arel'in gunlerden bir gün Cemal Re- şit Rey ile karşılaştığında "Hocam, ne olacak biz bestecüerin durınnu?" diye sorduğu anlatılır. Ne demiş Cemal Reşit? "Ne diyeyim! Allah versin, dedim." Allah veriyor gerçi kişiyi sanatçı ola- rak yarattığında, ama işin ondan sonrası şeytana kalmış gibi görünüyor. İyi bir piyanist ve orkestra yönetme- niydi hem de Arel. Görsel sanatlar ala- nında da çahşmalan vardı. Ressamdı. ğı yaşamış olduğu görüşündeyim. Yıllar sonra Nevv York'ta, dörtte üçü Arel'in müziğine, geri kalanı da yakın arkadaşı Daria Semegen'in bir yapıtına ayrılmış bir plak yayımladım. Plağın ya- pım çahşmalan süresince alışverişimiz hep Daria Semegen'in aracıhğıyla yürü- muştü. 'Alışveriş' diyorsam, sözgelişi. Müzikte gerçek anlamında alışverişe an- cak pek küçük bir yer vardır. Ne Arel, ne ben o yere ayak basamadık. Bakınız şu işe ki Arel'in ölum haberine New York Times'ın alışveriş, para, banka, borsa sayfalanndan birinde, 'business' bölümunde yer bulunmuştu o gün. Oy- sa, müziklerinden kazandığı paralan ya- tırmak için güle oynaya bankanın yolu- nu tutan Philip Glas, John Adams ya da Aaron Copland gibi bestecilerden değil- di Bülent Arel. Otuz yılı aşan bir süredir Amerika'- daydı. Rockefeller Vakfı'nın çağrılısı olarak Nevv York'ta Columbia- Princeton Elektronik Müzik Merkezi'n- de çalışmalanna başladı. Saygın bir du- rumu vardı orada, ama Columbia- Princeton'da kalması kaç cambazın bir ipte oynayabileçeğine bağlı görünüyor- du. Sonra Yale Üniversitesi'nin elektro- nik müzik stüdyosunu kurdu. Sonuçta gözden uzak bir üniversitede, Nevv York eyaletinde Stony Brook ÜniveTSitesi'nde profesör oldu ve oradan emekliye ayrıl- dı. Kalsaydı Columbia-Princeton'da, adı ve müzikleri daha mı iyi tanınır ve yayılırdı? Sanmıyorum. Sanatların me- zarlığı bir ülkedir Amerika. Üniversite- leri de bu mezarhgın turbeleri, akademik çevreler de sağıriann birbirlerini ağırlar göründükleri, bir yandan da sırttan bı- çaklama ve ayak altına karpuz kabuğu koyma tekniklerini geliştirdikleri fildişi kulelerdir. O çevreden uzaklaşmaksa, kaldınma düşmekle sonuçlanabilir. Al- tınla kaplı olduğu söylenirse de o kaldı- rımlann, gerçekte birer çöplüktür ora- ları. Bir Türk bestecisi için seçenek, öyley- se, Türkiye'ye dönmek mi olmalıydı? 'Allah versin' dememiş miydi Cemal Re- şit? Evrensel geçerliği olan bir öneri bu. Müzik yaratıcılığı, sanatlann en umur- sanmazı. Türkiye'nin bu açıdan özelli- ği, Ustelik, yeryüzü Ulkeleri arasında en umursanmazı olmasında. Bir günler, bestecilerinin hepsi hayatta olan bir ülke, belki de tek ülke olduğu- nu düşünürdüm Türkiye'nin. Genç bir ülkeydi Türkiye o günlerde. Gitgide yaş- landı ve bir tarih oluşturdu. Derken bes- teciler arasında ölümler başladı. Yaslan- ma ve kuşak sırası gözetmeyen ölümler. 71 yaşında Bülent Arel'den genç beste- ci diye söz edilirdi. öncü, ilerici beste- ciler hep genç diye görülüyorlar çağunız- da. Bırakdmıyor çünkü çağdaşhklan do- ğal ömrünü sürüp eskisin diye. Mumya- lanıyorlar sanki bir yerde. Gün gelir Bülent Arel, belki hem de taş olur, heykel olur. Görenler o heykeli acaba onun müziğini tanıyor olacaklar mı? Amerikalı besteci Aaron Copland doksan yaşında New York kentinde öldü Amerika'nın müzikselportresi EKONOMİK KRİZ DÖNEMİNDE — Aaron Copland, 1930 ve 194O'lı yıllann ekonomik kriz ve krizi izleyen popülist akım dö- neminde Amerikanfolklorundanesinlenen yapıtlara yönelmişti. 20. yüzyü Amerikan müziginin duayeni Aaron Copland, 2 Aralık 1990 gunu New York'ta Tarry- town) 90 yaşında öldu. Besteci 14 Kasım 1900'de yine Nevv York'ta Brooklyn'de dünyaya gelmiş- ti. Litvanyah bir Yahudi olan babası 1870'lerin' ortalarında Amerik'a'ya göçmek üzere yola çık- mış, yan yolda Ingiltere'de Glasgovv ve Manchfes- ter'de bir süre çahşıp, biriktirdiği para ile Nevv York'a gelmişti. Copland adının, ailenin asıl adı olan Kaplan'ın tskoçya ve Kuzey lngiltere lehçe- lerindeki söyleniş biçiminden kaynaklandığını sandığını söyleyen Copland, ilk ciddi müzik ça- lışmalanna 14 yaşında başlamıştı. Önce piyano dersleri, 1917'de de armpni dersleri almaya başladı. İ920'de Fransa'ya giderek Fontainbeau Müzik Okulu'nda ve Paris'te zamanın en Önemli kom- pozisyon, armoni ve kontrpuan hocalanndan ve 20. yuzyıl Amerikan bestecilerinin hemen hep- sinin az veya çok rahle-i tedrisininden geçtiği Na- dia Boulanger ile uç yıl özel olarak kompozis- yon ve orkestrasyon çalıştı. Boulanger, organist olarak çıkacağı Amerika turnesinde çalabileceği bir eser yazmasım istemiş- ti Copland'dan Paris'teki son yılında. Copland, Org ve Orkestra İçin Senfonisi'ni 1924'te hocası Boulanger için besteledi. Eseri 11 Ocak 1925'te VValter Damrosch yönetünindeki New York Sen- foni Orkestrası eşliğinde çaldı Nadia Boulanger. Bir ay sonra da eser Serge Koussevitzky yöneti- mindeki Boston Senfoni Orkestrası ile çalınınca Copland, kendi ülkesinde önemli bir Avrupalı ta- rafından tanıtılmış, başka bir deyişle "bonsenis" almış oldu. 1925-26 yıllarında kazandığı iki Guggenheim Bursu'yla Copland bir süre ekmek parası derdi- ne düşmeden~sadece beste yapabilecekti. 1929 da RCA Viktor firmasının desteklediği bir yanşma- da "Dans Senfonisi" ile birincilik ödülü olan beş bin doları kazanan Copland, daha sonraki yıl- larda Pulitzer ve Nevv York Müzik Eleştirmenle- ri Ödülleri yanında "Miras" filmi için besteledi- ğı müzikle Oscar ödülü'nü de kazanmıştı. Copland, 40'h yıllarda Hollywood'a gidip ge- lerek Thornton Wilder'ın yazdığı "Bizim Şehir", John Steinbeck'in yazdığı "Fareler ve Insanlar" gibi filmler için bestelediği müziklerle hayatını kazanıyordu. Besteciliğinin yanında konferans- lar vermeye de vakit ayınyor, bir yandan da "VVhat to Listen for in Music?" (Müzikte neyi dinlemeli?) "Our New Music" (Yeni Müziğimiz) gibi kitaplar yazarak Çağdaş Amerikan müziği- nin sözcülüğünü yapıyordu. Modern Amerikan müziğini Copland'sız dü- şünmek olanaksız. Copland sadece kendi eser- lerini değil, pek çok genç tanınmamış ya da az tanınmış Amerikan bestecisinin eserini çaldırmış, kendi konser programlanna daima başka mes- lektaşlarının eserlerini de katmıştır. Kıskançlık duygusu hiç oluşmamıştı sanki Copland'da. Besteci 1930 ve 4O'lı yılann ekonomik krizi ve bu krizi izleyen popülist akım döneminde Ame- rikan folklorundan esinlenen popüler eserler yaz- maya yönelmişti. "Billy the Kid" balesi (1938), "El Salon Mexko" (1936), "Lincoln Portrait" (1942), "Rodeo" balesi (1942), "Appalachian Spring" balesi (1944) bu dönemin en tanınmış eserleri arasındadır. Tabii bu arada 1948'de Benny Goodman için yazdığı caz esinleriyle baharatlan- mış Klarnet Konçertosu'nu da unutmamak ge- rek. 1957'de genç yaşta bir uçak kazasında ölen üs- tün yetenekli Amerikalı piyanist William Kapell için yazdığı "Piyano Fantezisi", 1958'de orkest- ra için yeniden düzenlediği "Piyano Çeşitleme- leri", 12 ton tekniğini kullanarak yazdığı orkest- ra için "Connotations" (1962), 1964 tarihli Nevv York destanı "Music for a Great City" besteci- nin portre ressamı olarak başarısının somut ka- nıtlarıdır. Copland'ın son kayda değer eseri ise 1972'de bestelediği "Night Thoughts" (Gece Dü- şünceleri) idi. Copland bu eseri Charles Ives'a adamıştı. Frederic John kısa süre önce Istanbul Devlet Balesi'nin başkoregraflığına getirilmişti \abancı yönetmen görevden ahndı İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Mesut îtku, başkoregraf ile görüş ayrılığına düştüklerini ve sözleşmenin kurul karan ile sonlandığını belirtti. Kültür Servisi — İstanbul Devlet Opera ve Balesi ne kısa bir süre önce "başkoregraf olarak getirilen Frederic John'- un görevinden alındığı öğrenil- di. İstanbul Devlet Opera ve Ba- lesi Müdürü Mesut Iktu, gaze- temize yaptığı açıklamada, Fre- deric John'la bazı önemli sanafc- sal ve idari konularda fikir ay- rılıklanna düştüklerini belirte- rek şunları söyledi: "Frederic John. kurumumu- za denenmek üzere başkoregraf ve bale sanat yönetmeni olarak geldi. Bir aydır birlikte çalışıyo- ruz. Normal sözleşme süresi 31 Aralık 1990'da bitiyor. Dünya opera sahnelerinde konuk sa- natçılar yasa gereği kısa süreli çalışıyorlar. Frederic John ile bazı önemli sanatsal ve idari ko- nularla fikir ayrılığına düştük. Uzlaşılamadı. Sözleşmesi sezon sonu bitiyordu. Sanat Kurulu karan ile bu sözleşme sonlandı- rıldı. Çarşamba günü ülkesine dönecek..." Yeni Zelandah sanatçı Frede- ric John, görevinden alınmadan hemen önce kendisiyle yapılan bir söyleşide, topluluğun ancak yarısının etkin olarak çalışma- lara katıldığını, di^er yarısının çeşitli nedenlerle evinde olduğu- nu, bunlann bir bölümünun ar- tık işe yaramadtğı, dans edeme- yeceği kanısında olduklannı be- lirterek şöyle demişti: "Oysa yapabilecekleri çok şey olacak. Oncelikle üzerinde uğraşmam gereken konu, bu danscılara kendilerine ve yaptı- lan işe saygı duymalarını sağla- mak " Bu konuda nasıl bir yontem izleyeceği yolundaki bir soruyu ise John şöyle yanıtlamıştı: "Ben bu sanata ve dansçıla- ra âşık bir insanım. İş ve arka- DİKTA KURMAYA GELMEDİM — Görevdea alınmasından önce kendisiyle yapılan söyleşide danscılara yardım için geldigi- ni dikta kurmak için gelmediğini söyledi. daşlığı da birbirine kanştırmam. Onlara kapımın her zaıtıan açık olduğunu ve dinleyeceğimi soy- luyorum. Bir dansçı hiçbir za- man kendini olçemez, ne yaplı- ğını goremez, her zaman yön- lendirilmeye gereksinimi vardır. Ben. buraya onlar için onlara yardım etmek için geldim. On- lara rağmen bir dikta kurmak üzere gelmedim..." Frederic John, teknik çalış- malarla ilgi görüşlerini açıklar- ken bu konuda herkese açık se- minerler düzenlenmesinin çok yararlı olacağını söylemiş, okul- lar ve topluluk arasında bu açı- dan belki bir birliktelik sağlana- bileceğine değinmişti. John, pek çok tanınmış geleneksel bale topluluğunda olduğu gibi kon- servatuvarın operaya çahşan bir birim olarak ele alınmasından yana olduğunu belirtmişti. John, 10 yıllık eğitimin çok ol- duğunu, 18 yaşında bir dansçı- nın mutlaka sahnede olması ge- rektiğini savunmuştu. Ancak şimdilik oncelikle za- man ve enerji kaybını önleyecek yeni çalışma alanlan açmak ge- rektiğini vurgulayan Frederic John, kendisini sahnelerde yer alan yapıtlann ivedilikle icra ka- litesi yükseltmek provalan yo- ğunlaştırmak, dansçıları sınıf- landırmak, opera ve bale dans- çılannı birbirinden ayırmak gi- bi sorunların ilgilendirdiğini söylemişti. Frederic John, ileriye dönük tasarılarından söz ederken de iç ve dış turneler duzenlemeyi, ya- bancı topluluklarla dansçı alış- verişi sağlamayı, baleye ilişkin yaym yapmayı, böylece iletişim ve yardımlaşmayı sağlamayı saymıştı. 6 Çıkmaz Sokak 9 AvustralyaVla • Kültür Servisi — Tuncer Cücenoğlu'nun daha önce ülkemizde üç ayrı profesyonel ve sayısız amatör topluluk tarafından sergilenen 'Çıkmaz Sokak' adlı oyunu, Avustralya'da 'AustraliaTürkish Theatre"da sergilenmeye başladı. Cücenoğlu'nun Abdi Ipekçi ve Avni Dilligil ödüllerini kazandığı 'Çıkmaz Sokak', Avustralya'da Döndü Kuloğlu, Ferahnaz Piroğlu ve Ekrem Kuloğlu tarafından oynanıyor. Döndü Kuloğlu'nun yönettiği 'Çıkmaz Sokak'ın Avustralya'da oynanması üzerine Tuncer Cücenoğlu şunları söyledi: 'Oyunlarımızın sınırlarımızın dışında sergilenmesi sevindirici. Söz konusu tiyatro yönetimi benden başkaca oyunlar da istedi. Onlara, Melih Cevdet Anday'ın 'Mikadonun Çöpleri' ile Dinçer Sümer'in 'Eski Fotoğraflar' adlı oyunlarını önerdim. Sanıyorum, bu iki oyun da sergiienecek. Ancak bu, kişisel çabalarla yürütülecek bir iş değil. Önerim, TC Kültür Bakanlığı bünyesi içinde Türk oyunlannın dışanda oynanması için çaba gösterecek bir birim oluşturulması." 4 Oğrenci-hoca' bir arada • Kültür Servisi — Sanfa Sanat Galerisi'nde bugün açılacak sergide Coos Dieters ve Umur Türker ile öğrencileri Cemal Demir'in yapıtlan sergiienecek. Üçlü karma sergi 8 ocak tarihine dek sürecek. Coos Dieters, 1986 yılından bu yana Den Haag kenti Kraliyet Plastik Sanatlar Akademisi'nde doçent öğretim üyesi olarak çalışıyor. Bugüne dek beş ödül kazanan Umur Türker ise halen Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nde öğretim üyeliği yapıyor. 1985-1989 yıllarında Hollanda Utrecht Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nda eğitim gören Cemal Demir ise halen çalışmalarını Hollanda'da sürdürüyor. Arkeoloji söyleşileri • Kültür Servisi — Arkeoloji ve Sanat dergisi tarafından düzenlenen arkeoloji söyleşileri kapsamında bugün saat 19.15'te Nezih Başgelen dialı bir konferans verecek. Beyoğlu Sineması'nda gerçekleştirilecek konferansın konusu 'Kommagene Bölgesinin Arkeolojisi". Argun'un sergisi • Kültür Servisi — Nedim Argun'un resim sergisi Özden Sanat Galeresi'nde sürüyor. 1945'te Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim bölümünu bitiren Argun yurt içinde çeşitli dönemlerde sergiler açtı. Nedim Argun'un sergisi 26 . aralığa dek Özden Sanat Galerisi'nde görulebilir. BUGÜN • 'Karartma Gecelert* Pendik Kültürevi'nde saat 18.00 ve20.30'daYusuf Kurçenli'nin yönettiği "Karartma Geceleri" gösterilecek. • Fotoğraf sergtei Selçuk Kundakçı ve Sedat Tosunoğlu'nun buharlı trenleri konu alan "Son Buharlılar" başlıklı fotoğraf sergisi I.Ü. öğrenci Kültür Merkezi'nde açılacak. BlLSAK 1 TA BUGÜN 12 Aralık Çarşamba: 19.00 tstanbul/Tarih ve Yaşam 4 ." Meyhaneler vc Cemal SUreya" Necati GÜNGOR, MelisaGÜRPINAR, Necdet ÖKMEN 19.00 Defıne Avcıbğı: Burçak EVREN, Alpaslan KOYUNLU, tbrahim tLGÖREN Cafe-Foyer-Bar* (Gıriş) 12.00-00.30 Rock Cafe-Bar (S.Kat) 12.00-18.00 HeavyMetal 18.00-24.00 Rock 21.00 Erkin Koray BlLSAK, Sıraselviler Cad., Soğancı Sok.7 ClHANGtR 143 28 79-99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle