Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 ARALIK 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
ODUL
NobePler verildi
• Kiiltür Servisi — Bu yılın Nobel ödülleri, İsveç'in
başkenti Stockholm'de Konser Salonu'nda düzenlenen bir
törenle sahiplerine verildi. Ödülleri kazananlara İsveç
Krah Carl Gustaf (sağda) tarafmdan verildi. Ülkemizde
de yayımlanan "Yalmzlık Dolambacı", "Güneş Taşı" gibi
yapıtların yazarı, şair ve denemeci Octavio Paz (solda),
ödül törenine eşiyle birlikte katıldı. İsveç Kraliçesi
Silvia'nın da katıldığı törende kimya dalında Elias J.
Corey, tıp dalında Prof. E. Donnall Thomas, ekonomi
dalında Harry Markowitz, fizyoloji dalında Kanadalı
Richard Taylor ödüllerini aldıîar.
Soljenitsiıı'e devlet ödülü
• MOSKOVA (Reuter) — 1974'te hükümet tarafından
Sovyetler Birliği dışına çıkartılan yazar Aleksandr
Soljenitsin'e Rusya Devlet Edebiyat Ödülü verildi.
"Sovyetskaya Rossiya" gazetesinin verdiği habere göre 15
Sovyet Cumhuriyeti'nin en büyüğü olan Rusya
hükümetince Devlet Edebiyat Ödülü'ne Soljenitsin'in
"Gulag Takımadaları" adlı yapıtıyla değer görüldüğü
açıklandı. Stalin dönemindeki çalışma kamplannı
anlatan "Gulag Takımadaları", ilk kez 1970'lerin
ortalarında Batı'da yayımlanmış, Sovyetler Birliği'nde ise
bir süre önce bir gazetede tefrika edilmiş ve kitap olarak
basılmıştı. Uzun süredir ABD'de yaşamakta olan
Soljenitsin, Rusya Başbakanı Jvan Silayev tarafından
Sovyetler Birliği'ne davet edilmiş, ancak bu daveti geri
çevirmişti.
SERGİ
75 metrelik resim
• Kiiltür Servisi — Ekrem Kahraman, yaklaşık 75 metre
uzunluğundaki ve 220 cm genişliğindeki resmini Atatürk
Kültür Merkezd'nde sergiliyor. Türkiye'nin en büyük
resimlerinden birini gerçekleştiren Kahraman'ın yapıtı
Serhat Akyol'un müziği eşliğinde sunuluyor. Ekrem
Kahraman'm çalışmasına Berrin Avan, Nazmiye Ece,
Banu Kahraman ve Melih Akbıyık katkıda bulundu.
Ekrem Kahraman ve akademi öğrencileri, 75 metre
uzunluğundaki resmi yapacak uygun atölye bulamayınca
Mecidiyeköy kat otoparkında çalıştılar. tstanbul'da 15
aralık tarihine kadar görülebilecek sergi şubat ayı içinde
Izmir Amerikan Kültür Merkezi'nde, mart ayında ise
Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde yinelenecek.
TİYATRO
Sanat Igliği'nden yeni oyunlar
• Kültür Servisi — Kartal Sanat Işliği Tiyatrosu üç yıl
aradan sonra yeniden küçük seyircileriyle birlikte.
Topluluk Erkin Kut ve Çeün Etili'nin yazdığı "Dostluk
Şarkısı" adlı müzikli çocuk oyununu her pazar Pendik
Atatürk Kültürevi'nde sergiliyor. Ali Osman Ayan, Çetin
Etili, Sonnur Güneş, Yeter İldan, İnci Kuşçuluoğlu,
Erkin Kut, Şebnem Sönmez, Mustafa Şahin ve Nazım
Yılmaz rol alıyorlar. Oyunun yönetmeni Çetin Etüi.
Aynca Kartal Sanat lşliği'nin "Vur Bir Mastika" adlı
kabare ile yurtiçi turneleri devam ediyor. Oyun, 22
arahkta Izmit Sabancı Kültür Merkezi'nde, 28 aralıkta
saat 20.00'de, 29 arahkta saat 15.00 ve 19.00'da, 12 ocak
saat 15.00 ve 18.30'da Pendik Atatürk Kültürevi'nde, 4
ocak saat 19.00 ve 21.15'te Gaziosmanpaşa Müge
Sineması'nda oynanacak. Kartal Sanat lşliği'nin ikinci
tur oyunlannın provaları da başladı. İkinci turda Yılmaz
Onay'ın yazdığı "Şarkılanmız Ölmesin" adlı müzikli
çocuk oyununun provalan sürüyor. Repertuardaki diğer
oyunlar ise Kerim Korcan'ın "Linç" ve "Tatar Ramazan",
Fanık Erem'in "Bir Ceza Avukatının Anılan", Bilgesu
Erenus'un "Nereye Payidar" adlı oyunları bulunuyor.
MÜZÎK
Viyanalı saksofoncular geliyor
• Kiiltür Servisi — Avusturya'run tanınmış klasik müzik
topluluklanndan olan Viyana Saksofon Dörtlüsü,
konserler vermek üzere Türkiye'ye geliyor. Alexander
Hermann (soprano saksofon), Sabine Zwick (alto
saksofon), Thomas Schön (tenor saksofon) ve Herbert
Rainer'den (bariton saksofon) oluşan topluluk, ilk
konserini 15 aralık cumartesi günü saat 15.00'te
Emirgan'daki Beyaz Köşk'te verecek. Sanatçılar bu
konserlerinde J.S. Bach'ın "Aus der Kunst der Fuge"si ile
M. Moussorsky'nin "Bir Sergiden Tablolar"ını
yonımlayacaklar. Topluluk, tstanbul'dan sonra 17 aralık
pazartesi günü Ankara'da, Hacettepe Üniversitesi'nde, 19
aralık çarşamba günü de Eskişehir Anadolu
Üniversitesi'nde birer konser verecek. 1984 yılında
kurulan Viyana Saksofon Dörtlüsü, bugüne kadar çeşitli
oda müziği yanşmalarında ödüller aldı. ABD, Sovyetler
Birliği, Portekiz, tsviçre vb ülkelerde konserler verdi,
televizyon programları yaptı ve plak doldurdu.
YARIŞMA
'Bilim Sanat İnsanlanmız'
• Kültür Servisi — Ankara Fotoğraf Sanatçılan Derneği
(AFSAD) tarafından bu yıl sekizincisi düzenlenen 'Ulusal
Fotoğraf Yarışması', 'Bilim Sanat İnsanlanmız 2'ye son
katılım tarihi 17 Aralık 1990. Yarışmaya siyah beyaz,
renkli baskı ve saydam dallarında en fazla beşer eserle
katılınabilecek. Seçici kurul dışında herkese açık olan
yanşmaya gönderilecek fotoğraflann daha önce hiçbir
yanşmada ödül almamış olması gerekiyor. AFSAD'ın
1989 yılında düzenlediği 'Bilim Sanat insanlanmız 1'
konulu 7. ulusal sergisinde yer almayan bilim adamı ve
sanatçılar seçilecek. Yanşmaya verilecek fotoğraflann
kısa kenan 20 cm'den küçük, uzun kenarı 30 cm'den
büyük olmayacak. Saydamlar ise 24x36 mm. boyutunda
olacak. Yanşmaya katılacak yapıtlar AFSAD, PK 830,
06426 Kızılay Ankara adresine postayla veya Fevzi
Çakmak Sokak 14/12 adresine elden teslim edilebilecek.
MUZIKFİLİZAU
AreVin yönetiminde Türkiye radyolarında müziğin altın çağı yaşanmıştı
Bülent Arel de böylece...Önce besteciler sanki bir
yerde mumyalanıyorlar. Gün
gelir, Bülent Arel belki taş
olur, heykel olur. O heykeli
görenler, acaba onun
müziğini tanıyor olacaklar
mı?
tLHAN MİMAROĞLU
Bekleniyordu. Yıllardır beklendiğı
için beklenmez olmuştu artık. 'Mucize'
dediklerini duyuyorduk doktorlann. Ka-
fasının gücüyle verdiği savaş, 'multiple
myeloma' denen o adı cakalı hastalığı
yenememişti, ama sanki ölümu yenmişti.
Sonuçta kalbi duruvermiş.
Gününü ve yerini belgeleyelim: '24 Ka-
sım 1990, Cumartesi, Üniversite Hasta-
nesi, Stony Brook, Nevv York.
New York Times haberi nasıl verecek-
ti acaba? New York Times bildirene de-
ğin, gerçekten ölmüş olamazsınız. Dör-
düncü gün çıktı yazı. "Bülent Arel, 71,
Elektronik Müziğiyle Bilinen Bir
Besteci" diyordu başlık. Sözü edilmiyor-
du 'geleneksd' yapıtlannın: Oda müzik-
lerinin, piyano parçalanmn, orkestra ya-
pıtlannın, şarkılarının... Hoşunagitme-
yecekti bu. Biliyorum. Yıllar önce, elek-
tronik müzik alanında besteleneduran
yapıtların sayısmdaki büyük artışı bir
şişkinlik diye görmüş, hem de gözlemi-
ni gereksizce yenilgici bir tutuma yönel-
terek kendini artık elektronik müzik bes-
tecisi saymayacağını bana söylemişti.
1960'lann sonundaydık. Elektronik ya-
pıtlannı meydanın o günlere göre boş sa-
yılabileceği yıllardî vermeye başlayan
Arel'in kalabalık olmayan bir ortamda
çalışma ve adını sürdürme erinçliğinden
yararlanmak istemesi anlayışla karşıla-
nabilirdi. Ancak, Arel'in unutmuş gö-
ründüğü, 'geleneksel' bestecilik alarumn
öbüründen çok daha kalabalık olduğuy-
du. Böyle bir neden bir besteciyi uğra-
şından uzak durmaya götürebiür miydi?
İyi ki sözünde durmadı Arel ve başka
elektronik yapıtlar da besteledi.
Arel'in ölümünün haftasında Aaron
Copland da öldü. Dört gün beklemedi
New York Times. Ertesi gün haber hem
de birinci sayfadaydı. Televizyonda bi-
le bu kez, cinayet, yangm, ırza geçme,
hayvanat bahçesinde gebe kalan may-
mun ve çocuğunu otomobilin bagaj ye-
rine kapayan hınzır ana haberlerinin ye-
rini aldı Copland'ın olümu; baş haber
olarak sunuldu (ama adını 'Copeland'
diye yanlış yazmayı da becerdiler). Ne-
dir, kimdir bir besteciyi ünlü yapan?
Raftan Copland'ın bir plağını çekip din-
lemek istediğim olmamıştır. Raflanm-
da Copland'ın plaklan yoktur bile bel-
ki. Hepsini çöpe atmış olabilirim. Rad-
yoda 'Billy the Kid' ya da 'Apalachian
Spring' çalınsa istasyon değiştiririm. Oy-
sa ilk ya da yeniden dinlemem, başvur-
mam gereken sayısız müzik arasında,
Arel'in müziklerine yan çizmem. Bir
bestecinin ne oranda tanındığı, onun de-
Mobiller yapardı. Bütün bunlann yanın-
da değerli bir öğretmendi.
Geçimsiz bir yanı vardı kişiliğinin.
Yanlış algılamadımsa davraruşlanm, be-
nimle de arası oldum olası iyi değildi.
Dostluk ve alışveriş konusuna gelmiş ol-
duk böylece. 1957 yılıydı sanıyorum.
Ankara Radyosu'nun müzik yayın şefi
olduğunda Arel, bütün kapılan açtı ba-
na. "İstediğin programları yap" dedi.
Tasarılarımızı Fanık Güvenç'îe payla-
şıp, geceyi gündüze katıp neler yaptna-
dık o günlerde Ankara Radyosu'nda!
Arel'in yönetiminde Türkiye Radyola-
n'nda müzik yayıncüığının bir Altın Ça-
30 YTLDA.N FAZLADIR AMERİKA'DAYDI — Bülent Arel, Amerika'da
Stony Brook Üniversitesi'nde profesör olmuş, oradan emekliye ayrılmıştı.
ğeriyle, önemiyle pek de ilgili olmayan
birçok etkenin ve olayın rastgelip birleş-
mesine bağlı.
Arel'in gunlerden bir gün Cemal Re-
şit Rey ile karşılaştığında "Hocam, ne
olacak biz bestecüerin durınnu?" diye
sorduğu anlatılır.
Ne demiş Cemal Reşit?
"Ne diyeyim! Allah versin, dedim."
Allah veriyor gerçi kişiyi sanatçı ola-
rak yarattığında, ama işin ondan sonrası
şeytana kalmış gibi görünüyor.
İyi bir piyanist ve orkestra yönetme-
niydi hem de Arel. Görsel sanatlar ala-
nında da çahşmalan vardı. Ressamdı.
ğı yaşamış olduğu görüşündeyim.
Yıllar sonra Nevv York'ta, dörtte üçü
Arel'in müziğine, geri kalanı da yakın
arkadaşı Daria Semegen'in bir yapıtına
ayrılmış bir plak yayımladım. Plağın ya-
pım çahşmalan süresince alışverişimiz
hep Daria Semegen'in aracıhğıyla yürü-
muştü. 'Alışveriş' diyorsam, sözgelişi.
Müzikte gerçek anlamında alışverişe an-
cak pek küçük bir yer vardır. Ne Arel,
ne ben o yere ayak basamadık. Bakınız
şu işe ki Arel'in ölum haberine New
York Times'ın alışveriş, para, banka,
borsa sayfalanndan birinde, 'business'
bölümunde yer bulunmuştu o gün. Oy-
sa, müziklerinden kazandığı paralan ya-
tırmak için güle oynaya bankanın yolu-
nu tutan Philip Glas, John Adams ya da
Aaron Copland gibi bestecilerden değil-
di Bülent Arel.
Otuz yılı aşan bir süredir Amerika'-
daydı. Rockefeller Vakfı'nın çağrılısı
olarak Nevv York'ta Columbia-
Princeton Elektronik Müzik Merkezi'n-
de çalışmalanna başladı. Saygın bir du-
rumu vardı orada, ama Columbia-
Princeton'da kalması kaç cambazın bir
ipte oynayabileçeğine bağlı görünüyor-
du. Sonra Yale Üniversitesi'nin elektro-
nik müzik stüdyosunu kurdu. Sonuçta
gözden uzak bir üniversitede, Nevv York
eyaletinde Stony Brook ÜniveTSitesi'nde
profesör oldu ve oradan emekliye ayrıl-
dı. Kalsaydı Columbia-Princeton'da,
adı ve müzikleri daha mı iyi tanınır ve
yayılırdı? Sanmıyorum. Sanatların me-
zarlığı bir ülkedir Amerika. Üniversite-
leri de bu mezarhgın turbeleri, akademik
çevreler de sağıriann birbirlerini ağırlar
göründükleri, bir yandan da sırttan bı-
çaklama ve ayak altına karpuz kabuğu
koyma tekniklerini geliştirdikleri fildişi
kulelerdir. O çevreden uzaklaşmaksa,
kaldınma düşmekle sonuçlanabilir. Al-
tınla kaplı olduğu söylenirse de o kaldı-
rımlann, gerçekte birer çöplüktür ora-
ları.
Bir Türk bestecisi için seçenek, öyley-
se, Türkiye'ye dönmek mi olmalıydı?
'Allah versin' dememiş miydi Cemal Re-
şit? Evrensel geçerliği olan bir öneri bu.
Müzik yaratıcılığı, sanatlann en umur-
sanmazı. Türkiye'nin bu açıdan özelli-
ği, Ustelik, yeryüzü Ulkeleri arasında en
umursanmazı olmasında.
Bir günler, bestecilerinin hepsi hayatta
olan bir ülke, belki de tek ülke olduğu-
nu düşünürdüm Türkiye'nin. Genç bir
ülkeydi Türkiye o günlerde. Gitgide yaş-
landı ve bir tarih oluşturdu. Derken bes-
teciler arasında ölümler başladı. Yaslan-
ma ve kuşak sırası gözetmeyen ölümler.
71 yaşında Bülent Arel'den genç beste-
ci diye söz edilirdi. öncü, ilerici beste-
ciler hep genç diye görülüyorlar çağunız-
da. Bırakdmıyor çünkü çağdaşhklan do-
ğal ömrünü sürüp eskisin diye. Mumya-
lanıyorlar sanki bir yerde.
Gün gelir Bülent Arel, belki hem de
taş olur, heykel olur. Görenler o heykeli
acaba onun müziğini tanıyor olacaklar
mı?
Amerikalı besteci Aaron Copland doksan yaşında New York kentinde öldü
Amerika'nın müzikselportresi
EKONOMİK KRİZ DÖNEMİNDE — Aaron Copland, 1930 ve
194O'lı yıllann ekonomik kriz ve krizi izleyen popülist akım dö-
neminde Amerikanfolklorundanesinlenen yapıtlara yönelmişti.
20. yüzyü Amerikan müziginin duayeni Aaron
Copland, 2 Aralık 1990 gunu New York'ta Tarry-
town) 90 yaşında öldu. Besteci 14 Kasım 1900'de
yine Nevv York'ta Brooklyn'de dünyaya gelmiş-
ti. Litvanyah bir Yahudi olan babası 1870'lerin'
ortalarında Amerik'a'ya göçmek üzere yola çık-
mış, yan yolda Ingiltere'de Glasgovv ve Manchfes-
ter'de bir süre çahşıp, biriktirdiği para ile Nevv
York'a gelmişti. Copland adının, ailenin asıl adı
olan Kaplan'ın tskoçya ve Kuzey lngiltere lehçe-
lerindeki söyleniş biçiminden kaynaklandığını
sandığını söyleyen Copland, ilk ciddi müzik ça-
lışmalanna 14 yaşında başlamıştı. Önce piyano
dersleri, 1917'de de armpni dersleri almaya
başladı.
İ920'de Fransa'ya giderek Fontainbeau Müzik
Okulu'nda ve Paris'te zamanın en Önemli kom-
pozisyon, armoni ve kontrpuan hocalanndan ve
20. yuzyıl Amerikan bestecilerinin hemen hep-
sinin az veya çok rahle-i tedrisininden geçtiği Na-
dia Boulanger ile uç yıl özel olarak kompozis-
yon ve orkestrasyon çalıştı.
Boulanger, organist olarak çıkacağı Amerika
turnesinde çalabileceği bir eser yazmasım istemiş-
ti Copland'dan Paris'teki son yılında. Copland,
Org ve Orkestra İçin Senfonisi'ni 1924'te hocası
Boulanger için besteledi. Eseri 11 Ocak 1925'te
VValter Damrosch yönetünindeki New York Sen-
foni Orkestrası eşliğinde çaldı Nadia Boulanger.
Bir ay sonra da eser Serge Koussevitzky yöneti-
mindeki Boston Senfoni Orkestrası ile çalınınca
Copland, kendi ülkesinde önemli bir Avrupalı ta-
rafından tanıtılmış, başka bir deyişle "bonsenis"
almış oldu.
1925-26 yıllarında kazandığı iki Guggenheim
Bursu'yla Copland bir süre ekmek parası derdi-
ne düşmeden~sadece beste yapabilecekti. 1929 da
RCA Viktor firmasının desteklediği bir yanşma-
da "Dans Senfonisi" ile birincilik ödülü olan beş
bin doları kazanan Copland, daha sonraki yıl-
larda Pulitzer ve Nevv York Müzik Eleştirmenle-
ri Ödülleri yanında "Miras" filmi için besteledi-
ğı müzikle Oscar ödülü'nü de kazanmıştı.
Copland, 40'h yıllarda Hollywood'a gidip ge-
lerek Thornton Wilder'ın yazdığı "Bizim Şehir",
John Steinbeck'in yazdığı "Fareler ve Insanlar"
gibi filmler için bestelediği müziklerle hayatını
kazanıyordu. Besteciliğinin yanında konferans-
lar vermeye de vakit ayınyor, bir yandan da
"VVhat to Listen for in Music?" (Müzikte neyi
dinlemeli?) "Our New Music" (Yeni Müziğimiz)
gibi kitaplar yazarak Çağdaş Amerikan müziği-
nin sözcülüğünü yapıyordu.
Modern Amerikan müziğini Copland'sız dü-
şünmek olanaksız. Copland sadece kendi eser-
lerini değil, pek çok genç tanınmamış ya da az
tanınmış Amerikan bestecisinin eserini çaldırmış,
kendi konser programlanna daima başka mes-
lektaşlarının eserlerini de katmıştır. Kıskançlık
duygusu hiç oluşmamıştı sanki Copland'da.
Besteci 1930 ve 4O'lı yılann ekonomik krizi ve
bu krizi izleyen popülist akım döneminde Ame-
rikan folklorundan esinlenen popüler eserler yaz-
maya yönelmişti. "Billy the Kid" balesi (1938),
"El Salon Mexko" (1936), "Lincoln Portrait"
(1942), "Rodeo" balesi (1942), "Appalachian
Spring" balesi (1944) bu dönemin en tanınmış
eserleri arasındadır. Tabii bu arada 1948'de Benny
Goodman için yazdığı caz esinleriyle baharatlan-
mış Klarnet Konçertosu'nu da unutmamak ge-
rek.
1957'de genç yaşta bir uçak kazasında ölen üs-
tün yetenekli Amerikalı piyanist William Kapell
için yazdığı "Piyano Fantezisi", 1958'de orkest-
ra için yeniden düzenlediği "Piyano Çeşitleme-
leri", 12 ton tekniğini kullanarak yazdığı orkest-
ra için "Connotations" (1962), 1964 tarihli Nevv
York destanı "Music for a Great City" besteci-
nin portre ressamı olarak başarısının somut ka-
nıtlarıdır. Copland'ın son kayda değer eseri ise
1972'de bestelediği "Night Thoughts" (Gece Dü-
şünceleri) idi. Copland bu eseri Charles Ives'a
adamıştı.
Frederic John kısa süre önce Istanbul Devlet Balesi'nin başkoregraflığına getirilmişti
\abancı yönetmen görevden ahndı
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Mesut
îtku, başkoregraf ile görüş ayrılığına düştüklerini
ve sözleşmenin kurul karan ile sonlandığını
belirtti.
Kültür Servisi — İstanbul
Devlet Opera ve Balesi ne kısa
bir süre önce "başkoregraf
olarak getirilen Frederic John'-
un görevinden alındığı öğrenil-
di.
İstanbul Devlet Opera ve Ba-
lesi Müdürü Mesut Iktu, gaze-
temize yaptığı açıklamada, Fre-
deric John'la bazı önemli sanafc-
sal ve idari konularda fikir ay-
rılıklanna düştüklerini belirte-
rek şunları söyledi:
"Frederic John. kurumumu-
za denenmek üzere başkoregraf
ve bale sanat yönetmeni olarak
geldi. Bir aydır birlikte çalışıyo-
ruz. Normal sözleşme süresi 31
Aralık 1990'da bitiyor. Dünya
opera sahnelerinde konuk sa-
natçılar yasa gereği kısa süreli
çalışıyorlar. Frederic John ile
bazı önemli sanatsal ve idari ko-
nularla fikir ayrılığına düştük.
Uzlaşılamadı. Sözleşmesi sezon
sonu bitiyordu. Sanat Kurulu
karan ile bu sözleşme sonlandı-
rıldı. Çarşamba günü ülkesine
dönecek..."
Yeni Zelandah sanatçı Frede-
ric John, görevinden alınmadan
hemen önce kendisiyle yapılan
bir söyleşide, topluluğun ancak
yarısının etkin olarak çalışma-
lara katıldığını, di^er yarısının
çeşitli nedenlerle evinde olduğu-
nu, bunlann bir bölümünun ar-
tık işe yaramadtğı, dans edeme-
yeceği kanısında olduklannı be-
lirterek şöyle demişti:
"Oysa yapabilecekleri çok
şey olacak. Oncelikle üzerinde
uğraşmam gereken konu, bu
danscılara kendilerine ve yaptı-
lan işe saygı duymalarını sağla-
mak "
Bu konuda nasıl bir yontem
izleyeceği yolundaki bir soruyu
ise John şöyle yanıtlamıştı:
"Ben bu sanata ve dansçıla-
ra âşık bir insanım. İş ve arka-
DİKTA KURMAYA GELMEDİM — Görevdea alınmasından
önce kendisiyle yapılan söyleşide danscılara yardım için geldigi-
ni dikta kurmak için gelmediğini söyledi.
daşlığı da birbirine kanştırmam.
Onlara kapımın her zaıtıan açık
olduğunu ve dinleyeceğimi soy-
luyorum. Bir dansçı hiçbir za-
man kendini olçemez, ne yaplı-
ğını goremez, her zaman yön-
lendirilmeye gereksinimi vardır.
Ben. buraya onlar için onlara
yardım etmek için geldim. On-
lara rağmen bir dikta kurmak
üzere gelmedim..."
Frederic John, teknik çalış-
malarla ilgi görüşlerini açıklar-
ken bu konuda herkese açık se-
minerler düzenlenmesinin çok
yararlı olacağını söylemiş, okul-
lar ve topluluk arasında bu açı-
dan belki bir birliktelik sağlana-
bileceğine değinmişti. John, pek
çok tanınmış geleneksel bale
topluluğunda olduğu gibi kon-
servatuvarın operaya çahşan bir
birim olarak ele alınmasından
yana olduğunu belirtmişti.
John, 10 yıllık eğitimin çok ol-
duğunu, 18 yaşında bir dansçı-
nın mutlaka sahnede olması ge-
rektiğini savunmuştu.
Ancak şimdilik oncelikle za-
man ve enerji kaybını önleyecek
yeni çalışma alanlan açmak ge-
rektiğini vurgulayan Frederic
John, kendisini sahnelerde yer
alan yapıtlann ivedilikle icra ka-
litesi yükseltmek provalan yo-
ğunlaştırmak, dansçıları sınıf-
landırmak, opera ve bale dans-
çılannı birbirinden ayırmak gi-
bi sorunların ilgilendirdiğini
söylemişti.
Frederic John, ileriye dönük
tasarılarından söz ederken de iç
ve dış turneler duzenlemeyi, ya-
bancı topluluklarla dansçı alış-
verişi sağlamayı, baleye ilişkin
yaym yapmayı, böylece iletişim
ve yardımlaşmayı sağlamayı
saymıştı.
6
Çıkmaz Sokak
9
AvustralyaVla
• Kültür Servisi — Tuncer
Cücenoğlu'nun daha önce
ülkemizde üç ayrı
profesyonel ve sayısız
amatör topluluk tarafından
sergilenen 'Çıkmaz Sokak'
adlı oyunu, Avustralya'da
'AustraliaTürkish
Theatre"da sergilenmeye
başladı. Cücenoğlu'nun
Abdi Ipekçi ve Avni Dilligil
ödüllerini kazandığı
'Çıkmaz Sokak',
Avustralya'da Döndü
Kuloğlu, Ferahnaz Piroğlu
ve Ekrem Kuloğlu
tarafından oynanıyor.
Döndü Kuloğlu'nun
yönettiği 'Çıkmaz Sokak'ın
Avustralya'da oynanması
üzerine Tuncer Cücenoğlu
şunları söyledi:
'Oyunlarımızın
sınırlarımızın dışında
sergilenmesi sevindirici. Söz
konusu tiyatro yönetimi
benden başkaca oyunlar da
istedi. Onlara, Melih
Cevdet Anday'ın
'Mikadonun Çöpleri' ile
Dinçer Sümer'in 'Eski
Fotoğraflar' adlı oyunlarını
önerdim. Sanıyorum, bu iki
oyun da sergiienecek.
Ancak bu, kişisel çabalarla
yürütülecek bir iş değil.
Önerim, TC Kültür
Bakanlığı bünyesi içinde
Türk oyunlannın dışanda
oynanması için çaba
gösterecek bir birim
oluşturulması."
4
Oğrenci-hoca'
bir arada
• Kültür Servisi — Sanfa
Sanat Galerisi'nde bugün
açılacak sergide Coos
Dieters ve Umur Türker ile
öğrencileri Cemal Demir'in
yapıtlan sergiienecek. Üçlü
karma sergi 8 ocak tarihine
dek sürecek. Coos Dieters,
1986 yılından bu yana Den
Haag kenti Kraliyet Plastik
Sanatlar Akademisi'nde
doçent öğretim üyesi olarak
çalışıyor. Bugüne dek beş
ödül kazanan Umur Türker
ise halen Dokuz Eylül
Üniversitesi Buca Eğitim
Fakültesi Resim
Bölümü'nde öğretim üyeliği
yapıyor. 1985-1989
yıllarında Hollanda Utrecht
Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu'nda eğitim gören
Cemal Demir ise halen
çalışmalarını Hollanda'da
sürdürüyor.
Arkeoloji
söyleşileri
• Kültür Servisi —
Arkeoloji ve Sanat dergisi
tarafından düzenlenen
arkeoloji söyleşileri
kapsamında bugün saat
19.15'te Nezih Başgelen
dialı bir konferans verecek.
Beyoğlu Sineması'nda
gerçekleştirilecek
konferansın konusu
'Kommagene Bölgesinin
Arkeolojisi".
Argun'un
sergisi
• Kültür Servisi — Nedim
Argun'un resim sergisi
Özden Sanat Galeresi'nde
sürüyor. 1945'te Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi
Resim bölümünu bitiren
Argun yurt içinde çeşitli
dönemlerde sergiler açtı.
Nedim Argun'un sergisi 26 .
aralığa dek Özden Sanat
Galerisi'nde görulebilir.
BUGÜN
• 'Karartma Gecelert*
Pendik Kültürevi'nde saat
18.00 ve20.30'daYusuf
Kurçenli'nin yönettiği
"Karartma Geceleri"
gösterilecek.
• Fotoğraf sergtei Selçuk
Kundakçı ve Sedat
Tosunoğlu'nun buharlı
trenleri konu alan "Son
Buharlılar" başlıklı fotoğraf
sergisi I.Ü. öğrenci Kültür
Merkezi'nde açılacak.
BlLSAK
1
TA
BUGÜN
12 Aralık Çarşamba:
19.00 tstanbul/Tarih ve
Yaşam 4 ." Meyhaneler
vc Cemal SUreya"
Necati GÜNGOR,
MelisaGÜRPINAR,
Necdet ÖKMEN
19.00 Defıne Avcıbğı:
Burçak EVREN,
Alpaslan KOYUNLU,
tbrahim tLGÖREN
Cafe-Foyer-Bar* (Gıriş)
12.00-00.30
Rock Cafe-Bar (S.Kat)
12.00-18.00 HeavyMetal
18.00-24.00 Rock
21.00 Erkin Koray
BlLSAK, Sıraselviler
Cad., Soğancı Sok.7
ClHANGtR
143 28 79-99