Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 ARALIK 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TURKİYEDE BUGÜN
UevletrMeteorokııı Işlen Genel Mü
dürtûğû'nden alınan bılgıye göre yur-
dun bat kesımlen çok bukıtlu Marma-
ra, Ege. Batı Akdenız yağmur yer yer
sağanak yağıslı dığer yerler az bukıt-
lu ve acık geçecek HWA SJCAKLIĞI
Bütün yurtta artacak RÜZGÂR Gû-
ney ve dojju yönlerden hafif ara sıra
orta kuvvette yurrlun bafjsında yer yer
kuvvetlı olarak esecek Denızienmız-
de Kıöle ve keşışlemeden 3-5, Batı
Atalenız, Ege ve Marmara'da 7-8 kuv-
vetnde saatte 10-21 Marmara, Ege ve
Batı Akdenız'de 33-40 denız mılı hızia
Adana
esecek Tahr - dalga >jksekiığı 05 1 5 Batı Akdenız ve Egede
2 5-4 metre dotaynda olacak Van Gclünde hava az bulutlu ve
açık geçecek Ruzgaf güney ve dogu yönlerden hafif olarak ese-
cek Göl kûcûk oaıgalı görüs uzaklığı 10 km dolayında bukınacak
Adıyaman
Aydn
Balıkesır
Bıleck
Bmgol
B.tlıs
Bdu
Bufsa
Çatıakkale
Çontfp
Demziı
B 22° 7°OıyarDafc'
V 18° 8°Edıme
A 17° 2° Erzncan
V 14° 1° Erzurym
A 8° 9° EstoM'i
B 14° 0°Gazaniep
B 21° 7°Gırestn
Y 21° 9° Gümusftane A
A 12° l°Haklcan A
¥ 21° 10° Isparta Y
Y 18° 5°lstan0ul Y
Y 19° 4°lznw V
A 12° 0°Kare
CKastamonu B
B 12° (PKaysen
't 13° 7° Kırtlaıelı
Y 19° 9°Konya
A 14° 2° Kdtahya
Y 18° 7°Matotya
17° 1° Manısa
17° 9°KMaras
11° 4° Mefsın
S° l2°Muğla
15° 2°Mus
17° 2°l*ğ0e
17° 8°0n)u
10°-4° ftae
11° 0° Samsun
15° O°Sı.rt
17° V0
Sınop
20° 12° Sıvas
7° 9° WunU0
11° 2° Tratam
11° 3° Imcelı
16° 9°Usak
12° 1" Van
15° 3°Ymgat
12° 3° ZonguMak
Y 20° 10°
B 17° 3°
B 20° 9°
y 18° 8°
A 11° -2°
B 12° -3°
A 17° 8°
A 18° 8°
A 18° 9°
A 15° 4°
B 18° 9°
B 10° 4°
Y 16° 10°
A 18° 7°
A 13°-1°
Y 17° S°
A 10» 2°
B 1t° 2°
B 18° 9°
açı« Ouiutlu ^ y a O m u t u g | s s t A-açık B-buKıBu G-gûneşt K-kart S-ssh Y-yaflrmıriu
DÜNYA'DA BUGÜN
(Oslo
£W^\ Kopenhag
»VLcmdra
Bertn
Bonn
Briiksei
Budapeşte
Cenevre
Cezay»
ÛOûe
Duta
Franüun
dme
Helsnkı
Kahıre
Kopentıag
Köln
Letkosa
Kahıre «
BULMACA
SOLDAN S A G A :
1/ Yeniçeriler tara-
fından kullanıLan ve
atların eyerlerinde
asılı duran altı toplu
gürz. 2/ Tifoya ne-
den olan ve bulucu-
sunun adınrtaşıyan
basil... Osmanlıiar-
da gumrük vergisı.
3/ Neşeli ve serbest
kadın... Bölmeli gö-
çebe çadırı. 4/ Kalp
atışlarındaki düzen-
sizlik ve eşitsizlik...
Hicap. 5/ Brezilya-
nın en büyük kenti-
nin kısa söylenişi... Osmanlı devleti-
nin Kuzey Arika'daki son toprakla-
rını da yitirdiği antlaşmanın adı. 6/
Konut... Tıp dilinde akciğer veremi-
ne verilen ad. 7/ Yumurta verimi
yıiksek bir tavuk ırkı... Bir soru sö-
zü. 8/ Uzaklık anlatmakta kullanı-
lan söz... Kâbe'ye girerken hacıların
örtündükleri dikişsiz burgü. 9/ Ki-
remit ve tuğla tozlarının kireç ve su
ile karıştınlmasından elde edilen bir
çeşit harç.
YUKARIDAN AŞAGlYA
1/ Süt katılan meyanenin muhallebi kıvamına gelinceye dek pi-
şirilmesiyle elde edilen beyaz sos. 2/ Gereğinden çok yemek yi-
yen... Bir yetkinin ya da karann yürürlüğe girtnesine karşı çık-
ma hakkı. 3/ Ağı... Büyük demiryolu durağı. 4/ Bir akademik
unvanın kısa yazılışı... Ateşli ve tehlikeli bir bağırsak hastalığı.
5/ Ray üzerinde kendi kendine hareket edebilen demiryolu ta-
şıtı. 6/ Bizmutun simgesi... Resmi bir göreve atama ya da bir
üst aşama için yazılan yazı. 7/ Bir tür kahn ve kaba kumaş...
Eli işe yatkın, becerikli... Radonun simgesi. 8/ Olumsuzluk be-
lirten bir önek... Tanıdık. 9/ Asker... Bir tembih sözü.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Erzincan'da zelzele
PBABALAR
BUGÜN
JTASARRÜF.,
1/ ALINIZ
12 ARALIK 1930
Evvelki gun saat yarımda
Erzincan'da olan şiddetli
zelzele hakkında buraya
malumat gelmiştir. Bunlara
nazaran zelzele derin
uğultularla tam 50 saniye
devam etmiştir. Hareketi
arzın ani olarak başlaması ile
boyle uzunca devamı şehirde
panik yapmış, halk feryat ve
vaveylâ içinde açık yerlere koşu^muştur. Meydanlar,
bahçeler insanla dolrriuş, saîlahtılar imtidadınca derin bir *
korku ile beklenmiştir. Bu sırada öteden, beriden
inhidam tarakaları işitilmeye, çöken binaların yerinden
yükselen toz ve duman direklenmeye baslamıştır. Bereket
versin ki zelzele zayiatsız savuşturulmuştur. Yalnız
hapisanede birkaç mahpus yaralanmıştır. Binalardan
çatlayan ve ekyerleri ayrılan çoktur. Esaslı olarak
Izzetpaşa camiinin kubbesi goçmuş, vilayet, hapisane,
hastane, bazı resmi bina ve mektepler muhim hasara
uğramıştır. Mektepler tatil edilmiş, hastalar başka
yerlere naklolunmuştur. Hükumet inhidama naıl binalan
yıktırmakta, hasarzedelere yardım etmektedir. Müthiş
hasara uğrayan telgraf hatları tamir olunmuştur. Zelzele
, hafif olarak devam ediyor. Kemah'ta da zelzele olmuşsa
da zayiat \e hasar yoktur.
Fransız kabinesi
M.Laval, Cumhuriyetçi fırkanın yekdeğerine muaruz
hiziplerinin arasını bulamadığından kabine teşkilinden
vazgeçmiştir. M.Doumergue, kabine teşkili vazifesini
M.Steeg'e teklif etmiş mumaileyh, cevabını yarın
verecektir. Gazeteler, dunkü gunün esasen pek nazik olan
vaziyeti vahimleştirmiş olduğunu kaydetmektedir.
Matbuat, M.Laval'ın istişarelerini takip ederken
göstermiş olduğu hulusu niyet ve sebatı tahsin ve
metetmektedir. Mumaileyh istişarelerine devam
etmektedir. Vaziyetin karanlık olmasına binaen yapılacak
tahminler müphemdir. Maamafih gazeteler
M.Doumergue'in iktidar mevkiine âyan azasından radikal
ve yahut bitaraf bir şahsiyeti davet edeceği mutaleasını
serdeylemektedir.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Kurucu Mecliste üye sayısı
12 ARALIK 1960
Ankara, 11, (Cumhuriyet - Teleks) — Çarşamba
gününden beri devamh bir şekilde Kurucu Meclisi teşkili
konusunda çalışan Milli Birlik Komitesi, bugün saat 15
te muzakerelerini bitirmiş ve gerek Anayasa tâdilâtını ve
gerekse Temsilciler Meclisinin Seçim Kanununu bazı
tâdillerle kabul etmiştir. Bakanlar Kurulunun yasa
hakkındaki muhtırasını vermesi üzerine Komitenin yedi
üyesinden teşekkül eden bir heyet gerek partilerin ve
gerekse bazı teşekkullerin fikrini aldıktan sonra Prof.
Turhan Feyzioğlu'nun başkanlığındaki bilim kurulunun
tasansını Bakanlar Kurulu muhtırası ile birlikte
müzakere etmiştir. Böylece yedi üyenin iki kanun teklifi
halinde hazırladıklan rapor çarşamba günu sabahı Milli
Birlik Komitesine sevkedilerek derhal gündeme alınmış ve
Kurucu Meclisin teşkili için hanrlanan 1924 Anayasasının
tâdiliyle Temsilciler Meclisi seçimlerine ait tekliflerin
goruşülmesine başlanmıştır. Milli Birlik Komitesi
bunlann tumünu kabul ettikten sonra maddelerine
geçmiş ve cumartesi günü gecesine kadar muzakereler
tamamlanmış, bugun de sabahın erken saatlerinden 15 e
kadar süren muzakerelerfe seçim kanunu kabul
olunmuştur. Milli Birlik Komitesinden seçilen bir
redaksiyon heyeti, son rötuşlar yapacak ve mütaakıben
evvelâ seçim kanunu Resmi Gazete ile yayınlandıktan
sonra yürurlüğe girecektir.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
1402'liklere tazminat
12 ARALIK 1989
Danıştay'ın 1402'lik kamu personelinin gorevlerine
döndüriilmesi yönündeki kararı Yüksek Öğretim
Kurulu'nu (YÖK) harekete geçirdi. YÖK Başkanı Prof.
Dr. İhsan Doğramacı, universite rektörleri ile birlikte
bugün bir araya gelerek Danıştay kararı doğrultusunda
1402'lik öğretim uyelerinin durumlannı göruşeceklerini
açıkladı. 1402'liklerin tümunün gorevlerine
döndürüleceğini belirten Doğramacı, reklorlerden, halen
boş bulunan kadroları Danıştay'ın gerekçeli kararı
hazırlanıncaya kadardondurmalarını, kadroolmaması halinde
ise yeni kadro talebinde bulunulmasım isteyeceğini bildirdi.
1ARTISMA
Insan Hakları ve Çevre
"Savaşa hayır" demenin bir tutuklanma gerekçesi olabildiği;
cezaevlerindeki çağdışı koşullara karşı insanların ancak "açlık
grevleriyle" seslerini duyurabildikleri; anadilleriyle konuşmak
ısteyenlerin hâlâ "bölücü" sayılabildiği bir ortamda, çevre
sorunlarına karşı "beklenen" önemin verilmemesi, "göreceli"
bir hakhlık kazanabilir.
tnsan Haklan Evrensel Bildirisi'nin 42.
yıldönümünü kutlamak için bu yıl bir haf-
taya yayılan zengin etkinlikler düzenlendi.
însanın temel hak ve özgürlükleriyle ilgili
hemen her konudâ yoğun tartışma ve
"savaşım" platformları yaratıldı.
Ne var ki önceden saptanan başlıklara
baktığımızda, "insanca bir yaşamm" en
önemli koşulları arasında yer alan "çevre"
nin, toplumdaki duyarlı kesimler arasında
bile "marjinal" konumunu sürdürdüğünü
görûyoruz. "Banş hakkı", "yaşama hak-
kı", "savunma hakkı" gibi "yaşarulır bir
çevre hakkı "nın da insanın en doğal ve
"demokratik" gereksinimleri arasında yer
aldığı, bu yıl da yeterince duyumsanabilmiş
değü...
Kuşkusuz içinde bulunduğumuz
"koşullar" nedeniyle, bu eksikliğin
"tartışümasını" bile "gereksiz" görenler
bulunabilir. "Savaşa hayır" demenin bir tu-
tuklanma gerekçesi olabildiği; cezaevlerin-
deki çağdışı koşullara karşı insanların an-
cak "açuk grevleriyle" seslerini duyurabil-
dikleri; anadilleriyle konuşmak isteyenlerin
hâlâ "bölücü" sayılabildiği bir ortamda,
çevre sorunlanna karşı "beklenen" önemin
verilmemesi, "göreceli" bir haklılık kaza-
nabilir. Örneğin "TBMM'de idamlar gün-
demdeyken, doğanın ve kültürel mirasın öl-
dürülmesi o kadar önemli midir" diye so-
rulabilir ve "ikna" da olunmayabilir...
Ancak "insan haklan" dendiğinde ve bu
haklan "savunmak" için bir tek "gün"le
yetinilmeyip kapsamlı bir "hafta" düzen-
lendiğinde, "insanı her yönüyle
geliştirecek" bir çevrenin de "savaşım"
gündemine alınması gerekir. Bu eksikliği
salt "politik ortalama" ya da karşı karşı-
ya bulunulan "yaşamsal" konulann
"önem sırasına" bağlayarak açıklamak he-
pimizi, ileride "giderihnesi olanaksız" so-
runlarla karşı karşıya bırakacaktır...
tnsan Haklan Evrensel Bildirisi, 10 Ara-
hk 1948 günü imzalandığında dünya halk-
ları o yıllara dek hiç görmedîkleri düzeyde
korkunç ve yıkıcı bir savaştan yeni çıkmış-
lardı. 1946'daki ünlü Nürnberg mahkeme-
lerinde sorgulanan Naziler, salt bu savaşı
başlattıkları için değil, daha önemli ve
"ağır" olarak, "tüm insanlığa karşı suç
işledikleri" için yargılanmışlardı.
Bu nedenle insanlık, öncelikle "bu suçu"
yaratan politikalara karşı her türlü baskı-
yı, ırk aynmım, sömurgecUiği ortadan kal-
dırmak üzere evrensel savaşımıru başlattı.
1948'ler öylesine coşkulu bir banş özlemiyle
doluydu ki atom bombasının dehşet verici
sonuçlannı yaşarken dünyayı "yeni bir
felaketin" içine sokacak olan bir başka olu-
şumu görebümek elbette ki çok zordu: "Sa-
vaşa yol açan ekonomik amaçlar, ardından
yeryuzünün doğal ve kültürel değerlerini de
yok edecek bir "kalkınma" politikası yara-
tıyorlardı..:'
Nitekim bir yandan savaşın yıktıklannı
onarmak ve ekonomik darboğazlardan kur-
tulmak, öbür yandan da yeniden
"paylaşılan" dünya coğrafyası üzerindeki
her türlü kaynağı kalkınma çabalan için so-
nuna dek "harcamak", 1950 sonrasındaki
yeryüzü yaşamını yönlendiren başlıca temel
kararlar oldular.
1970'lere gelindiğinde, dünyadaki banş
güçleri belli bir etkinliğe erişmiş; yeni bir
"uluslararası silahh kapışma"nın önü artık
alınabilmişti. Ancak salt "ekonomik
büyümeye" önem vercn yanş öylesine bü-
yük sorunlar yaratmaya başlamıştı ki bu-
na engel olunamadığı takdirde bu kez yiti-
rilen "yaşam kaynaklan" bakımından da
insanlık yine "topyekün bir yıkım" tehlike-
siyle karşı karşıya kalacaktı.
1972 haziranında Stockholm'de toplanan
Birieşmiş Milletler Konferansı, bu "yeni"
durumu değerlendirerek 1948 İnsan Hak-
lan Bildirgesi'ni "tamamlayan" ve bu tari-
hi belgeye "yaşanılır bir yeryüzü" ereğini de
ekleyen, ünlü "Dünya Çevre Deklarasyonu-
nu" yayımladı. "Şerefli ve huzurlu bir ha-
yata izin verecek kalitede" bir çevrede, "öz-
gürlük, eşitlik ve elverişli hayat şartlan
içinde" yaşamanın da "en temel insan hak-
kı" olduğu vurgulandı. Bu hakkın elde edi-
lebilmesi için ise olmazsa olmaz koşul ola-
rak; "Irk aynmım, sömürgeciliği ve diğer
eziyet çeşitlerini, yabana tahakkümünü des-
tekleyen ve devamlı kılan politikaların ya-
sak olduğu ve bir an önce terk edilmesi ge-
rektiği" ilan edildi.
"Yaşanıhr bir çevre" için reddedüen bu
politikalar, aynı anda öbür temel insan hak
ve özgürlüklerini yok eden uygulamalann
da "nedeni" değil midir? Yerli ve yabancı
holdinglere kamu malı kıyı arazilerinin da-
ğrtıhnasınm ardında "sömürgecilik"; Japon
emperyalizminin sıçrama tahtası olarak gör-
düğü termik santrallann ardında "yabancı
tahakkumü"; antik kentleri ve değişik kül-
turlere ait mimari zenginlikleri "bizden
değil" diyerek gözden çıkartan çağdışı
"sentezci" düşüncelerinin ardında "uk ayı-
nmı..:' politikaları yok mudur?
Ve bütün bu yağma, doğal ve kültürel de-
ğerleri yok etme, yaşamm temel kaynakla-
nm hızla tüketme... "Asmayalım da besle-
yelim mi?" mantığının egemen olduğu an-
layışlarca, son 10 yıl içinde "pekiştirilen"
ekonomik kalkınma modellerinin ürünü de-
gil midir?
Spekülatif amaçlarla su havzalannı ka-
çak yapılaşmaya çiğnetenler, bir yandan
milyarlar kazanırlarken öbür yandan lstan-
bul'un susuz kalmasına da neden olmuşlar
ve halkın "rağlıklı yaşama" hakkım yok et-
mişlerdir.
Kıyı kentlerini çok yıldızlı otellere ve lüks
tatil köylerine tutsak edenler, yöre halkım
turizme kazandırmak yerine, onlan salt tu-
ristlere "hizmet edenler" konumuna getir-
mişler, bir "komi toplum" kultürü yarata-
rak insanın "onurlu yaşama" hakkını orta-
dan kaldırmışlardır.
Yatınmlann sürekli olarak "iş çevreleri-
nin istedikleri" yörelere yapılması sonucun-
da "geri kalan" Doğu ve Güneydoğu Ana-
dolu'nun insanlan, iş ve ekmek için batıya
doğru akmaya devam etmekte; denetimsiz
ve çarpık kentleşmenin girdabı içinde "ba-
nnma hakkından", bile yoksun bir yaşamm
her türlü "işkencesi" altında ezilip kalmak-
tadırlar...
özetle, insanı hiçe sayan bir ekonomi po-
litikanın yarattığı çevre sorunlan öylesine
yüksek düzeylere ulaşmıştır ki 1972 Stock-
holm bildirgesinin altını çizdiği "evrensel
gerçek", gün be gun daha bir ağır yasanma-
ya başlanmıştır; "Çevre", her iki yönüyle de
yani hem doğal çevre, hem de insan yapısı
çevre olarak, insanoğlunun esenliği ve "te-
mel insan haklanndan yararlanması" için
ve hatta hayatın kendisi için gereklidir.
Dünya, savaştan işkenceye kadar her tür-
lü insanlık dışı uygulamanın "nedeni" ile
doğal ve kültürel değerleri yok eden kalkın-
ma modellerinin "gerekçeleri" arasında iç
içe geçmiş bir koşutluk bulunduğunu 1970^
lerde görmeye ve "savaşımı birleştirmeye"
başladı...
Biz ise hâlâ "öncelik, sonralık" tartışma-
sından kurtularruyoruz...
"Başkalannın" beürlediği "gündem" için-
de tıkanıp kalarak yine o "başkalanmn"
çevreyi de ne denli ve "hızla" yağmaladık-
lanm göremiyor; "sağlıklı gelişme" ortamı-
nuzı ve "hakkımızı" gün be gun yitiriyo-
ruz...
Yaşadığunız tarih, insanlığın esenliğini il-
gilendiren konularda "önemsenmeyen" so-
runların ne denli "yıkıcı" gelişmelere yol
açabildiğini bangır bangu bağırarak göste-
riyor.
Ders alacak mıyız?
OKTAYEKtNCt
Muğla
^ B P P ^ ^ B Biricik Yavrumuz
tmm FİKRET
S f e y 26.7.62 - 12.12.88
j ^ l . % f M ^ ^ ^ ^ ^ " i m c
unutmadık.
^ H f t J ^ ^ ^ ^ ^ Anılarımızda yaşıyorsun.
^flflk Sevgili
fjffk FİKRET
I f l ^ ^ ^ Ölümünün ikinci yılında seni
. ^ M H H ^ ^ .
sev
& v e
bitmeyen özlemle
^ ^ V ^ ^ ^ ^ ^ ^ anıyoruz.
• E ^ l ^ H ARKADAŞLARIN
KURS ^ DERSANE % EĞİTİM ^ ÇANAJANS ısı oo 44 FAX ısı«ss
Dil Ağırlıklı ÖYSTercihlerine Haariık
Orta-Lise beklemeli öğrencilere
Yoğun ve yan yoğun kurslar
ILM'de INGILIZCE
CAMBRIDGE Üniversitesi Sınavlan
PET-CFE • GENEL İNGİLİZCE
Yüksek Standart Ekonomik Fiyat
INGILTEREDE INGILIZCE
ILBTnin ÜCRETSİZ yurtdışı hlzmetleri
AU-PAK'lik (hg aleyanındaanneyanjımalığı)
KAMPLARDA öğrencilere çahşarak
para kazanma ve Ingilizce geliştırme imkam
AU-PA1R
FRANSA'DA
I.T.U. VAKFI
EĞİTİM TESİSLERİ İŞLETMESİ
Ocak dânemi
17-27yaşarası
bayanlar için
BİLTUR
YUHTDIŞl EĞfTlM HİZMEUERİ
Kemeratlı Cd Sakızcılar Sk.
No-1 KaraköyİST.
Gökdliz işhanı Kat: 8 MECİDİYEKÖY 1 7 4 2 0 7 0
(Polis Karakolu ve Halkbankası Yanı) 1 7 4 1 4 6 5
KIŞ DÖNEMİ
İNGİLİZCE ve BİLGİSAYAR KURSLARI
7 OCAK 1991'den itibaren
BAŞLAYACAKTIR.
KAYITLAR YAPILMAKTADIR.
ADRES: İTÜ VAKR Maçka Kampüsû Mediko Sosyad Karşısı
TCL143 1627-1406215-143 31 00/2115-441
AÜ-PAIR
ÎNGİLTERE'DE
Ocak dönemı
17-27 yaşaras
bayanlar için
BİLTUR
YURTDIŞ! EĞfTlM HSZMETLERİ
Kemerattı Cd. Sakızcılar Sk
No:1 Karaköy/İST.
to leam English
Başlangıç düzeyi.
Orta düzey. ileri düzey.
Proficiency. Toefl.
Kurumlara özel dersler.
BESTsize Inailizcevi sevdirir, en ivi öğretir.
Alı Sanı Yen Sok No 2 Kat 3 4 Gayrettepe 174 26 90 • 91
Buyuk Surmelı Otelı karsısı
LISKÜR
SÜRÜCÜ
KURSU
Devreler:
Hafta Sonu : 15 Aralık
Hatiaiçi : 19 Aralık
KADIKÖY
(SöğüHûçeşıne Camıı yanı)
349 18 24-349 16 25
336 02 06-336 02 79
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Acı Çığlığı İşçilerin...
Bizde üretim 400, 500 kiloymuş, onlarda 3, 4 ton. Niye böy-
le? Çünkü teknolojide geriymişiz... Neden teknolojide geriy-
mişiz? Suç üretende mi, yönetende mi? Yöneten ölse suçu
üstüne almaz. Yıkar üretenin üstüne. Taş kömürü kavgasın-
da suçlu ile suçsuz böyle belirleniycr...
Hep birden alanlarda toplandılar. Toplantı gösteriydi, ama
greve dönüştü. Grev, acı çığlığı işçilerin. Bu yönetimin ser-
mayecisi var, ama işçisi yok! Daha doğrusu işçisine kulak
asan yok!..
Zonguldak, kömür havzasıdır bilinir.
Bu kente ilk, 1945'lerde, İhsan Soyak'm imparator olduğu
dönemde gitmiştim. İşçiler gene bezgin, gene yoksul, gene
perişandı. Ocakta bir yolsuzluk olmustu. Dehlizleri (galeri)
tutan kerestelerde büyük bir yolsuzluk yapıldığı duyurulmuş,
gazeteciler de peşine düşmüştü. Tek parti dönemini yeniden
yeniye aşıyorduk, ama olay daha Zonguldak'ın sınırlarından
içeri girmiyordu. Bölgenin imparatoru sayılan İhsan Soyak-
ın adamları kimseyi içeri salmıyorlardı. Kısa bir süre sonra
yolsuzluk örtbas edildi, unutuldu. Çoğu da adını Emin Aziz
diyeceğim bir uyarıcının üstüne yıkıldı.
Sonrası, seçimlerde, bu kente birçok geliş gidişim oldu.
Her olayda işçiler haksız çıkardı. Seçimlerde baskı yüzün-
den öbek öbek oylarını bir partiye atarlar, bu parti de hep
iktidarda olurdu. Seçim sıstemi o yıllarda çoğunluk olduğun-
dan, çoğunluğu oluşturan işçiler hep iktidar partisine oy ve-
rirlerdi. Korku, yoksulluk, açlık...
Bugün işçi yoksulluk yüzünden dağ gibi kabanyor. Hakkı-
nı istiyor, veren yok. Buradan çıkan kömürü kullanan serma-
yeciyi devtet koruyor da, gerekirse kömür ithal edeceğini soy-
lüyor da işçiye geçime yetecek kadar para vermeye eli git-
miyordu.
Belki Uzun Mehmet'ten bu yana ezilen işçiydi. Ezen de
kömürde işçileri sömürenlerdi. Öyle bir dönem vardı ki bu-
raiarda doğanın alınyazısı kömür işçisi olmaktı. Havza-yı fah-
miyede doğmanın yazgısı buydu. Bugün de öyle. Bir ay içer-
de, madende, çalıyor an, bir ay dışardaydın. Ömür boyu içer-
de olanlar da vardı. Ölümlerine değin gün ışığı görmeyen ka-
tırlar gibi.. Sahi, içerde gözleri körlenen katırlar nereye git-
ti?
Kömür artığından yararlanarak bir elektrik santralı kurdu-
ran (Tunçbilek) Adnan Menderes'le bölgeye gitmiştik.
"Sevgili işçi kardeşlerim..." diye seslenmişti kömür işçile-
rine. Kalabahk şöyle bir dalgalanmış, sonra
"Nereden kardeşin oluyoruz?.." diye homurdanmıştı. öy-
le ya Menderes'le kömür işçisi nereden kardeş oluyordu? Bu-
gün nasıldı? Yabancıyı 'ucuz işçi cenneti' diye yurda çağı-
ranlar sömürüden vazgeçeıier miydi? Elbette bütün suçu iş-
çinin sırtına yükleyerek, "Burada 300-400 kılo kömür çıkryor,
orada (dışarıda) 3-4 ton..." işçileri kınayacaklardı.
Avrupa'da kömür işçisi ötekilerden çok ücret alıyordu. Sö-
mûrü gene vardı, ama bizdeki kadar değildi. Sömürünün di-
kâlâsı sürüyordu. Ama biraz hak arandığında, işçiler pahalı-
ya mal oluyordu. Her şeyin bir maliyeti vardı, ama sömüren
kaça mal oluyordu, sömürülen kaça mal oluyordu, bir de bu-
rra bakmak gerekmez miydi?
Zonguldak'ı yol türkülerinde 'Destan Gibi'sinin içine alan
Orhan Veli şöyle der:
Siyah akar Zonguldak'ın deresi;
Yüz karası değil, kömür karası;
Böyle kazanılır ekmek parası.
Orhan Veli kömür karası olanlarla yüz karası olanlan bir-
birinden ayırıyordu. Kömür karası olanlar hep böyle sömrü-
lecek, yüz karası olanlar da işçilerin sırtından böyle geçinip
gidecek miydi?
ÇALI^ANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞtPAL
u
Işyerinin Devri ve Kıdem
Tazminatı"
SORIJ: Çalıştığıraız şirketi, bir başka şirkel satın aldı ve
adını da değiştirdi. Şirket el ve isim degiştirmekle de
kalmadı. Vergi dairesindeki vergi numarasını da de-
giştirüi.
Ben, yeni şirketle çalışmak istemiyorum. tş akti-
mi fesnederek ayrılırsam, kıdem tazminatı hakkım
dogar mı?
YANIT: İş Yasası'nın 14. maddesine göre:
"İşyerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir
işverenden bir başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere
nakli halinde işçinin kıdemi, işyerlerinden hizmet akitleri top-
lamı üzerinden hesaplanırT
İşçi, yeni şirketle çalışmak istemeyip iş sözleşmesini bozar-
sa, kıdem tazminatı hakkı doğacak mıdır?
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 5.3.1985 tarih, 1984/12575 esas
ve 1985/2445 karan, "Yeni işverenle çalışmak istemeyen işçi-
nin kıdem tazminatı isteyebileceği" yönündedir.
(*) "(...) 2- İşyerinin el değiştirmesi sebebiyle aynı işveren hak-
kında açılan Ankara 1. İş Mahkemesi'nin 14.9.1984 tarih ve
257/411 sayılı karann bozulmasındaki temel neden, o kararda
açıklandığı gibi işyerinin herhangi bir suretle el değiştirmesi-
nin kıdem tazminatı yönünden, hukuki sonuçları belirlemesi
ve iş sözleşmesinin devirden önce kurulmuş olmasına rağmen,
deyirden sonra da aynen yeni işveren döneminde de devam et-
miş olması ilkesine dayandınlmıştır.
Olayımızda ise davacı işçi, işyerinin davalıdan başka yeni bir
şirkete geçeceğini öğrendikten sonra 21.9.1983 tarihinde verdi-
ği dilekçe ile yeni işverenle çahşmayı arzulamadığından hakla-
rının ödenmesini istemiş, 29.9.1983 tarihinde noter ihtannda
da aynı nedenlere dayalı fesih iradesini tekrarlamıştır.
Gerçekten davacı, işyerinin devri ile beraber, iş ilişkisini ye-
ni işveren döneminde de sürdürmemiş ise bu yön araştınlarak
sonucuna göre kıdem tazminatı hakkının doğup doğmadığı-
nın değerlendirilmesi gerekir.
Bu görüş, ferdi hukuksal ilişki doğuran akit serbestisi ilke-
siyle de uygun düşer.
Eğer davacı, her şeye rağmen yeni işveren döneminde de ça-
lışmasını sürdürmüşse, kıdem tazminatı hakkının yeni işveren
dönemindeki fesih hal ve biçimine göre değerlendirmesi ica-
peder. (...)"
Karara gore işyerinin devri durumunda işçi çahşmasmı yem
işverenin de yanında sürdürmüşse kıdem tazminatı hakkı, iş
sözleşmesinin yasada öngörulen haklı nedenlere dayalı olarak
bozulması sonucu doğar.
(*) Kaynak: 1) Yasa Hukuk Dergisi Şubat 1986, sayfa 213
2) tbrahim Esmelioğlu: İş Kanunlan ve Mevzuatı 1986, say-
fa 302
DUYURU VE YÇR DEĞİŞİMİ
Konferans
1980'ler KADIN HAREKETİ VE DEVLET
Doç. Dr. Yeşim ARAT
İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunlan Araştırma ve
Uygulama Merkezi'.nce düzenlenen toplantmın yer ve
saati aşağıda belirtilmiştir. Toplantı ilgili herkese açıktır.
12 Aralık Çarşamba 14.30
Basın Müzesi Konferans Salonu
Çemberlitaş
İNSAN SICAĞI
Erdal Atabek
5. bası 6.000 lira (KDV içinde)
Çagdaş Yayınlan Turkocağı
Cad. 39-41 Cagaloglu-/stanbul
Ödemeli gonderilmez.
Evde çalışacak
yatıiı
yardımcı kadın
aranıyor
Tel: 369 60 20