22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 1990 CUMHURİYET/7 rvE INSANLAR F Ü S U N Ö Z B İ L G E > GÖRÜŞ Talihsizlik Kamu görevterinde çalışan insanın talihsizliği, önce dilini yutması, sonra da düşüncelerini mevkiine göre ayarlamasıdır. lK£afbraNh DEMİREL SON KIRAT HAMLESJ İLE ŞAH-VEZİR DEDİ Özal-muhalefet satrancıCUMHURBAŞKANI Özal ile muhalefet partileri arasın- da "sine-i müet" tartışması ve erken seçim çevresinde siyasal bir satranç oyunu başladı. Oyunun son hamlesinde vanl- mak istenen "mat" durumu özal'a ve muhalefete göre şöy- le farkülaşıyor. Eğer özal kazarur muhale- fet "mat" olursa, ANAP Meclis'te 300'den fazla millet- vekilliğini ele geçirir. Böylece anayasada özal'ın istediği de- ğişiİdikler gerçekleştirilir ve şimdiki durumda "fiikn" baş- kan baba rolünü oynayan özal, o zaman anayasal olarak tek adam gücüne ulaşır ve bü- tün ipleri elinde toplar. Eğer özal mat olursa, mu- halefet ülkeyi erken seçime gö- türüp çoğunluğu ele geçirir ve özal'ın tek adamlığma son ve- rerek onu Çankaya'dan indirir.. Bu oyunda iki taraf da bir- birini mat etmek isterken elle- rindeki kpzlar ve taşlara bir göz atmakta yarar var. Özal'ın: — Her dediğini yapan bir Başbakan ve Bakanlar Kurulu. — Ara sıra biraz efelenmek- le birlikte sonunda sözünü dinleyen bir ANAP grubu. Bu grubun içinde HCG ve Mesut Yılmaz gibi muhalifler de son söz olarak Özal'ın dediğini dinliyor, Karaduman ve arka- daşları gibi küçük bir grup ise eleştirmekle yetiniyor. Sonuç- ta Özal'ın hemen her dediğini onaylayan bir Meclis ço- ğunluğu. — Denizaşırı destek olarak kendisi ile sık sık telefonlaştı- ğı Bush ve Amerika. — Bağırıp çağırsalar biie son tercihte kendisine oynaya- cak bir iş âlemi. — Her akşam 57 milyona istediği mesajı uzun uzun ile- ten TV ekranları ve kendisine yakm yazarlar. Bu yolla ka- muoyuna iletişim desteği. — Tarikat çevreleri ve Türkiye'deki Arap sermayesi. Muhalefetin taşlan ise çok farklı: — Sine-i millete dönmek is- teyen DYP. — Bu konuda kuşkulu bir SHP. — Bu satranç sonunda ANAP'tan çok SHP'li vur- mak isteyen DSP ve bir ölçü- de HEP. — Özal'ı destekleyen tarikat NESİN VAKFI'NDA YETİŞEN ÇOCUKLAR çevreleri ve Arap sermayesinin yakınında olup aynı desteği el- de etmek için uğraşan RP. — Özal'a karşı çıkan de- mokratik kitle örgütleri, "alışamadım" diyen kamuo- yu ve muhalif basın. Bu kozlar veya siyasi sat- rancın taşlan daha da çeşitlen- dirilebilir. Ancak bu oyunda önemli olan bir nokta, satran- cın bir tarafının tek bir el ta- rafından yönetilmesi. Karşı ta- rafın ise tek bir yöneticisi yok. Oyunun muhalefet tarafında her bir taş kendi başına ve bir- birinden bağımsız hareket edi- yor. Bazen de birbirine karşı oyun yapıyor. DYP lideri Demirel, bütçe görüşmelerinde böyle bir ba- ğımsız hamle yaptı. Cumhur- başkanının halk tarafından se- çilmesi için anayasa değişikli- ğine "erken seçim koşuluyla" oy vermeyi vaat etti. Böylece şah-vezir diyen bir kırat ham- lesi yaptı. Yann yapılacak SHP-DYP görüşmesi, tüm taşlan bir ara- ya getirip ortak bir amaca, "Özal'ı mat"a yönlendirmeyi öngörüyor. SHP'nin siyasi partilerle, demokratik kitle örgütleri ile "işbirliği"cağnsının nedeni, muhalefeti birbirine çelme at- madan tek adamı devirme amacına yönlendirmek. Bakalım oyun nasıl bitecek. Kim kimi mat edecek, yoksa pat mı olacak? SORUNLARI NOT ALP1RDI GölgeKültür Bakanı'ndan Nesin, Çatalca'daldVakfı'nda yetiştirdiği çocuklan Ue muüu. (Fotograf: Muharrem Aydın) ÇjÖlÇjG Z i Aziz Dede'nin torunlarıAZİZ Nesin yıllarca önce Çatalca yakınla- nttda bir arazi aldı ve kimsesiz çocuklann ye- tiştirileceği binalar hazırladı. Yıllardır yazdığı kitaplardan elde ettiği geürlerle oluşturduğu Ne- sin Vakfı şimdi burada pırıl pınl çocuklar ye- tiştiriyor. Aziz Nesin için düzenlenen 75. yaş- •günü gecesine Nesin Vakfı'nda yetişmekte olan çocuklar da katüdı. Çocuklar Aziz dedeleri için yazdıkları ve besteledikleri bir yaşgünü arma- ğanını da birlikte okudular: "Dünya durdukça, kalpler vurdukca, dur, dur Aziz Dede, daha çok yaşa ey Aziz Dede_." Oturduğu yerden kalkarak "tonınlannnr ya- nına gelen Aziz Nesin, duygulu bir ses tonuyla şöyle anlattı: "Çocuklan küçük yaşlarda şımartmak gere- kir. Şımannayan çocuklar koskoca kadın, kos- koca adam olurlar, hâlâ şımarıklıklar yaparlar. Onun için zamanında şımartmak gerekir. Ben bu küçükleri şımartıyorum. En şımank olanı en küçügü oluyor tabii. Öraegin Sema benim koltuğumun üzerine çıkar, saçlanmı larar. Ters tanyor. 'Dede' diyor, 'sen tarayınca saçların ya- tıyor, ben tarayınca havaya kalkıyor". Yine bir tanesi "dede, senin saçlann çok beyazlamış' de- di. Ona 'tabii, ben yakında öleceğim' dedim. Bu kez bana 'Yok, arkada daha siyah saçlann- da var, daha zamanın var' dedi... Yine başka biri okula gidecek, minibtts onlan bekliyor, ko- şarak yanıma geldi, 'dede dede, seni rüyamda gördüm' dedi. 'Ne olacak hep görüyorsun* de- yince bana 'ama bu çok değişik. Sen de bizim gibi küçük olmjışsun' cevabını verdi. 'Bu rüya- mı hiç unutmayacağım' diyerek koşarak mini- büse bindi. Şimdi unutmuştnr bile... Hepsiyle böyle ayn ayn anılanmız var. Bunlarla biz ay- nı zamanda birer arkadaşız. Belki de bu çocuk- lann en kiiçüğii benim..." 800 MILYON NUFUS, BIN KITAP dan bir ses ASYA-Afrika Yazarlar Bir- liği'nin düzenlediği sempoz- yumda konuşan Hintli yazar Dalu Rau, 800 milyon nüfusu olan Hindistan'da kıtapların sadece bin adet basıldığını an- lattı. 57 milyonluk Türkiye'de ilk baskısı genellikle 3 bin adet basılan kitaplarımızla Hindis- tan'dan daha iyi bir konumda olduğumuz anlaşılıyordu. Da- lu Rau şunlan anlattı: "Hindistan'da 15 ayrı dil var, hepsi birbirinden zengin. Ama bu aramızdaki ayrılığı arttırdı, birbirimizi anlamıyo- ruz. Çok değişik dillerde ki- taplar çıkıyor, Ingilizce yazan- lar da var. Ama ben bunu tas- vip etmiyorum. Biliyorsunuz uzun süre Ingiltere tarafından yönetildik, bu nedenle çok iyi Ingilizce biliyoruz, ama milli menfaatlerimize aykırı bulu- yorum bu dilde yazılan kitap- lan. Bu kadar dilden sonra po- tansiyelimiz zayıfladı. Çok ka- nşık konuşabiliyoruz, Hindu diliyle konuştuğumuzda bazen bir kelimeyi Ingilizce daha iyi ifade edebiliyoruz veya başka bir cümleyi başka bir dille söy- lüyoruz. Hindistan'da bir kitaptan bin adet basılıyor. 40 yıl önce de böyleydi, bin adet basılır- dı. Hindistan'ın 800 milyon nüfusu var, bunun yüzde 35'i okuma yazma bilmiyor. Niçin bu rakam artmadı? Bizi buraya büyük paralar harcayarak getintiniz, çok gü- zel bir otelde kalıyoruz, sizler- le birlikte olmamızı sağladınız, ama dinleyiciler nerede? Bu Hindistan'da da böyle, diğer ülkelerde de. Biz entelektüeliz, konuşuyoruz, ama bizi dinle-- yen yok. Hindistan'da televizyonda 100'den fazla kanal var. Hü- kümetin işine geliyor, sabah akşam çıkıp propagandalarını yapıyor. Tabii televizyona ya- tırım yapar. Niçin yazara ya- tırım yapsın? Yazar onları eleştirir çünkü." ÇUVALDIZI KENPIMIZE SOKAM BIB KITAP Oyunun kuralıANKARA'da yabancı bir haber ajansının muhabiri oia- rak çalışan gazeteci Zeynep Atemdar, basında özdenetimi ele alan kitabı "Oyunun Ku- rah"nı hâzırlamasında etken olan ilk gözlemini şöyle anla- tıyor: "1986da burslu olarak git- tiğim ABD'de altı ay boyun- ca VVashington Post gazetesin- de çalıştım. Yüzlerce gazeteci- yi banndıran yazıişleri salonu- na biraz da bacaklarım titre- yerek girdiğim ilk gün, editör- lerim beni işe koşmadan önce elime gazetenin afalak kuralla- nnı, haber izleme ve yazma politikasını anlatan bir kitap tutuşturmuşlar ve içindekileri çok iyi okuyup anlamamı sıkı sıkı öğtitlemişlerdi... Gazete- nin tncil'i olan bu yayın, ça- lışmalarımda yol gösterici ol- muş, özdenetime verilen önem beni de konu üzerinde düşun- meye itmişti..." Gazetecilikte karşılaşılan olaylar ve ahlak kuralları ile il- gili çeşitli dünya ülkelerinden örneklerin yer aldığı kitapta / ı i \ ı r \ ı ı \ı i) \ K OYUNUN KURALI "Basında Ozdenetim" Zeynep Alemdar basın iktidar ilişkilerini şöyle değiniyor: "Demokrasiierde bile ikti- darlar basını kendi kontrolle- rine alabilmek için her lürlü yönleme başvurmakta tered- diit etmezler. Çeşitli bedava olanaklar. seyahatler, yemek- ler hep gazetecilere bu amaç- la sunulur. Onlara sanki karar alma mekanizmasının içindey- mişler gibi davranarak, ikti- darlar gazetecileri avuçlannın içinde tutmaya çalışırlar. VVashington Post'un eski yazarlarından Chalmes Ro- berts, Kennedy'nin basınla ilişkilerini başanlı bir biçimde sürdürmesinin arkasındaki ne- denlerden söz ederken, hunu sadece kennedy'nin basını çok iyi manipule etme yeteneğin- den değil, basınm da manipu- le edilmekten memnun olma- sından kaynaklandığını söylü- yor. Roberts'a göre gazeteci- lerin sıkça katıldıklan davet- ler ve bu davetlerden yoksun kalmak islemeyenler Kennedy döneminde gazeteci ile polili- kacı arasında asgari bir mesa- fe bulunması gerektiğini unut- muştu. Kennedy'nin basınla ilişki- lerinin iyi olması da basın onun politikalarını savunduğu sürece geçerliydi. Nitekim, Kennedy'nin uygulamalannı son derece eleştirel bir biçim- de değerlendiren Herald Tri- bune Gazetesi, Kennedy'nin sınıriı hoşgörü anlayışından payını almış. gazetenin 22 adet Beyaz Saray abonmanı iptal edilmişti." GEÇEN günlerde SHP'den Yayıncılar Birliği'ne bir telefon geldi: —Gölge Kültür Bakanımız Fıkri Saglar Yayınalar Birliği'ni ziyaret etmek istiyor. 3 veya 4 aralıkta İstanbul'da olacak. İki gün sonra tekrar telefon: —5 aralıkta 14.30'da sizi ziya- ret edecekler. Tekrar bir telefon: —Ziyaret saatini 11.00'e almak zorundayız. Gece saat 10'da bir telefon daha: —Randevuyu saat 10'da ger- çekleştireceğiz. Sabah yine bir telefon: —11.30'a doğru geliyoruz. Ve nihayct saaf 13'e doğru SHP il kültür komisyonunun dört üyesi, Fikri Sağlar'ın göl- gesi olarak kapıdan içeri girdiler. Gelenkr gölge 'bakan'ın ge- lemediğini, kendilerinin 'sorunlan' dinleyip, not alacak- lannı ve gölge bakana iletecek- lerini söylediler. Gölge bakanın gölge ziyare- ti böylece gerçekleşti. HUKUKTA FARKLI YAKLAŞIM Zina nedir nedeğildir? MARMARA Üniversitesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Teoman Akü- nal, geçen hafta yapılan "ihanet ve boşanma" konulu bir panel- de "zina" konusunu anlatırken ceza yasası ile yurttaşbk yasala- nnın zinayı ayn ayn değerlendir- diğini anlattı ve örnekler verdi. Hukuk açısmdan zinayı şöyle ta- nımladı: "Medeni hukuk alanında er- keğin de, kadının da bir defaiık zinası arasında hiçbir fark yok- tur. Erkek de. kadın da ihanet olayını 1 kez bile gerçekleştirir- se bu bir boşanmasebebi oluyor. Bu bizim ceza hukukunda öyle değil. Suç sayıp hapse atabilme- miz için kadının bir kez zinası ye- tiyor fakaterkekte kan-kocagibi yaşama olgusunu anyonız. Peki zinanın şartı nedir? Zina ancak karşı cinsten birisiyle cin- seJ bir beraberüktir. Aynı cins ve- ya diğer canhlarla olan birlikle- likler ancak bir başka boşanma sebebi olur. Zina değil... O yola gidecek davranışlar, fikri aşamada ne kadar kuv\et kazanırsa kazan- sın fiilen o temas sağlanmadık- ça cinsel birleşme olmadıkca zi- nadan saymıyoruz. Yargıtay'ın 1985 yılında aldığı bir karar şöy- le: Davalı kadın otelde yer ayırt- mış. yukandaki odaya şampan- >a veçiçek ısmaıiamış. Veerkek- le başbaşa yakalanmış, Yargıtay bunlara rağmen diyor ki: Bütün bu vakalar olsa olsa muhtemel bir zinanın hazıriık hareketleri- dirama karşı karşıya otururlar- ken zina sayılmaz." HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ ı ' ^ ^ T " " * "PİKNİK PİYALE MADR.4 OLACAĞIM HIZLI GAZETECİ \ECDET ŞEL\ ^ - — • * JZÜLDUtA_ ı BİRİSİHl BULMAK ] ' ) OU- ONİA BİÇ ÇİZGİLİK KÂMİL \L4SAH4CI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHA\ GlHSES GARFIELD JIM DAVIS TARİHTE BUGUN MLMTAZ ARIK4\ 11 Araük H.OÜNT/I SAVAŞI G£Nİ$ÜYOR! 1941 'PE SUSÛAJ, zr. K£fiJ, ALMAUYA {/E f İK 0EVÇ£rL£&'M/ 4- 6ÜAI ÖNCE, Û , AMERİKA SİGLE- M/ŞT/. PEAĞİ. ÜSCÜNE SU fA GİKMESİNe N£OaN OLMuÇTV. DAHA SON- HA, fAPOMCA*?ÜÇİ-Ü PAKr"İMZAL4DIĞI AL- MAUYA VE rrALrA'yr, AMe/tiKA'y/t tc4ieçr /cAoee. siteiLtĞfME çAĞ//eM(çrt. Ayrw GÜN, A8D DE MİSİLLEMEPE SULUNUNCA, H. OÜN yA SAvAÇf PEY eoyarL*/? ^LMAy* 8AŞL4- Mtşrf.'.' Solda, Mussod'ni ı/e WHtrgemera/terle. sat/af Planleır//tı gdrufür/ker) ğörıjfjtjoc ADALET BAKANLIĞI KELKİT İCRA MÜDÜRLÜĞÜ SIRA İFLAS DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN CETVELİNİN tLANl Dosya No: 1990/29 Müflisin adı soyadr. Kelkitliler Toprak Mahsullerini Üretim ve De- ğerlendirme T.A.Ş. Kelkit Müflis hakkındaki alacak ve istihkak iddialarının tahkik ve tetkik işlemi bitmiş, İ.İ.lCnun 206 ve 207. maddeleri gereğince düzenlenen alacaklılar sıra celveli incelemeye hazır bulundurulmuştur. Sıraya ait şikâyetlerin ilan tarihinden itibaren 7 gün içinde Tetkik Merciine, alacağın esasına ve miktanna ilişkin itirazlann ise ilan ta- rihinden itibaren 15 gün içinde ilgili Ticaret Mafrkemesi'ne I.İ.K.nun 235. maddesi hükmüne göre yapılması gerekir. Alacağı reddedilen alacaklıların 2. alacaklılar toplantısma katıla- bilmeleri için kayıt kabul davası açtığı Asliye Ticaret Mahkemesi'nden loplantıya katılma kararını dosyamıza ibraz etmeleri gerekmektedir. İ.İ.K'nun 232. 234. ve 235. maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 49206 ALANYA 2. AŞLÎYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1988/177 Davacı Maliye hazinesi tarafından davalılar Orhan Boztuna ve iki arkadaşı aleyhine açılan tapu iptali Meni Müdahale ve Kal davasının yapüan yargılamasj sonunda 28.6.1990 tarih 1988/177 esas 1990/239 karar sayılı ilamı ile AJanya Kargıcak köyü 34/4 pafta 1180 parsel sa- yılı taşmmazın 333 m ! .lik kısmınm tapusunun iptali ve tesbit dışı bı- rakılmasına karar verilmiş olup verilen karan davacı hazine vekili ta- rafından 30.10.1990 tarihli temyiz dilekçesi ile temyizen incelenmesi- ni talep etmiştir. Davalı Orhan Boztuna'ya dava dilekçesindeki adresinde tebligat ya- pılamadığından dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ yapıl- djğından verilen hüküm ve davacının temyiz dilekçesi ilanen tebliği- ne karar verildiğinden davalı Orhan Boztuna'ya karar özeti ve davacı vekilinin temyiz dilekçesi gazetenin yayınlanma tarihinden itibaren 15 gün içinde temyiz ve cevap verilmediği takdirde hakkında hüküm ke- sinleşeceği ilanen tebliğ olunur. Basın 49195
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle