22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/18 11 ARALIK 1990 Ava Gardner'ın bastonuna 400 bin dolar LONDRA (AA)—Sinema- nın tanrıçalarından Ava Gard- ner'ın zümriit ve elmas süsle- meli bastonu, İngiltere'deyapi- lan bir açık artırmada yaklaşık 400 bin dolara alıcı buldu. Sotheby Müzayede Salonu'nda yapılan açık artır- mada, Gardner'ın 24 parça mücevheri sauşa sunuldu. Mu- cevherler, değerlerinden çok daha yüksek fiyata (toplam 355 bin sterlin) satıldı. Kimliği açıklanmayan bir müşteri, Gardner'ın bastonu- na da 209 bin sterlin (S97 bin dolar) verdi. Sanatçının eveşyalan da, ge- çen ayki bir açık artırmada, 346 bin sterline satrimıştı. DEV DİŞ FIRÇASI—Bu diş fırçası sakat çocuklara yardım için bağıştoplayan Eden Vakfı'nca Ta- ipei'deki Çan Kay Şek salonunda teşhir edildi. 10.7 m boyunda, 1835 kg ağırlığındaki diş fırçası- niB dünyamn en bfiyttk fırçası olduğu bildirildi. (Fotoğraf: AFP) 2 milyar talihlisi 'önce evlenecek' İZMİR (AA) — Milli Piyangoi nun 9 aralık çekilişinde, çeyrek bi- letine 2 milyar lira isabet eden İb- rahim AJpsar (23), "Önce nişan- lırala evlenerek, dillere destan bir diiğün yapacağım" dedi. Milli Piyango fzmir Müdürlü- ğü'nden dun çekini alan Alpsar, nişanlısınıh DokuzEylül Üniver- sitesi'nde öğrenci olduğunu belir- terek şunları söyledi: "Nişanlı- mın okulu bu yıl bilecek, maddi durumumuz iyi olmadıgı için çe- yiz almakta güçlük çekiyorduk. Piyangodan para çıkınca. çok se- vindik, ilk işimiz eksiklerimizi ta- mamlayıp, dillere destao bir dii- ğün yapmak olacak. Sonra da miikemmel bir balay ı geçireceğiz. Kalan parayla da kendime bir iş kuracağım, sevinçten havalara uçabilirim." Noel dolayısıyla Walt Disney oynncaklannın sergilendiği bir oyuncak ım^iMMnın vitrinini seyreden çocuklann yüzleri, ma- ğazanın camında yansıyor. (Fotoğraf: Reuter) Sınıfta kalmanın faturası ANKARA (UBA) — Okul- larda sınıfta kalmanın maliyeti trilyonlara yükselirken sınıfta kalma diğer öğrencilerin de zor durumda kalmasına yol açıyor. Milli Eğitim Bakanlığı verileri- ne göre sınıfta kalarak sınıf tek- rarı yapan öğrenciler, 22 bin sı- nıfı işgal ediyor. 22 bin sırufm, sınıfta kalan öğrencilere ayrıl- ması nedeniyle, öğrenciler kala- balık sınıflarda ders yapmak zo- runda kalıyor ve bu durum eği- timi olumsuz yönde etkiliyor. Konu ile ilgili olarak bilgi veren bir Milli Eğitim Bakanlığı üst düzey yetkilisi, sınıfta kalan öğ- renci olmamasi halinde bugün yaşanan kalabalık sınıf sorunu- nun önemli ölçüde çözüme ka- vuşacağını söyledi. HABERLERIN DEVAMI Türkiye KKTCile ışbırlığı protokolu LEFKOŞA (AA) — KKTC ile Türkiye Vakıflar Genel Mü- dürlükleri arasında, Kuzey Kıb- ns'taki eski eserlerin belirlenme- si, konınması ve restore edilme- si amacıyla Lefkoşa'da bir işbir- liği protokolu imzalandı. Vakıflar Genel Müdürii Şener Macun ile KKTC Vakıflar Ge- nel Müdürü Soner Çuvalcıoflu tarafından imzalanan protoko- le, Devlet Bakanı Cemil Çiçek ve KKTC Başbakanı Derviş Eroğla da tanık olarak imza koydular. Protokol, KKTC'deki eski eserlerin röleve, restorasyon ve restitüsyon projelerinin hazır- lanmasını ve bu projelerin ger- çekleştirilmesi için 5 yıllık bir master plan dUzenlenmesini ön- görüyor. Yurt gezisine çıkıyor ANKARA, (AA) — Cumhur- başkanı Turgut Özal, Karadeniz Ereğli, Konya ve Bursa'ya gide- cek. Cumhurbaşkanı Turgut özal, 15 aralık cumartesi günü Karadeniz Ereğli'ye gidecek. Bu- rada Erdemir'in bazı yeni ünite- lerinin açılışını yapacak olan Cumhurbaşkanı, aynı gün An- kara'ya dönecek. Ozal, 17 ara- lık pazartesi günü de Şeb-i Aruz törenlerini izlemek üzere Kon- ya'ya gidecek. Konya'da çeşitli incelemelerde de bulunacak olan özal, 18 aralık salı günü Ankara'ya dönecek. Cumhur- başkanı özal, 22 aralık cumar- tesi günü ise Bursa'ya gidecek. Burada Küçük Sanayi Sitesi ile Gemlik Limanı'nın açılışını ya- pacak olan Özal, çeşitli temas ve incelemelerde bulunacak ve 23 aralık pazar günü Ankara'ya dönecek. Mardin Teröristler 3 kişiyi öldürdü DİYARBAKIR CİZRE (Cnmhuriyet) — Mardin'in Nu- saybin ilçesi, Akarsu bucağında- ki bir eve baskın düzenieyen te- röristler aynı aileden uç kişiyi öl- dürdükten sonra kaçtılar. Yetki- lilerden alınan bilgiye göre Akarsu bucağına önceki akşam 18.30 sıralannda gelen bir grup terörist Selim Elmas adlı yurt- taşın evine baskın düzenledi. Evde bulunan Selim Elmas (50), eşi Sultane Elmas (45) ve kızla- rı Emine Elmas'ı (18) otomatik silahlarla ateş açarak öldüren te- röristler daha sonra kaçmayı ba- şardılar. Teröristlerin saldmsı sı- rasında evde bulunan Hatice El- mas'ın kaçarak kurtulduğu bil- dirildi. Öte yandan, Şırnak'ın Cizre ilçesindeki MİT binasına da ön- ceki akşam 17.00 sıralannda si- lahlı saldırıda bulunuldu. Oto- matik silahlarla düzenlenen sal- dırıda biri ağır üç güvenlik gö- revlisini yaralandığı öğrenildi. İçişleri Bakanı Aksu mide kanaması geçirdi ANKARA (AA) — İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu mide kanaması geçirdi. Önceki gece evinde rahatsızlanan bakan, ra- hatsızlığının artması üzerine dün sabah Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi Gastro- entroloji Kliniği'ne kaldınldı. Yetkililer Aksu'nun midesin- deki kanamanın durdurulduğu- nu, 2-3 gün doktor kontrolün- de tutulduktan sonra taburcu edileceğini bildirdiler. Abdülka- dir Aksu fotoğrafını çeken ga- zetecilere gülerek, "İyiyim dok- torlar az konuş dediler" diye konuştu. Meydanlar kadın ve çocukların(Baftarafi 1. Sayfada) dan kapatılamayacağını söyle- yerek görüşlerini şöyle dile ge- tirdi: "Kunımumuz >ıllarca Zon- guldak'a sosyal hizmetler ver- miş, yol, su, elektrik getirmiş- tir. Okulunu, çeşmesini yapmış, Tiirkiye'nin en önemli sanayi dalı olan demir çelik fabrika- lannı çıkardığı komürle besle- mişlir. Demirçelik'in zararlan- nı ucuz kömörle karşılamıştır. TTK, bize ecdat yadigandır, goçükte bıraktığınuz şehit de- delerimizin, kardeşlerimizin ya- digandır. Uydurma bahanelerie kapatılıp, başkalarına peşkeş eekilemetecek bir kurumdur." Akgün, bütçenin de her yıl astronomik açıklar verdiğini anımsatarak "Zarar eden bir bıitçe ortadayken. kendi maaş- lannızı bir dakikada yükselt- meyi düşünüyorsunuz da niçin hiikiimeti kapatamıyorsunuz?" diye sordu. Dört koşullar; var. Önce TTK'nın tüm borçlan ödenme- li. Sonra işçilerin kıdem tazmi- natlarının karşıjıklan bir yerde bloke edilmeli. İşletmenin gele- ceği ile ilgili öteki koşullar ma- dencilerin ülke sorunlanndan kopuk olmadıklannın gösterge- si. Üçüncü koşulu şöyle anlatı- yorlar: 1965'lerden 1980'lere ka- dar Türkiye Çelik tşletmeleri- ne dünya fiyatlannın çok altın- da satılan kömür nedeniyle do- ğan zararın kendi işletecekleri madenlerin yönetimine öden- mesini istiyorlar. 4 milyar do- larlık bir zarardan söz ediyor- lar. Dördüncü koşul da şaşırtı- cı bir gerçeklik taşıyor. 5. ve 6. Beş Yılhk Kalkınma Planları- nda öngörülen ve TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen, kömür havzalannın iyi- leştirilmesine dönük dört bü- yük projeden söz ediyorlar. Bu projelerin tamamlanmasından sonra madenleri rahatlıkla dev- rahp işletebileceklerini çekin- meden söylüyorlar. Söz konu- su dört büyük proje ile Türki- ye'nin 9 milyon tonluk yolluk gereksiniminin 7.5 milyon to- nunun bölgeden karşılanabile- ceğini belirtiyorlar ve "Bu pro- jeler için öngörülen yatınmın şimdiye kadar ancak yiizde 16'sının gerçekleştirile- bildiğini" vurguluyorlar. Bu haklar madenci için de var On gündür her sabah, tıpkı işe gider, ocağa iner gibi Koz- lu'da, Gedik'te, Üzülmez'de, Karadon'da ocaklannın önün- de toplanarak kendi merkezine yürüyen işçiler, dün de aynı şe- yi yaptılar. Ocaklannın önün- de toplandılar, davulsuz, zurna- sız, halaysız ve slogansız kente doğru yürüdüler. Ellerinde pankartları, geride bıraktıkla- n on günü konuşarak tartışarak yürüdüler. Dün Zonguldak'ta da 10 ara- lık Insan Haklan Günü kutlan- dı. Genel Maden-îş Sendikası'- nın duvarlanna yapıştırılan, "Bütün insanlar haklan ve onurian eşit olarak doğarlar" tümcesiyle başlayan afiş, "Bu haklar madenci için de vardır" diye noktalanıyordu. Kozlu'dan kent merkezinde- ki Madenci Anıtı'na doğru yü- rüyoruz. Sendikalarıyla bütün- leşmenin keyfıni çıkaran işçile- rin, söylemekten çekindikleri bir sıkıntılan var. Başkan Şemsi Denizer'in Zonguldak'tan ayrıl- ması onları çok üzüyor. Sûrekli birlikte olmak istiyorlar. Kapı- sından giremedikleri, birlikte sorunlarını tartışamadıkları sendikalarının başında her gün her saat bu duvarlan yıkan De- nizer'i görmek onlar için top- lusözleşme istekleri kadar, grev kadar, ocak kadar, kömür ka- dar önemli. Başkanlarının ne zaman Ankara'dan döneceğini sorarak yürüyüşe başlıyorlar. Kozlu'dan Madenci Anıtı'na doğru yurüvoruz. 11 milyondan 6 milyona Cemil Çiçek'in, "11 milyonundan" söz ediyoruz. Gülüyorlar. Galip Demirerin 8. İbrahim Özdemir'in 6 milyonu- nu anlatıyorlar, gulüyorlar. On- lar için ürettikleri slpganları anımsatıp "Biz ne istediğimizi biliyoruz" diyorlar. Söylenenle- re aldırmadıklarını ve bu yön- temle birlikteliklerini bozama- yacakları vurguluyorlar. Onlar greve neden olan ücret önerisi- nin üstüne bir kuruş bile kat- madan, "Sendika başkanının görüşmeden kaçması" suçla- masına hiç inanmıyorlar. Madenlerin işçiler tarafından işletılmesi önerisine hiç kimse hayır demiyor. "İşletiriz ama koşullarımız var" diyorlar. MADENCİ EŞLERİ — İnsan Haklan Günii'nde grevdeki madencilerin eşleri de Genel Maden İşçileri Sendikası'nın hazırladığı dövizlerle yüriıdü. (Fotoğraf: Bîrol Lzmez) MADEN GREVINDEN NOTLAR Çocuklar: Bizi dinle Çankaya IŞIL ÖZGENTÜRK ZONGULDAK — Onu ve arkadaşları- nı okul sıralannda, oyun bahçelerinde, bil- gisayar makinelerinin başında, reklamlar- da görmeye alışmışım. Burada yağmur su- lannın yer yer biriktiği ıslak asfaltta 12 ki- lometrelik Kozlu - Zonguldak yolunda yü- rürken görnce şaşırıyorum. Onların ne be- nim şaşkınuğımdan haberleri var, ne de bu uzun yürüyüşe yandaş olmak için İstan- bul'dan gelen büyuklerin gözyaşlarına, al- kışlarına bir anlam verebiliyorlar. Onlar yürüyorlar. Yaşları yediden on bire değişiyor, üstle- rinde kollan, paçalan kısalmış paltolar, pantolonlar... Yağmur dindiği, guneş açtı- ğı için mutlular. Uzun yürüyuşlerinde gök- yüzü de onların sevinçlerine eşlik ederce- sine ışık dolu... Onlar yürüyorlar. El ele tutuşmuşlar, düzgün altışarbk sıralarını bozmamaya ça- lışıyorlar. Dillerinde hep aynı slogan: Bizi dinle Çankaya! Biz kendi geleceğimiz için yürüyoruz... Babamı gördüm, yıllarca onun yorgun adımlarla, kamburlaşmış sırtıyla, yüzün- de bir türlü çıkmayan kömür karasıyla ka- pıdan girdiğini, kendini yıkılırcasına yata- ğa attığını, uykusunda "Tanrım bana bir kaç yıl daha ömür bağışla" diye sayıkladı- ğını gördüm. Bizi dinle Çankaya! Anamın inanılmaz bir sabırla yıllarca es- kimiş paltolarımızı nasıl tersyüz ettiğini, bana yeni bir okul çantası almak için na- sıl köşe bucak para biriktirdiğini, küçük kız kardeşim, "Ben okula gitmiyorum, bu yır- tık ayakkabıy ia utanıyorum" dediğinde na- sıl ağladıgını gördüm. Bizi dinle Çankaya! Ağabeyimin ölümunü gördüm. Buyük göçukte, henüz yirmi yedi yaşındaydı, ölü- münden sekiz gün sonra oğlu doğdu. "Şehit" adını verdik ona. Şimdi üç yaşın- da, büyüyor. Ölümü ve yoksulluğu çok erken gördük. Erken büyüdük. Okumak istiyoruz Çan- kaya; top oynamak istiyoruz, ağız dolusu gülmek istiyoruz, yeniden çocuk olmak is- tiyoruz Çankaya! Onlar yürüyorlar. Kozlu-Zonguldak yolu uzun, gün kısa. Az sonra gece başlayacak. Onlar yorgun ayakları, kısılmış sesleriyle az ışıklı evler- de toplanıp hiç durmadan konuşacaklar. Biri bir masal anlatacak... "Bir zaman- lar Zonguldak diye bir kent varmış... Bir gün bu kentte çocuklar y iirümeye başlamış- lar... Yürumüşler, yüriimüşler..." ı/( Arka Sayfada) mak istiyor, geçen yıl olduğu gi- bi Atatürk Kültür Merkezi'nde oynatsın. Ancak geçen yıl 2-3 kişiye film oynattıklan ve zarar ettikleri için onlar da bu işten vazgeçtiler. Şerif Gören (Yönetmen, ya- pıma) — Yasanın TRT'yle ilgili bölümünü ele ahrsak konunun daha netleşmesi gerektiğini söy- lemeliyiz. Şu an oynatılan yerli filmlerin oranı nedir ve yasadan sonra ne olacaktır? Yani şu an yüzde 25'Iik oranın kaçta kaçı TRT tarafından yayımlanıyor? Sonraki soru ise TRT, kendi içinden bir üretime geçecek mi? Tabii oran arttığı için sadece es- ki filmler, renksiz filmler ekra- na gelirse bu Türk sineması adı- na hoş değil. Öncelikle Türk si- nemasının TRT'yle barışması, işbirliğine girmesi gerekir. Ya- bana televizyon kanallannda olduğu gibi telif hakkı vermek yerine filmin yapımına katkıda bulunabilirler. Baha Serter (Sinema işletme- dsi) — Sinema salonlanna böy- le bir kota uygulamak kalitesiz filmleri teşvik etmektir, iyi film- leri cezalandırmaktır. Çünkü oynatılacak filmlerin sayısı art- üğuıda kalite yükselmeyecektir. Biz zaten yılda gösterdiğimiz filmlerin yüzde 25 gibi bir ora- nını yerli filmlere ayırıyoruz. Ama bunu zorunluluk olduğu için değil, seçimimiz böyle oldu- ğu için oynatıyonız. Kimse bi- ze zorla bu filmleri oynatacak- sınız diyemez. Sinema zaten böyle kotalarla kurtulamaz. Çünkü iyi yerli film, salon da buluyor, hasılat da topluyor. Cüneyt Arkın (Oyuncu, ya- pıma) — Bana kalsa televizyon- da hiç yabana yapıma yer ver- meyelim diyeceğinı. Halkımız da yerli film istiyor. Bulamadı- ğı zaman da Brezilya dizilerini seyrediyor. Ayrıca TRT'nin filmlere ödediği telif haklarını da yükseltmesi gerek. Yabancı filmlere, dizilere çok yer ayır- malarının nedeni ucuza gelme- si. Ama TV'nin görevleri var. Ucuz olduğu için yabana dizi- leri alıp yayımlamaya hakkı yok. Sinemamız TRT'yle uygar Uişkiler kuramadı. öncelikle bu- nu yapmak gerek. Fünızan (Yazar, yönetmen) — Eğer dedikleri oranda fılm oynatacaklarsa bunlann çoğun- luğunu sansür edecekler. Seyir- ci bu filmlerden ne anlayacak, ben bunu merak ediyorum. Türk sinemasına destek verme- leri iyi niyeti gösteriyor elbette. Ama ben asıl desteğin Türk si- nemasının altyapısımn çağdaş teknolojik anlayış içerisinde ku- rulmasıyla oiuşacağına inanan birisiyim. Ve o zaman yine ina- nıyorum ki bizim sinemamızı yaratan yönetmenler, bir senar- yo hazırlarken düş güçlerini sı- nırlamaktan bir ölçüde kurtula- caklardır. Bu da yaratıcı sinema adına yapılan her şeye çok bü- yük katkıda bulunacak. Memduh Ün (Yönetmen) — Türk sinemasının tek çıkış yolu TRT ile olan işbirliği. TRT, Türk sinemasıyla bir işbirliğine ' girebilirse bu bir taze kan ola- bilir. Bizim Türk sineması ola- rak yaptığımız filmlerin paraJa- nnın geri dönme olanağı yok, salon bulamıyoruz. Video piya- sasından gelen para da çok dü- şük. Dolayısıyla bir başka kay- nak gerekiyor. Bu kaynak bu yıl devlet oldu, filmcilere fılm çek- mek amacıyla para verdi, ama devletin bu desteğini sürdürüp sürdürmeyeceğini bilmiyoruz. TRT'nin Türk filmcilerine gereksinimi var. Türk sineması- nın da TRT'ye tabii ki. Karşı- lıklı yapılacak çalışmalar, TUrk sineması için taze kan olacaktır, dediğim gibi. Türk televizyon «izleyicisinin bu olaya bakışı da raüspet olacaktır, yapılan ista- tistiklerde görülüyor ki en faz- la seyredilen programlar zaten Türk filmleri. Kaldı ki TRT'de gösterilen filmler, genellikle çok yüksek kaliteli değil. TRT ile sağlıklı bir işbirliğine girilirse kaliteli film- ler de üretilebilir. Bizim buna çok ivedilikle ihtiyacımız var. Eriş Akman (Yapıma) — Be- nim şu anda gördüğüm Türk si- nemasının durumu şu: Kalite anlayışı hiç olmayan, endüstri olamadığı gibi sanat hiç olama- yan bir durumdayız. Turkiye'- nin şu anda en büyük medyası olan televizyonda Türk filmle- rinin çok sayıda gösterilmesi, en azından kalite açısından, toplu tepkilerle düzelme olasılığına sa- hip olur. Bunun dışında tabii ki w 'Insanın zamanı obııalı" (Ba^tarafı Arka Sayfada) zamanlan. İnsanlar kendilerine zaman ayıramıyorlar. Bu sonın- lann üstesinden gelebilmek için benim bir tasarım var. Bir ba- kan olarak. Avrupa'daki diğer meslektaşlanma, düşun adam- larına. bilim adamlanna, bir mesaj, öneri >ermek istiyonım. Bu öneri çerçevesinde Yunanis- tan'ın Delfi kentinde gelecek yıl 35 ülkeden gelecek kişiler bu so- nınlan tartışsınlar, irdelesinier. Paris'teki son Avrupa işbirligi toplantısı çerçevesinde olacak bu toplantı. tkili bazda bu ko- nuyu Türk yetkilileıie de görüş- mek istiyonım." Theodorakis'le siyasetin ar- dından müzik konusuna geçtik. Bundan sonra besteci ve orkest- ra şefi olarak neler yapmayı planlıyordu? "Zorba adlı bir opera yap- tım. Bu operayı hem Ankara, hem de Istanbul'da sahneye koymayı planlıyonım. Aynca Euripides'in çok ünlii bir eseri var: Medea. Onun üzerine bir opera yaptım. Bu, öniimuzdeki yıl İspanya'da sahnelenecek. Yunanistan'daki kültürel du- rum hoşuma gitmediği için son zamanlarda hiç ortaya çıkmı- yordnm. Ama 1991'de halkla birlikte yeniden halkın öniine çı- kacak ve eserlerimi yonetmeye başlayacağım. 1991'de Tür- kiye'de Kanto Generai adlı bes- temi sahnelemeyi amaçlıyorum. Bu, nisan ayında Avrupa ülke- lerinde piyasaya çıkacak. Nisan ya da mayıs aylannda Kanto Generai Türkiye'ye gelecek. Türkiye'ye getirmek istediğim diğer yapıtım da Zorba. Koşul- lar el verirse bunu bir Türk or- kestrası ve korosu eşliğinde sah- nelemeyi amaçlıyorum." Yunanlı şarkıcı Maria Faran- duri'nin yıllarca kendisiyle bir- likte çalıştıktan sonra yine baş- ka ünlü bir Yunanlı besteci olan Manos Hacidakis'e yönelmesi- nin ardında Maria Faranduri'- nin PASOK'lu bir avukatla ev- lenmesi ve dolayısıyla da kendi- siyle siyasi görüş aynlığına düş- mesi olduğu söylentilerine The- odorakis şu yanıtı verdi: "Maria benim manevi kızım. Yanıma 16 yaşındayken geldi. Ona çok şey verdim. Manevi alanda tabii... Gunır duydoğum manevi çocuklanmın başuda gelir. Manevi çoadüaraau w- çimlerine hiç müdahate «4MM. Ben demokrat bir babayım. Maria'nın Hacidakis'le çahşma- sı benim için gücenilecek bir şey değil. Aksine onur duyanm. Be- nimle birlikte çalışanlar hiç um- madığınız yolları seçmişlerdir. Rock müzik yapanlar bile oidu. Öraeğin Vasilis Papakonstanti- meslektaşlanmız bunun kısa va- deli mali avantajları peşinden koşuyorlar, ama bundan ziyade ben kalite öğesinde çok ısrarlı- yım. Madem ki yabancı filmler çok başarılıdır, bu oran en az yüzde otuz olmalıdır. Bu yuzde otuzluk bir oran dahi program- lann birden bire yerli yapımlarla dolması durumunu yaratacak, bu da seyircinin tepkisine neden olacak. Seyircinin tepkisi de Türk sinemasına bir yol göste- recektir. Şu anda Türk sinema- sının en büyük sorunu seyirciy- le ilintili olamamasıdır. Eskiden bir Türk sinema seyircisi vardı, biz sinemacılar olarak seyirciy- le devamlı temas halindeydik. Şimdi filmlerimiz seyredilemi- yor, seyredilemediği sürece de biz düzelemeyiz. Türkiye'de, te- levizyona dünyanın hiçbir yerin- de olmadıgı gibi girdi insanlar. Bütün dünya ülkelerinde tele- vizyon çalışanları sanayinin içinden tayin olurken burada bütün üst düzey elemanlar, filmcilikten hiç anlamayan ve hatta komünikasyondan dahi anlamayan bürokratlarla doldu. Bunlar ne seyircinin farkındalar ne de kalitenin. Bu yüzden Türkiye'de, dün- yanın her yerinde oiduğunun aksine televizyon, filmcilere düşman kesildi. TRT'nin bir program yaptırma düzeni bile yanlış. Dünyanın her tarafında yapım şirketleri pilotlar yapar, bu pilotlar beğenilirse anlaşılır, fıyat belirlenir. TRT ise prodük- tör gibi davranıyor. TRT, yal- nız film sanayiini öldürmekle kalmayıp televizyonculuğu da' öldürüyor. Politik kıstaslarla film ısmarlıyor. Kanunun bu maddesi, Türk sinemasına oldu- ğu kadar TRT'ye de faydalı ola- caktır. Türker İnanoğlu (SESAM Başkanı) — Stokta bekleyen binlerce fılm var. Bu filmler pa- zarlanmış olacak, dolayısıyla yeni filmlere kaynak çıkacak. Aslında bu iş filmciliği zorlaya- cak. Film yapımında fiyatlar yükselecek, bu arada bir "des- tek" olacağı da kesin. Türk si- nemasına bir girdi sağlayacak. Televizyon seyircisi de yapılan istatistiklere bakılırsa, çok memnun olacak. nu şu anda Yunanistan'ın rock müziği ilahı dummunda..." Geleceğe dönük planlarına yeniden dönen Theodorakis, "1991'de yeni bir çıkışım var. Yeni genç isimlerle konserler ve- receğim. Benim bep genç kal- mamın sırn da bu. Hep gençler- le çalıştım" diyerek güldü. Bu- nun üzerine genç kalmasının bir başka sırnnın kadınları sevme- si mi olduğu sorumuza Theodo- rakis bu kez hafif bir kahkaha atarak yanıt verdi: "Hayatımda tek bir kadın ol- du. O da 47 yıllık kanmdır. Bu- nu benimle çaltşan herkes, dost- lanm çok iyi bilir. İsterseniz on- lara sorun." Irak sınırına daha çok (Baftarafi 1. Sayfada) söyleşiye dayanarak aktardığı haber, dün ABD Dışişleri yetki- lileri tarafından da doğnılandı. Cheney, Washington Post'un BrUksel muhabiri Jeffrey Smith'in aktardığına göre "Türkiye ile bir süreden ben da- ha fazla askeri katkı için göriiş- melerde bulunduklannı, ancak Turkiye'den kesin bir yanıt almadıklannı" söyledi. VVashington Post, "Irak'ın dikkatini bölmeyi amaçlayan" bu talebin "bir haftadan daha fazla bir süre önce" gundeme getirildiğini bildirdi. Bu tarih Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın istifa ettiği günler- le aynı zamana rasthyor. Post'- un haberinde bu iki konu ara- sında doğrudan irtibat kurul- muyor ama her iki konu aynı çerçeve içinde işleniyor. Smith haberinde, Cheney ile birlikte Brüksel'de olan Türk Savunma Bakanı Hüsnü Doğan'a atfen şunları yazıyor: "Savunma Bakanı Doğan ver- diği özel demeçte hükümetinin ABD'nin bu talebini olumlu karşılayıp karşılamayacagı ko- nusunda bir se> söylemedi. An- cak Genelkurmay Başkanı Ne- cip Torumtay'ın geçen pazarte- si günü istifa ettiğini teyid etti. Doğan, bu istifaya, ABD'nin ye- ni talebinin Özal ile Torumtay arasında görüş farklılığının yol açmış olup olmayacağı konu- sunda bir bilgisi olmadığını söy- ledi. Doğan, Amerika'nın Türk- iye'deki üsleri kullanmasına izin verilip verilmeyeceği konusuna hiç girnıeyerek bu konunun ne kadar hassaslaşmış olduğunu gösterdi." Gazete, aynca Brüksel'de bu- lunan üst düzeyde askeri plan- lamacılara atfen, ABD savunma çevrelerinde, Türkiye"nin güney sınınndaki yığınağını arttırma- smın yanı sıra Körfez'e asker göndermesi yönünde de bir eği- lim bulunduğunu belirtti. An- cak bu haber üzerine görüşleri- ne başvurduğumuz ABD Dışiş- leri yetkilileri "askeri kanatta böyle bir eğilim olsa da Ameri- kan yönetiminin bu konuda oluşmuş net bir talebi bulunmadıgım" söyledi. Bun- dan da anlaşılıyor ki, ABD as- keri çevreleri içinde iki noktada belirlenen Türkiye'ye dönük ta- leplerin şu ana kadar ancak ya- rısı. yani güney sınırına daha fazla asker konuşlandırılması konusu "resmi politika" haline gelerek Ankara'ya yansıtılmış durumda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle