Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/18 11 ARALIK 1990
Ava Gardner'ın
bastonuna
400 bin dolar
LONDRA (AA)—Sinema-
nın tanrıçalarından Ava Gard-
ner'ın zümriit ve elmas süsle-
meli bastonu, İngiltere'deyapi-
lan bir açık artırmada yaklaşık
400 bin dolara alıcı buldu.
Sotheby Müzayede
Salonu'nda yapılan açık artır-
mada, Gardner'ın 24 parça
mücevheri sauşa sunuldu. Mu-
cevherler, değerlerinden çok
daha yüksek fiyata (toplam
355 bin sterlin) satıldı.
Kimliği açıklanmayan bir
müşteri, Gardner'ın bastonu-
na da 209 bin sterlin (S97 bin
dolar) verdi.
Sanatçının eveşyalan da, ge-
çen ayki bir açık artırmada,
346 bin sterline satrimıştı.
DEV DİŞ FIRÇASI—Bu diş fırçası sakat çocuklara yardım için bağıştoplayan Eden Vakfı'nca Ta-
ipei'deki Çan Kay Şek salonunda teşhir edildi. 10.7 m boyunda, 1835 kg ağırlığındaki diş fırçası-
niB dünyamn en bfiyttk fırçası olduğu bildirildi. (Fotoğraf: AFP)
2 milyar
talihlisi
'önce evlenecek'
İZMİR (AA) — Milli Piyangoi
nun 9 aralık çekilişinde, çeyrek bi-
letine 2 milyar lira isabet eden İb-
rahim AJpsar (23), "Önce nişan-
lırala evlenerek, dillere destan bir
diiğün yapacağım" dedi.
Milli Piyango fzmir Müdürlü-
ğü'nden dun çekini alan Alpsar,
nişanlısınıh DokuzEylül Üniver-
sitesi'nde öğrenci olduğunu belir-
terek şunları söyledi: "Nişanlı-
mın okulu bu yıl bilecek, maddi
durumumuz iyi olmadıgı için çe-
yiz almakta güçlük çekiyorduk.
Piyangodan para çıkınca. çok se-
vindik, ilk işimiz eksiklerimizi ta-
mamlayıp, dillere destao bir dii-
ğün yapmak olacak. Sonra da
miikemmel bir balay ı geçireceğiz.
Kalan parayla da kendime bir iş
kuracağım, sevinçten havalara
uçabilirim."
Noel dolayısıyla Walt Disney oynncaklannın sergilendiği bir
oyuncak ım^iMMnın vitrinini seyreden çocuklann yüzleri, ma-
ğazanın camında yansıyor. (Fotoğraf: Reuter)
Sınıfta
kalmanın
faturası
ANKARA (UBA) — Okul-
larda sınıfta kalmanın maliyeti
trilyonlara yükselirken sınıfta
kalma diğer öğrencilerin de zor
durumda kalmasına yol açıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı verileri-
ne göre sınıfta kalarak sınıf tek-
rarı yapan öğrenciler, 22 bin sı-
nıfı işgal ediyor. 22 bin sırufm,
sınıfta kalan öğrencilere ayrıl-
ması nedeniyle, öğrenciler kala-
balık sınıflarda ders yapmak zo-
runda kalıyor ve bu durum eği-
timi olumsuz yönde etkiliyor.
Konu ile ilgili olarak bilgi veren
bir Milli Eğitim Bakanlığı üst
düzey yetkilisi, sınıfta kalan öğ-
renci olmamasi halinde bugün
yaşanan kalabalık sınıf sorunu-
nun önemli ölçüde çözüme ka-
vuşacağını söyledi.
HABERLERIN DEVAMI
Türkiye
KKTCile
ışbırlığı
protokolu
LEFKOŞA (AA) — KKTC
ile Türkiye Vakıflar Genel Mü-
dürlükleri arasında, Kuzey Kıb-
ns'taki eski eserlerin belirlenme-
si, konınması ve restore edilme-
si amacıyla Lefkoşa'da bir işbir-
liği protokolu imzalandı.
Vakıflar Genel Müdürii Şener
Macun ile KKTC Vakıflar Ge-
nel Müdürü Soner Çuvalcıoflu
tarafından imzalanan protoko-
le, Devlet Bakanı Cemil Çiçek
ve KKTC Başbakanı Derviş
Eroğla da tanık olarak imza
koydular.
Protokol, KKTC'deki eski
eserlerin röleve, restorasyon ve
restitüsyon projelerinin hazır-
lanmasını ve bu projelerin ger-
çekleştirilmesi için 5 yıllık bir
master plan dUzenlenmesini ön-
görüyor.
Yurt gezisine
çıkıyor
ANKARA, (AA) — Cumhur-
başkanı Turgut Özal, Karadeniz
Ereğli, Konya ve Bursa'ya gide-
cek. Cumhurbaşkanı Turgut
özal, 15 aralık cumartesi günü
Karadeniz Ereğli'ye gidecek. Bu-
rada Erdemir'in bazı yeni ünite-
lerinin açılışını yapacak olan
Cumhurbaşkanı, aynı gün An-
kara'ya dönecek. Ozal, 17 ara-
lık pazartesi günü de Şeb-i Aruz
törenlerini izlemek üzere Kon-
ya'ya gidecek. Konya'da çeşitli
incelemelerde de bulunacak
olan özal, 18 aralık salı günü
Ankara'ya dönecek. Cumhur-
başkanı özal, 22 aralık cumar-
tesi günü ise Bursa'ya gidecek.
Burada Küçük Sanayi Sitesi ile
Gemlik Limanı'nın açılışını ya-
pacak olan Özal, çeşitli temas ve
incelemelerde bulunacak ve 23
aralık pazar günü Ankara'ya
dönecek.
Mardin
Teröristler
3 kişiyi
öldürdü
DİYARBAKIR CİZRE
(Cnmhuriyet) — Mardin'in Nu-
saybin ilçesi, Akarsu bucağında-
ki bir eve baskın düzenieyen te-
röristler aynı aileden uç kişiyi öl-
dürdükten sonra kaçtılar. Yetki-
lilerden alınan bilgiye göre
Akarsu bucağına önceki akşam
18.30 sıralannda gelen bir grup
terörist Selim Elmas adlı yurt-
taşın evine baskın düzenledi.
Evde bulunan Selim Elmas (50),
eşi Sultane Elmas (45) ve kızla-
rı Emine Elmas'ı (18) otomatik
silahlarla ateş açarak öldüren te-
röristler daha sonra kaçmayı ba-
şardılar. Teröristlerin saldmsı sı-
rasında evde bulunan Hatice El-
mas'ın kaçarak kurtulduğu bil-
dirildi.
Öte yandan, Şırnak'ın Cizre
ilçesindeki MİT binasına da ön-
ceki akşam 17.00 sıralannda si-
lahlı saldırıda bulunuldu. Oto-
matik silahlarla düzenlenen sal-
dırıda biri ağır üç güvenlik gö-
revlisini yaralandığı öğrenildi.
İçişleri Bakanı
Aksu mide
kanaması
geçirdi
ANKARA (AA) — İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu mide
kanaması geçirdi. Önceki gece
evinde rahatsızlanan bakan, ra-
hatsızlığının artması üzerine
dün sabah Gülhane Askeri Tıp
Akademisi Hastanesi Gastro-
entroloji Kliniği'ne kaldınldı.
Yetkililer Aksu'nun midesin-
deki kanamanın durdurulduğu-
nu, 2-3 gün doktor kontrolün-
de tutulduktan sonra taburcu
edileceğini bildirdiler. Abdülka-
dir Aksu fotoğrafını çeken ga-
zetecilere gülerek, "İyiyim dok-
torlar az konuş dediler" diye
konuştu.
Meydanlar kadın ve çocukların(Baftarafi 1. Sayfada)
dan kapatılamayacağını söyle-
yerek görüşlerini şöyle dile ge-
tirdi:
"Kunımumuz >ıllarca Zon-
guldak'a sosyal hizmetler ver-
miş, yol, su, elektrik getirmiş-
tir. Okulunu, çeşmesini yapmış,
Tiirkiye'nin en önemli sanayi
dalı olan demir çelik fabrika-
lannı çıkardığı komürle besle-
mişlir. Demirçelik'in zararlan-
nı ucuz kömörle karşılamıştır.
TTK, bize ecdat yadigandır,
goçükte bıraktığınuz şehit de-
delerimizin, kardeşlerimizin ya-
digandır. Uydurma bahanelerie
kapatılıp, başkalarına peşkeş
eekilemetecek bir kurumdur."
Akgün, bütçenin de her yıl
astronomik açıklar verdiğini
anımsatarak "Zarar eden bir
bıitçe ortadayken. kendi maaş-
lannızı bir dakikada yükselt-
meyi düşünüyorsunuz da niçin
hiikiimeti kapatamıyorsunuz?"
diye sordu.
Dört koşullar; var. Önce
TTK'nın tüm borçlan ödenme-
li. Sonra işçilerin kıdem tazmi-
natlarının karşıjıklan bir yerde
bloke edilmeli. İşletmenin gele-
ceği ile ilgili öteki koşullar ma-
dencilerin ülke sorunlanndan
kopuk olmadıklannın gösterge-
si.
Üçüncü koşulu şöyle anlatı-
yorlar: 1965'lerden 1980'lere ka-
dar Türkiye Çelik tşletmeleri-
ne dünya fiyatlannın çok altın-
da satılan kömür nedeniyle do-
ğan zararın kendi işletecekleri
madenlerin yönetimine öden-
mesini istiyorlar. 4 milyar do-
larlık bir zarardan söz ediyor-
lar. Dördüncü koşul da şaşırtı-
cı bir gerçeklik taşıyor. 5. ve 6.
Beş Yılhk Kalkınma Planları-
nda öngörülen ve TBMM Plan
Bütçe Komisyonu'nda kabul
edilen, kömür havzalannın iyi-
leştirilmesine dönük dört bü-
yük projeden söz ediyorlar. Bu
projelerin tamamlanmasından
sonra madenleri rahatlıkla dev-
rahp işletebileceklerini çekin-
meden söylüyorlar. Söz konu-
su dört büyük proje ile Türki-
ye'nin 9 milyon tonluk yolluk
gereksiniminin 7.5 milyon to-
nunun bölgeden karşılanabile-
ceğini belirtiyorlar ve "Bu pro-
jeler için öngörülen yatınmın
şimdiye kadar ancak yiizde
16'sının gerçekleştirile-
bildiğini" vurguluyorlar.
Bu haklar
madenci için de var
On gündür her sabah, tıpkı
işe gider, ocağa iner gibi Koz-
lu'da, Gedik'te, Üzülmez'de,
Karadon'da ocaklannın önün-
de toplanarak kendi merkezine
yürüyen işçiler, dün de aynı şe-
yi yaptılar. Ocaklannın önün-
de toplandılar, davulsuz, zurna-
sız, halaysız ve slogansız kente
doğru yürüdüler. Ellerinde
pankartları, geride bıraktıkla-
n on günü konuşarak tartışarak
yürüdüler.
Dün Zonguldak'ta da 10 ara-
lık Insan Haklan Günü kutlan-
dı. Genel Maden-îş Sendikası'-
nın duvarlanna yapıştırılan,
"Bütün insanlar haklan ve
onurian eşit olarak doğarlar"
tümcesiyle başlayan afiş, "Bu
haklar madenci için de vardır"
diye noktalanıyordu.
Kozlu'dan kent merkezinde-
ki Madenci Anıtı'na doğru yü-
rüyoruz. Sendikalarıyla bütün-
leşmenin keyfıni çıkaran işçile-
rin, söylemekten çekindikleri
bir sıkıntılan var. Başkan Şemsi
Denizer'in Zonguldak'tan ayrıl-
ması onları çok üzüyor. Sûrekli
birlikte olmak istiyorlar. Kapı-
sından giremedikleri, birlikte
sorunlarını tartışamadıkları
sendikalarının başında her gün
her saat bu duvarlan yıkan De-
nizer'i görmek onlar için top-
lusözleşme istekleri kadar, grev
kadar, ocak kadar, kömür ka-
dar önemli. Başkanlarının ne
zaman Ankara'dan döneceğini
sorarak yürüyüşe başlıyorlar.
Kozlu'dan Madenci Anıtı'na
doğru yurüvoruz.
11 milyondan 6 milyona
Cemil Çiçek'in, "11
milyonundan" söz ediyoruz.
Gülüyorlar. Galip Demirerin 8.
İbrahim Özdemir'in 6 milyonu-
nu anlatıyorlar, gulüyorlar. On-
lar için ürettikleri slpganları
anımsatıp "Biz ne istediğimizi
biliyoruz" diyorlar. Söylenenle-
re aldırmadıklarını ve bu yön-
temle birlikteliklerini bozama-
yacakları vurguluyorlar. Onlar
greve neden olan ücret önerisi-
nin üstüne bir kuruş bile kat-
madan, "Sendika başkanının
görüşmeden kaçması" suçla-
masına hiç inanmıyorlar.
Madenlerin işçiler tarafından
işletılmesi önerisine hiç kimse
hayır demiyor. "İşletiriz ama
koşullarımız var" diyorlar.
MADENCİ EŞLERİ — İnsan Haklan Günii'nde grevdeki madencilerin eşleri de Genel Maden
İşçileri Sendikası'nın hazırladığı dövizlerle yüriıdü. (Fotoğraf: Bîrol Lzmez)
MADEN GREVINDEN NOTLAR
Çocuklar: Bizi dinle Çankaya
IŞIL ÖZGENTÜRK
ZONGULDAK — Onu ve arkadaşları-
nı okul sıralannda, oyun bahçelerinde, bil-
gisayar makinelerinin başında, reklamlar-
da görmeye alışmışım. Burada yağmur su-
lannın yer yer biriktiği ıslak asfaltta 12 ki-
lometrelik Kozlu - Zonguldak yolunda yü-
rürken görnce şaşırıyorum. Onların ne be-
nim şaşkınuğımdan haberleri var, ne de bu
uzun yürüyüşe yandaş olmak için İstan-
bul'dan gelen büyuklerin gözyaşlarına, al-
kışlarına bir anlam verebiliyorlar.
Onlar yürüyorlar.
Yaşları yediden on bire değişiyor, üstle-
rinde kollan, paçalan kısalmış paltolar,
pantolonlar... Yağmur dindiği, guneş açtı-
ğı için mutlular. Uzun yürüyuşlerinde gök-
yüzü de onların sevinçlerine eşlik ederce-
sine ışık dolu...
Onlar yürüyorlar. El ele tutuşmuşlar,
düzgün altışarbk sıralarını bozmamaya ça-
lışıyorlar. Dillerinde hep aynı slogan:
Bizi dinle Çankaya!
Biz kendi geleceğimiz için yürüyoruz...
Babamı gördüm, yıllarca onun yorgun
adımlarla, kamburlaşmış sırtıyla, yüzün-
de bir türlü çıkmayan kömür karasıyla ka-
pıdan girdiğini, kendini yıkılırcasına yata-
ğa attığını, uykusunda "Tanrım bana bir
kaç yıl daha ömür bağışla" diye sayıkladı-
ğını gördüm.
Bizi dinle Çankaya!
Anamın inanılmaz bir sabırla yıllarca es-
kimiş paltolarımızı nasıl tersyüz ettiğini,
bana yeni bir okul çantası almak için na-
sıl köşe bucak para biriktirdiğini, küçük kız
kardeşim, "Ben okula gitmiyorum, bu yır-
tık ayakkabıy ia utanıyorum" dediğinde na-
sıl ağladıgını gördüm.
Bizi dinle Çankaya!
Ağabeyimin ölümunü gördüm. Buyük
göçukte, henüz yirmi yedi yaşındaydı, ölü-
münden sekiz gün sonra oğlu doğdu.
"Şehit" adını verdik ona. Şimdi üç yaşın-
da, büyüyor.
Ölümü ve yoksulluğu çok erken gördük.
Erken büyüdük. Okumak istiyoruz Çan-
kaya; top oynamak istiyoruz, ağız dolusu
gülmek istiyoruz, yeniden çocuk olmak is-
tiyoruz Çankaya!
Onlar yürüyorlar.
Kozlu-Zonguldak yolu uzun, gün kısa.
Az sonra gece başlayacak. Onlar yorgun
ayakları, kısılmış sesleriyle az ışıklı evler-
de toplanıp hiç durmadan konuşacaklar.
Biri bir masal anlatacak... "Bir zaman-
lar Zonguldak diye bir kent varmış... Bir
gün bu kentte çocuklar y iirümeye başlamış-
lar... Yürumüşler, yüriimüşler..."
ı/( Arka Sayfada)
mak istiyor, geçen yıl olduğu gi-
bi Atatürk Kültür Merkezi'nde
oynatsın. Ancak geçen yıl 2-3
kişiye film oynattıklan ve zarar
ettikleri için onlar da bu işten
vazgeçtiler.
Şerif Gören (Yönetmen, ya-
pıma) — Yasanın TRT'yle ilgili
bölümünü ele ahrsak konunun
daha netleşmesi gerektiğini söy-
lemeliyiz. Şu an oynatılan yerli
filmlerin oranı nedir ve yasadan
sonra ne olacaktır? Yani şu an
yüzde 25'Iik oranın kaçta kaçı
TRT tarafından yayımlanıyor?
Sonraki soru ise TRT, kendi
içinden bir üretime geçecek mi?
Tabii oran arttığı için sadece es-
ki filmler, renksiz filmler ekra-
na gelirse bu Türk sineması adı-
na hoş değil. Öncelikle Türk si-
nemasının TRT'yle barışması,
işbirliğine girmesi gerekir. Ya-
bana televizyon kanallannda
olduğu gibi telif hakkı vermek
yerine filmin yapımına katkıda
bulunabilirler.
Baha Serter (Sinema işletme-
dsi) — Sinema salonlanna böy-
le bir kota uygulamak kalitesiz
filmleri teşvik etmektir, iyi film-
leri cezalandırmaktır. Çünkü
oynatılacak filmlerin sayısı art-
üğuıda kalite yükselmeyecektir.
Biz zaten yılda gösterdiğimiz
filmlerin yüzde 25 gibi bir ora-
nını yerli filmlere ayırıyoruz.
Ama bunu zorunluluk olduğu
için değil, seçimimiz böyle oldu-
ğu için oynatıyonız. Kimse bi-
ze zorla bu filmleri oynatacak-
sınız diyemez. Sinema zaten
böyle kotalarla kurtulamaz.
Çünkü iyi yerli film, salon da
buluyor, hasılat da topluyor.
Cüneyt Arkın (Oyuncu, ya-
pıma) — Bana kalsa televizyon-
da hiç yabana yapıma yer ver-
meyelim diyeceğinı. Halkımız
da yerli film istiyor. Bulamadı-
ğı zaman da Brezilya dizilerini
seyrediyor. Ayrıca TRT'nin
filmlere ödediği telif haklarını
da yükseltmesi gerek. Yabancı
filmlere, dizilere çok yer ayır-
malarının nedeni ucuza gelme-
si. Ama TV'nin görevleri var.
Ucuz olduğu için yabana dizi-
leri alıp yayımlamaya hakkı
yok. Sinemamız TRT'yle uygar
Uişkiler kuramadı. öncelikle bu-
nu yapmak gerek.
Fünızan (Yazar, yönetmen)
— Eğer dedikleri oranda fılm
oynatacaklarsa bunlann çoğun-
luğunu sansür edecekler. Seyir-
ci bu filmlerden ne anlayacak,
ben bunu merak ediyorum.
Türk sinemasına destek verme-
leri iyi niyeti gösteriyor elbette.
Ama ben asıl desteğin Türk si-
nemasının altyapısımn çağdaş
teknolojik anlayış içerisinde ku-
rulmasıyla oiuşacağına inanan
birisiyim. Ve o zaman yine ina-
nıyorum ki bizim sinemamızı
yaratan yönetmenler, bir senar-
yo hazırlarken düş güçlerini sı-
nırlamaktan bir ölçüde kurtula-
caklardır. Bu da yaratıcı sinema
adına yapılan her şeye çok bü-
yük katkıda bulunacak.
Memduh Ün (Yönetmen) —
Türk sinemasının tek çıkış yolu
TRT ile olan işbirliği. TRT,
Türk sinemasıyla bir işbirliğine
' girebilirse bu bir taze kan ola-
bilir. Bizim Türk sineması ola-
rak yaptığımız filmlerin paraJa-
nnın geri dönme olanağı yok,
salon bulamıyoruz. Video piya-
sasından gelen para da çok dü-
şük. Dolayısıyla bir başka kay-
nak gerekiyor. Bu kaynak bu yıl
devlet oldu, filmcilere fılm çek-
mek amacıyla para verdi, ama
devletin bu desteğini sürdürüp
sürdürmeyeceğini bilmiyoruz.
TRT'nin Türk filmcilerine
gereksinimi var. Türk sineması-
nın da TRT'ye tabii ki. Karşı-
lıklı yapılacak çalışmalar, TUrk
sineması için taze kan olacaktır,
dediğim gibi. Türk televizyon
«izleyicisinin bu olaya bakışı da
raüspet olacaktır, yapılan ista-
tistiklerde görülüyor ki en faz-
la seyredilen programlar zaten
Türk filmleri.
Kaldı ki TRT'de gösterilen
filmler, genellikle çok yüksek
kaliteli değil. TRT ile sağlıklı bir
işbirliğine girilirse kaliteli film-
ler de üretilebilir. Bizim buna
çok ivedilikle ihtiyacımız var.
Eriş Akman (Yapıma) — Be-
nim şu anda gördüğüm Türk si-
nemasının durumu şu: Kalite
anlayışı hiç olmayan, endüstri
olamadığı gibi sanat hiç olama-
yan bir durumdayız. Turkiye'-
nin şu anda en büyük medyası
olan televizyonda Türk filmle-
rinin çok sayıda gösterilmesi, en
azından kalite açısından, toplu
tepkilerle düzelme olasılığına sa-
hip olur. Bunun dışında tabii ki
w
'Insanın zamanı obııalı"
(Ba^tarafı Arka Sayfada)
zamanlan. İnsanlar kendilerine
zaman ayıramıyorlar. Bu sonın-
lann üstesinden gelebilmek için
benim bir tasarım var. Bir ba-
kan olarak. Avrupa'daki diğer
meslektaşlanma, düşun adam-
larına. bilim adamlanna, bir
mesaj, öneri >ermek istiyonım.
Bu öneri çerçevesinde Yunanis-
tan'ın Delfi kentinde gelecek yıl
35 ülkeden gelecek kişiler bu so-
nınlan tartışsınlar, irdelesinier.
Paris'teki son Avrupa işbirligi
toplantısı çerçevesinde olacak
bu toplantı. tkili bazda bu ko-
nuyu Türk yetkilileıie de görüş-
mek istiyonım."
Theodorakis'le siyasetin ar-
dından müzik konusuna geçtik.
Bundan sonra besteci ve orkest-
ra şefi olarak neler yapmayı
planlıyordu?
"Zorba adlı bir opera yap-
tım. Bu operayı hem Ankara,
hem de Istanbul'da sahneye
koymayı planlıyonım. Aynca
Euripides'in çok ünlii bir eseri
var: Medea. Onun üzerine bir
opera yaptım. Bu, öniimuzdeki
yıl İspanya'da sahnelenecek.
Yunanistan'daki kültürel du-
rum hoşuma gitmediği için son
zamanlarda hiç ortaya çıkmı-
yordnm. Ama 1991'de halkla
birlikte yeniden halkın öniine çı-
kacak ve eserlerimi yonetmeye
başlayacağım. 1991'de Tür-
kiye'de Kanto Generai adlı bes-
temi sahnelemeyi amaçlıyorum.
Bu, nisan ayında Avrupa ülke-
lerinde piyasaya çıkacak. Nisan
ya da mayıs aylannda Kanto
Generai Türkiye'ye gelecek.
Türkiye'ye getirmek istediğim
diğer yapıtım da Zorba. Koşul-
lar el verirse bunu bir Türk or-
kestrası ve korosu eşliğinde sah-
nelemeyi amaçlıyorum."
Yunanlı şarkıcı Maria Faran-
duri'nin yıllarca kendisiyle bir-
likte çalıştıktan sonra yine baş-
ka ünlü bir Yunanlı besteci olan
Manos Hacidakis'e yönelmesi-
nin ardında Maria Faranduri'-
nin PASOK'lu bir avukatla ev-
lenmesi ve dolayısıyla da kendi-
siyle siyasi görüş aynlığına düş-
mesi olduğu söylentilerine The-
odorakis şu yanıtı verdi:
"Maria benim manevi kızım.
Yanıma 16 yaşındayken geldi.
Ona çok şey verdim. Manevi
alanda tabii... Gunır duydoğum
manevi çocuklanmın başuda
gelir. Manevi çoadüaraau w-
çimlerine hiç müdahate «4MM.
Ben demokrat bir babayım.
Maria'nın Hacidakis'le çahşma-
sı benim için gücenilecek bir şey
değil. Aksine onur duyanm. Be-
nimle birlikte çalışanlar hiç um-
madığınız yolları seçmişlerdir.
Rock müzik yapanlar bile oidu.
Öraeğin Vasilis Papakonstanti-
meslektaşlanmız bunun kısa va-
deli mali avantajları peşinden
koşuyorlar, ama bundan ziyade
ben kalite öğesinde çok ısrarlı-
yım.
Madem ki yabancı filmler
çok başarılıdır, bu oran en az
yüzde otuz olmalıdır. Bu yuzde
otuzluk bir oran dahi program-
lann birden bire yerli yapımlarla
dolması durumunu yaratacak,
bu da seyircinin tepkisine neden
olacak. Seyircinin tepkisi de
Türk sinemasına bir yol göste-
recektir. Şu anda Türk sinema-
sının en büyük sorunu seyirciy-
le ilintili olamamasıdır. Eskiden
bir Türk sinema seyircisi vardı,
biz sinemacılar olarak seyirciy-
le devamlı temas halindeydik.
Şimdi filmlerimiz seyredilemi-
yor, seyredilemediği sürece de
biz düzelemeyiz. Türkiye'de, te-
levizyona dünyanın hiçbir yerin-
de olmadıgı gibi girdi insanlar.
Bütün dünya ülkelerinde tele-
vizyon çalışanları sanayinin
içinden tayin olurken burada
bütün üst düzey elemanlar,
filmcilikten hiç anlamayan ve
hatta komünikasyondan dahi
anlamayan bürokratlarla doldu.
Bunlar ne seyircinin farkındalar
ne de kalitenin.
Bu yüzden Türkiye'de, dün-
yanın her yerinde oiduğunun
aksine televizyon, filmcilere
düşman kesildi. TRT'nin bir
program yaptırma düzeni bile
yanlış. Dünyanın her tarafında
yapım şirketleri pilotlar yapar,
bu pilotlar beğenilirse anlaşılır,
fıyat belirlenir. TRT ise prodük-
tör gibi davranıyor. TRT, yal-
nız film sanayiini öldürmekle
kalmayıp televizyonculuğu da'
öldürüyor. Politik kıstaslarla
film ısmarlıyor. Kanunun bu
maddesi, Türk sinemasına oldu-
ğu kadar TRT'ye de faydalı ola-
caktır.
Türker İnanoğlu (SESAM
Başkanı) — Stokta bekleyen
binlerce fılm var. Bu filmler pa-
zarlanmış olacak, dolayısıyla
yeni filmlere kaynak çıkacak.
Aslında bu iş filmciliği zorlaya-
cak. Film yapımında fiyatlar
yükselecek, bu arada bir "des-
tek" olacağı da kesin. Türk si-
nemasına bir girdi sağlayacak.
Televizyon seyircisi de yapılan
istatistiklere bakılırsa, çok
memnun olacak.
nu şu anda Yunanistan'ın rock
müziği ilahı dummunda..."
Geleceğe dönük planlarına
yeniden dönen Theodorakis,
"1991'de yeni bir çıkışım var.
Yeni genç isimlerle konserler ve-
receğim. Benim bep genç kal-
mamın sırn da bu. Hep gençler-
le çalıştım" diyerek güldü. Bu-
nun üzerine genç kalmasının bir
başka sırnnın kadınları sevme-
si mi olduğu sorumuza Theodo-
rakis bu kez hafif bir kahkaha
atarak yanıt verdi:
"Hayatımda tek bir kadın ol-
du. O da 47 yıllık kanmdır. Bu-
nu benimle çaltşan herkes, dost-
lanm çok iyi bilir. İsterseniz on-
lara sorun."
Irak sınırına daha çok
(Baftarafi 1. Sayfada)
söyleşiye dayanarak aktardığı
haber, dün ABD Dışişleri yetki-
lileri tarafından da doğnılandı.
Cheney, Washington Post'un
BrUksel muhabiri Jeffrey
Smith'in aktardığına göre
"Türkiye ile bir süreden ben da-
ha fazla askeri katkı için göriiş-
melerde bulunduklannı, ancak
Turkiye'den kesin bir yanıt
almadıklannı" söyledi.
VVashington Post, "Irak'ın
dikkatini bölmeyi amaçlayan"
bu talebin "bir haftadan daha
fazla bir süre önce" gundeme
getirildiğini bildirdi. Bu tarih
Genelkurmay Başkanı Necip
Torumtay'ın istifa ettiği günler-
le aynı zamana rasthyor. Post'-
un haberinde bu iki konu ara-
sında doğrudan irtibat kurul-
muyor ama her iki konu aynı
çerçeve içinde işleniyor. Smith
haberinde, Cheney ile birlikte
Brüksel'de olan Türk Savunma
Bakanı Hüsnü Doğan'a atfen
şunları yazıyor:
"Savunma Bakanı Doğan ver-
diği özel demeçte hükümetinin
ABD'nin bu talebini olumlu
karşılayıp karşılamayacagı ko-
nusunda bir se> söylemedi. An-
cak Genelkurmay Başkanı Ne-
cip Torumtay'ın geçen pazarte-
si günü istifa ettiğini teyid etti.
Doğan, bu istifaya, ABD'nin ye-
ni talebinin Özal ile Torumtay
arasında görüş farklılığının yol
açmış olup olmayacağı konu-
sunda bir bilgisi olmadığını söy-
ledi. Doğan, Amerika'nın Türk-
iye'deki üsleri kullanmasına izin
verilip verilmeyeceği konusuna
hiç girnıeyerek bu konunun ne
kadar hassaslaşmış olduğunu
gösterdi."
Gazete, aynca Brüksel'de bu-
lunan üst düzeyde askeri plan-
lamacılara atfen, ABD savunma
çevrelerinde, Türkiye"nin güney
sınınndaki yığınağını arttırma-
smın yanı sıra Körfez'e asker
göndermesi yönünde de bir eği-
lim bulunduğunu belirtti. An-
cak bu haber üzerine görüşleri-
ne başvurduğumuz ABD Dışiş-
leri yetkilileri "askeri kanatta
böyle bir eğilim olsa da Ameri-
kan yönetiminin bu konuda
oluşmuş net bir talebi
bulunmadıgım" söyledi. Bun-
dan da anlaşılıyor ki, ABD as-
keri çevreleri içinde iki noktada
belirlenen Türkiye'ye dönük ta-
leplerin şu ana kadar ancak ya-
rısı. yani güney sınırına daha
fazla asker konuşlandırılması
konusu "resmi politika" haline
gelerek Ankara'ya yansıtılmış
durumda.